Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

21 Mayıs 2024, 11:18:59

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 205
  • Online ever: 554
  • (18 Mayıs 2024, 06:22:10)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 172
Total: 172

Cami mahyalarında gece yarısı darbesi: "Ordumuza Şükran Borçluyuz"

Başlatan kilimanjaro, 07 Ekim 2009, 13:05:56

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

İstanbul'un kurtuluşunun 86. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde tarihi camilere bugüne kadar pek görülmeyen mahyalar asıldı. 'Ne mutlu Türküm Diyene' ve 'Önce Vatan' yazan mahyalar kriz çıkardı...

İstanbul'un kurtuluşunun 86. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde tarihi camilere asılan ve bugüne kadar pek görülmeyen mahyalar dikkat çekti.

Bazı vatandaşlar mahyalarda yer alan ifadelerin sakıncalı olmadığını, bazıları ise demokratik açılım tartışmalarını yaşandığı bir zamanda buna benzer eylemlerin ayrımcılığı körükleyeceğini ifade etti.

Süleymaniye Camii'ne asılan 'Ne Mutlu Türküm Diyene', Eyüp Sultan Camii'ne asılan 'Önce Vatan', Sultanahmet Camii'ne asılan 'Ordumuza Şükran Borçluyuz', Yeni Cami'ye asılan 'Milli Birlik Esastır' yazılı ibareler, dün geceye kadar ışıklandırıldı. İddiaya göre, gelen tepkiler üzerine gece mahyaların ışığı söndürüldü.

Süleymaniye Camii çevresindeki esnaflar, ilk defa Ramazan ve kutsal geceler dışında ışıklandırılmış mahya gördüklerini ve bugüne kadar da "Ne Mutlu Türküm Diyene" ifadesinin yer aldığı bir mahyaya rastlamadıklarını belirtti.

Bazı vatandaşlar mahyalarda yer alan ifadelerin sakıncalı olmadığını, bazıları ise demokratik açılım tartışmalarını yaşandığı bir zamanda buna benzer eylemlerin ayrımcılığı körükleyeceğini ifade etti. (CİHAN)

http://www.haber7.com/haber/20091007/Camilerde-Once-Vatanli-mahya-krizi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İstanbul'un kurtuluşunun yıldönümü kutlamaları çerçevesinde tarihi camilere asılan alışılmamış mahyalar dikkatleri çekti. 

Demokratik açılım çalışmalarının aralıksız sürdüğü dönemde asılan mahyalarda, ideolojik kavramların kullanılması 'garip' karşılandı. İstanbul Vakıflar Müdürlüğü'nün bilgisi dahilinde hazırlandığı öğrenilen mahyalar, önceki gün Sultanahmet, Eyüp ve Süleymaniye gibi selatin camilere asıldı. Süleymaniye'deki mahyada 'Ne Mutlu Türküm Diyene' ifadesi yer alıyor. Sultanahmet Camii'nde ise 'Ordumuza Şükran Borçluyuz' cümlesi kullanılmış. Eyüp'e asılan mahyada 'Önce Vatan' ibaresi dikkat çekiyor. Mahyalar, tek parti döneminde de (1923-1946) 'ideolojik' mesajlar vermek için kullanılmıştı. İşte tek parti döneminden bazı mahyalar: 'Müslümanlar Cumhuriyetperverdir', 'Var ol İnönü.'

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=900265&title=tarihî-camilere-ideolojik-mahyalar


Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

AYŞE ADLI, AKSİYON
Sayı: 769/ Tarih : 31-08-2009

Her Ramazan, minareler arasından gönlümüze ilâhi mesajlar veren mahyalar, ne badireler atlatmış! 'Para biriktir' yazılı bir mahya hayal edebilir misiniz bugün? Yahut, 'Var ol Başbakan' sözü ışıldasa bir kubbenin üstünde, neler olur?   

'Mahyalar içinde bir mahya vardır ki, ömrümce unutamam. İstanbul'un mütareke felâketi içinde bunaldığı bir Ramazan'dı. İstiklâl Savaşı, Anadolu ufkunda bir umut güneşi gibi kâh parlıyor, kâh sönüyordu. Bir gece, teravih namazından çıkanlar Bayezit Camii'nin minareleri arasında bir şaheser beyit gördüler. Yahya Kemal'in Âkifane beyti, karanlık gökte ışık ışık parlıyordu: Ta ki yükselsin ezanlarla müebbed nâmın / Gâlip et! Çünkü bu son ordusu İslâm'ın..."

