Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

26 Nisan 2024, 09:36:25

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 102
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 92
Total: 92

2002 öncesi edinilen malla ilgili katkı payı alacağı on yılda zamanaşımına uğrar

Başlatan Avukat, 15 Ağustos 2012, 23:31:24

« önceki - sonraki »

Avukat

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E:2010/6209
K:2011/1087
T:01.03.2011

4721 s. Yasa m. 5,178,179,202,225
743 s. Yasa m. 170
818 s. Yasa m. 66,125,132/1-2

Ayşe ile Ali aralarındaki tapu iptali, tescil ve katkı payı alacağı davasının reddine dair (Bafra İkinci Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi)'nden verilen 22.04.2010 gün ve 255/247 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Ayşe vekili; dava dilekçesinde tarafların 03.09.1979 tarihinde evlendiklerini, vekil edeninin 1981 yılında Almanya'da çalışmaya başladığını, 1983 yılında ise, davalının yanına gittiğini ve çalışmaya başladığını, evlilik birliği içerisinde 1170 ada 66 parsel sayılı taşınmazın satın alındığını, tapu kaydının davalı üzerinde bulunduğunu, davacı ve davalının çalışmaları sonucu ortak katkıları ile arsa üzerinde 4 katlı bina yapıldığını, vekil edeninin taşınmaz üzerinde %50 oranında hakkı bulunduğunu, bu nedenle anılan parselin tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bu olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 20.000 YTL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak vekil edenine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Ali vekili cevap dilekçesinde; tarafların 27.12.2005 tarihli mahkeme kararı ile boşandıklarını, hükmün temyiz edilmeyerek 10.03.2006 tarihinde kesinleştiğini, arsanın ortak alındığı ve üzerindeki binanın birlikte yapıldığı yönündeki davacı tarafın iddiasının doğru olmadığını, davacının ailesinin Samsun'da oturduğunu, bu nedenle davacının Bafra'da inşaat yapılmasını istemediğini, davacının alınan taşınmaza ve üzerine yapılan binaya hiçbir katkısının bulunmadığını, arsanın 1984 yılında satın alındığını, üzerindeki binanın inşaatının ise, 1994 yılında tamamlandığını, Borçlar Kanunu'nun 66. maddesi gereğince davanın zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı definde bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, "...Türk Medeni Kanunu'nun 178. maddesindeki dava zamanaşımı suresinin geçtiğini, somut olayda 10 yıllık zamanaşımı süresini öngören Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığını..." gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen taşınmaz ile bu taşınmaz üzerinde inşa edilen 4 katlı binaya yapılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 4721 sayılı TMK'nın 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Taraflar 03.09.1979 tarihinde evlenmişler, eldeki davanın davalısı Ali tarafından 06.04.2005 tarihinde; Bafra Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan, Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılan ve 10.03.2006 tarihinde kesinleşen 27.10.2005 gün ve 2005/138 Esas, 2005/577 Karar sayılı hükmü ile boşanmışlardır. Bu durum karşısında taraflar arasında evlenme tarihinden boşanma davasının açıldığı ve 4721 sayılı TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TMK'nın 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, başka bir mal rejimi seçmediklerinden 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı ve mal rejiminin sona erdiği 06.04.2005 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK'nın 202, 225 ve 4722 sayılı Kanun'un 10/1 maddeleri).
Uyuşmazlık konusu 1170 ada 66 sayılı parsel mal ayrılığı rejiminin geçerliği olduğu dönemde 30.07.1984 tarihinde alınmış olup, davalı Ali adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Üzerindeki 4 katlı binanın inşaatı ise, gerek cevap dilekçesine ve gerekse dosyadaki bilgi ve belgelere göre 1994 yılında tamamlanmıştır. Görüldüğü gibi arsanın alımı ve üzerindeki binanın yapımı, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden ve yapıldığından, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir. Mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen mallar için Türk Medeni Kanunu'nda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak Türk Medeni Kanunu'nun 5. maddesinde; bu Kanun ve Borçlar Kanunu'nun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır, denilmektedir. TMK'nın 179. maddesinde ise, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır hükmüne yer verilmiştir. Şu halde TMK'nın 5. maddesi yoluyla, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. Çünkü taşınmaz ve üzerindeki bina 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiştir. Bu konuda bir uyuşmazlık da söz konusu değildir. Bu durum karşısında mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı TMK'nın 178. maddesi 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen ve eşler arasında yasal mal rejimi dışında başka bir mal rejimi sözleşmesinin söz konusu olmadığı mallar hakkında uygulanır. Bu bakımdan mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi hukuki yanılgıya dayalıdır. Öte yandan Borçlar Kanunu'nun 132/1-2 bendi uyarınca evlilik devam ettiği sürece karı-kocadan birinin, diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı işlemez. Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, yukarıda yapılan açıklamaların gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki yanılgı sonucu zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 01.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E:2010/8-231
K:2010/255
T:05.05.2010

