Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

26 Nisan 2024, 13:54:53

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 106
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 107
Total: 107

19 savcı ve 1 hakimin görev yeri değişti, üç savcı için soruşturma izni verildi

Başlatan kilimanjaro, 17 Ocak 2014, 12:40:11

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

HSYK'nın Adli Yargı kararnamesiyle bir hakimle 19 savcının görev yeri değiştirildi. Listedeki isimler gündeme bomba gibi düştü. 17 Aralık operasyonundan sonra aralarında bazı hakimler ve 20 savcının görev yerleri değişti.  

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesinin 16/01/2014 tarihli ve 127 sayılı Adli Yargı Kararnamesi'nde giden ve gelenlerin tam listesi şöyle:



http://www.haber7.com/guncel/haber/1117343-20-savcinin-gorev-yeri-degisti



Turan Çolakkadı'ya yeni görev



İstanbul Cumhuriyet başsavcısı Turan Çolakkadı Bölge adliye başsavcılığına atandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı Bölge Adliye Başsavcılığına atandı.  İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Bakırköy Başsavcısı Hadi Salihoğlu getirildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı Bölge Adliye Başsavcılığına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen Gebze Savcılığına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ercan Şafak Kocaeli Savcılığına, Ergenekon Savcısı Cihan Kansız da Sakarya Savcılığına atandı.

Öte yandan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Celal Kara ve Muammer Akkaş hakkında inceleme izni verdi. Buna göre, HSYK 3. Dairesi üç savcı hakkındaki iddiaları araştırmak için müfettiş görevlendirecek. Müfettişten gelen rapor doğrultusunda HSYK 3. Dairesi soruşturma izni verilip verilmeyeceğine karar verecek.

http://www.haber7.com/guncel/haber/1117347-turan-colakkadiya-yeni-gorev



Bozdağ'dan 3 savcı için inceleme izni



Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 3 savcı için incelemeye izin verdi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 17 aralık soruşturmasını yürüten savcı Celal Kara, 2. dalga operasyonunu başlatan Muammer Akkaş ve Bakırköy Başsavcı Vekilliğine atanan Zekeriya Öz hakkında inceleme izni verdi.

KOVUŞTURMA VE DİSİPLİN CEZASI

Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre; Bakan'ın inceleme iznine olur verdiği yazıda üç savcı hakkında da yürütülen soruşturmalarda usul ve yasaya aykırı işlemler yapıldığı belirtildi. Bakan'ın izninin ardından HSYK 3. Dairesi üç savcı hakkındaki iddiaları araştırmak için müfettiş görevlendirecek. Müfettişten gelen rapor doğrultusunda HSYK 3. Dairesi soruşturma izni verilip verilmeyeceğine karar verecek. Soruşturma izni verilmesi durumunda ise savcılar hakkındaki dosya HSYK 2. Daire'ye gidecek. Bu Daire, savcılar için kovuşturma yapılıp yapılmamasına ve disiplin cezası verilip verilmeyeceğine karar verecek.

ÇOLAKKADI ALTINOK VE OKTAY ERDOĞAN İÇİN İZİN VERİLMEDİ

Öte yandan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ daha önce de açıkladığı üzere İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı ve İstanbul TMK ile yetkili başsavcıvekili Oktay Erdoğan hakkında inceleme izni vermedi. Bu yazı da HSYK'ya gönderildi.

http://www.haber7.com/guncel/haber/1117331-bozdagdan-3-savci-icin-inceleme-izni



Muammer Akkaş Tekirdağ'a atandı



İstanbul'da 25 Aralık'taki ikinci darbe operasyonuna start veren Savcı Muammer Akkaş'ın görev yeri değiştirildi.

İstanbul'da 25 Aralık'taki ikinci darbe operasyonuna start veren Savcı Muammer Akkaş Tekirdağ'a atandı.

Akkaş, operasyon için kolluk güçlerine talimat vermiş, talimatı yerine getirilmeyince de Adliye'de yazılı basın açıklaması dağıtmıştı.

Akkaş, yaptığı hukuk dışı basın açıklaması nedeniyle gerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, gerekse başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet üyeleri tarafından eleştirilmişti.

