Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

10 Kasım 2024, 22:18:58

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,884
  • Toplam Konu: 4,418
  • Online today: 112
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 62
Total: 62

İHH'nın organize ettiği Gazze'ye yardım gemilerine İsrail'den vahşi saldırı!

Başlatan Avukat, 29 Mayıs 2010, 14:55:54

« önceki - sonraki »

Avukat

Ünlü İsrailli eylemci Tali Fahima, Mavi Marmara gemisinde bulunan Şeyh Read Salah'la görüştükten sonra İslamiyet'i seçtiğini ilan etti. Yardım gemisinde olan İngiliz vatandaşı Peter Venner de, yaşanan katliamdan sonra Müslüman oldu. Bu acımasız dünyada zulme ve adaletsizliğe karşı neredeyse tek itiraz İslamiyet'ten geldiği için dünyanın her tarafında mazlumlar bu dini seçiyor.

İHH'nın Gazze ambargosunu delme girişimi Türkiye'de ise bazılarını "Ben İslamiyet'ten çıkıyorum" deme noktasına getirdi. Bazıları İslami kimliği olan bir kuruluşun böylesine büyük bir organizasyonu gerçekleştirmesini neredeyse suç sayıyorlar, İsrail'in 9 gönüllüyü şehit etmesinden onlara göre İHH sorumlu. Öne sürdükleri gerekçeler şunlar: "Tekbirler, namazlar, kelime-i tevhid yazılı bayraklar... Bunların maksadı yardım değil, propaganda, bunlar Hamas'ı aklıyor." Sorumlu bir Müslüman alime yaraşır biçimde olayı değerlendiren Hayrettin Karaman Hoca yazısında "Hamas'ın topraklarını savunan ve seçimle başa gelen meşru bir örgüt olduğunu" belirttikten sonra, bu gülünç gerekçeleri öne sürenlerin asıl maksatlarının "İslamiyet'e muhalefet" olduğunu söylüyor. (Yeni Şafak, 10 Haziran 2010)

"İslamiyet'e muhalefet" saikiyle hareket edenler olduğu gibi, İsrail'in AK Parti'yi devirmek için geliştirdiği plan çerçevesinde hareket edenler de var. Bunlar basılan düğmeye göre faaliyete geçmiş bulunuyorlar. 1948'den, ama özellikle 6 gün savaşından beri "içimizde İsrailliler" var. Anlaşılan yeni plana göre önce İHH'yı "terörist veya terörizmle ilişkili örgüt" ilan ettirmek, sonra işin içine AK Parti'yi katmak istiyorlar. Nitekim Avrupa'daki ulusal Yahudi kuruluşları üst örgütü Avrupa Yahudi Kongresi (AYK), İHH'nın terör örgütleri listesine dahil edilmesini ve mal varlıklarına el konulmasını AB'den resmen istemiş bulunuyor. 18 yıldır sayısız ülkede hayır faaliyetleri yürüten İHH, Yahudi Örgütü başkanı Moshe Kantor'a göre "terörist Hamas'ın yan kuruluşu."

İHH bir "örgüt" değil, şemsiye kuruluş. Bu hayır şemsiyesinin altında onlarca İslami kuruluş, vakıf, organizasyon ve cemaatin katkıları var. İslami bir kimliğe sahip olduğu ortada. Zaten yüksek miktarlarda ve sürekliliği olan hayır ve yardım faaliyetlerini dünyada genellikle dindarlar yapar. Bunu da dinlerinden aldıkları referanslarla ve Allah'tan sevap umarak yaparlar.

"İçimizdeki İsrailliler"in başlattığı "İslami yardım-insani yardım" polemiğinin bir değeri yoktur. İslami yardım, tabiatı ve mahiyeti gereği insani yardımdır. Bir Müslüman tabii ki öncelikle ihtiyaç ve zaruret içindeki din kardeşinin yardımına koşar. Hz. Peygamber (sas), "Müslümanlar yekvücut gibidirler. Bir yerine diken batsa bütün vücut acısını hisseder." buyurur. Müslüman, dinî vecibesi gereği Müslümanların derdiyle dertlenir, acılarına katılır. Müslüman, yerine göre gayrimüslime de yardım eder, imdadına yetişir. Mazlumder'in kuruluş sloganı şudur: "Mazluma dini sorulmaz." Nitekim İHH birçok ülkede -Katrina kasırgası faciasında ABD'de bile- gayrimüslimlere yardım ulaştırmaktadır.

İHH gönüllüleri öylesine alicenap Müslümanlar ki, kardeşlerini şehit eden İsrailli katil-komandonun yarasını tedavi etmişlerdir. Uluslararası sularda insan öldüren haydut devlet -"İsrail bu, yapar" diye- tolere ediliyor da onları öldürmeye gelenleri koruyup yaralarını tedavi eden İHH gönüllüleri "suçlu" oluyor, öyle mi? Suç aletleri pet şişeler mi olacak?

İHH veya başka İslami kuruluşların ne İslami kimliklerini gizlemeye ne başkalarının mutlak manada katkılarına ve yardımlarına ihtiyaçları var. Kimsenin şehitliği sorgulama haddi değildir. Kim hangi inançta ise, istediği yere gider yardım ulaştırır. Herkes kendi şakilesine göre hareket eder. Kaldı ki yardım gemisine katılanların da İHH'nın İslami kimliğinden rahatsız olduklarını duymadım.

İHH'nın hedef tahtasına yerleştirilmesi İsrail'in içimizdeki İsraillilerle eşgüdüm halinde başlattığı kampanyanın bir parçasıdır. Amaç, önce İHH, sonra AK Parti'yi bertaraf etmektir.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=995075

kilimanjaro

Kanlı gemi baskını sonrasında Gazze ablukasını kaldırması için artan baskılar İsrail yönetimine ablukanın kaldırılması konusunda ilk adımı arttırdı. Tel Aviv'in ambargonun hafifletilmesine yönelik açıkladığı yol haritasına göre, silah dışındaki ürünlerin bölgeye girişine izin verilecek. Böylece Gazze saldırısında yıkılan yapılar 3 yıl sonra yeniden inşa edilebilecek.

İsrail'in Mavi Marmara baskınında 9 sivili katletmesinin ardından 3 yıldır uyguladığı Gazze ablukasını kaldırması yönündeki baskılar sonuç verdi. Geçtiğimiz hafta Gazze'ye uyguladığı ablukayı hafifletme kararı alan İsrail, dün akşam da bu konuda izlenecek prosedürleri açıkladı. Başbakanlık Ofisi'nden yapılan açıklamaya göre, silah yapımında kullanılabilecek materyaller dışındaki tüm malların Gazze'ye girişine izin verilecek ve bunun için de yasaklı materyallerin listesi yayımlanacak.

Başbakanlık, dünkü 'Güvenlik Kabinesi' toplantısının ardından yaptığı açıklamada, silah ve savaş malzemelerinin yanı sıra çift kullanımlı "sivil ve askeri" maddeleri kapsayan sınırlı bir yasaklar listesi yayımlanacağını ve bunun dışındaki tüm maddelerin Gazze'ye girişine izin verileceğini duyurdu. Filistin Yönetimi'nin yetkisi altındaki okul, sağlık tesisleri, su arıtma ve benzeri onaylanmış projeler için uluslararası gözetim altında, çifte amaçlı kullanıma imkan veren inşaat malzemelerinin Gazze'ye girişi mümkün olacak. Açıklamaya göre, geçiş kapılarında, ekonomik faaliyetlerin artırılarak, daha büyük boyutta mal girişine imkan sağlanması amacıyla kapasite önemli ölçüde artırılacak; bu geçiş noktaları gereksinime cevap veremez hale geldiğinde ve tüm güvenlik endişeleri giderildiğinde ise yeni geçiş noktaları tesis edilecek.

İsrail'in uluslararası yardım kuruluşlarının görevlilerin geçişiyle ilgili politikasının da basitleştirileceği belirtilen açıklamada, Gazze'ye gönderilmek üzere Aşdod limanına gelen malların ulaşımı kolaylaştırılacak. İsrail'in, aralarında Mavi Marmara'nın da bulunduğu Gazze yardım gemilerine 31 Mayıs'ta düzenlediği operasyonda 9 Türk hayatını kaybetmişti. Uluslararası kamuoyunun da şiddetli tepkisini çeken operasyondan sonra İsrail, uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulması baskıları altında kalmıştı. Baskının ardından dikkatler abluka altındaki Gazze'ye çevrilmiş, uluslararası kamuoyu İsrail'e ablukayı kaldırması için çağrıda bulunmuştu. Gazze'ye yönelik İsrail açılımı da bu uluslararası baskıları hafifletme girişimi olarak değerlendirilmişti. İsrail'in attığı adımlardan büyük bir memnuniyet duyan ABD, Netanyahu'nun Washington'da Başkan Barack Obama'yla ileri adımları görüşeceğini duyurdu. Öte yandan gemi baskınıyla büyük bir imaj kaybına uğrayan İsrail'de yoğun eleştiriler alan aşırı sağcı hükümetin revizyona gitmesi gündemde. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Livni liderliğindeki Kadima Partisi'yle yeni bir ulusal cephe hükümeti kurulmasını istedi.

İsrail komandoları direniş beklememiş

Mavi Marmara baskınını soruşturan İsrail ordusu, askerlerin gemideki yardım gönüllülerinden herhangi bir direniş beklemediği için 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların meydana geldiğini öne sürdü. İsrail Radyosu'nun haberine göre konuyu araştıran Deniz Komando Birliği, askerlerin direnişe karşı verdiği cevabın da uygun olduğunu iddia etti. Raporda komandoların operasyona yetersiz hazırlandıkları ve ellerinde yeterli bir istihbarat bilgisi bulunmadığı da vurgulanıyor. Beklemedikleri bir direnişle karşılaşan komandoların şartlara göre uygun bir karşılık verdikleri de öne sürülen raporda 'Gemiyle temas güvertede bulunanların tazyikli su ve göz yaşartıcı bombalarla uzaklaştırılmasından sonra sağlanmalıydı.' deniyor. Ancak direniş beklenmediği için bu prosedürlerin izlenmediği belirtiliyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=997848&title=uluslararasi-baskilar-sonuc-verdi-israil-ablukayi-hafifletecek
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail, 31 Mayıs'ta kanlı bir baskın sonucu el koyduğu gemileri ön koşulsuz olarak iade etme kararı aldı. Mavi Marmara da serbest bırakılıyor. İsrail ordusunun kararı Savunma Bakanlığı aracılığı ile Türk yetkililere iletildi.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye seyahat yasağını kaldıran İsrail, gemilerle ilgili de adım attı. İsrail, 9 Türk'ün öldürüldüğü "Mavi Marmara"nın da aralarında bulunduğu üç gemiyi bırakma kararı aldı.

İsrail Savunma Bakanlığı, 31 Mayıs'ta kanlı bir baskın ile el koyduğu Türk gemilerini ön koşulsuz iade etmeye kara verdi.

İsrai ordusunun kararı Savunma Bakanlığı aracılığı ile Türk yetkililere duyuruldu. İsrail ordusu bir kaç gün içinde resmi bir açıklama yapacak. İsraillli yetkililer kararın zarar gören Türkiye- İsrail ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacağını düşünerek aldı.

İsrail ordusu, Gazze'ye yardım götüren gemilere 31 Mayıs'ta operasyon düzenlemişti. "Mavi Marmara" gemisine gece yapılan baskında 9 Türk hayatını kaybetmişti.

Bu kanlı baskından sonra gemilerde bulunanlar ülkelerine gönderilmişti. Ancak İsrail, gemilere el koymuştu.

Türkiye nota vererek gemilerin bırakılmasını istemişti. Ancak İsrail, gemilerde yük bulunduğunu gerekçe göstererek buna itiraz etmişti.

İsrail'de kısa bir süre önce Hayfa Belediye Başkanı, "Mavi Marmara" gemisinin yüzer otel yapılmasını önermişti.

http://www.haber7.com/haber/20100723/Israil-gemileri-iade-etme-karari-aldi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İsrail'in uluslararası sularda seyreden insani yardım konvoyuna 31 Mayısta düzenlediği saldırı ile ilgili BM Genel Sekreteri tarafından uluslararası bir kurul oluşturulmasıyla ilgili karar Türkiye'yi memnun etti.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili kurulan BM soruşturma komisyonunun, uluslararası hukukun üstünlüğünü teyit edeceğini söyledi.

Davutoğlu, İsrail'in, Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili BM soruşturmasında işbirliği yapmayı kabul etmesi kararıyla ilgili olarak A.A muhabirine yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun'a, yoğun çabaları ve çalışmaları için teşekkür ettiğini söyledi.

Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklamasında, Türkiye'nin talepleri ve 15 Güvenlik Konseyi üyesinin mutabakatı doğrultusunda bazı hususların dile getirildiğini belirtti.

Bu hususlar arasında, tarafsız ve objektif bir uluslararası komisyon oluşturulmasının da yer aldığını kaydeden Davutoğlu, bu konuda iki kanalda ilerleme sağlandığını, birincisinin BM Cenevre İnsan Hakları Komisyonu'nun oluşturduğu komite olduğunu ifade etti.

Bakan Davutoğlu, ikinci komisyonun da BM Genel Sekreteri tarafından oluşturulduğunu ve İsrail tarafının da buna onay verdiğini, bu kurulun oluşturulmasının çok büyük bir önem taşıdığını kaydetti.

-"BU KONU İKİLİ BİR KONU OLMANIN ÖTESİNDE ÖNEM TAŞIYOR"

Olayda uluslararası hukuk ihlalinin söz konusu olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bu konu, Türkiye ile İsrail arasında ikili bir konu olmanın çok ötesinde önem taşıyor. Açık bir uluslararası hukuk ihlali söz konusu... Bu hukuk ihlalinin uluslararası toplum tarafından da soruşturulması gerekir. 8 Türk vatandaşı, 1 Türk ve ABD vatandaşının uluslararası sularda bir saldırı sonucu öldürülmüş olmaları, mutlaka uluslararası toplumca hesabı sorulması gereken bir durumdu".

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in, Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili kurulan komisyonu kabul etme kararının, "her ülkenin, uluslararası hukuka hesap verebilir durumda olduğunu ortaya koyduğu" anlamına geldiğini söyledi.

Davutoğlu, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

"Bugün, uluslararası vicdanı temsil eden Birleşmiş Milletler adına BM Genel Sekreteri çok önemli bir adım atmıştır. Bu komisyon, uluslararası hukukun üstünlüğünü teyit edecektir, aynı şekilde BM üyesi her ülkenin eylemleri, attığı adımlar dolayısıyla hesap verebilir durumda olduğunu ortaya koymuştur."

"Komisyonun, objektif, süratli ve kapsamlı bir çalışma yapacağından eminiz, BM Genel Sekreterine güvenimiz tamdır" diyen Davutoğlu, uluslararası hukukun üstünlüğünü temsil etme anlamında çok önemli bir adım atıldığını yineledi.

-KOMİSYONUN ÖN RAPORU 15 EYLÜLDE ÇIKACAK-

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kurulun ilk toplantısının 10 Ağustosta yapılmasının beklendiğini, ön raporunu ise 15 Eylülde sunacağını, bunların Türkiye'nin talepleri doğrultusundaki tarihler olduğunu bildirdi.

Davutoğlu, bu çalışmaların bölgedeki barış çabalarına katkıda bulunmasını umduklarını belirterek, bu konudaki diplomatik çabaların bundan sonra da devam edeceğini söyledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili kurulan BM komisyonuna Türkiye'den katılacak kişinin, "tecrübeli bir diplomat olacağını" bildirdi.

Davutoğlu, A.A'ya yaptığı açıklamada, komisyona katılacak kişiyi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile istişare ettiklerini ve bir adaylarının olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'nin adayı tecrübeli bir diplomatımız olacak. Bunu BM Genel Sekreteri, birkaç gün içinde duyuracak" dedi.

-İSRAİL'İN İLK KEZ SORUŞTURMA KOMİSYONUNU KABUL ETMESİ-

İsrail'in uluslararası soruşturma komisyonunu ilk kez kabul etmesiyle ilgili de değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "İsrail de bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak, yaptığı eylemler dolayısıyla uluslararası toplum nezdinde sorumluluk sahibi bir ülkedir. Dolayısıyla bunun bir olağanüstülük olarak görülmemesi gerekir" diye konuştu.

Davutoğlu, "Dolayısıyla bu bir ilktir, ama olması gereken bir ilktir" dedi.

Soruşturmanın "istendiği gibi sonuçlanmaması" durumunda nasıl gelişmeler olabileceği yönündeki soru üzerine, Davutoğlu şunları kaydetti:

"Olumsuz senaryolar üzerine fikir yürütmemek lazım. Bugün oluşturulan komisyon, sağlıklı sonuçlara ulaşacaktır. BM kurumu ve sistemi bu anlamda da birçok tecrübeden geçmiştir, buna güvenmek gerekir. Olayın oluş seyri ve olduğu alan gözönüne alındığında, bir hukuk ihlali olduğu açıktır."

