Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

10 Kasım 2024, 22:18:59

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,884
  • Toplam Konu: 4,418
  • Online today: 112
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 61
Total: 61

KCK davası Diyarbakır'da başladı-İddianamenin tam metni-Konuyla ilgili haberler

Başlatan kilimanjaro, 24 Aralık 2009, 19:39:45

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

PKK'nın şehir yapılanması KCK'ya 11 ilde baskın, Belediye başkanlarına gözaltı!

Terör örgütü PKK'nın KCK yapılanmasına yönelik 11 ilde sürdürülen eşzamanlı operasyon kapsamında aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Edilen bilgiye göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 8 ilde bu sabah erken saatlerde eş zamanlı operasyon başlatıldı. Terör örgütünün KCK Türkiye yapılanmasına yönelik Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Tunceli, Batman, Şanlıurfa, Şırnak ve Van'da  başlatılan operasyonda 31 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Şırnak'ın Cizre ilçesi Belediye Başkanı Aydın Budak, Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Başkanı Zülküf Karatekin, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali Şimşek, kapatılan DTP'nin il başkanı Fırat Anlı, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey de bulunuyor.

SADAK'IN EVİNDE ARAMA

Şu ana dek alınabilen bilgilere göre; Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak Diyarbakır Sur ilçe Belediye Balkanı Abdullah Demirbay, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Kayatekin, Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran kapatılan DTP' nin Diyarbakır il Başkanı Fırat Anlı, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak da gözaltına alınanlan arasında.

Sabah 07.40 sıralarında Siirt Emniyet Müdürlüğü tarafından Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak'ın evine operasyon düzenlendi. Yapılan baskında Selim Sadak gözaltına alınırken, Sadak'ın evinde polis arama yapıyor. Sadak'ın niçin gözaltına alındığı açıklanmadı.

VİRANŞEHİR'DE GÜVEN GERGİNLİĞİ

8 ilde yapılan operasyonda Şanlıurfa'nın Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven'in de sorgulanmak üzere Şanlıurfa'ya buradan da Diyarbakır'a götürüleceği bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 8 ilde sabahın erken saatlerinde eş zamanlı operasyon başlatıldı. Terör örgütünün KCK Türkiye yapılanmasına yönelik başlatılan operasyonda Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, evine sabaha karşı saat 04.00 civarlarında yapılan baskınla yakalanarak gözaltına alındı. Haberi alan eski DTP ilçe Başkanı Adnan Etli ve Belediye meclis üyelerinin oluşturduğu bir grup eski DTP'li Belediye Başkanı Leyla Güven'in gözaltında bulunduğu Viranşehir Emniyet Müdürlüğü'nün önünde gelerek tepki gösterdi. Belediye Başkanı, operasyonun yürütüldüğü Diyarbakır'a götürülmek üzereyken BDP'li grup slogan atarak gözaltına tepki gösterdi. Kısa süreli yaşanan arbedede Diyarbakır'a götürülmek üzere araca bindirilen Belediye Başkanı Leyla Güven, sakin olmaları konusunda partilileri uyardı. Güven, Emniyet Müdürlüğü'nden ayrılırken grup, "Operasyonlar bizi yıldıramaz" sloganlarıyla BDP ilçe binasına geçti.

Bu arada ilçede çevik kuvvet ekibi olası bir duruma karşı hazır bekletiliyor.

BATMAN BELEDEİYE BAŞKANI NECDET ATALAY GÖZALTINDA

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının terör örgütü PKK'nın sivil oluşumu ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) Yapılanması''na yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında başlattığı operasyonlarda, kapatılan DTP'li Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay ve bir kişi daha gözaltına alındı. Gözaltına alınanların sayısı 33 oldu.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca bu sabah erken saatlerde Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Tunceli, Batman, Şanlıurfa, Şırnak ve Van'ı kapsayan 11 ilde başlatılan operasyon, devam ediyor. Operasyon kapsamında, siyasi yasaklı olan, kapatılan DTP'li Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay ve bir kişi daha gözaltına alındı.

KCK'YA YÖNELİK 5. OPERASYON

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, terör örgütü PKK'nın sivil oluşumu KCK/TM yapılanmasına yönelik ilk operasyon, 2009 yılının Nisan ayında düzenlendi, bunu 3 operasyon takip etti.

Devam eden ve gözaltına alınanların sayısında artış olabileceği kaydedilen 5. operasyonun, uzun süren teknik, fiziki takip ve telefon dinlemesi sonucu gerçekleştirildiği ve 33 kişinin örgüt üyesi ve yöneticisi olmaktan gözaltına alındığı belirtildi.

Gözaltına alınanlar, ifadeleri alınmak üzere, soruşturmanın yürütüldüğü yer olan Diyarbakır'a gönderildi.

AA - İHA
http://www.haber7.com/haber/20091224/PKKnin-sehir-yapilanmasina-11-ilde-baskin.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



KCK operasyonuna tepki gösteren Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ağzını bozup, küfürler etti. Yeni partileri BDP'nin logosuna gönderme yapan Baydemir açıkça küfür etti.

PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK'ya yönelik operasyona tepki gösteren Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ağzını bozarak küfretti. "Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı sayın hükümet?" diyen Baydemir, tasfiyenin sürecinin bu şekilde devam etmesi halinde gün gelecek hükümetin el uzatacak tek bir insanı bulamayacağını savundu.

HASS..TİRİN... HASS..TİRİN...

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), gözaltına alınan belediye başkanları için Diyarbakır'dan eylem çağrısı yaptı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve eski DTP milletvekilleri, gözaltına alınan belediye başkanları ile ilgili olarak BDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde bir açıklama yaptı. Baydemir kendilerini şahin ve güvercin olarak ayıranlara "Hass.tirin... Hass..tirin..." diye küfretti.

Osman Baydemir şöyle konuştu: "Her kim ki milletvekilliğinin düşürülmesinden, belediye başkanlığının düşürülmesinden korkar, o namerttir. Gözaltında olan 16 arkadaşımız hangi yasayı çiğnediyse biz de o yasayı çiğnedik. Günlerdir AKP'li milletvekilinin arabasının polis tarafından çevrilmesi konuşuluyor. Allah'tan korkmaz mısınız 16 belediye başkanı gözaltında neden kimse ses çıkarmıyor. Lüften akıllı davranın akıllı davranın ki söz tükenmesin. Ey devlet kafası ne yapmaya çalışıyorsun? Aldığın bu kararla insanları sokağa mı dökmek istiyorsun? Yarın adliyenin kapısına gieceğiz. Ya bizi de alacaksınız, ya da onları da bırakacaksınız. Devleti ve hükümeti yönetenlere sesleniyorum, bizi şahin ve güvercin olarak ayırmayın, hass.. diyorum, hass.."

Bu konuşmanın ardından Barış ve Demokrasi Partisi önünde toplanan partililer, "Amed seninle gurur duyuyor" sloganlarıyla Baydemir'e destek verdi.

CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20091224/Baydemirden-hukumete-galiz-kufurler.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Bugün, PKK'nın şehir yapılanması olan KCK'ya yönelik operasyonları eleştirdiği basın açıklamasında devlet ve hükümete yönelik galiz küfürler eden Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir sözlerinin arkasında durdu.

CNN TÜRK'te yayınlanan "Gündemin Rengi" programında Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtlayan Baydemir neden küfür ettiğini açıkladı.

Baydemir şöyle konuştu: "Lütfen bağışlayın ama bunu kullanmak şart oldu. Neden? Çünkü 3 aydır bu ülke bir süreçten geçiyor. Canımızla, dişimizle, tırnağımızla uğraşıyoruz, ama bize siyaset yapma deniyor. Arkadaşlarımız gözaltına alınıyor. Siyaset karşılıklı saygıdır. Ama lütfen şunu görün: Ankara'da trafik polisi bir parlamaneteri yolda çevirdi. 'Vay efendim bu nasıl yapılır?' diye haber yapıyorsunuz. Ama kimse çıkıp da bizim için bir şey yapmıyor. Bırakın biz siyasetçiler sert konuşalım, ama sokaklar ve silahlar konuşmasın. Sözlerimin arkasındayım..."

NE DEMİŞTİ?

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), gözaltına alınan belediye başkanları için Diyarbakır'dan eylem çağrısı yaptı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve eski DTP milletvekilleri, gözaltına alınan belediye başkanları ile ilgili olarak BDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde bir açıklama yaptı. Baydemir kendilerini şahin ve güvercin olarak ayıranlara "Hass.tirin... Hass..tirin..." diye küfretti.

http://www.haber7.com/haber/20091224/Baydemirden-hukumete-galiz-kufurler.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in KCK operasyonları kapsamında belediye başkanlarının gözaltına alınmasına ilişkin sarf ettiği küfürlü sözlere AK Partili Çelik ve Kılıç'tan sert tepki geldi.

Devlet Bakanı Faruk Çelik, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, terör örgütü PKK'nın sivil oluşumu ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) Yapılanması''na yönelik yürütülen soruşturma kapsamında bazı belediye başkanlarının gözaltına alınmasına ilişkin sözleriyle ilgili, ''Ağzından çıkan cümle neyse kamu görevliliği çerçevesinde o cümleyi ölçüp, biçip, tartıp ona göre kullanması gerek. Eğer bu vasıflardan sıyrılmışsa bir insan, kamu görevi yapmamalı'' dedi.

Bursa Büyükşehir Belediyesince Soğanlı Bulvarı'nda 30 metre genişliğindeki imar yolunun açılması için satın alınan binaların yıkımı için düzenlenen törene katılan Çelik, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Çelik, Baydemir'in sözlerine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, kamu görevi yapan herkesin, üzerine düşen sorumluluğun bilinciyle hareket etmesi gerektiğini belirtti.

Özellikle kamu görevlilerinin ağızlarından çıkan sözlere çok dikkat etmeleri gerektiğini ifade eden Çelik, şunları söyledi:

''Ağzından çıkan cümle neyse kamu görevliliği çerçevesinde o cümleyi ölçüp, biçip, tartıp ona göre kullanması gerek. Eğer bu vasıflardan sıyrılmışsa bir insan, kamu görevi yapmamalı. 'Ben kamu görevlisiyim' diyorsa laflarını ölçüp tartmalıdır. Aksi durum kamuda güvensizliği, otoritenin bozulmasını sağlar. Kamu görevlisi olup kamu düzeninin bozulmasına hiç kimsenin neden olması kabul edilebilir bir hadise değildir. Ben ilgili belediye başkanının birebir ne dediğini doğrusu bilmiyorum. Ama medyaya yansıyan, kamu görevlisine yakışmayan bazı ifadelerin kullanıldığı şeklindedir. İnanıyorum ki bütün milletimiz bunları ayıplıyordur, kınıyordur. Bu ifadelerden sonra, alması gereken, takınması gereken, bir kamu görevlisi sorumluluğu içinde yeni ifadelerle bunları mutlaka düzeltmesi gerekiyor. Aksi takdirde göreviyle ters düşen bir davranış içerisinde demektir. Son derece yakışıksız bir durum.''

Çelik, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarıyla ilgili soruya da ''Gerekli araştırmalar yapılıyor. İşin aslı nedir, bu mutlaka ilgili kurumlarımız tarafından ortaya çıkarılacaktır. İlave bir şey söylemek doğru olmaz'' yanıtını verdi.

AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç

AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in kullandığı küfürlü sözleri, ''ayıp, çirkin ve hukuk dışı'' olarak değerlendirdi.

Kılıç, terör örgütünün ''KCK-Türkiye Meclisi'' yapılanmasına yönelik 11 ilde düzenlenen operasyonlarda 16 belediye başkanının gözaltına alınmasının ardından Baydemir'in yaptığı küfürlü konuşmayla ilgili  gazetecilerin sorularını cevapladı.

Baydemir'in açıklamalarını, ''ayıp, çirkin ve hukuk dışı'' olarak değerlendiren Kılıç, şöyle konuştu:

''Bu üslup, Türkiye'de demokrasiye de hukuka da insan haklarına da insanlığa da insanlığın erdemine de hizmet eden bir üslup değildir. Bu üslup, ancak sahibine yakışır diye düşünüyoruz. 'Üslubu lisan aynı ile insan' demiş atalarımız. Bu üsluba daha farklı bir cevap verebilmek şu aşamada mümkün görülmüyor. Bu üslup, Anadolu insanı tarafından 72 milyon insanımız tarafından, ahlaklı, erdemli, haysiyetli bütün insanlarımız tarafından aynı ile sahibine iade edilecek bir üsluptur.''