Akkaş'ın yazılı açıklama dağıtmasının ardından basın toplantısı düzenleyerek, bu durumu eleştiren Başsavcı Turan Çolakkadı da HSYK'nın bugün yaptığı toplantı sonucunda İstanbul Bölge Adliye Başsavcılığı'na getirildi.

Hatırlanacağı üzere Muammer Akkaş hukuk kurallarını hiçe sayarak Adalet sarayının önünde bildiri dağıtmıştı.

http://www.haber7.com/guncel/haber/1117361-muammer-akkas-tekirdaga-atandi



HSYK'DAKİ ÜYE DEĞİŞİKLİKLERİ "DOSTMODERN DARBE" GİRİŞİMİNİ SEKTEYE UĞRATTI:

Kritik atamalar nasıl yapıldı: 5 üye sürpriz yaptı, HSYK'da dengeler değişti

Beş üye, hükümet kanadıyla hareket etti. Bakan, müsteşar ve hükümete yakın üyeler ve yüksek yargıdan seçilen üyelerin oyuyla atamalarla görevli 1. Daire'nin iki üyesi değiştirildi. Karar 9'a karşı 13 oyla alındı.



Adalet Bakanı'na geniş yetkiler veren HSYK Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin teklif TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülürken, HSYK'da çok kritik bir toplantı yapıldı. Kurula Bakan Bekir Bozdağ ilk kez başkanlık etti, Müsteşarı Kenan İpek de HSYK üyesi sıfatıyla ilk kez toplantıya katıldı.

Vatan'ın haberine göre; HSYK Genel Kurulu, Bozdağ'ın önerisiyle hakim-savcı atamalarını yapmakla yetkili HSYK 1. Dairesi'nin 2 üyesinin değiştirilmesi teklifini oyladı. Oylamada Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen 5 üye hükümete yakın üyelerle birlikte hareket etti. Teklif 9'a karşı 13 oyla kabul edildi.

Kararla 1. Daire üyeleri Bülent Çiçekli ile Ahmet Berberoğlu'nun yerine 3. Daire üyesi Rasim Aytin ve 2. Daire üyesi Halil Koç getirildi. Berberoğlu 2. Daire'de, Çiçekli ise 3. Daire'de görev yapacak. 1. Daire üyeliğine getirilen Koç ve Aytin, HSYK'nın hükümetin tepkisini çeken Adli Kolluk Yönetmeliği açıklamasına karşı çıkan 5 üye arasındaydı. 1. Daire'den gönderilen Berberoğlu ile Çiçekli ise imza atmıştı.

Bütün üyeler oylandı

HSYK toplantısında Bakan, Müsteşar ve Başkanvekili dışında kalan 19 üyenin tamamının görev yaptıkları dairelerde kalıp kalmayacaklarının oylandığı öğrenildi. 15 üyenin yerinde kalmalarına karar verildi.

2500 kişiyi kapsayacak

Kulislerde, 1. Daire'nin her yıl Ocak ayında çıkarılan mazeret kararnamesi ve Yargıtay tetkik hakimliğine yapılacak atamalarla ilgili kararnameyi son aşamaya getirdiği belirtildi. 1. Daire'nin önümüzdeki günlerde 50 civarında başsavcının değişeceği; özel yetkili mahkeme hakim ve savcılarını da kapsayan kararnamenin 2 bin 500 hakim ve savcıyı kapsayabileceği belirtiliyor. Buna göre 13 bin 666 hakim ve savcının yaklaşık 5'te 1'inin yeri değişecek. Kararnamenin 19 Ocak'ta ilk defa atanacak hakim ve savcıların kura kararnamesi ile birlikte çıkarılması bekleniyor.

http://www.haber7.com/hukuk/haber/1117111-5-uye-surpriz-yapti-hsykda-dengeler-degisti



HSYK'da Atama Dairesi'ne neşter

Adalet Bakanı, katıldığı ilk HSYK toplantısında Kurul üyelerinin yerlerinin değiştirilmesini önerdi. 4 üyenin yerlerinin değişikliği yüksek yargı kökenli üyelerin oylarıyla kabul edildi

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), yapısında değişiklik içeren yasa teklifinin görüşüldüğü sırada dün önemli bir adım atıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ilk kez katıldığı HSYK Genel Kurulu, hâkim ve savcı atamalarında yetkili olan 1'nci Daire'nin iki üyesini değiştirdi. Öneri Bakan Bozdağ'dan geldi, Yargıtay ve Danıştay kökenli üyelerin blok desteğiyle kabul edildi. Bu yer değişikliğiyle eleştirilerin odağındaki 1. Daire'de "tarafsız denge" kuruldu.

