Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

29 Mart 2024, 17:07:22

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,818
  • Toplam Konu: 4,361
  • Online today: 103
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 87
Total: 87

DNA testi

Başlatan handan, 16 Ağustos 2010, 02:35:09

« önceki - sonraki »

handan

       Merhaba,
      Bir evlat davranışlarındaki tuhaflık ve ayrımcılıklardan dolayı annesi hakkında üvey olabileceği sanısıyla dava açıp DNA testi isteyebilirmi? Şayet böyle bir dava açarsa annesinin öz çıkması durumunda, anne için çocuğa aleyhte bir dava açma hakkı doğarmı?  Bir evlat bunu hakaret kasdiyle değil sadece gerçeği öğrenmek için yapsa aleyhinde doğabilecek sonuçları yazabilirmisiniz?
      Şimdiden çok teşekkür ediyor, hayırlı Ramazanlar diliyorum.......

Avukat

#1
Merhabalar. Nesebin reddi yönünde dava açmanız halinde bu davada DNA testi yapılmasını talep edebilirsiniz. Türk Medeni Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri şu şekildedir:

B. Soybağının reddi

I. Dava hakkı

MADDE 286.- Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.

Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.

II. İspat

1. Evlilik içinde ana rahmine düşme

MADDE 287.- Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır.

Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.

2. Evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşme

MADDE 288.- Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez.

Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.

III. Hak düşürücü süreler

MADDE 289.- Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (....)(*) içinde açmak zorundadır.

Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.

Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.


Şayet sizi böyle bir davayı açmaya iten ortada gayet haklı sebepler varsa (ki bu sebeplerin yeri geldiğinde ispat edilebilir olması ve ilk ortaya çıktıkları tarihin üzerinden de bir yıllık sürenin geçmemiş olması önemlidir) Anayasada ifadesini bulan hak arama özgürlüğü çerçevesinde ve aşağıdaki Yargıtay kararı gereğince anneniz sizden bunun için bir manevi tazminat talep edemeyecektir:

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/1909
K. 2001/5847
T. 4.6.2001

2709/m.36
743/m.242

DAVA : Davacı .... vekili Avukat .... tarafından, davalı ..... aleyhine 1.6.1999 gününde verilen dilekçe ile haksız olarak, doğan çocuğun nesebinin reddedilmesinden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.11.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : 1 -Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız olarak açılan "nesebin reddi" davasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiştir.

Hak arama özgürlüğü Anayasal bir haktır. Ne varki; her hakta olduğu gibi bu hakkında kullanılması sınırsız olmayıp, keyfi biçimde ve gerekli özen gösterilmeden kullanılmaması gerekir. Hakkın hukuka aykırı kullanıldığından sözedebilmek için, karşı tarafın suçsuzluğu bilinerek, zararlandırmak veya küçük düşürmek veyahut olayla ilgili ciddi ve inandırıcı delil ve emare bulunmaması gerekir.

Somut olayda, taraflar 7.7.1993 tarihinde evlenmişlerdir. Evlilikleri süresince üç yıldan fazla bir süre çocukları olmamıştır. Davalı tarafın çocuk olması amacıyla tedaviye başladığı bu sırada 23.11.1996 tarihinde tahliller yaptırdığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Bu arada davacı eşin işi gereği İstanbul'a kursa gitmesi ve burada başka erkeklerle gezdiğine, barlara gittiğine dair duyumlar alması üzerine davalı 13.2.1997 tarihinde boşanma,, davası açmış, davacı bu davayı kabul ederek 27.5.1997 gününde boşanmaları kesinleşmiştir. Boşanmadan bir süre sonra 21.8.1997 tarihinde davacı bir çocuk dünyaya getirmiştir. Davalı baba, bunun üzerine 26.8.1997 gününde açtığı ve yukarıda belirtilen olayları gerekçe göstererek çocuğun nesebinin reddini ve DNA testi yapılmasını istemiştir. Dava sırasında yapılan DNA testi sonucu çocuğun taraflara ait olduğu belirlenip, 1.3.1999 tarihinde dava reddedilmiştir. Davalı baba bundan sonra çocuğu benimseyerek şahsi münasebet kurulması için dava açmıştır.

Olayların gelişimi incelendiğinde, davalının, çocuğunun babası olduğu yolunda bazı kuşkulara kapıldığı anlaşılmaktadır. Uzun süre çocuklarının olmaması, labaratuvarda alınan sperm test sonuçlan, boşanma davasının açılmasına neden olan olaylar davalı babada şüphe uyandırmıştır. Bu şüpheyi gidermeni yolu olayın açıklığa kavuşturulmasıdır. Davalı bu şüphe ile birlikte yaşamaya zorlanamaz. Şu durumda, davalı birtakım emarelere dayanarak Anayasal dava hakkını kullanmış olup, hukuka aykırılıktan sözedilemeyeceğine göre manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın manevi tazminata ilişkin bölümünün yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle oyçokluğuyla BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle oybirliğiyle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4.6.2001 gününde karar verildi.

