Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

04 Mayıs 2024, 02:48:46

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 172
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 139
Total: 139

KCK davası Diyarbakır'da başladı-İddianamenin tam metni-Konuyla ilgili haberler

Başlatan kilimanjaro, 24 Aralık 2009, 19:39:45

« önceki - sonraki »

Avukat



İstanbul'da görülmeye başlanan 2400 KCK iddianamesinin tam metnini okumak word formatında bilgisayarınıza indirmek için lütfen tıklayınız: http://im.haberturk.com/images/others/2012/04/03/kckkk.docx

BÜŞRA ERDAL, ŞULE DAĞLI - İSTANBUL

KCK ana iddianamesine ilişkin yargılama 'Kürtçe savunma' kriziyle başladı. Sanıklar, kimlik tespitinde Kürtçe cevap verdi. Anadilde savunma ile ilgili usule ilişkin talepleri değerlendiren mahkeme başkanı, "Bu dava, Kürtlerin ve Kürtçenin veya BDP'nin kapatılması davası olmayıp sanıkların silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi oldukları iddialarına ilişkindir." dedi.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen 193 sanıklı KCK davasının ilk duruşmasına 'Kürtçe savunma' krizi damgasını vurdu. Kimlik tespiti yapılırken bir numaralı tutuklu sanık Kudbettin Yazbaşı kimlik bilgilerini Kürtçe olarak söyleyince Mahkeme Başkanı Ali Alçık "Türkçe dışında bir dil kullanıldığı görüldü ve mikrofon alındı." dedi. Daha sonra ikinci sanık Mümtas Aydeniz'e geçildi. O da, ilk bilgileri Kürtçe söyledi. Ancak Alçık doğum yerini sorunca, "Diyarbakır-Eğil" diye Türkçe cevapladı. Başkan da "Bakın sanık Türkçe biliyor." uyarısında bulundu. Başkan Alçık, sanık avukatlarının eleştirileri üzerine ise "Ben Kürtçe bilmiyorum, anlaşabilmem için sanığın Türkçe konuşması lazım." açıklamasını yaptı.

Terör örgütü KCK'ya yönelik birleşen dosyalarla birlikte 140'ı tutuklu, 19'u firari, biri başka suçtan tutuklu toplam 205 sanıklı davanın ilk duruşması dün yapıldı. Silivri Cezaevi kampüsü girişindeki salonda yapılan duruşmaya Kudbettin Yazbaşı, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay'ın aralarında bulunduğu 140 tutuklu sanık katıldı. Yayıncı Ragıp Zarakoğlu'yla birlikte bir kısım tutuksuz sanık, sanık müdafileri de mahkemede hazır bulundu. İddianamenin bir numaralı sanığı Ali Durç ise 19 firari sanık arasında yer alıyor. Salona önce tutuklu sanıklar, daha sonra avukatlar, gazeteciler ve izleyiciler alındı. İzleyiciler, salona girerken alkış oldu. İzleyici bölümünden zılgıt sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık, üye hâkimler Kazım Kalyonoğlu ve Alparslan Uz ile savcı Ramazan Saban'ın duruşmada hazır bulunduğunu söyleyerek celseyi açtı. İlk önce sanık müdafilerinin tespiti yapıldı.

MAHKEME BAŞKANI: KÜRTÇE BİLMİYORUM, ANLAŞABİLMEMİZ İÇİN TÜRKÇE KONUŞULMALI

Daha sonra duruşmada sanıkların kimlik tespitine geçildi. İddianamede birinci sıradaki sanık Ali Durç firari olduğu için ikinci sanık Kudbettin Yazbaşı'nın kimlik tespiti yapılmaya başlandı. Yazbaşı, başkanın ismini okuması üzerine ayağa kalktı. Kürtçe olarak 'buradayım' anlamına geldiği öğrenilen bir kelime kullanan Yazbaşı, anne, baba ve kimlikte yer alan diğer bilgilerini de Kürtçe olarak doğruladı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Alçık, "Sanığın Türkçe dışında bir dil kullandığı görüldü ve mikrofon alındı." dedi. Avukat Sinan Zincir de, "Müvekkilim kendi anadilinde konuşuyor. Müvekkilimin adres, meslek ve açık adresine ilişkin soruların da sorulmasını istiyorum." diye konuştu. Daha sonra da tutuklu sanık Mümtaz Aydeniz'in kimlik tespiti yapılmak istendi. Mahkeme başkanının sorularına Aydeniz de Kürtçe cevap verdi. Aydeniz'in, doğum yerini "Diyarbakır-Eğil" şeklinde söylemesi üzerine, mahkeme başkanı, sanığın Türkçe bildiğine dikkat çekti. Avukatlardan Mehmet Emin Aktar, "Sanıklar anadilleri olan Kürtçe konuşuyorlar. Bu ülkede 20 milyon insanın kullandığı dile, bilinmeyen dil muamelesi yapamazsınız. Böyle yaparsanız tarafsızlığınızı yitirmiş olursunuz. Böyle yaparsanız taraf olursunuz." dedi. Mahkeme Başkanı Alçık da, "Ben bilinmeyen bir dil demedim. Türkçe dışında bir dil kullanıldığını söyledim. Polemik yaratmayın. Ben Kürtçe bilmiyorum, anlaşabilmem için sanığın Türkçe konuşması lazım." diye konuştu.