1. DAİRE'YE NEŞTER
HSYK Genel Kurulu'nda Bakan Bozdağ, Kurul'un seçimle gelen tüm üyelerinin yerlerinin değiştirilmesini önerdi. Bu öneri kabul görmeyince Bozdağ bu kez 1'inci Daire'nin idari yargıdan seçimle gelen üyesi Ahmet Berberoğlu ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün atadığı Bülent Çiçekli'nin 2 ve 3'üncü Dairelerde, bu dairelerden Rasim Aytin ile Halil Koç'un ise 1'nci Daire'de görevlendirilmesini önerdi.

KARARA ŞERH KOYANLAR
Bakan Bozdağ'ın 1'inci Daire için önerdiği isimler HSYK'nın 26 Aralık'ta yayınladığı "Adli Kolluk Yönetmeliği Bildirisi"ne birlikte muhalefet şerhi yazan isimlerdendi.

"YÜKSEK YARGI"DAN BLOK DESTEK
Bozdağ'ın 'performans eksikliği' gerekçesiyle sunduğu öneri, HSYK Genel Kurulu'nda bir süre tartışıldı. Öneriye karşı çıkan üyelerin, "HSYK üyeliği seçimlerine 6-7 ay gibi kısa bir süre kaldı. Şimdiye kadar uyum içinde çalışılırken böyle bir değişiklik yapılması Kurul'un saygınlığını yıpratacağı gibi bir amaca yönelik hareket ediyormuş görüntüsü verir. Kaldı ki performans eksikliği oldukça soyut bir tanımlama. Bu değişikliğin zamanlaması ve amacı manidardır" dedikleri öğrenildi. Tartışmalardan sonra oylamaya geçildi. 1. Daire'nin iki üyesinin yerlerinin değiştirilmesi önerisi 9'a karşı 13 oyla kabul edildi. Kurul'un Yargıtay ve Danıştay tarafından seçilerek gelen üyeleri; Ahmet Karayiğit, Ulvi Yüksel, Zeynep Kavlak, Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu ve Ziya Özcan, Bakan Bozdağ'ın önerisine destek verdi. Bu isimlerin Bozdağ'ın önerisine destek vermelerindeki sürprizse, bu 5 ismin yapıları değişmeden önce Yargıtay ve Danıştay'dan seçilerek Kurul'a gelmiş olmaları oldu.

1'İNCİ DAİRE'DE DENGE DEĞİŞTİ

HSYK Genel Kurulu'nun dünkü kararı, 1'inci Daire'deki dengeleri değiştirdi. Değişiklikle bu dairedeki üyelerin konumu şu hale geldi:
Başkan İbrahim Okur: Dünkü değişikliğe karşı çıktı. HSYK'nın yapısının değiştirilmesini öngören kanun teklifine de karşı olduğu biliniyor.
Üye Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu: Yargıtay'dan 25 Ekim 2010'da seçildi. Dünkü kararda, Bakan Bekir Bozdağ'ın önerisine destek verdi.
Üye Kenan İpek: Adli Kolluk Yönetmeliği Bildirisi'nden sonraki krizde Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na getirildi. Kurul'un doğal üyesi.
Üye Halil Koç: Bakanlığın önerisine destek verdi, zaten kendisi 2'nci Daire'den 1'inci Daire'ye getirildi.
Üye Rasim Aytin: Kendisini 3'üncü Daire'den kritik konumdaki 1'inci Daiye'ye getiren Bakanlık önerisine destek verdi.
Üye İsmail Aydın: Adli yargıdan HSYK üyeliğine seçilen isimler arasındaydı. Dünkü oylamadaki oyu bilinmiyor ancak Adli Kolluk Yönetmeliği bildirisine imza atmamış, "açıklama yapmayalım" demişti.
Üye Teoman Gökçe: Seçimle gelen üyelerden. Dünkü oylamadaki tavrı bilinmiyor.

