Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

28 Mart 2024, 11:58:23

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,818
  • Toplam Konu: 4,361
  • Online today: 115
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 81
Total: 81

İHH'nın organize ettiği Gazze'ye yardım gemilerine İsrail'den vahşi saldırı!

Başlatan Avukat, 29 Mayıs 2010, 14:55:54

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Meşru bir devlet olmak ile bir terör devleti olmak arasındaki sınırı İsrail bir kez daha aştı. Akdeniz'in uluslararası sularında Gazze'ye insanî yardım götüren gemilere korsanlar gibi saldıran İsrail sadece ahlakî değil, hukukî meşruiyetini de yok etmiştir.

Türkiye bayrağı taşıyan Mavi Marmara gemisinde adeta katliam yapan İsrail'in bu saldırısı ne bir tesadüftür ne de kaza; planlı ve hesaplı bir saldırıdır.

Gemilerde birçok ülkeden insanlar var. Ama hedefin özellikle Türkiye olduğu da bir gerçek. Bunun nedenleri var.

Türkiye son yıllarda bölgede yükselen bir güç. Bu gücünü de barış kurucu ve istikrar yaratıcı diplomasisinden alıyor; bütün komşularıyla iyi ilişkiler geliştiriyor, komşular arasındaki sorunların çözümüne katkıda bulunuyor. İsrail ise etrafıyla kavga eden, bu kavgalarda da kendisinden yardım dilenen bir Türkiye'yi tercih ediyor. Yani Suriye ile çatışan, Yunanistan'la didişen, Kürt sorununda bunalan, sonra da dönüp İsrail'in kapısını çalan bir Türkiye istiyor. Ortadoğu'dan dışlanmış, bölgesinde aciz, AB'den kopmuş bir Türkiye...

Oysa manzara tam tersi.

Bölgede barış ve istikrar kurucu bir misyon yürüten Türkiye'nin ilgisine Filistin meselesinin de girmesi kaçınılmaz. Bir yandan İsrail'in politikalarıyla bölünen Filistinlileri barıştırmaya, Hamas ile El Fetih'i bir araya getirmeye çalışan, öte yandan da ABD ve Avrupa'da 'barış lobisi' yapan Ankara'dan rahatsız İsrail yönetimi.

Saldırıya karşı oluşacak kamuoyu ve hükümetin alacağı sert tedbirlerle Türkiye'nin 'taraf' olduğu, bölgedeki barış misyonunu gerçekleştiremeyeceği anlatılmak isteniyor.

Türkiye'nin İran'la vardığı takas anlaşmasını bitirmek de İsrail'in hedefleri arasında. İran'la yaşanan krizin diplomatik yollardan çözümünden yana değil İsrail. Amaçları İran ile ABD'yi fiilen karşı karşıya getirmek. Bu yolla Obama'nın da etkisizleştirilmesi, Irak benzeri bir çıkmaza sürüklenmesi hesaplanıyor. İran krizini diplomasi yoluyla çözen Obama'nın Filistin meselesine de el atarak İsrail'e baskı kurmasından endişe ediliyor. Saldırı üzerine İsrail'le ilişkileri iyice gerginleşecek bir Türkiye'nin ABD ve Avrupa nezdinde İran'la arabulucuk rolünün iyice sorgulanmasını bekliyorlar. Böylece Türkiye'nin nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu talebini de kırmaya çalışıyorlar.

Saldırının bir başka, belki de en önemli amacı Erdoğan'ın bölgede yükselen popülaritesine son vermek. Davos'taki 'one minute' çıkışıyla zirve yapan Erdoğan'ın karizmasını deyim yerindeyse 'çizmeye' yönelik bir eylem bu. İsrail'in karşısında Türkiye'yi de diğer Arap ülkeleri gibi çaresiz, eli kolu bağlı göstermeyi amaçlıyor. İsrail'in yaptıklarından geri kalan her tepki Türkiye'yi aciz gösterecek.

Bu saldırıyı kimsenin sineye çekmesi beklenemez. Ancak hem hükümetin hem de kamuoyunun tepkisinin meşru sınırlar içinde kalması çok önemli. Şu açık; İsrail bu saldırı ile Türkiye'yi provoke etmek istiyor. Beklenti, tahrik edilen kamuoyu baskısı altında Türkiye'nin orantısız tepki göstermesi. İşin içinde AK Parti hükümetini hem içerde hem de uluslararası toplum nezdinde sıkıntıya sokmak gibi bir hesap da var.

Bu saldırıyla Türkiye'yi kaybetmiştir İsrail. Artık ne 'ittifak'tan ne 'işbirliği'nden söz edebiliriz. Ama İsrail'in Türkiye'ye olan ihtiyacı sürecek. Bunun için İsrail'in yapacağı iki şey var: Türkiye'yi bölgesel ve küresel çatışmaların içine çekmek, 28 Şubat benzeri bir rejimde üç-beş generali kafalamak.

Ne pahasına olursa olsun Erdoğan hükümetini düşürmek için bir yandan İsrail yönetimi, öte yandan da Musevi lobisi ve 'neo-con'larla iş tutan zevatın işi zor. Anlıyorum, bu hükümetten iki tarafın da 'kuyruk acısı' var. Ama tavsiyem şu; birlikte kotarmaya çalıştığınız operasyonları artık bir tarafa bırakınız, çünkü son bir-iki yıldır kurduğunuz 'çirkin ittifak'ın belgeleri yarın ortaya saçıldığında Türkiye'de beş paralık olursunuz. i.dagi@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=990274&title=korsan-devlet-neden-saldirdi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail'in saldırdığı Gazze'ye yardım gemisindeki Alman milletvekilleri, sınır dışı edilmelerinin ardından geldikleri Berlin'de basın toplantısı düzenledi.

"Biz bu barbar girişimin şahitleriyiz. Büyük bir ihtimalle planlanmış öldürme operasyonuydu." diyen Sol Parti Milletvekili Annette Groth, bu meseleyi uluslararası arenaya taşımayı ve Gazze ablukasının kaldırılmasını sağlamayı görev bildiklerini dile getirdi. Groth, "Gazze'deki unutulmuş bir savaşın zihinlerde tazelenmesi için demek ki bu kadar insan ölmesi gerekiyormuş. Biz şimdi Alman hükümeti ve Avrupa Parlamentosu'na savaşın bitmesi, durumun normalleşmesi için baskı yapacağız. Hapisteki dostlarımızla dayanışma içindeyiz." diye konuştu.

Sol Parti Milletvekili İnge Höger ise ilk önce bindikleri Chaleror 1 ve Chalelor 2 gemilerindeki arızların özellikle çıkarıldığı şüphesi içerisinde olduğunu ifade etti. İsrail askerlerinin saldırısında kendilerini rehin alınmış gibi hissettiklerini belirten Höger, Almanya'ya sadece üzerindeki elbiseler ve pasaportuyla geri dönebildiğini kaydetti. Gazze'ye ambargo uygulanmansın uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Höger, şöyle devam etti: "Filistinlilere uygulanan devletlerarası hukuka aykırı faaliyetlere kamuoyunun gündemine gelmesi için maalesef 16 veya 19 kişinin ölmesi gerekmesi üzücü. Şimdi ise bizim gibi ülkelerine dönemeyenler için mücadele edeceğiz, biz milletvekili olduğumuzdan geri dönebildik. Grubumuzdaki diğer insanlar ise İsrail'de kaldılar, ne oldukları ve nelere maruz kaldıkları ile ilgili bilgimiz yok." Höger, gemilerdeki hiç kimsenin kesinlikle silahlı olmadığını da sözlerine ekledi.

"Resmen korsanların soyguna uğradık." diyen Sol Parti eski Milletvekili Norman Paech ise "Somali sahilindeki gelişmeleriyle yakinen ilgilenen Federal Hükümet'in bu korsan girişimi nasıl yorumlayacağını merak ediyorum." dedi. İsrail hükümetinin ölümleri ve yaralanmaları askerlere yapılan saldırı ile aklamaya çalıştığını dile getiren Paech, şunları söyledi: "Bunun gerçekle hiç alakası yok. Olay günü sabah 5'e doğru şişirme kayık ve diğer gemilerdeki askerlerin gemilere yaklaştığına şahit olduk, tüm bu aksiyon 10 dakika bile sürmedi. Daha sonra patlama seslerini duyduk, zannedersem el bombaları patlatılmış olabilir. Göz yaşartıcı ve diğer gaz bombaları da kullanıldı. Daha sonra helikopterlerdeki askerler gemiye inmeye başladı. Kadınları alt kata indirmiş, erkekler üst kattaydık. Yaralıların tedavi edildiği odadaydım. O odaya yaralı üç İsrail askerinin getirildiğini gördük. Ayrıca silah sesleri duyduk, onlarca insan yaralandı. Kameramla çekim yapmıştım, görüntülerime el konuldu."

İsrail'in savaş suçu işlediğini vurgulayan Paech, "Gazze'ye uygulanan abluka yasadışı. Tüm sivillerin Gazze'ye insani yardım götürmeye hakkı var. Buna mani olanlar hukuka aykırı hareket etmiş olur. Bu dengesiz korsanlık girişimidir." diye konuştu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990461&title=saldirinin-ikinci-gununde-yasanan-butun-gelismeler&haberSayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

ÖZGÜR GAZZE HAREKETİ, 2 GEMİ DAHA GÖNDERİYOR
İsrail askerlerinin saldırı düzenlediği Gazze'ye yardım filosunu organize eden kuruluşlardan Özgür Gazze Hareketi, bölgeye birkaç gün içinde iki gemi daha göndereceklerini duyurdu. Kıbrıs limanında beklemekte olan Greta Berlin gemisinden yapılan açıklamada bir kargo gemisinin halihazırda Gazze'ye doğru gitmekte olduğu aktarıldı. Yaklaşık 40 kişiyi taşıyan bir yolcu gemisinin de daha sonra bu gemiye katılacağı belirtildi.

Öte yandan Gazze filosunda yer almasına rağmen filonun gerisinde kalan Racehel Corrie adlı geminin de yoluna devam ettiği ve yarın Gazze sınırına ulaşacağı bildirildi. İsrail ise aynı şekilde gemiyi durdurmaya kararlı olduğunu duyurdu. Rachel Corrie'deki yolcular arasında Nobel ödüllü Kuzey İrlandalı Mairead Maguire de yer alıyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990461&title=saldirinin-ikinci-gununde-yasanan-butun-gelismeler&haberSayfa=4
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Avrupa ve Amerika'nın artık Türkiye'nin kıymetini anlamak durumunda olduğu bir noktadayız.

Türkiye laik bir ülke.
En dindar aktivistleri bile laik olan bir ülke.
Gazze'ye giden İnsani Yardım, cihat etmedi; sivil bir  yardımı götürmeye çalıştı.

Konvoyun içinde çeşitli dinlerden, çeşitli ırklardan, çeşitli ülkelerden aktivistler vardı.

Bu kompozisyon, Gazze'ye yönelik insani yardıma karşı, İsrail'in teokratik ve sert politikalarını deşifre etti.

