Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

27 Nisan 2024, 04:18:17

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 105
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 77
Total: 77

Bulundurma ruhsatlı silahı kasten taşıyan 1 yıl ila 3 yıl arası hapis cezası alr

Başlatan Avukat, 02 Ekim 2012, 17:53:04

« önceki - sonraki »

Avukat

6136 SAYILI ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN

     Madde 13 – (Değişik: 23/1/2008-5728/156 md.)
    Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya
    bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    Ateşli silahın, bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin
    sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî
    para cezasına hükmolunur.
    Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat
    sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş
    günden yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
    Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir
    edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
    Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik
    yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.

     Madde 16 – (Değişik: 12/6/1979 - 2249/11 md.)
    Bu Kanunun kapsamına giren suçlarda Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair 1918 Sayılı Kanun hükümleri
    uygulanmaz.
    Ek Madde 1 – (Ek:30/6/1970 - 1308/7 md.; Değişik:22/11/1990 - 3684/2 md.)
    A) Duruşmalarda, mahkeme salonlarında, hastanelerin psikiyatri bölümlerinde, akıl hastanelerinde, ceza ve
    tutukevleri ile her türlü ıslah ve infaz kurumlarında veya bunların eklentilerinde,
    B) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları yurtlarda, eğitim ve öğretim kurumlarında, siyasi partilerin açık hava ve
    kapalı yer toplantılarında, izinli veya izinsiz yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, sendikalarda, derneklerde veya
    bunlara yönetim ve yapı olarak doğrudan doğruya bağlantılı olan yerlerde veya bunların toplantı ve kongrelerinde, her türlü
    spor karşılaşma veya yarışmalarının yapıldığı yerlerde, kanuna uygun veya kanuna aykırı olarak grev ve lokavt yapılmakta
    olan iş yerlerinde,
    C) Türkiye Büyük Millet Meclisi ana binaları ile Meclis Başkanlığınca belirlenen yerlerde,
    Ateşli silahlar taşınamaz.
    Yukarıda sayılan yerlerde bu Kanuna aykırı olarak ateşli silahları veya bunların mermilerini 4 üncü maddede yazılı
    olan bıçakları veya sair aletleri veya benzerlerini veya Türk Ceza Kanunun 174 üncü maddesinde yazılı olanları taşıyan veya
    bulunduranlar hakkında ilgili kanunlarda belli edilen cezaların iki katı hükmolunur. (1)
    (A) ve (B) bentlerinde sayılan yerlerde 7 nci maddenin 1, 2, 3 ve 4 numaralı bentlerinde belirtilen, kişiler ile bu
    yerlerin güvenliği için görevli bulunan polis ve jandarma personeli, (C) bendinde sayılan yerlerde ise yalnız bu yerlerin
    güvenliği ile görevli bulunan polis, jandarma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Mumafız Taburu personeli silahlarını
    taşıyabilirler.
    (Değişik dördüncü fıkra: 23/1/2008-5728/159 md.) (A), (B) ve (C) bentlerinde sayılan yerlere silahla giren veya
    buralarda silah taşıyan kişiler, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, elli günden az
    olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu kişilerin silah ruhsatları bulundurmaya çevrilir. Önödeme veya
    mahkûmiyet kararındaki adlî para cezasının infaz edildiği veya düştüğü tarihten itibaren beş yıllık süre geçmediği takdirde,
    bu kişilere taşıma ruhsatı verilmez.




T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E:2006/8-201
K:2006/190
T:19.09.2006

6136 s. ASK m. 13,16,17

Ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık Abdullah'ın beraatine ilişkin olarak (Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 08.05.2002 gün ve 76-179 sayılı hüküm, Sandıklı Cumhuriyet Başsavcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesince 25.03.2004 gün ve 1656/2661 sayı ile;