YÜKSEK YARGIYI DA ETKİLEYECEK

HSYK Genel Kurulu'nun yaptığı değişiklik, önümüzdeki dönemde önemli sonuçlar doğuracak. İlk olarak HSYK Birinci Dairesi önümüzdeki haftalarda, gecikmiş olan ve "Güz Kararnamesi" diye de bilinen ana hâkim - savcı kararnamesini çıkaracak. Dünkü, "yüksek yargı - bakanlık" ittifakı kararname sırasında da devam ederse bu ittifak büyük oranda kararnameye şekil verecek. Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda, Yargıtay ve Danıştay üyeliğine seçim için 20 yıllık kıdem şartı getirilmişti. Şimdi, eski hükümetler ve HSYK döneminde mesleğe alınan kıdemli hâkim - savcıların Yargıtay ve Danıştay üyelikleri de kolaylaşacak. Bu arada Adalet Bakanlığı'nın, Kurul'a 2 bin 500'e yakın hâkim-savcının görev yerinin değiştirilmesini öngören kararname taslağını gönderdiği öğrenildi.

ANAYASA KOMİSYONU DA TOPLANACAK

HSYK Yasa Teklifi'nin Meclis Anayasa Komisyonu'nda görüşülüp görüşülmeyeceği tartışmalarına son noktayı TBMM Başkanı Cemil Çiçek koydu. Çiçek, muhalefet milletvekillerinin çağrısı üzerine Anayasa Komisyonu'nun toplanması gerektiğini belirtti. Komisyonun toplanarak, HSYK teklifinin anayasaya uygun olup olmadığını tartışması bekleniyor. Öte yandan HSYK yasa teklifinin Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeleri sırasında CHP'li Atilla Kart, Çiçek'in görüşünü içeren yazısını, Anayasa Komisyonu'na gönderdiğini, çalışmaların Anayasa Komisyonu'nun kararına kadar durdurulmasını istedi. Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü ise görüşmeleri sürdürdü. Tasarıdaki 3 madde daha kabul edildi. Buna göre Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı sayısı üçe çıkartılıyor. Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkan Yardımcıları kurul müfettişleri ile aynı haklara sahip olacak. Kurul müfettişlerinin atanmasında ikinci daire teklifte bulunacak.

SIRADA YARGI REFORMU VAR

Hükümet, HSYK değişikliğinin ardından kapsamlı bir yargı reformu için düğmeye basmaya hazırlanıyor. Reform paketinde 17 Aralık operasyonunda yaşanan hukuka aykırılıkların tekrarının önlenmesi öncelikli hedef olacak. İşte o çalışmadan bazı detaylar:

* YASAL DİNLEMEYE 3. ŞAHIS AYARI : Yasal dinlemeler yapılırken bir kişi üzerinden pek çok isim dinlenebiliyor. Düzenlemeyle bunun önüne geçilecek. Dinleme yapılacak telefon numarasının, dinlemenin hedefindeki şüpheliye ait olduğu savcı tarafından belgelenecek. Eğer telefon başkası adına ise ancak şüpheli tarafından kullanılıyorsa savcının onu da ispat etmesi gerekecek. Yasa dışı dinlemeler mahkemelerde delil olarak kabul edilmiyor. Yeni çalışma çerçevesinde hakkında dinleme kararı alınmış bir kişinin dışında yapılan dinlemeler de delil olarak kabul edilmeyecek. Üçüncü şahıslarla ilgili bilgiler imha edilecek.
* ÇEKMECE DOSYALARA YAPTIRIM : 17 Aralık operasyonunda en çok tartışılan konu soruşturmayı tamamlayan savcıların harekete geçmek için "uygun zamanlamayı" beklemesiydi. Düzenlemeye göre soruşturma başlatıldıktan sonra savcılar belli bir süre içerisinde harekete geçmezse dosya düşecek ya da dosyayı belli bir süre bekleten, hemen harekete geçmeyen savcılar hakkında işlem yapılacak.
* UYAP'A EKSİKSİZ KAYIT : Soruşturmayla ilgili bilgiler UYAP'a tam olarak girilecek. Soruşturmaya konu olanların açık kimlikleri yazılacak.
* TMK 10'LA GÖREVLİ MAHKEMELER: Çalışma kapsamında TMK 10'la görevli mahkemelerin kaldırılıp kaldırılmayacağı, kaldırılırsa sonuçları konusunda detaylı inceleme ise sürüyor.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/01/16/hsykda-atama-dairesine-nester
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Öncelikle size önemli bir soru: normalde böyle bir şey olmaz ama, diyelim ki oldu ve 'Yargı bağımsızlığı' ve 'Yargı tarafsızlığı' aynı anda denize düştüler; önce hangisini kurtarırdınız?

