Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

20 Nisan 2024, 07:02:12

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 90
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 81
Total: 81

Soyadı değişikliği yeniden

Başlatan kayiboyu, 20 Şubat 2013, 17:20:11

« önceki - sonraki »

kayiboyu

1994 yılında babam tarafından soyadımız değiştirilmiş. Reşit olmadığım için kanun gereği benimkide değiştirlmiş. 2011 yılında soyadımı değiştirmek için dava açtım. Eski soyadımı geri almak için. Ancak mahkeme 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinin (b) bendi (Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir) hükmü gereği davamı reddetti. Yargıtaya başvurdum ancak yine aynı madde gerekçe gösterilerek mahkeme kararını onadı. Dolayısıyla soyadım değişmedi. Ancak Anayasa mahkemesi  30.3.2012 tarihli ve 2012/48 sayılı kararı ile bu hüküm iptal edildi.

Sormak istediğim şu: Benim soyadımı değiştirmem için engel kalmadı. Peki ben davayı açarken yeniden mi dava açmalıyım yoksa daha önce açmış olduğum davayımı yenilemeliyim. Yeni delil v.s oluştuğunda daha önce reddedilen davalar yeniden açılabilirmi. Aynı masrafları tekrar yapmak istemiyorum açıkçası. Teşekkür ederim.

Avukat

Merhabalar. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 375. maddesinde (aşağıda tam metni mevcuttur) yargılamanın yenilenmesi sebepleri tek tek sayılmıştır. Bu sebepler arasında sizin yaşadığınız durum bulunmuyor maalesef. Dolayısıyla yeni bir dava açmanız gerekecek. Kolay gelsin...


    Yargılamanın iadesi sebepleri
    Madde 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
    a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
    b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
    c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
    ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
    d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
    e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
    f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
    g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
    ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
    h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
    ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
    i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
    (2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.