Kılıç, Baydemir'in bu üslubunun arkasında hiç kimsenin durmayacağını da sözlerine ekledi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20091225/AK-Partiden-Baydemirin-kufrune-tepki.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Baydemir, Diyarbakır Adliyesi çıkışında gazetecilere açıklamada bulundu. Gerilimli atmosferin hem Diyarbakır, hem ülke, hem de bölgede bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kalkmasını istediğini belirten Baydemir, ''Hem Türk, hem Kürt halkına söylüyorum; siyaset tüm sorunların çözüm adresidir. Şüphesiz siyaset nezaket ve zarafetiyle olma durumundadır. Buna hiçbir itirazım yok'' diye konuştu.

Baydemir, şunları söyledi:

''Türkiye'deki bütün siyasetçiler, özellikle liderler ile siyasetin üslubunu tartışalım. Ama bundan daha vahim tablo var. Demokratik irade çiğneniyor. Halkın özgür iradesi ile seçilmiş belediye başkanlarının evinin kapısı kırılarak giriliyor. O belediye başkanı davet edilirse iki saat içerisinde, bir gün içerisinde gidip savcıya ifade verebilecek durumdadır. Ortada bambaşka bir hadise var. Savunma olsun diye söylemiyorum. Söz bir noktadan sonra uçup gider. Ama kurşunun izi gitmez. Gitmediğini de hep beraber gördük ve yaşadık. Bundan sonra da bütün eleştiri okları bize yönelsin. Ama kadınlarımıza, gençlerimize ve çocuklarımıza zarar gelmesin. Çabamız bundan ibarettir.

Nisa süresinin 148. ayetini okumak istiyorum. 'Allah kötü sözü açıkça söylemeyi sevmez, ancak zulme uğrayan kişi dışında. Allah işiten ve bilendir.' Ben, siz ve bütün insanlarımızın zulme uğradığını düşünüyorum. Bardağı taşıran bir damladır.''

AA
http://www.haber7.com/haber/20091225/Baydemirin-kufure-ayetli-savunmasi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, küfürlü açıklamasını ayetle savunmasına ilahiyatçılardan tepki geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu eski Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, "Hiç kimse yaptığı yanlışı ayete dayanarak belgelendiremez. Ayet, hiçbir zaman küfretmeyi emretmiyor." dedi.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Ünal ise ayette kastedilenin küfür etmek olmadığının altını çizdi.

Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, küfürlü açıklamalarını savunurken, Nisa Suresinin 148. ayetini okuması yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Konuyla ilgili CİHAN'a açıklamalarda bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu eski Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, "Olayın bilimsel tarafını söyleyecek olursak, hiç kimse yaptığı bir yanlışı ayete dayanarak belgelendiremez. Buna kimsenin yetkisi yok. Ayet bize hiçbir zaman küfretmeyi emretmiyor, buna izin de vermiyor." diye konuştu. 
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu eski Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, "Hiç kimse yaptığı yanlışı ayete dayanarak belgelendiremez. Ayet, hiçbir zaman küfretmeyi emretmiyor." dedi.

Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerin kendi bağlamlarında anlaşılması gerektiğinin altını çizen Yeprem, "Dünyada yapılan bir işi yorumlamak suretiyle, Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerle bağlantı kurmak, o kişinin kendi zihniyetinin faaliyetidir. Kişinin, kendi yorumlarını Allah'ın sözlerine bağlama gibi bir yetkisi yoktur. Bütün İslam alimleri Kur'an ayetlerini yorumlarken, 'Allah kendi muradını daha iyi bilir.' derlerdi. 'Bu benim yorumumdur, Allah ne kastettiğini kendisi daha iyi bilir.' diye cümle eklerdi. Hiç kimse kendi yaptığı bir davranışı 'Allah böyle emrettiği için yapıyorum' deme yetkisine sahip değil. Diyorsa o kendi yorumudur, bir tek kendisini bağlar." şeklinde konuştu.

Ayetlerin, kendinden önceki ve sonrakilerle hangi bağlamda olduğuna bakılması gerektiğinin altını çizen Yeprem, "O bağlamda bakıldığında, Nisa suresinin 148-149. ayeti hiçbir zaman kişinin küfretmesine izin vermez. Kötü söz lafı kişinin küfretmesi anlamına gelmiyor. Ancak, başka kişilerden zulme uğrayan kişilerin, kendilerine zulüm edenlerin yaptıklarını söylemeleri mümkündür. Onlara küfretmek değil, yaptıkları kötülükleri söylemeleri mümkündür. Ama bunları affetmeleri Allah katında daha sevaptır." ifadelerini kullandı.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Ünal da Nisa suresi 148. ayetin küfretmeye delil olarak kullanılamayacağını vurguladı. Ünal, zulme uğrayanın kendisine yapılan zulmü açıklaması anlamının yanı sıra, aynı zamanda uygun bir şeklide tepkisini dile getirmenin de olduğunu söyledi. Prof. Ünal, şöyle dedi: "Allah'a havale etmek, Allah'tan onun cezasını beklemek, Allah kahretsin demek. Bunlar tepkidir. Kişi tepkisini dile getirirken, ağızdan beddua çıkarsa (küfür değil) bundan dolayı sorumlu olmaz."

http://www.haber7.com/haber/20091227/Nisa-Suresi-Baydemire-kufretmeyi-emrediyor-mu.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, hakkında TCK 301. maddeden açtığı soruşturmaya, "Hayırlı olsun. Susma, sustukça sıra sana gelecek" ifadesiyle yanıt verdi.

Baydemir, Yenişehir Belediye Başkan Selim Kurbanoğlu, Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yöneticilerle birlikte KCK soruşturması kapsamında, başkanları tutuklanan belediyelere geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.

Tutuklanan Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın makamına geçen Baydemir ve belediye başkanları, burada yaptıkları açıklamada, tutuklu Belediye Başkanı Demirbaş'ın makam koltuğunun boş olmasına dikkat çekti. Sur Belediyesi'ni ziyaretinde gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Baydemir, hakkında açılan soruşturmanın önemli olmadığını söyledi. Mevzunun, hakkında açılan soruşturma olmadığını dile getiren Baydemir, şöyle konuştu:

"Mevzu, benim vermiş olduğum yanıtlar değildir. Mevzu bir zulümdür. 1994'teki zulüm tekrarlanıyor. O fotoğrafa bakmak lazım. İnsanlık bir kez daha yerde sürükleniyor. Türkiye halkına, Türk halkına seslenmek gerekiyor. Susma, sustukça sıra sana gelecek. Bu kentin bütün dindarları, bütün laikleri, bütün sosyalistleri, bütün liberalleri bu zulüm hepimizedir. Ne olursak olalım. Fikrimiz ne olursa olsun bu zulüm hepimizedir. Yarın bir başkasının kapısı çalınacak. Adım adım polis devletine doğru gidiyoruz. Hiç kimse bunu açılımla izah edemez. Artık hiç kimse bizi kandıramaz. Biz bunu kabul etmiyoruz."

BDP'li belediye başkanlarının tutuklanmasının nedeninin alternatif belediyecilik modelini başarmış olması olduğunu savunan Baydemir, bir diğer sebebin de halkı hizmet ve üretimden mahrum bırakmak olduğunu ileri sürdü. Baydemir, tutuklamalara yanıtlarının ise "Yanıtımız miskali zerre kadar hizmette aksama olmaması. Tam aksine hizmeti yükseltmektir. En büyük yanıtımız bu olacaktır. Mutlaka bütün darlıkların sonu aydınlıktır. Aydınlığı el birliğiyle ülkemize getireceğiz." şeklinde konuştu. Tutuklanan belediye başkanlarının görevlerine dönünceye kadar çabalarının devam edeceğini ifade eden Baydemir, "Ya onlar gelecek buraya, ya da bizi de zindana koyacaklar." sözlerini kaydetti.

Baydemir, geçen hafta KCK soruşturması kapsamında belediye başkanlarının gözaltına alınmasına "Hükümet ve devlet aklına bir mesajımız var. Bizi güvercin ve şahin diye ayırmayın. Ayıranlara ha siktir diyorum" demişti.

Bunun üzerine, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da Baydemir hakkında, TCK 301. maddesi uyarınca, 'Türkiye Cumhuriyeti ve devletini alenen aşağılamaktan' soruşturma başlatmıştı.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=933135&title=baydemirden-kufurlu-sorusturmaya-ilginc-tepki
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

PKK'nın üst yapılanması KCK'nın, kapatılan DTP'li belediye başkanlarını kendi sözde mahkemelerinde nasıl yargıladıklarını gözler önüne seren ses kayıtları ortaya çıktı.

Kanal D Haber'in ortaya çıkarttığı ses kaydında, KCK Türkiye Meclisi Hukuk Komitesi üyesi S.A.C. ve Diyarbakır Belediyesi'nde temizlik işçisi olan Ü.A., PKK'nın 2008 yılında Öcalan'a özgürlük için yaptığı eylemlere yeterince destek vermediği düşünülen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'e, hakkındaki yargılama sonucu aldığı cezayı tebliğ ediyor.

KCK operasyonları sırasında kapatılan DTP'li belediyelerde çalışan kimi personelin belediye başkanlarına emir verdiği iddia edilmişti. Dün yayınlanan ses kaydı bu iddiayı yeniden gündeme getirdi. Örgütün kendine alternatif yargı oluşturduğuna delil olarak KCK dosyasına konulan ses kaydında Ü.A., örgütün aldığı kararı Baydemir'e aktarıyor.

S.A.C., Baydemir'in suçunu şu sözlerle dile getiriyor: "Örgüt hukuk karşısında sorumlu oldukları bilinmesine rağmen, görevini ihmal ettiği ve takındığı bilinçli tutum gereği kesin çıkarma bölümüne giren maddesi gereği uygulamaya gidilmiştir." Karar üzerine Ü.A., Baydemir'e, "30 gün içerisinde reddetme hakkınız var." diyor. Osman Baydemir ise, "Benim açımdan itiraz da etmeyeceğim." cevabını veriyor.Toplantıda, şu konuşmalar geçiyor:

Osman Baydemir: Bu manada taşımamız gereken sorumluluğu taşımadığımız kanaatine mi varılmış?

S.A.C.: Bize intikal eden dosya bu.

Ü.A.: Öncü misyonu olan arkadaşlarımız bu konuda 3-4 kat daha duyarlı olmak zorundadır. Biraz biz pratik görevlilerini daha böyle dikkatli açısından böyle bir kararın uygun olacağını düşündük.

S.A.C.: Senin hukukçuluğun benzer olduğu belli bir duruş geldiği nokta, eylem beni dehşete düşürdü.

Osman Baydemir: Pek çok kararınızın bana göre olmaması lazım. Topluma yansıdığına bak, işte böyle denilmesi lazım, bu karar topluma yansıdığında öyle bir şey olmayacaktır.

Ü.A.: Size aktarılmıştı. Bu hareketin bir hukuku var. Bu halkın sizinle bir hukuku olacak. Sonuçta sizin sorumluluklarınız olacak yerine getirmeniz gereken bir takım vasıflar olacak.

S.A.C.: Bu konuda vicdanı rahatsız edecek bir karar aldığımızı düşünmüyoruz. ZAMAN

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=952114&title=kck-osman-baydemiri-temizlik-iscisine-sorgulatmis

Avukat

Batman'daki Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) yapılanmasına yönelik soruşturma tamamlandı.

Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede, 14 sanık hakkında 'terör örgütü üyesi olmak' ve 'örgüt propagandası' yapmak suçlarından toplam 700 yıl hapis cezası isteniyor. İddianamede sanıkların DTP'nin millletvekilleri ile belediye başkanlarına verdikleri talimatlar önemli yer tutuyor. DTP hakkında açılan kapatma davası sürecinde G.K. ile N.A. arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesinde şu ifadeler geçiyor: "G.K.: Yoldaş ne yapıyorsunuz? N.A.: Valla kapattırmaya çalışıyoruz partiyi, bir türlü kapatmıyorlar, erteliyorlar. Ankara'dayım."