KARŞI OY AÇIKLAMASI

Davalı, davacı ile evli iken doğan müşterek çocuklarının, kendi çocuğu olmadığı iddiası ile nesebin reddi davasını açmıştır. Bu davanın reddedilip kesinleşmesi üzerine davacı, eldeki dava ile, davalının açtığı davadaki iddia konusunun kişilik değerlerine saldın teşkil ettiği iddiası ile maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş mahkemece istem kısmen kabul edilmiştir. Davalının temyizi üzerine dairece, maddi tazminata ilişkin itiraz reddedilmekle birlikte, manevi tazminat için dava hakkının kullanıldığı gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Dava hakkının veya hak arama özgürlüğünün Anayasanın ve Yasaların güvencesi altına alındığı tartışması kabul edilmesi gereken bir olgudur. Ancak bu hak da, tüm diğer haklarda olduğu gibi, hak arama özgürlüğü sınırlan içinde kullanılmalıdır. Bu hak, tüm haklarda olduğu gibi sınırsız değildir.

Somut olayda, davacı önce boşanma davasını açmıştır. Boşanma nedeni olarak da geçimsizliğe dayanmıştır. Davacının bu isteminin davalı tarafından kabul edilmesi üzerine dava anlaşma uyarınca sonuçlanmıştır. Davacı daha sonra nesebin reddi davasını açmış ve eşinin başka erkeklerle konuştuğunu, görüştüğünü neden göstermiştir. Gerçekten nesebin reddine ilişkin olan davada dinlenen tanıklar, davacının erkeklerle konuştuğunu belirtmişlerdir. Davacı bir güzellik salonunda çalışan bir iş kadınıdır. İşi ve içinde bulunduğu ortam itibariyle pek çok kişi ile görüşmesi, konuşması doğal karşılanmalıdır. Davalının, bir zamanlar eşi olan ve evlilik süresi içinde doğan bir çocuk için, çocuğun başkasına ait bulunduğu konusundaki iddia çok ağır bir iddiadır. Bu iddianın varlığını boşanma davasında ileri sürmemiştir. Böyle bir iddianın kişi ve o kişinin çevresi ve özellikle çocuk üzerinde bırakacağı olumsuz etkide düşünülerek son derece özenli kullanılması, belirgin ve somut kanıtlara dayanması gerekir. Davalı, o davada dava hakkım kullanmış olsa dahi, kusuru çok ağırdır. Bundan dolayı, manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin olan karar doğrudur. Onanması gerektiği düşüncesindeyim.

KARSI OY AÇIKLAMASI

Dava, evlilik devam ederken hamile kalan davacının, boşanmalarından sonra doğum yaptığı, ancak davalının, çocuğun babası olmadığı iddiasıyla açılan nesebin reddi davasının red ile sonuçlandığı, ancak açılan bu dava nedeniyle kişilik değerlerinin saldırıya uğradığından 5 milyar lira manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemede yapılan yargılama sonucunda saldın, olgusu kabul edilerek 1.5 milyar lira manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemiz kurulunun sayın çoğunluğu tarafından verilen kararda; Davalının, evlilik içinde hamile kalan eski eşinden doğma çocuğun, babası olmadığı konusunda şüphe ve kuşku içinde olduğu ve bu duraksamayı gidermek üzere nesebin reddi davasının açmak suretiyle yasal dava hakkını kullanmış olduğunu, manevi tazminatın verilmesini gerektiren hukuka aykırı bir eylemin mevcut olmadığını kabul etmek suretiyle, dava reddedilmek üzere yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Yerel mahkemece verilen tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kararın onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.

Çünkü;

a )Tarafların boşanmak üzere açılan boşanma davasında davacı eşin 5 aylık hamile olduğu belirtilmiş, ancak davalı kocanın bu konuda bir itirazı olmadığı gibi herhangi bir beyanda da bulunmamıştır.

b ) Çocuğun doğmasından sonra, davalı tarafından açılan nesebin reddi davası reddedilmiş ve bu suretle çocuğun babasının davalı olduğu kesinleşmiştir.

c ) Evlilik içinde hamile kalan ve tarafların boşanmalarından sonra dünyaya gelen çocuğun babası davalı olduğu halde ve de bunu bilmesine rağmen nesebin reddine ilişkin dava dilekçesinde aynen "çok eskiden ve tarihten olmak üzere seks ilişiğini kesmiş olması sebebiyle çocuğun kendisinden olmasının imkansız olarak görmektedir" şeklinde beyanda bulunmak suretiyle bir anneye yapılacak en büyük saldın yapılmıştır.

Yukarıdan beri açıkladığı üzere evlilik içinde hamile kalan ve tarafların boşanmalarından sonra doğan çocuğun babası davalı olduğu ve davalı bunu bilebilecek durumda olmasına rağmen sırf içindeki kuşku ve şüpheyi gidermek üzere bir anne ve çocuk için çok ağır bir isnatla bulunarak nesebin reddi davasının ikamesinin yasal dava hakkı biçiminde nitelemek doğru değildir. Bunun yasal dava ve şikayet hakkı ile hiçbir ilgisi yoktur. Davalı koca nesebin reddi davasında davacı eski eşine çok ağır isnatlarda bulunmak suretiyle onu toplum içinde küçük düşürdüğü gibi evli olduğu halde başkaları ile cinsi ilişkide bulunduğu imajını vererek onu ve çocuğunu toplum dışına itmek istemiştir. Bu nedenlerle davalının bu eylemi hukuka uygun değildir. Davacının kişilik değerlerine ağır biçimde saldırıda bulunulmuştur. Hukuka uygun olarak verilmiş bulunan yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.