Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

25 Nisan 2024, 18:46:31

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 101
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 77
Total: 77

İnternet bankacılığı şifresi kırılıp hesaptan aktarılan parayı banka ödemelidir

Başlatan Avukat, 24 Mayıs 2012, 23:40:23

« önceki - sonraki »

Avukat

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/14338
K. 2011/7217
T. 14.6.2011

818/m.306,307,372
4389/m.10/4
5411/m.61

Davacıya güvenlik enstrümanlarını kullanmadan işlem yapma yetkisinin davalı banka tarafından verilmiş olması karşısında, bunları kullanmadan işlem yapan davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulüyle neticesine göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24.6.2009 tarih ve 2008/401-2009/244 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından internet şifresi girilmek suretiyle tanımadığı bir kişinin adına kredi kartından havale yapıldığını, ayrıca kredi kartından cep telefonlarına kontör yüklendiğini, bu sebeple davalı bankaya 4.546,36 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek, anılan bedelin ve 2.000 TL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kişisel bilgilerini koruyamaması sebebiyle oluşan zarardan müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kişisel bilgilerini iyi koruyamaması sebebiyle gerçekleşen zarardan davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve olayda manevi tazminat koşullarının oluşmamış bulunmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-) Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Kanun ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi ). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. B.K. 306 ve 307. maddeler uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 372/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

Somut olayda mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, davacının hesabından çekilen paranın, davacının internet bankacılığı işlemlerinde sanal klavye kullanmaması ve İP kısıtlaması yapmaması sebebiyle şifresini ve kişisel bilgilerini internet bankacılığı suretiyle dolandırıcılık yapanlara kaptırdığı, davalı bankanın bunda kusurunun bulunmadı belirtilmiş ise de, davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan bir başka hesaba havale edilmiş olması nedeniyle, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamıştır. Davalı bankanın internet bankacılığında kendisinin ve müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayıp, somut olayda davacının inisiyatifine bırakması zararın doğmasında başlıca etken olup, davalı bankanın zarardan sorumlu olduğu açıktır.

Bunun yanında, davacıya güvenlik enstrümanlarını kullanmadan işlem yapma yetkisinin davalı banka tarafından verilmiş olması karşısında, bunları kullanmadan işlem yapan davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.

Bu durumda mahkemece, tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulüyle neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bendde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bendde açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın, davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 14.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/13462
K. 2011/6046
T. 17.5.2011

5411/m. 61
818/m. 306, 307, 472

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 0l.07.2009 tarih ve 2007/204-2009/301 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi tarafların vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Erol Kaplan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin, davalının Gemlik Şubesi'nde bulunan hesabından bilgisi ve rızası dışında Ali Tezel isimli kişiye internet bankacılığı yoluyla 6.200 TL'nin havale edildiğini, 0.50 TL masraf kesildiğini, davalı bankanın ihmalinin bulunduğunu ve işlem güvenliğini sağlayamadığını, bu sebeple müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, 6.200,50 TL'nin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili bankanın internet bankacılığı hizmetinin uluslararası alanda kabul edilen güvenlik standartlarında olduğunu, mudiye güvenliğe ilişkin gerekli uyarıların yapıldığını, zararın davacının kusurundan kaynaklandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın olay tarihinden önce internet bankacılığı güvenlik sistemini zorunlu kılmadığı, önlemleri daha sonra zorunlu hale getirdiği, müşterilerini internet bankacılığındaki riskler konusunda yeterince bilgilendirmediği, web sitesinde yayınladığı duyuru ve uyarıları ayrıca yazılı olarak bildirmediği, davacının ise korumakla yükümlü olduğu kişisel bilgilerini koruyamadığı, bu sebeple zararın oluşmasında tarafların müterafik kusurlarının bulunduğu, davalının kusur oranının 3/4 oranında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul üne, 4.650,38 TL alacağın 21.11.2006 tarih inden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.

1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-) Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Kanun ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi ). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. B.K.nun 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

Somut olayda mahkeme, davacıyı meydana gelen zararda müterafik kusurlu olarak kabul etmiştir. Oysa davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan bir başka hesaba havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacının şifre ve parolasının davacının kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamıştır. Davalı bankanın internet bankacılığında kendisinin ve müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarını yeterince almamış olması zararın doğmasında başlıca etken olup, davalı bankanın zarardan sorumlu olduğu açıktır.

