Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

19 Nisan 2024, 10:26:43

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,820
  • Toplam Konu: 4,361
  • Online today: 96
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 78
Total: 78

Bir stajyer avukatın ilk mesleki izlenimleri!, Mustafa Mutlu, Vatan Gazetesi

Başlatan kilimanjaro, 17 Ocak 2012, 03:10:49

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Bugün size bir stajyer avukatın meslekteki ilk izlenimlerinden söz etmek istiyorum...

Oğlumuz henüz 23 yaşında... Büyük bir üniversitenin hukuk fakültesini oldukça iyi sayılabilecek bir not ortalamasıyla bitirdi ve şu anda bir hukuk bürosunda zorunlu stajını yapıyor.

Oturmuş, meslek hayatının bu ilk günlerinde başından geçenleri yazmış, bana da göndermiş... Şöyle:

***

"Dar gelirli bir memur ailesinin üç çocuğundan biriyim. Hukuk fakültesini kazandığımı duyduğumuzda evimizde bayram coşkusu yaşandı. Çünkü ilk tercihimdi. Hayalim olan hukuk öğrenimini görecek, adaletsizliklerin üzerine korkusuzca yürüyecektim... Ben bu yüzden sevinçliydim. Ailemin sevinci farklıydı: Onlar, en azından kendileri gibi geçim sıkıntısı çekmeyeceğimi, rahat bir hayat süreceğimi düşünüyorlardı.

Zor bir öğrencilik dönemi geçirdim. Zamanında mezun olmak ve bir an önce meslek hayatına atılmak için her biri 500'er sayfa olan onlarca kitabı yuttum. O kitapları edinebilmek için harçlıklarımı biriktirdim, yurtta verilen yemeklere talim ettim. Geceleri atıştıracak bir şeyler alamadığım için, açlıktan guruldayan midemle dalga geçerek ders çalışmayı ve uyumayı öğrendim.

Yaklaşık sekiz aydır hukuk stajı yapıyorum. Bana bu olanağı tanıyan hukuk bürosu, sadece masraflarımı ödüyor. Stajımın bitmesine ve avukatlık ruhsatımı almama çok kısa bir süre kaldı ama ben artık avukat olmak istemiyorum.

Çünkü bu kısa deneyim bile bana Türkiye'deki adalet mekanizmasının akıl almaz çarpıklıklarla dolu olduğunu gösterdi. Çünkü sistemin kendisi adil değil! Kendisi adil olmayan bir sistemin, hak ve adalet dağıtamayacağını bilecek kadar iyi bir eğitim aldım.

Üst düzeydeki çarpıklıkları, evrensel yargılama usullerine aykırılıkları, vicdanlarını cüzdanlarıyla değiştiren adalet dağıtıcılarını bir kenara koyuyorum:

Bugün sıradan bir adliyede, sıradan bir icra dosyasıyla ilgili işlem yapabilmek için, yazı işlerindeki memurun önüne 10 lira koymak zorundasınız... Bu; resmi olmayan bir tarife adeta! Dosya başına 10 lira... Makbuzsuz, nereye gideceği, kimin ya da kimlerin yiyeceği asla belli olmayan bir para!

Bu iş o kadar doğal kabul edilmiş ki; siz cebinizden çıkarıp masanın üzerine koymadığınızda, karşınızdaki görevli açık açık istiyor!

'Neden' diye sorduğunuzda dosyayı çekmeceye kaldırıyor ve 'Senin canın uğraşmak istiyor galiba... Uğraş öyleyse' diyerek bir de fırça atıyor.

Bir memur günde 50 işlem yapsa, 500 lira toplar... Bu da benim emekli vergi müfettişi babamın aylığının dörtte biri!

Bu olay başıma ilk geldiğinde öfkeyle büroya döndüm ve durumu anlattım; bir fırça da üstat avukatlardan yedim:

'Vereceksin oğlum, iş gördürüyorsun!'

Büromuzun patronunun anlattığına göre sırf bizim bürodaki dört avukatın ayda verdiği bu 'makbuzsuz paralar'ın toplamı (rüşvet demeyi kendime de mesleğime yediremiyorum) bin beş yüz lirayı buluyormuş... Yani, yılda o n sekiz bin lira!

