Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

28 Mart 2024, 17:15:23

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,818
  • Toplam Konu: 4,361
  • Online today: 115
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 82
Total: 82

İmza itirazı-Çek ve bonoya özgü icra takibinde senetteki imzaya itiraz usulü

Başlatan Avukat, 24 Mayıs 2012, 12:02:14

« önceki - sonraki »

Avukat

İmza itirazı beş günlük süre içinde takibin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılmalıdır:
İcra ve İflas Kanunu'nun 170/I. maddesinin 1. cümlesinde, "borçlunun İİK'nun 168. maddesinin (4) numaralı bendine göre 'imzanın kendisine ait olmadığı' yolundaki itirazını -5 gün içinde- bir dilekçe ile icra mahkemesine bildireceği" belirtilmiştir.

Borçlunun imza itirazının geçerli olabilmesi için (İİK.m.168/I-4); Ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde, açıkça[1], dilekçe ile[2], icra mahkemesine[3] imza itirazının yapılmış olması gerekir.

İmzaya itiraz süresi beş gündür ve ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar. Bu süre kamu düzeni ile ilgili olduğundan icra mahkemesince kendiliğinden dikkate alınır[4]. Beş günlük süre geçtikten sonra yapılan itiraz geçersiz olur ve icra mahkemesi, yapılan itirazı süre yönünden reddeder[5]. Bu red kararı ile birlikte ayrıca alacaklı lehine (işin esasına girilmediği için) yüzde kırk icra inkar tazminatına hükmedilmez[6]. Beş günlük itiraz süresinin son günü tatil gününe rastlarsa, itirazın -en geç- tatili takip eden ilk iş günü içinde yapılması gerekir[7]. Yarım günlük mesainin yapıldığı kısmi çalışılan günler tatil günü olarak kabul edilmez. Keza kamunun idari tatil ilan ettiği günler resmi tatil niteliğinde olmadığından ve bu tarihlerde mahkemelerde çalışmaya devam edildiğinden, idari izin ilan edilen günler de tatil günü olarak kabul edilmez ve beş günlük sürenin son günü bu günlere denk gelirse, süre o gün mesai bitiminde sona ermiş olur. Yüksek Mahkeme müstakar kararlarında, sürenin son gününde dava harcının yatırılamaması halinde, bu durumla ilgili tutanak tutulması şartıyla davanın süresinde açılmış olduğunu kabul etmektedir. Nitekim bu yöndeki bir kararda aynen şu ifadeler kullanılmıştır: "...Borçlunun, itiraz süresinin 5. günü saat 16.50'de adliye veznesine başvurduğu, ancak, 'veznenin kapalı olduğu'ndan bahisle, harcın ertesi günü yatırılacağının (alınacağının) belirlenmiş olması halinde, -fiili imkansızlık nedeniyle harcın süresinde yatırılamadığı dikkate alınarak- itirazın süresinde yapıldığının kabulü gerekeceğini..." [8]

İtiraz hakkı ve süresi, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte başlar. Yüksek Mahkeme, "...kural olarak borçlunun itiraz hakkı kendisine ödeme emrinin tebliği ile doğarsa da, borçlunun, kendisine ödeme emrinin tebliğini beklemeden -alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesini taşıması halinde- icra mahkemesine yapacağı itirazın (ve şikayetin) icra mahkemesince 'süreden ret' edilmeden inceleneceğini..."[9] belirtmiştir. Başka bir ifade ile; eğer borçluya hiç ödeme emri çıkarılmamış veya çıkarılan ödeme emri borçluya tebliğ edilemeden iade edilmişse, borçlu bu aşamada ödeme emrine itiraz edemez. Fakat; borçlu, kendisine gönderilen ödeme emrini almadan ödeme emrine itiraz etmiş ve bu itirazdan sonra ödeme emri kendisine tebliğ edilmişse, borçlunun «önce» yaptığı itiraz geçerli olur (Yüksek Mahkeme daha önceki kararlarında, "ödeme emri tebliğ edilmeden borçlunun itiraz hakkının doğmayacağını, takipten haberdar olduğundan bahisle icra mahkemesine başvurmasının hukuki sonuç doğurmayacağını, bu itirazın incelenemeyeceğini"[10] belirtmekteydi).