Taraflar arasındaki "katkı payı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.11.2008 gün ve 2006/1041 E.-2008/1165 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 26.05.2009 gün ve 2009/1873 E., 2009/2621 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı M.E.K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur.
Davalı H.A. vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı defi'nde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiştir. (TMK'nun 225/son)
Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4722 S. K. md. 10/1, 4721 S. TMK md.202/1.)
TMK'nun 178. maddesinde, "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "Davanın Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde öngörülen on (10) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmektedir.
Davaya konu edilen ve davalı adına tapuda kayıtlı gözüken 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün 02.03.2000 tarihinde dava dışı üçüncü kişiden satış yoluyla edinildiği, uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 2000 yılında ortak hayatın devam ettiği dönemde alınan ve davalı (kadın)adına tapuya tescili yapılan taşınmazın alımında yapıldığı ileri sürülen katkı payına ilişkin alacağın dava zamanaşımı süresinin ne olması gerektiği, burada varılacak sonuca göre, davanın yasal süresinde açılıp açılmadığı, noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle katkı payı alacağı ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (T.M.K.) 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi (T.K.M.) yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. (TKM. m.170) Taşınmaz, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir.
Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir. (TKM m.189). 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152'nci maddesi gereğince evin intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir. 153'ncü madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamı).
Yukarıda da değinildiği üzere, koca mensup olduğu sosyal çevre bakımından, zorunlu ihtiyaçlarla birlikte, normal yaşayış düzeyini sağlamakla yükümlü olduğuna göre, kadının gelirinden bunları karşılamak üzere sarfı gereken giderlere Medeni Kanunu'nun 190. maddesi uyarınca münasip katılma payı dışında kalan kısmının kocanın mal varlığını arttırmada kullanıldığının kabulü gerekir. 190. maddenin 2. fıkrasındaki "karının bu suretle iştiraki kocanın hiçbir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini icap etmez" yolundaki hükmü de, hiç kuşkusuz kadının katılma zorunda bulunduğu masraflar için uygulamak gerekir. Bunun aksinin kabulü kadının, kocanın mal varlığını arttırmaya ya da katılma zorunluluğu sonucunu doğurur ki, bu fiilen kocanın yasal yükümlülüklerine ters düşeceği gibi hakkaniyet ve adalete de aykırı olur. Davalının mal varlığındaki artışın niteliği de göz önünde tutulduğunda davacının hibe (bağışlama) amacıyla hareket ettiğinden de söz edilemez (HGK'nun 01.02.1985 gün ve E: 2-176, K: 57 sayılı ilamı).
743 Sayılı Kanun'da, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay kararları ile; katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat (veya alacak) talep edebileceği kabul edilmiştir (HGK'nun 01.02.1985 gün ve E: 2-176, K: 57; 28.09.1994 gün ve 1994/2-47 E. - 564 K.; 18.09.1996 gün ve 1996/2-498 E. - 595 K.; 03.02.1999 gün ve 1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959 E. - 972 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamları).
Öğretide ise, eşlerin aile birliğinin gerektirdiği münasip katkı dışında kalan maddi destek nedeniyle, katkı sağlayan eşin diğer eşe karşı bir alacak hakkına (katkı tazminatına) sahip olduğu ileri sürülmüştür (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.56; Özuğur, A. İhsan:Mal Rejimleri, Ankara 2007, s.147; Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara 2008, s.139; Gümüş, M. Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul 2008, s.324; Gençcan, Ö. Uğur: Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2007, s.473; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş,A.: Türk Özel Hukuku (Aile Hukuku), Cilt III, İstanbul 2005, s.417).