Kürtçe savunma krizi sebebiyle ara verilmesinden sonra mahkeme, usule ilişkin talepleri aldı. KCK davasında sanık avukatlarının Lozan Anlaşması'na göre ana dilde savunma hakkını da içeren usule ilişkin taleplerini değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, ara karar verdi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık, ara karardan önce kısa bir açıklama yaptı. Başkan Alçık, "Görülmekte olan dava, BDP'nin, Kürtlerin ve Kürtçenin veya BDP'nin kapatılması davası olmayıp sanıkların silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi oldukları iddialarına ilişkindir." diye konuştu. Alçık, sanık avukatlarının bu dava konusunun BDP parti tüzüğü ile bağlantılı olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi talebini, yargılama konusu BDP olmadığı gerekçesiyle reddettiklerini açıkladı. Başkan, suçlama konusunun yasaya göre kendi mahkemelerinin yargı alanında olduğunu ifade ederek, görevsizlik ve yetkisizlik taleplerinin reddi yönünde hüküm açıkladı.

Mahkeme başkanı, Kürtçe savunma ve Kürtçe tercüman bulundurma talebiyle ilgili, Lozan Anlaşması'na göre, Müslüman olmayan azınlıkların kendi anadilinde savunma yaptıklarını hatırlattı. Kürtlerin Lozan'da sayılan Müslüman olmayan azınlıklar arasında bulunmadığı, bu ülkenin asli kurucu vatandaşı olduğunu kaydeden başkan, Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki (CMK) hüküm, iç hukuk içtihatları ve AİHM kararları doğrultusunda Türkçe bilen sanıkların bu dilde savunma yapmaları gerektiğini vurguladı. Uygulamada Türkçe olarak savunmasını yapamayacak sanıkların tercümandan yararlandırıldığına dikkat çeken başkan, sanıkların Türkiye'de doğup büyüdüklerini ve okula gittiklerini, suçlamaları anlayabileceklerini belirtti. Tercüman olmadan, mahkemeye doğrudan savunma yapmanın sanıkların da lehine bir durum olduğunu, yargıyı uzatmayacağını ifade eden başkan, bu talebin de belirtilen gerekçelerle reddedildiğini bildirdi. Bu sırada sanık müdafilerinden Hüseyin Boğatekin ayağa kalkarak avukatlar olarak salondan ayrılacaklarını söyledi. Sanıklar ayağa kalkarak mahkeme heyetini alkışlamaya ve yuhalamaya başladı.

Yeniden verilen aranın ardında, mahkeme salonunda 5-6 avukatın temsilci olarak kaldığı görüldü. Mahkeme başkanı, yeniden sanıkların kimlik tespitine geçti. Sanıkların Kürtçe olarak cevap vermeye devam etmesi üzerine mahkeme başkanı, "Sanığın Kürtçe konuştuğu görüldü, mikrofonu alındı." diyerek kimlik tespitinde bir diğer sanığa geçti. Daha önce Diyarbakır'da 'bilinmeyen bir dil' denilmesi tepki oluşturmuştu. Mahkeme başkanının doğrudan 'Kürtçe' demesi dikkat çekti. Kimlik tespiti sırasında Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın da aralarında bulunduğu 14 sanık Türkçe cevap verdi. Mahkeme, bugün iddianamenin okunması ile yargılamaya devam edecek.