İddianamede sanıkların terör örgütü adına şehirlerde yasa dışı eylemler gerçekleştirdiği ve PKK'ya eleman temin edip kırsala gönderdiği ifade ediliyor. Milletvekili ve belediye başkanlarına talimat verildiği öne sürülürken sanıkların kendi aralarındaki telefon görüşmelerinde 'çarşı' (Kandil), 'park' (DTP), 'ruhsat' (sahte kimlik) ve 'işçi' (kırsala gönderilecek eleman) şeklinde şifreli konuştukları kaydediliyor. Sanıkların halkın oyuyla seçilen kapatılan DTP'nin milletvekilleri ile belediye başkanlarına verdikleri talimatların telefon görüşmeleri de yer alıyor. Dikkat çeken telefon görüşmelerinden biriyse şöyle:

G.K.: Yoldaş ne yapıyorsunuz?

N.A.: Valla kapattırmaya çalışıyoruz partiyi, bir türlü kapatmıyorlar, erteliyorlar. Ankara'dayım.

G.K.: Diğerleri...

N.A.: İstanbul'da.

G.K.: Onlara telefon açıyorum, açmıyorlar, onlara telefon aç, hemen ikisi de dönsünler. Sandım yoldalar, cevap vermiyorlar. Acilen dönün üçünüz de.

N.A.: Bir iki gün kalmasınlar mı?

G.K.: Bir iki gün başlarından fazla, zaten kaç gündür kaytarıyorlar.

N.A.: Dün gece ulaştılar oraya.

G.K.: Bir şey olmaz, hemen gelsinler.

N.A.: Arıyorum, derim seni arasınlar.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla 25 Aralık 2009'da Batman'da terör örgütü KCK'nın gençlik yapılanması olan Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi'ne (YDGM) yönelik başlatılan soruşturmanın iddianamesi hazırlandı. Özel yetkili cumhuriyet savcısının hazırladığı 120 sayfalık iddianame 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Aralarında kapatılan DTP'nin eski Batman İl Başkanı Ahmet Solmaz'ın bulunduğu 2'si firari 14 kişiyle ilgili iddianamede sanıkların PKK terör örgütü adına şehir merkezinde yasa dışı faaliyetlerde bulunduğu belirtildi. Piramit tarzı hücre tipi komiteler oluşturarak örgütsel eğitimler tertiplediği dile getirilirken sanıkların molotofkokteylli korsan gösteriler düzenledikleri ve kundaklama eylemleri gerçekleştirdikleri anlatıldı. PKK terör örgütünün adını kullanarak, örgüte ve DTP'ye karşı olan esnaf ve vatandaşları tehdit edip sindirmeye çalıştıklarının altı çizildi.

Savcı, sanıkların TCK 314/2 maddesinde düzenlenen "yasa dışı silahlı terör örgütüne üye olmak" ve TMK 7/2'deki "yasa dışı terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlarından 15 ile 100 yıl arasında cezalandırılmasını istedi.

MEHMET GÖKÇEK - DİYARBAKIR
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=964020&title=ankarada-partiyi-kapattirmaya-calisiyorum

Avukat

Terör örgütü PKK'nın ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) Yapılanması''na yönelik yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve bir süre önce 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen 7 bin 578 sayfalık iddianamenin mahkemece incelemesi tamamlandı. İnceleme sonucu 6. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti.

İddianamede, 103'ü tutuklu, 151 şüpheli hakkında, TCK'nın ''Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak', ''Terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak'', ''Terör örgütüne yardım ve yataklık etmek'' suçlarından 15 ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezası isteniyor.

Hakkında yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK'nın sözde Avrupa sorumlusu Sabri Ok'un ilk şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, kapatılan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) 28 yöneticisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in de aralarında bulunduğu 12 belediye başkanı, 2 İl Genel Meclisi Başkanı ile 2 belediye meclis üyesi de şüpheliler arasında bulunuyor.

26'sı kadın olan 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır'ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak'ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa'nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin'in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk'ün yanı sıra kapatılan DTP'nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Başkan Vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP'in eski milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi eşbaşkanı Hatip Dicle, Dicle eski Belediye Başkanı Abdullah Akengin, Batman eski Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, Viranşehir eski Belediye Başkanı Emrullah Cin, Ergani eski Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı, Ramazan Dede ve Abbas Çelik de yer alıyor.

Yargılamaya önümüzdeki günlerde başlanacak. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=997091&title=151-sanikli-kck-iddianamesi-kabul-edildi

kilimanjaro

PKK'nın şehir yapılanması KCK ile ilgili davanın ilk duruşması Diyarbakır Adliyesi'nde oluşturulan özel salonda görülmeye başlandı. 103'ü tutuklu, 151 sanığın yargılandığı davada geniş güvenlik önlemleri dikkat çekti.

Diyarbakır Adliyesinde özel salonda başlayan duruşma öncesi bina çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Bazı kavşak ve caddeler de trafiğe kapatıldı. Duruşmayı izlemek üzere aralarında avukat, gazeteci, sanık yakınları ile yurt dışından gelenlerin de bulunduğu kişiler üst araması yapılarak içeri alındı.

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da beraberinde bazı BDP'li milletvekilleri ile duruşmayı izlemek üzere adliyeye geldi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, tutuklu 103 sanığın tamamı hazır bulundu. Aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın da bulunduğu tutuksuz 48 sanıktan 18'i ve çeşitli barolara kayıtlı 260 avukat da duruşmaya katıldı.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince çevrede alınan yoğun güvenlik önlemi sürerken, aralarında sanık yakını, yerli ve yabancı heyetler ile BDP'lilerin bulunduğu grup, adliyenin yanındaki Büyükşehir Belediyesi önünde bekleyişini sürdürüyor.

-151 SANIK YARGILANIYOR     

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 103'ü tutuklu 151 sanık hakkında ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma', ''terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma'', ''terör örgütüne yardım ve yataklık etme'' suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.   

Hakkında yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK'nın sözde Avrupa sorumlusu Sabri Ok'un ilk şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, kapatılan Demokratik Toplum Partisinin (DTP) 28 yöneticisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in de aralarında bulunduğu 12 belediye başkanı, 2 il genel meclisi başkanı ile 2 belediye meclis üyesi de şüpheliler arasında bulunuyor.   

26'sı kadın olan 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır'ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak'ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa'nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin'in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk'ün yanı sıra kapatılan DTP'nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP'in eski milletvekili Hatip Dicle, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, eski Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, eski Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Ergani Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı da yer alıyor.

MAHKEMENİN YOKLAMASINI KÜRTÇE YANITLAYAN TUTUKLU SANIKLAR, SAVUNMALARINI KÜRTÇE YAPMAK İSTEDİKLERİNİ SÖYLEDİLER. MAHKEME, TALEPLERİ DEĞERLENDİRMEK ÜZERE DURUŞMAYA ARA VERDİ

Terör örgütü PKK'nın ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) yapılanmasıyla ilgili davada, duruşmaya ara verildi.

Diyarbakır Adliyesinde oluşturulan özel salonda başlayan duruşmaya 103'ü tutuklu 19'u da tutuksuz olmak üzere toplam 122 sanık katıldı.

Mahkeme heyeti, ilk önce duruşma salonunda bulunan sanıkların tespiti için yoklama yaptı. Adı okunan tutuklu sanıklar, Kürtçe olarak salonda bulunduklarını belirttiler.

Söz alan sanıkların avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, iddianamenin 7 bin 578 sayfadan oluştuğunu hatırlatarak, bunun okunmasının çok uzun süre alacağını, bu nedenle iddianamenin kısa bir özetinin okunmasını talep etti.

Sanıklar adına söz alan tutuklu sanık kapatılan DEP'in eski milletvekili Hatip Dicle, demokratik bir ülkede bir halkın temsilcilerinin legal siyaset yaptıkları için yargılanmaması gerektiğini savundu.

Yapılan yoklama esnasında sanıkların Kürtçe konuştuğunu hatırlatan Dicle, şöyle dedi:

''Bizim böyle bir tavır içine girmemezin nedeni anadilimizde savunma yapma isteyişimizdir. Anadilde savunma doğal bir haktır. Bu hak adil yargılanmanın bir parçasıdır. İnsanlar en iyi şekilde ana dilinde kendilerini ifade edebilir. Biz bunu kesinlikle mahkemeye dayatmıyoruz. Bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir. Biz bunu benimsemişiz. Kardeş Türk halkının dilini benimsemişiz. Adil yargılama ilkesine göre mahkemenin de bize anlayış göstermesini istiyoruz.''

Sanık Dicle, Lozan Antlaşmasının bazı maddelerini de mahkemeye örnek olarak gösterdi.

Bazı sanık avukatlarının, iddianamenin özetinin okunması yönündeki isteklerinin ardından mahkeme, taleplerin değerlendirilmesi amacıyla duruşmaya saat 14.15'e kadar ara verdiğini açıkladı.

-DURUŞMAYA İKİ SAVCI-

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, iddianamenin özetinin okunması ihtimaline karşı biri KCK/TM soruşturmasını yürüten savcı olmak üzere 2 özel yetkili savcı görev yaptı.

Davayı, aralarında BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Ahmet Türk, DTP Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, bazı BDP milletvekilleri ve yurtiçi ve yurt dışından gelenlerin de bulunduğu yaklaşık 100 kişi izledi.

Yoğun katılım nedeniyle sanık yakınları duruşmaya katılmaktan vazgeçti.

DURUŞMAYA YENİDEN BAŞLANDI

Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olarak bilinen ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) yapılanmasıyla ilgili dava duruşmasının ikinci oturumu başladı.

Diyarbakır Adliyesinde oluşturulan özel salonda görülmesine sabah başlanan terör örgütü PKK'nın ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM) yapılanmasıyla ilgili davanın öğleden sonraki oturumu başladı. Duruşmanın ikinci bölümüne de 103'ü tutuklu 19'u da tutuksuz olmak üzere toplam 122 sanık katıldı.

Mahkeme heyeti, sanıkların Kürtçe savunma yapma taleplerine ilişkin kararını açıklaması bekleniyor.

-7 BİN 578 SAYFALIK İDDİANAME -

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 103'ü tutuklu 151 sanık hakkında ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma', ''terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma'', ''terör örgütüne yardım ve yataklık etme'' suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.   

Hakkında yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK'nın sözde Avrupa sorumlusu Sabri Ok'un ilk şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, kapatılan Demokratik Toplum Partisinin (DTP) 28 yöneticisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in de aralarında bulunduğu 12 belediye başkanı, 2 il genel meclisi başkanı ile 2 belediye meclis üyesi de şüpheliler arasında bulunuyor.   

26'sı kadın 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır'ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak'ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa'nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin'in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk'ün yanı sıra kapatılan DTP'nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP'in eski milletvekili Hatip Dicle, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, eski Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, eski Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Ergani Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı da yer alıyor.

AA
http://www.haber7.com/haber/20101018/KCK-davasi-Diyarbakirda-basladi-Galeri.php


KCK davasında Kürtçe savunma talebi reddedildi

Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)'' yapılanmasıyla ilgili davada mahkeme heyeti, iddianamenin özet olarak okunmasını kararlaştırdı, sanıkların Kürtçe savunma yapma talebini reddetti.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tutuklu 103 sanık hazır bulundu, tutuksuz yargılanan ve aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın da bulunduğu tutuksuz 48 sanıktan 19'u katıldı.

Duruşma sanık yoklamasıyla başladı, dünkü gibi sanıklar yoklamaya Kürtçe yanıt verdi.

İlk olarak söz alan sanık avukatlarından Mehmet Bayraktar, bir dilin yasaklanması ve engellenmesine ilişkin yasal düzenlemeler bulunmadığını savunarak, ''Sanıklar ve mağdurlar derdini anlatacak kadar Türkçe bilmiyorlarsa bunlara tercüman atanmalı'' dedi.