"Oluşa, dosya içerisindeki kanıtlara göre sanığın, oğluna ait bulundurma ruhsatlı tabancayı beline takarak köy içinde dolaştığı yolunda kolluğa yapılan ihbar üzerine köye giden görevlilerce yakalandığı anlaşılmakla, tabancanın kullanılmaya elverişli olmasının saptanması halinde atılı suçun oluşacağı gözetilmeden, yanlış kabulle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme 07.06.2004 gün ve 139-171 sayı ile;
"Sanık silahı mahzene bırakmak için üzerine almıştır. Bu sebeple sanıkta taşıma kastı bulunmamaktadır. Bu tür taşıma kısa süreli taşıma olarak kabul edilmektedir. Y.8.C.D. nin aşağıya aldığımız içtihatlanna konu olduğu gibi bu tür taşımalarda suçun manevi unsuru oluşmamaktadır. Suçun manevi unsuru genel kasttır. Kısa süreli, şekli ve zaruri taşımalarda suçun hukuka aykırılık unsuru oluşmadığı gibi manevi unsuru da oluşmaz. Sanık ruhsatsız silah taşıdığını bilmekte ve taşımayı istemektedir. Ancak bu irade silahı işlevine uygun olarak taşıma amacını içermemektedir. Bu nedenle suçu silah edinmek olarak adlandırmak daha uygun olacaktır. Taşımak kavramının içermediği irade, edinmek kavramında bulunmaktadır. Şekli suçlar kasttan mücerret olamaz. Salt hareket suçun oluşmasına yetmez. Bu hareketin korunan hukuki yararı ihlal etmek kastına bağlı olması lazımdır. Halbuki olayımızda sanık silahı taşımak için değil, oğlunun talimatı üzerine mahzene bırakmak için üzerine almıştır. Daha sonra gelen misafirler ile ilgilendiği sırada silah üzerinde yakalanmıştır. Hem zaman hem de mesafe nazara alındığında sanığın taşıma kastı ile hareket ettiğini kabul etmek mümkün değildir. Sanığın başka yer ve zamanlarda bu silahı taşıdığı konusunda iddia ve ispat yoktur.
Şu halde ruhsatsız silah edinmek suçu şekli bir suçtur. Diğer bir ifadeyle hareket suçudur. Ancak suçun biçimsel bir nitelik taşıması kasttan mücerret olmasını gerektirmez. Şekli suçlar dahi kasta bağlı olmalıdır. Kasta mak-run olmayan hareketler sadece icra edildiği için suç oluşturmazlar.
Ruhsatsız silah edinmek suçundan sanık, silahın fonksiyonlarından faydalanma, mal edinme, sahiplenme duygusu ile hareket etmiş olmalıdır. Böyle bir amaç olmadan silahın maddi varlığı ile bağlantılı, fakat fonksiyonel yapısı ile ilişkisiz olan edinmeler suç oluşturmaz. Örneğin; tamircinin bulundurması, kısa bir süre için alıp ateş etmek, olay çıkmasını engellemek amacıyla muhafaza altına almak hallerinde suç oluşmayacağı karara bağlanmıştır.
Konunun sırf biçim ve şekil süreci üzerinde durulduğu, cürüm niteliğindeki suçlarda öncelikle manevi unsur olan kusurlu iradi hareketin saptanması gerektiği. (Y. 8. C.D.16.10.1997/12358 1997/13688)
Tamir için bırakılan silahı ruhsatını sormayarak bulunduran sanığın eyleminde kast yoktur. (Y.8.C.D. 11.02.1998 1998/596 1998/1498)
Sanığın ruh hastası yeğenine ait tabancayı bir olay olmasından endişe ederek evinde birkaç gün bulundurması eyleminde kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 03.03.1992 1992/227-2917)
Değişik Yargıtay kararlannda işyerinde yaralanan işçiyi hastaneye götüren kişinin farkında olmadan silahı da götürmesi, tarlada çalışan eşinden silahı kısa bir süre için muhafaza amacıyla alan ve bulunduran sanığın eyleminde kast bulunmamıştır.
Sanık bulundurma ruhsatlı tabancasını, yerel kolluktan aldığı izne dayalı olarak, bir evinden diğerine taşırken, yolda yakalanmıştır. Bu durumda sanıkta suç işleme kastı olmadığının kabulü gerekir. (Y.C.G.K. 16.04.1996 1996/8-70-81)