İnsani Yardım Konvoyu laik ve sivil bir barışçı eylemin içindeydi... İsrail ise temelleri dinsel dogmalara dayanan korkunç bir karşılık verdi.
Şimdi, Avrupa ve Amerika, Türk toplumunun ve Türkiye'nin biricikliğini ve önemini anlamak durumunda.

Türkiye, çoğunluk halkı Müslüman olan bir laik devlet.
Öte yandan, İsrail teokratik bir devlet...

Ve diğer teokratik devletlerle, bazı Arap devletleri ve örgütleriyle bir şiddet dengesi içinde varoluşunu sürdürüyor.
Şimdi Avrupa ve Amerika, Türkiye'nin biricikliğini daha iyi anlamak durumunda.

Türkiye İran'ı akıl ve uzlaşma çizgisine çekerken, kuşatma altındaki Gazze'ye de desteğini veriyor.
Ortadoğu'yu inançlar açısından özgürleştirirken, devlet tasarımları açısından da laikleştirip, çağdaşlaştırıyor ve dünyaya bağlıyor.
Bu tutum, dinsel gerekçelerin ardına saklanan İsrail politikalarının gaddarlığını deşifre ediyor.

Dünya, artık Ortadoğu'daki fanatik din ve ırk devletlerini tartışırken, İsrail'i de bu denklemin dışına koyamayacağı bir noktaya geldi.
Dinsel dogmalara dayanarak insan öldürmekten çekinmeyen bir İsrail'in de dünyanın çağdaşlaşması ve sekülerleşmesi sürecinde payını alması gerekiyor.

Bu yaşanan olayın, İsrail dinsel fanatizminin son noktası olmasını, uluslararası siyasette Vaat edilmiş Topraklar söyleminden vazgeçmesini diliyoruz.

Artık Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın, İsrail'in arkasında durabilecek bir gerekçesi yok.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasına imkan veren, Yardım Gemileri'ni engellemeyen laik Türkiye Cumhuriyeti'nin sivil, barışçı ve insani tutumudur.
Şimdi Türkiye ve diğer ülkeler uluslararası mahkemelere başvuracaktır.
Askeri tatbikatlarını durduran Yunanistan ve İsrail'i akıl çizgisine çağıran İngiltere'nin tutumu önemlidir.
Amerika'nın tutumu bekleniyor.
'Pax Turca'nın inşa edilmesi, İsrail hükümetinin belki düşmesi ve bir İsrail presteroykası ile eşzamanlı olacak gibi görünüyor.

...
Bu noktada, İskenderun'da askerlerimize yapılan saldırının tesadüfü zorladığını ifade etti Devlet Bakanı Hüseyin Çelik... Anamuhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu da zamanlamayı 'manidar' bulduğunu söyledi.
Bunlar çok ciddi imalar. Eğer kanıtı varsa, 'Pax Turca' kurulurken, Türkiye içindeki terörün de çözülüşünü izleyebiliriz.
İstihbarat teşkilatlarımızın var güçleriyle bu konu üzerinde çalıştıklarını tahmin edebiliriz.

...
Sonuç olarak, Türkiye'nin Ortadoğu'yu dünyaya entegre eden ve İsrail dahil, laikleştiren ve demokratikleştiren bir pozisyon potansiyeli taşıdığı teşhisini kayda geçiriyoruz.
Türkiye'nin ne kadar farklı ve kendine has  bir ülke olduğu asla unutulmasın.

..........................................................

Pax Turca: Türk barışı
http://www.aksam.com.tr/2010/06/01/yazar/17649/atilgan_bayar/pax_turca__israil_hukumetini_dusurur___.html
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail, insani yardım konvoyuna yaptığı baskında gözaltına aldığı aktivistlerinin tamamını serbest bıraktı. Türk aktivistler yurda dönüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Vatandaşlarımız elleri, gönülleri hür olarak uçağa bindi" dedi. Ankara'dan bir heyet ise İsrail'e gitti. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri ise İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların Tel Aviv'den İstanbul'a hareket edemediğini bildirdi.

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların Tel Aviv'den İstanbul'a hareket edemediğini bildirdi.

İHH İnsani Yardım Vakfı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldıran İsrail, gözaltına aldığı aktivistlerin büyük çoğunluğunu serbest bıraktı ve İstanbul'a gelmek üzere THY'ye ait uçaklara binmelerine izin verdi.

Uçağa binme işlemlerinin sabah saatlerinden itibaren sürdüğünü ve Tel Aviv'den hala uçakların kalkamadığını ifade eden yetkililer, İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların hareket etmediğini belirtti.

Yetkililer, bu kişilerin isimlerinin henüz netleşmediğini dile getirerek, "Arkadaşlarımız, ya hep beraber gideriz ya da hep beraber kalırız' diyor. Biz de bekliyoruz" dedi.

İsrail'in, gözaltında bulunanlara aileleriyle telefonla görüşme imkanı tanıdığını hatırlatan yetkililer, "Bazı arkadaşlarımız ailelerini arayarak bilgi vermiş ve operasyon sırasında bazı arkadaşlarının gemiden atıldığını anlatmışlar" ifadelerini kullandı.

Yetkililer, İsrail'den ölü, yaralı ve gözaltında bulunanlara ilişkin çeşitli listeler geldiğini, listeleri kendilerindeki listelerle karşılaştırdıklarını ve 25 aktivistin kayıp olduğunu tespit ettiklerini açıkladı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1 THY uçağı, CASA tipi 2 Türk Hava Kuvvetleri uçağı ve 1 Sağlık Bakanlığı uçağının havaalanında hazır beklediğini, vatandaşların intikalinin devam ettiğini söylemişti.

Bu uçaklara binen Türk ve yabancı yolcuların İstanbul'a geleceğini, cenazelerin de İstanbul'a, yaralıların Ankara'ya getirileceğini söyleyen Davutoğlu, cenazelerden 3'ünün kimliğinin tespit edildiğini, 4'üncüsünün üzerinden ise sadece kredi kartı çıktığını ve kimliğinden emin olmak istediklerini kaydetti.

Bakan Davutoğlu, 2 vatandaşın da çok ağır yaralı oldukları için hareketlerinin mümkün olmadığını söyleyerek, bu iki yaralının orada kalacağını, ancak onlar için bir doktoru başlarında bırakacaklarını bildirdi.

Davutoğlu,"Hiçbir vatandaşımızı kimsenin merhametine terk etmeyiz" dedi.

Gelenleri Arınç karşılayacak

İsrail'den Türkiye'ye getirilecek aktivistleri İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın karşılayacağı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, THY'ye ait uçaklar ile İstanbul'a getirilecek olan aktivistleri hükümet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç karşılayacak.

360 yolcu uçaklara yerleşti

Saat 16.00 itibarıyla uçaklara yerleştirilen yolcuların sayısı 360'ı buldu. Diğer yolcuların uçaklara binme işlemleriyse devam ediyor.

Bir Türk yetkili yolcuların otobüslerle parça parça havalimanına getirildiklerini, işlemlerin bu nedenle uzun sürdüğünü belirtti. Aktivistlerin uçağa alınmasının, yaklaşık 1 saat daha sürebileceği ifade ediliyor.

Gemideki eylemcilerden 123'ü, sabah saatlerinde İsrail ile Ürdün arasındaki Allenbi geçişinden sınırdışı edilmişlerdi.

Son olarak İsrail'de tutuklanan yardım gönüllüleri ve basın mensupları, Türkiye'ye dönüş için Tel Aviv Havaalanı'na getirildi.

Yardım gönüllüleri ve basın mensupları buradan THY uçaklarıyla Türkiye'ye hareket etti.

4 Türk'ün cenazesi de getirilecek

Bu arada uçaklar, İsrail'in gemilere baskını sırasında hayatını kaybeden, 4'ü Türk olduğu açıklanan cenazeleri de Türkiye'ye getirecek.

İsrail'in gemilere saldırısında 9 kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı.

İsrail, dün tüm yolcuların sınır dışı edilmeleri kararını aldığını açıklamıştı.

Konvoyun Avrupa ayağını organize eden Özgür Gazze Hareketi'yse 2 yeni geminin bu hafta sonunda ya da önümüzdeki haftabaşı Gazze kıyılarında olacağını açıkladı.

Aileler Atatürk Havalimanı'nda toplanıyor

Bu arada, Türkiye'ye gelmesi beklenen aktivistlerin yakınları da Atatürk Havalimanı'nda toplanmaya başladı.

Yolcu yakınları saat 12.00'den itibaren Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ne geldiler. Ellerinde, Türk ve Filistin bayrakları taşıyan vatandaşlar, yakınlarını çiçeklerle karşılamak için bekliyorlar.

Atatürk Havalimanı'na inen Tel Aviv-İstanbul tarifeli uçağında ise gemiden herhangi bir yolcu çıkmadı.

Dönen aktivistler anlattı: "İnsanlık dışı"

İsrail'in yardım gemilerine yaptığı baskının ardından gözaltına aldığı yabancılarda ülkelerine dönmeye başladı.

Alman ve Yunanlı aktivistler havaalanında yaşadıkları "dehşeti" dakika dakika anlatırken otobüsle Ürdün'e gönderilen 124 kişide ülkelerine vardı. Aktivistlerin söylemleri ise ortak: "Yaşadıklarımız insanlık dışı"

Serbest bırakılan ilk İrlandalı Shane Dillon da Dublin'e döndü, diğerleri ise bugün ya da yarın dönecek. Dillon Dublin Havalimanında başlarından geçenleri anlatarak,  "Onlara asker diyemem, teröristlerdi" dedi.

İsrail Türkiye'deki diplomatların ailelerini çağırdı

Bu arada İsrail Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'deki tüm diplomatlarının ailelerini geri çağırdı.

İsrail ordu radyosu, Dışişleri Bakanlığı'nın Ankara ve İstanbul'daki diplomatlarının ailelerinin dün akşam İsrail'e getirilmeye başladığını duyurdu.

İHH'nin web sitesi çökertildi

İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren konvoya saldırısından kısa süre önce İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın web sitesinin çökertildiği bildirildi.

İHH İnsani Yardım Vakfından yapılan açıklamada, "İnternet üzerinde son derece etkin olduğu bilinen İsrailliler, saldırıdan hemen önce vakfa ait web sitesini çökerterek, dış dünyanın gerçek bilgilere ulaşmasını engellemiş oldu" denildi.

Mısır kapıları açtı

Bu arada Mısır'ın, Gazze Şeridi'ndeki Refah sınır kapısını açma kararından sonra bugün 150 Filistinlinin sınırdan geçtiği bildirildi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Mısır Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile İsrail'in Gazze yardım konvoyuna düzenlediği saldırıyla ilgili telefon görüşmesi yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Gül'ü telefonla arayan Mübarek'in, İsrail tarafından Gazze yardım konvoyuna düzenlenen saldırıda meydana gelen can kayıpları nedeniyle taziyelerini ilettiği, yaralılara acilşifalar dilediği bildirildi.

http://www.cnnturk.com/2010/dunya/06/02/turk.aktivistler.donus.yolunda/578408.0/index.html
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Dünya İsrail askerlerinin Gazze konvoyuna düzenlediği saldırı karşısında şok olurken, operasyonu destekleyen İsrailli protestocular dün gece Aviv'deki Türk Büyükelçiliği önünde gösteri yaptı.

