Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

04 Mayıs 2024, 02:30:30

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 172
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 137
Total: 137

Osmanlı arşivleri "Ermeni soykırımı" iddialarını yalanlıyor

Başlatan kilimanjaro, 27 Aralık 2011, 01:17:19

« önceki - sonraki »

kilimanjaro


Yukarıdaki fotoğrafta, Erzincan'da Ermeni çeteciler tarafından katledilen Türklerin cesetleri kağnılarla taşınırken görülüyor.

Osmanlı arşivlerinde yer alan belgeler 1915'te yaşanan olayların 'soykırım' olduğu yönündeki iddiaları yalanlıyor. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde bulunan belgelere göre, Ermenilerle ilgili 'katliam' değil, planlı bir sevk ve iskân kararı alınmış. Hatta söz konusu karardaki kurallara uymayan 1.673 devlet görevlisi yargılanırken, 12 kişi de bu kapsamda idam edilmiş.

Fransa Ulusal Meclisi'nin 'inkâr tasarısı'nı kabulüyle birlikte yeniden gündeme gelen 'Ermeni soykırımı' iddiaları, yıllarca tarihçilerden çok siyasetçiler tarafından kullanıldı. Bu durumun yanlışlığına dikkat çeken Türkiye Cumhuriyeti, iddiaların asılsız olduğunu göstermek için arşivlerini açtığını bütün dünyaya ilan etti. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Cumhuriyet ve Osmanlı dönemine ait yaklaşık 130 milyon belge ve 497 bin defter bulunuyor. Osmanlı Devleti'nin Ermenilerle ilgili planlı bir sevk ve iskân kararı aldığının görüldüğü belgelerde, 'katliam veya imha' adına en ufak bir kayıt ya da ipucu bulunmuyor. Hatta adı geçen sevk ve iskân kararına göre, kurallara uymayan 1.673 devlet görevlisi yargılanmış. 12 kişi bu kapsamda idam edilmiş.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlü-ğü'nden alınan bilgiye göre, arşiv malzemesi bakımından büyük bir zenginliğe sahip olan Türkiye, Osmanlı'dan devralınan büyük arşiv mirasıyla, bugün dünyanın en zengin arşiv potansiyeline sahip sayılı ülkelerinden biri durumunda. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün envanterinde bulunan tüm belgeler özel olarak yapılan iklimlendirme sistemine sahip depolarda muhafaza ediliyor. Cumhuriyet arşivindeki yaklaşık 30 milyon, Osmanlı arşivinde ise yaklaşık 100 milyon belgenin tasnif çalışmaları devam ediyor. Buna göre, Osmanlı arşivinde yaklaşık 30 milyon belge tasnif edilerek araştırmaya açıldı, yaklaşık 6 milyon belge de dijitalleştirildi. Cumhuriyet arşivinde ise 12 bin belge tasnif edilerek araştırmaya açıldı. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik koşullardan etkilenen arşiv malzemesinin ise restorasyonu uzman personel tarafından titizlikle devam ediyor.

Fransa Ulusal Meclisi'nde 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddini suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesiyle yeniden gündeme gelen Ermeni meselesine ilişkin kurumun 20'ye yakın yayını bulunuyor. Osmanlı Devleti'nin Ermenilerle ilgili planlı bir sevk ve iskan kararı aldığının görüldüğü Osmanlı arşivindeki belgelerde, devletin katliam veya imha kararı aldığı yönünde en ufak bir kayıt ya da ipucu yer almıyor. Aksine, arşiv belgelerine göre, sevk ve iskan kararındaki kurallara uymayan 1673 devlet görevlisi yargılandı, 12 kişi de bu kapsamda idam edildi. 1914-1921 yılları arasında Ermeni çetelerinin saldırılarında 518 bin 105 Müslüman öldürüldü. Yine Rus ve Ermeni saldırılarında 1 milyon 604 bin Müslüman iç bölgelere göç etti. Bu göç esnasında 701 bin kişi de hayatını kaybetti.