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, çalışmaların bir an önce tamamlanmasını beklediklerini ve bu konuda BM Genel Sekreterine güvenlerinin tam olduğunu ifade etti.

BAKANLIK DEĞERLENDİRMESİ

İsrail'in uluslararası sularda seyreden insani yardım konvoyuna 31 Mayısta düzenlediği saldırı konusunda, BM Genel Sekreteri tarafından uluslararası bir kurul oluşturulması konusunda bir açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı, bu gelişmenin memnuniyetle karşılandığını belirterek, Türkiye'nin çalışmalara gereken tüm katkıyı vereceğini bildirdi.

Açıklamada, "Genel Sekreter Ban Ki-moon'un, İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırıya ilişkin kapsamlı bir soruşturma yapılabilmesini teminen BM Güvenlik Konseyi'nin 1 Haziran 2010 tarihli Başkanlık Açıklaması uyarınca, uluslararası bir Kurul kurmuş olmasının memnuniyet verici olduğu'' belirtildi.

Açıklamada, ''Bu çalışmaların etkin bir şekilde yürütülmesi bakımından Genel Sekreter'e güvenimiz tamdır ve ülkemizin gereken katkılarda bulunacağı da tabiidir'' denildi.

''Genel Sekreter'in bir süredir bu doğrultuda sarf etmiş olduğu yoğun çaba ve sergilediği kararlı tutumu takdirle karşılıyoruz. Bugün kurulduğu açıklanan Soruşturma Paneli'ni bu bağlamda doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz'' denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

''Yürütülecek soruşturmanın BMGK Başkanlık Açıklaması'nın lafzı ve ruhuyla bağdaşır şekilde, uluslararası standartlara uygun, süratli, tarafsız, muteber ve şeffaf bir nitelik taşıması zaruridir. Kurul'un çalışmalarının etkin bir şekilde yürütüleceğine ve tüm üyelerinin üzerlerine düşen tarafsızlık ve sorumlulukla hareket edeceklerine inanıyoruz. Soruşturmanın varacağı sonuçların bölgenin ihtiyaç duyduğu huzur ve barış kadar, uluslararası hukuka saygının yerleşmesine ve benzer ihlallerin tekrarının önlenmesine önemli katkılarda bulunacağını temenni ediyoruz.''

Açıklamada ayrıca, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin 2 Haziran 2010 günü almış olduğu karar uyarınca oluşturulan Veri Toplama Misyonu'nun faaliyetlerinin de, Genel Sekreter tarafından başlatılan bu çalışmalara tamamlayıcı bir işlevi olması beklendiği ifade edildi.

Açıklamada, ''Bölgesinde herkes için istikrar, barış ve güvenliğin tesisini hedefleyen Türkiye, her zaman olduğu üzere, bundan böyle de bu yöndeki çabalarını aynı kararlılıkla sürdürecektir. Temennimiz tüm ülkelerin de bu anlayışla hareket etmeleridir'' denildi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100802/Disislerinden-Israile-sorusturma-karari-yorumu.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

BM uzmanları, İsrail'in, Gazze Şeridi'ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında "uluslararası insan hakları yasası" da dahil uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirdi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, BM İnsan Hakları Konseyi'nin, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırıyla ilgili raporunda "taraflı, siyasi ve aşırıcı yaklaşım sergilediğini" öne sürdü.

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Andy David, Konseyin soruşturmadan önce de İsrail'i suçladığını hatırlatarak, "soruşturmadan sonra da İsrail'i kınamasının sürpriz olmadığını" söyledi.

Bakanlık açıklamasında, "İsrail'in, uluslararası hukuku dikkatle gözeten ve gerektiğinde kendisiyle ilgili soruşturma yapabilen demokratik ve yasalara uyan bir ülke" olduğu savunularak, İsrail'in her zaman bu şekilde hareket ettiği, Gazze'ye düzenlenen Kurşun Dökme operasyonundan sonra da soruşturmaların bu şekilde yürütüldüğü ifade edildi.

47 üyeli BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in 31 Mayısta Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskından sonra İsrail'i kınayan bir kararı kabul etmişti.

İsrail, Konseyin oluşturduğu heyetle işbirliğini reddetmiş, bunun yerine Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Geoffrey Palmer'ın başkanlık ettiği bir başka BM heyetiyle çalışmayı kabul etmişti. Kolombiya'nın eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe'nin de bulunduğu heyet, henüz raporunu açıklamadı.

HAMAS

Bu arada, Gazze'nin kontrolünü elinde tutan Hamas'ın sözcüsü Fevzi Barhum, raporun, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin, sadece Filistin halkının değil, aynı zamanda Filistin halkına dayanışmasını göstermek için gelen masum insanların da haklarını ihlal ettiğini vurguladığını belirtti.

Barhum, artık raporun uygulamaya konulması ve işgalci komutanların işledikleri suçlar için yargılanmalarını sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğini ifade etti.

İsrail'in baskınında 9 Türk hayatını kaybetmiş, İsrail, askerlerinin kendilerini savunduğunu iddia etmişti.

BM İnsan Hakları Konseyi'nin oluşturduğu 3 kişilik uzman heyeti, İsrail'in Mavi Marmara'ya saldırısı sırasında ve sonrasında uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirmişti.

Heyet, İsrail'in, insani krizin yaşandığı bir dönemde Gazze'ye uyguladığı deniz ablukasının da yasa dışı olduğunu belirtmişti.

Eski savaş suçları savcısı Desmond de Silva, Trinidadlı yargıç Karl T. Hudson-Phillips ve Malezyalı kadın hakları savunucusu Mary Şanti Dairiam'ın oluşturduğu heyetin, Konseye raporunu Pazartesi günü sunması bekleniyor.

http://www.haber7.com/haber/20100923/BMden-Israili-zora-sokacak-sok-rapor.php

kilimanjaro

BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in mayıs sonunda Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisinin de içinde bulunduğu filoya yaptığı baskınla ilgili soruşturma raporunu onaylayan bir tasarıyı kabul etti.

İslam Konferansı Teşkilatı'ndaki (İKT) 57 üye ülke adına Pakistan tarafından sunulan karar tasarısı, 1'e karşı (ABD'ninki) 30 oyla kabul edildi. 15 üye çekimser oy kullandı.

İKT, sunduğu karar tasarısında, İsrail'in soruşturmada işbirliği yapmamasından derin üzüntü duyulduğunu belirterek, BM İnsan Hakları Konseyi'nden raporu onaylamasını istedi ve BM Genel Kurulu'na, raporu değerlendirmesi tavsiyesinde bulundu.

BM İnsan Hakları Konseyi'nin oluşturduğu 3 kişilik uzman heyeti, raporunda, İsrail'e taammüden adam öldürme, işkence, insanlık dışı muamele, bilinçli şekilde büyük acı ve ciddi yaralanmaya neden olmak suçlarından dava açılması için kanıtlar bulunduğu sonucuna varmıştı.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100929/BM-Mavi-Marmara-raporunu-onayladi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere baskın düzenleyerek 9 Türk'ün ölümüne neden olduğu soruşturma raporunu onaylayan tasarıyı kabul etti.

İslam Konferansı Teşkilatı'na üye 57 ülke adına Pakistan tarafından sunulan karar tasarısı 30 oyla kabul edilirken, 15 üye çekimser kaldı. Tasarıya sadece ABD'nin hayır oyu kullanması dikkat çekti. 65. BM Genel Kurul toplantıları çerçevesinde bulunduğu Boston'da konuyu değerlendiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD'nin rapora 'hayır' oyu vermesine tepki gösterdi. ABD'nin tavrı için "derin bir sukut-ı hayal yaşadığını" ifade eden Davutoğlu, "Dost ve müttefik ülkelerin, insan hakları konusunda gösterdikleri duyarlılıkları burada da göstermelerini beklerdik." dedi. ABD'yi raporu göz ardı etmekle suçlayan Bakan Davutoğlu, "Ümit ederiz ki önümüzdeki dönemde duyarlılıklarını gösterirler. Bu yalnızca Türkiye'nin meselesi değil, insanlık ve vicdanının meselesidir." dedi. Rapora çekimser kalan AB ülkelerini de eleştiren Bakan Davutoğlu, üye ülkeleri Avrupa insan hakları ilkelerinin ayakta kalması adına tutumlarını gözden geçirmeye davet etti. Olayın sadece Türkiye ile İsrail arasında olmadığını, İsrail ile uluslararası toplum arasında gerçekleşen bir insan hakları ihlali olduğunu kaydeden Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin tüm gerçeklerin ortaya çıkması için araştırma komisyonu kurulmasını istediğine dikkat çekti. Rapora 'evet' oyu veren ülkelere teşekkür eden Davutoğlu, bu ülkelerin dost oldukları Türkiye'ye değil, insan hakları ve uluslararası hukuka oy verdiklerini söyledi.

İKT'nin sunduğu karar tasarısında BM İnsan Hakları Konseyi'nden raporu onaylamasını isterken, BM Genel Kurulu'na da raporun değerlendirilmesini tavsiye ediyor. Konseyin hazırladığı soruşturma raporunda İsrail taammüden adam öldürme, işkence, insanlık dışı muamele, bilinçli şekilde büyük acı ve ciddi yaralanmaya neden olmakla suçlanmıştı.

YENİ KÜRESEL DÜZENE İHTİYAÇ VAR

Öte yandan Boston'daki Harvard Üniversitesi'nde konferans veren Bakan Davutoğlu, "yeni bir küresel siyasi, ekonomik ve kültürel düzene ihtiyaç olduğunu" söyledi. Soğuk Savaş'ın ardından dünyanın pek çok yerinde donmuş ihtilafların yeniden ortaya çıktığını ifade eden Davutoğlu, sorunların çözümü için "kapsayıcı, şeffaf ve adil bir düzen" gerektiğini belirtirken bu kapsamda BM'nin de reforme edilmesi gerektiğini vurguladı. Komşularla "sıfır sorun"dan bahsettiğinde "ütopik düşünmekle eleştirildiğini" de ifade eden Bakan, eskiden etrafının düşmanlarla çevrili olduğu düşünülen Türkiye'nin şimdi komşularıyla "mükemmel" ilişkilerinin bulunduğunu belirtti. Tek istisnanın Ermenistan olduğunu hatırlatan Davutoğlu, geçen yıl imzalanan protokol sürecini tamamlayacaklarını kaydetti. Türk tarafının tarihi paylaşmaya ve tartışmaya hazır olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Ama kapılar kapanmasın. Suçlamak yerine dinlemek gerek." dedi.

SEZAİ KALAYCI BOSTON
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1033938&title=davutoglundanhayir-oyu-veren-abdye-tepki-sukuti-hayal-icindeyim
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Aslı Aydıntaşbaş'ın haberi.

Rota değişikliğine rağmen İsrail vurmuş

Nefes kesen diplomasi trafiği sonunda Mavi Marmara'nın rotasını Gazze yerine Mısır'ın El-Ariş limanına kırmasına karar verildi. Sadece Ankara değil, ABD, İsrail ve Mısır El-Ariş Formülü'nden haberdardı. Son dakikada olaylar kontrolden çıktı.

Mavi Marmara baskınından 5 ay sonra Milliyet'in ulaştığı bilgiler, baskın öncesi Ankara-Tel Aviv-Washington hattında nefes kesen diplomasi trafiğinde geminin rotasını Gazze değil Mısır'ın El-Ariş limanına kırmasının netleştiğini gözler önüne seriyor.
"El Ariş Formülü" sadece Ankara değil, ABD, İsrail ve Mısır tarafından da en üst düzeyde biliniyordu.
5 ay sonra Milliyet tarafından ortaya çıkarılan bu gerçek, İsrail komandolarının yaptığı ve 9 Tük'ün ölümüne neden olan kanlı baskının, geminin Mısır'a gideceği bilindiği halde gerçekleştiği anlamını taşıyor. Bu da İsrail hükümeti açısından yepyeni hukuki sonuçlar doğurabilecek bir durum.

Son andaki değişiklik
Bu zamana kadar bilinmeyen gerçek şu ki, Gazze'ye insani yardım amacıyla yola çıkan filo, siyasi çabalar ve krizi önlemeye yönelik diplomatik temaslar sayesinde son dakikada rotasını Mısır'a kırmıştı.
Ankara'nın İsrail'e de bildirdiği formüle göre, İsrail'in gemiye "Geçemezsiniz" yolundaki uyarısı ya da hücum botlarıyla hafif bir müdahalesi sonrasında Mavi Marmara filosundaki 6 gemi, Mısır donanmasının nezaretinde teker teker El-Ariş limanına gidecekti.
İşin ilginç yanı, bu formül son dakikada değil, tam 3 gün önceden İsrail'e bildirilmişti. "El-Ariş müjdesi" Ankara tarafından baskından 3 gün önce 28 Mayıs Cuma sabahı Washington'a bildirilmiş, birkaç saat sonra İsrail hükümeti de bu haberi alıp doğrudan Ankara'yla temasa geçerek konfirme etmişti.

Bülent Yıldırım doğruladı
Geminin organizatörü konumundaki İHH başkanı Bülent Yıldırım da ilk kez bu gerçeği Milliyet'e doğrulayarak "El-Ariş'e gidecektik. Durum onu gösteriyordu. Verdiğimiz koordinatlar Mısır karasularıydı. Gidiş yönümüzü herkes biliyordu" dedi.
Böylece 9 Türk'ün ölümü ve Türk-İsrail ilişkisinin tamamen kesilmesine neden olan baskının, aslında diplomasi masasında tatlıya bağlandığı, İsrail'in buna karşın yine de olağanüstü sert bir müdahalede bulunmayı seçtiği ortaya çıktı.
Milliyet'in Türk ve batılı kaynaklarla görüşmeler ve BM İnsan hakları Konseyi raporundaki bilgiler ışığında ortaya çıkardığı Mavi Marmara gerçeği:
Filoyla ilgili diplomasi, İHH Gazze misyonunu açıkladıktan hemen sonra başlamış, İsrail rahatsızlığını Şubat'tan itibaren çeşitli defalarda doğrudan Ankara'ya bildirmiş, Mayıs ortasında geminin Gazze'ye geçmesini engelleyeceğini resmen iletmişti. BM İnsan Hakları Komisyonu raporuna göre İsrail Genelkurmay'ı nisanda resmen filonun durdurulması için eylem planı hazırlanması talimatı vermiş, 13 Mayıs'da İsrail Genelkurmayı operasyon planlarını onaylamıştı.
Bu arada Türkiye'de ise hükümet ve Dışişleri Bakanlığı nisan ayında İHH ile temasa geçerek bu misyonun yapılmaması çağrısında bulundu. Ancak fazla yüksek perdeden yapılmayan bu çağrı, İHH tarafından reddedildi. İHH'nin kararlı tutumu karşısında hükümet ve güvenlik birimleri, İHH'nin üst düzey yetkililerine karşılaştıkları riskler konusunda gemi hareket etmeden brifing verdi.
İsrail'in operasyon kararından haberdar olan Ankara, mayıs ayı boyunca İsrail'le resmi kanalları açık tutarken İHH'ye yönelik telkinlerini de artırdı. Mavi Marmara'nın İstanbul'dan ayrıldığı 22 Mayıs'tan Antalya'ya vardığı 28 Mayıs arasındaki 6 günlük zaman diliminde, Gazze diye yola çıkan geminin aslında El-Ariş'e gitmesi kesinleşti.
Senaryoya göre Gazze'ye doğru yola çıkan gemi, İsrail'in uyarı ya da engellemesiyle karşı karşıya kaldığı noktada direnmeyecek, ambargoyu zorlamayacak, rotasını El-Ariş'e çevirecekti.

Ömer Süleyman onayladıMavi Marmara trajedisinin en kritik yönü, El-Ariş senaryosunun sadece Ankara ve İHH değil, söz konusu tüm taraflarca açıkça biliniyor olması.
Gemi hareket ettikten sonra yükselen diplomatik tansiyon karşısında MİT devreye girerek Mısır gizli servisi başkanı General Ömer Süleyman'ı Mavi Marmara filosunun El-Ariş'e demirlemesi konusunda ikna etti. Gazze konusunda geçiş noktası olmak istemeyen ve daha önce benzer İHH misyonlarından rahatsızlık duyan Mısır, önce isteksiz davrandı. Ancak MİT üzerinden yürütülen temaslarda Mısır istihbaratı son dakikada gemilerin filo halinde değil tek tek gelmesi koşuluyla Ankara'nın talebine onay verdi.
26 Mayıs'ta İsrail Savunma Bakanlığı'nın operasyon planlarını resmen onaylamasıyla Washington da bir anda Mavi Marmara denklemine girdi. Mavi Marmara'nın Antalya limanını terk ettiği 28 Mayıs Cuma sabahı ABD'nin Ankara büyükelçisi Jim Jeffrey Dışişleri Bakanlığı'na giderek Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile yaptığı görüşmede ABD'nin Mavi Marmara'nın yaratabileceği kriz konusundaki kaygılarını ve İsrail'in operasyon yapacağı bilgisini iletti. Sinirlioğlu, ABD elçisine İHH'nin hükümet kontrolünde olmayan bir sivil toplum kuruluşu olduğunu söyledikten sonra, zaten de geminin rotasını el-Ariş'e çevireceği bilgisini verdi. Sinirlioğlu geminin İsrail donanmasıyla ilk temas halinde dümeni kıracağını anlatırken, İsrail'in sert müdahalede bulunmaması gerektiğini vurguladı.
Rotanın Mısır'a kıracağı haberi, Washington'u rahatlattı. El Ariş formülünden memnun olan ABD elçisi, bu bilgiyi İsrail'le paylaşacağını vurguladı.
ABD elçisi Jim Jeffrey, ABD'nin Tel Aviv büyükelçisi James Cunningham'ı arayarak el-Ariş'e müjdesini aktardı. ABD'li diplomat, bunu aynı gün İsrail Dışişleri Bakanlığı 'na bildirdi. Bunu üzerine İsrail Dışişleri Müsteşarı Yossi Gal, Ankara'yı doğrudan arayarak geminin gerçekten el-Ariş'e gidip gitmeyeceğini sordu. Haberi doğrulayan Dışişleri Müsteşarı Sinirlioğlu, bir kez daha İsrail'den fiziki müdahalede bulunmamasını, itidalli davranılmasını ve şiddete başvurmamasını istedi.