Bu soru tuhaf bir soru tabii ki. Ama sormamızın sebebi var.

Şimdi düşününce şaka gibi geliyor ama bir zamanlar 'demokrasi ile laiklik aynı anda denize düşseler önce hangisini kurtarırdınız?' şeklinde bir soru sorulur ve insanlardan, 'bu durumda tabii ki öncelikle laikliği kurtarırdım' cevabını vermeleri beklenirdi.

İki eşli bir adam, eşlerinin, 'ikimiz aynı anda denize düşsek, önce hangimizi kurtarırdın?' sorusuyla karşılaşınca, biraz düşündükten sonra eşlerinden yaşlıca olanına dönerek, 'sen biraz yüzme biliyordun değil mi?' şeklinde cevap vermiş ya, bu konu da öyle bir şey. Geçmişte 'demokrasi ya da laiklikten önce hangisini kurtarırdın' sorusuna muhatap olanlar arasında, 'demokrasinin zaten biraz yüzme biliyor olduğunu' düşünenler çoğunluktaydı. Ya da dönemin şartları öyle cevap verilmesini gerekli kılıyordu.

Aktüel problemimiz Yargı ile ilgili gelişmeler. Birileri ısrarlı bir şekilde 'Yargı bağımsızlığı'na vurgu yapıyor. Yapmalarında bir beis yok tabii. Ama bu arada Yargı söz konusu olduğunda unutulmaması gereken tarafsızlık bahsine nedense hiç değinmemeyi tercih ediyorlar.

Demokrasilerde erkler 'Yasama, Yürütme, Yargı' şeklinde sıralanırken, bu sıralamanın hiyerarşik bir anlamı olmadığını vurgulamak adettendir. Bu vurgulamayı sıklıkla Yargı mensupları ya da dönemsel olarak onlara destek verenlerin yapıyor oldukları da malumdur.

Üç erk arasında hiyerarşik üstünlük vardır-yoktur, ayrı mesele. Ancak kanunları Yasama yapar ve Yürütme bu kanunlara uygun olarak memleketi idare ederken; Yargı da, yine Yasama'nın yaptığı kanunlar muvacehesinde işlerin yürütülüşünde aykırılık olup olmadığını denetler.

Bu denetleme işini yerine getirirken, Yargı'nın bağımsız ve tabii mutlaka tarafsız bir şekilde kanunları uygulaması gerektiğini söylemeye bile gerek yok.

Son yıllarda Yargı sisteminde yapılan değişikliklerin en önemli hedeflerinden birisi, 'son merci' yüksek yargı kuruluşlarının yetkileri dahilinde olmayan alanlara müdahale etmelerini önlemeye yönelikti ve bu konuda belli bir başarı da sağlandı.

Ancak alışkanlıklar zor terk edilebildiği için halen bu türden olaylarla karşılaşabiliyoruz ve Yasama, Yürütme'nin haklı şikayetlerinden hareketle, Yargı'nın bu türden davranışlarını hizaya getirmeye çalışan düzenlemelere gitmek mecburiyetinde kalıyor.

İşte o zaman da, Yargı'nın el'an yapmakta olduklarından memnun olanların feryatları ile karşılaşıyoruz. Sanki Yasama ve Yürütme erkleri yokmuş gibi, Yargı'nın 'bağımsız' bir şekilde çalışmasına müsaade edilmesi gerektiğini haykırıp duruyorlar. Konunun önemi şurda ki, bu arada diğer önemli hususa, yani 'tarafsızlığa' hiç değinmiyorlar. Yapılanların tarafsızlıkla alakası olmadığını en iyi kendileri biliyorlar çünkü...