O halde somut olayda tüm kusur davalı bankada olduğu halde yazılı gerekçelerle tarafların birlikte kusurlu olarak kabul edilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 213,41 TL temyiz ilam harcın ın temyiz eden davalıdan alınmasına, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/10452
K. 2011/2746
T. 15.3.2011

5411/m. 61
818/m. 306, 307, 472

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 18.09.2008 tarih ve 2006/1542-2008/2609 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Erol Kaplan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı banka nezdinde bulunan hesabından toplam 4.054 TL'nin İ. Y. tarafından internet yoluyla kendi hesabına havale edildiğini, müvekkilinin girişimleri sonucu bu paranın 2.854 TL'sinin banka tarafından bloke edildiğini, ancak müvekkilinin bu parayı kullanmasına davalı tarafından izin verilmediğini, havale işlemini yapan kişi hakkında hazırlık soruşturmasının devam ettiğini, bankaların internet yoluyla yapılan işlemlerin güvenliğini sağlamakla yükümlü olduklarını ileri sürerek, toplam 4.054 TL'den, şimdilik 1.200 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili tarafından gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını, internet bankacılığını kullanacak müşterilerin çeşitli güvenlik adımlarını takip etmelerinin gerektiğini, davacının ek güvenlik önlemlerini aktif hale getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacının hesabından 4.054 TL'nin 29.09.2005 tarihinde başka bir hesaba havale edildiği, davalı tarafından internet bankacılığı ile ilgili güvenlik önlemlerinin alınarak kullanıcıya sunulduğu, aldığı güvenlik önlemlerini müşterilerine duyurduğu, davacı müşteri tarafından iyi korunmuş bir şifre kullanılması ve bilgisayarın virüslere karşı güvenliğinin sağlanması durumunda yeterli güvenliği sağlamanın mümkün olduğu, bu nedenle davalı bankanın sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi) Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK'nun 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

Somut olayda mahkeme, davalı banka tarafından sistemin korunması için gerekli güvenlik önlemlerinin alındığı, bu nedenle davalı bankanın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Oysa davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan bir başka hesaba havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmamaktadır. Davalı bankanın internet bankacılığında kendisinin ve müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayıp, davacının inisiyatifine bırakması zararın doğmasında başlıca etken olup, davalı bankanın zarardan sorumlu olduğu açıktır.

Bunun yanında, davacıya güvenlik enstrümanlarını kullanmadan işlem yapma yetkisinin davalı banka tarafından verilmiş olması karşısında, bunları kullanmadan işlem yapan davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.

O halde somut olayda tüm kusur davalı bankada olduğu halde yazılı gerekçelerle tüm kusurun davacıda olduğunun kabul edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2331
K. 2010/8849
T. 20.9.2010

5411/m.61

DAVA : Taraflar arasında görülen davada; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 20.10.2008 tarih ve 2007/99-2008/553 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Muktedir Lale tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili, davalı bankanın Perpa Şubesinde hesapları bulunan müvekkillerinin hesaplarından bilgileri ve talimatları dışında internet bankacılığı yoluyla paralarının çekildiğini, dava konusu olaya davalının özen eksikliğinin neden olduğunu ileri sürerek, şimdilik 81.150.-YTL'nin temerrüt faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili bankanın internet bankacılığı hizmetinin uluslararası alanda kabul edilen güvenlik standartlarında olduğunu savunarak, davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu olayda davacıların 2/3 oranında davalı bankanın ise 1/3 oranında müterafık kusurunun bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karan, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacıların bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Bankalar kendilerine yatırılan paralan mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi ). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK. 306 ve 307. maddeler uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı yasanın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef'i ve hasan mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

Somut olayda mahkeme, benimsediği bilirkişi raporu ile davacıların internet bankacılığında kullandığı kişisel bilgilerini koruyamadığı gerekçesiyle meydana gelen zararda 2/3 oranında kusurlu olarak kabul etmiştir. Oysa davacılara ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan davalı bankadaki başka bir hesaba havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacılara vermiş olduğu şifre ve parola gibi kişisel bilgilerinin davacıların kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamış olup, bilirkişilerin bu konuda davacıların kusurlu olduğuna ilişkin görüşleri somut bir kanıta da dayanmamaktadır. Bu itibarla davalının meydana gelen zararın tamamından sorumlu olduğu açıktır.