Alman Federal Mahkemesi de, mal ayrılığı rejiminde eşler arasında bir paylaşımı olanaklı kılmak için, (aile hukuku dışındaki) genel hükümlere başvurduğu görülmektedir. Bununla, mal ayrılığı rejiminin, evlilik sona erdiğinde eşler arasında bir paylaşıma yer vermemesinin adaletsizliği ve bunun ihtiyaçları karşılamadaki yetersizliği karşısında, verdiği kararlarla, genel kuralları zorlayarak eşler arasında bir paylaşım gerçekleştirmeye çalışmıştır (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.68, 71).
Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama düşüncesi ile, aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin temelinde de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi desteği, bağışlama olarak kabul etmek de, mümkün değildir.
Diğer taraftan, katkıyı alan eşin, aldığını para olarak iade edeceği düşüncesinde olduğu da, ileri sürülemez. Çünkü, evlilik birliğinin temelindeki aile birliği düşüncesi buna engel oluşturmaktadır. Eşler arasındaki bu ilişkinin temelinde kocanın (veya kadının) taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esası bulunmaktadır. Bu akdi ilişki, bir süre sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi, evlilik birliğinin devamı süresince varlığını koruyacağı aşikardır.
Buraya kadar yapılan açıklamaların zamanaşımı süresine etkisi de irdelenmelidir:
Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K.) 125-140'ncı maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (Tutumlu, M. Akif: Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Ankara 2007, 27-28; Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2009, s.254 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes:Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Ayrıca bakınız: HGK'nun 3.12.2003 gün ve 2003/4-658 E. - 727 K.; 3.5.2006 gün ve 2006/4-232 E.- 269 K. sayılı ilamları).
B.K.'nun 125.maddesindeki " bu kanunda başka suretle bir hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün alacaklar" şeklinde anlamak gerekir (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.265; Tutumlu, M. Akif: a.g.e., s.36). B.K.'nun 125'inci maddesi, sözleşme veya kanuni borç ilişkisi nitelendirmesine dayanan bir ayırıma gitmemiş, sadece kanunda başka bir düzenleme yoksa diyerek tüm borç kaynaklarından doğan alacaklar için, özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla genel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.266; Tutumlu, M. Akif:a.g.e., s.42).
Diğer taraftan, eşler arasındaki borç ilişkilerinin dava ya da takip yoluyla çözümlenmesinin, evlilikte bulunması gereken karşılıklı güven, saygı ve sevgi duygularını olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünen Yasa koyucu, evlilik süresince eşlerin birbirlerindeki alacakları hakkında zamanaşımının işlemeyeceğini kabul etmiştir (Tutumlu, M. Akif:a.g.e., s.333).
Yasa koyucu, bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, B.K.'nun "Müruru zamanın cereyanına mani olan ve müruru zamanı tatil eden sebepler" başlığı altında 132. maddenin 1.fıkrasının 3.bendinde aynen; "Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında" demek suretiyle, evlilik süresince zamanaşımının işlemeyeceğini, işlemeye başlamış ise, duracağını yasal teminat altına almıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm ise 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı alacağıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle, B.K.'nun 125. maddesine göre, aksine düzenleme bulunmayan hallerde, her dava (bütün alacaklar) on (10) senelik dava zamanaşımı süresine tabidir.
Söz konusu katkı payı alacağı bakımından, katkı sağlandığı ileri sürülen taşınmazın satın alındığı 02.03.2000 tarihi ile boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihi arasında, yani evlilik süresince, B.K.'nun 132. maddenin 1.fıkrası 3.bendine göre, zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacaktır.
Dolayısıyla, boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihinden itibaren on (10) senelik zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağına göre, eldeki davanın ise 06.11.2006 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, katkı payına ilişkin alacak davasının yasal süresinde açıldığının kabulü gerekir.
O halde, Özel Dairenin davacının katkı payı alacağına ilişkin davasının bir (1) senelik zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel mahkemece "davanın B.K.'nun 125. maddesinde öngörülen on (10) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu" şeklindeki gerekçe ile direnilmesi yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 05.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.