Süheyl Ünver'in Halide Nusret Zorlutuna'dan naklettiği bu anı, mahyaların İstanbul semalarını süslediği günlerde çıktı karşımıza. Sadece o mu? Yahya Kemal'in de söyleyecekleri vardı, söz mahyadan açılmışken. 1921 yılında kaleme aldığı 'Kandiller Yanarken' başlıklı makalesinde 1919 Ramazan'ını şöyle anlatıyordu: "Bir gece Rumları tanıyan ve bizi seven bir ecnebî ile Moda'daydım. Karşıdan İstanbul, mahyalariyle, minârelerinin şerefelerindeki kandilleriyle görünüyordu. O ecnebî bu manzaraya baktı, baktı: 'Bu şehir Türktür ve Türk olmasa insâniyet güzelliğinden bir âlem kaybeder' dedi. 'Rumlar bir senedir bu şehri bize Yunanlı göstermek için ne çarelere baş vurmadılar, kendi evlerinden sonra Beyoğlu'nda Türk emlakini de maviye beyaza gark ettiler. Siz ses çıkarmadınız lâkin bu akşam ne sizin ne de hükümetinizin tertîbi olarak minâreler kendiliğinden öyle bir nümâyiş yaptılar ki bu şehrin milliyetini tamâmiyle gösterir."

Osmanlı; sözü sanatla söylemekte, işi estetikle yapmakta mahir. Bu sebeple cami, minare, ezan ve mahyayı ince bir zevk kadar Osmanlı'nın mührü olarak da okumak gerek. Göklerin yaramaz çocuklarını andıran yıldızlar, cami kubbeleri üzerinde oynaşırken iftar ve teravih hem daha bir güzelleşiyor, hem başka anlamlar kazanıyor. Şimdiye dek önemli kısmı Ord. Prof. Süheyl Ünver tarafından kaleme alınan bazı belgeler dışında ciddi bir katalog çalışması yok mahyalar hakkında. Önümüzdeki yıl 'İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti' projeleri kapsamında yayımlanacak bir kitap, bu eksiği büyük oranda kapatacak. Prof. Dr. İsmail Kara, Yusuf Çağlar ve Ömer Faruk Şerifoğlu'nun birlikte hazırladığı çalışma, esas olarak cami aydınlatmalarını konu ediniyor. Ki, bunlar arasında ana başlığı mahyaların oluşturduğunu söylemek abartı olmasa gerek.

Öncelikli amaçlarının, 'mevcut literatürü bir araya toplamak' olduğunu söyleyen İsmail Kara, satır aralarında mahyalar ve iki minare arasına yazılan yazıları nasıl yorumlamak gerektiğine dair önemli ipuçları da veriyor. Uzun süredir devam eden arşiv çalışmalarında bulabildikleri en eski fotoğraf ikinci meşrutiyet dönemine ait. Çeşitli rivayetler olmakla birlikte, mahyanın tarihi 16'ncı yüzyılın ikinci yarısına, İkinci Selim dönemine kadar gidiyor. İlk mahyaların ne zaman ve nasıl kurulduğuna dair bilgiyi yine Süheyl Ünver'den alıyoruz: "Eskiden camiler, içerden yatsı ve bazı günlerde sabah namazı için büyüklükleri nisbetinde mumlarla tenvir edilirdi. Ramazan ayının hususiyeti vardı. O zaman mabetlerimiz daha çok aydınlatılırdı. Türkün zevki bu ya, durur mu? Dışlarını, bilhassa minarelerini de aydınlatalım dediler. 16'ncı asırda bu dıştan aydınlık ananesi başlıyor. Önce bayram ve kandil gecelerinde yapılıyor, beğeniliyor. Artık bütün Ramazan gecelerinin revnaklı geçmesini mucib oluyor. 1721'de bu usul diğer bütün camilere teşmil ediliyor ve bu esas dâhilinde herkes bir yenilik ortaya koyuyor."