Sanığın işyerinde bulundurmak üzere ruhsata bağlattığı silahını, işyerini naklederken eşyaları ile birlikte getirip yeni işyerinde bulundurması eyleminin sadece nakil aşamasında yetkili mercilerden izin almamasından dolayı idari işlem eksikliği olarak değerlendirilmesi gerekir. (Y.8.C.D. 27.05.2002 2001/25564 2002/6300)
Hakkındaki mahkumiyet hükmünü temyiz etmeyen sanık Hlyi düğün evine kadar aracıyla götüren sanığın, aracının torpido gözüne H tarafından habersiz olarak bırakılan ruhsatsız tabancayı alıp kısa bir süre taşıması, diğer sanığın da oluşu bu şekilde anlatması nedeniyle eyleminde 6136 sayılı Yasada amaçlanan biçimde tabancayı taşımak kastının bulunmadığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması hatalıdır. (Y.8.C.D. 17.06.2002 2001/8242, 2002/7014)
Bir olayda maktule ait tabancayla onu öldürüp tabancayı bir müddet sakladıktan sonra getiren ve teslim olan sanık hakkında ruhsatsız silah edinmekten hüküm kurulması hatalı bulunmuş ve kast olmadığına karar verilmiştir.
Arkadaşlanna hava atmak için silahı kısa süre taşıyan sanığın eyleminde kast bulunmamıştır.
Sanığın babasına ait tabancayı onun bilgisi dışında arkadaşlanna hava atmak için kısa sürede bulundurmaktan ibaret eyleminde kast yoktur. (Y.8.C.D. 29.09.1994, 1994/9811-10319)
Konuya ilişkin diğer içtihatlar aşağıya alınmıştır.
Sanığın arkadaşına ait tabancayı çok kısa bir süre aldığı ve ateş ettiği suç kastının bulunmadığı. (Y.8.C.D. 12.05.1992, 1992/4680-6275)
Kavga edenleri gören sanığın evinde bulunan tabancayı alıp kavgada teşhir etmesinde taşıma kastı oluşmamıştır. (Y.8.C.D. 19.9.1994, 1994/8790-9771)
Sanığın evinde bulundurma ruhsatlı tabancasını, evinin önünde park halinde bulunan arnca koymasında silahın güvenlik alanı dışına çıkanlması söz konusu olmadığından kast unsuru oluşmamıştır. (Y.8.C.D. 25.05.1995, 1995/6200-7552)
Sanığın, alkollü vaziyette kahvehaneye gelen kardeşinin üzerinden olay çıkmasını önlemek için tabancayı alıp, dışan çıkarken yakalanmasından ibaret kısa süreli taşıma eyleminde suçun kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 27.11.1998. 1996/15380, 1996/15882)
Sanığın silahını düğün yerine getirdiği bir müddet sonra düğün yerinden başka bir yere gitmesi gerektiği ve silahı arkadaşına bıraktığı bu sanığın da silahı yanm saatlik kısa bir süre taşıdığı düğünde arama yapan polisler tarafından yakalandığı anlaşıldığından suçun kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 27.11.1996, 1996/13850, 1996/15084)
Sanığın dayısı olan diğer sanığın talimatı ile ruhsatsız tabancayı dükkandan alıp eve getirdiği, ancak tabancayı başkasına göstermek için yakındaki akaryakıt istasyonuna götürdüğü kollukça yapılan aramada ele geçirildiği suç kastının bulunmadığı. (Y.8.C.D. 24.11.1997, 1997/15190, 1997/16305)
Diğer taraftan dava suçüstü hükümlerine göre yürütülmüştür. Bu nedenle sanıklann bir savunma planı oluşturmalanna imkan yoktur. Ve savunma inandıncıdır. Bu nedenle mahkemenin kabulünde bir hata bulunmamaktadır.
Sanığın amacı tabancanın ele geçmesini önlemektir, maksadı tabancayı mahzene saklamaktır, saiki ise oğluna yardımcı olmaktır. Görüldüğü gibi ruhsatsız silah taşımak amacıyla edinmek kastı sanıkta bulunmamaktadır " gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de yerel Cumhuriyet başsavcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımın  "onama"  istekli 07.12.2005 gün ve 153893 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gonderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