BELGELER AÇILDI, İSTEYEN HERKES GÖREBİLİR

Bazı ülkelerce siyasi ve ideolojik yaklaşımla ele alınan Ermeni konusunun da tarihin asıl kaynaklarına dayanılarak objektif bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla konuyla ilgili belgeler tasnif edilerek, araştırmaya açıldı. Araştırmacılara yönelik ise hiçbir sınırlama ve zorluk uygulanmıyor. Osmanlı döneminde arşivde araştırma izinleri padişah tarafından veriliyordu. Kurum, Ermeni meselesinin yanı sıra Kıbrıs, Musul-Kerkük, Balkanlar dahil çeşitli konularda bilimsel ve belgesel eserler yayınlamayı sürdürüyor. Belgelerden, 16. yüzyılda Kerkük'ün etnik durumunu gösteren yayında da Kerkük'ün bir Türk şehri olduğu görülüyor.

Arşivdeki belgelerin önemli bir kısmı Osmanlı Türkçesi ile yazıldığından metinleri okuyup anlayabilmek için Osmanlı Türkçesi bilmek önem kazanıyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1219735&title=arsivler-soykirim-iddialarini-yalanliyor
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

SERVET YANATMA - ANKARA

Ankara-Paris hattı 'inkâr yasası'ndan dolayı gergin günler yaşarken, Fransa Büyükelçisi Laurent Bili'den 1915 olayları ve Ermeni diasporası konusunda çarpıcı değerlendirmeler geldi.

Daha önce de diplomat olarak görev yaptığı Türkiye'yi çok iyi tanıyan Bili, "Bu coğrafyada büyük acılar yaşandı. Fransızlar, Türklerin ve Müslüman halkların yaşadıkları acıları bilmiyor. I. Dünya Savaşı'nda biz 1,6 milyon kişi kaybettik. Ama Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sürecinde Türklerin 2,5 milyon kaybı olduğunu Fransa'da kimse bilmiyor. Bunu anlatmak lazım." diyor. Ermeni meselesinin sadece 1915'e bakılarak anlaşılamayacağına dikkat çeken Fransız Büyükelçi, daha geniş bir coğrafyada daha geniş bir dönemin incelenmesini istiyor. 1878'den itibaren Türklerin Kafkaslar ve Balkanlar'dan yavaş yavaş kovulduğunu ve sadece Balkanlar'dan 1 milyondan fazla insanın sürgün edildiğini hatırlatıyor. Bu sırada 100 binden fazla kayıp vakasının yaşandığını vurgulayan Bili, Hollandalı tarihçi Zürcher'in kitabını okuduktan sonra Ermenilerin bu hatalar sonunda hesap ödemek zorunda kaldığını anladığını söylüyor. İyi derecede Türkçe bilen Fransız Sefir, Ankara'da kalması halinde yapmayı planladığı projesini de Zaman'la paylaştı: "Fransa'daki Ermeni kökenli vatandaşlarımızı Türkiye'ye davet etmek istiyorum. Türkiye o kadar değişti ki; bunu bilmiyorlar. Onları bu yeni Türkiye ile tanıştırmak istiyorum. Belki biz Fransız diplomatlar olarak yeterli çalışmadık, değişimi aktarmakta."

Yaşanan gerginliğe dikkat çeken Büyükelçi Bili, "Misyonumun devam edip etmeyeceğinden emin değilim." diyerek, iki ülke ilişkilerinin seviyesinin düşme riskine dikkat çekiyor. Ardından şu mesajı veriyor: "I. Dünya Savaşı'ndan beri hiçbir zaman bir Fransız büyükelçi kalıcı şekilde kovulmamıştı. Her şeye rağmen bu yasa uygunsuz olabilir ama aşırı bir tepki göstermeye değmez. Fransa'da bu tip yasaların uygunluğu üzerine çok tartışılıyor. Bağları koparmak, yarının dünyasını inşa etmek için en iyi yol olmayacak."