İmza itirazı (inkarı)nın -örneğin; «senetteki imza bana (ya da miras bırakanıma) [11] ait değildir», «senetteki imzaya itiraz ediyorum» şeklinde- açıkça belirtilmiş olması gerekir. Bu nedenle, borçlunun «borcum yoktur, «senet vermedim», «senet sahtedir» [12] [13] şeklindeki itirazları «imza itirazı» niteliğini taşımaz. Yüksek Mahkeme konuyla ilgili çeşitli kararlarında, "...Takip dayanağı çekin (bononun) şirket yetkilileri tarafından düzenlenmediği, çeki (bonoyu) imzalayan kişinin şirket yetkilisi olmadığı' yönündeki itirazın 'borca itiraz' niteliğinde olduğunu..."[14], "...Şirketin borçtan sorumlu olabilmesi için iki imza ile temsil edilmesi gerektiği oysa senette tek imza bulunduğunun ileri sürülmesi halinde 'borca itiraz' da bulunulmuş olacağını..."[15], "...Takip dayanağı bonodaki imzanın kooperatifi temsilen atıldığının ve borçtan şahsen sorumlu olunmayacağı»nın ileri sürülmesinin 'borca itiraz' niteliğinde olduğunu..."[16] belirtmiştir.

Buna karşın Yüksek Mahkeme, "...Takip dayanağı senette şirketi ilzam edecek şirket nam ve hesabına atılmış bir imzanın bulunmadığı' şeklindeki itirazın 'imza itirazı' olduğunu..." [17], "...Takip dayanağı senetteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı' doğrultusundaki itirazın 'imza inkarı' niteliğinde olduğunu..."[18], "...Bononun sahteliğinin ileri sürülmesinin, 'imza inkarı' niteliğinde olduğunu..."[19], "...Borçlunun 'borcum yoktur, senet imza etmedim' şeklindeki itirazının 'imza inkarı' sayılacağını..."[20] kabul ettiği gibi, borçlu vekillerinin "...imzanın müvekkillerimizin miras bırakanına ait olup olmadığı bilinmemektedir..." [21] şeklindeki itirazlarını da «imza itirazı (inkarı)» olarak nitelememiştir.

Gerek «borca itiraz» ve gerekse «imzaya itiraz» her ne kadar icra mahkemesine bildirilecekse de, bunların icra mahkemesi tarafından incelenmesi ve karara bağlanmasında ince bir farklılık vardır. Gerçekten de, borca itirazın kabulü üzerine alacaklının genel mahkemede dava açması halinde, «inkar tazminatı» ve «para cezası»nın tahsili dava sonuna kadar ertelenirken (İİK.m. 169a/V, VI), «imza itirazının kabulü» halinde, alacaklının genel mahkemede dava açması durumunda sadece «para cezası»nın tahsili dava sonuna kadar ertelenecek, fakat kanunda ayrıca öngörülmediği için (İİK.m.170/son) «tazminat»ın tahsili ertelenmeyecektir.

Yüksek Mahkeme, "...borcun esasını ihtiyati haciz tutanağında kabul eden borçlunun, ödeme emrinin tebliğinden sonra imza itirazında bulunabileceğini..."[22] kabul etmiştir.

İmza itirazının sonuçları: Borçlunun İİK. 168/I-4'e göre ödeme emrinin tebliğinden itibaren, 5 gün içinde icra mahkemesine dilekçe ile yaptığı itiraz sonucunda icra takibi durmaz. Sadece «satış» işlemi yapılamaz (İİK. mad. 170/I, c: 2). Ancak, icra mahkemesi, duruşmadan önce -borçlunun itiraz dilekçesi kapsamından veya eklediği belgelerden- edindiği kanaate göre, itirazı ciddi görürse, «takibin geçici olarak durdurulmasına» -evrak üzerinde- karar verebilir (İİK.m.170/II).