Konuyla ilgili Medeni Kanun'da yer alan hükümler:

     V. BOŞANMADA TAZMİNAT VE NAFAKA
         
     1. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
     
     Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
   
    Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
     
     2. YOKSULLUK NAFAKASI
     
     Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
   
    Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
     
     3. TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME BİÇİMİ
     
     Madde 176 - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
   
    Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
   
    İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
   
    Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
   
    Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
     
     4. YETKİ
     
     Madde 177 - Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
     
     5. ZAMANAŞIMI
     
     Madde 178 - Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
     
     VI. MAL REJİMİNİN TASFİYESİ
         
     1. BOŞANMA HALİNDE
     
     Madde 179 - Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.
     
     2. AYRILIK HALİNDE
     
     Madde 180 - Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
     
     VII. MİRAS HAKLARI
     
     Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
   
    (Değişik fıkra: 31/03/2011-6217 S.K 19. mad.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

     DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ
         
     BİRİNCİ AYIRIM : GENEL HÜKÜMLER
         
     A - YASAL MAL REJİMİ
     
     Madde 202 - Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
   
    Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
     
     B - MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ     
     
     I. SÖZLEŞMENİN İÇERİĞİ
     
     Madde 203 - Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.
     
     II. SÖZLEŞME EHLİYETİ
     
     Madde 204 - Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir.
   
    Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.
     
     III. SÖZLEŞMENİN ŞEKLİ
     
     Madde 205 - Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.
   
    Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
     
     C - OLAĞANÜSTÜ MAL REJİMİ
         
     I. EŞLERDEN BİRİNİN İSTEMİ İLE     
     
     1. KARAR
     
     Madde 206 - Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
   
    Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
   
    1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
   
    2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
   
    3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
   
    4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
   
    5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
   
    Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
     
     2. YETKİ
     
    Madde 207 - Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
     
     3. MAL AYRILIĞINA GEÇİŞTEN DÖNME
     
     Madde 208 - Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler.
   
    Mal ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması halinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir.
     
     II. CEBRİ İCRA HALİNDE
         
     1. İFLASTA
     
    Madde 209 - Mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin iflasına karar verildiği takdirde, ortaklık kendiliğinden mal ayrılığına dönüşür.
     
     2. HACİZDE
     
    Madde 210 - Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarara uğrarsa, hakimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
   
    Alacaklının istemi her iki eşe yöneltilir.
   
    Yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir.
     
     3. ESKİ REJİME DÖNME
     
    Madde 211 - Alacaklı tatmin edildiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine hakim, mal ortaklığının yeniden kurulmasına karar verebilir.
   
    Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle edinilmiş mallara katılma rejimini kabul edebilirler.
     
     III. ÖNCEKİ REJİMİN TASFİYESİ
     
     Madde 212 - Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.
     
     D - ALACAKLILARIN KORUNMASI
     
     Madde 213 - Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz.
   
    Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur; ancak, söz konusu malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir.
     
     E - MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA YETKİ
     
     Madde 214 - Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
   
    1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
   
    2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
   
    3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
     
     F - BİR EŞİN MALLARININ DİĞERİ TARAFINDAN YÖNETİMİ
     
     Madde 215 - Eşlerden birinin açık veya örtülü olarak mallarının yönetimini diğer eşe bırakması halinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vekalet hükümleri uygulanır.
     
     G - ENVANTER
     
    Madde 216 - Eşlerden her biri, diğerinden her zaman mallarının envanterinin resmi senetle yapılmasını isteyebilir.
   
    Bu envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış olmadıkça bu envanterin doğru olduğu kabul edilir.
     
