Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

29 Mart 2024, 01:50:07

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,818
  • Toplam Konu: 4,361
  • Online today: 92
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 97
Total: 97

Hukuk devleti, Toktamış Ateş, Bugün Gazetesi

Başlatan kilimanjaro, 10 Ekim 2009, 23:11:50

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Sanıyorum "hukuk devleti" kavramı; bu köşede en sık değindiğim kavramlardan biri. Zira bu kavram; "kanun devleti" ya da "yasa devleti" kavramıyla ciddi bir biçimde karıştırılıyor ve hukuk devletiyle ilgisi olmayan kimi uygulamalar; hukuk devleti olarak isimlendirilebiliyor.

Bu sorun salt bizim değil tüm dünyanın sorunu. Toplumsal bilimlerin kavramları konusunda; bir "consensus" yani "düşünce birliği" sağlanması pek mümkün olmuyor. Kimi zaman farklı kişiler aynı şeyi farklı kavramlarla açıklıyorlar; kimi zaman aynı kavramla farklı şeyler anlatılmaya çalışılıyor. Ve böylece bizim bu alandaki tartışmalarımız; çoğu kez "sağırlar diyaloğuna" dönüşüyor.

Toplumsal alanda böyle bir kavram kargaşası olmasına karşın; belli kavramlar konusunda (en azından evrensel boyutta) consensus sağlanmıştır. Ancak bizde "birileri"; inatla bu iki kavramı birbiriyle karıştırmaktadır. Bu karıştırma kimi zaman "ideolojik takıntılardan" olmakta; kimi zaman da "cehaletten" yapılmaktadır. Ama bazen bu kavramı karıştıran insanlara baktığımız zaman; "hukukçu" ve "öğretim görevlisi" sıfatlarını taşıyan insanların bu "tutumlarını" değerlendirmek mümkün olmamaktadır.

X x x

Bizim üniversitenin eski rektörlerinden biri; "hukuk devleti" lafını dilinden düşürmez ve her türlü hukuksuzluğu yasaların verdiği yetkilerin ardına sığınarak yapardı. Ben o dönemde; "Atatürk ilkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü"nün müdürü olarak üniversite senatosundaydım. Yapılan tüm hukuk ve mantık dışı uygulamalara karşı çıkardım ve o rektör de her seferinde; 12 Eylül eseri olan 2547 sayılı yasayı kaynak göstererek "biz bir hukuk devletinde yaşıyoruz" derdi. Yemin etse başı ağrımaz...

Çok karanlık bir dönemdi o dönem. Bu rektörün "intihal" yaptığı; yani bilimsel bir kitaptan hırsızlık yaptığı belirlenmişti. Çok saygın (!) ve dürüst (!) geçinen ve "namuslu" (!) bildiğimiz kimi meslektaşlarımızın; bu hırsızlığı örtbas etmek için yaptıkları numaraları görseniz utanırdınız.

Örneğin; bu hırsızlığın yayınlandığı bir "kitap" söz konusu değilmiş.

Bu bir "broşürmüş." Oysaki biz bu 400 küsur sayfalık kitabı Cerrahpaşa'da bir kitapçık dükkânından satın almıştık. Aynı dönemde kimi meslektaşlarımız; intihal nedeniyle ağır cezalar alıyorlardı. Sonra da utanmadan hukuk devletinden söz ediyorlardı.

Bu olay elbette YÖK Genel Kurulu'na da gitmişti. (Kemal Gürüz zamanı.) Genel kurul üyelerinden dürüstlüğüne kefil olabileceğim hukukçu bir arkadaşım; "Bu rapor yeniden adaylığı söz konusu olduğu zaman ortaya çıktı. Ben buna bakmaya bile gerek görmem..." demiş ve sonra iki parmağının ucuyla pis bir şeymiş gibi tuttuğu bu raporu masaya bırakmış...

YÖK üyesi olmanın ve YÖK başkanına yaranmanın böylesine utanç verici davranışlara neden olmasının altında ne var acaba? Ne gibi bir tatmin duygusu veriyorlardı acaba? Tabii artık bu arkadaşımın hiçbir şeyine kefil değilim.

x x x

Bir devletin "hukuk devleti" olabilmesi için; o devletin yasalarının evresel hukuk kurallarına uygun olması gerekir. Bunun kökeninde ise; en basitinden "insan hakları" ve "temel hak ve özgürlükler" gelir.

Dünya üzerinde; istisnasız her devletin kendince yasaları vardır. Bu yasalar genellikle yazılı olur. Fakat geçmiş dönemlerde; monarkların her "sözü" yasa yerine geçerdi ve o dönemde yazılı yasaların olmayacağı tabidir. Tarihte ilk yazılı yasaların Hamurabi tarafından taşa işlendiği de bilinir.

Günümüzde de pek az örneği kalmış olmasına rağmen; Avusturya'nın ve Amazon ormanlarının karanlıklarında kaybolmuş ilkel kabilelerin de kendilerince "kuralları" vardır. Kimi devletler "din devleti" oldukları iddiasındadırlar ki; hiç kuşkusuz buralardaki din kuralları da yasa yerine geçer. Ve tüm bu devletlerde insanlar bu kurallara uymak zorundadırlar.

Bugün; İran'da başını örtmek istemeyen bir hanıma uygulanan yaptırım; hiç kuşkusuz o ülkenin yasalarından gelmektedir. Peki şimdi bu hanımı mahkum eden yargıç; "Kızım burası bir hukuk devletidir kurallara uymak zorundasın" diyebilir mi? Derse de bu işlem inandırıcı olabilir mi?

Elbette olmaz...

X x x

Türkiye'de başta anayasa olmak üzere; toplumsal yaşamı düzenleyen tüm yasalar ya tümüyle değiştirildi ya da önemli maddeleri değiştirildi. Gerçekten 1982 Anayasası'nın halk oylamasıyla kabulünden sonra; "Siyasal partiler yasası", "Seçim yasası", "Sendikalar yasası", "Toplu iş sözleşmesi grev ve lokavt yasası", "Medeni yasa" vs. vs. tüm yasalar değiştirildi. Tümünde ortak olan amaç ve beklenti daha kısıtlı bir toplumsal yapı oluşturmak ve demokrasinin önüne mümkün olduğunca engel çıkartmaktı.

Buradaki gerekçe de; hiç değişmeyen aynı gerekçe idi: "Efendim bizim memleketimizin bünyesinin de demokrasi alanında daha geniş bir sınır tanıması ciddi sorunlar çıkartabilir..."

Peki şimdi bu yasa ve bu türden kurallara uyarak; hukuk devletinden söz edilebilir mi?

Elbette "hayır..."

Olsa olsa; bir "yasa devletinden" söz edilebilir ki; bu da "hukuk devleti" değildir.

http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/80221-hukuk-devleti-toktamis-ates-makalesi.aspx
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.