Türkiye'yi kışkırtıcılıkla suçlayan göstericiler, "Barışa giden yol bu değil" sloganları attı ve Türkiye aleyhinde pankartlar taşıdı. Bazı göstericiler de büyükelçilik binasını yumurta attı.

Yediot Ahronot'un haberine göre, yüzlerce aşırı sağcı gösterici ellerinde taşıdığı İsrail bayraklarıyla Türk Büyükelçiliği'nin önünde toplandı. Daha sonra toplu halde İsrail ulusal marşını söyleyen göstericiler, Türkiye'yi İsrail'in içişlerine karışmakla suçladı.

Göstericilerin "Provokasyon barış değildir", "Hamas'ı durdurun", "Ölü ve yaralı, Türkler artık mutlu" "Erdoğan İsrail babanın çiftliği değil" yazılı pankartlar taşıdığı görüldü. Göstericilerin başını çeken İsrailli bir milletvekili, Başbakan Erdoğan'ın suçlayarak, "Erdoğan'ın amacı açık. O Arapları mutlu etmek istiyor" derken, bazı göstericilerin büyükelçilik binasını yumurta attıkları görüldü.

Dikkat çeken pankartlar

En dikkat çeken pankartlardan biri İngilizce olarak yazılmış olan "Atatürk mezarında ağlıyor: 'Benim sevgili Türkiyem, fanatik İslamcıların esaretinde'" oldu.

Bir başka pankartta da "Utan Türkiye" denildi. Türkiye ve İran bayraklarını yan yana koyup araya eşittir işareti konulan pankart da dikkatten kaçmadı.

Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



New York sokaklarında binlerce kişi, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara isimli gemiye düzenlemiş olduğu kanlı askeri baskınına tepki göstermeye devam ediyor.

Olayın gerçekleştiği gün New York'un dünyaca ünlü Times Square (Meydan) meydanında toplanan kalabalık, olayın ikinci gününde 42.ci sokak ile 2.ci caddenin kesiştiği yerde bulunan İsrail konsolosluğu önünde bir araya geldi.

Olayın ilk günü Times Meydanı'ndan İsrail konsolosluğu önüne yürüyen göstericiler ikinci günde de konsolosluk önünden Times Meydanı'na yürüdü. Hem İsrail konsolosluğu önünde hem de yürüyüş güzergâhında İsrail aleyhine sloganlar atan kalabalık arasında her milletten insanların varlığı dikkat çekti. İsrail'in yardım gemisine karşı yapmış olduğu kanlı saldırı ellerinde 'Gazze'ye Özgürlük', 'Asıl Haber bu', 'Amerikan vergileri ile İsrail'i desteklemeye son', 'İsrail'in işlediği cinayeti durdurun' gibi dövizleri kimi Polonya kimi Filipinli, kimi Jamaikalı ve kimisi ise Yahudi, Makedon, Türk asıllı Amerikalılar taşıdı. Farklı derneklerin ortaklaşa düzenlediği New York'taki gösteriye binlerce insan katılırken, eylemciler arasında hem dindar hem de liberal Yahudilerin olduğu görüldü.

Göstericiler arasında ilerlemiş yaşına rağmen İsrail'i protesto etmek için gelen Amerika'da doğmuş ve bu ülkede büyümüş olan Dorothy Zellner, İsrail devletinin dünya genelindeki tüm Yahudiler adına açıklama yapmasından rahatsız olduğunu dile getirdi. Zellner, "Yahudileri temsil ettiğini söyleyen bir devlet zor durumdaki insanlara yardım götüren başka insanları öldüremez." dedi. Kendisinin sekiz defa İsrail'e hem ambargo öncesi hem de sonrasında da iki kez Gazze'ye gittiğini belirten Zellner, "O insanlara (Gazze halkı) karşı ambargo üç yıl önce değil yıllardır İsrail devleti tarafından uygulanmakta. Ben bunları kendi gözlerimle gördüm ve oradaki Filistinlilerin durumunu görünce günlerce ağlamaktan kendimi alamadım." dedi. Amerikan yönetiminden İsrail'e yönelik hem maddi hem de manevi desteğini kesmesini isteyen Zellner, "Benim ödediğim vergilerin cinayet işlenmesi için birilerine verilmesini istemiyorum." diye konuştu.

Protesto gösterisine katılanlar arasında April Sikorski isimli Polonya asıllı Amerikalı genç barış aktivist de vardı. İsrail'in Gazze'ye karşı uyguladığı insanlık dışı ambargoyu biran önce kaldırmasını isteyen Sikorski, "Bugün benim doğum günüm ve ben yeni yaşımı burada Filistinlilerin haklı davasına katılarak kutluyorum. Artık birileri İsrail'in cinayet işlemesine dur desin." dedi.

Jamaika kökenli Amerikalı Jose Richards ise "Bu zulmün bu yüzyılda Filistinlilerin yaşamaması için gösteriye geldim." şeklinde konuştu. Jamaikalı birçok arkadaşının gösteriye çalıştıkları nedeniyle gelemediğini aktaran Richards, "Bizlerde Filistinliler gibi fakirlik, eğitimsizlik ve de gayri insanı şartlarda yaşadık. Onların çektikleri acıları, zorlukları bizden daha iyi kimseler anlayamaz." diye konuştu.

Gösteride Türk ve İHH bayraklarını taşıyan Filistin kökenli Amerikalı Arafat Nasan ise Türk devletinin ve Türk insanının Gazze halkı için yaptıklarını asla unutmayacağını söyledi. Kolej öğrencisi olan Nasan, yardım gemisinde sivilleri katleden İsrail'in en kısa zamanda uluslararası hukuk çerçevesinde cezalandırıp Gazze ambargosunun kaldırılmasını beklediğini ifade etti.

Gösteriye erken saatlerde gelen, Türkiye tişörtü ve Filistin bayrağı ile birçok televizyon kanalının da görüş aldığı Makedon asıllı Amerikalı Mevla Gavaz, "Ben Türküm ama çok az Türkçe biliyorum. Ancak Türkçe bilgim Türklüğüm ile gurur duyduğumu söylemeye yetecek kadar var." dedi. Başbakan Recep tayip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun olay karşısında tutumlarını ise "kahraman onlar" diye yorumlayan Gavaz, amaçları insana yardım etmek olan insanların hunharca öldürülmesini anlamanın ve de izah etmenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Kadınların özgürlüğünü savunan "Codepinkalert" isimli derneğin gönüllü aktivistlerinden olan Dana Balicki, İsrail'i daha fazla Amerikalının protesto etmesini istedi. Gazze'de çocuk ve kadınların ne zorlukta yaşadığını bildiğini ifade eden Balicki, "Bu ülkede kadın hakkı, demokrasiyi savunanlar Filistin'de neden savunmuyor. Gerçekten demokrasiyi, kadın haklarını isteyenler bu gösteriye gelmelidir." dedi.

Akşam saatlerinde Times Meydanı'ndan atılan sloganlarla son bulan gösteri, olaysız şekilde tamamlandı.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990856&title=yahudilerden-turk-bayrakli-protesto
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail'in önceki gün Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırı düzenleyerek en az 9 kişiyi öldürmesi, dünya basınında geniş yer buldu. Gazeteler saldırının tüm dünyadan tepki çektiğine dikkat çekerken, İsrail'i yalnızlaştıracağı yorumu da yaptı.

Ayrıca İran'a yaptırım uygulanmasının hem BM Güvenlik Konseyi hem de ABD'nin gündeminden uzaklaşmasına yol açacağı öngörüsünde bulunuldu.

New York Times (ABD): İsrail baskını, barış çabalarını ve ABD ilişkilerini zora soktu. İsrail'in ölümcül komando baskını, Başkan Obama'nın Ortadoğu barış planında ileri gitmesini zorlaştırdı. İsrail ve ABD arasında zaten gergin olan ilişkilere yeni bir gerginlik ekledi. Amerikalı yetkililer sadece baskından değil, beraberinde İsrail'in dünyada yalnızlaşacak olmasından ve İsrail ile Filistin arasındaki doğrudan görüşmelerin başlayacağı bir dönemde zamanlamasından dolayı dehşete düştüler. Bu üzücü olay Gazze ablukasının sürdürülemez olduğunu gösteriyor.

Washington Post (ABD): Saldırının dünya genelinde kınanması, Obama yönetiminin, İsrail ile arasındaki gergin ilişkileri geliştirme çabalarını zorlaştıracak. İsrail'in gemiye saldırısı Netanyahu hükümeti için ise "diplomatik fiyasko" oldu.

Wall Street Journal (ABD): Filo saldırısı krize yol açtı. Saldırı Araplardan tepki çektiği kadar İsrail dostlarının da sert eleştirilerine sebep oldu. Saldırı ayrıca İsrail'in İslam dünyasındaki en önemli dostu Türkiye ile ilişkilerini gerdi.

'İsrail'in oynadığı kumar, pahalıya mal olacak'
Guardian (İngiltere): İsrail kanlı saldırının ardından devlet terörü uygulamakla suçlanıyor. İsrail'in oynadığı kumar kendisine çok pahalıya mal olacak. Bunun bedeli, uluslararası alanda daha da yalnızlaşmak ve Ortadoğu'da hayati önem arz eden halkla ilişkiler savaşını kaybetmek olabilir. İsrail'in üzerindeki Gazze ablukasını kaldırma ve Hamas ile temas kurma baskısı artacak. Ancak İsrail'in politikasında pek bir değişiklik olmayacak gibi görünüyor.

Independent (İngiltere): İsrail'in hücumbot diplomasisi küresel öfkeye sebep oldu. İsrail'in müdahalesi Türkiye ile ilişkilere büyük darbe indirdi. Türkiye şu anda Ortadoğu'da, geçmişte olduğundan çok daha hayati bir müttefik. Amerikan askerlerinin daha rahat bir şekilde çekilmesine yardımcı olarak, Irak'ta kritik bir rol üstleniyor. Üstelik Ankara'nın İsrail ile ittifakı, Amerika'nın Ortadoğu politikasının en önemli payandalarından biri olmuştur. Türk Dışişleri Bakanı daha önce, yardım filosuna müdahalenin geri dönülmez sonuçlar doğuracağını söylemişti. Galiba bu diplomatik klişe ilk kez doğru çıkacak.

Financial Times (İngiltere): İsrail küresel tepkiyle karşı karşıya. Dünkü olay İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini daha da bozmanın yanı sıra bu ülkenin uluslararası alandaki itibarının daha da zarar görmesine sebep olacak. İsrail denizde boğuldu ve korsanlık yaptı.

İsrail hiç olmadığı kadar yalnız
Liberation (Fransa): Korsan devlet. Hiçbir gerekçe böyle bir saldırıyı haklı çıkaramaz. İsrail'in resmi açıklaması ise acınası.

Le Figaro (Fransa): İsrail tecrit edildi. Bu saldırı, İsrail'in tecrit edilmişliğini daha da kötüleştirecek.