Mavi Marmara rotayı kırdı
Bu arada Mavi Marmara da İsrail açıklarına gelmişti. 30 Mayıs gecesi mürettebat Gazze için hazırlıklara başladı ancak aynı mürettebat BM komisyonuna aslında rotalarının El-Ariş olacağını söyledi.
Gemidekiler, o gece baskını bekliyorlardı. 30 Mayıs günü toplanan ve çoğunluğu Türklerden oluşan 50-100 kadar İHH gönüllüsü, İsrail aleyhine ateşli konuşmalar yaptı. Ancak aralarından bir bölümünün İsrail'in o gece olası bir baskınına karşı direnme isteği, mürettebatı rahatsız etti. Çatışma istemeyen mürettebat ve kaptan, bu yolcuların gemi atölyesinde bulduğu zincir ve elektrikli aletleri geri toplayarak telsiz odasına kilitledi.
Gemi aynı zamanda rotasını el-Ariş'e kırdı. Gündüz güney-batı istikametinde 222 derece seyreden gemi, 30 Mayıs gecesi 23: 30'da yönünü 185 derece güneye çevirdi.

Bülent Yıldırım: El Ariş'e gidecektik
İHH başkanı Bülent Yıldırım, Mavi Marmara'nın rotasını el-Ariş'e kırdığını ve İsrail güvenlik güçleriyle ilk karşılaşmada direnmeden Mısır'a gideceğini ilk kez Milliyet'e doğruladı. Yıldırım Milliyet'e "Çıkarken Gazze'ye gidiyoruz dedik. Ancak verdiğimiz koordinatların Mısır karasuları olduğunu herkes biliyordu. Muhtemelen el-Ariş'e gidecektiktik. Durum onu gösteriyordu. Biz düşündük ki gelirler, müzakere yaparız, el-Ariş'e gideriz, ondan sonra izin verirlerse Gazze'ye gider vermezlerse dönerdik. Ama o gece bambaşka gelişti" dedi.
Yıldırım'ın anlattıkları, Ankara ve Batılı diplomatik çevrelerin aktardığı El-Ariş senaryosuyla örtüşüyor. "Mısır karasularına girince Mısır donanması karşımıza çıkar. Biz Gazze'ye gidiyoruz diyecektik, olmazsa el-Ariş'te kalacaktık. İsrailliler gidiş yönümüz biliniyordu. En fazla plastik mermiyle bizi korkuturlar diye düşündük. Ama gelir gelmez gerçek mermi kullandılar."

'Neden Gazze'ye gidiyoruz' dediler?
30 Mayıs'ı 31 Mayıs'a bağlayan baskın gecesi, İsrail donanması ve filo arasında bir dizi telsiz teması yaşandı. Gemide o gece yaşananlar arasında İsrail'in elini en güçlendiren olay, güvertede bir bölüm gönüllünün (Ankara'nın öngörmediği bir biçimde) metal çubuklarla direniş için hazırlık yapmaları ve filodaki kaptanların İsrail donanmasının o gece 22:30'da "Nereye gidiyorsunuz?" sorusuna "Gazze'ye gidiyoruz?" cevabını vermeleri oldu. Oysa filo, en üst düzeyde el-Ariş'e gitmeye razıydı. Peki neden kaptanlar İsrail donanmasına Gazze demişti?
Aslında kaptanların verdiği cevap, El-Ariş senaryosunun bir parçasıydı. Gazze'ye gidilemeyeceğini bilerek söylemişti bu sözler. Gemilerin el-Ariş'e gitmesi yönünde İHH'yi ikna eden üst düzey kaynaklar, "İsrail'in engellemede bulunacağını biliniyordu. Gazze açıklarında "Gidemezsiniz" denince gemiler doğrudan Mısır'a dönecekti" dedi.
Ancak ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Diplomasi masasında bulunan El-Ariş formülü, İsrail operasyonunun beklenenden sert olması, gerçek mermilerin kullanılması, gemide yaşanan panik, gemideki ufak bir grubun İsrailli komandolara fiziken direnmesi ve olayların 31 Mayıs sabahı kimsenin hesaplamadığı bir şekilde kontrolden çıkması nedeniyle trajediyle sonuçlandı. 9 Türk öldü, gemiler hiçbir zaman El-Ariş yüzü görmedi.

http://www.milliyet.com.tr/rota-degisikligine-ragmen-israil-vurmus/asli-aydintasbas/siyaset/yazardetay/25.10.2010/1305711/default.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Haaretz: 'İsrail, Türkiye'nin şartlarını kabul etti'

Türkiye ile İsrail arasında yapılan görüşmelerin ardından, İsrail'in prensipte Gazze Özgürlük Filosu baskını için Türkiye'den özür dilemeyi ve baskında ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi prensipte kabul ettiği belirtildi.

Türk yetkililer, İsrail'le yapılan iki görüşmenin 'çok olumlu' olduğunu belirtirken, İsrail'in prensipte Gazze Özgürlük Filosu baskını için Türkiye'den özür dilemeyi ve baskında ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi prensipte kabul ettiği belirtildi.

İki ülke, aralarındaki krizi sona erdirecek bir anlaşmayı imzalamaya çok yakın. Cenevre'de iki taraf arasında yapılan görüşmelerin ardından Türkiye temasların süreceğini belirtti.

İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Gazze filosu baskını soruşturma panelindeki temsilcisi Yosed Ciechanover, Pazartesi günü ikinci kez Türk diplomat Feridun Sinirlioğlu ile bir araya geldi.  İkili arasında görüşmeler İsrail'in özür dilemesi ve baskında hayatını kaybeden Türk aktivistlerin ailelerine tazminat ödenmesi için bir formül üretmeye odaklandı.

Haaretz, Sinirlioğlu ile Ciechanover'in, fikirlerini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İsrailli meslektaşı Benjamin Netanyahu'ya sunmak konusunda anlaştığını öğrendi. Görüşmede, İsrail prensipte özür dilemeyi ve tazminat ödenmesini kabul etti.

Türkiye ise İsrail'in bu iki hamleyi yapması halinde Tel Aviv ile ilişkilerini 'normalleştireceğini' ve büyükelçisini yeninden İsrail'e göndereceğini ifade etti.

Buna rağmen, Türkiye'den özür dilenmesi ve tazminat verilmesi yasal ve politik çerçevede sıkıntılı bir durum ortaya koyuyor. Bu tür konularda tecrübesi bulunan Avrupalı bir diplomat, özür dilemenin tazminat vermekten daha zor olduğunu belirtti. Türkiye ve İsrail, Erdoğan'ın özür olarak kabul edeceği, Netanyahu'nun ise özür olarak görmeyeceği bir 'açıklama' üzerinde çalışıyor.

http://www.hurriyet.com.tr/planet/16467392.asp?gid=286


Şehit aileleri: Gazze'ye amboga da kaldırılsın




Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden 9 Türk'ün yakınları, İsrail'in ödeyeceği tazminat ve dileyeceği özrün yeterli olmayacağını belirtti. Mavi Marmara'da bulunanların asıl amacının ambargoyu kaldırtmak olduğunu ifade eden aileler, "Gazze'ye uygulanan ambargo kalkmadan bizim acımız hafiflemez." dedi. İHH Başkanı Bülent Yıldırım da, ambargo kalkmadan Akdeniz'deki kan temizlenmez" şeklinde konuştu.

31 Mayıs'ta ambargo altındaki Gazze'ye insanİ yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrailli askerler tarafından düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden 9 Türk'ün yakınları bugün bir kez daha kamera karşısına geçti. İHH Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında son günlerde İsrail ve Türkiye arasında yaşanan gelişmeler ve İsrail'de konuşulan tazminat ile özür dileme haberleri üzerine basın toplantısı yapma gereği duyduklarını belirten İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Yaşanan gelişmelere sessiz kalamazdık." dedi.

İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için bir takım çalışmalar içinde olduğunu dile getiren Yıldırım, "Bu bizler tarafından nasıl algılanıyor? Bizim beklentilerimiz nelerdir? Şehit ailelerinin beklentileri nelerdir? bunlar paylaşmak istedik." diye konuştu. Türkiye'nin Mavi Marmara gemisinde bulunan Türklere ve diğer katılımcılara sahip çıktığını belirten Yıldırım, Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere diğer yetkililere tek tek teşekkür etti. Yıldırım, "Sayın Başbakana, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na ve tabii bu konuda yanımızda yer alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e çok teşekkür ediyoruz. Onur verici bir şekilde İsrail'e gerekli tavrı ortaya koydular. İsrail yapmış olduğu bu pislikten dolayı zaten zor durumda kaldı biraz kendini kurtarmak için bizi hemen serbest bıraktı. Gemilerimizi aylar sonra gönderdi. Gemiler her safhasını belgeledik bütün motorlarının içerisine alçakça bir şekilde parçalar atmışlar, jeneratörleri yakmışlar hurda halinde gönderdiler. Biz şimdi özür dileyeceğiz diyorlar ve tazminat ödeyeceğiz diyorlar. Bunu yapacaklar, bunun karşılığında da ilişkileri eskisi gibi olmasını istiyorlar." şeklinde konuştu.

'İSRAİL'E UÇAK GÖNDERİLMESİ İNSANİ VE İSLAMİ OLARAK DOĞRUDUR, ANCAK BİZİ YARALAMIŞTIR'

Yıldırım'ın ardından söz alan gemide ölen ABD vatandaşı Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan da, "Ambargonun gemide ölenlerin amacına uygun olarak kaldırılmasını istiyorum." dedi. İsrail'e yangın uçağı gönderilmesi konusundaki düşüncelerini aktaran Doğan şöyle konuştu: "İsrail'e yangın nedeniyle uçak gönderilmesi insani ve İslami olarak doğrudur. Ancak biz şehit ailelerini yaralamıştır. Bir miktar acıtmıştır. Biz de insanız bizim de duygularımız var."

Oğlu Furkan Doğan'ın ve diğer katılımcılarının amacının oradaki ablukayı kırmak olduğunu vurgulayan baba Doğan, "Türkiye olaydan sonra bazı şartlar önü sürdü. Bu şartlar öne sürülürken, 'tazminat ve özür' ile ilgili olarak bunlar bizim şehit yakını olarak bize danışılarak yapılmış şartlar değil. Böyle şartların öne sürülmesi bu olayın arkasında durulması bizi memnun ediyor ancak bu şartların bizim için yeterli değil. Mevcut haliyle bu şartların içinin ne şekilde doldurulacağının bilinmediğini görüyoruz. Mavi Marmara ve beraberindeki gemilerle yola çıkıldığında oğlumun tek amacı vardı Gazze'deki mazlum insanlara yardım etmek. O bölgeye uygulanan insanlık dışı ablukayı kırmak. Dolayısıyla orada uygulanan insanlık dışı uygulamalara dünyanın dikkatini çekmek. Amaç ambargonun kaldırılmasına katkı idi. Başlangıçta talep edilecek şey bu ablukanın gemilerin ve şehitlerin amacı doğrultusunda kaldırılmasını istiyorum. Oğlum bunun için gemideydi. En azından o uğurda şehit oldu amacına ulaşması ve İsrail'in de yaptığını yanlış olduğunu görerek bu ablukayı kaldırmasını talep ediyoruz." ifadelerini kullandı..

Özür dileme ve tazminat vermenin tek başına yeterli olmayacağının altını çizen Doğan, "Samimi bir özür dilenmeyeceğini İsrail gazetelerinden anlıyoruz.  Suçu kabullenmeyi, suçu işleyenlerin cezalandırılacağının da belirtilmesini istiyoruz. Tazminat esas itibariyle şehitlerin karşılığı olarak algılanırsa yanlış olur. Şehitlerin hiçbirinin tırnağının ucunun değeri dahi bu parayla ifade edilemez. Bu tazminat İsrail basınından takip ettiğim kadarıyla sadaka verileceği şeklinde telaffuz edildiğini görüyoruz. Benim onlardan gelecek paraya ihtiyacımız yok ama tazminat da bir şekilde suçun cezasının karşılığıdır. İsrail'in canın yanmasını gerektirecek miktarda olması lazım. Basit bir özür ve tazminat ile geçiştirilemeyecek kadar büyük bir suç işlenmiştir. Katliamdır. Vahşettir." şeklinde konuştu.
     
İNSANLIK İÇİN YOLA ÇIKMIŞTIK

Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden 9 Türk'ün fotoğrafının asıldığı salonda konuşan yakınlar zaman zaman duygusal anlar yaşadı.
Mavi Marmara gemisinde ölenlerden Çetin Topçuoğlu'nun eşi Çiğdem Topçuoğlu ise, saldırı sırasında gemide olduğun ve eşinin gözlerini kendi elleriyle kapattığını söyledi. "İnsanlık için yola çıkmıştık" diyen Topçuoğlu şunları söyledi: "Yüreğimiz gerçekten yanıyor. Aynı şu an İsrail'de yanan ormanlar gibi. Orman yangınına giden o uçaklar bize yardıma gelmiş olsaydı belki yangımızı bir nebze hafifletecekti. O uçakların gitmesine seviniyorum çünkü orası İsrail değil Filistin toprakları. O ağaçlar bizim ağaçlarımız. Beni üzen nokta kendi ülkemde içimizde yaşayanların içtekilerle uğraştığımız sorunları. Hala davamızı açamadık. Hala adli tıptan sonuçları alamadık. Biz insanlık için çıkmıştık bu yola ambargonun kaldırılması için. Eşim bu uğurda canını verdi."

Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden Ali Haydar Bengi'nin eşi Saniye Bengi'de yapılanların cezasız kalmamasını istediklerini belirtti.

Mavi Marmara Gemisinde hayatını kaybeden Necdet Yıldırım'ın eşi Refika Yıldırım'da "Gazze'ye uygulanan ambargo kalktığı zaman içimiz rahatlayacak" dedi. Yıldırım İsrail'in askerlerini ödüllendirdiği sırada içlerinin bir kez daha acıdığını belirterek " Taleplerimizin medyada özür ve tazminat olarak yer alması bizi üzüyor" dedi.

Cevdet Kılıçlar'ın eşi Derya Kılıçlar da, Türkiye'nin İsrail'e yangın uçağı göndermesinin kendilerini üzdüğünü söyledi.

Kılıçlar, "Uluslararası sularda insanlık dışı bir muamele yapılmıştır kesinlikle bunun cezalandırılması gerekiyor. Bu vahşeti yapanların ceza alması gerekiyor. Bir insan bir suç işlediğinde sadece özür dileyerek cezalandırılmaktan vazgeçilmiyor. Dolayısıyla böyle önemli bir olayda vahşeti işleyen insanların yargılanmasını istiyoruz. Ablukanın kaldırılmasını istiyoruz. Tazminat olarak ödenecek hiçbir meblağ bizim acımızı hafifletmeyecektir.
Ölenlerden Fahri Yaldız'ın kardeşi Hasan Yaldız, "Ağabeyimin tek amacı vardı oradaki yetim çocuklara bir park yapmaktı. dedi. Yaldız, " Ben o parkı görmek istiyorum. Benim isteğim tazminat değil ağabeyimin uğruna şehit olduğu parkı görmek"

Basın toplantısına katılan Muhammed Ensari, yetkililere teşekkür ederek, "Devletimize şükranlarımız bildiriyoruz. Yüce bir devlet bu yangına gönderdiği uçaklar da bunun işareti. Kesinlikle Gazze ambargosu kalkmalı ve özür dilenmeli" dedi. Basın toplantısına katılanlardan İsmail Songür ise özürde dilense tazminatta ödense hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını söyledi.