Önceleri iki minare arasına gerilen halatlara muhtelif şekiller resmederek başlıyor ustalar. Zamanla ustalıkları ölçüsünde teknikleri de ilerliyor. Öyle ki İstanbulluların teravih vaktini sabırsızlıkla beklediği, zeytinyağı ile yanan kandillerin ömrü ortalama 3 saat olduğu için cami cami dolaşıp "Acaba bu akşam mahyada ne var?" sorusuna cevap aradığı da rivayetler arasında. Kimi zaman Kızkulesi, kiminde bir kayık ya da vapur, köprü, iki minareli ve kubbeli bir cami, açık bir şemsiye, çorba kâsesi, çiçek hatta kuş selamlıyor onları. Yazılı mahyaların ilk ne zaman başladığı bilinmiyor. Merhaba, Merhaba Ya Şehr-i Ramazan, Gufran Ayı, Bismillah, Safa geldin, Elveda gibi kısa yazılarla başlıyor ilk örnekler. İsmail Kara, yazıya geçilmesiyle birlikte mahyaların sosyalleştiğine ve siyasallaştığına dikkat çekiyor. Mesajların içeriğinde göze çarpıyor muhteva değişikliği. Özellikle I. Dünya Savaşı, mütareke ve Millî Mücadele yıllarında 'Yetimleri koru, Şehitlere fatiha, Hilal-i ahmeri unutma, Para biriktir, Yerli malı kullan' gibi yardımlaşma ve savaş mağdurlarını gözetmeye dönük mesajlar, vurgular var. Kara'ya göre, bu mahyalar bize Türkiye'de siyasi merkez ve toplumun din meselesine nasıl baktığını gösteriyor. Eldeki başka bir fotoğraf 'Müslümanlar Cumhuriyetperverdir' yazan bir mahyaya ait. 'Atatürk', 'Var ol İnönü' yazılı mahyaların fotoğrafları da ulaşmış bugüne. "Cami, bütün İslam tarihi boyunca aynı zamanda siyasi bir kurum. Cuma namazları ve özellikle hutbe çok önemli siyasi unsurlardır." diyen Kara, laik bir rejim olma kararındaki Cumhuriyet'in mahyaları araç olarak kullanmasını 'siyasallaşma' olarak yorumlasa da bu realiteyi Cumhuriyetle başlatmıyor. "Abdülhamid döneminde, padişahın doğumu minarelere, camilerin aydınlatılmasına intikal ediyor. Siyasallaşma orada da var. Padişah, ramazanda seferden dönüyorsa 'Padişahım çok yaşa' yazıyor bir mahyada. Sonraki yıllarda Hırka-i Şerif'in ramazanın 15'inde ziyarete açılması ve padişahın da orada olması vesilesiyle daha sık kullanılıyor bu mahya." Cumhuriyet'le başlayan asıl farklılık mahyaların ramazan dışına taşması. 1950'lerden sonra kandil geceleri, fetih yıldönümleri, vakıf haftası, camiler haftası gibi vesilelerle mahya kurulmaya başlanıyor.

Yüzlerce yıllık mazisine rağmen bugün bile Türklere ve İstanbul'a has bir uygulama mahya. Prof. Dr. Kara, "Mahya Edirne ve Bursa gibi eski pay-i tahtlardaki istisnai uygulamalar dışında Anadolu'ya ve İslam ülkelerine neden yayılmadı?" sorusuna şu karşılığı veriyor: "Belki İstanbul'un topografyası ve camileri müsait olduğu için. Yüksek tepelere inşa edilmiş camilerin minarelerine kurulan mahya, geniş bir alandan görülebiliyor. Her şehir buna müsait değil. Ayrıca imkânla da alakalı. Mahya masraflarını cami vakıfları karşılıyor. Usta istihdam edeceksin, her mahyaya neredeyse 250 kandil lazım. Onlara dolduracak zeytinyağı alacaksın. Rize'deki bir cami bunu yapabilir mi?"

Mahya kurulması için camilerin en az iki minaresi olması gerekiyor. Osmanlı zamanında ise birden fazla minaresi olan cami sayısı sınırlı. Neden mi? Cevabı Süheyl Ünver veriyor: "Eskiden zengin olanlar rastgele cami yaptıramazlardı. Bütün inşaatta olduğu gibi bunda da bir kayıt ve şart vardı. Nitekim paşalar bir minareli ve zeminle beraber cami yapabilirlerdi. Diğer halk ve esnaf daha ufak camiler yaptırmışlardır. Bunda servetin nisbetinden ziyade va'zolunan kaidelere riayet mevzu bahstir." Mahyalarda ne yazacağı kadar hangi camilere mahya kurulacağı da sarayın iznine tâbi. Lâkin nadir de olsa başka sorunlar çıkmıyor değil. Rivayet ediliyor ki, selâtin camilerde mahya kurulmasına dair ferman çıktığı zaman Eyüp Camii'nin minareleri mahya kurulamayacak kadar kısa olduğundan yeniden iki şerefeli iki minare inşa ediliyor. Diğer bir rivayetin konusu ise Üsküdar'daki Mihrimah Camii. Önceleri tek minareli olan camiye, Üsküdar halkının "Yalnız İstanbul'da kuruluyor. Burada da mahya isteriz." niyazı üzerine bir minare daha ilave ediliyor. Fakat nedendir bilinmez günümüzde camilerin boyutları ve minare sayıları herhangi bir sınırlamaya muhatap olmasa da eski bir İstanbullu olan mahya hâlâ İstanbul'da ikamet etmeye devam ediyor.

