Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

18 Mayıs 2024, 04:31:05

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 531
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 498
Total: 498

ABD ile AB arasında 'Türkiye'yi senin yüzünden kaybediyoruz' kavgası

Başlatan Avukat, 26 Haziran 2010, 11:45:18

« önceki - sonraki »

Avukat

ABD ile AB arasında son dönemde "Türkiye'yi kim kaybediyor?" tartışması yaşanıyor. Washington, Brüksel'i Türkiye'ye çifte standart uygulamakla eleştiriyor. AB de Irak Savaşı sırasında Washington'un tavrının Türkiye'yi Batı'dan soğuttuğunu iddia ediyor. Ancak tartışmanın "ekseni kaymış" durumda. Çünkü Türkiye'nin kaybedildiği tezi yanlış.

ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in 9 Haziran'da Londra'da Türkiye'nin Doğu'ya "itilmesinden" Avrupa Birliği'ni sorumlu tutmasından bu yana Atlantik'in iki yakasında Türkiye'yi kimin "kaybettiğine" dair hararetli bir tartışma sürüyor. ABD, Brüksel'i Türkiye'nin üyeliği söz konusu olduğunda çıtayı yükseltmekle yani bir tür çifte standart uygulamakla itham ederken AB de Irak Savaşı sırasında eski ABD'nin tavrının Türkiye'yi Batı'dan soğuttuğunu iddia ediyor. Aslında iki taraf da kendince haklı ancak tartışmanın "ekseni kaymış" durumda. Zira Türkiye'nin "kaybedildiği" tezi tamamen yanlış. Robert Gates'in ağır ithamına önce AB Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso ardından da ithamın doğrudan hedefi olan Almanya Başbakanı Angela Merkel'den cevap geldi. Komisyon Başkanı ile AB'nin motoru Alman liderinin Gates'e en üst düzeyde cevap vermeleri tartışmanın ciddiyetini gösteriyor.

Öncelikle Türkiye'nin herhangi bir cepheye "kaybedilmesi" söz konusu değil. Bu ülke Tanzimat'tan bu yana kendisini Batı'da görüyor, "Kızıl Elma"ya ulaşmak için mücadele ediyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en muhafazakâr bilinen liderlerinin Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne taşıyan adımları atması aslında çok izah edici bir tespit. "İslamcı", "gerici", "ülkeyi ortaçağ karanlığına götürüyor" ithamlarının hepsine sırasıyla maruz kalan Adnan Menderes, Turgut Özal ve şu anki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa'ya taşıyan üç lider. O zamanki ismiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu'na müracaatı 31 Temmuz 1959'da yapan Menderes, 14 Nisan 1987'de tam üyelik başvurusu yapan Özal ve nihayet müzakereleri 3 Ekim 2005'te başlatan Erdoğan. Türkiye'nin kaybolduğu yok, Türkiye AB yolunda demokratikleştikçe kendini "buluyor".

Türkiye'nin "kaybedildiği" yanlış ama bir soğumanın yaşandığı doğru. Burada kabahatin büyüğü Avrupa Birliği'nde. 1999'da Türkiye'yi aday ilan ettiğinde tamamen "eşit" muamele sözü veren Brüksel, müzakere kararı aldığı 16-17 Aralık 2004 Zirvesi'nde bu sözünden caydı. AB tarihinde ilk defa bir aday ülkeye serbest dolaşım hakkından ve AB bütçesinin önemli bir kısmından "daimi" olarak dışlanabileceği söylendi. Bununla da yetinmedi AB. Kıbrıs meselesinin çözümü için elinden geleni yapan Türkiye'yi ve Annan Planı'na "evet" diyen Kıbrıslı Türkleri cezalandırdı. Şu an 33 müzakere faslından 18'i askıda, 14'ü Kıbrıs , 4'ü Fransa yüzünden. Bir de Merkel ve Sarkozy'nin "ağzınızla kuş tutsanız giremezsiniz" olarak yorumlanan tavırları var. 2003-2004'te yüzde 70-80 aralığında dolaşan Türklerin AB üyeliğine desteği daha sadece 12 fasıl açılmışken yüzde 30-40 aralığına gerilemiş durumda. Bu açıdan baktığımızda Gates'in Avrupa eleştirisine katılmamak mümkün değil.