İSRAİL TÜRKİYE VE BÜTÜN DÜNYA'DAN ÖZÜR DİLEMELİ

Mavi Marmara gemisinde ölenlerin yakınlarının yaptığı konuşmaların ardından bir kez daha söz alan İHH Başkanı Bülent Yıldırım 31 Mayıs 2011'de yeni bir yardım filosunun Gazze'ye gideceğini bildirdi. Yıldırım bütün dünyada bu konuda bir hazırlık yapıldığını belirterek ". "İsrail orada abluka ve ambargo olmadığı iddia ediyor. 31 Mayıs'ta bütün dünyanın hazırladığı gemiler tekrar Gazze'ye gidecek. Gemiler Gazze'ye girerse herkes buna inanmış olacak." dedi.

Yıldırım Mavi Marmara saldırısından sonra BM İnsan Hakları Komisyonu'nun bir rapor hazırladığını ve bu rapora göre orada kasten adam öldürüldüğünü belirtti.

Yıldırım, "Raporda; işkence, insanlık dışı muamele, kasten azap vermek var, keyfi tutuklama ve gözaltı var, ifade hürriyetinin kısıtlanması var, malların gasp edilmesi var deniyor. Bu kadar suç yazılmış bunun cezası ne olacak. Türkiye'de biri bir kişiyi öldürdüğü zaman tazminat ödeyelim de yargılamadan vazgeçelim diyebiliyor muyuz? Bu adam öldüren ve buna emir verenlerin yargılanması ve tutuklanması gerekiyor. Furkan'ın babası Amerika'ya giderek Furkan için dava açacak. Çünkü Amerika vatandaşı. Henüz Türkiye'de dava açılamadı. Neden adli tıp raporu gönderilmiyor. Dün gazetelerdeki haberlere baktım 'İsrail şehit yakınlarından özür dileyecek' deniyor. Bir kere mutlaka Türkiye'den ve bütün dünya devletlerinden özür dilemesi lazım. Tazminat ödenecek deniyor. 50 ila 200 bin dolar arası deniyor. Eğer bu kadar küçük tutarsanız miktarı tazminat ödenmiş sayılmaz." şeklinde konuştu.

CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20101207/Ne-tazminat-ne-de-ozur-dertleri-Gazze.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Dani Ayalon, Mavi Marmara gemisinde öldürülen 9 Türkle ilgili olarak, İsrail hükümetinin Türkiye'den özür dileme gibi bir niyetinin bulunmadığını söyledi.

İsrail parlamentosu (Knesset), bugün Likud milletvekillerinden Dani Danon'un, İsrail'in Türkiye'den özür dileyeceği ve tazminat ödeyeceği haberlerinin mecliste görüşülmesini isteyen önergesini ele aldı.

Dani Danon, çok az sayıda milletvekilinin bulunduğu gözlenen genel kurulda yaptığı konuşmada, "İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi gerektiğini düşünen biri varsa delirmiş olması gerektiğini" öne sürdü.

Konuşması sırasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hitaben yazdığını söylediği bir mektubu da okuyan Danon, "İsrail askerlerinin mutedil davrandıklarını ve sadece 9 kişiyi öldürdüklerini, İsrail'in teröristleri serbest bıraktığı" ifadelerini kullandı. Danon, "Türkiye'den özür dilemeyi düşünmenin bile yanlış olduğunu ve 1 İsrail Şekeli tutarında bir tazminatın bile ödenmemesi gerektiğini" savundu.

Aşırı sağdaki Ulusal Birlik partisi milletvekillerinden Arye Eldad ise tazminat ödemenin tehlikeli bir emsal teşkil edeceğini öne sürerek, bunun aynı zamanda operasyona katılan komandoların "yüzüne tokat atmak anlamına geleceğini" ifade etti. İsrail'in gururunu parayla satmamak gerektiğini söyleyen Eldad, "Geçmişten bugüne İsrail'e el kaldıran pek çok terörist öldürüldü, onların aileleri şimdi tazminat isteseydi herhalde bunu reddederdik" ifadelerini kullandı.

Hadaş partisi milletvekillerinden Dov Hanin ile Talib El-Sana ise Türkiye'den özür dilenmesi gereğini vurguladılar.

Hanin, hükümetin önce silahlı teröristlerden bahsedip ardından tazminat ödemeyi düşünmesine kamuoyunun mutlaka şaşırdığını belirterek, bunun olayın bir başka yüzü daha bulunduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Hanin, "İsrail'in insani amaç için gelen aktivistlerden özür dileyeceğini ümit ettiğini" dile getirdi.

Hükümet adına cevap veren Dışişleri Bakan Yardımcısı Dani Ayalon ise kamuoyunun basın-yayın organlarından beslendiğini belirterek, medyadaki bu tür haberlerden sorumlu olmadığını kaydetti. Ayalon, "Türk hükümetinden özür dilenmesi gibi bir niyetin olmadığını açıkça ifade ediyorum" dedi.

Ayalon'dan sonra konuşan Knesset'in Arap milletvekillerinden Ra'am Taal üyesi Talib El-Sanaa ise İsrail;in sonuçta hem özür dileme ve hem de tazminat ödeme durumunda kalacağını vurguladı. El Sanaa, İsrail'in denizin ortasında saldırı düzenlediği için bunu yapmak zorunda olduğunu ifade etti.

Konuşmaların ardından yapılan oylamada, milletvekilleri, 4'e karşı 10 oyla, önergenin gündeme alınmasını reddetti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1065732&title=ayalon-israilin-turkiyeden-ozur-dileme-gibi-bir-niyetiyok

Avukat

İsrail'in Gazze üzerindeki gayri meşru "otorite"sine ve bu "otorite"ye çanak tutan uluslararası sistem lortlarına meydan okuyuşu temsil eden Mavi Marmara, o kutlu seferin başlangıç noktası olan İstanbul'a geri dönüyor.

Gidişi muhteşem olmuştu, dönüşü daha muhteşem olmalı.

Maşeri vicdanı ayyuka çıkaracak mahşeri bir kalabalık toplanmalı.

Mavi Marmara yarın saat 13:00'te İstanbul Sarayburnu limanına yanaştığında dünya sallanmalı.

Öyle ki, zalimlerin konforunu sarsan ve mazlumların umudunu kamçılayan bu devrim hareketi yeni bir ivme kazanmalı.

Taraf yazarı Hilal Kaplan 22 Aralık 2010 tarihli yazısında diyor ki:

"Mavi Marmara 26 aralıkta Sarayburnu'na geliyor. Zalimlerin gözü bu karşılamada olacak. İsrail'in hâlen bombalamaya devam ettiği abluka altında yaşam savaşı veren Gazzelilerin gözü de bu karşılamada olacak. Peki ya sen, sen nerede olacaksın?"

Evet; Firavunlar, Nemrutlar, Calutlar yarın saat 13:00'te Sarayburnu'na derin bir kaygıyla bakacaklar. Orada mahşerî bir kalabalık görmezlerse rahat bir nefes alacaklar. Onlara bu nefesi aldırmayalım!

Evet; Gazzelilerin ve adalete susamış bütün dünya Müslümanlarının gözleri de yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda olacak. Ve Siyonist-emperyalist manipülasyonlara pabuç bırakmayıp "Hepimiz Filistinliyiz" diye haykıran devrimci Hıristiyanların, Yahudilerin, Budistlerin, Hinduların, Ateistlerin gözleri... Mahşeri bir kalabalık görsünler ki umutları çoğalsın, azimleri kamçılansın.

Yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda olmak, 31 Mayıs 2010 sabah namazı vakti Furkan Doğan, İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cevdet Kılıçlar, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Cengiz Songür ve Cengiz Akyüz'le yan yana olmaktır...

Şehitlerimize omuz vermek, onların uğrunda can verdikleri davayı yükseltmek için yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda buluşalım.

Şehitlerimizin aileleri orada olacaklar.

Gazilerimiz orada olacaklar.

Komadan çıkamayan, gazilikle şehitlik arasında gidip gelen Uğur Süleyman Söylemez'in ailesi orada olacak.

Yanlarında ne kadar çok insan görürlerse, kalpleri o kadar sürûr bulacak.

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=25.12.2010&y=HakanAlbayrak

Avukat




''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye giderken İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisi, İstanbul'a geldi.

Sarayburnu'ndan 219 gün önce 22 Mayısta yola çıktıktan sonra 31 Mayısta İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisi, dün gece saat 01.10'da Çanakkale'deki Kepez Limanı'ndan resmi işlemlerinin tamamlanmasından sonra yola çıktı.

İstanbul'a saat 13.00'de ulaşan ''Mavi Marmara'' gemisini Sarayburnu Limanı'na geminin kaptanı Mahmut Tural yanaştırdı. Geminin mürettebatı da ''Mavi Marmara'' ile birlikte İstanbul'a geldi.

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Sarayburnu'da düzenlenen törenle, ''Mavi Marmara'' gemisi vatandaşlar tarafından ''Mavi Marmara'' şarkısı eşliğinde coşkuyla karşılandı. ''Mavi Marmara'' gemisinin Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğü'ne bağlı iki römorkör eşliğinde boğaza girişinde Galata Köprüsü üzerinde havai fişekler patlatıldı. Gemi limana yanaşırken, törene katılan bazı vatandaşlar, gözyaşlarını tutamadı. ''Mavi Marmara'' gemisinin üzerine saldırıda şehit olanların resimlerinin de asılı olduğu görüldü.

Deniz polisi de boğazda güvenlik önlemi aldı. Anamur-Girne arasını 26 saat 15 dakika kafessiz yüzerek dünya rekoru kıran milli yüzücü Alper Sunaçoğlu'da ekibiyle Sarayburnu'ndan denize atlayarak, ''Mavi Marmara'' gemisinin İstanbul'a gelişini yüzerek karşıladı.

Öte yandan bazı vatandaşlar, deniz yoluyla Sarayburnu'na ellerinde Filistin bayrakları olduğu halde sloganlar atarak geldi.

Sarayburnu'nda düzenlenen karşılama törenine, İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Başpiskopos Hilarion Capucci, gemide şehit olanların aileleri ve ''Mavi Marmara'' gemisiyle Filistin'e yardım götüren gönüllüler katılıyor.

Karşılama töreni için birçok ilden otobüsler kaldırıldı. 50 farklı ülkeden aktivist İstanbul'a geldi. ''Mavi Marmara''yı denizde balıkçı gırgırları karşıladı. Tören alanının girişine ve sahneye de ''Mavi Marmara'' şehitlerinin resimleri asıldı.

''Mavi Marmara'' gemisi, Sarayburnu'nda bir hafta kalarak vatandaşların ziyaretine açık olacak. Gemi daha sonra Tuzla Tersanesi'ne çekilecek. Burada geminin tamir ve bakımı devam edecek. Talep olması halinde gemi başka ülkelere de gönderilecek. Bu şekilde Filistin'de yaşanan ambargonun sürekli gündemde olması sağlanacak.AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1070423&title=mavi-marmara-gemisi-istanbulda

kilimanjaro

Türkiye'nin BM tarafından oluşturulan Mavi Marmara soruşturma komisyonuna eylül ayında sunduğu ara raporun detayları ortaya çıktı. Saldırının ayrıntılı şekilde anlatıldığı rapora göre İsrail askerleri helikopterlerden gerçek mermilerle ateş açarak daha geminin güvertesine inmeden iki sivili öldürmüş. Yolcuların bazıları soyularak aranmış; kadınlar cinsel açıdan aşağılayıcı muameleye tabi tutulmuş.

Türkiye, İsrail'in Mavi Marmara katliamıyla ilgili Birleşmiş Milletler'e (BM) sunduğu ara raporu açıkladı. Raporda İsrail'in orantısız güç kullanılarak sivillerin nasıl öldürüldüğü ayrıntılarıyla anlatılıyor. Daha gemiye inmeden helikopterden ateş edilerek sivillerin öldürüldüğünü belirten rapor eli yaralı bir aktivistin yakın mesafeden göğsüne ateş açılarak katledildiğini gösteriyor. Saldırı sonrası rehin alınan sivillerin çok kötü muameleye maruz kaldığını bildiren rapor bazı kadın aktivistlerin çırılçıplak soyularak arandığını kayda geçiriyor. Türkiye, "Uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri, uluslararası yükümlülüklerini ihlal eden devletlerin hatalarını telafi ve yol açtıkları zararları tazmin etmelerini emretmektedir." diyerek saldırının tazminini istiyor.

İsrail ulusal komisyonunun önceki gün Mavi Marmara katliamıyla ilgili soruşturma raporunu açıklaması üzerine Ankara da 1 Eylül'de BM'ye sunduğu ara raporun özet ve sonuç kısımlarını kamuoyuna açıkladı. Türk tarafı "ilkeli politika" gerekçesiyle raporun içeriğiyle ilgili kesinlikle konuşmuyordu. Raporun özet kısmında uluslararası tescilli limanlarda gemilerin yola çıkmadan önce tüm güvenlik kontrollerinin yapıldığı, yolcuların kişisel eşyalarının denetlendiği vurgulanarak kesinlikle ateşli veya başka kategoride silah bulunmadığı bildirildi. Rapora göre, İsrail askerleri helikopterlerden gerçek mermilerle ateş açarak, daha hiçbir asker geminin güvertesine inmeden iki sivili öldürdü. İsrail askerleri geminin kontrolünü ele geçirdikten sonra yolcular dövülmüş, yumruklanmış, diz ve dirsek darbelerine maruz bırakılmış, su, yiyecek ve tuvalet ihtiyaçlarını gidermekten mahrum edilmiş, kelepçelenmiş, saatlerce güneşin altında bırakılmış ve sözlü saldırılara uğratılmıştı. Raporda kötü muamele şöyle anlatıldı: "Bazıları soyularak aranmış; kadınlar cinsel açıdan aşağılayıcı muameleye tabi tutulmuş ve bunlardan biri çok defa soyunmak zorunda bırakıldığı gibi, bacaklarının arasına bir metal dedektörü yerleştirilmiştir."

Türk yetkililer raporda İsrail'in başta yaşam hakkı olmak üzere birçok alanda uluslararası hukuku ihlal ettiğine dikkat çekti. "Öldürülenlerin vurulmayı haklı gösterecek bir tehdit teşkil ettiğine dair tek bir delil yoktur." diyen raporda, katledilen sivillerden Cevdet Kılıçlar'ın alnının ortasından vurulduğu sırada fotoğraf çekmekte olduğu vurgulandı. Raporda İsrail'in büyük bir karartma uygulamaya çalıştığı ve delillerin tahrip edildiği belirtildi. Rapora göre İsrailli askerlere ilkyardım sağlamış olan Türk doktoru bile dövüldü, kelepçelenip başka yaralılara yardım etmesi engellendi. Diplomatik kaynaklar, İsrail'in raporu içinse "savunmaya yönelik ve hukuki içerikten yoksun" dedi.

Haaretz: Netanyahu bile bundan daha iyi rapor hazırlayamazdı

İsrail hükümeti tarafından Mavi Marmara saldırısını soruşturmak üzere kurulan Türkel komisyonunun İsrail'i suçsuz bulan raporu, ülkenin önde gelen liberal eğilimli gazetesi tarafından sert bir dille eleştirildi. Haaretz, başyazısında komisyonun Netanyahu'nun 'rüyasını gerçekleştirdiğini' yazdı. 'Rapor iyi de durum kötü' başlığıyla yayınlanan yazıda "Komisyon, Netanyahu komisyonu olarak adlandırılsaydı, bundan daha iyi bir rapor hazırlayamazdı." ifadesini kullandı. Raporun, "Gazze'ye deniz ablukası uygulayarak, Gazze'ye giden filonun bayrak gemisi Mavi Marmara'yı ele geçirerek uluslararası hukuku çiğneyen İsrail'i tamamen temize çıkardığı" belirtilen başyazıda, "Turkel raporunun zayıf tarafının sadece iyi olması değil, çok iyi olması" olduğunun altı çizildi. Operasyonun hatalı istihbarat ve zayıf operasyonel planlamaların kurbanı olduğunu da yazan gazete emekli yargıç Turkel ve arkadaşlarının bu olayda "yargıç değil ama avukatlar" oldukları kaydedildi. Diplomasi ve halkla ilişkiler açısından muhtemelen rapordan beklenen yararın sağlanamayacağı kaydedilen başyazıda, raporun "bir soruşturma komisyonu değil, daha çok filo olayından sorumlu İsrail hükümetini temsil ettiği" ifade edildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise askerlerinin hem kendilerini hem de vatanlarını savunduklarını iddia etti. İsrail'in kendisini her savunmasında savaş suçu işlemekle suçlandığını öne sürdü. Turkel Komisyonu, Mavi Marmara baskınının yanı sıra Gazze ablukasının da uluslararası yasalara uygun olduğunu öne sürmüştü. ANKARA-ZAMAN

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1083833&title=askerler-guverteye-inmeden-iki-sivili-oldurmus
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

BM sözcüsü Martin Nesirky, açıklanması daha önce de ertelenen komisyon raporunun Ağustos sonuna ertelendiğini doğruladı ancak ertelemenin nedeni ve raporun açıklanacağı kesin tarih hakkında bilgi vermedi.