7 BDP'li vekil duruşmaya geldi

BDP milletvekilleri Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Levent Tüzel ile CHP Milletvekili Binnaz Toprak ve KCK soruşturması kapsamında ifadesi alınan KESK Genel Başkanı Rahmi Özgen de duruşmaya izleyici olarak katıldı. KESK, TKP, Eğitim-Sen, Emek Partisi, Sınır Tanımayan Avukatlar, PEN Uluslararası Yazarlar Birliği temsilcileri, Türkiye Hapisteki Yazarlar Komitesi temsilcisinin de aralarında bulunduğu STK temsilcileri de duruşmayı izlemek için Silivri'ye geldi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1312376&title=kck-davasi-kurtce-savunma-tartismasiyla-basladi


KCK davasında 193 sanık ilk kez hakim karşısına çıktı

KCK davası kapsamında Prof. Dr Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu'nun da aralarında bulunduğu 193 şüpheli ilk kez hakim karşısına çıktı.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkan 132'si tutuklu 23'ü yakalamalı 193 şüphelinin yargılanması Silivri Cezaevi Kampüsü yanında yer alan duruşma salonunda yapıldı. İlk kez hakim karşısına çıkan sanıklardan Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın ''silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak, terör örgütünün propagandasını yapmak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek'' suçlarından 19 ile 38,5 yıl arasında hapis istenirken, Ragıp Zarakolu'nun ise ''PKK/KCK terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek'' suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında hapsi talep ediliyor.

Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen tarafından hazırlanan iddianamede diğer sanıklar hakkında ''silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütünün propagandasını yapmak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek ile 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek'' suçlarından 39 ile 118,5 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor.

Terör örgütü KCK'nın İstanbul'daki üst yönetiminin anlatıldığı iddianamede örgütün Murat Karayılan'dan sonra gelen üst düzey yöneticileri Ali Durç ve Kudbettin Yazbaşı da sanıklar arasında yer alıyor.

Şüpheliler hakkında hazırlanan iddianamede PKK terör örgütünün kuruluşu, yapısı, örgüt adına gerçekleştirilen eylemlere de yer veriliyor.

KCK sözleşmesi, toplantılar ve Siyaset Akademisi'ne yer verilen iddianamede, Prof. Dr. Ersanlı'nın da ders verdiği akademinin "PKK'nın şehirdeki ideolojik eğitim merkezi" olarak kabul edildiği ifade ediliyor.

İddianamede şüpheliler arasında yer alan yayıncı Ragıp Zarakolu'nun PKK/KCK terör örgütünün şehir merkezindeki yapılanmalarına ve dağ kadrosuna eleman yetiştirme merkezi gibi işlev gören siyaset akademisinde ders verdiği ve Zarakolu'nun PKK/KCK terör örgütü ve onun uzantıları tarafından lehte propaganda amacıyla kullanıldığı belirtiliyor.

Terör örgütünün üst yapılanması olan ''KCK Türkiye Meclisi''nin ''İstanbul İl Yürütmesi'' tarafından BDP İstanbul il ve ilçe başkanlığı binalarında toplantılar yapıldığı ve bu toplantılara örgütün İstanbul'daki üst düzey yöneticileri ile örgütü sevk ve idare eden çekirdek kadronun katıldığının öğrenilmesi üzerine mahkeme kararıyla ortam dinlemesi yapıldığı kaydedilen iddianamede, PKK ve KCK terör örgütlerinin toplumda kaos ve kargaşa oluşturma genel stratejisi kapsamında İstanbul'da yapılan tüm yasa dışı eylemlerin bu toplantılarda karara bağlandığı, eylem kararlarının bazen toplantılarda gün, ay, katılacak gruplar, icra tarzı gibi detaylara kadar belirlendiği, kentin değişik yerlerinde ve farklı zamanlarda yapılan tüm terör eylemlerinin planlı olduğu, hatta bu eylemlerde kullanılan örneğin molotofkokteyli, bez afiş ve benzeri şeylerin masraflarının dahi bu yapılanma tarafından karşılandığı öne sürülüyor.