Le Soir (Belçika): İsrail ölümcül baskınının ardından hiç olmadığı kadar yalnız. Dünyayı şoke eden saldırının ardından İsrail'in izole edileceği neredeyse kesinleşti. İsrail uluslararası hukuku hiçe saydı, bu baskınla imajını daha da kötüleştirdi ve olanlardan Hamas kârlı çıktı.

De Standaard (Belçika): Baskın dünyayı şoke etti, Türkiye İsrail'i "terör devleti" olarak tanımladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990831&title=dunya-basini-baskin-israili-yalnizlastiracak

İsrail basını: 'Türkiye Başbakanı, İsrail'i korkutmayı başardı' 

İsrail basını Gazze yardım konvoyuna düzenlenen baskının ardından hükümeti suçlamayı sürdürürken, eleştiri oklarının hemen hemen tamamı, operasyonunun sorumlusu Savunma Bakanı Ehud Barak'a yöneldi. Gazeteler, Barak'a istifa çağrısında bulunurken, Maariv gazetesi, "Türkiye Başbakanı İsrail'i korkutmayı başardı" diye yazdı.

Operasyonla ilgili kararların sadece Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak arasında alındığını belirten gazeteler, diğer bakanlara operasyon planları hakkında bilgi verilmediğini vurgulayarak, "Operasyon ne 7 bakanın üyesi olduğu İç Kabine, ne de Bakanlar Kurulunda oylandı" diye yazdılar.

Üst düzey bakanların da Barak'ın istifasını istediği belirtildi.

Maariv gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gözaltındaki tüm Türk vatandaşlarının derhal serbest bırakılmasını istemesi ve yaralılar için ambulans uçak göndermesi üzerine hükümetin İsrail askerlerini linç etmeye kalkışanlar dahil tüm gözaltındakilerin sınır dışı edileceğini duyurduğuna işaret etti.

Güvenlik kabinesinin dün yaptığı toplantıda alınan salıverme kararına Barak ile İçişleri Bakanı Eli Yişai ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın destek verdiği, Kamu Güvenliği Bakanı Yitzhak Aharonovich, Adalet Bakanı Yaakov Neeman ve Devlet Bakanı Beni Begin'in karşı çıktığı kaydedildi.

"Mavi Marmara gemisindeki El Kaide ve Hizbullah bağlantılı olduğu tahmin edilen 50 eylemcinin İsrail askerlerine direnmek için hazırlıklı olduklarının anlaşıldığını" yazan Maariv gazetesi, şu ifadelere yer verdi:

"Bunlar düzenli bir ordu gibi timlere ayrılmış ve herbirine farklı bir görev verilmişti, çelik yelek, gece görme teçhizatı, gaz maskeleri gibi donanıma sahiptiler. Bu kişiler kimlik taşımıyorlardı, her birinin üzerinde binlerce dolar bulunması ise dışarıdan finanse edildiklerini gösteriyor."

Gazete, gemide çok sayıda bıçak, elektrikli testere ve cop bulunduğunu da öne sürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında ilk kez İsrail ile ilgili olarak "düşman" kelimesini kullandığını kaydeden gazeteye göre İsrail'deki siyasi yetkililer, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerin düzeyini indireceğinden, hatta ilişkileri tamamen koparacağından endişe ediyor.

İsrail basınında, Mossad Başkanı Meir Dagan'ın parlamentonun Dışişleri ve Güvenlik Komisyonu toplantısında yaptığı konuşmaya yer verilerek, Dagan'ın, "Türkiye'nin İslam koridorunda ilerleyerek yeniden uluslararası alandaki nüfuzunu kazanmayı amaçladığı, Erdoğan'ın Hamas'a yaklaşmanın Arap dünyasının kapılarını açacağına inandığı" değerlendirmesine yer verildi.

Basına göre, bir İsrailli yetkili ise iki ülke arasındaki ittifakın sona erdiğini ifade etti.

-OPERASYON, ABD-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE DE KRİZ YARATTI-

Öte yandan, Yedioth Ahranot gazetesi, operasyonun İsrail-ABD ilişkilerinde yeni bir krize yol açtığı değerlendirmesini yaptı.

ABD'nin İsrail'i kınayan BM kararını önlemediği, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un olay hakkında inceleme başlatılmasını desteklediği yönündeki açıklamalara işaret edildi.

Gazetede, Mossad Başkanı Dagan'ın İsrail'in artık ABD'nin öncelik sırasında birinci konumda yer almadığı, iki ülke arasındaki ortaklığın azaldığı yönündeki sözlerine yer verildi.

İsrailli yetkililerin, "Türk liderlerin sert beyanlarına rağmen" İsrail'in iki ülke ilişkilerinde gerginliğin daha da artmaması için Türkiye ile söz düellosuna girişmeyeceği ve ilişkilerin kötüleşmeyeceği umudunu taşıdıkları ve ilişkilerin kesilmesinin Ankara'nın siyasi ve ekonomik çıkarlarıyla bağdaşmayacağı görüşünde oldukları kaydedildi. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990974&title=turkiye-basbakani-israili-korkutmayi-basardi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İNTERNETTE sloganlar okuyorum, "Mehmetçik Gazze'ye!" diyorlar; "Her Müslüman bir kova su dökse İsrail'i sel götürür" diye bir formül de keşfetmişler!

"Biz Osmanlıyız" falan da diyorlar!

Çılgınlık derecesindeki bu hamaset, dış politikanın niye sokaklara göre yapılamayacağının kanıtıdır.

1912 Balkan Harbi'nde "Ordu Sofya'ya" diye mitingler yaparak bugünkü Trakya bölgemizin 7 misli büyüklüğünde toprak ve üç milyon Müslüman nüfus kaybetmiştik!

İsrail'le yaşanan son krizde çok şükür hükümet hamasetten uzak bir politika izliyor.

Allah biliyor, Başbakan öfkesine kapılır da taşkın bir konuşma yapar mı, diye kaygılanmıştım. Dünkü gazetelerde bazı yazar arkadaşların da aynı kaygıyı dile getirdiklerini gördüm.

Hayır öyle olmadı.

Başbakan'ın konuşması

Başbakan Erdoğan'ın Santiago Havaalanı'nda, dün de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmalar evet "çok sert"ti. Türkiye'nin onuruna uygun bir sertlikteydi ama sert ifadelerin hedefi İsrail devleti ve İsrail halkı değildi! Başbakan'ın hedefi İsrail'de iktidarda bulunan "koalisyon ortakları"ydı; "kan akıtmaktan çekinmeyen yönetim anlayışı"ydı. Başbakan "bu pervasız politikacıların İsrail halkına kötülük yaptığını" vurguluyordu konuşmasında.

Hatta Başbakan, "bu kanlı saldırıyı gözyaşıyla izleyen İsrail vatandaşlarına" seslendi. Böylece "Yahudi" diye bir 'tek tip' olmadığını ve anti semitik şablonlara Türkiye'nin itibar etmediğini ortaya koydu.

Diplomasi standartları bakımından "one minute" konuşmasından daha iyiydi.

Diplomatik konuşmalar daima böyle diplomatik dille yapılmalıdır.

Öfke daima yanlıştır ve yanlışlar yaptırır.

Başbakan'ın, protestocu kitlelere "metanet, vakar ve sağduyu" çağrısında bulunması da çok isabetlidir.

Yumuşak güç!

Başbakan'ın konuşmasında "biz de şunu yapacağız!" diye bir yaptırımdan söz etmemesi de ilginçtir. İsrail'le diplomatik ilişkileri kesmek, hele de ticari ilişkileri, askeri işbirliğini ve silah alımlarını durdurmak gibi laflar etmedi!

Böylece elindeki kartları erken açmadı; belli ki Türkiye, bu süreci, gelişmelere göre adım adım götürecek.

Türkiye İsrail'e karşı asla askeri metotların imasında bile bulunmayacaktır! Öyle bir çağda yaşıyoruz ki "yüksek ahlaki zemin, uluslararası hukuk, barışçı yollar, uluslararası kurumlarda üyelik, ekonomik gelişmişlik" gibi "yumuşak güç" (soft power) faktörleri daha etkili olmaktadır.

Ahmet Davutoğlu'nun Güvenlik Konseyi'ndeki konuşması da "yüksek ahlaki zemin" ve "uluslararası hukuk" bakımından çok güçlü olduğu için etkili oldu, İsrail'e kınama kararı çıktı.

İsrail ise silahsız sivillere karşı gerçek bir cinayet işlediği için uluslararası ahlak ve hukuk bakımından zor durumdadır; dünyada gittikçe yalnızlaşmaktadır.

Ceyda Karan dikkatimi çekti, çok önemlidir; İsrail ilk defa BM'de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nı gözden geçirme konferansında 189 ülkenin imzaladığı bildiri ile elindeki nükleer silahları denetime açmaya çağrıldı! Amerika da imzalamak zorunda kaldı bunu!

PKK'nın uluslararası camiada yalnızlaşmasının sebebi de elindeki masum insanların kanıdır.

Böyle bir çağdayız; Mehmetçiğin Gazze'de hiçbir işi yoktur, Gazze'de işi olan Kızılay'dır, sivil kuruluşlardır.

http://www.milliyet.com.tr/mehmetcik-gazze-ye-/taha-akyol/siyaset/yazardetay/02.06.2010/1245486/default.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail'in saldırısına uğrayan 466 yardım gönüllüsü ve 9 cenazeyi taşıyan 3 uçak, gece saat 02:45'te İstanbul Atatürk Havalimanına iniş yaptı. Gönüllüleri Arınç ve 7 miletvekili karşıladı.

İsrail'deki cenazeler ve yardım gönüllülerini taşıyan ilk uçak saat 02.19'de İstanbul'a indi. İsrail'in Akdeniz'deki saldırısında hayatını kaybedenler ile el konulan gemilerdeki Türk vatandaşlarını taşıyan 3 uçaktan ilki saat 02.19'de ikincisi 02.32 sonuncusu da saat 02.45'te Atatürk Havalimanı'na indi.

THY'ye ait 3 uçakdaki 466 yolcudan 400 civarında Türk, 100 kadar da çeşitli ülkelere mensup yolcu bulunduğu belirtiliyor.


İsrail'den THY'ye ait uçaklarla getirilen yardım gönüllüleri, Başbakan, parlamento mensupları, Genelkurmay Başkanı ve yüksek yargı organı başkanlarının kullandığı İstanbul Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde karşılandı.

Konukevindeki karşılama İsrail'e bir mesaj olarak yorumlandı.

Cenazeler, uçaktan indirilip cenaze nakil aracıyla adli Tıp'a götürüldü   
 
Gaze'ye insani yardım götüren gemiye İsrail'in askeri güç kullanması sırasında hayatını kaybedenlerin cenazeleri THY'na ait uçaklardan alınıp cenaze nakil araçlarına konarak İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürüldü.

HAVALİMANINDA İZDİHAM YAŞANDI

İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan yardım gönüllülerini Atatürk Havalimanı'nda binlerce kişi karşıladı. Yardım gönüllülerinin bulunduğu otobüsler izdiham nedeniyle havalimanından güçlükle ayrıldı.