     H - EŞLER ARASINDAKİ BORÇLAR
     
     Madde 217 - Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hakim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
     
     İKİNCİ AYIRIM : EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
         
     A - MÜLKİYET     
     
     I. KAPSAMI
     
     Madde 218 - Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
     
     II. EDİNİLMİŞ MALLAR
     
     Madde 219 - Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
   
    Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
   
    1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
   
    2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
   
    3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
   
    4. Kişisel mallarının gelirleri,
   
    5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
     
     III. KİŞİSEL MALLAR
         
     1. KANUNA GÖRE
     
     Madde 220 - Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
   
    1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
   
    2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
   
    3. Manevi tazminat alacakları,
   
    4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
     
     2. SÖZLEŞMEYE GÖRE
     
     Madde 221 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
   
    Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
     
     IV. İSPAT
     
     Madde 222 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
   
    Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
   
    Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
     
     B - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF
     
     Madde 223 - Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
   
    Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.
     
     C - ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUK
     
     Madde 224 - Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
     
     D - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE
         
     I. SONA ERME ANI
     
     Madde 225 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
   
    Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
     
     II. MALLARIN GERİ ALINMASI VE BORÇLAR
         
     1. GENEL OLARAK
     
     Madde 226 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
   
    Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.
   
    Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.
     
     2. DEĞER ARTIŞ PAYI
     
     Madde 227 - Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
   
    Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
   
    Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
     
     III. EŞLERİN PAYLARININ HESAPLANMASI
         
     1. KİŞİSEL MALLARIN VE EDİNİLMİŞ MALLARIN AYRILMASI
     
     Madde 228 - Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
   
    Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
     
     2. EKLENECEK DEĞERLER
     
     Madde 229 - Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
   
    1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
   
    2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
   
    Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
     
     3. KİŞİSEL MALLAR İLE EDİNİLMİŞ MALLAR ARASINDA DENKLEŞTİRME
     
     Madde 230 - Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
   
    Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
   
    Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
     
     4. ARTIK DEĞER
     
     Madde 231 - Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.
   
    Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
     
     IV. DEĞERİN BELİRLENMESİ
         
     1. SÜRÜM DEĞERİ
     
     Madde 232 - Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır.
     
     2. GELİR DEĞERİ     
     
     A. GENEL OLARAK
     
    Madde 233 - Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde tutularak hesaplanır.
   
    Tarımsal işletmenin maliki veya mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını isteyebilir.
   
    Değerlendirmeye ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
     
     B. ÖZEL HALLER
     
     Madde 234 - Özel haller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir.
   
    Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya mali durumu özel hallerden sayılır.
     
     3. DEĞERLENDİRME ANI
     
     Madde 235 - Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.
   
    Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.
     
     V. ARTIK DEĞERE KATILMA     
     
     1. KANUNA GÖRE
     
     Madde 236 - Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
   
    Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
     
     2. SÖZLEŞMEYE GÖRE     
     
     A. GENEL OLARAK
     
     Madde 237 - Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir.
   
    Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.
     
     B. İPTAL, BOŞANMA VEYA MAHKEME KARARIYLA MAL AYRILIĞINDA
     
     Madde 238 - Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir.
     
     VI. KATILMA ALACAĞININ VE DEĞER ARTIŞ PAYININ ÖDENMESİ     
     
     1. ÖDEME VE ERTELENMESİ
     
     Madde 239 - Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.
   
    Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
   
    Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
     
     2. AİLE KONUTU VE EV EŞYASI
     
     Madde 240 - Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
   
    Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
   
    Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
   
    Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
     
     3. ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI DAVA
     
     Madde 241 - Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.
   
    Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
   
    Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
     
     ÜÇÜNCÜ AYIRIM : MAL AYRILIĞI     
     
     A - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF
     
     Madde 242 - Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
     
     B - DİĞER HÜKÜMLER
     
     Madde 243 - İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır.
     