İsmail Kara'ya göre, mahyalara estetik açıdan olduğu kadar halkın katılımı açısından da bakmak gerek. Sadece üstün bir zevke işaret etmiyor. Heyecanına ve zevkine hitap ederek halkı dinî atmosfere doğrudan dâhil ediyor. 1950'lere kadar zeytinyağıyla yanan kandiller kullanılarak hazırlanan mahyalar, o tarihlerde elektrikle yakılmaya başlanıyor. Tarihî camilerin kontrolü, saraydan Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne geçtikten sonra hangi selâtin caminin mahyasına ne yazılacağına onlar karar veriyor. Ancak bugün yaşanan en büyük garabet, tarihî camiler dışındaki camilere hangi şartlarda mahya asılacağını ve bu mahyalarda ne yazacağını düzenleyen bir mevzuatın olmayışı. Cami dernekleri kimi zaman eski günleri hayırla yâd etmeyi zorunlu kılan yazılara kendileri karar veriyor.

http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=24878
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İstanbul'daki 5 büyük camiye asılan ve içerikleriyle tartışma çıkaran mahyaların kaynağı aydınlandı. 

Mesajların içeriği müftülük ve vakıflar bölge müdürlüğü üzerinden tartışılırken; mesajlar ve asılacağı camileri tek tek İstanbul Valiliği'nin emirle belirlediği ortaya çıktı. Valilik, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü'ne 28.8.09 tarih; 490 sayılı faks emriyle mahyalarla ilgili talimat verdi. Valiliğin tartışmalı mesajları "asın emri" gönderdiği Ağustos'un son haftası, Genelkurmay Başkanlığı tartışmalı "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye" mesajını kamuoyuna açıklamıştı. Mahyaların kamuoyunda tepki çekmesinden sonra yapılan açıklamada; her yıl toplanan Kutlama Komitesi'nin kararları doğrultusunda sözkonusu mahyaların yakıldığı belirtildi. Ancak Kutlama Komitesi 1 Eylül'de toplandı. Valiliğin tartışmalı içerikli mahyalarla ilgili gönderdiği emir yazısının tarihi ise 28 Ağustos. İstanbul Valiliği'nin Kutlama Komitesi toplanmadan, iki gün önce komiteyi by-pass anlamına gelen emir göndermesi dikkat çekti.

CAMİ AVLUSUNA BIRAKILMIŞ GİBİ

Star'ın sorularını yanıtlayan yetkililer, 1 Eylül'deki Kutlama Komisyonu toplantısında, mahya yakılması konusunda prensip kararı alındığını, ancak içerik konuşulmadığını belirtti. Yetkililer içerik konusunda topu birbirine atarken, mahyalara cami avlusuna bırakılan çocuklar gibi kimse sahip çıkmak istemedi. Ancak yazışmalarda içerik konusundaki emrin çıkış noktası olarak Valilik görülüyor. Valilik, emrin altında imzası bulunan Vali Yardımcısı'nın ismini açıklamaktan kaçındı. (Star)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=902806&title=korsan-mahyalarin-sirri-cozuldu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Genelkurmay'ın, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın kuruluş yıldönümü münasebetiyle hazırladığı afişlerde, 'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' sloganını değiştirdiği görüldü. TSK'nın yeni tercihi: 'Güçlü Türkiye, güçlü ordu'

Genelkurmay Başkanlığı, geçtiğimiz yıl 30 Ağustos Zafer Haftası ile 19 Eylül Gaziler Günü münasebetiyle hazırladığı afişlerde 'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' sloganını tercih etmişti. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, geçtiğimiz yıl Zafer Haftası mesajında da söz konusu sloganı kullanmıştı. Başbuğ, "Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri olan laiklik, demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yürekten bağlılığı, üstün disiplin anlayışı, köklü gelenekleri, itidalli ve kararlı yaklaşımı, hepsinden önemlisi Türk milletinden aldığı güçle dün olduğu gibi bugün de ve yarın da üstlendiği her görevi başarıyla yerine getirmeye devam edecektir. Şüphesiz ki; güçlü ordu, güçlü Türkiye'dir." ifadelerini kullanmıştı.

Söz konusu afişler ve Genelkurmay Başkanı'nın ifadeleri siyasilerin ve akademisyenlerin tepkisine sebep olmuştu. Güçlü Türkiye'nin varlığının 'güçlü ordu' şartına bağlanamayacağını ifade eden aydınlar, Türkiye'nin güçlü olması durumunda ordunun da güçlü olabileceğini aktarmış ve önceliğin orduya değil, güçlü Türkiye'ye verilmesi gerektiğini söylemişti. Genelkurmay Başkanlığı, kamuoyunu uzun süre meşgul eden eleştiriler üzerine bu yıl yeni bir düzenlemeye gitti. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın 2219'uncu kuruluş yılı için hazırlanan afişlerde 'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' yerine, 'Güçlü Türkiye, güçlü ordu' sloganı kullanılması dikkat çekti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1000312&title=tsk-afisteki-o-slogani-degistirdi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.