Uzun makaleler döktürüp, Yargı erkine güzellemeler yapmak fena bir fikir değil. Bunların çoğu, teorik olarak doğru da. Ama bu türden makaleler yazanlar, şu sualin cevabı üzerine de düşünseler iyi olur: 17 Aralık'tan sonra yaşanan süreçte, 'bağımsız' yargı tarafından atılan ve atılmaya çalışılan adımlar  'tarafsız' mıdır?..

Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
http://www.haber7.com/yazarlar/ekrem-kiziltas/1117521-tarafsizlik-biraz-yuzme-bilir-mi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

HSYK 1. Daire kararı ile görev yerleri değiştirilen savcılarımızın beşi birden, aynı gün aynı saatlerde sağlık raporu almışlar..

Rapor alanların "5 savcı olduğu" bilgisi, basına intikal edeni..

Belki daha başkaları da vardır..

Beş değil, bir savcı bile böylesi bir yanlışa imza attı ise..

HSYK hemen iddiayı soruşturmalı.. Hakim ve savcıların itibarlarını korumak istiyorsa, derhal bu iddiayı netliğe kavuşturmalı..

Görev başında olan savcılar..

Görev yeri değişikliği ile ilgili karar alınır alınmaz..

Birden bire nasıl hastalanabilir?

Aynı gün..

Aynı saatlerde..

HSYK, "Dalga mı geçiyorsunuz siz?" diyerek, soruşturmayı açmalı..

"Hakim ve savcıların itibarını üç paralık ettiniz.. Böyle gayrı ciddi iş yapılır mı? Savcılar devlete karşı böylesi hileler içine girerse, sıradan vatandaşlar ne yapmaz ki?" deyip..

Olaya el koymalı..

Sadece disiplin soruşturması da değil..

Ceza davası da açılmalı..

Türk Ceza Kanunu'nun "resmi belgede sahtecilik" başlıklı  204. maddesi bakın ne diyor: ".. Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Gördüğünüz gibi..

Muayene ettiği kişi hasta olmadığı halde, hasta raporu veren doktor da..

Bu raporu kullanan memur da, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor..

Önce, emniyetçi Ali Fuat Yılmazer, Tunceli'ye tayini çıktığı için, bu metodu uygulamış.

Hasta olmadığı halde, bir doktordan hasta raporu almış..

Raporu sunduğu amiri, mevzuattaki "raporda tereddüt olursa" maddesini işleterek, kendisini başka bir sağlık kurumuna havale etmiş.

Oradaki muayenede, emniyetçimizin hasta olmadığı anlaşılınca..

Tartışma yaşanmış..

Sonunda da, istifayı basmış, emniyet görevlimiz..

Görev yeri değişikliği kararı alınır alınmaz hemen "doktor raporu"na müracaat eden savcılarımızın da sonu istifa gibi görünüyor..

Muhtemel 3 yıllık hapis cezası da, cabası..

Tüm bunları niye önemsiyorum..

Bu arkadaşlarımız, 17 Aralık'ta bizim karşımıza, "Ey vatandaş. Soyuluyorsunuz. Uyanın" diyerek çıktılar..

11 yıldır Başbakanlık makamındaki dindar bir yöneticiyi, alaşağı etmeye kalkıştılar..

İşin doğasına aykırı idi, isnatları..

Cemaatin abilerinden Hüseyin Gülerce, geçtiğimiz gün Mehtap tv'de, Ali Bulaç ve A. Turan Alkan ile tartışıyordu..

"Kimse bana, 11 yıldır olmayan yolsuzluğun, şimdi son 1.5 yılda olduğunu söylemesin. Bizimle alay etmesin.."

Gerçekten, basit bir mantık bu..

Üç-beş dosyayı aynı gün operasyonda birleştirmeyi kenara koyun..

Başsavcıdan gizlemeyi kenara koyun..

UYAP'ta sahte isimlerle soruşturmayı yürütmeyi kenara koyun..

İnsanın zekası ile alay ediyor bunlar..

Bir yönetici, yolsuzluğa meraklı ise..

366 milletvekili ile geldiği iktidarda mı yapar o yolsuzluğu?

Yoksa, oy oranını artırmış olsa bile.. Milletvekili sayısı 330'a indiğinde mi?

Dershaneler kapatılmak istenmeseydi, 17 Aralık kirli operasyonu olacak mıydı?