Ermeni meselesiyle ilgili projelerini sorduğumuzda ise Büyükelçi Bili, orijinal bir öneride bulunuyor: "Fransa'daki Ermeni kökenli vatandaşlarımızı Türkiye'ye davet etmek istiyorum. Türkiye o kadar değişti ki; bunu bilmiyorlar. Onları bu yeni Türkiye ile tanıştırmak istiyorum. Belki biz Fransız diplomatlar olarak yeterli çalışmadık, değişimi aktarmakta. Biraz 'Unutalım bu konuyu' gibi yaptık ama bunu unutmak mümkün değil. Bir çözüm bulabilirsek Türkiye'nin Ermeni diasporası ile yakınlaşması için, bu konuyu unutmaktan çok daha faydalı olabilir. Devam edebilirsem; Türk tarafı da kabul ederse böyle bir şey faydalı olabilir." Bili, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a danışmanlık yaparken Kafkas dosyasını takip etmiş. Ermeni diasporasını da yakından tanıyor. Fransa'daki Ermenilere şöyle sesleniyor: "Buraya gelin, bakın, tanıyın, bir Türk ile konuşun. Bugünkü Türkiye tarihi serbestlik stratejisi kullanmak isteyebilir. Yaklaşmak, diyalog yani. Bu böyle devam etmez. Yeni yasa çıkıyor. Başka şey geliyor. Bunu çözme zamanı geldi."

Siyaset atmosferi çok değişmiş

1995-1999 yılları arasında da Türkiye'de görev yapan Bili, 12 sene sonra Türkiye'de büyük değişiklikler gözlemlediğinin altını çizdi. Özellikle 2006-2011 arasında Türkiye'nin zenginleştiğini kaydeden Bili, "En önemli değişim, siyaset atmosferi ve özgürlükçü düşünce konusunda. 90'lardan bugüne büyük bir farklılık hissettim. Kürt meselesi hakkında her şey çok açık bir şekilde konuşuluyor. 1992'de Türkiye'ye ziyarete geldiğimde Dışişleri'nde bir yemeğe katıldık. Fransız diplomat, Kürt meselesi hakkında bir soru sordu. Türk tarafından "Türkiye'de Kürt yok ki" cevabı geldi. Biz şaşırdık çünkü Güneydoğu'da bu dönemde şiddet vardı." değerlendirmesinde bulundu.

Laiklik konusunun Eskiden Türkiye'de "din karşıtlığı" olarak algılandığını ifade eden Fransız diplomat, "90'larda Türkiye'deki laiklik, Fransa'nın 1905'leri gibi. Bu devirde Fransa'da laiklik, din karşıtı gibi algılanıyordu. Başbakan Erdoğan'ın El Ezher'de yaptığı konuşma, Fransız laiklik kavramına çok daha yakın bir tanım. 'Bir Yiğit Vardı' kitabında okudum. Adnan Menderes, ezanın yeniden Arapça okunmaya başlamasını anlatırken 'Bizim gibi laik bir ülke olan Fransa'da çanları çalabiliyorlar.' diyor. Küçük ama önemli bir ayrıntı." diyor.