İsrail medyası, 9 kişinin hayatını kaybettiği ''Mavi Marmara'' gemisi saldırısıyla ilgili BM Soruşturma Komisyonu raporunun açıklanmasının bir kez daha ertelendiğini duyurmuştu.

İsrail'deki Yediot Ahronot gazetesinin internet sitesinin, diplomatik kaynaklara dayandırdığı dünkü haberinde, raporun yayımlanmasının 20 Ağustos'a kaldığı belirtilmişti.

Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Geoffrey Palmer başkanlığındaki komisyonun raporunun açıklanması daha önce bir kez ertelenmiş, 7 Temmuz olarak verilen yayımlanma tarihi, İsrail ile Türkiye arasındaki uzlaşmaya varma çabaları doğrultusunda 27 Temmuz olarak belirlenmişti.

AA
http://www.haber7.com/haber/20110725/BM-Mavi-Marmara-raporunu-erteledi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

BM Soruşturma Komisyonu'nun Mavi Marmara gemisine yaptığı ve 9 Türk vatandaşının hayatını kaybettiği saldırı ile ilgili BM'nin hazırladığı raporu NYT yayınladı.

BM Soruşturma Komisyonunun Mavi Marmara raporunda, İsrail ordusunun 2010 yılı Mayıs ayı sonunda açık denizde Mavi Marmara gemisine yaptığı ve 9 Türk'ün hayatını kaybettiği saldırının "aşırı" olduğu belirtildi.

New York Times gazetesi, henüz resmen yayımlanmayan rapordan aldığı iddia edilen bazı bilgileri bugün yayımladı.

Gazetinin haberine göre, raporda, İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukanın ise uluslararası hukuk açısından yasal olduğu ifade edilmekte.

Başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer'ın yaptığı soruşturma komisyonunun soruşturmasında, "İsrail'in, abluka bölgesine uzak bir mesafede önceden uyarmadan böyle bir güçle gemilerin kontrolünü alma kararının aşırı ve mantıksızca" olduğu belirtildi.

Raporda, Türkiye ve İsrail'in, "ilişkilerini Ortadoğu'daki istikrarın lehine düzelterek", tam diplomatik ilişkilerini yeniden ele almaları gerektiği kaydedildi.

105 sayfalık raporda, "Mavi Marmara"ya çıkan İsrail komandolarının, "bir grup yolcunun organize ve şiddetli direnişiyle" karşı karşıya kaldığı, bu nedenle kendilerini korumak için güç kullanma ihtiyacı içine girdikleri iddiasınında yer aldığı ifade edildi.

Öte yandan İsrail komandolarının kullandığı güç "aşırı ve mantıksız" olarak nitelendirilen raporda, yolcuların hayatlarını kaybetmesinin kabul edilemez olduğu ve İsrail ordusunun daha sonra yolculara kötü muamele ettiği belirtildi.

Raporda, olayı soruşturan komisyonun, belge talep etme veya tanığın bulunmasını zorunlu kılma yetkisinin olmadığı, sadece Türkiye ve İsrail'in sağladığı bilgiye dayandığı, bu nedenle çıkarımlarının, ne hakikat ne de hukuk açısından kati kabul edilemeyeceğine dikkat çekildi.

-TAZMİNAT ÖDEMESİ TAVSİYE EDİLİYOR-

İsrail'in, olayla ilgili olarak "üzüntüsünü uygun biçimde açıklaması" ve tazminat ödemesi gerektiği tavsiyesinde bulunulurken, İsrail'in Gazze ablukasına büyük ölçüde sempatik bir bakış açısıyla yaklaşıldığı görüldü.

Başlangıcındaki paragraflarda, "İsrail'in Gazze'deki militan örgütlerden güvenliğine yönelik gerçek bir tehditle yüz yüze" olduğu, "Donanma ablukasının, Gazze'ye deniz yoluyla silah girişini engellemek için meşru bir güvenlik önlemi olarak uygulandığı ve bu uygulamanın, uluslararası hukukun gereklilikleriyle örtüştüğü" ifadelerine yer verildi.

Raporda, "Mavi Marmara"nın, "donanma ablukasını aşma girişimiyle sorumsuzca hareket ettiği", Mavi Marmara'nın organizatörleri, özellikle İHH'nin amaçları, gerçek niteliği ve güdüsü hakkında ciddi soru işaretlerinin var olduğu" iddiasının da bulunduğu kaydedildi.

Raporda ayrıca Türkiye hükümetinin, "Mavi Marmara"nın organizatörlerini İsrail güçleriyle karşı karşıya gelmekten kaçınmaya ikna etmeye çalıştığı, ancak "daha fazlasının yapılabileceği" belirtildi.

Genel Sekreter Ban Ki-mun, başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer'ın, başkan yardımcılığını Kolombiya'nın eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe'nin yaptığı, İsrail'den Joseph Ciechanove ve Türkiye'den emekli büyükelçi Özdem Sanberk'in yer aldığı Soruşturma Komisyonu'nu 2 Ağustos 2010 tarihinde kurmuştu.

http://www.haber7.com/haber/20110902/BM-Mavi-Marmara-raporunu-acikladi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı'nda Mavi Marmara raporuna ilişkin basın açıklaması yaptı.

Yaşanınlardan İsrail'in sorumlu olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin İsrail'e yönelik askeri önlemler başta olmak üzere birçok yaptırım uygulamaya başlayacağını ifade etti. "Türk-İsrail diplomatik ilişkiler ikinci katip düzenine indirilecek. Çarşamba günü büyükelçi ülkesine geri dönecek. İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar askıya alındı." dedi.
İŞTE, İSRAİL GERİ ADIM ATANA KADAR UYGULANACAK 5 MADDELİK EYLEM PLANI

1- Türk İsrail arasındaki tüm ilişkileri ikinci katip seviyesine indirildi. Büyükelçimiz geri çekiliyor.

2- İsrail ile Türkiye arasındaki askeri anlaşmaların tümü askıya alınmıştır.

3- Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı olan sahildar devlet olarak Türkiye seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacak.

4- İsrail'in saldırısında mağdur olan ailelere uluslararası platformlarda hukuki destek sonuna kadar verilecektir.

5- Türkiye İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. Ablukanın Uluslararası Adalet Divanında incelenmesini sağlayacaktır.


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM'nin Mavi Marmara Raporu'nu değerlendirirken, İsrail'in bir bedel ödeme zamanının geldiğini söyledi. Yaşananlardan İsrail'in sorumlu olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin İsrail'e yönelik askeri önlemler başta olmak üzere birçok yaptırım uygulamaya başlayacağını ifade etti. "Türk-İsrail diplomatik ilişkiler ikinci katip düzenine indirilecek. Çarşamba günü büyükelçi ülkesine geri dönecek. İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar askıya alındı." dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara'da İsrail'in 8'i Türk, bir ABD vatandaşı olmak üzere 9 sivil vatandaşı öldürdüğünü ve birçok kişiyi de yaraladığını söyledi. İsrail'e götürülen sivillerin her türlü kötü muameleye maruz kaldığını vurgulayan Davutoğlu, İsrail'in bu saldırısını uluslararası sularda gerçekleştirdiğinin altını çizdi. Savaşın insan tarihinin acı bir gerçeği olduğunu dile getiren Davutoğlu, savaşın meşru olduğu hallerde dahi sivillerin öldürülmesinin suç sayıldığını hatırlattı. İsrail'in ise barışçıl eyleme katılanları katlettiğini vurgulayan Davutoğlu, üstelik bunu uluslararası sularda gerçekleştirdiğini ifade etti. İsrail'in suçunun basit bir suç olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Yaşam hakkı çiğnenmiştir. Yardım konvoyuna saldırmak insanlık suçudur, hiçkimse bunu örtemez. Ülkeler kanun üstünde değildir. Yargıdan masum değildir. Herkes hukuk açısından hesap vermek zorunda. Vicdanlarda mahkum olmuştur." dedi. İnsanlığın Akdeniz sularında boğulduğunu belirten Davutoğlu, İsrail'in raporun açıklanmasının uzatılması taleplerinin ise sorunu zamana yayma çabası olduğunu kaydetti. Birleşmiş Milletler Raporu'nun sızmasının bu dönemde manidar olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, konuyu BM ile görüştüğünü onların da üzgün olduğunu ifade ettiğini aktardı. Çok net ve ilkeli davrandıklarını anlatan Davutoğlu, İsrail'in tanınan fırsatları heba ettiğini belirterek İsrail'in bir bedel ödeme zamanının geldiğini vurguladı.

Davutoğlu, atılacak adımları şöyle özetledi: "Türk-İsrail diplomatik ilişkiler ikinci katip düzenine indirilecek. Çarşamba günü büyükelçi ülkesine geri dönecek. İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar askıya alındı. Seyrü sefer için gerekli görüldüğünde her türlü önlemi alacak. Türkiye Gazze'ye uygulanan ablukayı tanımıyor. Konunun uluslararası adalet divanında incelenmesi sağlanacak, girişimlere başlanacak. Saldırıdaki Türk ve yabancı mağdurlara haklarını araması için her türlü destek verilecek."

Davutoğlu, gelinen noktanın sorumlusunun İsrail olduğunu vurguladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1175640&title=turkiyeden-bmnin-mavi-marmara-raporuna-sert-tepki




Gül: Rapor bizim için yok hükmündedir

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşmiş Milletlerin (BM) Mavi Marmara raporunun Türkiye açısından 'yok' hükmünde olduğunu söyledi.

"Dışişleri Bakanının açıklamaları Türkiye devletinin pozisyonudur." diyen Gül, "Ümit ederiz ki bunları kendileri fark etmiyorsa, onların müttefikleri kendilerine fark ettirecek şekilde anlatırlar." ifadesini kullandı.

Tarabya Camii'nde Cuma namazı kılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cami çıkışında basın mensuplarının BM'nin Mavi Marmara raporu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarına ilişkin soruları cevapladı. Gül, "Dışişleri Bakanının açıklamaları Türkiye devletinin pozisyonudur. Aslında bu açıklamalar ve bu tedbirler daha erken alınacaktı. Bazı müttefik ülkelerin iyi niyetli gayretlerine fırsat vermek için bugüne kadar beklenmiştir. Yaşanan olayların unutulmadığını ve vatandaşlarımızın hak ve hukukunun sonuna kadar korunacağını gösterme açısından devletimizin kararlılığını bazıları belli ki anlayamamışlardır. Şu anda alınan tedbirler bunun ilk aşamasıdır. Tabi olayların seyrine, İsrail'in davranışına göre ileride alınacak başka tedbirler de olabilir." şeklinde konuştu. "Bugünkü İsrail hükumeti aslında kendi halkına da yük olan bir hükumettir." diyen Gül, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Hiçbir güvenirliliği de söz konusu değildir. Ortadoğu'da olup bitenleri belki de en iyi şekilde tahlil etmesi gereken İsrail hükumeti iken, tamamen strateji yoksunu bir durumdadır. Türkiye bu bölgenin en güçlü ülkesi olarak sadece kendi hak ve hukukunu değil, bütün mazlumların da hak ve hukukunu koruma konusunda elinden gelen her türlü gayreti gösterecektir. Uluslararası camianın da bunu bilmesi gerekir. Türkiye barış ve istikrar peşindedir. Barış ve istikrarın sağlanması için de İsrail'in bölgede atması gereken adımlar vardır. Ümit ederiz ki bunları kendileri fark etmiyorsa onların müttefikleri kendilerine fark ettirecek şekilde anlatırlar."

Gül, BM'nin Mavi Marmara raporuna ilişkin bir soru üzerine de, "Rapor, açıkçası bizim için 'yok' hükmündedir." açıklamasında bulundu. (CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1175657&title=gul-karar-bizim-icin-yok-hukmundedir
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Özgürlük Filosu Koalisyonundan yapılan açıklamada, 31 Mayıs 2010'da İsrail'in Özgürlük Filosu'na yönelik saldırısı hakkında hazırlanan ve resmen yayımlanmadan önce New York Times'a sızan ''Palmer-Uribe Raporu''nun, beklendiği gibi İsrail'in işlediği suçları örtbas etmeye çalıştığı ifade edildi.

Çelişkili değerlendirmelerin yer aldığı raporun, bir yandan İsrail güçlerini, Gazze'ye insani yardım malzemesi götürmek üzere yola çıkan sivil gemilere karşı aşırı güç kullanmakla suçlarken, diğer yandan da vahim bir hataya düşerek, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu meşru gördüğü iddia edilen açıklamada, filo organizatörlerinin niyetleri üzerine taraflı yorumlar yapılarak şüphe yaratılmak istendiği kaydedildi.

Açıklamda, Palmer-Uribe Panelinin, daha oluşum aşamasından itibaren kusurlu bir yapı arz ettiği savunularak, eski Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe'nin, Panele Başkan Yardımcısı olarak atanması, dürüstlük ve tarafsızlığı hakkında ciddi şüpheler doğurduğu iddia edildi.

Alvaro Uribe'nin, Kolombiya'da askeri ve paramiliter güçler tarafından işlenen sivil katliamlar ile yakın ilişkisi ve insan hakları savunucularına karşı herkes tarafından çok iyi bilinen olumsuz uygulamaları nedeniyle insan hakları karnesinin son derece sorunlu olduğu bildirilen açıklamda, Uribe başkanlığındaki Kolombiya Hükümetinin, İsrail ile yakın askeri temaslarının bulunduğu savunuldu.

Açıklamda, Panelin amacının, adeta, ''gerçekleri ortaya çıkarıp mağdurlar için adalet aramak yerine, İsrail-Türkiye arasındaki ilişkileri onarmak adına siyasi bir uzlaşı sağlamak olduğu'' görüşü savunuldu.

Panelin, ne şahitleri dinlediği ne de başka bir şekilde derinlikli objektif bir soruşturmada bulunduğu iddia edilen açıklamada, ''Palmer-Uribe Raporu''nun, BM İnsan Hakları Konseyinin görevlendirdiği üç uluslararası hakim tarafından yürütülen tam bağımsız ve tarafsız bir şekilde hazırlanan BM Raporu'nu gölgede bırakmak için atılan siyasi bir adım olduğu savunuldu.

-PALMER-URİBE PANELİN EN İNSANSIZ TESPİTİ-

Özgürlük Filosu Koalisyonunun açıklamasında, Palmer-Uribe Panelinin en insafsız tespitinin ''İsrail'in meşru güvenlik gerekçesiyle Gazze'ye deniz ambargosu uygulama hakkı olduğu'' tespiti olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:

''Bu tespit, deniz ambargosunun topyekun bir ambargonun uzantısı olduğunu tamamen görmezden gelmektedir. Zira, muhtelif insan hakları kurumları ve BM organları bu durumun illegal olduğunu deklare etmiştir. Buna ek olarak, tartışılmaz bir şekilde delillendirilen bir diğer konu da deniz ambargosunun ve topyekun ambargonun güvenlikle ilgisi olmadığı, Gazze halkına baskı uygulamakla ilgili olduğu konusudur. İsrail otoriteleri, ambargonun amacının, ekonomik savaş olduğunu, Gazze ekonomisini çökmenin eşiğine getirerek Gazze halkının Hamas'a karşı ayaklanmasını hedeflediklerini zaten açıklamışlardır. Bir hükümete baskı kurmak amacıyla sivilleri kullanmak, uluslararası insani hukukun kesin olarak ihlalidir ki 4. Cenevre Sözleşmesi'ne göre, bilinçli olarak sivillere zarar vermek, kitlesel cezalandırmada bulunmak yasaklanmıştır.''

''Palmer-Uribe Raporu''nun hatalı bir şekilde, İHH'yı ''filo organizasyonunun öncü grubu'' olarak tanımladığı, Özgürlük Filosu Organizatörlerini de sorumsuzca davranmakla itham ettiği ve eylemin insani yapısı hakkında şüphe oluşturmayı amaçlamadığı belirtilen açıklamada, oysa 6 uluslararası sivil toplum kuruluşunun hepsinin, eşit söz hakkına ve sorumluluğa sahip olarak Özgürlük Filosu I'i organize ettiği kaydedildi.

Açıklamada, Özgürlük Filosu Koalisyonunun hareketinin şiddet içermeyen meşru bir eylem olduğu belirtilerek, Panelin, İsrail askerlerinin filoya saldırısı sırasında ''organize şiddet''le karşılaştıkları iddialarını da kesinlikle reddettikleri ifade edildi.

Aktivistlerin, ağır silahlarla donatılmış İsrail askerlerinin Mavi Marmara Gemisi'ni uluslararası sularda zor kullanarak, ele geçirmeye çalışmaları karşısında maruz kaldıkları haksız saldırganlığa karşı, en doğal hakları olarak kendilerini savunmaya çalışan bir avuç silahız yolcular olduğu vurgulanan açıklamada, gemilerin, Gazze halkı için 10 bin ton insani yardım malzemesi taşıdığı anımsatıldı.

Açıklamada, bununla beraber amaçlarının, sadece bir seferlik insani yardım götürmek değil, bölgeye uygulanan hukuksuz ambargonun son bulmasını sağlamak olduğunun defalarca ilan edildiği ifade edilerek, Gazze'deki insani krizin kasıtlı, gayrimeşru ve gayri ahlaki bir uygulamanın sonucu oldupu ileri sürüldü.