''KCK Türkiye Meclisi Sorumlusu''nun halen Avrupa'da bulunduğu anlaşılan Sabri Ok olduğu, OK'a bağlı olarak ''KCK Yürütme Kurulu''nun sanıklar Nihat Oğraş, Kutbettin Yazbaşı ve Ali Durç'tan oluştuğu, bu yürütmeye bağlı olarak ''KCK İstanbul İl Yürütme Sorumlusu''nun ise Mümtaz Aydeniz olduğu 2400 sayfalık iddianamede yer alıyor.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek dava sanık sayısının fazla olmasından ötürü Silivri Cezaevi Kampüsü yanında yer alan duruşma salonunda görülüyor. İddianamenin kabul kararının okunarak başlanan duruşmada daha sonra sanıkların kimlik tespitine geçildi. Sanıkların kimlik tespitinin tamamlanmasının ardından ise 2400 sayfalık iddianamenin okunması bekleniyor.

Öte yandan hazırlanan iddianamede KCK yürütme kurulunda yer aldığı belirtilen Nihat Oğraş'ın İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı dava dosyası geçtiğimiz günlerde bu dava ile birleştirilmişti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1311791

Avukat

Tüm soruşturma ve kovuşturmalarda, Türkçe kullanılmak zorundadır. Savcılık ve mahkemelerin kullandığı dil Türkçedir. Anayasa m.3/1'de, Türkçenin resmi dil olduğu kabul edilmiştir.

Anayasa m.3/1'e göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletini oluşturan Türk Milleti'nin dili Türkçedir. "Ana dil" kavramını reddetmemekle birlikte, üniter yapıya uygun, güvenlik-adalet, eğitim-öğrenim ve sağlık hizmetlerinin tek bir dil üzerinden yapılması esasından hareket eden bu anlayış, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ve sistemine de uygun düşmektedir. Dilde birlik; ülke, millet ve devletin birlik ve bütünlüğüne uygun olmanın yanında esas olarak, kamu hizmetlerinin herkesin birbirini anlayabileceği, yani hizmet sunan ve alanın birbiri ile anlaşabileceği aynı dil üzerinden gerçekleştirilmesi demektir.

Toplumu oluşturan birey ve toplulukların sahip oldukları ana dillerin çeşitliliği dikkate alınmak suretiyle kamu hizmetlerinin sunulması, beraberinde birçok sorunu gündeme taşıyacaktır. Aynı toplumu oluşturan bireylerin, zaman ile birbirlerini anlayamaması, ayırımcılık, kamu hizmetlerinin isabetli şekilde sunulamaması, aynı duruşma salonunda bulunan insanların farklı dilde konuşması, bu sorunlardan sadece birkaçını oluşturmaktadır. Kamu hizmetlerinin sunum alanı dışında ana dilin kullanılması ile ilgili bir sorun bulunmamaktadır.

Esas olan, ana dil çeşitliliği dışında, toplumu oluşturan bireylerin birbirini anlayabileceği bir dilin kullanılmasıdır. Bu esas, hem ülkede birliği ve hem de birbiri ile aynı dil üzerinden iletişim kurabilme kolaylığını getirecektir. Toplumun ortak kullanacağı dilde birlik konusu, basite alınacak veya ifade özgürlüğünü istenilen dilde kullanılabilmesi kapsamına sıkıştırılacak bir mesele değildir. Dilde birliği savunmak, ana dilin kullanımını engellemek veya ortak dilin kullanımını dayatmak olarak algılanamaz. Her ulusun ve toplumun kullandığı bir ortak dil olmak zorundadır. Anlaşamayan, ortak bir dil üzerinden iletişim kuramayan, ortak dil ruhunu hissetmeyen ve birbirine yabancılaşan bireylerin ulus ve toplum olabilmesi ya da birliğini devam ettirebilmesi mümkün değildir.

Bu tespitlerin ardından, ana dilde savunmanın hukuki sakıncalarını ortaya koymak isteriz.

Son zamanlarda, "ana dilde savunma" adı altında yeni bir uygulamanın ceza soruşturması ve kovuşturmalarında başlatılmaya çalışıldığını görmekteyiz.  Şüpheli ve sanığın, hakkındaki suçlamayı anlaması ve savunma hakkını kullanması esastır. Meramını anlatacak düzeyde Türkçe anlayan ve konuşan şüpheli ve sanık, Türkçe yerine başka bir dil kullanarak savunma yapamaz. Meramını anlatacak ölçüde Türkçe bilmeyen şüpheli ve sanık ise, mutlak şekilde ücretsiz tercüman yardımından faydalandırılmalıdır. Aksi halde, şüpheli ve sanığın savunma hakkı kısıtlanmış, dürüst yargılanma hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Şüpheli ve sanığın meramını anlatacak düzeyde Türkçe bilip bilmediği, soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki konuşma ve yazılarından, eğitim ve öğrenim durumundan, diğer delil ve emarelerden kolaylıkla tespit edilebilir.