     DÖRDÜNCÜ AYIRIM : PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI     
     
     A - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF     
     
     I. GENEL OLARAK
     
     Madde 244 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
     
     II. İSPAT
     
    Madde 245 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
   
    Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
     
     B - BORÇLARDAN SORUMLULUK
     
    Madde 246 - Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
     
     C - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE
         
     I. SONA ERME ANI
     
     Madde 247 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
   
    Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde de, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
     
     II. MALLARIN GERİ ALINMASI VE PAYLI MALIN VERİLMESİ
         
     1. GENEL OLARAK
     
     Madde 248 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
   
    Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sona erdiğinde, üstün yararı olduğunu ispat eden eş, diğer önlemler yanında, eşine payının ödeme günündeki karşılığını vermek suretiyle paylı mülkiyetteki malın kendisine verilmesini isteyebilir.
     
     2. KATKIDAN DOĞAN HAK
     
     Madde 249 - Eşlerden biri diğerine ait olup, paylaştırma dışı kalan bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa; mal rejiminin sona ermesi halinde, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bedel ödenmesini isteyebilir.
   
    Aynı istem, paylaştırma dışı kalan malın yerine geçen değerler için de geçerlidir.
     
     III. AİLEYE ÖZGÜLENEN MALLAR     
     
     1. KURAL
     
     Madde 250 - Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi halinde eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Paylaştırmada işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.
   
    Manevi tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
     
     2. PAYLAŞMAYA AYKIRI DAVRANIŞLAR
     
     Madde 251 - Eşlerden biri, diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce bir malı karşılıksız olarak elden çıkardığı takdirde hakim, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete uygun olarak belirler.
   
    Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler dışında yapılan karşılıksız kazandırmaların bu eşin payını azaltmak kastıyla yapıldığı varsayılır.
   
    Bu tür kazandırmalara ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
     
     3. PAYLAŞTIRMA İSTEMİNİN REDDİ
     
    Madde 252 - Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin payının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
     
     4. PAYLAŞTIRMA YÖNTEMİ
     
    Madde 253 - Paylaştırmanın ayın olarak yapılması asıldır. Buna olanak yoksa bedel eklemek suretiyle paylar denkleştirilir. Eşlerden birinin diğerine ödeyeceği bedel, malların tasfiye anındaki sürüm değerlerine göre hesaplanır. Bu hesaplamada paylaşım konusu malların edinilmesinden doğan borçlar indirilir.
   
    Denkleştirme bedelinin derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
   
    Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak denkleştirme bedeline faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
     
     IV. AİLE KONUTU VE EV EŞYASI
         
     1. İPTAL VEYA BOŞANMA HALİNDE
     
     Madde 254 - Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi halinde, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh edilmesini isteyebilir.
   
    Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları halinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına iptal veya boşanma kararıyla birlikte resen karar verir; bu kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna bildirir.
   
    Hakim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması halinde, diğer taraf hakimden, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir.
   
    Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hakim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte resen karar verilir.
     
     2. ÖLÜM HALİNDE
     
     Madde 255 - Eşlerden birinin ölümü halinde, paylaşma konusu olan mallar arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras ve paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
   
    Haklı sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eşin veya ölenin diğer yasal mirasçılardan birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.
   
    Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hükümleri saklıdır.
     
     BEŞİNCİ AYIRIM : MAL ORTAKLIĞI
         
     A - MÜLKİYET     
     
     I. KAPSAMI
     
    Madde 256 - Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar.
     
     II. ORTAKLIK MALLARI
         
     1. GENEL MAL ORTAKLIĞI
     
    Madde 257 - Genel mal ortaklığında eşlerin kanun gereğince kişisel mal sayılanlar dışındaki malları ile gelirleri ortaklık mallarını oluşturur.
   
    Eşler, ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahip olurlar.
   
    Hiçbir eş, ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir.
     
     2. SINIRLI MAL ORTAKLIĞI     
     
     A. EDİNİLMİŞ MALLARDA ORTAKLIK
     
    Madde 258 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle sadece edinilmiş mallardan oluşan bir ortaklık kabul edebilirler.
   
    Kişisel malların gelirleri de bu ortaklığa dahildir.
     
     B. DİĞER MAL ORTAKLIKLARI
     
    Madde 259 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini, özellikle taşınmaz malları, bir eşin kazancını, bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları ortaklık dışında tutabilirler.
   
    Aksi sözleşmede öngörülmedikçe bu malların gelirleri ortaklığa dahil değildir.
     