'AKP gelirse laiklik gider' korkusu yıkıldı

Büyükelçi Bili, değişen siyasî atmosferi ise önemli bir örnekle açıklıyor: "Bir de buradayken Refah hükümeti iktidara geldi. Türkiye'de siyaset hayatında inanılmaz bir gerginlik vardı. Bu, biraz laiklikle ilgili ama aynı zamanda askerin rolü ile ilgili bir şey. 2001'den beri bu gerginlik biraz azaldı. AKP, bir hükümet kültürü ve güçlü lideri olan bir parti. İktidara geldiği zaman AB sürecini kullanarak yavaş yavaş bu gerginlik sakinleşti. Daha normal bir demokrasi oluştu Türkiye'de. Fransa'da 1981'de Sosyalistler ilk defa iktidara geldiler. Bu dönem oldukça önemli oldu. Çünkü 1981'e kadar Fransa'da 'Komünistler gelirse demokrasi bitecek' düşüncesi vardı. Sosyalistlerin iktidar olmasıyla komünizmin gelmeyeceği görüldü. Bu düşünce kırıldı." Fransız sefir, Türkiye'deki benzer kırılmayı ise şöyle izah ediyor: "O dönemde bazı kesimlerde AKP gibi bir parti iktidara gelirse laikliğin elden gideceği düşüncesi vardı. 'Yeni bir darbe gelebilir' düşüncesi vardı. AKP'nin iktidara gelmesiyle bu korku yıkıldı. 1997'deki postmodern darbenin arkasında böyle bir düşünce var. 2002 seçimlerindeki başarılı tercihten sonra bu tür düşünceler bence bitti." Fransız Büyükelçi Bili, Türkiye'yi yakından tanımak için biyografi kitaplarına önem verdiğini ve bunlardan çok faydalandığını anlatıyor. Bunlara iki tane örnek veriyor. İlki Hüseyin Besli ve Ömer Özbay'ın yazdığı "Bir Liderin Doğuşu: Recep Tayyip Erdoğan", ikincisi ise Erdal Şen'in kaleme aldığı Adnan Menderes'i anlatan "Bir Yiğit Vardı". Bu kitaplardan çok önemli bilgiler aldığını kaydeden Büyükelçi Bili, bunları özellikle yabancılara tavsiye ediyor: "Türkiye'yi anlamak için bu kitaplar önemli."

Basında artık farklı sesler var

Fransız büyükelçi, Türkiye'deki değişimde medyanın büyük rolü olduğunu düşünüyor: "1991'de sadece TRT vardı. Kısa zamanda tek düşünce kültürünün değişmesi kolay değil aslında. Yeni kanallar çıktı. Yeni gazeteler popüler oldu, Zaman Gazetesi gibi. Yavaş yavaş farklı düşünceler geldi. İyi haber almazsa insanların düşüncesi değişmez. Basında biraz daha farklı sesler olmaya başladı. Televizyon kanallarında da nüanslar oluştu. Yavaş yavaş farklı görüşler Türk basınında dillendirilmeye başlandı. Hâlâ bazı konuları konuşmak zor, ama 90'lara göre Türkiye inanılmaz değişti. AB süreci çok önemli ve faydalı bir rol oynadı ve oynayabilir. AB desteği hem siyaset hem ekonomi tarafından faydalı oldu. Bir de elbette Türkiye'nin ekonomik gelişmesi..." Eskiden Türkiye'nin Arap ülkelerine mesafeli durduğunu kaydeden Bili, son dönemde Türkiye'nin daha aktif bir dış politika sergilediğini düşünüyor. Bunun altında yatanın 'istikrarlı bir iktidar' olduğunu kaydedeni Bili, "Türkiye, 10 seneden beri inanılmaz bir istikrar yaşadı. Arap ülkeleriyle ilişkiler artık çok daha normal bir şekilde devam ediyor. Eskiden 'Biz Batılı olduğumuz için Doğu'ya sırtımızı dönmeliyiz' gibi bir durum vardı. Artık çok farklı." diyor.

Türkçeyi Trabzon'da öğrenci yurdunda öğrendi

Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili, geçtiğimiz haziran ayında göreve başladı. Türkiye ile çok yakından ilgili. Büyükelçi'nin dediği gibi "Bir aşk hikâyesi bu." Bu hikâye bir tesadüfle başlıyor. Sene 1991. Genç Fransız diplomat Bili, üç aylık bir görev için New York'a gider. Fransa'nın BM Daimi Temsilciliği'nde Batı Avrupa Birliği (BAB) genişleme süreci üzerine çalışmaktadır. Birleşmiş Milletler'deki Türk diplomatlar, en yakın arkadaşlarıdır. Onlar sayesinde Türkiye'yi tanımaya ve sevmeye başlar. 1992'de bir ziyaret için Ankara'ya gelir. Asıl hikâye ise 1995'te başlar. Türkiye'ye tayin olur. Sonrasını Büyükelçi, "Türkiye ve Anadolu ile büyük bir aşk hikâyesi başladı, eşimin dışında tabii ki..." diye anlatıyor.