Raporun, İsrail'i silahsız sivillere karşı aşırı güç kullanmakla suçlarken herhangi bir sorgu için çağrıda bulunmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Palmer-Uribe Raporu, saldırıda öldürülen 9 gönüllünün defalarca arkadan ve yakın mesafeden vurulduğuna dair Adli Tıp raporlarına rağmen, İsrail'in hesap vermesini talep etmemektedir. İsrail güçleri tarafından esir alınan diğer gönüllülerin yaşadıkları ve tutarlı ifadelerde de tescil edilmiş ihlalleri de görmezden gelinmektedir. Raporun tavsiye kısmında, İsrail'in sadece 'pişmanlık duyduğunu' ifade etmesinin yeterli olacağının söylenmesi ise mağdurlar ve aileleri için bir hakaret niteliği taşımasının yanı sıra uluslararası insan hakları ve insancıl hukuka da ciddi şekilde zarar vermektedir. Son olarak rapor, halen İsrail'de tutulan Özgürlük Filosu'nun 4 gemisi ve yolculardan gasbedilen toplam değeri 1 milyon dolardan fazla olan para ve delil değeri de taşıyan elektronik eşyanın iadesinden hiç bahsetmemektedir. Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerini asgariye indirgemesini, İsrail elçisini göndermesini, askeri ilişkilerini iptal etmesini ve filo saldırısından sorumlu olanlar hakkına yasal işlem başlatacaklarını açıklamasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu tarz yaptırımlar, Filistinlilerin haklarını ihlal eden, uluslararası hukuka aldırmayan ve bunu adeta 'dokunulmazlık' kalkanıyla gerçekleştiren İsrail pervasızlığını sonlandırmak için gereklidir.''

http://www.haber7.com/haber/20110905/Ozgurluk-Filosu-Koalisyonundan-rapora-tepki.php


İsrail'e tazminat davaları da açılmaya başladı



Mavi Marmara aktivistlerinin İsrail'den ilk etaptaki tazminat talepleri 10 milyon TL olarak belirlendi.

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6 Kasım'da görülecek olan Mavi Marmara ana davası öncesi İsrail'e karşı maddi ve manevi tazminat davaları da açılmaya başlandı. İlk davalar İstanbul ve Kayseri'de açıldı. Mavi Marmara aktivistleri Türkiye'de pek çok ilde tazminat davaları açmaya devam edecek.

İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mavi Marmara aktivistlerinin avukatları Kayseri'den sonra İstanbul'da da tazminat davalarını açmaya başladı. Bugün (5 Ekim 2012) Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda başvurularını yapan avukatlar, adliye önünde basın açıklaması yaptı.

Avukatlar; İstanbul ve Kayseri'de toplam 40 kişinin şimdilik, ilk grup olarak tazminat davası açtığını; diğer kişilerin de süreç içerisinde davalarını açacaklarını belirttiler. İlk 40 kişinin davalarında toplam istenen tazminat rakamı ise yaklaşık 10 milyon TL olarak belirlendi.

Basın açıklamasında konuşan Mavi Marmara davası ve aktivistlerin avukatlarından Av. Uğur Yıldırım; Mavi Marmara saldırısı sonrası başlayan fiili ve hukuki süreci özetledikten sonra; Özgürlük Filosuna yapılan saldırıda zarar gören tüm gerçek ve tüzel kişiler için İsrail'in tazminat ödeyerek organizatör kurumların ve aktivistlerin tüm zararlarını karşılaması ve her halükarda bu saldırıyı gerçekleştiren suçluların cezalandırılması talep ettiklerini kaydetti.

Av. Uğur Yıldırım; ulusal hukuk ve uluslar arası hukuk nezdinde İsrailli sorumluların cezalandırılması için çalışmaların çok yönlü bir şekilde devam ettiğini; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyince saldırıda işlenen suçların rapor edildiğini ve raporun konseyde onaylandığını; saldırı günü Türkiye'de başlatılan ceza soruşturmasının 28.05.2012 tarihi itibariyle tamamlanarak İsrailli sorumluların şimdilik bazıları hakkında İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığını ve Mavi Marmara davasının ilk duruşmasının 6 Kasım'da, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda başlayacağını anımsatarak tazminat davaları aşaması hakkında bilgiler verdi.

Tazminat davalarında ilk etap ve izlenecek yol

İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mavi Marmara davaları avukatlarından Av. Uğur Yıldırım şunları söyledi:

"Mavi Marmara ve diğer gemilerde olan mağdurlar bir yandan da maddi-manevi zararlarının giderilmesi için hukuk mahkemelerinde tazminat davalarını başlatmıştır. Tazminat davası için bugüne kadar ceza davasının açılmasını bekleyen filo katılımcıları ceza davasını, tazminat davasını ve tüm hukuk mercilerindeki girişimleri bir bütün olarak değerlendirmektedir. Hiçbir zaman sorumluların cezalandırılması talebinden vazgeçmeyen organizatörler, katılımcılar ve şehit yakınları İsrail'in hukuk alanının dışında siyasi görüşmelerinin de kendileri için hiçbir bağlayıcılığı ve anlamı olmadığını belirtmektedir. Sadece özür ve tazminatla bu meseleyi kapatmayı hedefleyen İsrail'in hukuk mercilerinde verilecek kararla zarar gören tüm gerçek ve tüzel kişiler için tazminat ödeyerek zararları karşılamalı ve her halükarda suçlular cezalandırılmalıdır. BM tarafından da tespit edilen suçların karşılığı hukukta hem tazminat hem de suçluların cezalandırılmasıdır. Öte yandan mağdurların tazminat talebi mağdurların alacağı meselesinden ziyade cezalandırmadır. Maddi değerleri her şeyin önüne koyan ve bunun için insanları öldürmekten çekinmeyen paranın acıtacağı bir dili konuşan İsrail'e anladığı dilden bir karşılık da bu tazminat davalarını daha anlamlı kılmaktadır. 5 Ekim 2012 Cuma günü İstanbul ve Kayseri'den toplam 40 kişi şimdilik ve ilk grup olarak dava açmıştır. Diğer kişiler de süreç içerisinde davalarını açacaklardır. İlk 40 kişinin davalarında toplam istenen rakam yaklaşık 10 milyon TL'dir. İlk etapta dava açanlar arasında Şehit Furkan Doğan, Şehit Cevdet Kılıçlar, Şehit Necdet Yıldırım'ın davalarının yanı sıra ağır yaralılar, medyacılar, doktor ve hemşirelerin davaları da yer alıyor.

Gazze Özgürlük Filosunu organize eden ve katılan herkes; Gazze'de hala devam eden deniz ablukasının tamamen özellikle deniz tarafından kalkmasını, İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ceza davasında eklenecek diğer sorumlularla beraber tüm sanıkların cezalandırılmasını, tüm taraflar için her türlü maddi ve manevi zararın tazmin edilmesini, tüm yargı mercilerinde hızlı ve adil bir yargılama talep etmektedir."

Basın açıklama sonrası avukatlar adliyeye girerek Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dilekçelerini sundular. 31 Mayıs 2010 günü Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda İsrail askerlerinin savunmasız yardım gönüllerine kötü muamelede bulunduğu anlatılan dilekçede, BM İnsan Hakları Konseyi Raporuna da değinildi.

Sembolik Olarak 1'er TL'lik Tazminat Talebi

Öte yandan, İstanbul'daki çeşitli Asliye Hukuk Mahkemeleri'ne açılan davalarda gemide bulunan hemşire Sema İşlek, doktor Mevlüt Yurtseven, Ekrem Çelik, eşi Nilüfer Çelik ve çocukları İsrail devletinden sembolik olarak 1'er TL tazminat talep etti.

İki Aileden 1'er Milyon TL Tazminat Talebi

Gemiye düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Cevdet Kılıçlar ile Necdet Yıldırım'ın ailesi ise 1 milyon lira tazminat talebinde bulundu. Diğer kişiler ise İsrail askerlerince düzenlenen saldırıda maddi ve manevi zarar gördüklerini ifade ederek değişik miktarlarda tazminat talep ettiler.

http://www.ihh.org.tr/israile-tazminat-davalari-acilmaya-basladi/
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara baskını ile ilgili iddianamenin ayrıntılarına ulaşıldı. 4 komutan için 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

İbrahim Evrim Ayral'ın haberi

Savcı Ekinci'nin hazırladığı iddianamede dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi ve İsrailli 3 komutan "firari sanık" olarak yer alıyor. 4 komutan için 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Dosyada Nazi Almanyası döneminde Türkiye'nin 20 bin Musevi'ye pasaport verdiği hatırlatılıp "Varlığınızı Türkiye'ye borçlusunuz" mesajı veriliyor.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara baskını ile ilgili iddianamenin ayrıntılarına ulaşıldı. İddianamede dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi'nin yanı sıra İsrailli 3 üst düzey komutanın "firari sanık" olarak yer alması dikkat çekici. Haklarında yakalama kararı bulunan dört sanık hakkında 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Bu da sanıkların Türkiye'ye girmeleri durumunda tutuklanacakları anlamına geliyor. İddianamenin Türkiye-İsrail ilişkilerinde örneğine hiç rastlanmadığı için uluslararası ilişkiler ve hukuk sisteminde büyük tartışmalar yaratması bekleniyor.

İKİNCİ YILDÖNÜMÜNE YETİŞTİ

Mavi Marmara soruşturmasının tamamlanmasının ardından hazırlanan iddianamede İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci'nin imzası var. İddianame 4 bölümden ve 144 sayfadan oluşuyor. Savcının bitkisel hayatta olmasına rağmen maktul olarak değerlendirdiği Oğuz Süleyman Söylemez ile birlikte 10 Türk "maktul", 14'ü ağır, 61'i hafif olmak üzere toplam 189 yaralı da "müşteki-mağdur" sıfatıyla dosyada yer alıyor. Ayrıca ABD, İspanya, İtalya ve İsrail vatandaşlarının da bulunduğu 189'u yaralı 490 yolcu "müşteki-mağdur" olarak iddianameye girmiş. İddianame, baskının ikinci yıldönümü olan 31 Mayıs'a günler kala tamamlandı. İki yıldır 2010/23967 numarasıyla yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianameye 2012/1625 numarası verildi. Savcı Ekinci, iddianamenin sanıklarını, Ashkenazi başta olmak üzere operasyon planını yapan ve uygulayan İsrail askeri kadrosu ile sınırlı tuttu. Ashkenazi dışında iddianamenin diğer sanıkları ise Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Maron, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin.

600'E YAKIN TANIK DİNLENDİ

Savcı Ekinci, soruşturma safhasında 30 klasör belge ile geminin seyir defteri, adli tıp raporları ve olay yeri inceleme tutanakları gibi belgeleri inceledi. Aralarında 490 gemi yolcusunun ve ölenlerin ailelerinin de bulunduğu 600'e yakın tanık dinledi. Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile yazışmalar yaptı. SABAH'ın 26 Eylül 2011'de "Facebook'ta İsrail avı" manşetiyle duyurduğu haberde yer alan bilgi ve fotoğraflardan yararlandı. Son olarak dört İsrailli komutanı sanık olarak belirledikten sonra komutanların isminin teyidi için Dışişleri Bakanlığı'na bir yazı yazdı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, iddianameyi inceledikten sonra ilgili mahkemeye sunulması konusunda onay verecek. Edinilen bilgilere göre iddianamenin ilk bölümünde yaşanan olay özetleniyor. İkinci bölümdeyse kanlı saldırının uluslararası hukuk açısından değerlendirmesi yapılıyor. Bu bölümde İsrail tarafından hazırlanan Mavi Marmara baskınıyla ilgili Turkel raporunun dayandığı temeller uluslararası hukuk kurallarına göre tek tek çürütülüyor.

TARİHTEN ÖRNEKLER

İddianamenin üçüncü bölümündeyse İsrail'e tarih dersi verircesine Osmanlı'dan günümüze Türk-Musevi ilişkileri kapsamlı bir biçimde anlatılıyor. Savcı, bu kısımda 1492'de İspanyol Engizisyon Mahkemesi tarafından sınır dışı edilen Musevilere Osmanlı'nın sahip çıktığını hatırlatıyor. Ayrıca Nazi Almanyası'ndan kaçan Musevilere Atatürk'ün kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin kucak açtığı, bu dönemde 20 bin Musevi'ye Türk pasaportu verildiği, böylelikle Musevilerin ölüm kamplarına gönderilmekten kurtarıldığı da belirtiliyor. İddianamede, bu perspektiften bakıldığında İsrail'in bugünkü varlığını Türkiye Cumhuriyeti'ne borçlu olduğu kaydediliyor.

EZİYET VE YAĞMA DA VAR

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekinci, iddianamenin son bölümde ise olayı Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre değerlendirip, baskın emrini veren dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Maron, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin'in kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, nitelikli kasten yaralama, kasten yaralama, silahla kasten adam öldürmeye zincirleme azmettirme, nitelikli yağma, deniz veya demiryolu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma, nitelikli mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eziyet suçlarına azmettirme' suçlarından yargılanmalarını talep etti. Baskında 9 kişi öldürüldüğü ve 114 kişi de basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı için cezanın ölü ve yaralı sayısı kadar artırılması isteniyor.

ÖNCE TATBİKAT SONRA KATLİAM

İddianamede İsrail askerlerinin hedef gözeterek ateş edip, silahsız mağdurların ölümüne sebebiyet verdiği ve böylelikle orantısız güç kullandığı kaydedildi. Adli tıp raporlarını inceleyen Savcı Ekinci, ölen yolculardan ikisinin İsrail askerleri tarafından gemiye inilmeden helikopterlerden açılan ateş sonucu öldürüldüğüne dikkat çekti. Bu ayrıntı, İsrail tarafının "Gemiye indikten sonra direnişle karşılaşınca ateş açtık" tezini de geçersiz kılıyor. İddianamede ayrıca otopsi raporlarına dayanarak maktullerin bedeninde birden fazla silahtan çıkmış mermi çekirdeklerinin bulunduğu da belirtiliyor. Ayrıca kimi maktullere yakın mesafeden veya bitişik atışla ateş edilmesi, baskının vahşi yüzünü gözler önüne seriyor. İddianamede baskın öncesinde İsrail askerlerinin Mavi Marmara'ya benzer bir gemide "katliam tatbikatı" yaptığı da belirtiliyor.

'ÖLDÜRMEK İÇİN ATEŞ EDİLDİ'

İddianamede, Filistin'e yardım malzemesi götürmek için yola çıkan Sfendoni ve Challenger yolcu gemileri ile Defne Y., Eleftherı Mesogios, Gazze ve Rachel Corrie yük gemilerine İsrail tarafından yapılan müdahalenin hukuksuz olduğu da anlatıldı. Gemilerin, İstanbul ve Antalya limanlarından mevzuatlara uygun yola çıktıkları ve yalnızca insani yardım malzemesi taşıdıkları belirtildi. İsrail'in silahsız yolculara öldürmek kastıyla rastgele ateş açtığı belirtildi. Açılan ateşte 9 kişi hayatını kaybetmişti.

'CAN KUTSALDIR, ŞALİT'TEKİ GİBİ'

İsrail'in geçtiğimiz aylarda takas yaparak hayatını kurtardığı esir askeri Gilad Şalit'in ismi de iddianamede yer alıyor. İsrail'in 1027 Filistinli mahkûm karşılığında takas ettiği Gilad Şalit örneği üzerinden Türk vatandaşlarının da hayatının kutsal olduğu belirtilen iddianamede "İsrail devleti bir askerinin hayatını kurtarmak için 1027 Filistinli mahkûmu serbest bırakarak vatandaşının canının ne kadar kutsal olduğunu gözler önüne serdi. İsrail şunu anlamalı ki demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devleti için de dili, dini, ırkı, felsefi inancı, siyasal düşüncesi ne olursa olsun bütün vatandaşlarının can kutsaldır" deniliyor.

http://www.haber7.com/guncel/haber/882810-israile-tokat-gibi-iddianame/1



İHH, saldırının yıl dönümünde Taksim'de yürüyüş düzenleyecek. İşte ayrıntılar:



Mavi Marmara ve Kudüs'ün özgürlüğü için yürüyoruz

30-31 Mayıs'ta İstanbul'da Mavi Marmara etkinlikleri yapacağız. İHH İnsani Yardım Vakfı, Mavi Marmara saldırılarının ikinci yıl dönümünde Taksim'de büyük bir yürüyüş gerçekleştirecek. Mavi Marmara saldırısının yıldönümü olan 31 Mayıs'ta gerçekleştirilecek yürüyüşe herkesi bekliyoruz.


22.05.2012 - Mavi Marmara ve Kudüs'ün özgürlüğü için yürüyoruz

İsrail ablukası altında yaşam mücadelesi veren Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Özgürlük Filosu'na İsrail ordusunun yaptığı saldırının üzerinden iki yıl geçti. Yaşanan katliamı protesto etmek için saldırı sırasında gemide olan onlarca ülkeden yüzlerce aktivist, saldırının yıldönümünde İstanbul'da buluşacak.