     III. KİŞİSEL MALLAR
     
     Madde 260 - Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir.
   
    Eşlerden her birinin sadece kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevi tazminat alacakları kanundan dolayı kişisel malıdır.
   
    Bir eşin saklı pay olarak isteyebileceği malvarlığı değerleri, mal rejimi sözleşmesiyle ortaklığa dahil edildiği ölçüde, mirasbırakanları tarafından kendisine kişisel mal olarak kazandırılamaz.
     
     IV. İSPAT
     
    Madde 261 - Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça tüm malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.
     
     B - YÖNETİM VE TASARRUF
         
     I. ORTAKLIK MALLARINDA     
     
     1. OLAĞAN YÖNETİM
     
     Madde 262 - Eşler, ortaklık mallarını evlilik birliğinin yararına uygun olarak yönetirler.
   
    Olağan yönetim sınırları içinde her eş, ortaklığı yükümlülük altına sokabilir ve ortak mallarda tasarrufta bulunabilir.
     
     2. OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM
     
     Madde 263 - Olağan yönetim dışında kalan konularda eşler, ancak birlikte veya biri diğerinin rızasını almak suretiyle ortaklığı yükümlülük altına sokabilir veya mallarda tasarrufta bulunabilir.
   
    Rızanın bulunmadığını bilmeyen veya bilecek durumda olmayan üçüncü kişiler için bu rıza var sayılır.
   
    Evlilik birliğinin temsiline ilişkin hükümler saklıdır.
     
     3. ORTAKLIK MALLARI İLE MESLEK VEYA SANAT İCRASI
     
     Madde 264 - Eşlerden biri, diğerinin rızasıyla ortaklık mallarını kullanarak, tek başına bir meslek veya sanat icra ederse, bu meslek veya sanata ilişkin bütün hukuki işlemleri yapabilir.
     
     4. MİRASIN KABULÜ VEYA REDDİ
     
    Madde 265 - Eşlerden biri, diğerinin rızası olmaksızın ortaklık mallarına girecek olan bir mirası reddemeyeceği gibi, tereke borca batıksa mirası kabul de edemez.
   
    Diğer eşin rızasının alınmasına olanak bulunamazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı sebep olmaksızın reddedilirse, istem sahibi eş kendi yerleşim yeri mahkemesine başvurabilir.
     
     5. SORUMLULUK VE YÖNETİM GİDERLERİ
     
    Madde 266 - Mal ortaklığının sona ermesi halinde, eşlerden her biri ortaklık malıyla ilgili işlemlerden dolayı vekil gibi sorumludur.
   
    Yönetim giderleri ortaklık mallarından karşılanır.
     
     II. KİŞİSEL MALLAR
     
     Madde 267 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi kişisel mallarını yönetme ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
   
    Kişisel mallara giren gelirler varsa, yönetim giderleri bu gelirlerden karşılanır.
     
     C - ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUK     
     
     I. ORTAKLIK BORÇLARI
     
    Madde 268 - Eşlerden her biri, aşağıdaki borçlardan kişisel malları ve ortaklık mallarıyla sorumludur:
   
    1. Evlilik birliğini temsil veya ortaklık mallarını yönetme yetkisine dayanarak yapılan borçlardan,
   
    2. Ortaklık mallarını veya ortaklık mallarına giren gelirleri kullanarak bir meslek veya sanatın icra edilmesi nedeniyle yapılan borçlardan,
   
    3. Diğer eş için de kişisel sorumluluk doğuran borçlardan,
   
    4. Kişisel mal yanında ortaklık mallarının da sorumlu olacağı hususunda eşlerin üçüncü kişilerle anlaşarak yaptığı borçlardan.
     
     II. KİŞİSEL BORÇLAR
     
     Madde 269 - Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının değerinin yarısı kadarıyla sorumlu tutulur.
   
    Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan istemler saklıdır.
     
     D - EŞLER ARASINDAKİ BORÇLAR
     
    Madde 270 - Mal rejimi eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi borçlu eşi, evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa hakim, istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
     
     E - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE
         
     I. SONA ERME ANI