Bu itibarla, mahkemece davacıların hesabından çekilen tüm tutarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 20.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/4058
K. 2010/159
T. 11.1.2010

818/m. 44
1086/m. 43

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 05.12.2008 tarih ve 2006/286 - 2008/683 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sultan Gümüş Başaran tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili asıl davada, müvekkillerinin davalı banka nezdinde bulunan hesaplarından bilgi ve talimatları olmadan internet şifre ve kullanıcı bilgileri ele geçirilmek suretiyle Müslim Bağcı adlı tanımadıkları bir kişinin hesabına havale yapıldığını, 06.05.2005 tarihinde 1'er dakika aralıklarla 11 defa şifre değişikliği işlemi yapıldığını, 10, 11 ve 12 Mayıs 2005 tarihlerinde de şifre değişikliği işlemi yapıldığını, bundan sonrada para transferlerinin yapıldığını, müvekkillerinin toplam zararının 125.000,00 YTL olduğunu, davalı bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle sorumlu olduğunu ileri sürerek, 125.000,00 YTL'nın tazminini talep ve dava etmiş, birleşen davada da hesaplardan transfer edilen bu meblağın hesaptan alınma tarihi olan 17.05.2005 tarihinden dava tarihine kadar işlemiş olan avans faizi toplamı 38.000,00 YTL ve müvekkilinin faizle karşılanmayan munzam zararı olan şimdilik 50.000,00 YTL olmak üzere toplam 88.000,00 YTL'nın tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu paranın çekilmesine yönelik işlemlerin şifre kullanılarak yapıldığını, bankanın bir kusurunun bulunmadığını, şifresini muhafaza edemeyen davacıların kusurlu olduğunu, asıl davada birikmiş faiz istenmediğini, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmadığını, munzam zarar koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davada güvenlik önlemlerinden sadece "şifrenin paylaşılmaması" hususunun davacı mudilerin yükümlülüğünde bulunduğu, davacılar tarafından şifrenin üçüncü kişilere çaldırma/üçüncü kişilerle paylaşma olasılığı bulunsa dahi internet bankacılığı hizmeti veren bir bankanın tadadi olarak sıralanan güvenlik tedbirlerini almış olması ve uyguluyor olması gerektiği, tedbirlerin alınmış olması halinde hesaplara yapılan saldırının sonuçsuz kalacağı, davacıların şifresini çaldırdığı ya da üçüncü kişilerle paylaştığı yönünde dosya kapsamında herhangi bir bilgi bulunmadığı, objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen bankanın olaydan tamamen sorumlu tutulması gerektiği, davalı bankanın kusuru olsa da olmasa da sahtekarlıkla bir kişinin hesabından para çekilmesi halinde sadece bankanın zarara uğradığı, mevduat sahibinin, bankaya karşı alacağının aynen devam ettiği, meğerki mevduat sahibinin, bankanın zararının doğmasına kendisi de ortak kusuru ile sebep olsun ( BK. m. 44 ), davacılara bu yönde de bir kusur izafe olunmadığı, hükme esas alınan son heyet raporunda davacıların zararının 124.400 YTL olarak hesaplandığı, birleşen davada davacıların davalı bankadaki mevduatlarını faiz karşılığı işlettikleri, olay tarihi ile dava tarihi arasında faiz gelirinden yoksun kaldıkları, anılan tarihler arasında T.C.Merkez Bankası'nca belirlenmiş % 30 avans faizi üzerinden 37.500,00 YTL birikmiş faiz alacağı bulunduğu, munzam zarar istemi kalemi yönünden yapılan inceleme sonucunda da kesinleşmiş bir zarar bulunmadığı, munzam zarar talep etme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile 124.400,00 YTL'nın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, birleşen davada davanın kısmen kabulü ile 37.500,00 YTL faiz alacağının davalıdan tahsiline, fazla taleple birlikte munzam zarara ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve asıl alacak davasında faiz istenmemiş olsa bile ve keza fazlaya ilişkin hak saklı tutulmasa dahi feri nitelikte bir alacak olan faizin ayrı bir davada istenmesini engelleyen bir yasa hükmünün bulunmamasına ( Prof.Dr.B. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 Basım, Cilt 2, syf. 1562 ) göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Ancak, davacılar müşterek hesap sahibi olmayıp ayrı ayrı hesap sahibi olduklarından ayrı ayrı talepte bulunmaları gerekir. Yani ihtiyari dava arkadaşı durumundadırlar. Bu durumda davacı taraftan asıl ve birleşen davada her bir davacı için istenen tutar sorularak, buna göre asıl ve birleşen dava yönünden her bir davacı için ayrı ayrı hüküm kurulmak gerekirken bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/481
K. 2011/2326
T. 23.2.2011