Türk Hava Yolları'na ait 3 uçakla İstanbul'a getirilen yardım gönüllüleri, havalimanında coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Uçaktan indirilen yolcular kendilerini apronda bekleyen İETT otobüslerine bindirildi. Yardım gönüllüleri otobüslere binerken bu sırada Adli Tıp Kurumu araçları cenazeleri havalimanından çıkardı. Cenazelerin geçişi sırasında binlerce insan tekbir getirdi.

Yardım gönüllülerini bekleyen kalabalık grup, polis ekiplerine zor anlar yaşattı. Gönüllülerin otobüslere yürüdüğünü gören kalabalık grup, polis barikatını aşarak tel örgülerin bulunduğu yere doğru koşmaya başladı. Polis ekipleri kalabalık grubu engellemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Tel örgülerden yakınlarını görmeye çalışan vatandaşlar izdiham yaşanmasına neden oldu. Yardım gönüllüleri arasında oğlu olduğunu belirten bir vatandaş, oğlunu yakından görebilmek için polis ekiplerine yalvardı. Otobüslerin çıkışı için kapı açıldığında ise tam anlamıyla kargaşa yaşandı. İsrail aleyhinde slogan atan kalabalık grup, sık sık tekbir getirdi. Otobüs içindeki yardım gönüllüleri ise zafer işareti yaparak kalabalık grubun coşkusunu paylaştı.

İKİ GÖNÜLLÜ KARANFİL DAĞITTI

Yabancı uyruklu olduğu öğrenilen yardım gönüllüsü iki kişi, kalabalık grubun bulunduğu yere gelerek karanfil dağıttı. Yardım gönüllüleri bazı vatandaşlarla kucaklaştı. Bu arada, yardım gönüllüleri ile birlikte İstanbul'a gelen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım da havalimanında toplanan kalabalığa hitaben bir konuşma yaptı. Yıldırım'ı kalabalık grup alkışlarla ve sloganlarla karşıladı.

Haber 7 / CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20100603/466-Gazze-gonullusu-sevgiyle-karsilandi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin, ''Bu çok haksız, bu çok zalim, bu çok barbarca, tam bir korsanlık ifadesi olarak yapılan bu alçakça saldırıyı hep beraber kınadık ve lanetledik'' dedi.

Arınç, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde gazetecilere açıklama yaptıktan sonra gönüllüleri karşılamak üzere havaalanına gelenlere bir otobüsün üzerinden hitap etti.

Bülent Arınç, ''Türk milletinin asaletini, yardımseverliğini, mazlum ve masum insanlara duyduğu sevgiyi göstermek için çok şeylerden vazgeçerek açık denizlerde Gazze'ye gitmek üzere 'Rotamız Filistin yükümüz insani yardım' düşüncesiyle yola çıkan ve barbarlıkla, zulümle karşılanan, şimdi de başları dik, alınları açık olarak Türkiye'ye dönen kardeşlerimizi kucaklıyoruz'' diye konuştu.

İsrail'in uluslararası sularda gitmekte olan ''Mavi Marmara'' gemisine bir askeri operasyon yaptığını, o operasyonun silahsız insanlara yardım amacıyla yola çıkanlara, insani yardım amacı güden bir gemiye karşı yapıldığını belirten Arınç, ''Bu çok haksız, bu çok zalim, bu çok barbarca, tam bir korsanlık ifadesi olarak yapılan bu alçakça saldırıyı hep beraber kınadık ve lanetledik'' şeklinde konuştu.

Bülent Arınç, gemilerin içinde, inançları farklı olsa da gayeleri aynı istikamette olan hayırseverlerin bulunduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Olay çok üzücüydü, hukuk dışı bir davranıştı. İsrail'in bu tür uygulamaları yıllardan beri masum Filistinliler üzerinde acımasız bir şekilde uyguladığını biliyorduk ama açık denizde seyreden bir gemiye karşı korsanlık yapılması hepimizin infialine neden oldu. Bu saatten itibaren hem uluslararası hukuk hem diplomasi açısından hem Türkiye'nin gücü ve haklarına sahip çıkması bakımından ne yapılması gerekiyorsa adım adım yaptık.''

Yardım filosunun hem tüm gönüllülerinin, hem yaralıların hem de ölülerin geri gönderilmesini, gemilerin de yükleriyle birlikte teslim edilmesini talep ettiklerini anlatan Arınç, bütün bunların büyük bir ölçekte yerine getirildiğini, sadece durumu çok ağır ve uçuşuna izin verilmeyen yaralıların İsrail'de kaldığını söyledi.

Arınç, ''Hükümetimiz, tavizsiz bir tavır içinde, dün de grup toplantısında sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği kınama, lanetleme ve bu haksızlığın cezasını en kısa zamanda vermek üzere bütün dünyaya ilan etmiştir'' dedi.

TBMM'de bütün siyasi partilerin imzasıyla İsrail'i şiddetle kınayan bir kararın kabul edildiğini, bu kararın gereğinin de yerine getirileceğini vurgulayan Arınç, ''Türkiye el ele verdi, gönül gönüle verdi. Bu, çünkü Türk milletinin asaletinde olan bir yardımseverlik, mazlumdan yana olma düşüncesidir. Tarihimiz boyunca hep böyle olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz'' diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, hem yolcularla hem de cenazelerle ilgili Adli Tıp çalışmalarının yürütüleceğini, cenazelere hüviyet tespiti ve ölüm sebebinin anlaşılması, gelen yolculara da hukuken haklarının talep edilmesi için inceleme yapılacağını anlattı.

Arınç otobüse doğru yürüdüğü sırada ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' sloganları atıldı.

http://www.haber7.com/haber/20100603/Arinc-Turkiyenin-gucunu-gosterdik.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail'in, Gazze'ye insanî yardım götüren gemilere, uluslararası sularda saldırıp sivilleri gözünü kırpmadan öldürmesi, dünyayı şoka soktu.

Hâlbuki İsrail'in tarihi, böyle yüzlerce barbarlık örneğiyle dolu. 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009'da, İsrail Gazze'de 3 haftada 1284 Filistinliyi öldürdü. Bunların 894'ü sivildi. Sivillerin de 280'i çocuk ve 17 yaş altı gençlerdi.

Artık herkes, İsrail'in bu cüreti, ABD'den ve Avrupa'dan aldığını biliyor. Yaptıklarının cezasını bugüne kadar hiç çekmeyen, kimsenin kendisine dur diyemediği bir ülke İsrail. Üstelik nükleer silahlara da sahip...

İsrail-ABD ilişkisini iyi anlamadan, bugün olan biteni anlamak, asla mümkün değildir. Taraf'ta Yıldıray Oğur'un, önceki gün hatırlattığı USS Liberty olayını, ben de hatırlatayım:

Arap-İsrail savaşının sürdüğü bir günde, 8 Haziran 1967'de, Amerikan istihbarat gemisi USS Liberty, 294 personeliyle uluslararası sularda seyrederken, İsrail uçaklarının ve hücumbotlarının saldırısına uğramış, 34 kişi ölmüş, 171 kişi yaralanmıştı.

Önce saat 14.00'te İsrail'in Fransa'dan aldığı iki Mirage uçağı birden saldırıya geçti. Birkaç dakika sonra, yine hiçbir işaret taşımayan üç Super-Mystere uçağı gelip, gemiye napalm ve düzinelerce roket attılar. Kısa bir aradan sonra yine iki Mirage gelip saldırdı.

Liberty'nin imdat çağrısını ilk alan, sadece 400 mil ötedeki uçak gemisi Saratoga'ydı. On iki F-14 Phantom uçağı ve dört tanker uçağına, Liberty'yi savunmak için kalk emri verildi. Yardım hiçbir zaman gitmedi. Çünkü Savunma Bakanı Robert McNamara, bizzat telsizin başına geçti ve "6. Filo'ya söyleyin, o uçakları derhal geri çağırsın." dedi.

6. Filo amirali Lawrence Geis, anlam veremediği bu emrin teyit edilmesini talep etti. Ve emir, Başkan Johnson tarafından da teyit edildi. Amirale söylenen şuydu: Kimin öldüğü veya gemiye ne olduğu önemli değil, Başkan, müttefiklerinin (İsrail'in) canını sıkmak istemiyor. Uçak geri dönecek. O kadar!

Uçakların saldırısının hemen ardından hücumbotlar gelir ve saldırıyı sürdürür. Beş torpil atarlar. Bunlardan biri 25 insanı öldürür. Sonra gemiyi sararlar, 40 dakika boyunca, güvertedeki yaralılara, yangın söndürücülere ateş ederler. Liberty daha sonra Malta'ya çekildiğinde, geminin gövdesinde 821 roket ve 3.000 mermi izi tespit edilir.

USS Liberty'nin sağ kalan personeli, yıllar boyunca kaç defa, saldırıyı soruştursunlar diye Kongre üyelerine başvurdu. ABD yetkilileri, 43 yıldır bu konuda parmaklarını oynatmadıkları gibi, olayın nasıl cereyan ettiğine dair bilgileri duymak bile istemiyorlar. Oysa ortada bir savaş suçu var ve bir savaş suçunu soruşturmamak da kendi başına suç...

Dünyanın herhangi bir yerinde, tek bir vatandaşı öldüğünde, yeri göğü birbirine katan ABD'nin, bu olayı örtbas etmesindeki zafiyet, meselenin en can alıcı noktasıdır. Liberty olayı, Amerikan deniz kuvvetleri tarihinde, Kongre tarafından soruşturulmamış tek olaydır. Bu olay, bugüne kadar Amerikan gizli servislerinin, en sıkı sakladığı sırlar arasında bulunuyor. (Daha geniş bilgi için, http://ussliberty.org. ile www.haysiyet.com sitelerinden yararlanılabilir.)

Liberty olayı; Yahudi şahinlerinin, ABD hükümeti ve politikacıları üzerinde, bugün de devam eden etkisinin büyüklüğünü anlatıyor. Pekiyi ABD, İsrail hükümetlerinin, akıl almaz ve insanlık dışı politikalarının ağırlığını, daha fazla taşıyabilir mi? Taşıyamaz.

İsrail'de gözü dönmüş, öncelikle İsrail halkının geleceğini düşünmeyen barbar politikacılar olabilir. Ama bütün bir insanlık, bu pervasızlığı, bu gözü dönmüşlüğü seyredemez.

Amerika artık kendine gelmelidir. Avrupa Birliği artık kendine gelmelidir.