30 MAYIS 2012
Haliç Tersanesi'ndeki Mavi Marmara gemimizde 21:00'da başlayacak program sabah namazının kılınmasına kadar sürecek. Sabah 11:00'da ise tüm dünyadan gelen Yetim Çocuklarımız Mavi Marmara gemimizi ziyaret edecekler ve basın karşısına çıkacaklar.

31 MAYIS 2012
19:00'da Taksim'de Kudüs Yürüyüşümüzü yapacağız

İHH İnsani Yardım Vakfı, Mavi Marmara'ya İsrail saldırısının 2. yıl dönümünde saldırıları protesto etmek, şehitleri unutmadığını göstermek için dev bir yürüyüş gerçekleştirecek. Saldırının yıldönümü olan 31 Mayıs'ta gerçekleştirilecek yürüyüş, "Yürüyoruz" sloganı ve "Özgür Kudüs" üst başlığıyla yapılacak.

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Av. Bülent Yıldırım'ın konuşma yapacağı yürüyüşte; işgal altındaki Filistin gerçeğine vurgu yapılarak dünyaya İsrail'in zulüm ve işgal politikalarının sona erdirilmesi çağrısında bulunulacak.

Taksim, İstiklal Caddesi'nde yapılacak yürüyüşe on binlerce kişinin katılması bekleniyor. Yürüyüşte "Kudüs'ün Kurtuluşu İçin" ve "Son Liman Özgürlük" mesajları öne çıkacak.

Mavi Marmara'ya İsrail'in haince saldırısının protesto edileceği yürüyüşte; gemide şehit düşenlerin aileleri, gemideki aktivistler, yerli ve yabancı pek çok katılımcı da hazır bulunacak. Yürüyüş 31 Mayıs akşamı 19:00'da İstiklal Caddesi'nde yapılacak.

MAVİ MARMARA'DA NELER OLDU?

İsrail işgali ve ambargosundan dolayı her türlü temel ihtiyaç maddesinden yoksun olan Gazze halkı için acil bir yardım koridoru oluşturmak ve hukuk dışı İsrail ablukasını kırmak için iki yıl önce Mayıs ayında yola çıkan Özgürlük Filosu, uluslararası sularda korsanca bir saldırıya uğramış ve bu saldırı neticesinde 9 insani yardım gönüllüsü şehit edilirken 56 gönüllü de çeşitli yerlerinden yara almıştı.

Sivil insanların çabasıyla yola çıkan yardım filosu ve yine sivil aktivistlerin iradeleriyle ortaya konan bu onurlu yardım eylemiyle, dünya bir kez daha Filistin gerçeğiyle yüz yüze gelmişti.

Geçen iki yılda İsrail; öldürdüğü ve yaraladığı kişiler için Türkiye'nin "Tazminat öde, özür dile ve ambargoyu sona erdir" şeklindeki taleplerine olumsuz cevap verdi.

http://www.ihh.org.tr/mavi-marmara-ve-kudus-un-ozgurlugu-icin-yuruyoruz/

kilimanjaro



Mavi Marmara Davası, 6 Kasım'da Çağlayan Adliyesi'nde başlıyor.

Gazze Özgürlük Filosu ve Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı hakkındaki ceza davasının ilk duruşması 6 Kasım'da İstanbul'da yapılacak. Gazze'ye Özgürlük Filosu ve Mavi Marmara organizatörü İHH - İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı; dava için yoğun bir çalışma sürdürüyor. Davada yüzlerce avukat müdahil olarak bulunmak için başvuru yapacak.

37 ülkeden yolcu ve şehit yakınları dâhil 490 kişinin "müşteki-mağdur" olarak yer aldığı davanın sanıkları; dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Maron, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin "firari sanık" olarak yargılanacak.

Mavi Marmara Davası'nın ilk duruşması 6 Kasım 2012'de saat 09:30'da İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde başlayacak ve aralıklı olarak 3 gün devam edecek. Türkiye ve dünyanın dört bir yanından gelecek Filo yolcuları, şehit yakınları ve avukatları duruşmada hazır bulunacak. Duruşma; Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinden insan hakları gözlemcileri, medya mensupları, hukukçular ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri tarafından takip edilecek.

Dava sürecindeki çalışmalara öncülük eden; Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara ve diğer yardım filosunun organizatörleri İHH İnsani Yardım Vakfı ve diğer kuruluşlar ile dünyanın dört bir yanından Gazze Özgürlük Filosu hukuk mücadelesi için bir araya gelen Mavi Marmara Avukatları davanın ilk duruşması için kapsamlı bir çalışma yürütüyor.

İnsanlığın ortak davası: Mavi Marmara

İHH; davayı; tıpkı Mavi Marmara gemisinde buluşan renkli topluluk gibi farklı dini, etnik, kültürel kimliğe sahip insanlık ailesinin ortak davası şeklinde tanımlıyor. İHH, davaya yüzlerce avukatın müdahil olması için çalışmalar da yürütüyor.

İHH İnsani Yardım Vakfı'ndan yapılan çağrıda "İşlenen suç sadece bu yolculara karşı değil o gemide temsilini bulan dünyanın ortak vicdanına karşı yani vicdan sahibi tüm insanlara, halklara karşı işlenmiş bir suçtur. İsrailli sorumlular insanlığın hukukunu çiğnemiştir. Adaletin gereği olarak da sorumlular dünya kamuoyunun önünde adil yargılanma ortamında yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Bu nedenlerle insanlığın ortak davası olan Mavi Marmara Davası'nı; medyanın kapsamlı bir şekilde takip ederek Türkiye ve dünya kamuoyunun haberdar edilmesini çok önemsiyoruz. Saldırıda hayatını kaybeden gazeteci kardeşimiz Cevdet Kılıçlar; diğer insani yardım gönüllüleri ve yaklaşık 2,5 yıldır komada olan Uğur Süleyman Söylemez için, 37 ülkeden gelecek olan tüm gemi yolcularına duruşma esnasında kamuoyumuzun desteğini talep ediyoruz" denildi.

Mavi Marmara saldırısı ve hukuki süreç

Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara ve diğer gemilere 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda seyir hâlindeyken İsrail silahlı kuvvetleri saldırı düzenlemişti. Saldırıda gazeteci Cevdet Kılıçlar ile beraber 9 insani yardım gönüllüsü; Furkan Doğan, Cevdet Kılıçlar, İbrahim Bilgen, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Ali Haydar Bengi, Cengiz Akyüz, Çetin Topçuoğlu ve Cengiz Songür hayatını kaybetmiş, 50'den fazlası yaralanmış ve dünya ile iletişim yasadışı olarak kesilerek gazeteciler dâhil tüm yolcular İsrail tarafından hapsedilmişti.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından da saldırı sırasında ve sonrasında kasten adam öldürmek, işkence, insanlık dışı muamele etmek, kasten azap vermek, beden bütünlüğünü veya insan sağlığını vahim şekilde ihlal etmek, keyfî tutuklama ve gözaltı, ifade hürriyetinin kısıtlanması, malların gasp edilmesi ve benzeri ağır suçların işlendiği, insan hakları ve uluslararası hukukun ihlal edildiği tespit edilmişti. Bu saldırı ile alakalı olarak ulusal (Türkiye, ABD, İspanya, Belçika, İtalya gibi) ve uluslar arası (Uluslararası Ceza Mahkemesi, BM İnsan Hakları Konseyi) birçok hukuk zemininde çalışmalar gerçekleştirilmişti.

Gazze Özgürlük Filosu'na yapılan saldırı hakkında Türkiye'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma ile 28.05.2012 tarihi itibariyle İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesinde 2012/264 Esas numarası ile dava açılmıştı. Davada, 37 ülkeden yolcu ve şehit yakınları dâhil 490 kişi "müşteki-mağdur" olarak yer alırken, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Maron, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin de "firari sanık" olarak yer alıyor. Dosyayı yürüten savcı, iddianamenin sanıklarını, Ashkenazi başta olmak üzere şimdilik operasyon planını yapan ve uygulayan İsrail askeri üst kadrosu ile sınırlı tutmuştu. Bilgileri tamamlandıkça diğer sivil-asker tüm sorumlular tek tek yargı önüne çıkarılacak. Türk Ceza Kanunu`na göre sanıklar, kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama, yağma, deniz veya demiryolu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eziyet etme` suçlarından yargılanıyor.

http://www.ihh.org.tr/6-kasimda-israil-yargilaniyor/

Son Liman Özgürlük - Mavi Marmara Belgeseli:

http://www.youtube.com/watch?v=XLkzjekxR3I#



İsrail'e tazminat davaları da açılmaya başladı



Mavi Marmara aktivistlerinin İsrail'den ilk etaptaki tazminat talepleri 10 milyon TL olarak belirlendi.

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6 Kasım'da görülecek olan Mavi Marmara ana davası öncesi İsrail'e karşı maddi ve manevi tazminat davaları da açılmaya başlandı. İlk davalar İstanbul ve Kayseri'de açıldı. Mavi Marmara aktivistleri Türkiye'de pek çok ilde tazminat davaları açmaya devam edecek.

İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mavi Marmara aktivistlerinin avukatları Kayseri'den sonra İstanbul'da da tazminat davalarını açmaya başladı. Bugün (5 Ekim 2012) Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda başvurularını yapan avukatlar, adliye önünde basın açıklaması yaptı.

Avukatlar; İstanbul ve Kayseri'de toplam 40 kişinin şimdilik, ilk grup olarak tazminat davası açtığını; diğer kişilerin de süreç içerisinde davalarını açacaklarını belirttiler. İlk 40 kişinin davalarında toplam istenen tazminat rakamı ise yaklaşık 10 milyon TL olarak belirlendi.

Basın açıklamasında konuşan Mavi Marmara davası ve aktivistlerin avukatlarından Av. Uğur Yıldırım; Mavi Marmara saldırısı sonrası başlayan fiili ve hukuki süreci özetledikten sonra; Özgürlük Filosuna yapılan saldırıda zarar gören tüm gerçek ve tüzel kişiler için İsrail'in tazminat ödeyerek organizatör kurumların ve aktivistlerin tüm zararlarını karşılaması ve her halükarda bu saldırıyı gerçekleştiren suçluların cezalandırılması talep ettiklerini kaydetti.

Av. Uğur Yıldırım; ulusal hukuk ve uluslar arası hukuk nezdinde İsrailli sorumluların cezalandırılması için çalışmaların çok yönlü bir şekilde devam ettiğini; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyince saldırıda işlenen suçların rapor edildiğini ve raporun konseyde onaylandığını; saldırı günü Türkiye'de başlatılan ceza soruşturmasının 28.05.2012 tarihi itibariyle tamamlanarak İsrailli sorumluların şimdilik bazıları hakkında İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığını ve Mavi Marmara davasının ilk duruşmasının 6 Kasım'da, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda başlayacağını anımsatarak tazminat davaları aşaması hakkında bilgiler verdi.

Tazminat davalarında ilk etap ve izlenecek yol

İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mavi Marmara davaları avukatlarından Av. Uğur Yıldırım şunları söyledi:

"Mavi Marmara ve diğer gemilerde olan mağdurlar bir yandan da maddi-manevi zararlarının giderilmesi için hukuk mahkemelerinde tazminat davalarını başlatmıştır. Tazminat davası için bugüne kadar ceza davasının açılmasını bekleyen filo katılımcıları ceza davasını, tazminat davasını ve tüm hukuk mercilerindeki girişimleri bir bütün olarak değerlendirmektedir. Hiçbir zaman sorumluların cezalandırılması talebinden vazgeçmeyen organizatörler, katılımcılar ve şehit yakınları İsrail'in hukuk alanının dışında siyasi görüşmelerinin de kendileri için hiçbir bağlayıcılığı ve anlamı olmadığını belirtmektedir. Sadece özür ve tazminatla bu meseleyi kapatmayı hedefleyen İsrail'in hukuk mercilerinde verilecek kararla zarar gören tüm gerçek ve tüzel kişiler için tazminat ödeyerek zararları karşılamalı ve her halükarda suçlular cezalandırılmalıdır. BM tarafından da tespit edilen suçların karşılığı hukukta hem tazminat hem de suçluların cezalandırılmasıdır. Öte yandan mağdurların tazminat talebi mağdurların alacağı meselesinden ziyade cezalandırmadır. Maddi değerleri her şeyin önüne koyan ve bunun için insanları öldürmekten çekinmeyen paranın acıtacağı bir dili konuşan İsrail'e anladığı dilden bir karşılık da bu tazminat davalarını daha anlamlı kılmaktadır. 5 Ekim 2012 Cuma günü İstanbul ve Kayseri'den toplam 40 kişi şimdilik ve ilk grup olarak dava açmıştır. Diğer kişiler de süreç içerisinde davalarını açacaklardır. İlk 40 kişinin davalarında toplam istenen rakam yaklaşık 10 milyon TL'dir. İlk etapta dava açanlar arasında Şehit Furkan Doğan, Şehit Cevdet Kılıçlar, Şehit Necdet Yıldırım'ın davalarının yanı sıra ağır yaralılar, medyacılar, doktor ve hemşirelerin davaları da yer alıyor.

Gazze Özgürlük Filosunu organize eden ve katılan herkes; Gazze'de hala devam eden deniz ablukasının tamamen özellikle deniz tarafından kalkmasını, İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ceza davasında eklenecek diğer sorumlularla beraber tüm sanıkların cezalandırılmasını, tüm taraflar için her türlü maddi ve manevi zararın tazmin edilmesini, tüm yargı mercilerinde hızlı ve adil bir yargılama talep etmektedir."

Basın açıklama sonrası avukatlar adliyeye girerek Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dilekçelerini sundular. 31 Mayıs 2010 günü Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda İsrail askerlerinin savunmasız yardım gönüllerine kötü muamelede bulunduğu anlatılan dilekçede, BM İnsan Hakları Konseyi Raporuna da değinildi.

Sembolik Olarak 1'er TL'lik Tazminat Talebi

Öte yandan, İstanbul'daki çeşitli Asliye Hukuk Mahkemeleri'ne açılan davalarda gemide bulunan hemşire Sema İşlek, doktor Mevlüt Yurtseven, Ekrem Çelik, eşi Nilüfer Çelik ve çocukları İsrail devletinden sembolik olarak 1'er TL tazminat talep etti.

İki Aileden 1'er Milyon TL Tazminat Talebi

Gemiye düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Cevdet Kılıçlar ile Necdet Yıldırım'ın ailesi ise 1 milyon lira tazminat talebinde bulundu. Diğer kişiler ise İsrail askerlerince düzenlenen saldırıda maddi ve manevi zarar gördüklerini ifade ederek değişik miktarlarda tazminat talep ettiler.

http://www.ihh.org.tr/israile-tazminat-davalari-acilmaya-basladi/
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat



Mavi Marmara davası, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda 6 Kasım sabahı başladı. Adliye önünde binlerce kişi bir araya geldi ve İsrail'e tepki gösterdi.

Gazze'ye insani yardım taşıyan ''Mavi Marmara'' gemisine düzenlenen saldırıyla ilgili dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Ashknazi dahil 4 kişinin yargılanmasına başlandı.

Yoğunlukla yabancı uyruklu aktivistlerin dinlendiği ilk gün duruşmaları görülen dava; 7 Kasım Çarşamba ve 9 Kasım Cuma günü görülmeye devam edilecek.

Gazze'ye insani yardım taşıyan ''Mavi Marmara'' gemisine yönelik İsrail askerlerince Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin, olay tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin yargılanacağı davanın ilk duruşması bugün yapıldı.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından İstanbul Adalet Sarayı'ndaki büyük salonda görülen duruşma, sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alındı.

FURKAN DOĞAN'IN BABASI DİNLENDİ

Mavi Marmara gemisinde şehit düşen Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan da duruşmada hazır bulundu.

Ahmet Doğan, tanık olarak dinlediği davada şunları söyledi: "Furkan lise öğrencisiydi. ABD vatandaşıydı. YÖS sınavına girmişti. Hassas, ince ruhlu, başkalarının  derdini dert edinen bir çocuktu. 31 Mayıs sabahı TV'den izlerken annesinin çığlığı ile sarsıldık. Saldırı başlamıştı. Bir daha da kendisinden haber alamadık. Çok çabaladı bu gemiye binmek için. Sonuçta Kayseri'den bu gemiye binen 9 kişiden biri oldu. Furkan doktor olmak istiyordu. Çünkü hizmet etmek istiyordu. Gemide herkese bu amacını anlatıyor. Görünce çok etkilendi. Oradaki çocukların yanında olmak istiyordu. İnternetten ve haberlerden Gazze'de yaşananları takip etti. O insanların yanında olmak istiyordu."

Bülent Yıldırım: "Bugün büyük bir adım atıldı"

İstanbul Adalet Sarayı önünde gazetecilere açıklamalar yapan İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Av. Bülent Yıldırım, ''hiçbir şekilde yargılanmayacağını'' söyleyen İsrail'e rağmen, ''Mavi Marmara'' davasının bugün ilk duruşmasının yapılmasının büyük bir adım olduğunu ifade etti.