818/m. 41, 49

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadaki mevduat hesaplarına girilerek para çekme korsanları tarafından toplam 3.500.-TL çekildiğini, davalının kusurlu ve sorumlu olduğunu, yapılan takibe davalının itiraz ettiğini, çekilen 3.500.-TL ile 3.000.-TL manevi tazminatın %45 inkar tazminatı ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, duruşmada ise; alacak olarak açtığı davaya itirazın iptali davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacı ile banka arasında Bireysel Bankacılık Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, davaya konu işlemlerin davacının şifre ve parolası girilerek gerçekleştirildiğini, davalının kusurunun bulunmadığını, davacı zararının kendi kusurundan kaynaklandığını, banka uygulaması ile zarar arasında nedensellik bağının ispat edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davaya konu olayda tarafların müterafik kusurunun bulunduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davalının müterafik kusurundan kaynaklanan yükümlülüğünün 2.153.44.-TL olduğu, davacının da olayda kusurlu olduğunun kabul edildiği ve hesaptan para çekilmesinin davacının kişisel haklarına bir saldırı niteliğinde değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine, takibe yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 2.153.44.-TL üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 2/5, davalı bankanın 3/5 oranında kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.

Davacının kimsenin bilmemesi gereken ve korumakla yükümlü olduğu şifre, parola gibi kişisel bilgilerini koruyamadığı, bu konudaki özen yükümlülüğünü ihmal ettiği sabit olmadığı sürece davacı müşteri bankada bulunan paranın internet bankacılığı yoluyla başka hesaba aktarılmasından dolayı sorumlu tutulamaz. Mahkemece bu yönler gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken davacının da kusurlu bulunduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istenmesi halinde iadesine, 23.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Avukat

Korsanlığın faturası Banka ve GSM şirketine kesildi

Antalya'da bir bankanın internet sistemine giren hackerlerin bir müşteri bilgilerini ele geçirip hesabındaki parayı boşaltması ile ilgili Yargıtay zararı kimin ödeyeceği konusunda son sözü söyledi.

Teslime Tosun'un haberi

12 Ocak 2009'da Seyit Yılmaz'ın kimlik bilgileriyle sahte nüfus cüzdanı örneği düzenleyen bilgisayar korsanları (Hacker) bir GSM bayisinden Yılmaz'ın cep telefonu aboneliğini iptal ettirdi. Daha sonra internet bankacılığı sistemine giren hackerler, Seyit Yılmaz'ın hesabındaki 30 bin 500 lirayı, başka bir şubede açılmış hesaba aktardı. Hesabının bulunduğu banka, para hareketini Yılmaz'ın iptal edilen telefonuna mesaj olarak gönderdi. Bu mesaj, hattı kapalı olduğu için Yılmaz'a ulaşmadı.

Banka görevlileri, ertesi gün başka bir numaradan Yılmaz'a ulaşarak, hesabındaki paranın bir başka bankaya aktarıldığını bildirdi. Seyit Yılmaz ise böyle bir işlem yapmadığını belirterek, "Nasıl benden teyit almadan parayı aktarırsınız" diye itiraz etti.

BANKA VE GSM ŞİRKETİNE DAVA AÇTI

Hem bankaya hem de cep telefonunu kendi bilgisi dışında kapattığı gerekçesiyle GSM şirketi aleyhine Antalya Tüketici Mahkemesi'nde dava açan Seyit Yılmaz, zararının faiziyle birlikte telafisini istedi. Mahkeme, gerekçeli kararında GSM şirketi ile bankayı sorumlu tuttu. Mahkeme, paranın banka ve GSM firması tarafından ortak olarak yasal faiziyle birlikte Seyit Yılmaz'a ödenmesine hükmetti.

PARA 55 BİN LİRA OLARAK ÖDENDİ

Banka ve GSM firmasının avukatları, kararı Yargıtay'a taşıdı. Geçen yılın son günlerinde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'ne giden dosya kısa süre önce karara bağlandı. Yargıtay 13'üncü Hukuk Dairesi, kimlik bilgilerini kontrol etmeden Seyit Yılmaz'ın GSM hattını iptal eden ve hesaptaki parayı bilgisayar korsanlarınca başka bir hesaba aktaran banka aleyhine verilen kararı onadı. Buna göre banka ve GSM firması 3 yıl aradan sonra 30 bin 500 TL'yi yasal faiziyle birlikte Seyit Yılmaz'a yaklaşık 55 bin lira olarak ödedi.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=HaberYazdir&ArticleID=1096284