Davacı borçlu takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi içinde kendisine ödeme emri tebliğ edilmişse, icra mahkemesindeki ilk duruşmada bizzat hazır bulunmak zorunda olduğundan (İİK. mad. 68a/II), eğer hazır bulunmaz -ve duruşmada bulunmama mazeretini de bildirmezse- icra mahkemesi başka bir inceleme yapmaksızın, yalnızca bu nedenle «borçlunun itirazının reddine» karar verir [23] (ve ayrıca; borçluyu takip konusu senede dayanan alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder) (İİK.m.68a/V). Buna karşılık takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, icra mahkemesinde yapılan ilk duruşmada bizzat hazır bulunmak zorunda değildir (İİK. mad. 68a/II, c: 2). Borçlu, ilk duruşmaya sadece vekilini de gönderebilir. Eğer ilk duruşmada ne borçlunun kendisi ve ne de borçlunun vekili hazır bulunmazsa, duruşma borçlunun yokluğunda yapılır. Fakat bu durumda icra mahkemesince «borçlunun imza itirazının reddine» karar verilemez. Mahkemenin, borçlunun dinlenmesi için, bulunduğu (oturduğu) yerdeki icra mahkemesine talimat göndermesi yani «oradaki icra mahkemesinde istinabe yolu ile dinlenmesine» karar vermesi gerekir[24] [25].

«İmza itirazı»ında bulunan borçlunun, takip dayanağı senedin tanzim tarihinden önceki[26] -ve düzenleme tarihine yakın [27] tarihte atılmış- imza uygulamasına elverişli (medarı tatbik) imzalarının bulunduğu yerleri de dilekçesinde bildirmesi -eğer varsa-, imza sirkülerini de dilekçesine eklemesi gerekir.

«İmza itirazı (inkarı)»na ilişkin uyuşmazlıklarda «imzanın borçluya ait olduğu» hususunun, alacaklı tarafından ispat edilmesi gerekir. Borçludan olumsuz ispat etmesi istenemez[28]. Bu nedenle, borçlunun tatbike elverişli (mukayeseye medar) imzalarının nerelerde bulunduğunun alacaklıya sorularak, bulundukları yerlerden getirtilip onlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, tatbike elverişli imzalar bildirilmediği takdirde, borçluya duruşmada -oturarak ve ayakta- yazdırılacak yazı ve imzalar ile takip konusu senetteki imzalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak «takip konusu senetteki imzanın borçluya ait olup olmadığı (borçlu tarafından atılmış olup olmadığı)» nın araştırılması gerekir [29].

Yine bu konu ile ilgili olarak şu hususu da belirtelim ki; TTK'nun 688/VII. maddesini çok dar yorumlayan yüksek mahkeme «TTK'nun 688/VII. maddesinde 'imzalar'dan değil 'imza'dan sözedilmiş olduğunu, şirket kaşesi üzerinde ve açıkta ayrı ayrı imza bulunması halinde imzalardan birinin şirketi diğerinin ise imza sahibi şahsen borç altına sokacağını» [30] belirterek «senedin keşideci bölümünde hem 'şirket' ve hem de 'şirket temsilcisinin' -aynı kişinin elinden çıkmış- iki imza bulunması halinde, imzalardan birinin şirket, diğerinin de imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü gerekeceğini» [31] ifade etmiştir.

İmza incelemesi sırasında -itiraz üzerine- bilirkişiden alınan ilk ve ikinci rapor arasındaçelişki bulunursa, bu çelişkinin yeniden bilirkişiye başvurularak giderilmesi gerekir [32]. Bu yapılmadan «üç kişilik kurul tarafından verilen» bilirkişi raporu doğrultusunda bu raporlara üstünlük tanınarak karar verilemez [33].