Sanık Abdullah'ın ruhsatsız silah taşıma suçundan beraatine karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın oğluna ait bulundurma ruhsatlı tabancayı, bulundurulmasına izin verilen yer dışında bir süreliğine taşımasının ruhsatsız silah taşıma sucunu oluşturup oluşturmayacağına iliskindir.
İnceleme konusu olayda;
Dosyada bulunan ve kolluk tarafından duzenlendigi belırlenen 19.02.2002 tarihli olay yeri tespit tutanağından Abdullah'ın Zeki'ye ait kahvehane çevresinde oğluna ait bulundurma ruhsatlı tabancayı üzerinde taşıdığının ihbar edildiği anlaşılmaktadır. Tutanakta ihbarı kimin yaptığı yazılı değildir. Yine aynı tarihli el koyma tutanağına göre; alınan ihbar üzerine köye gelen kolluk görevlileri Zeki'ye ait kahvehanede yaptıkları arama sırasında sanık Abdullah'ın üzerinde 7.65 mm. çaplı, 95264232 numaralı tabancayı bulmuşlardır. Sanığın evi ile arama yapılan kahvehane arasındaki mesafe sanığın kendi beyanına ve tanıklara göre 500 metre civarındadır.
Olayla ilgili olarak savunması alınan sanık Abdullah; kollukta alınan 19.02.2002 tarihli savunmasında: Karakolda ifade vermek istemediğini söyledikten sonra, oğlu Süleyman'ın 19.02.2002 tarihinde ifade vermesi üzerine, Süleyman'ın ifadesine uygun şekilde geliştirerek Cumhuriyet savcısı huzurunda yaptığı 20.02.2002 tarihli savunmada: Evimde oğlum Süleyman'a ait bulundurma ruhsatlı tabanca vardı, ev diğer oğlumun nişan töreni sebebiyle kalabalık olduğu için, Adalya'da çalışan oğlum Süleyman tabancayı bulunduğu çekmeceden alıp, evin alt katındaki kilitli bir yere bırakmamı istedi, ben de alt kata bırakmak üzere silahı üzerime aldım, aşağı indim, o sırada benden kurbanlık hayvan almak isteyen Akif beni çağırdı, kapının önüne indim, tam kapının önüne çıkmıştım ki, köye o sırada arama yapmaya gelen jandarma ekipleri herkesin üzerini aradılar ve bendeki silahı gördüler. Kesinlikle silahı kullanma gibi bir amacım yoktur. Öyle olsa idi, şarjörün içine mermi bırakırdım, suçsuzum, dedikten sonra; Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 20.02.2002 (3005 SY göre) tarihli savunmasında; önceki savunmasını tekrar ettikten sonra, biz oğlumla aynı evde otururuz, ben aşağı indiğimde evimiz kahveye yakın olduğu için jandarmalar beni çağırdı ve üzerimde silahı buldular....Benim evim kahvehaneye 500 m. uzaktadır. Silah olay günü çıplak olarak pantolonumun kemerine takılı idi. Üzerimde ceketim de vardı. Kim görüp, ihbar etti bilmiyorum, demek suretiyle savunmasına eklemeler yapmıştır. 07.06.2004 tarihinde bozmaya karşı diyecekleri sorulduğunda ise; bozmaya uyulmasın diyerek, suç saatinin 21.00 olduğunu belirtmiştir.
Sanığın oğlu ve sanığın üzerinde yakalanan silahın sahibi olduğu anlaşılan Süleyman tanık olarak dinlenmiştir. Süleyman kolluk tarafından alınan 19.02.2002 tarihli ifadesinde; Adalya Dinlenme Tesislerinde çalışıyorum. 19.02.2002 de kardeşimin nişanı vardı. Saat 20.00'de babamı telefonla aradım. Evde çekmecede bulunan tabancayı üzerine al, çocuklann eline geçerse bir kaza olur dedim. Babam da tabancayı üzerine almış ve kahvehanenin orada arama sırasında yakalanmış şeklinde beyanda bulunurken; yeminden ve tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra, takdiren yeminsiz olarak dinlendiği 20.02.2002 tarihli Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde; önceki ifadesini kısmen tekrar ettikten sonra,....babama telefon ettim, silahın başkasının eline geçmemesi için aşağı kata kilitli bir yere bırakmasını söyledim. Sonra yakalanınca haberim oldu. Zaten silahın mermisi de yoktu demiştir. Asliye Ceza Mahkemesi'nde verdiği 20.02.2002 tarihli ifadesi de aynıdır.