Bu 'adaletsiz adalet sistemi'ne alışmaya çalıştım, ama beceremedim. Ukala bir memurun, hiç de hakkı olmayan paraları pişkinlikle alıp çekmecesine indirmesini izledikçe; sadece mesleğime değil, hukuka ve hukukçulara olan inancımı da kaybettim. Her fırsatta, hak-hukuk nutukları atan, makam-mevki sahibi avukatların bu sistemin bir parçası olmayı kabul etmelerinden büyük üzüntü duyuyorum. Yaşadıklarımı paylaştığım tüm yakınlarım, 'Oğlum sen saf mısın? Vereceksin üç kuruş, saatlerce sürünmekten kurtulacaksın' diyorlar...

Ama ben 'verdikçe' küçüldüğümü, sıradanlaştığımı ve dünyada en çok korktuğum şey olan 'suçlu'ya dönüştüğümü hissediyorum.

Henüz aileme söylemedim ama Mustafa Ağabey... Ben o ruhsatı almak istemiyorum. Bunun için yurt dışında mastır yapmaya, bitirdikten sonra da Türkiye dışındaki herhangi bir ülkede çalışmaya karar verdim."

***

Bu mektubu yedi ayrı avukata okudum. Hiçbiri, "Hayır yok böyle bir şey" diyemedi!

Bir ülkede yargı olmazsa, kaos olur...

Ama en tehlikelisi; adalet dağıtan mekanizmanın yozlaşması ve adaletsizlik üretmesidir.

Haydi Sayın Adalet Bakanı... Açın bana telefonu ve yalanlayın! "Bizim adliyelerimizde asla böyle bir şey yoktur" deyin...

Bunu yapmanızı o kadar çok istiyorum ki!

http://haber.gazetevatan.com/bir-stajyer-avukatin-ilk-mesleki-izlenimleri/395727/4/Haber
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

EfruzBey

Neredeyse 1000 kişi okuduktan sonra buradan da "Yok böyle bir şey." diyen çıkmaması olayı doğrular gibi.

kilimanjaro

Alıntı yapılan: EfruzBey - 06 Şubat 2013, 04:30:52
Neredeyse 1000 kişi okuduktan sonra buradan da "Yok böyle bir şey." diyen çıkmaması olayı doğrular gibi.

Maalesef doğru. İcra ve İflas Kanunu'nda son yapılan değişikliklerin bir sebebi de bu ve bu değişikliklerle icra memurunun parayla olan ilişkisi olabildiğince kesilmiş durumda. Artık icra dosyasından para çekmek için müdürün yanına gitmek ve elden para almak yok; icra dosyasındaki para doğrudan avukatın takip talebinde belirttiği banka hesabına yatırılıyor. Keza harç, yolluk, avans gideri gibi ödemeler de icra müdürlüğünün banka hesabına yatırılıyor. Yani bu para alış verişi esnasında yaşanan sıkıntılar ortadan kalkmış durumda. Peki sorun tümden çözüldü mü? Çözülmedi, çözülmesi de çok zor. Sorunun tek sebebi de yok üstelik. İcra memurları diğer memurlara kıyasla (özellikle İstanbul gibi nüfus yoğunluğu yüksek şehirlerde) çok daha fazla efor sarfetmek, çalışmak zorunda. Öyle ki İstanbul'daki adliyelerde işler yetişebilsin diye mesai saatinden sonra çalışmaya devam eden icra memurlarını görmek gayet normal bir hadise. Bu yoğun iş yükü, en temiz yaratılışlı memuru bile bir süre sonra "bu kadar çalışıyorsam, bunun bir karşılığı olmalı" düşüncesine sürükleyebiliyor. Üstelik eskiden günümüze öyle kötü bir miras kalmış durumda ki, günümüzde birçok avukat, kendisinden hiçbir şey istenilmediği halde kendiliğinden (işim rahat ve hızlı görülsün düşüncesiyle) bu tür paraları verebiliyor. Bu kendiliğinden verilen paralar, belirttiğim gibi en temiz yaratılışlı memuru bile rayından çıkartabilir. Raydan çıkıp işi iyice yüzsüzlüğü vuran bir memur da bu ortamdan aldığı cesaretle avanta vermeyen avukata/avukat stajyerine pekala posta bile koyabilir! Özetle sorunun çözümü için avukatların bilinçlenmesi ve icra memurlarının yoğun iş yükünün hafifletilmesi de gerekiyor. Aksi halde sorunlar yeni düzenleme sayesinde ciddi şekilde azalır ancak azalarak da olsa devam edip gider...
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.