Adli Tıp Kurumu, «imza incelemesi» konusunda son makam olmadığından, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlara, diğer Kurumlar tarafından düzenlenen raporlar karşısında bir üstünlük tanınamaz [34].

Bilirkişi (veya bilirkişi kurulu) tarafından düzenlenen raporda «inkar edilen itirazın borçluya ait olup olmadığının tesbit edilemediği»nin belirtilmiş olması halinde -'senetteki imzanın borçluya ait olduğunu» ispat külfeti alacaklıya ait olduğundan-[35] icra mahkemesince«imza itirazının kabulü» doğrultusunda karar verilmesi gerekir [36].

Eğer alacaklı, senedi takibe koymada kötü niyetli veya ağır kusurlu ise; icra mahkemesi ayrıca -borçlu lehine- «takip konusu olduğu yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata» ve -hazine yararına- «takip konusu alacağın yüzde onu oranda para cezasına» hükmeder (İİK. mad. 170/IV, c: 1).

Alacaklı, genel mahkemede açmış olduğu alacak davasını kazanırsa, aldığı ilama dayanarak borçlu hakkında yeni bir ilamlı takip yapabilir, icra mahkemesinin kararı ile durmuş olan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe devam edemez [37].

Yüksek mahkeme, «imza itirazının kabulü» halinde borçlu lehine hükmedilecek -% 20- tazminat («haksız takip tazminatı»; «kötü niyet tazminatı») ile ilgili olarak; «İİK. 170/IV uyarınca, alacaklının senedi takibe koymada 'kötü niyetli' ya da 'ağır kusurlu' olduğu kanıtlanmadıkça, 'imza itirazının kabulü' kararı ile birlikte borçlu lehine -% 20- tazminata hükmedilemeyeceğinden; "...Lehtar tarafından keşideciye karşı yapılan takiplerde, lehtar senetteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan, 'imza itirazının kabulü'ne karar veren icra mahkemesinin ayrıca bu kararla birlikte, borçlu lehine % 20 tazminata da hükmetmesi gerekeceğini..."[38], "...Ciranta tarafından keşideciye karşı yapılan takiplerde, ciranta senetteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığından, 'imza itirazının kabulü'ne karar veren icra mahkemesinin ayrıca, borçlu lehine % 20 tazminata da hükmedemeyeceğini..."[39], "...Yargılamanın her aşamasında -icra mahkemesinden- tazminat istenebileceğini..."[40], "...Senette birden fazla borçlu bulunması ve bu borçluların tümünün imza itirazının kabul edilmesi halinde, borçlular lehine ayrı ayrı değil, tek tazminata hükmedilmesi gerekeceğini..." belirtmiştir.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bknz: 12. HD. 3.2.1993 T. 13071/1798; 16.3.1981 T. 501/2498

[2] Bknz: 12. HD. 20.5.1993 T. 5635/9596 - 8.5.1992 T. 13562/6337

[3] Bknz: 12. HD. 8.5.1992 T. 13562/6337 - 11.3.2003 T. 2408/4931 - 2.4.2002 T. 5780/6725

[4] Bknz: 12. HD. 17.9.1999 T. 9171/10311 - 3.10.1995 T. 12346/12665

[5] Bknz: 12. HD. 22.11.1995 T. 15706/16516

[6] Bknz: 12. HD. 3.4.2006 T. 4512/6903; 29.11.2004 T. 20441/24668; 24.4.2004 T. 9216/13131; 17.7.2003 T. 382/2492

[7] Bknz: 12. HD. 17.2.1999 T. 1099/1500; 10.7.1996 T. 9320/9737

[8] Bknz: 12. HD. 20.9.2004 T. 15310/19642

[9] Bknz: 12. HD. 2.11.2006 T. 16239/20258; 31.10.2006 T. 17200/19994; 16.10.2006 T. 16665/19292 vb.