İsrail hükümetlerine artık dur denilmelidir. 5 milyonluk bir ülke, dünya barışını daha ne kadar tehdit edecek? İsrail'in vahşet politikaları, devlet terörü devam ettikçe, küresel barış için gerekli medeniyetler ittifakı da tehlikededir. İsrail'in aklını başına getirme zamanı gelmiştir...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=991092&title=israilden-once-amerika-kendine-gelmelidir
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Ali Hakan Der bildiriyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yaptığı saldırıya ilişkin, ''İsrail tarihin en önemli hatalarından birisini yaptı. Bu yanlışın ne büyük bir yanlış olduğunu ileride çok daha fazla anlayacaktır. Şüphesiz ki Türkiye kendi vatandaşlarına ve kendi gemisine karşı uluslararası sularda yapılan böyle bir saldırıyı asla affetmeyecektir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Çorum Valiliği'ni ziyareti sırasında gazetecilerin İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısına ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, saldırı karşısında dünyadan gelen tepkileri yeterli görüp görmediğine ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Gül, saldırılara hayatını kaybedenlere rahmet dileyerek, ''Bu kişiler aslında şehittir'' dedi. Yardım gönüllülerinin insanlara yardım etmek gibi ulvi bir amaçla hareket ettiğini, ellerinde silah ya da başkalarına zarar verecek bir şey taşımadığının altını çizen Gül, şöyle konuştu:

''İsrail tarihin en önemli hatalarından birisini yaptı. Bu yanlışın ne büyük bir yanlış olduğunu ileride çok daha fazla anlayacaktır. Şüphesiz ki Türkiye kendi vatandaşlarına ve kendi gemisine karşı uluslararası sularda yapılan böyle bir saldırıyı asla affetmeyecektir. Soğukkanlı bir şekilde ama bunun gereğini muhakkak yapacaktır.

Zaten bununla ilgili devlet kademeleri, hükümet gerekli çalışmaları yapmaktadır. Şunu belirtmek isterim ki İsrail yaptığı en büyük yanlışlardan, en büyük hatalardan çok pişman olacağı bir yanlışı yapmıştır. Bunu giderek daha çok anlayacaktır. Bunu hiçbir zaman unutmayacağız.''

Saldırının dünyada çok büyük yankı uyandırdığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, BM Güvenlik Konseyi'nde saldırının oy birliğiyle kınanmasının ve olayla ilgili bağımsız komisyon kurulmasının önemli olduğunu kaydetti. Komisyonun bağımsız bir komisyon olacağını vurgulayan Gül, ''Bu komisyon asla İsrail makamlarının kurduğu bir komisyon olmayacaktır. Böyle bir komisyonu kabul etmemiz mümkün değildir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, İsrail'in insanlığa karşı nasıl bir suç işlediğini kendi elleriyle deşifre ettiğini dile getirdi.

Türkiye'nin bütün vatandaşlarını İsrail'den geri getirdiğini ifade eden Gül, İsrail'de tutulan Türk vatandaşlarının parça parça getirilmesini kabul etmediklerini anlattı. Gül, ''Bu çok önemli bir olaydır ve takip edilecektir. Unutulacak, unutturulacak ve üstü kapatılacak bir konu değildir'' dedi.

''ESKİSİ GİBİ OLMAYACAĞI ARTIK ORTADADIR''

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyrinin bundan sonra nasıl olacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

''Bu saatten sonra Türk-İsrail ilişkileri hiçbir zaman eskisi gibi olmaz. İsrail yaptığı hatayı anlar, bunu çok açık bir şekilde, kabul edilebilir bir şekilde giderebilirse ancak o zaman belki telafi edebilir. Ama hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağı da artık ortadadır. İsrail ileride anlayacaktır yaptığı hatayı, yaptığı işin ne olduğunu ve kendisine maliyetinin ne olduğunu. Bundan sonra ne olacağını herkes takip edecektir.''

''Türkiye'nin Orta Doğu'da artık arabulucu rolü üstlenemeyeceğine'' ilişkin değerlendirmeler yapıldığının hatırlatılması ve Orta Doğu barış sürecinin bu durumdan nasıl etkileneceğinin sorulması üzerine Gül, bu meselenin Türkiye-İsrail meselesi olmadığını, İsrail ile insanlığın meselesi olduğunu söyledi.

Dünyanın bunu böyle görmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, İsrail'in yardım konvoyuna yaptığı saldırıda Türk vatandaşlarının öldürülmesiyle, konunun ayrı bir hal aldığını kaydetti.

İsrail'in davranışları ve politikalarının ne İsrail-Filistin sorunu ne İsrail-Arap sorunu ne de Türkiye-İsrail sorunu olduğunu bildiren Gül, bunun İsrail ile bütün insanlığın meselesi olduğunun altını çizdi.

Gül, şunları kaydetti:

''İsrail aslında kendi geleceğiyle ilgili çok yanlış işler yapmaktadır. İsrail'deki hükümet kendi halkına yük olmaya başlamıştır. Yaptıkları politikalar kendi geleceklerini karartmaktadır. Bu söylediklerim anlayan için çok önemli laflardır. Ben uzaktan konuşarak herhangi bir şekilde hamaset yapmıyorum. Bu söylediğim lafların bütün İsrailliler tarafından ve bu konuyla ilgilenen başta ABD'deki yetkililer olmak üzere herkes tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir.''

AA
http://www.haber7.com/haber/20100603/Gul-Israil-cok-pisman-olacak-VIDEO.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Sinema ve dizi oyuncusu kardeşi Sinan Albayrak'la birlikte Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren gemide yer alan ve İsrail'i sert bir şekilde eleştiren yazırlarıyla tanınan Yeni Şafak gazetesi yazarı Hakan Albayrak, İsrail askerlerinin baskınını ve yaşadıklarını anlattı.

24 TV'ye röportaj veren Albayrak İsrail askerlerinin "one minute" diye bağırarak kendilerine saldırdığını kaydetti.

İlk saldırıda plastik bombaları, ses ve gaz bombaları atmalarına rağmen İsrail askerlerini gemiye sokmadıklarını anlatan, Hakan Albayrak: "Geminin her tarafını tuttuk ama onlar bunu gurur meselesi yaptılar ve gerçek mermilerle taramaya başladılar. Çok sayıda arkadaşımız şehit olunca ve yaralanınca gemide beyaz bayrak çekilmek zorunda kalındı" dedi.

Teslim olma sürecinden sonra 15 saat süren bir gemi yolculuğu yaptıklarını belirten Albayrak, İsrail askerlerinin "one minnute" diye bağırarak yaralı sivillerin üzerine bastığını söyledi. Hakan Albayrak, İsrail askerlerinin büyük bir nefretle "one minute" diyerek kendilerine saldırmasına ilişkin olarak "İsraillilerin en büyük düşman olarak Türkiye'yi gördüğünü anladım" dedi.

http://www.haber7.com/haber/20100603/Hakan-Albayrak-One-minute-deyip-vurdular.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Reuters'ın Tom Perry imzalı haberinde, Araplar'ın kendi hükümetlerinin de benzeri kararlılığı göstermesini istediği ifade edildi. 

Haberde, Kuveyt'ten Kahire'ye uzanan Arap dünyasında, İsrail baskınına verdiğe karşılığa destek olmak amacıyla Türkiye'nin bayrağının dalgalandırıldığı belirtildi. 

Ankara'nın Tel Aviv büyükelçisini geri çekmek gibi tepkisinin, birkaç Arap hükümetinin İsrail ile diplomatik bağlantılarını ortaya çıkardığı kaydedilen haberde, bu hükümetlere, İsrail'in Gazze kuşatmasına yardım ederek tepki çeken Mısır'ın da dahil olduğu belirtildi.

Mısır'ın başkenti Kahire'de, kendi hükümetlerini eleştiren Mısırlılar'ın, Türkiye'ye destek olduğu kaydedilirken, Kahireli protestocu Madiha Kurkur'un, Dışişleri Bakanlığı'nı göstererek, ''Orada insanlar otururken, Türkler Gazze kuşatmasının kaldırılması gerektiğine dair daha çok şey yaptı'' dediği belirtildi.

Haberde ayrıca Suudi Arabistan'ın önde gelen yazarı ve analisti Halid el Dakhil'in, ''Arap sokaklarında Türk hükümetinin popülaritesinin arttığına şüphe yok. Bu Arap hükümetlerinin güçsüzlüğü göz önünde bulundurulduğunda, doğal bir şey'' şeklindeki sözlerine yer verildi.

Bu arada, Filistin davasını savunarak zaten popüler olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İsrail ile son yaşananlar üzerine Arap toplumundaki statüsünü daha da yükselttiğine dikkat çekildi.   

AA
http://www.haber7.com/haber/20100603/Reuters-Gerginlik-Turkiyenin-prestijini-artirdi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Gemi baskınının üstünden iki gün geçmeden, basının bir kesiminde eleştiri oklarının Mavi Marmara Gemisi'ndeki aktivistlere ve onlara "dur" demeyen hükümete yöneldiğini görüyoruz.

İsrail'in açık uyarılarına rağmen, ablukayı kırmaya kalkmak bela çıkarmak değilse neymiş! Vatandaşlarının can güvenliğini korumakla mükellef hükümet de onları oraya "korumasız" şekilde gönderdiği için ölümlerden sorumluymuş. Ayrıca, o gemide kadınların, çocukların ne işi varmış?

Bu değerlendirmelerde AK Parti'ye saldırmak için her olaydan medet uman müzmin muhalif tavrın payı var elbette. Bu işin siyasi tarafı ama aynı zamanda en önemsiz tarafı. Suçlamaların ardında yatan asıl önemli faktör bizim Beyaz Türkler'in Mavi Marmara Eylemi'ne karşı duydukları ama dobraca ortaya koyamadıkları derin antipati...

Evet... "İlerici" ve "laik" kamuoyumuzun Taksim'den yükselen her "Allahüekber" feryadıyla birlikte tüylerinin diken diken olduğunu; televizyonlarında yurda getirilen yaralıların görüntülerini izlerken, her çember sakallı yaralı görüntüsüyle birlikte yüzlerinin ekşidiğini, bu eylemde Müslüman duyarlılığını hatırlatan her şey karşısında derin bir antipati duygusuyla sarsıldıklarını adım gibi biliyorum. Onlar bu tablodan nefret ediyor; uluslararası basında böyle bir resmin çıkması, Türkiye'nin böyle bir tablo içinde yer alması karşısında paniğe kapılıyor ve bu panik içinde, eyleme ne kulp takacaklarını bilemiyor, resmen saçmalıyorlar.

Ama çok basit bir şeyi düşünmüyorlar:

Eğer ortaya çıkan "İslami" tablodan rahatsızsanız neden bu tabloyu değiştirmiyorsunuz? Neden o gemide yoksunuz? Neden Taksim'e çıkmadınız? Neden Gazze'de işlenen insanlık suçunu protesto edenlere, göğsünü siper ederek ablukayı kırmaya çalışanlara katılmadınız?

Neden aynı şeyi Sırp katliamı sırasında yapmadınız? Sarajevo top atışları altında inlerken, yüz binlerce Müslüman katledilirken oraya koşanların arasına katılmadınız?

Neden Filistinliler'i on yıllardır haydut bir devletle baş başa, yapayalnız ve çaresiz bıraktınız?

Eğer gemideki 800 yolcunun büyük çoğunluğu dindar insanlarsa ve bu katılımcı profili, eyleme doğal olarak dini bir renk veriyorsa, bu onların kabahati mi yoksa orada olmayan sizin kabahatiniz mi?