Tabii ki olmayacaktı..

Bu siyasi iktidar yolsuzluk yapıyor olsaydı.. Bu milletin çocuklarının menfaati için, "Dershaneleri kapatacağız" diye ısrar edip, başını böyle belaya sokar mıydı?

Sadece bu gerçek bile, ortada yolsuzluk değil, "kirli operasyon" olduğunu ispatlıyor..

Ve bu kirli operasyonu yönetenler..

"Koş vatandaş koş,. Soyuldunuz" diyerek, halkı kışkırtanlar..

"Haramilere ses çıkarmayıp, hırsızı yakalayanı takip edenlerin evlerine ateş düşsün" diyerek, "kirli operasyon failleri"ne destek verenler..

Buyursun söylesinler..

10 günlük dandik rapor demek..

Savcının 1/3 maaşını, haksız yere alması demek..

Bir savcı için bunun karşılığı 1.500 TL.

5 savcı için 7.500 TL.

Gözümüzün önünde.. Evrakta sahtecilik yapmayı göze alarak.. 3 yıl hapis cezası gerektiren bir yanlışa imza atanlara.. Biz nasıl inanıp, "11 yıldır işbaşında olan.. Ülke zenginliğini dört katına çıkartan hükümete, yolsuzluk yapıyor" diyeceğiz?

Birisinin yanlışları, gizli iş bitirmeleri, kumpasları.. ayan beyan ortada..

Diğerinin ülkeyi zenginleştirdiği ortada..

Buyrun, istediğinize inanın..

http://www.habervaktim.com/yazar/63252/sahte-rapor-alanlara-nasil-inanacagiz.html
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

9 Ocak 1996'da Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe'yi öldüren DHKP-C'li üç tetikçiden biri İsmail Akkol'du.

Uzun süredir firari olan İsmail Akkol'un Yunanistan'dan Suriye'ye geçtiği yolunda bir haber, 17 Temmuz 2013 tarihli Milliyet'te yayınlandı.

Habere göre, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne yönelik 1 Şubat 2013'teki canlı bomba saldırısının ardından Amerikan makamları Yunanistan'a baskı yapmış, İsmail Akkol da bunun üzerine Suriye'ye gitmek zorunda kalmıştı!

Milliyet'teki bu haber, DHKP-C gibi 'İçerideki Gladio'nun vaktiyle inşa ettiği 'devrimci bayrak' taşıyan kontra örgütün 'ABD'ye karşı imiş gibi' gösterilmesi numarasına hizmet eden bir yayındı.

ABD, iddia edildiği gibi gerçekten DHKP-C'den rahatsız olsaydı, yıllardır Belçika-Almanya-Yunanistan'da (Bir başka deyişle NATO hattında) cirit atan Sabancı Suikastı tetikçisinin yakalanmasını veya iadesini bir şekilde sağlardı!

Bu gözbağcılık numaraları afiyetle yememiz içindir.

1 Ağustos 2013'teki Milliyet'te 'Biber'i Amerikan baskısı yakalattı' başlığı da bu cümledendir:

Yunanistan'daki Sakız Adası'ndan 'cephanelik gibi bir botla' Türkiye'ye geçmek isteyen DHKP-C'liler bir operasyon sonucu ele geçirildi. MİT'in girişimleriyle, Adalet Bakanlığı'na yönelik eylemin faili olarak aranan DHKP-C'li Hasan Biber'in yakalanması sağlanmıştı; Milliyet ABD'nin baskısı sayesinde operasyonun yapıldığını öne sürerek gözlerimizi bağlıyordu!

Özdemir Sabancı Suikastı'ndaki üç tetikçinin de yolu Yunanistan'dan geçmiştir:

Firari Fehriye Erdal Belçika'ya gitmeden önce bir süre Yunanistan'da saklanmıştı.

Mustafa Duyar, suikasttan teslim oluncaya dek Rodos, Selanik, Almanya ve Suriye'de dolaşmıştı. Lazkiye'de teslim olan (Aralık 1996) Duyar, Afyon Cezaevi'nde öldürülmüştü. (Şubat 1999)

İsmail Akkol'un Türkiye'ye teslim edilmeyip Suriye'ye 'uçurulması' Avrupa'daki Gladio'nun kanatları altındaki bir seyahattir.