Bunun üzerine, mahkeme başkanı, savunmayla ilgili AİHM ve CMK'nın daha önceki benzer kararlardan örnekler sunarak, tüm sanıkların eğitim ve sosyal konumlarından Türkçe bildiklerinin anlaşıldığını, soruşturma safhasında sanıkların Türkçe savunma yaptıklarını, tercüman aracılığıyla yapılacak yargılamanın yargılama süresini uzatacağını belirterek, oy birliğiyle bu talebin reddine karar verdiklerini açıkladı.

Mahkeme başkanı, ayrıca, sanık vekillerinin iddianamenin okunmaması ve özet okunmasına ilişkin talebini ise sanıklara yüklenen suçun anlatılması gerektiği belirterek, iddianamenin özetlenerek okunmasını kararlaştırdıklarını söyledi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 103'ü tutuklu 151 sanık hakkında ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma'', ''terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma'', ''terör örgütüne yardım ve yataklık etme'' suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.

Hakkında yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK'nın sözde Avrupa sorumlusu Sabri Ok'un ilk şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, kapatılan Demokratik Toplum Partisinin (DTP) 28 yöneticisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in de aralarında bulunduğu 12 belediye başkanı, 2 il genel meclisi başkanı ile 2 belediye meclisi üyesi de şüpheliler arasında bulunuyor.

26'sı kadın 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır'ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak'ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa'nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin'in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk'ün yanı sıra kapatılan DTP'nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP'in eski milletvekili Hatip Dicle, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, eski Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, eski Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Ergani Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı da yer alıyor.

AA
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1042134&title=kck-davasinda-kurtce-savunma-talebi-reddedildi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

HABERTÜRK'te Didem Yılmaz Aslan'ın yönetimindeki Türkiye'nin Nabzı programında soruları yanıtlayan Baydemir, "KCK Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Karayılan'ın kendisidir. Peki Yürütme Kurulu Başkanı Karayılan ise ben nasıl KCK'nin üyesi olurum. Bana isnat edilen bütün delilerin hiçbirinde tek bir şiddet yok. Örgütle de pek bir bağım yok. Niye ben 39 yılla yargılanıyorum? KCK zaten PKK'nın adıdır. PKK adını KCK olarak değiştirmiştir" dedi.

"Legal siyasetten bahsediyorsak legal demokratik siyaset aktörlerini cezaevine koyarak, olduğundan farklı göstererek legal demokratik siyasetin önünü açamayız" diyen Baydemir, KCK operasyonunu "fiyasko" olarak niteledi.

"PKK VAZGEÇSE BEN VAZGEÇMEM"
Baydemir, şöyle devam etti: "Dünyanın hiçbir illegal örgütü bu kadar uzun yaşamamıştır. Bunun başka nedenleri vardır. PKK yarın kendisi feshetse, dese ki 'Ben bu işten vazgeçtim.' Ben vazgeçmem, Kürt davasından, Kürtlerin özgülük davasından, hak ve adalet davasından.

"PKK'YI İNKAR POLİTİKASI DOĞURDU"
Tek bir gerilla, tek bir polis, tek bir asker yaşamını yitirmesin. Kurban olayım, PKK var diye bu halkın haklı talebini yok sayamayız. PKK'nın bana talimat vermesine gerek yok. PKK hiçbir Kürt örgütünün yapamadığını yaptı. Onu doğuran 70-80 yıllık inkar politikasının ta kendisiydi. PKK rolünü oynadı. Şu anda yok olsa bile Kürt halkı ne birlikte yaşamaktan vazgeçer ne de özgürlüğünden vazgeçer. PKK olmasa da bu mücadele sürer.

2004'ten sonra yeni bir kuşak geldi. Benim akranlarım aktif siyasette, kimi cezaevinde tabii ki... Bırakın legal siyasetin önü açılsın. Ben Diyarbakır'da 1 milyon kişiye 'Askere gelen kurşun bana gelsin' dedim, insanlar alkışladı. Yuhalayabilirlerdi de ama siz KCK ya da herhangi bir adla cezaevine koyarsanız, benim bu topluma söyleyecek bir sözüm olmaz.

"PKK ROLÜNÜ OYNADI"
PKK rolünü oynamıştır. Artık rol ve misyon legal siyasetindir. Ama legal siyasetin önü devlet tarafından açılmalıdır. Eninde sonunda PKK dağdan inecek, ben ümidimi yitirmedim. İkna edilerek dağdan indirilecek. Kimi kadroları CHP'ye, kimi kadroları BDP'ye girecek ya da başka partilere... Bundan bizim rahatsızlık duymamamız lazım."

Mahkemenin kendisi hakkında yurt dışına çıkış yasağını koyduğunu anımsatan Baydemir, "İstesem bu sabah yurt dışına kaçarım ama gitmeyeceğim. Doğumum da bu coğrafyada oldu, ölümüm de bu coğrafyada olacak. Ben bu coğrafyanın acısını başka coğrafyaların tatlısına değişmem" dedi.

Baydemir Kürt sorununun çözümüyle demokratik, müreffeh bir Türkiye'nin ortaya çıkacağını kaydetti. Kürt sorununu çözmeden komşularla "sıfır sorun" politikasına sahip olunamayacağının altını çizen Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bölünme olmayacak. Cumhuriyetin 70 yılının bu kadar acı ve travmayla dolu olmasının nedeni bu bölünme korkusudur. Tek bir üniversite Kürt sorunu konusunda rapor hazırlamamıştır. Bizim kast ettiğimiz özerklik, adem-i merkeziyetçilik  Bu sadece Diyarbakır için değil, Karadeniz içindir, diğer bölgeler içindir. Her bir bölgenin bölgesel parlamentosu olacaktır. Ama ulusal parlamento da olacaktır. Gücümüzü enerjimizi birbirimize engel olmaya harcamayalım. Bir de denenmeyeni deneyelim. Kardeşim olan Türk halkının hakkı neyse benim de hakkımın o olması lazımdır. Ben 20 yılımı bu davaya verdim çocuğuma ana dilimi öğretemiyorum."

http://www.haberturk.com/gundem/haber/564120-kck-pkknin-ta-kendisi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) davası nihayet başladı. PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili çok şey söylendi.

Telefon kayıtları, deliller basına sızdı. İddialar gerçek ya da değil, siyasi sonuçları söz konusu kanıtlar belirlemeyecek.

Çünkü KCK, doğası gereği, siyasi sonuçlara gebe bir dava. Öyle görünüyor ki, davada politik argümanlar öne çıkarılırsa, Öcalan davası kadar ciddi sonuçları olacak.

Daha ilk duruşmada buna dair işaretler var; sanıklar mahkemede Kürtçe savunma talep ettiler. Bu talebin sembolik değeri düşünüldüğünde sanıkların Kürtçe bilip bilmemelerini tartışmak son derece anlamsız. Çünkü resmen tanınmayan bir dille savunma yapmaya kalkmak, savunmanızı yapacak kelimeleriniz olmasa da, sonuçlarını yaratacak bir girişimdir.

Diğer yandan dava içeriği ve sanık profili göz önüne alınırsa, PKK-BDP ilişkisini de dönüştüreceğe benziyor. Her fırsatta 'bizi güvercinler ve şahinler diye ayırmaya kalkmayın' diyen BDP'liler haklı olabilir; Kürt siyaseti özellikle kriz durumlarında aynı değerler ve referanslar etrafında birleşiyor. Ama değer kavramını 'bedel' üzerinden üreten bir yapıda, bedel ödeyenlerin sadece dağ ve İmralı'da değil, Diyarbakır cezaevinde de meskun olduğunu bilmek önemli bir eşik olsa gerek.

Mahalle komisyonlarında yardım dağıtılırken bile bedel hiyerarşisi üzerinden hareket eden, 'değer aileleri' diye bir kavram üreten PKK'da, bu kapsamda bir davanın aktörlerinin yeni değerin sembolü olma ihtimali yüksek. Tabii bir de geçmişteki örnekler var; Leyla Zana'dan Ahmet Türk'e, Sırrı Sakık'tan Nurettin Demirtaş'a pek çok isim bu süreçte ciddi bedeller ödediler. Hatta dikkat edilirse sivil siyasette olup bedel ödeyen politikacılar, (Hatip Dicle dışında) silahın, siyaset üzerindeki baskısına eğilip bükülmediler. Bu isimler KCK içerisinde emir-komuta zincirine dahil olmadılar. Özetle tıpkı Kandil ve Avrupa ayağı gibi Türkiye'deki siyasi aktörler de bedel ödedikçe, ciddiye alınır hale geliyorlar.

Ama KCK sanıklarının pozisyonunu özel kılan sadece ödeyecekleri bedel olmayacak. Dönemin gerçekleri de davayı geçmiştekilerle kıyaslanmayacak kadar önemli hale getiriyor. Çünkü bugüne kadar, Kürt sorununu öncelikli sorun olarak tarif eden, varmak istediği hedef için bu meseleyi mutlaka çözmek isteyen bir hükümet olmadı hiç.

Referandumun yeniden belirlediği aritmetikte gücü fazlasıyla artan hükümet, genel seçimlere giderken ayağındaki prangadan kurtulmanın yollarını arıyor. Sadece pragmatizmle de olsa, meselenin nihai çözümü için her ihtimali değerlendireceği tahmin edilebilir. PKK ile doğrudan ya da dolaylı müzakere de dahil! Ama hangi PKK? Ovada siyaset zorunlu hale gelirken, PKK neye dönüşecek, gücü kim temsil edecek?

Daha açık söyleyeyim; PKK, Kandil, Avrupa, İmralı ve Türkiye siyaseti arasında dağılan merkezlerin tamamından oluşuyor. Ve her merkezin hiç de kısa sayılmayacak mücadele tarihi içinde, bir ağırlığı oldu. Hedefleri Türkiye'ye dönük planlansa da, mücadelenin zemini her neresiyse orada kök saldılar. Yani Avrupa Avrupa'da, Kandil Kandil'de, ova ovada güç kazandı. Öcalan faktörünü farklı değerlendirmek gerektiğini göz ardı etmeden şunu söylemeye çalışıyorum; Türkiye'nin demokratikleşme yönü, Kürtlerin politik olarak kendilerine yer bulmasını zorunlu kılıyor. Bu, ovada siyaset alanının kendilerine açılması demek. Tam bu noktada şu sorulmalı; ovanın aktörü kim olacak?

İmralı'dan Öcalan'ın yahut Kandil'den komutanların yahut Avrupa'dan Sabri Ok'un yakın gelecekte gelip siyaset yapmaları mümkün olmadığına göre! Ovadaki siyasetçinin güç kazanması kaçınılmaz. KCK davasıyla ilgili sorulan PKK mı KCK'laşacak, KCK mı PKK'laşacak sorusu yerinde ama iç mantığı yetersiz.

Cevap şu çünkü: Kürt siyasetçiler, KCK davası ile sembolik anlamda güçlü bir görüntü ve temsil oluşturabilirlerse, Avrupa ve Kandil'le olan hiyerarşiyi bozarak sivil siyasetin şansını artırabilirler. Çünkü eline silah almamış aktörlerin ödeyeceği bedel, sivil siyasette her zaman daha kolay karşılık bulur. b.matur@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1175
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

PKK'nın beyni olarak nitelenen ve Türkiye'de gölge devlet kuran yapılanması KCK, büyük bir operasyonla çökertilmişti...

Savcılık talimatıyla Emniyet'in 1,5 yıl süren çalışma sonrası çökerttiği KCK yapılanmasıyla ilgili dava Diyarbakır'da görülmeye başlandı.

İddianamede Türkiye'nin pekçok ünlü ismi hakkında çarpıcı bilgiler, KCK'nın derin planları var.