Zulüm altındaki Filistinliler için şu anda sadece dindar insanlar gözyaşı döküyor, sadece onlar bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama bu onların tercihi değil. Onlar yıllardır uluslararası bir ittifak cephesi oluşturmaya çalışıyor. Onları yalnız bırakan sizlersiniz; "bu Müslümanlar'ın meselesi" diye kenara çekilen, onları kendi başına bırakan sizsiniz. Sonra da ortaya çıkan "manzarayı" beğenmiyor; bütün dünyanın vicdanlı insanlarının takdir ettiği, belki de Gazze'nin ablukadan kurtulmasıyla sonuçlanacak kahramanca bir eyleme riyakârca kulp takmaya çalışıyorsunuz.
Açıkça söylüyorum; ben de sizin oluşturduğunuz bu manzaradan utanıyorum.

Bir ülkenin "en bilinçli", "en çağdaş" unsurları olduğunu düşünen ve her lafın başında "insanlık"tan bahsedenlerin, Müslümanlık'tan bu kadar nefret etmesini, Ortadoğu'nun bir parçası olmaktan bu kadar utanmasını, Müslümanlar'la bir arada görünmekten bu kadar korkmasını, dindarların bulaştığı her şeyin, her eylemin, her hak mücadelesinin mundarlaştığını düşünmesini vahim bir psikolojik sakatlanma olarak görüyorum.

X x x

Bugünlerde bazı arkadaşlar "İnsani" olanla "İslami" olanın ayrışması gerektiğini düşünüyor; insani olana evet, İslami olana hayır demeye getiriyorlar. Bu cümlenin ardında İslami olanın insani olanla çeliştiği düşüncesi yatar. Oysa vicdanın kökünde bütün kültürlerde (çoğunlukla) inanç vardır. Ve onlar bunu bilirler.

Peki o zaman, vicdanın kaynağından İslam'ı neden kazımaya çalışıyorlar? Çünkü onların gözünde insani vicdanın kaynağında yalnızca Batı vardır. Bütün insani değerlerin, Batı uygarlığından doğduğu saplantısından kendilerini arındıramazlar. İnsanlık vicdanının bütün dinlerin, bütün inanç sistemlerinin ortak toprağından kaynaklandığını düşünmek onların kabul edemediği bir şeydir. İnsani olanla İslami olan onların gözünden iki ayrı kutuptur. İnsan eşittir Batı takıntısından kendilerini kurtaramazlar. Çoğunluğu Müslüman bir ülkede yaşar ama o çoğunluğun insanlık değerlerinin kaynağında İslami vicdanın da yattığını kabullenmeyi içlerine sindiremezler.

Bu o kadar ağır bir psikolojik baskıdır ki, Gazze'ye yardım eylemcileri bile, eylemlerini kabul edilebilir kılmak için her lafın başında "Bu insani bir yardımdır" vurgusu yapmak, adeta dini inançlarının özrünü dilemek zorunda hisseder, vicdanlarının kaynağını "masum" göstermek zorunda kalırlar. Yüzünün renginden utandırılıp saçlarını sarıya boyayan zenciler gibi...

http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/104447-insani-yardim-mi-islami-yardim-mi-gulay-gokturk-makalesi.aspx
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara'yı basarak kanlı bir operasyon düzenleyen İsrail askerleri, Gazze'ye yardım götüren İrlanda gemisi Rachel Corrie'ye de çıktı, mürettebat direniş göstermedi.

İsrail askerlerinin, Gazze'ye yardım götüren İrlanda gemisine çıktığı, mürettebatın direniş göstermediği bildirildi.

İsrail askeri sözcüsü, İsrail askerlerinin İrlanda'dan yola çıkan "Rachel Corrie" gemisine çıktığını söyledi.

Sözcü, gemide arbede çıkmadığı belirtti.

İsrail geminin rotasının değiştirilmesini, Aşdod limanına çekilmesini istemişti.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100605/Israil-askeri-bu-kez-Rachel-Corrieye-cikti.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Daha Filistin'e yardıma giderken katledilen mazlumların cenazeleri toprağa verilmeden, bazı kalemler Hamas ile PKK'yı kıyaslayabildi. Böyle bir düşünce mekanizması ne kadar tutarlı, ne gibi sonuçlar doğurur? İşte yankıları:

'PKK neyse Hamas odur' dersen ne olur?" soruyu soran Hürriyet yazarı Ahmet Hakan. Ahmet Hakan'ın kendi sorusuna verdiği yanıt çok şıklı: 

Şunlar olur:

*  PKK'ya çok büyük bir şeref bahşetmiş olursun.

*  Türkiye'yi işgal devleti olarak göstermiş olursun.

*  Güneydoğu'nun fiili ambargo ve abluka altında olduğunu kabul etmiş olursun...

*  İstiklal Savaşı'nı Türkler ile Kürtlerin birlikte verdiği gerçeğini inkâr etmiş olursun...

*  PKK'yı işgal altındaki topraklarını kurtarmaya çalışan bir yapılanma olarak algıladığını söylemiş olursun.

*  Türkler ve Kürtlerin ortak yaşam imkânından yoksun olduğunu ima etmiş olursun.

*  PKK'yı Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir örgütle eşdeğer tutmuş olursun.

*  İsrail'in nasıl kurulduğunu bilmediğini, yani cehaletini sergilemiş olursun.

*  İsrail'in yakarak, yıkarak gerçekleştirdiği savaş gibi operasyonların benzerlerini Türkiye'nin de yaptığını iddia etmiş olursun"

HAMAS İLE PKK ÖZDEŞLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?

Günün önemli konusu hakkında ikinci soruyu soran ve cevaplayan kişi Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır.  Çakır, "Hamas ile PKK karşılaştırılabilir mi?" başlıklı yazısına şu satırlarla başlıyor.

"Hemen başlıktaki soruya cevap verelim: Tabii ki karşılaştırılabilir. Fakat "Hamas ile PKK özdeşleştirilebilir mi?" diye sorulacak olursa da bunun cevabı "Böyle bir saçmalık olmaz" olacaktır"

Çakır, bu saçma kıyasa dair görüşlerinden önce başka bir soruya dari görüşlerini yansıtıyor bugün okurlarına:

"Deniyor ki "Yarın 'Kürtlere yardım' bahanesi altında bazı sivil toplum gemileri İskenderun Limanı'na dayanırsa ne yaparız?" Eğer bu soruyu soranlar gerçekten samimiyseler, yani İsrail devletinin haydutluğunu meşrulaştırmayı ya da en azından hafifleştirmeyi düşünmüyorlarsa kendilerine biraz okumalarını, hatta mümkünse biraz gezmelerini öneririm"

Gazze Şeridi'ne ve Güneydoğu'ya gazeteci olarak defalarca gittiğini hatırlatan Ruşen Çakır,  bu iki bölgenin birbirlerine hemen hemen hiç benzemediğini rahatlıkla söylüyor ve Gazze'ye adım atan herkesin orasının "dünyanın en büyük açık hava hapishanesi" olarak adlandırılmasının ne derece isabetli olduğunu görüp, hissedeceğini ancak en sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı ve insan hakları ihlallerinin zirvede olduğu en baskıcı dönemlerde dahi Güneydoğu için bu tür bir yakıştırma yapamadığına dikkat çekiyor.

"Çünkü Güneydoğu Türkiye'nin bir parçasıyken Gazze İsrail tarafından işgal edilmiş Filistin toprağıdır. Güneydoğu'da gündelik hayat, birtakım zorluklar ve kısıtlamalara rağmen yıllardır, iyi kötü normal bir şekilde akarken, Gazze İsrail devleti tarafından ablukaya alındığı ve buraya ambargo uygulandığı için hep olağandışı ve insanlık dışı koşullar egemen olmuştur. Örneğin Gazze'ye giriş çıkışlar İsrail'in denetimindedir; kapılar kapandığında herkes Gazze'de mahsur kalır. Böylesi bir durumda geçimlerini İsrail'de çalışarak temin eden binlerce Gazzeli iyice mağdur olur" diyen Ruşen çakır, "Yarın 'Kürtlere yardım' bahanesi altında bazı sivil toplum gemileri İskenderun Limanı'na dayanırsa ne yaparız?" diye soranlar Türkiye Cumhuriyeti devletine çok büyük haksızlık yaparken İsrail devletini de alabildiğine kayırmaktadırlar" ifadesini kullanıyor.

Çakır, "kendilerini, "Merak etmeyin. İskenderun Limanı'na asla böyle bir gemi gelmez" diye rahatlatabiliriz zira çatışmalar ne kadar tırmanırsa tırmansın, Kürt sorunu ne kadar kızışırsa kızışsın, Türk devleti, Kürt kökenli vatandaşlara işgalci İsrail devletinin Filistinlilere reva gördüğü muameleyi yapmaz, yapamaz; Türkiye toplumu böyle bir şeye asla izin vermez" diyerek her iki olgunun köklerinin farklı olduğunun altını çiziyor.

Ruşen Çakır yazısını şöyle sürdürüyor: 

Kökleri farklı

"Hamas-PKK karşılaştırmasına dönecek olursak; öncelikle her iki örgüt de bugün "milliyetçi" olarak görülmekle birlikte Hamas'ın kökleri İslamcı, PKK'nınsa solcudur ve bu köken farklılığı çok ciddi benzemezliklere yol açmaktadır. Örneğin Hamas uzun bir süre işgal altındaki topraklarda İslami temelli siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik bir örgütlenmenin ardından "silahlı mücadele" noktasına gelmişken PKK daha yolun başında eline silah almış, diğer alanlardaki örgütlenmelerini silahlı mücadelenin peşine takmıştır.

Hamas faaliyetlerini esas olarak yasal zeminde yürütür. Silahlı eylemleri, kendisine bağlı "İzzeddin el-Kassam Tugayları" gizli bir yapılanma tarafından kotarılır. PKK da silahlı eylemlerini, değişik adlar verdiği bazı birimlerinin düzenlediğini söylese de, bunlardan birinci derecede sorumludur. Çünkü dünyanın bazı bölgelerinde "yarı yasal" faaliyet gösterebilse de Türkiye'de başından beri yasadışı bir örgüttür. Hal böyle olunca Hamas Filistin seçimlerine kendi adıyla katılırken, PKK yasal Kürt partilerini kullanmaya çalışır ve onların üzerinde tam bir kambur oluşturur"

REHA MUHTAR YUNANİSTAN ÜZERİNDEN MESAJ VERDİ

Vatan gazetesinin konuya değinen bir diğer yazarı Reha Muhtar, konuya oldukça değişik bir açıdan yaklaşıyor. Ancak Muhtar'ın hatıraları, bu tarz bağlantı kurma hastalığının coğrafyamızda ne denli köklü bir hastalık olduğunu göstermesi açısından önemli.