Tüm soruşturma ve kovuşturmalarda, Türkçe kullanılmak zorundadır. Savcılık ve mahkemelerin kullandığı dil Türkçedir. Anayasa m.3/1'de, Türkçenin resmi dil olduğu kabul edilmiştir. Bu dil, Ülke egemenliğinin bir görüntüsüdür. Türkçe bilenler tarafından bu dilin yargı makamları önünde kullanılması zorunluluğunun, "hukuk devleti" ilkesini, savunma ve dürüst yargılanma hakkını ihlal eden bir yanı da bulunmamaktadır. Üniter yapı içinde kullanılan dilin, yargı makamları önünde de kullanılmasının öngörülmesinde hukuki bir sakınca bulunmamaktadır.

Ceza Muhakemesi Kanunu m.147 ve 191'de; soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, şüpheli ve sanıkların bazı haklara sahip olduğu, bu kişilere yüklenen suçun anlatılacağı ve diğer haklarının da bildirileceği ifade edilmiştir.

"Tercüman bulundurulacak haller" başlıklı CMK m.202'ye göre, "(1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.

(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.

(3) Bu madde hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır".

Şüpheli veya sanık, Türkçe bilip de sözlü ve yazılı savunma yapmaktan, hakim ve mahkemenin sorularına cevap vermekten kaçınmakta ise, bu durumda şüpheli veya sanığın CMK m.147 ve 191 gereğince susma hakkını kullandığı ve savunmasını bu şekilde yaptığı kabul edilmelidir. Türkçe bilip bilmemenin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla bir ilgisi bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsa da Türkçe bilmeyen veya meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyen şüpheli dahi, bu durum soruşturma aşamasında anlaşıldığında tercüman hakkından derhal yararlandırılmak zorundadır. Ancak meramını anlatacak derece Türkçe bilen kişinin, meramını Türkçe anlatması da yasal bir zorunluluktur.

Konunun hukuk devleti, özgürlük, savunma hakkı ve dürüst yargılanma hakkı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Türkçe bildiği halde, savunmasını başka dil kullanarak yapmanın kabul edilebilir bir tarafı ve mantığı yoktur. Konunun tercüman yardımından faydalanma ile de bir ilgisi bulunmamaktadır. "Adil/Dürüst yargılanma hakkı" başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6/3-e hükmüne göre, "Sanık, mahkemede kullanılan dili anlamıyor veya konuşamıyor ise, bir tercümanın yardımından ücretsiz şekilde yararlanma hakkına sahiptir". Görüldüğü üzere hüküm, mahkemede kullanılan dili bildiği halde kullanmak istemeyen ve başka bir dilde savunma yapmak isteyen sanığa tercüman yardımından faydalanma hakkı tanımamaktadır. Ülkemizin bağlı olduğu bu Uluslararası Sözleşme, mahkemelerde kullanılan dil dışında sanığa tercih imkanı tanımamış, yalnızca mahkemenin kullandığı dili anlamayan veya konuşamayan sanığa bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak faydalanma hakkı tanımıştır.

Türkçe bildiği halde kendi ana dilinde savunma yapmayı talep etmek, Ülkeyi, egemenliği, yargıyı tanımamak, kendi kuralları ile işine geldiği gibi hareket etmektir. Bir ülkenin egemenliği, yargı ve cezalandırma yetkisini kullanabilmekle ölçülür. Ülke, hukuk kurallarını koyamıyor ve işletemiyorsa, egemenlikten ve düzenden bahsedilemez. Mahkemenin kullandığı dili bildiği halde kullanmayıp keyfi şekilde başka bir dili kullanmaya çalışan şüpheli veya sanığa bu imkan tanınmadığında, insan hakları ve savunma hakkı ihlal edilmiş olmayacaktır. Türkçeyi konuşup anladığı halde kullanmamakta ısrar eden şüpheli ve sanığın, bu durumda susma hakkını tercih ettiği ve bu şekilde savunma hakkını kullandığı kabul edilmelidir. Çünkü tercümandan yararlanma hakkı, meramını anlatabilecek kadar Türkçe bilmeyen kişilere tanınmıştır.

Prof. Dr. Ersan Şen - Haber 7
http://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/943837-ana-dilde-savunma