KCK iddianamesinin tam metnini okumak için lütfen tıklayınız.
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

ERTUĞRUL MAVİOĞLU - RADİKAL

Akoyan Vadisi'nden Kandil'e giden yol
PKK'nın Kuzey Irak'taki Kandil kampına ulaştığım andan itibaren içimde Kan-dil'i heceleyerek türettiğim şu cümle var: "Kan akarsa, dil susar!" Kandil, tam da böyle; ülkenin artık iyiden iyiye düğüm olmuş büyük bir paradoksunun özeti gibi. Sabahın kör saatlerinden itibaren yaklaşık iki saat boyunca beklediğim eve birazdan gelecekler ve karşısına oturacağım adam, " Devlet bizi yenemeyecek ama biz de devleti yenemeyeceğimizi artık anladık" diyecek. Ateşkesin sürmesi için bekledikleri adımları anlatacak ve şu ana kadar kimseye olmadığı kadar açıklıkla, İran, ABD ve İsrail ilişkilerinden bahsedecek. Ve şimdiye kadar kimseye vermediği kadar net bir söz verecek: "Bundan sonra PKK'dan yana sivillere asla zarar gelmeyecek! "

Kandil'e tırmanış
Yaklaşan aracın sesini duyduğumda yerimden doğrulup kapının önüne çıkıyorum. "Merhaba" diyor, kendisini 'Deniz' diye tanıtan adam, güleç bir yüzle konuşuyor: " Hoş geldiniz, yorucuydu yol sanırım. Şimdi hazır mısınız?"
Dört çekerli, çift kabin Toyota'nın içinde, Diyana Ranya arasındaki Akoyan vadisinin içinden bir nehir gibi aktığı hissi veren yolda ilerliyoruz. İran bölgesine doğru, kâh tırmanarak, kâh yokuş aşağı inen, virajlı ama her nasılsa son derece bakımlı olduğu için insanı sarsmayan bir yol bu.
Toyota bir yerde duruyor ve geri dönüyor. Beş dakika ilerledikten sonra tekrar duruyor ve yine geri dönüyor. "Yolu mu şaşırdın" diye soruyorum saf saf. Yüzü dağ yanığı adam, "Hayır" diyor: "Bir işaret bekliyorum." Oysa ben etrafa bakıyorum ve kuşlar, böcekler, ağaçlar, çiçekler dışında işaret verecek bir canlı göremiyorum. Sonra yeniden duruyor kamyonet. "Bundan sonrasında biraz yürüyeceğiz" diyor. Çevrede kimseler yok. Herhalde uzun bir yürüyüş olacak. Küçük bir derenin üzerinden atlıyoruz, yeşillik bir alanın önündeyiz. Birden birkaç silahlı adam, kadın beliriyor. Sessiz ve dikkatliler. Arkalarında dünyanın her yerinde kırmızı bültenle aranan PKK'nın dışarıdaki bir numaralı ismi Murat Karayılan görünüyor. Resmi kayıtlara göre 1954 Birecik doğumlu. Yüksekokul, Makine bölümü mezunu. PKK'ya 1979'da katılmış, 12 Eylül'den önce yurtdışına çıkmış ve hiç cezaevinde yatmamış. Bana doğru birkaç adım atıp elini uzatıyor: "Hoş geldiniz."

Onlar da kayıt yapıyor
Üzeri ve arkası kapalı bir çadırın altındayız şimdi. Bir masa yerleştirilmiş, üç tane de sandalye. Yerde hasır serili. Ayakkabılar çıkarılıyor. Masanın arkasına Karayılan geçiyor. Ben yana oturuyorum. Karşıma örgüt yöneticilerinden Bozan Tekin geçiyor. Teybimin yanına kendi teyplerini koyuyorlar. Fotoğraf çekiyorlar, arşivleri için birkaç dakika kamera kaydı yapmak için izin istiyorlar. Sadece Türkiye'de savaş ve barışa dair çok sık tartışılan gündemdeki konuların değil, PKK'ya ilişkin yıllardır içimde birikmiş soru işaretlerinin de izini sürmekte kararlıyım. Soruyorum ve Karayılan yanıtlıyor...

Ateşkesin son kullanma tarihi 31 Ekim mi?
Sürekli ateşkesten yanayız biz aslında . Top karşıda . Güven verici adımlar atması lazım. Operasyonların durdurulması bir adım olabilir. Öcalan ile diyalog sürecinin geliştirilmesi önem taşıyor. En son diyalog 16 Eylül'de oldu. Olumlu, çözüme dönük, güven veren bir üslup kullanması gerekir. Bekliyoruz henüz karar vermedik. Olumsuz yaklaşıma rağmen iyimser bir tavır geliştiremeyiz. Bazı şeyler de var ki bize rağmen oluyor. Bizim isteğimiz süresiz bir ateşkes. Diyalog, müzakere sürecini başlatma, silahları tümüyle susturmaktır. Bir ara Hasan Cemal 'elini tetikten çekme' diyordu. Biz çekeceğiz, o çekmeyecek, böyle olmuyor. Günler önemli, izliyoruz, bekliyoruz, duruma göre karar vereceğiz .

Sola sert eleştiri
Şehit cenazeleri kaldırılmaya, PKK'lı gençler dağlarda ölmeye devam ettikçe, olaylar deyim yerindeyse bir kan davasına dönüşmüşken barış nasıl gerçekleşecek? Trabzonlular, Manisalılar, Uşaklılar, Ankaralılar nasıl ikna olacak?

Kuşkusuz Türkiye halkına karşı sorumluluklarımız vardır. Kendimizi onlara tanıtma, onurunu alma gibi bir siyasi anlayışımız vardır. Bizim bu konuda yeterli olduğumuzu söyleyemem. Ama bu konuda esasen sorumlu bir kesim daha var. Türkiye sol hareketi. Biz mücadelemizi anlatmakta yetersiz kaldık ve Türkiye solu da yetersiz kalınca büyük bir gedik oluştu.
Şovenizm toplumsal bir reflekse dönüştü. Kürt hareketi zamanla toplumsallaştı. Sol ise uzak durdu. Kürt hareketi ile birlikte görülse, Türk toplumundan tecrit olacağını düşündü. Kürt hareketiyle arasına mesafe koydu. Türk solunun mesafe koyma tavrı, onu da toplumdan uzaklaştırdı. Çözümün bir boyutu da Türk halkının ikna edilmesidir. Bu konudaki çabalarımız sürecek.

Birçok yerde PKK kaynaklı patlamalar oluyor. PKK 'şehirlerde eylemlere geçeriz, cehenneme çeviririz' gibi söylemlerde bulunuyor. Sokakta dolaşan, halktan insanların yaşayacağı zararları ve doğuracağı nefreti göremiyor musunuz?
O konuda yaşananların bir kısmı bizim dışımızdadır. Hakkâri Geçitli'deki gibi. Şunu söyleyeyim, son yıllarda gelişen bazı durumlardan ötürü, bu konuda kendimizi daha fazla anlayış, ilke boyutuyla güçlerimizi örgütlemiş durumdayız. Metropolde de eylem olsa, nerede olsa, tek bir sivilin zarar görmemesi bizim temel ilkemiz olacak. Geçmiş dönemde de oldu, ama artık olmayacak.

'Evet hata yaptık'
Çok acı olaylar var. Mavi Çarşı, Çetinkaya ve benzeri olaylarda çok sayıda masum sivil yaşamını kaybetti...

Evet bizden kaynaklı hatalar oldu. Yeri gelse, zamanı gelse kendimizden kaynaklı bu hatalar için özür de dileriz, telafi etme yoluna da gideriz. Ama unutmamak gerekir ki, bize ait olmayan eylemleri de devlet bizim üzerimize yıkmaya çalıştı. Buna rağmen biz, bizden kaynaklı eylemlerde hiçbir sivilin zarar görmemesi için tüm güçlerimizi, eğitimden geçirmede, anlayış kazandırmada daha emin ve güvenli biçimde konuşabilirim. Asla olmayacak. Benim topluma yönelik mesajlarım da bu yöndedir.

'Meşru savunma'
PKK için medyada ve siyaset dünyasından 'terör örgütü' sıfatı kullanılıyor. Siz terörist misiniz?

Halk hareketi olduğumuzu iddia ediyoruz. Öyleyiz de. Bize karşı binlerce şiddet uygulaması yapılmıştır. Biz böyle bir halkız. Meşru savunma hakkımıza terör diyorlarsa öyledir. Ama meşru savunma bütün dünyada, BM'de kabul edilmiştir. Biz yok edilmeye karar verilmiş bir toplumuz. Meşruyuz, haklıyız, doğal haklarımızı istiyoruz. Bunun için teslim olmamışız, ruhumuzu teslim etmemişiz. Hep terörist, terörist deniliyor ama gerçeği öyle değildir. Bir özgürlük hareketi terörist olamaz. Ama egemen güçler bütün haklı halk hareketlerini terörist ilan ediyor.
Mandela'ya da yıllarca terörist dediler. 27 yıl hapis yattı. Şimdi barış kuşu olarak görülüyor. Dünyaca en ünlü kişiliklerden biridir. Yaser Arafat da öyle.
Yıllarca terörist denildi, sonra devlet başkanı oldu. Türk devletine göre, biz teröristiz. Ama devlet gelmiş topraklarımızı işgal etmiş, dilimizi yasaklamış, zenginlik kaynaklarımızı talan etmiş. Halbuki burada bin yıllardan beri yaşayan bir halkız.

'Zafer kazandık diyemeyiz, biz de devleti yenemeyiz'
PKK'yi dağdan indirmek üzerine tartışmalar var. Güneye çekilme gibi seçeneklerden bahsediliyor. Ama PKK bildiğim kadarıyla dağda eskisi kadar güç tutmuyor. PKK küçüldü mü yoksa şehre mi indi?

"Şehirde de varız ama dağda da varız. PKK bir kurumlaşmadır, bir sistemdir. Kolay oluşmadı, kolay da çözülmez. Köklü bir Kürt sorunu var. Sorunun çözümü temelinde PKK sorunu da aşılır. Öyle komşu devletlerle işbirliği yapmakla, yeni operasyonlar yapmakla sorunu çözemezsiniz. Ben kendim yüzlerce operasyonla karşı karşıya gelmişim. Biz kendimizi bu dağlarda koruyacak ve yaşatacak tecrübeyi kazanmışız. Arazinin tümünü tanımışız. Kürdistan'ın diğer parçalarında da yaşayacak tecrübemiz var. Birileri Norveç'e gidecek, kimi eve gidecek. Bu insanlar sorunu çözmek için gelmişler. Neden gitsinler? Bunun görülmesi Türkiye halkı ya da ordusu için yenilgi değildir. Bir siyasi körlüğü gidermektir. Biz demiyoruz ki, zafer kazandık. Uluslar- arası güçler üzerimize bu kadar sefer yaptı, tasfiye edilemedik. İstenirse şiddet yolu devam ettirilir, bu durumda inanın PKK yine daha güçlenir. O zaman belki kendi çözümünü de kendisi geliştirir, ilan eder. Son seçenek olarak ona da gidebilir. Ama teslim olması ya da şiddet yoluyla tasfiye edilmesi mümkün değil. Ama şu var: Biz de devleti yenemeyiz. Yenişememe durumu söz konusu. Çözüm bu temelde kendisini dayatan bir gerçekliktir. Uzarsa karşılıklı kayıplar daha fazla olur. "

İstekleri: Özerklik ve 'inkâr'a son

Karayılan hükümetin Kürtleri yavaş yavaş asimile etmeyi planladığını savunuyor ve çözüm için iki şartı var: Özerklik ve 'inkâr'a son verilmesi.

PKK, silahların susması, barışın tesisi ve nihayetinde çözüm için nasıl bir formüle sahip?
"Esasen ortada iki anlayış, iki çözüm projesi var. Bunların birisi bizimdir. Bunun çözümünü formüle ettik: Demokratik özerklik. Karşılıklı birbirine saygı gösterme temelinde, oturup konuşma yoluyla, bu sorunu çözmedir. Türkiye'nin bütünlüğü içinde, bu zoraki birliği gönüllü birliğe dönüştürmedir. Yeni bir anayasa temelinde Türkiye toplumu yeniden biçimlendirmelidir. Türkiye'nin batısından insanlar çıkıyor sokağa, 'Bu PKK nedir, terördür, bilmem nedir' diye bağırıyor. Bir başbakan dese ki, "Biz bu kardeşlerimizi yıllarca inkâr ettik, dilini yasakladık, bu temelde Türk uluslaşmasını yaratmak istedik ama o da olmadı. Bu hatadan ötürü trajediler yaşandı, kardeşler birbirini vurdu, kem gözlerle bakıldı, şimdi öyle bakmayalım, Yeni bir neden var, bu nedenle bir toplumsal uzlaşma dönemini başlatıyoruz, yasal değişiklikleri yapıyoruz." Öyle dese batı alkış tutar. Rant hesabı olmayanlar bunu sevecektir.
İkinci proje devletin projesidir. Devlet 2008-2009 yıllarındaki gelişmelerden sonra anladı ki, kökten inkâr tutmuyor. AKP ile ordunun yakınlaşmasının nedeni budur. Devlet, AKP eliyle yeni Kürt politikası oluşturuyor. Bunda ne var? Bireysel haklar çerçevesinde televizyon açıldı, herkes bağırabilir, şarkı söyleyebilir ama anadil eğitimi olmaz.