2 Temmuz 1986 günü Turgut Özal, Ercan Havaalanı'na indiğinde, kendisinin Güney'de Larnaka'dan, Nikosia dedikleri Güney Lefkoşa'ya doğru hareket halinde olduğunu belirtiği yazısında başından geçenleri anlatıyor:

"O tarihi röportajı yaptığımda sanırsam günlerden 3 Temmuz 1986'ydı... Karşımda Kıbrıs Rum Meclis Başkanı oturuyordu... Sosyalist partinin de lideriydi ve Kıbrıs'ta çok etkili bir devlet adamıydı... Adı Lisarides'ti... 27 yaşındaki genç, cesur ancak tıfıl Türk gazetecisini görmüş, onun nahifliğini de gözönünde tutarak mesajını kelimeleri özenle seçerek vermeye çalışıyordu... Güneşin her tarafı yaktığı, çok sıcak bir Kıbrıs öğleden sonrasıydı... Bir ara bana "Siz bizi kaşırsanız, biz de sizi kaşırız" deyiverdi... Tam anlayamamıştım... Zaten ortalık velveleye verilmişti, daha başka nasıl kaşıyacaklardı ki?.. Aklıma ASALA militanlarının Türk diplomatlarını öldürmeleri meselesi geldi...  "Asala Türk diplomatlara yönelik yeni eylemler mi yapacak?.." dedim...

"O kadar basit değil" dedi; "Sizin de Kürt sorununuz var... PKK var... O sorun çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir..."

***

PKK eylemlerine 1984 yılında başlamıştı, ama benim kafam o sırada ASALA'nın Türk diplomatlarını öldürmesini terör eylemi olarak daha fazla önemsiyordu... 1986'nın o Temmuz gününde, onbinlerce vatan evladını yok edecek bu korkunç savaşın bilincinde değildim... Kimse değildi... Ne demek istedi acaba Lisarides demiştim:

"Bizi kaşımayın, biz de sizi kaşırız... Kürt sorununuz var... PKK var..." Sonraki yıllarda Lisarides'i o konuşmayı hiç unutmadım..."

***

Ve devam ediyor Reha Muhtar:

"27 yaşında ilk kez birinci ağızdan öğrenmiştim ki, devletlerarası ilişkilerde, her ülkenin kendi içindeki sorunlar, uluslararası ilişkilerde devletlerin birbirine karşı kullanacağı kozlar ya da kartlardır... Şimdi bakıyorum da Lisarides'in çok dikkatli dille, sesini biraz alçaltarak söylediği sözlerin üzerinden çok sular akmış...

Şimdi bakıyorum açıktan "Bizim için PKK neyse, İsrail için de Hamas odur" diyerek, PKK-Hamas bağlantısını direkt ortaya koymaktan çekinmiyor bazıları... Yani 24 yıl sonra bu kez şunu demek istiyorlar galiba: "Siz Hamas'ı kaşırsanız, İsrail de PKK'yı kaşır..."

Son günlerde artan PKK saldırılarının, acaba gizli mesajı bu mudur?.. "Daha fazlası gelecek" mi demek isteniyor?..

Bir ülkenin kendi sorunlarını kendi iç dinamikleriyle, kendi başına çözmesinin öneminin ne kadar büyük olduğunu şimdi bazı kafalar anlayabiliyorlar mı acaba?..

İnsani bir yardımın karşısına böylesine "acı bir kartı" fatura etmekten çekinmeyen cüretkarlar var...

İnsanlıktan ve insani duruştan vazgeçilmez... Ama çok dikkatli olmak gereken günlerden geçiyoruz...

O gün Kıbrıs'ta bunaltıcı bir sıcak ve ateş vardı...

Bugün de etrafta provokasyon havası var..."

(Haber 7)
http://www.haber7.com/haber/20100603/Hamas-ile-PKK-nasil-karsilastirilabilir.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat



Yardım gemilerine yönelik İsrail müdahalesine Başbakan Erdoğan'ın gösterdiği şiddetli tepki İslam coğrafyasında bayram havası estiriyor. Dün de Türk bayrakları ve Erdoğan posterini kapan meydanlara koştu.

Hayatlarını kaybedenleri temsil eden, Türk bayraklı tabutların önünde gıyabi cenaze namazı kılındı. Gösteri alanı Türk, Lübnan ve Hizbullah bayraklarıyla donatıldı. Gösteriye video konferansla katılan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, hayatlarını kaybedenleri saygıyla andığını belirterek, "Gazze'ye uygulanan ambargoyu delmek için şimdi daha büyük bir şans doğmuştur" dedi. Nasrallah, Müslümanların Mısır ve Türkiye'nin arkasında durarak, İsrail ve ABD'nin baskılarından kurtarması gerektiğini de söyledi.

Gazze'ye yardım götürürken öldürülen 9 Türk Beyrut'ta Hizbullah tarafından düzenlenen törenle anıldı. Tören alanı Türk, Lübnan ve Hizbullah bayraklarıyla donatıldı. Hayatlarını kaybedenleri temsil eden Türk bayraklı tabutların önünde onbinlerin katılımıyla gıyabi cenaze namazı kılındı.

http://www.haber7.com/haber/20100606/Burasi-Turkiye-degil-Lubnan-GALERI.php

kilimanjaro

#39
Şimdi ben size "Mavi Marmara gemisi bir kelebek etkisi yarattı" desem "nasıl yani" diyeceksiniz.

Ya da şöyle söyleyeyim: Mavi Marmara'nın 600 yolcusu meğer bunca badireyi Gazzeli bir bebeğin hayatını kurtarmak için yaşamış desem!.. İlk tepkiniz ne olurdu?

Dokuz insan hayatını kaybetti, onlarca insan yaralandı, dünya karıştı... Bu sözler ancak çıldırmış bir insanın sözleri olabilir...

Öyle mi hissediyorsunuz...

Ben öyle düşünmüyorum...

Her şey birbiriyle bağlantılıdır, bütün olaylar ilmek ilmek örülmüştür de biz neden sonra farkederiz...

Attığınız bir adımın, aldığınız bir nefesin, yaşadığınız bir hadisenin başka hangi zincirleme gelişmelere sebep olduğunu bilemezsiniz!

Tıpkı Gazzeli minik Retaj bebeğin hikâyesi gibi...

31 Mayıs pazartesi sabahının erken saatlerinde Milliyet gazetesi ekonomi müdürü Murat Sabuncu'nun cep telefonuma attığı "bu bir felaket" mesajı sonrasında neler olduğunu kestirmeye çalışırken, Gazze'de her şeyden habersiz yaşam mücadelesi veren Retaj bebekle kaderlerimizin kesişeceğini nereden bilebilirdim?

Murat Sabuncu, Mavi Marmara hadisesinin ardından Gazze'ye haber için gittiğini sanırken, "Hani diyor insan... Tüm inanç, milliyet, politik görüş bir yana konulsa. Bir yana da bu bebek. O kurtulsa. Hayat için ona yeni bir şans tanınsa..." diyerek bitirdiği satırlarda, o bebeğin "şansı"nın bizzat kendisi olacağını tahmin edebilir miydi? Adımlarını kendisi atsa da, Retaj bebeğe doğru adımları attıranın başka bir güç olduğunu...

Murat Sabuncu Gazze'ye gitti. İsrailli yetkililerin, dünyanın gözünün içine baka baka "insanî yardıma ihtiyaç yok burada" yalanını söylediği sırada, Retaj bebeğin fotoğraflarıyla birlikte hikayesini anlattı: Retaj bebek doğuştan kalp hastası ve acilen ameliyat edilmezse, büyük ihtimalle yaşamayacak!

Şimdi şu satırları yeniden okuyun...
Mavi Marmara'ya binen 600 kişi belki de o minik bebeğin hayatı için yola çıktılar. Ve büyük bir ihtimalle sadece onun için de değil, Gazze'deki tüm hasta çocukların geleceğini etkileyecek bir hamle yaptılar.

Çünkü İsrail, Gazze'deki acil ve ağır hastalıkları bulunanları kolay kolay kendi hastanelerine kabul etmiyor. Ailesinde Hamas sempatizanı olup olmadığını araştırıyor. Ve tabi ki hemen hepsi Hamasçı çıkıyor!..

Retaj bebeğin Türkiye'ye getirilmesiyle ilgilenen üst düzey bir diplomatın sözleri, bu önemli hususa dikkat çekiyor: "Gazze'de zor durumdaki ve acil durumdaki hastaların tek umut kapısının İsrail olmadığını da gösteren bir operasyon olacak bu. O açıdan Retaj bebeğin ne kadar önemli bir iş olduğunu biliyorsunuz değil mi? Burada uygulanan sağlık ablukasının kırılması demek. Gazze'de artık hiçbir hasta, ailesi ya da kendisi Hamaslı mıdır, değil midir araştırmalarına tabi tutulmayacak, hastaların kaderi İsrail'in insafına terk edilmeyecek. Refah kapısı açılırsa burası hayat kapısı olacak!"  

Siz bu yazıyı okuduğunuzda belki de Retaj bebek El-Ariş'te kendini bekleyen Medical Park hastanesinin gönderdiği ambulans uçağa ailesiyle birlikte binip Türkiye'ye gelmiş olacak...

Murat Sabuncu Perşembe akşamı beni aradı:

"Elif, Retaj bebeği yaşatma şansımız olabilir. Gazze'den döndüğümden beri ulaşabildiğim herkesle görüştüm. Medical Park hastanesi bebeğin ameliyatını ve bakımını, hatta ailesinin burada kalmasını da sağlayacak şekilde tüm masrafları karşılıyor. Bir de ambulans uçak gönderecek. Bu bebeğin oradan çıkartmamız lazım. 24 saattir buradayım ve o bebeği unutamıyorum, bir şeyler yapmamız lazım. Ancak ben bu kadarını yaptım. Şimdi Mısır'la görüşülmesi lazım ki bebeğin Refah kapısından geçmesine izin verilsin. Buradan yetkililerle görüşülmesi lazım, onların devreye girmesi gerekiyor. Sen ne yapabilirsin?"

Düşünüyorum...

"Aklıma Egemen Bağış'tan başkası gelmiyor, onu arayayım mı?" diyorum. Sabuncu "Bize yardımcı olacak önemli bir isimden bahsediyorsun, hemen arayabilir misin" diyor.

Saate bakıyorum... Gecenin 23.00'ü...

Bir bebeğin hayatı söz konusu olunca 'ayıp olur mu bu saatte' nezaketini bir kenara bırakıp telefona sarılıyorum.. "Merhabalar" diyerek telefona kendisi bakan Sayın Egemen Bağış, bizlere bir telefon kadar yakın olduğu kadar diplomatik kanalları gece gündüz demeden harekete geçirecek yakınlıkta kurmuş ilişkilerini...

Ertesi gün Murat Sabuncu ile tekrar görüştüğümüzde, "Elif çok mutluyum. Galiba her şey halloluyor Egemen Bey'in devreye girmesiyle" dedi.

Böylece, Doğan medya ile Yandaş! medyanın işbirliğiyle, tabi ki Egemen Bağış'ın işbitiriciliğiyle, Gazze'deki tüm hastalar için sağlık ablukası ilk kez delinmiş oluyordu.

Bir kez daha Retaj Bebek, Murat Sabuncu ve kendim adına Egemen Bağış'a "bunlar insani şeyler teşekküre gerek yok" dese de teşekkürler...

Kalp yetmezliği bulunan Retaj bebeğin kalbi umuda atacak...

ecakir@stargazete.com
http://www.stargazete.com/gazete/yazar/elif-cakir/mavi-marmara-nin-kelebek-etkisi-268967.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.