[10] Bknz: 12. HD. 1.2.1999 T. 15197/433; 23.2.1998 T. 887/1898

[11] Bknz: 12. HD. 31.3.2005 T. 2555/6905

[12] POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s: 168

[13] Karş: 12. HD. 3.5.1994 T. 5694/5788

[14] Bknz: 12. HD. 27.2.2007 T. 666/3331; 1.4.2004 T. 3006/7807; 1.2.2001 T. 798/1596

[15] Bknz: 12. HD. 23.11.2006 T. 18806/21999; 23.1.2003 T. 27718/886; 25.11.2002 T. 23321/24987

[16] Bknz: 12. HD. 18.7.2006 T. 12908/15881

[17] Bknz: 12. HD. 8.4.2005 T. 3981/7619

[18] Bknz: 12. HD. 1.7.2003 T. 12951/15743; 19.2.2002 T. 2636/3623, 16.2.2001 T. 2032/2969

[19] Bknz: 12. HD. 3.5.1994 T. 5694/5788

[20] Bknz: 12. HD. 27.1.1981 T. 8861/649

[21] Bknz: 12. HD. 16.3.1981 T. 501/2498

[22] Bknz: 12. HD. 23.5.2003 T. 9173/11908; 23.5.2002 T. 10014/10733; 6.5.1997 T. 4852/5163

[23] Bknz: 12. HD. 30.11.2004 T. 20408/24761

[24] Bknz: 12. HD. 22.9.2005 T. 14402/17726; 19.12.2000 T. 19442/20286; 25.9.2000 T. 12295/13479

[25] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:4, 2006, s:5777 vd.

[26] Bknz: 12. HD. 2.3.1988 T. 2323/3374 - 25.9.1978 T. 7297/7384

[27] Bknz: 12. HD. 3.3.1998 T. 1984/2517

[28] Bknz: 12. HD. 19.9.2006 T. 13843/16653; 3.3.2006 T. 576/4206; HGK. 26.4.2006 T. 12-259/231; 12. HD. 19.9.2005 T. 13571/17488 vb.

[29] Bknz: 12. HD. 21.11.2006 T. 18644/21838; 26.6.2006 T. 11217/13877; 2.2.2006 T. 24438/1285 vb.

[30] Bknz: 12. HD. 16.2.2007 T. 24244/2558; 28.11.2006 T. 19212/22365; 20.11.2006 T. 18860/21677

[31] Bknz: 12. HD. 25.2.2000 T. 2336/3140; 5.11.1999 T. 12229/13615; 9.9.1999 T. 8566/9817

[32] Bknz: 12. HD. 22.2.2007 T. 25008/2956; 15.12.2006 T. 20530/23897; 8.12.2006 T. 19938/23252 vb.

[33] Bknz: 12. HD. 31.3.1988 T. 6413/4014; 15.9.1987 T. 11685/8850

[34] Bknz: 12. HD. 23.11.2006 T. 18831/22070; 11.11.2002 T. 21835/23026; 1.7.2002 T. 13715/14107

[35] Bknz: Yuk. dipn. 108

[36] Bknz: 12. HD. 1.3.2007 T. 798/3605; 28.12.2005 T. 23657/26256; 10.5.2005 T. 7253/10199 vb.

[37] KURU, B. age. c: 2, s: 1768 - KURU, B. age. El Kitabı, s: 680

[38] Bknz: 12. HD. 6.3.2007 T. 3272/4031; 16.2.2007 T. 24238/2557; 16.1.2007 T. 22605/216 vb.

[39] Bknz: 12. HD. 6.3.2007 T. 1322/4087; 30.1.2007 23582/1404; 16.1.2007 T. 22552/165 vb.

[40] Bknz: 12. HD. 25.1.2005 T. 24506/916; HGK. 19.4.1995 T. 12-296/404

İşbu çalışmanın hazırlanmasında Talih Uyar'ın "KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE TAKİPLERDE İMZA İTİRAZI (İİK. MAD. 170, 170b)" adlı makalesinden istifade edilmiştir.