'Asimilasyon'
Vatandaşlık ise Türk milleti çerçevesinde. Türk milletinin içinde Laz da var Çerkez de var, Kürt de var. Yani sen varsın ama sisteme dahil olacaksın, Türkleşme sürecini hemen değil de yavaş yavaş kabul edeceksin. Bir süre sonra asimile olacaksın. Belini sıvazla ama sorununu çözme. 86 yıldır asimilasyonu kabul etmedin ama yavaş yavaş ettirmeyi planlıyorlar.

'Düz ovada siyaset yaptırmıyorlar'
Murat Karayılan'ın sözlerinden PKK'nın özellikle KCK operasyonu ve süren davalara çok önem verdiği anlaşılıyor:
"KCK operasyonlarını ele alalım. Mehmet Ağar bile düz ovada siyaset yapsınlar dedi. İşte düz ovada siyaset yapanları temizliyorsun. PKK'lı olsun, KCK'lı olsun. Elinde silah mı var bunun? Fırat Anlı mesela, avukattır. Sonra seçilmiş belediye başkanı olmuş. Sen bunu alıyorsun. Ben KCK'nın yürütme konseyi başkanıyım. Onlarla bir bağım varsa zaten ben buradan söylerim."

'Öcalan'ı boşa düşürmeyiz'
Öcalan, avukatlarıyla görüşmesinde hem Kandil'e hem hükümete mektup yazdığını ama yanıt alamadığını açıkladı. Öcalan'a yanıt vermediniz mi?

Öcalan'ın mektubunu yanıtladık, ancak aksaklıklar nedeniyle ulaşmamış olabilir. Öcalan çözüm perspektifli bir mektup yazdı. Süreçte yaşananların ciddiye alınmasını istedi. Biz yanıtımızda, kaygılı olduğumuzu ama onu hiçbir koşulda boşa düşürmeyeceğimizi, diyalog sürecine stratejik düzeyde yaklaşabileceğimizi, hareket adına tüm diyalogları sürdürebileceğini, tamamen orada yürüteceği diyalogları bizim de burada pratikleştireceğimizi yazdık. AKP ve devlet iki hat üzerinde çalışıyor. Bir yanda marjinalleştirme projesi çerçevesinde askeri hazırlıklar var. Diğer yanda çözüm vb. görüntüsü. Samimiyet ve ciddiyet görmüyoruz."

'İçki yok, sigarayı da bırakıyoruz'
PKK'ya yönelik karapara suçlamaları var. Kaçakçılıkla hemhal olduğu, savaş rantçılığı yaptığı, bu nedenle asla silah bırakmayacağı yönünde iddialar. Karayılan'a "Siz savaş rantçısı mısınız?" diye sorduk. Yanıtı şöyle:

"Bunların hepsi safsatadır. İsterseniz günlerce burada kalın, hatta uluslararası heyet gelsin. Bütün arşivlerimizi açalım. Öyle tek bir kaçak bir şey bulurlarsa o zaman deriz, bizim bütün söylediklerimiz yanlıştır. Yaşam ilkelerimiz var. Her türlü uyuşturucu, içki anlamına gelen her şeyi reddederiz. Bir tek sigara kalmış, artık onu da bırakıyoruz."

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=1026007&Date=28.10.2010&CategoryID=97
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Baydemir Teke Tek'e çıkmak için bile örgütten izin istediği ortaya çıktı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, televizyon programına çıkmak için bile KCK yönetiminden izin istemiş.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in 2009'daki yerel seçimlerden sonra Habertürk televizyonunda Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek programına çıkmak için bile yasadışı KCK / TM sözde yürütme kurulu üyelerinden izin aldığı ortaya çıktı.

Baydemir'in ayrıca belediye seçimlerinin hemen sonrasında bölücü başı Abdullah Öcalan'ın doğum günü kutlamalarına sağlık nedenleri ile katılmak istemediği ancak KCK / TM yöneticisi Çimen Işık tarafından "Olmaz Başkan, katılmanız gerekiyor." şeklinde uyarıldığı da belirlendi. Özgür irade ile seçilen bir belediye başkanı olduğunu iddia eden Baydemir'in izin görüşmeleri mahkeme kararıyla alınan dinlemelere takıldı. KCK / TM üyelerinden izin isteme skandalı örgütün bölge belediyelerinde ne kadar etkili oldununun kanıtı gibi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Baskanı Osman Baydemir'in halkın hür iradesi ile seçilmis olmasına karşın bir televizyon programına çıkmak ve yıldönümü kutlamasına katılmamak için KCK yöneticilerinden izin istediği, ancak KCK üst düzey yöneticilerinin buna izin vermediği görülüyor. Bu durum da bölge belediyelerinin KCK/TM yapılanmasının emri altında olduğunu açıkça gösteriyor.

Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in KCK Yürütme Kurulu Üyesi Çimen Işıkla Teke Tek programına katılma isteğini bildiren konuşma:

- Osman Baydemir: Ya bugün ee bu Habertürk televizyonundan, Fatih ALTAYLI'nın Teke tek programı yarınmış. Israrla bizim katılmamızı şey yapıyorlar. Ben Emine hanıma ulaşrnaya çalıştım. Ulaşamadım. Daha doğrusu çalıyor ama yanıt vermiyor. Ee ne dersiniz, nasıl yapalım bunu. Nasıl yanıt verelim? Yani açıkçası uzun bir süredir. Nerdeyse 1 yıldır istiyor gitmiyoruz, en son şeyde söylemişti yani yüreği varsa gelsin karşıma falan demişti,
- Çimen Işık: hıı, tahrik ediyorlar
- Osman Baydemir: Doğrusu ben de gitmek istiyorum.
- Çimen Işık: he o zaman,
- Osman Baydemir: ama hani takvim doğru mudur? Değil midir yarın olmasa bile bi daha ki haftaya verebilirmiyiz böyle bir randevu? Yani hani artık seyi zemini kalmadı bence.
- Çimen Işık: Erteleme zemini kalmadı.
- Osman Baydemir: kalmadı, onun için ya şimdi ya yarın, ya da sonraki hafta olabilir. Siz onu bi şey yapıp ama bana bi 10 dakka içerisinde bana dönebilir misinz?
- Çimen Işık: Tamam başkan, ben size 10 dakka içinde dönerim.
- Osman Baydemir: Peki oldu

Yürütme Kurulu Üyesi Çimen Işık'ın KCK'nın sözcüsü Kamuran Yüksek ile Baydemir'e izin verilip verilmeme konusunda konuşması:

- Çimen Işık: Yav bu Teke Tek programı var ya Osman'ı davet etmiş de biz emine hevale (arkadaşa) ulaşamadım cevap vermiyor yani biz komisyon olarak gitmesinden yanayız dedik bi de parti cephesinden ne olsa olur
- Kamuran Yüksek: İyi yoldaş, şimdi yani onu biz değerlendirmeliyiz çünkü seçim öncesinde biz birşey söylemedik istemedik iii basın için ne gerekiyorsa onu yapalım dedik ama nerdeyse genel baskanın yerine konu oldu o şekilde muamele gördü kamuoyuda öyle şey yapmaya çalısıyor bu manada bu şey uygun değildir bu manada bir durum uygun değildir genelle ilgili tartışıyor konusuyor uygun değildir gerekirse eş başkanlarımızdan biri çıkar ya da parti yönetimi çıkar tamam mı seçimleri değerlendirir sonuçları değerlendirir onun dışında yani bu teke tek bi kaç aydır yani uzun süredir şey yapıyor uzun süredir ....
- Çimen Işık: Onu çıkartmaya davet ediyor işte o da katılmak istediğini söyledi, iyi olacağını da söyledi
- Kamuran Yüksek: yo yo bi dakka çıkartmaya çalışıyo davet ediyordu seçim öncesi gitmedi tamam şimdi seçim sonrasına bırakıp bu sefer de sonuçlarını değerlendirmesinde katılmayı düşünüyor bu şekilde uygun değil tamam ben onu iyi anlıyorum artık yani sonra bence öyle yapmamak lazım tamam böyle objektif zeminde ama kendi yine şekilde yürütüyor seçim öncesi kendisi başlıyor. Bizim basında sağ olsun onun üzerinden süreci götürüyor. Sonucunuda yine onun üzerinden olmaz.
- Çimen Işık: hı hı tamam
- Kamuran Yüksek: Seçim çalısmalarının koordinesini o yürütmedi iii gerekirse biz eşbaskanlarımızı göndeririz değilse gerekli değil ihtiyaç yok onun için bence uygun değil tamam bu aşamada uygun değil yani
- Çimen Işık: Tamam tamam

Çimen Işık'ın Baydemir'e programa katılmaması gerektiğini bildirdiği konuşma:

Çimen Işık: Ya ben Emine arkadaşa ulasamadım. Kamuran arkadaşla görüstüm. Arkadaşlar diyorlar biz bu süreçte çok uygun görmüyoruz, şu anda nedenlerini de konuşamayız telefon üzerinden. Ee kendisiynen yani sizinle hani nedenleri üzerinde gorüşürüz ne için katıl. yani su bu süreç için özellikle belirtiyorlar. O yüzden çok sıcak bakmıyorlar.
Osman Baydemir: Hı hı , peki.
Çimen Işık: Tamam başkan tamam.

Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın doğum günü kutlamalarına sağlık nedenleri ile katılamayacağını KCK/TM Yöneticisi Çimen Işık ile konuşması:

- Osman Baydemir: Sağolun teşekkür ederim eksik olmayın. Ya bu bizim aligor programı.
- Çimen Işık: Hı hı
- Osman Baydemir: Şayet ona katılmazsak bir sıkıntı olur mu?
- Çimen Işık: Olmaz işte Başkan
- Osman Baydemir: Nasıl?
- Çimen Işık: Yani katılmanız gerekiyor.
- Osman Baydemir: Hı hı
- Çimen Işık: Bir kaç saatliğine olsa bile katılmanız iyi olur
- Osman Baydemir: Peki peki, biz o zaman biz mazbatayı alıp aligora geliriz
- Çimen Işık: Tamam o zaman
- Osman Baydemir: Dört buçukta falan mazbatayı alırız, beşte falan çıkarız yola
- Çimen Işık: Tamam
- Osman Baydemir: Yalnız hakikaten benim sağlık durumum iyi değil
- Çimen Işık: Yani bir görünmeniz yeterli, sonra sorulacak niye gelmedi, ne oldu..
- Osman Baydemir: hııı
- Çimen Işık: En azından bir iki saat görünmeniz yeterli.

HASAN KARALI İSTANBUL ÖZEL
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1047123&title=baydemir-teke-teke-cikmak-icin-bile-orgutten-izin-istemis&haberSayfa=1
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Taksim saldırısını gerçekleştiren canlı bombanın kimliği açıklandı. Olayın failinin, Van-Gürpınar nüfusuna kayıtlı 24 yaşındaki Vedat Acar olduğu belirtildi.

Acar'ın 2004 yılında bölücü terör örgütüne katıldığı tespit edildi. Edinilen bilgilere göre, canlı bomba, KCK terör örgütüne bağlı olarak İran sınırında faaliyet gösteren Demokratik Kuruluş Birliği'nin (DKB) üyesi. Acar ailesi terör sebebiyle Hakkari'den Van'a göç etmiş. 7 yıl önce de ailesiyle birlikte İstanbul'a taşınan Vedat Acar, 2004'te katıldığı PKK tarafından askeri eğitime alınmış. Türkiye'ye ne zaman ve hangi yolla girdiği araştırılan Acar'ın bütün bağlantıları tek tek inceleniyor. Acar'la birlikte eylem için Türkiye'ye gönderilen başka terörist olup olmadığı araştırılıyor. Canlı bombanın, İzmir'e giderken Uşak'ta kaza yapan bomba yüklü araçla ilişkisi de araştırılan konular arasında. Eylül ayındaki kazada hayatını kaybeden Faik Yorgun'un da Hakkari'den Van'a göç eden bir aileye mensup olduğu belirlendi. Yorgun ile Acar arasında irtibat olabileceği kaydediliyor.