Peki, Avrupa Türkiye'yi itti de, ABD kucakladı mı? 27 Nisan askerî müdahalesine ne dediği anlaşılamayan, Ergenekon sürecinde sürekli kaçak güreşen ABD'nin de demokrasisini derinleştirme mücadelesi veren Türkiye'ye ne kadar destek verdiği tartışmaya açık. Barroso'nun "ABD, Irak Savaşı sırasında Türkiye'ye saygılı davranmadı." tespitini önemsemek gerekiyor. ABD ve AB'nin, Türkiye'yi algılama eksenini değiştirmesi gerekiyor.
 
SELÇUK GÜLTAŞLI - BRÜKSEL
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=999646&title=abd-ile-ab-arasinda-turkiyeyi-kim-kaybetti-kavgasi

kilimanjaro

Amerikan NewsWeek Dergisinde yayımlanan Türkiye'ye ilişkin yorumda, Türkiye'nin "yönünü doğuya döndüğüne" dair yaygın kanının aksine "odağında kendisinin olduğu yeni bir dış politika" izlediği kaydedildi.

Owen Matthews imzalı yazıda, Türkiye'nin son dönemdeki dış politikasındaki gelişmelerin, "gerçekte İslam Dünyası ile ittifak kurması değil, aksine bölgesinde kendini yeniden siyasetin ve ekonominin merkezi yapması olduğu" görüşü dile getirildi.

"Bir başka değişle Türkiye'yi AB ve ABD ile 'birlikte', ya da Müslüman dünyayla veya Rusya ile 'birlikte' görmek hatalı" diyen Matthews, son gelişmelerin, coğrafi ve ekonomik konumundan kaynaklı yeni, güçlü Türkiye odaklı politikaların bir parçası olduğunu" kaydetti.

Matthews, pratikte de bunun, Avrupa'nın, Türkiye'nin hala en baştaki dış politika önceliği ancak tek önceliği olmadığı anlamına geldiğini belirterek, Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları, siyaseti ve ekonomisinin şimdi bazen eski müttefiklerinin önüne geçtiğini ifade etti.

Yazısına, "Bir zamanlar ABD'nin tartışmasız müttefiki, komşularının çoğuyla kavgalı olan Türkiye artık yeni bir dış politika izliyor; odağında da kendisi var" diye başlayan Matthews, Türk dış politikasını ilgilendiren son iki yıldaki bazı gelişmelere işaret etti.

Maatthews, şöyle devam etti:

"Son iki yılda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ı 'iyi arkadaşı' ilan etti; Gazze'ye giden Türk yardım konvoyuna saldırdığı için İsrail'e öfkeli tepki verdi. Suriye ve Irak'la anlaşmalar imzaladı. Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i 'iyi bir Müslüman' olduğunu söyleyerek savundu. Daha geçen hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Hamas lideri Halit Meşal'le buluşması İsrail'de öfkeye sebep oldu."

Matthews, bütün bu gelişmelerin ardından önceden Avrupa'ya Türkiye'yi AB üyeliğine kabul etmesi için baskı yapan Amerikalı liderlerin artık açıkça endişe etmeye başladığını belirtti.

ABD Başkanı Barack Obama'nın da bu ay başında AB'nin tam üyeliğe kabul etme konusundaki geri adımlarının Erdoğan'ı "başka ittifaklar aramaya" zorladığı yorumuna işaret eden Matthews, gerçekte ise Türkiye'nin bölgesinde kendisini yeniden siyasetin ve ekonominin merkezi haline getirdiğini kaydetti.

Matthews yazısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, "Türkiye uzun süre güçlü adaleli, yumuşak karınlı, kalbi hasta, orta zekalı' olarak görüldü, Şimdi Türkiye'nin 'Avrupa'da Avrupalı ve Doğu'da Doğulu olma zamanı çünkü biz ikisiyiz de" şeklindeki sözlerine yer verdi.

Türkiye'nin Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasyaya ekonomik açılımlarını anlatan yazar, Türkiye'nin ilgisinin devam ettiği Avrupa'nın hala en iyi müttefiki olduğunu da belirtti, Türkiye ile gümrük birliğinin Avrupa ekonomisi için hayati önem taşıdığını ifade etti. Matthews, Almanya ve Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliği ümitlerini zedelemesine rağmen Ankara'nın reformlara devam ettiğini vurguladı.

Matthews, bunlara en dikkat çekici örnek olarak da darbe anayasasında reform çabalarını gördüğünü ifade etti.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100727/Turkiye-yon-degistirmedi-odak-oldu.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.