Yıldırım, şunları söyledi: "Dünyanın bütün güçleri gelse, İsrail'in zulmüne karşı koyamaz anlayışı vardı. Mavi Marmara ile insanlık için gittik. 37 ülkeden insan vardı gemide. Şu anda Türkiye'de 37 ülkeden insan, hakkını arıyor. Türkiye, nasıl afet ve savaş bölgeleri için merhamete ev sahipliği yaptıysa şimdi de adalete ve özgürlüğe ev sahipliği yapıyor. Türkiye'nin cesur yargıçları ve savcıları bu konuda bu davayı alıp, sürdürülebilir olduğunu da gösterdiler. Bunların 18 bin yıl ceza alması söz konusu. Şu anda 5 tanesinin ismi, anne-baba isimleri tespit edildi. Bunlar yargılanıyor. İsrail bu mahkemeyi tiyatro olarak görüyor. Ben sizin vesilenizle çağrıda bulunuyorum. Madem bu mahkeme tiyatro, niçin Mavi Marmara'da katliam yapan diğer askerlerin isimlerini vermiyorsunuz, onları saklıyorsunuz? Hadi, bu mahkemeden korkmuyorsanız, yiğitçe çıkın deyin ki, 'Mavi Marmara'da Furkan Doğan'ı katleden biziz. İbrahim Bilgen'i ve diğerlerini katleden biziz.' O kadar cesur olun o zaman. O da yok. Ama kendi kendilerine, şu anda İsrail basını ambargo uyguladı. Bu davadan hiç bahsetmiyorum. Ben ne demiştim 2 yıl önce? 'İsrail'i ambargoya tabii tutacağız.' Bakın şimdi ilk planda kendi medyası ambargo uyguluyor. Halkını sağlıklı bilgilendirmekten vazgeçti. Yarın bu genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları da yurt dışına çıkamayacak. Hiç merak etmeyin."

Gemiye saldıran bütün askerleri tek tek tespit edeceklerini ve hepsini mahkeme önüne çıkaracaklarını anlatan Yıldırım, "Hepsi ceza alacak. Ayrıca şu anda bir çalışmamız daha var. Bunun içeriğini açıklamıyoruz. Onu da gerçekleştirebilirsek, İsrailli siyasetçilerin hiçbiri, işgal edilmiş Filistin topraklarında, yani kendilerinin İsrail dedikleri o bölgeden dışarı çıkamayacaklar'' dedi.

Şu anda davada dünyanın dört bir yanından gelen avukatlar, aktivistler bulunduğunu ve bu olayın çok somut, maddi delilleri çok net olan bir olay olduğunu aktaran Yıldırım, "Bu davada herkes bir imtihan veriyor. İsrail, Türk yargı sistemini küçümsedi. Göreceğiz İsrail'e nasıl bir tokat vurulacak. Bu kadar maddi delilleri olan bir davada, geri adım zaten hiçbir hukukçu atamaz. Gerçekten bir hukukçuysa atamaz" diye konuştu.

Bülent Yıldırım, Türkiye'de açılan bu davadan sonra dünyanın dört bir yanından da davalar geleceğini ve bu davanın örnek teşkil edeceğini de kaydederek, "Filistin için açılan bütün davaların önü açılacak. Ve göreceksiniz, bütün İsrailliler yargılanacak. Şu anda İsrail, kendi içerisinde halkını kandırdığı için, 'bize hiç kimse dokunamaz' diye, askerleri isyan etmesin diye bu davadan bahsetmiyorlar. Ben buradan İsrail'e sesleniyorum; Biraz yüreğiniz varsa, bu davanın bütün safhalarını İsrail basınında açıklarsınız. Askerleriniz de nelerle karşılaşacaklarını bilirler" ifadesini kullandı.

Saldırı emrini veren üst komutanlar ve siyasetçilerin, bundan sonra çocuklarının yüzlerine de bakamayacaklarını ve çocuklarının bu kişileri reddedeceklerini anlatan Yıldırım, "Tarih bunları katliamcı olarak ortaya koyacak. Hep birlikte buradayız, göreceğiz, insanlığın davası, büyük bir dava, burada sonuçlanacak" dedi.

İsrail'in özür dileyeceğini ve tazminat ödeyeceğini belirten İHH Başkanı Yıldırım, şöyle devam etti:

"Biz sizin ahlaksız teklifinizi, teklif ettiğiniz bütün paraları reddettik. Bu davanın dışında tazminat davaları da açtık. Onları da kazanacağız. Allah nasip ederse, gerekirse işgalci İsrail devletinin uçağına, gemisine burada el koyacağız, o tazminat davalarını kazandıktan sonra. Tazminat da ödeyeceksiniz. Ve Gazze ablukasını kaldıracaksınız. Bunda hiç bir tereddütümüz yok. Ama bir şey daha olacak artık. Kasten adam öldürmenin karşılığında, işlediğiniz cinayetten dolayı da yargılanıp hakkınızda tutuklama kararları çıkacak. Bundan sonra yalnızlığınıza mahkûm oldunuz. O Filistin'in etrafına ördüğünüz duvarı yargılamayla, hukukla sizin etrafınıza öreceğiz ve hiç vazgeçmeyeceğiz.

Bu sürece gelene kadar bize çok baskı yaptılar. İsrail ve İsrail'in uzantıları çok baskı yaptı. İsim vermeyeceğim ama kimin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz burada konuşacağız, onu da üzerine alan alacak. Özel hayatlarımız araştırıldı, mal varlıklarımız araştırıldı. Tehditler yapıldı, suikastlar yapıldı. Çoğunu medyayla paylaşmadık bile, şu süreç tamamlansın diye. Ama hiçbir şeyden korkmuyoruz. Bunu İsrail ve yandaşları çok iyi bilsin. Gazze'deki yetimler ve çocuklar olduğu müddetçe, bizim kanımız Filistinlilerin kanından daha değerli değil. Bunu çok iyi bileceksiniz. Ve biz bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bütün insanlığın davası olacak. Her zaman söylüyorum. Bu, Yahudi milletine karşı açılmış bir dava değil. Gazze'de Yahudiler olsa ve Müslümanlar aynı zulmü işlese yine giderdik. Bu, katillere, Siyonistlere ve adam öldürenlere karşı açılmış bir davadır. Kasten adam öldürüp yaraladılar. Yaralı insanlara yüzünden en yakın mesafede silah sıktılar. Bu katillerin hepsi yargılanacak. Bütün dünyada merhamet sahibi olanlar da bizimle beraber olacak. Çok tarihi günlere şahitlik yapıyorsunuz. İnşallah bundan sonra dünyada, hak, adalet, barış ve huzur hâkim olsun."

Av. Uğur Yıldırım: "İsrail'in suçluları iade etmesi gerekiyor"

Mavi Marmara davası kapsamında değerlendirmelerde bulunan Mavi Marmara ve İHH Avukatlarından Av. Uğur Yıldırım şunları söyledi:

"Bu yargılama kesinlikle sembolik bir yargılama veya Türkiye'nin kendi kendine yapmış olduğu bir yargılama değil. Kanunlarımız, Türk Ceza Kanunu kapsamında tamamen adil ve hukuki bir yargılama olması hepimizin beklentisi. Bu noktada suçluların iade edilmeyeceği ve herhangi bir sonuç çıkmayacağına yönelik beklentiler de yanlış, çünkü daha mahkeme aşamasında, kendilerinin ifadelerinin alınması için müzekkereler yazıldı. Bu müzekkerelere cevap verilmemesi halinde kendileri hakkında yakalama kararı çıkarılması söz konusu. Suçluların iadesine yönelik Avrupa Sözleşmesine hem Türkiye hem İsrail taraftır. Bu noktada İsrail'in bu suçluları Türkiye'ye iade etmesi gerekiyor. Diyelim ki etmedi, İnterpol tarafından kırmızı bültenle aramalarının çıkması söz konusu olur. Bu, yine Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler açısından uygulanması gereken bir süreçtir. Kaldı ki Mavi Marmara davasında katılımcıların 37 ayrı ülkeden olması hasebiyle dünyanın her tarafında bu davalar açılmış durumda ve soruşturma halinde. Fransa'da, Belçika'da, İspanya'da, Güney Afrika'da bu konuyla ilgili davalar var. Ve herhangi bir şekilde bu komutanlar bu ülkelere gittiği takdirde mutlaka bu soruşturma kapsamında tutuklanacaklar. Bu noktada nasıl Gazze'deki insanlar için Gazze bir açık hava hapishanesine döndürüldüyse, bu yargılama ile birlikte İsrail, bu komutanlar için açık hava hapishanesine dönüşmüştür.

Diğer yanı ise; bu dava bir başka açıdan da oldukça önemli. İsrail kurulduğu günden bu yana dünyada, özellikle Ortadoğu'da, Filistinlilere karşı sayısız hak ihlallerine imza attı. İnsanların yurtlarından edilmesine, hunharca öldürülmelerine sebep oldu. Bu yaptıklarının hesabını hiçbir platformda, hiçbir zeminde vermedi. Birleşmiş Milletlerin bazı kınamaları oldu ama hiçbir mahkeme tarafından herhangi bir cezai yargılama ve yaptırımla karşılaşmadı. Mavi Marmara seferinin hemen öncesinde Dökme Kurşun operasyonunda 1500 Filistinlinin canı gitti. Hiçbir şey olmadı. Bunun sorumluları hiçbir yerde hesap vermedi. O kadar ki kendi müttefiki Amerika'nın Liberty gemisini 1967'de batırdığında 34 Amerikan vatandaşını öldürdüğünde ve 171'ini yaraladığında dahi soruşturma açılmadı. Bu manada, yani "İsrailin yargılanması" açısından bu dava, Mavi Marmara davası dünya tarihine geçecek düzeyde bir ilk olma özelliği taşıyor. İlk defa 6 Kasım'da İsrail'den hesap soruluyor, İsrail yargılanıyor."

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci tarafından hazırlanan 144 sayfalık iddianamede, İsrail askerlerinin saldırısında 9 kişinin yaşımını yitirdiği, 50'den fazla kişinin de yaralandığı hatırlatılıyor. Gemideki 490 kişinin müşteki mağdur olduğu ifade edilen iddianamede, gemide bulunan aktivistler ve basın mensupları da müşteki ve mağdur olarak yer alıyor.

Çağlayan Adliyesi'nden notlar:

-Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın geniş bahçesi İHH İnsani Yardım Vakfı'nın organizesiyle şölen alanına dönüştü.

-Yurtiçinden, yurtdışından binlerce kişi geldi. Sloganlar ve pankartlarla İsrail protesto edildi.

-Yerli ve yabancı onlarca televizyon, ajans, gazete, canlı yayın aracı ve sosyal medya uzmanı tarafından takip edildi.

-Davanın tüm mağdurları ifade verdiğinde yaklaşık 500 kişi tanık olarak ifade vermiş olacak.

-Çağlayan Meydanı'nda Mavi Marmara gemisi ve süreçle ilgili imza ve fotoğraf sergileri açıldı.

-Meydanda toplanan vatandaşların yanı sıra çok sayıda yerli ve yabancı gözlemci de davayı takip etti.

-Çağlayan Adliyesi'nde pek çok sivil toplum kuruluşu ve siyasal parti temsilcisi de yer aldı.

-Mahkeme salonu sinirli sayıda kişi alabildiğinden öncelik Mavi Marmara'da şehid düşenleri yakınları, gemide bulunan yabancı aktivistler, avukatları ve gözlemciler yer aldı.

-Başta Filistin, Belçika, Fransa, İngiltere, Kanada, İsviçre, Cezayir ve Ürdün olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden katılım oldu.

-Ünlü İngiliz gazeteci Yvonne Ridley de davayı gözlemci olarak takip etti.

-Duruşmaya katılanlardan biri de aynı zamanda Mavi Marmara'da da bulunan Kudüs Şeyhi Raid Salah'tı.

-İsrail'in 1967 yılında vurduğu ABD'ye ait Liberty gemisi mağdurlarından Joe Matter da İstanbul'a geldi.

- Adliye önünde toplanan kalabalık, Mavi Marmara saldırısında şehid olanlar için yoklama yaptı. Şehitlerin isimleri tek tek söylendi. Alanda bulunanlar da bir ağızdan "burada" diye cevap verdi.

Ceza İstemleri

İddianamede, olay tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında ''Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek''ten 9 kez ağırlaştırılmış müebbet ile ''mala zarar vermeye azmettirmek'', ''yağma suçuna azmettirmek'', ''eziyet suçuna azmettirmek'', ''haberleşmenin engellenmesine azmettirmek'', ''kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek'', ''yaralama suçuna azmettirmek'' ve ''silahla yaralama suçuna azmettirmek'' suçlarından toplam 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Bu arada duruşmayı, Türkiye ve diğer ülkelerden birçok insan hakları gözlemcisi, sivil toplum kuruluşları ile yerli-yabancı medya mensupları izledi.

Gazeteci Hakan Albayrak: Türkiyenin İsraili yargılayabilmesi olağanüstü bir durumdur:

http://www.youtube.com/watch?v=83_VyL0uCGw#ws

Şehid Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan adliye çıkışında duygularını ifade etti:

http://www.youtube.com/watch?v=D5eiMnZgth4#ws

Abdurrahman Dilipak ta duruşmayı takip edenler arasındaydı:

http://www.youtube.com/watch?v=OUhh5proKx0#ws

http://www.ihh.org.tr/mavi-marmara-davasi-istanbulda-basladi/


Mavi Marmara davası başladı

Mahkeme, ifade vermeleri için 150 kadar müştekiyi adliyeye çağırdı. 340 müşteki ise bulundukları illerde ifade verecek. Duruşmada ilk olarak yardım filosundaki Challenger-1 gemisinde bulunan Amerikan ordusundan emekli Albay Ann Wright'ın ifadesi dinlendi. İsrail askerlerinin 20 gemi, 2 helikopter ve onlarca zodyak botla saldırdığını ifade eden Wright, "Mavi Marmara'ya 100 metre mesafedeydik. Bizim gemiye önce saldırdılar. Ses ve şok bombaları atarak gemiye bindiler. Gerçek mermi kullandılar. Çünkü amaçları gemileri durdurmak değildi." ifadelerini kullandı. Mağdur sıfatıyla ifade veren eski İsrail vatandaşı Dror Feiler de, "Gemiye inmeden mi ateş açtılar? Yoksa kamuoyunda yansıtıldığı gibi gemiye indikten sonra mı ateş açtılar?" sorusuna, "Gördüğüm kadarıyla İsrail askerleri gemiye inmeden helikopterden ateş açtılar. İsrail'in yaydığı 'gemide silah var' iddiaları yalan." cevabını verdi.

Mavi Marmara'da şehit edilen 19 yaşındaki Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan ise oğlunun gemiye binme sürecini anlattı. Baba Doğan, "O evimizin en küçüğüydü. Onun katli ailemin katli gibidir. Furkan'ı alnından vurmuşlardı, yüzünden, kafasından vurmuşlardı. Hem de çok yakından. Adli Tıp raporunda da Furkan'ın kasten mermi ile öldürüldüğü yazıyordu. Sonuna kadar davacıyım. En ağır cezayı almalarını istiyorum." dedi. Davanın müdahil avukatlarından eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, davada İsrail'in değil, onun adına katliam yapan insanların yargılandığına dikkat çekti. Davanın söylendiği gibi temsilî değil, gerçek bir yargılama olduğunu söyleyen Petek, "Katılanların sesinden olayı dinleyince tüylerimiz diken diken oldu. Katliamı masum göstermek istiyorlar. Dokuz şehidimiz var. Hepsi için ayrı ayrı ceza isteniyor. Mahkemeye gelmezlerse haklarında yakalama kararı çıkarılabilir. İsrail bu nedenle tedirgin olmuş durumda. Zaten sanıklar gelmiyor, ne gerek var gibi bir tutum doğru değil." şeklinde konuştu. İsrail Dışişleri ise duruşmayı "siyasi tiyatro" olarak niteledi.

ADLİYE ÖNÜNDE İSRAİL KARŞITI PROTESTO

Davaya destek olmak için yüzlerce insan Çağlayan Adliyesi'nin önünde toplandı. Duruşma öncesinde basına açıklamalarda bulunan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, davada 37 ülkenin hakkını aradığının altını çizdi. Dünya çevresinde birçok sivil toplum kuruluşunun davayı takibe geldiğini söyleyen yazar Abdurrahman Dilipak, "Bu süreçte sanıklar davet edilecekler. Gelmezlerse İnterpol aracılığı ile kırmızı bülten çıkarılacak. Buradan çıkacak sonuç, Türkiye için bağlayıcı olacak. Türkiye sınırlarına girince gözaltına alınacaklar. Şu anda burada 60 ülkeden gözlemci var. Muhtemelen o ülkelere girdiklerinde de yakalanacaklar." dedi.

http://www.zaman.com.tr/dis-haberler/mavi-marmara-davasi-basladi/2012210.html