BOMBACININ KOD ADI: DERVİŞ

Vedat Acar'ın örgüt içinde 'Derviş' kod adını kullandığı belirlendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, patlamayla ilgili olarak dün 7 kişiyi gözaltına aldı. Saldırıyı Vedat Acar isimli kişinin gerçekleştirdiğinin belirlenmesi üzerine eylemcinin yakınları tespit edildi. Şahısların bölücü terör örgütüne üye oldukları ileri sürüldü. Teröristin, 10 Ekim 2010'da Şirinevler'de 600 TL aylıkla ağabeyi S.Acar adına daire kiraladığı öğrenildi. Üst kattaki komşusu Erdal G., bombacıyı birkaç kez gördüğünü anlattı. Erdal G., "O daireye onun dışında ara sıra 2 erkek daha giriyordu. Saldırının ardından televizyonlarda da görünce tanıdım." dedi. Dairenin altında bulunan lokantanın sahibi Osman G. ise, "Bize, 'Cerrahpaşa Hastanesi'nde tedavi görüyorum. O nedenle daireyi kiraladım' demişti. Saldırı günü sabah anahtarı bana bırakarak mülk sahibine vermemi söyledi." diye konuştu. Lokanta sahibinin oğlu Mehmet Gülağacı da şu ifadeleri kullandı: "Cumartesi akşamı dükkana gelerek 3 lahmacun parası verdi. Lahmacunu götürdüm. Beni kapıda karşıladı. İçerinin ışıkları yanmıyordu. Sabah çıkarken de omzunda 2 çanta vardı. Anahtarı babama bıraktı. 'Hastane işim olmadı. Acilen gitmem gerekiyor. Eşyalar mülk sahibine kalsın. Depozitoyu da gelip alacaklar' diyerek çıktı. Daha sonra tekrar dönerek elindeki şemsiyeyi de bize verdi. 'Bu da sizin olsun' dedi. İyi Türkçe konuşamıyordu." Bu arada, saldırganın kimliğinin tespit edilmesinden sonra kaldığı dairede ekipler tarafından arama yapılarak, bina sakinlerinin ifadesine başvuruldu. Dairede çok sayıda şarap soğutma kabı bulunduğu ve patlamanın olduğu gün Acar'ın bu kaplardan ikisini yanında götürdüğü öğrenildi.

Saldırının ardından teröristin, Devrimci Karargah örgütüyle de bağlantılı olduğu ileri sürülüyordu. Örgüt ise eylemi üstlenmedi. Ancak yapılan duyuruda ilginç bir ipucu ortaya çıktı. Bildiride, 31 Ekim'deki saldırının tarihinin 29 Ekim olarak belirtilmesi, olaydan önce örgüte yönelik istihbaratları doğruladı. Terör örgütlerinin 29 Ekim törenlerini sabote etmeye dönük eylem hazırlığı içinde olduğu istihbaratı alınmıştı. Törenlerin hava şartları nedeniyle ertelenmesi, eylemi de tehir etti. Devrimci Karargâh'ın yalanlama duyurusunda 29 Ekim tarihini belirtmesi, söz konusu duyurunun önceden hazırlandığı ve planlı bir yalanlama olduğu şüphesini doğurdu. Bostancı'daki çatışmada öldürülen Devrimci Karargâh örgütü Türkiye sorumlusu Orhan Yılmazkaya'nın da PKK'nın Kandil kampında bomba eğitimi aldığı ortaya çıkmıştı.

AZİZ İSTEGÜN - DİYARBAKIR / TANJU ÖZKAYA - İSTANBUL
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1048257&title=taksim-bombacisi-kckda-gorevli-cikti


Taksim bombasının arkasında kim var?, Mehmet Kamış, Zaman

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önceki gün yaptığı konuşma; hükümetin Taksim saldırılarıyla ilgili çok şey bildiğinin bir göstergesi.

'Sözün tamamının ahmağa söyleneceği' gerçeğinden hareket edecek olursak Erdoğan, terör olaylarının arkasında hangi ülkelerin bulunduğunu çok açık biçimde söyledi. 'Bazı Avrupalı ülkelerin Türkiye'ye gerekli desteği vermediğini, bir kısmında da terör örgütüyle bağlantısı bilinen kurumların serbestçe faaliyetlerine devam ettiğini' vurguladı.

Başbakan durup dururken neden Avrupalı ülkelere gönderme yaptı? Acaba bombanın Avusturya yapımı olduğunun tespit edilmesi mi o sonuca ulaştırdı? Bu soruların cevabı şimdilik net değil. Devlet ulaştığı bütün bilgileri kamuoyuyla paylaşır mı, onu da bilmiyoruz. Ancak işaretlerin Ergenekon'la irtibatlı Devrimci Karargâh örgütünü göstermesi 'Bu işin arkasında kimler var?' sorusu için kafalarda farklı istifhamlara sebep oluyor.

Burada tetiği kimlerin çektiğinin çok da önemi yok. Asıl konuşulması gereken, tetiği kimlerin çektirdiği. O açıdan baktığımızda Devrimci Karargâh mı, yoksa PKK mı; gerçekte önemli değil. Bunlar sadece tetikçilik yapıyor. Ayrıca PKK çok uluslu bir terör şirketi gibi. Her kritik zamanda ortaya çıkan bu örgüte tetiği kimler çektiriyor? Onu anlamak için 'Bu eylemi PKK'nın hangi birimi yaptı?' diye bakmak lazım. Çünkü tek blok, tek ses bir örgüt yok karşınızda. Bölgede hesabı olan dünyanın bütün güç merkezlerinin bir uzantısı var bu örgüt içinde.

Herkesin bildiği gibi Türkiye'de devlet yapısı büyük bir değişim içinde. Her geçen gün daha demokratik bir ülke oluyoruz ve devlet daha çok topluma yaslanan bir yapıya dönüşüyor. Referandum da bu süreçte çok önemli bir eşik oldu. Şimdi kritik bir soru sormakta fayda var: Türkiye'deki değişimden en çok hangi ülkeler rahatsız? Bu soruya verilen cevap bizi Türkiye'yi karıştırmak isteyen adrese götürecek.

AK Parti'den ve Türkiye'nin yaşadığı bu değişim sürecinden en çok rahatsız olan yerlere baktığınızda, o yerlerin Ergenekon yapılanmasının arkasında olduğunu da görebiliyordunuz. Ergenekon'un ortaya çıkarılmasından ve operasyon yapmalarının engellenmesinden sonra bu güç merkezleri PKK ve Devrimci Karargâh üzerinde yoğunlaştı.

Devrimci Karargâh mevzusu açılmışken başka bir konuya da mutlaka değinmek gerekiyor. Polisin Devrimci Karargâh'la ilgili yapacağı birçok operasyonu, önceden ifşa ettiğinden söz edilen Hanefi Avcı'nın kimin adına Haliç'teki Simonlar kitabını yazdığını konuşmak lazım. Hanefi Avcı bu örgütle irtibatlandığı zaman onun terör şirketinin uluslararası bağlantılarından haberdar mıydı? Bu da cevabı mutlaka verilmesi gereken bir soru olarak karşımızda duruyor. Son olaylardan sonra yazdığı kitabın kastı bambaşka bir yöne doğru gidiyor.

Türkiye yıllardır aynı terör oyunuyla haşır neşir oluyor. Öyle ki bazı yıllar terörle mücadele etmekten başını kaşımaya vakit bile bulamadı. Terörle yola getirildi. Dünyadaki bütün güçlerin bu tür istekleri olabilir. Bu anlaşılır bir durum. Ama hükümet olanın, iktidar olanın bunların yerli ve yabancı bütün işbirlikçilerinin hakkından gelmesi gerekiyor. Bunlara içeride kim çanak tutuyorsa da onlara hesabını sormalı...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1048148


TAKtik deşifre oldu, PKK saldırıyı üstlendi

Sivillerin öldüğü saldırıları üstlenmeyen terör örgütü PKK, canlı bombanın kimliğinin deşifre olmasının ardından Taksim'deki kanlı eylemi üstlendi.

Pazar günü bombanın patlamasının ardından Demokratik toplum partisi saldırıyı kınayıp provokasyon olarak nitelerken, PKK terör örgütü de eylemi kendilerinin yapmadığını açıklamıştı.

31 Ekim'de gerçekleşen canlı bomba eylemini PKK'ya bağlı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi.

Terör örgütü, internetteki sitesinde yaptığı açıklamada, "Bu intikam eylemi örgütümüz TAK'ın komuta kademesinde yer alan Derwêş (Vedat Acar) Arkadaşımızın kendi inisiyatifi ile örgütlendirilmiş ve hayata geçirilmiştir." denildi.

Eylemin PKK'nin ateşkes kararıyla bir ilgisi olmadığı belirtilen TAK açıklamasında, "PKK'nın bu kararı ile bir ilgimiz olmadığı gibi TAK olarak herhangi bir ateşkes kararımız olmamış ve böylesi bir açıklamamız yapılmamıştır." diye belirtildi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1048853&title=taktik-desifre-oldu-pkk-saldiriyi-ustlendi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

PKK'nın şehir yapılanması olarak bilinen "Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)" davası uzun süredir tartışılıyor.
KCK'ya yönelik operasyonlar ilk başladığında, bunun barış yanlılarına ve siyaset tercihinde bulunanlara darbe olduğu iddia ediliyordu.
Ancak 96 tutuklusu bulunan davanın iddianamesi açıklanınca, çok ciddi suçlamalar olduğu ortaya çıktı.
İddianamede yasa dışı yapılanmaya dair önemli deliller mevcut.
KCK'nın Konsey Başkanı Murat Karayılan olsa da PKK aslında bu yapının silahlı kanadı.
KCK'nın şehir eylemlerini yönettiği, seçilmiş belediye başkanlarını sorguladığı ve hatta tokatladığı görülüyor.
Örgüt elemanlarından elde edilen krokiler ortaya koyuyor ki, bir bakıma yasa dışı "paralel devlet" yapılanması söz konusu...
Yasayı ihlal eden herkes gibi KCK üyeleri de hukuk dışına taştıkları eylemleri nedeniyle sorgulanıyor.
Ancak KCK üyelerine mahkemede "Kürtçe savunma hakkı" verilmeyerek sürecin tamamına gölge düşürüldü.
Sanıklara, mağduru oynama fırsatı sağlandı.
Böylece genişletilen demokratik ve kültürel hakların özümsenmediği ortaya çıktı.
İddia edildiği gibi sanıkların bazıları Kürtçe bilmiyorsa, bu durumda zaten kendi savunmalarını Türkçe yapmak zorunda kalacaklardı.
"Siz eski kamu görevlisisiniz Türkçe biliyorsunuz" gibi bir gerekçe olmamalıydı.
Çünkü bir insanın ana dilinde kendisini ifade etmesi her zaman daha kolaydır.
Dil tercihini hâkim değil birey yapar. Mahkemeye düşen tercüman atamaktı.
"Bilinmeyen bir dil" tarzı tanımlamalar kültürel hakların genişletilmesinde halen ciddi uygulama sorunları olduğunu ortaya koyuyor.
Bir taraftan devlet eliyle TRT Şeş'ten 24 saat Kürtçe yayın yapacaksınız, diğer taraftan üniversitede Kürtçe kürsüsü kurduracaksınız, sonra da mahkemede o dili yok sayacaksınız.
Sanıklar Kürtçe savunma haklarının ellerinden alınmasını AİHM'e götürseler, Türkiye bir kez daha mahkûm olsa bu sorunun çözümüne nasıl bir katkı sağlar?
Yıllarca Kürtçe'nin ve Kürtler'in yok sayılması neyi değiştirdi?
Kürtçe yayım ve şarkıların yasaklanması kime ne kazandırdı?
Olsa olsa sosyal bir yaranın derinleşmesine neden oldular.
Mahkemenin Kürtçe talebi reddetmesiyle KCK sanıklarına savunma yerine propaganda yapmak imkânı doğdu.
Eğer bu kriz devam ederse, KCK iddianamesinde yer alan suç delilleri "adil yargılama olmadı" iddialarının gölgesinde kalacak.
Sonuçta kaybeden yine Türkiye olacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dün Adem Yavuz Arslan'ın da aralarında bulunduğu gazetecilere uçakta söylediği sözler aslında çıtayı doğru yere koyuyor;
"Resmi dilimiz Türkçe ve öyle kalacak. Hiçbir zaman değişmeyecektir. Ancak büyük ülkelerde konuşulan birçok dil olur. Bunların hepsi kültürümüzün parçası... İnkâr etmenin kimseye faydası yok. Tam tersine Anayasamız diyor ki, 'kültürü korumak göreviniz...' Kültür deyince müzedeki şey de destan da konuşulan yerel diller de girer."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de dün KCK davasında Kürtçe savunma krizi ile ilgili açıklamada bulundu.
Mahkemenin Kürtçe konuşmayı "anlaşılmayan dilde konuştu" şeklinde kayda geçirmesini eleştirdi.
Çelik mahkemeye tepkisini şu sözlerle sürdürdü;
"Anlaşılmayan denilen dil, Türkiye'de milyonlarca vatandaşınızın anadilidir. Kendi insanınıza saygı duymak zorundasınız. Milyonlarca insanın ana dilini 'anlaşılmayan dil' olarak kayıtlara geçirmek mahkeme açısından şık olmamıştır."
Gül ve Çelik'in ortaya koyduğu tepkiler, Kürtçe savunma hakkının engellenmesinin bir devlet politikası olmadığını, uygulamada yaşanan bir aksama olduğunu gösteriyor.
Krizin aşılması adına da umut veriyor.
Ancak bu kadar temel bir insan hakkının KCK eliyle sağlanmış olmasının, dava sürecine vereceği zararı telafi etmek kolay olmayacaktır.