Sanık, söylediklerinin doğru olduğunu ispatlamak için tanık dinletmek istemiştir. Bu nedenle dinlenen tanık Akif, Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 27.03.2002 tarihli ifadesinde; olay günü köye hayvan alıcıları gelmiş, sanık Abdullah'ta hayvan bulunduğu için bu şahısları Abdullah'ın evine götürdüm. Orada hayvan alıcıları ile Abdullah anlaşamadılar. Alıcılar, yabancı oldukları için onları yolcu etmek amacıyla birlikte evden çıktık, cami önüne doğru gidiyorduk. Kahvenin önüne geldigimiz sırada kahvede bulunan jandarmalar dışarı cıktılar, bizi kalabalık gorünce durdurdular. Hepimizin uzerini aradılar. Arama sırasında Abdullah'ta silah bulundu seklinde ıfade vermiştir. Yine olayın geçtiği kahvehanenin sahibi Zeki tanık olarak dinlenmiş ve Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli beyanında; olay günü jandarmalar kahveye geldiğinde sanık kahvehanede değildi. Yanında bulunan ve hayvan alıcısı olan şahıslarla birlikte yolda yürüyordu. Jandarmalar bu şahıslan da kahvehaneye çağırdılar, üstlerini aradılar, arama sonucunda sanığın üzerinde bir adet tabanca yakalandı. Daha önce sanığı tabanca taşırken görmedim. Sanığın evi kahvehaneye 500 m. uzaktadır. Olay günü, Abdullah'ın evinde nişan merasimi vardı şeklinde ifade vermiştir.
Olay yeri tespit tutanağı ve el koyma tutanağını düzenleyen kolluk görevlileri de tanık olarak dinlenmişlerdir. Bunlardan, K.... Jandarma Karakol Komutanı Yücel Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli ifadesinde; olay günü, ismi bizde saklı olan ve sanıkla aynı köyde oturan bir şahıs bize telefon etti. Sanığın bulundurma ruhsatlı silahı o anda üzerinde taşıdığını söyledi. Derhal olay yerine gittik. Yarım saat, bir saat içinde orada olduk. Köy kahvesine gidip, kahvenin dışındaki şahısları içeri aldık. Genel arama yaptık. Arama sonucu bu şahsın üzerinde tabanca çıktı. Şahsın evi ile kahvehanenin yakın olduğunu söylediler, ancak biz bu durumu incelemedik diyerek tutanakları doğrularken; uzman çavuş Murat'da Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli ifadesinde; tanık Yücel ile aynı doğrultuda beyanda bulunup, buna ek olarak   şahsa sorduğumuzda, silahı sürekli taşımadığını, düğün sırasında çalınmasını önlemek için üzerine geçiciolarak aldığını söyledi, demiştir. Jandarma eri Hakan "ise Asliye CezaMahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli beyanında; diğer iki zabıt düzenleyicisi ile aynı doğrultuda ifade vererek, aynca   kendisine sorduğumuzda verdiği cevabı ben hatırlamıyorum. Sadece aramaya katıldım demekle yetinmiştir.
Sanığın üzerinde yakalanan silah oğlu Süleyman adına evde bulundurma ruhsatlıdır.
Dosyada bulunan ruhsatname fotokopisine göre ruhsatın geçerlik süresi 15.02.2004 tarihine kadar devam etmektedir.
Dosyadaki kanıtların değerlendirilmesinden;
Sanık Abdullah'ın olay akşamı saat 20.00-20.30 sıralarında şehir dışında çalışmakta olan oğlu Süleyman'ın telefon ederek, "evde nişan var, tabancayı bulunduğu yerden al, çocukların eline geçmesin" demesi üzerine, Süleyman'a ait bulundurma ruhsatlı tabancayı beline takarak dışarı çıktığı, sanığın belinde silah olduğunu gören bir kişinin Jandarma Karakolunu arayarak Abdullah'ın silah taşıdığı yönünde ihbarda bulunduğu, bunun üzerine kolluk güçlerinin köye hareket ettikleri, 21.30 sıralarında köy kahvehanesinde arama yapmaya başladıkları, bu sırada sanığı da kahvehanenin önünde görerek çağırıp aradıklarında üzerinde silahı buldukları, kahvehane ile sanığın evinin arasındaki mesafenin 500 metre civarında olduğu anlaşılmaktadır.
Sanığın silahı üzerinde taşıdığı sabittir, sanık silah taşıma eylemine kolluk görevlileri tarafından yakalanıncaya kadar devam etmiştir, yakalandığı yer evi veya evinin önü değildir, aksine kolluk tarafından yakalandığında evinden uzaklaşmaya devam etmektedir. Olayın oluş şekli de göz önünde bulundurulduğunda; oğlu Süleyman adına evde bulundurma ruhsatlı olan silahın, bulundurulmasına izin verilen yer dışında sanığın iradesi dahilinde 1 veya 1,5 saat süreyle, 500 metrelik mesafe boyunca ruhsatsız olarak taşınması nedeniyle, tabancanın sağlam ve atışa elverişli olduğunun bilirkişi raporuyla saptanması halinde ruhsatsız silah taşıma sucunun kast unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle isabetli görülmeyen yerel mahkemenin direnme hükmü bozulmalıdır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
a)Yerel Mahkemenin direnme hükmünün (BOZULMASINA),
b)Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.09.2006 günlü müzakerede tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.