*

DHKP-C'nin geçen Aralık'ta Atina'yı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na suikast düzenleyebileceği ihbarı üzerine Yunan makamlarının alarma geçmiş olduğuna dair bir haber Hürriyet'te çıktı. (8 Ocak 2014)

Haberde, Sakız Adası'nda ele geçen isimlerden birisinin suikast ihbarını yaptığından söz ediliyordu!

*

1996'daki Sabancı Suikastı'nın ardından DHKP-C militanı Fehriye Erdal'ın evvela saklanmasını sonrasında ise yurtdışına kaçırılmasını temin eden meşhur işadamı kimdi diye bir defa daha soralım!

Fehriye Erdal'ın Sabancı Merkezi'nde 'çaycı olarak' işe girmesini sağlayan Emniyetçi Hüseyin Kocadağ Susurluk'taki Mercedes'te hayatını kaybeden isimlerdendi.

3 Kasım 1996'da hurdahaş olan Mercedes'in bagajında bulunan silahlardan birinin sözde 'kaza'dan on ay öncesinde Sabancı Suikastı'nda kullanıldığı anlaşılmıştı.

Olay yerinde ağır yaralı iken 'boynu kırılarak' öldürülen Abdullah Çatlı 1979'daki İpekçi Suikastı'ndaki gibi Sabancı Suikastı'nda da organizatör isimdi.

Çatlı'nın organize ettiği ve DHKP-C'li tetikçilerin istihdam edildiği Sabancı Suikastı'nın ardından Sabancı ailesinin adeta bir karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş olmasının nedeni hakkında 'Baronlar'ın Sarıgül'ü' acaba hiç düşünmüş müdür?

Şişli Belediyesi'nde DHKP-C mensubu iki ismin çalıştığı ve bu isimlerden birisinin izinli veya raporlu değilken neden sıkça yurt dışı seyahat yaptığı, Yunanistan'a gittiği yolundaki iddiaları acaba ne yapsak?

Sarımsaklasak da mı saklasak?

Yunanistan seyahati dikkat çeken Şişli Belediyesi çalışanı kadın, (İstanbul Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Başkanı) daha evvel DHKP-C davasında yargılanmış mıdır?

5 Haziran 2007 tarihli Hürriyet'teki haberden hareketle soruyorum!

*

Şimdi de, Vatan yazarı Okay Gönensin'in, 27 Aralık 2013 tarihli yazısından bir bölümü hatırlayalım:

'Savcının künyesine bakıldığında ilginç bilgiler görülüyor. Söz konusu savcı, Hrant Dink Cinayeti Davası'nda vardır. Bu dava baştan aşağı bir karartma operasyonudur. Sabancı Cinayeti davasında vardır, asla aydınlatılmamıştır, başından karartılmıştır...'

Bahsi geçen savcı mı? 25 Aralık operasyonundaki malum savcıdır.

Görevden alınmış olan bu savcı yedi işadamı için jet hızı misali ihtiyati tedbir kararı aldırabilmişken, mesela önemli bir soruşturmayla ilgili olarak Mister Koch'un ifadesini üç yıldır neden alamamıştır?!

Kanaltürk televizyonunun kuruluş aşamasında yüklü miktarda ödeme yapılmış olmasıyla ilgili soruşturmada Koç Ailesi'ne mensup isimlerin ifadelerinin dahi alınmamış olmasının sebebi nedir? Soruşturmanın, Ergenekon Davası içinde adeta buharlaştırılmış olduğu anlaşılıyor!

*

Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği dehşetengiz hadisedeki Bell 206 tipi helikopterin Ali Sabancı'nın havayolu şirketine ait olduğunu da hatırlıyoruz:

Bu durum, sadece 'tesadüf' müdür?

Ali Sabancı, Şevket Sabancı'nın en küçük oğludur.

Aydın Doğan'ın da damadıdır.

İpekçi Suikastı'ndan sonra Aydın Bey'in elinden tutarak Milliyet'i almasını sağlayan da...

Vehbi Koç'un damadı 'Derin Galatasaray' İnan Kıraç'tı.


http://yenisafak.com.tr/yazarlar/TamerKorkmaz/matruska/49073
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Birkan1

Hukuk Devletiyiz