http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/127670-kurtce-savunma-hakki-ve-kck-ya-sov-firsati-makalesi.aspx
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Ülkemizdeki terör sorununun çözümü için önce Kürt meselesinin halledilmesi lazım. Dinî kisve giydirilmiş terör hep marjinal kaldı.

'Sorun' olarak isimlendirilmeyi gerektirecek boyutlara ulaşamadı. İdeolojik tedhişin önemli parçası olan mezhep ağırlıklı örgütler de kitleselleşemedi ve artık iyice küçülmüş durumda. Varlık sebebini Kürt meselesine borçlu terör ise halen en büyük sorun olarak önümüzde duruyor. Kürt meselesi ise demokrasi konusunda cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yaşanan sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bu hafta Aksiyon'da Cafer Solgun'un 'Dersim hatıralarını' okurken benzer hikâyelerle büyüdüğümü fark ettim. Dedem, Ulucami'nin önündeki ağaçlarda sallandırılan insanların öyküsünü anlatmıştı. Şapka devrimi yüzünden asılan ilk kadının Erzurum'da olmasını da tesadüfle izah etmiyorum. 80'li yıllarda bile takkesini kafasında unutanların panik halinde ellerini başlarına götürüşünü unutamıyorum. Neyse bu uzun mesele, biz teröre dönelim.

Terörün bitirilmesinin yolu demokratikleşmenin sağlanması ve hakların pazarlıksız biçimde verilmesinden geçiyor. Bu adım terörün tabanını daraltacak ve miadını doldurmasını sağlayacak. Demokratikleşmenin önünde iki büyük engel var. Biri, 80 yıldır 'Demokrasiyi verirsek sonu devletin parçalanmasına varır.' diyen jakoben tayfası ve onların etkisinde kalan kitleler. Diğeri de kan dökmeyi hak arama biçimi olarak gören PKK ve ona inanan kesimler. Demokrasiyi vermemeye çalışanların ve söke söke alırız cenahının ortak paydası PKK. İlginçtir iki uç da tezlerini terör örgütüne endeksleyerek ispata çalışıyor. Siyaset gibi meşru araçların işlerlik kazanmasını iki taraf da istemiyor. Çünkü politik kanallar işe yaradığında PKK varlık sebebini, karşı taraf ise 'istemezük' gerekçesini kaybedecek.

Miadını doldurmak ifadesi bugünlerde çok gündemde. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, o cümleyi kurduğuna pişman edilmeye çalışılıyor. Tartışmanın fitilini PKK'nın tutuklu lideri Abdullah Öcalan ateşledi. Öcalan, eleştiriden çok tehdit kokan ifadelerle Baydemir'e şöyle yüklendi: "Gençlerin öfkesinden de mi çekinmiyor? Diyarbakır gençlerini bilirim, ağzını yırtarlar. Gidip anlatın. Deyin ki, Apo vicdan sahibidir ama taviz vermez, bunlara karşı çok acımasızdır. Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok. Ya kapsamlı özeleştiri versin, ya derhal istifa etsin." KCK da bildiri yayınlayarak Baydemir'e haddini bildirdi. Diyarbakır'ı iki dönemdir yöneten Başkan'a dönük tavırlar yeni değil. Lakaplarla aşağılanmaya çalışılan, emrinde çalışan işçiye hesap vermek zorunda bırakılan bir siyasi, Baydemir.

Takınılan tavır Baydemir'in şahsıyla alakalı zannedilmesin. Başkan üzerinden siyasete diskur çekiliyor. Kürt politikacılar, derin devletten yedikleri kadar örgütten de dayak yiyor. Siyasetin gerçek bir alternatif haline gelmesinden ödleri kopuyor. Onun için DTP'nin kapatılması için ellerinden geleni yaptılar. KCK iddianamesinde yer alan bir telefon görüşmesinde şöyle konuşuyor örgüt mensubu: "Kapattırmaya çalışıyoruz partiyi, bir türlü kapatmıyorlar, erteliyorlar." Partinin örgüte en yakın isimleri en sert demeçlerini o günlerde verdiler. Sonunda Anayasa Mahkemesi'nin toplanmasına az bir zaman kala Reşadiye saldırısını gerçekleştirdiler. Herhalde bu başarıyı aralarında kutlamışlardır.

KCK'yı PKK'nın siyasallaşma girişimi görüp fırsat verilmesi gerektiğini savunan aydınların yanıldığı nokta burası. KCK, siyasallaşma projesi değil, siyasallaşmış alanı kuşatma ve güdükleştirme harekâtı. Örgütün hışmına uğrama konusunda Baydemir yalnız değil, Leyla Zana'dan tutun Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk'e varana kadar biraz sivrilen bütün politik kişilikler lince tabi tutuluyor. Kürt halkına siyaseti çıkmaz sokak göstermek için birileri Ahmet Türk'e yumruk atıyor, diğerleri itibar infazına girişiyor. Siyasete inanmayan ve onu, aktörleriyle birlikte aşağılayan bir yapıdan siyasallaşmasını beklemek ne kadar gerçekçi? Daha can alıcı bir soru: KCK'nın referandumda Hakkâri'de yaptığı ceberutluğu JİTEM yapsaydı ne olurdu? Eskiden sandıklara korucular ve JİTEM el koyuyordu, bugün KCK. JİTEM yapınca kötü olan, KCK'ya neden serbest olsun?

b.korucu@zaman.com.tr
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1057012
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Terör örgütü PKK'nın üst birimi yani amiri KCK ile ilgili yeni gerçekler gün yüzüne çıkıyor.

İki gündür gazetelerde yer alan iki haber, görmek isteyen için KCK'nın gerçek fotoğrafını sunuyor. İlk haber Batman'a dört sivilin hayatını kaybettiği mayın saldırısıyla ilgili. Hatırlanacağı üzere PKK, Batman'da TPAO'ya ait petrol tanklarını yakarken, olay yerine gelen sivil araç yola döşenen mayınla patlatılmıştı. Arabada bulunan Salih Özdemir, Sofi Özdemir, Sıtkı Özdemir ve Sedat Özevin'in hayatını kaybetmesi infiale sebep olmuştu. Bölgenin güçlü ailelerinden olan Özdemirlerin tepkisi saldırıyı önce sahiplenmeyen KCK'ya geri adım attırdı. Eylem üstlenildi ve 'hata' yapanlar cezalandırıldı. 4 kişinin ölümünden sorumlu tutulan iki terörist 20 ve 24 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Kararı da askerî(!) mahkeme vermiş.

Aslında herkes hangi eylemin derin devlete ya da PKK'ya ait olduğunu biliyor. Ancak aşireti güçlü olan sesini yükseltip sonuç alırken, garibanlar kim vurduya gitmeye devam ediyor. Batman saldırısı sonrasında KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan 'asla ve asla mümkün değildir' sözleriyle eylemi yapmadıklarını ileri sürmüştü. Benzer yalanmaları Reşadiye saldırısı, Diyarbakır bombası ve Hakkari'de öldürülen cami imamı Aziz Tan gibi pek çok olayda gördük. En son Hakkâri Geçitli köyünde 9 sivilin hayatını kaybettiği mayınlı saldırıda aynı senaryo piyasaya sürüldü. Henüz Geçitli için olmadı ama diğer saldırılar hakkında 'Pardon, bizim çocuklarmış' itiraflarını işittik. Geçitli'de ise Baver kod aldı teröriste ait parmak izinin bulunduğu iddia edildi.

Diğer önemli haber ise Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'le alakalı gelişmeler. 'Silahlı mücadele miadını doldurmuştur.' sözleri Başkan'ın başını ağrıtıyor. Öcalan 'soytarı ve şarlatan' olarak nitelendiği Başkan'ın 'ağzını Diyarbakırlı gençlere yırttırabileceği' tehdidinde bulunmuştu. Ağzı yırtılmadı ama yetkilerinin alınacağı ve başına bir 'vâsi' tayin edileceği anlaşılıyor. Baydemir belediye işleriyle ilgilenirken eşbaşkan uluslararası platform ve siyasî konuları takip edecek. Kısacası Baydemir etkinliğini borçlu olduğu vitrinlerden çekilecek, sadece kanalizasyon işleriyle görevlendirilecek. Yıllardır seçilmişleri kontrol altında tutmak üzere atanmış valiler sisteminden şikâyet ediyorduk. Belediye başkanlarının şehir dışına çıkmak için valilerden izin aldığı günleri mumla arayacağız.

PKK/KCK'nın silah bırakmak ve şiddetten uzaklaşmak niyeti olmadığını gösteren başka örnekler de var. En dikkat çekeni ise yazar Orhan Miroğlu'na yapılan tehdit. Diyarbakır Cezaevi işkencelerini yaşayan, Musa Anter suikastında ağır yaralı kurtulan Miroğlu'na 'ayağını denk al' mesajı verildi. 'Bıçak altında dolaştığı ve böyle giderse üzerinin kırmızı kalemle çizileceği; mortoğlu olacağı' bildirildi. Bu cümleler Batman'da 'hata ile sivilleri öldürdüğü için gerillalarına 24 yıl hapis cezası' verdiğini açıklayan HPG'nin internet sitesinde yayınlandı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Çok kısa zamana sığan gelişmeler iki şeyi açık biçimde gösteriyor. PKK/KCK yapılanması, savunmakta zorlanacağı eylemleri önce reddediyor. Sonra yarım ağızla ya da içindeki 'kötü çocukları' hedefe koyarak üstlenmek zorunda kalıyor. Kötü çocukların kontrol dışı hareket ettiklerine inananlara şaşıyorum. En küçük muhalefetin canla ödendiği örgütlerde genel siyasetin dışına çıkmaya kimse cesaret edemez. İkincisi, KCK silah zoruyla sahip olduğu 'tekel' konumunu kaybetmek istemiyor. Kendi ayakları üzerinde duran ve cazibe merkezi haline gelenler bertaraf ediliyor. Halkın seçtiği Baydemir veya çilekeş Miroğlu olmanız sonucu değiştirmiyor. b.korucu@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1060131&title=kck-devlet-olmus-bile
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.