Laurent Bili, dil konusunda oldukça yeteneklidir. İngilizce, İspanyolca ve Portekizce bilen Bili, Türkçeyi de insanlarla sohbet ederek öğrenebileceğini düşünür. Ama yanılır. Hemen TÖMER'in dil kursuna başlar. 10 ay boyunca haftada 6 gün kursa gider. Daha sonra kitap okuyarak, müzik dinleyerek ve televizyon izleyerek Türkçesini geliştirir. Geçtiğimiz sene Ankara'ya büyükelçi atanacağının mesajını alınca hemen Türkiye'nin yolunu tutar. Trabzon'u seçer. Burada bir ay kalır. Her gün 6 saat yoğun Türkçe dersi alır. "Bu defa göreve gelmeden önce tam bir Türk atmosferi yaşamak istedim." diyor Bili. Akşamları yurtta öğrencilerle sohbet ederek Türkçesini geliştirir. Kaldığı pansiyondakiler ve etrafındakiler, büyükelçi olduğunu bilmez. Peki, Türkçe öğrenme kararlılığının sebebi ne? Fransız Sefir'e göre; "İnsanlarla konuşmak, onlarla fikir alışverişinde bulunmak o halkı direkt anlamak için çok önemli."

Sabahattin Ali'den alıntı

Bir sebebi daha var Türkçe merakının. "Bir de Türk edebiyatını okumak istedim. Başka bir dilde okumak büyük bir zevk." diyor Büyükelçi Bili. Türkiye ilgisini de bir Türk edebiyatçıdan alıntı yaparak ifade edecek kadar başarılı. Birkaç gün önce Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabında okuduğu bir cümle dikkat çeker. "Hiçbir zaman görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen onunla aramızda bir tanışıklık varmış gibi bir hisse kapıldım." demektedir Sabahattin Ali. Büyükelçi Bili, ilave ediyor: "Böyle bir şey var aramızda, Anadolu ve Türklerle. Çok yakınlık hissettim. Bunu anlatmak mümkün değil." Büyükelçi, boş zamanlarında Tunalı, Kızılay ve Kale'de dolaşmaktan hoşlanıyor. Bütün kebapları çok seviyor. Tatlı olarak ise kaymaklı ekmek kadayıfı ve künefeye bayılıyor. Spor olarak ise öğrenciyken rugby yapmış. Fransız mülkiyesine şampiyonluk kazandırmış. Trabzon'da kaldığı için artık Trabzonspor taraftarı.

Çocuklarının adı Tayfun ve Volkan

Büyükelçi Bili'nin dört çocuğu var. İkizlerinin ismi ise Türkçe. Tayfun ve Volkan. İlginç hikâyeyi Bili şöyle anlatıyor: "Ankara'da Volkan diye bir arkadaşımız vardı. Eşi Fransız. Bir gün eşim 'Volkan ne demek?' diye sordu. Anlamını öğrencince şaşırdık. 'Annen korkmamış mı bu ismi koyarken?' diye güldük. Volkan da, 'O da bir şey mi? Kardeşimin adı da Tayfun!' deyince iyice şaşırdık. Bize son derece ilginç geldi. Eşim ikizlere hamile kalınca 'neden olmasın' diyerek isimlerini Volkan ve Tayfun koyduk. Aslında ikizler Türkiye'de doğacaklardı ama doktorlar sezaryen isteyince Fransa'ya gittik.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1238376&title=fransa-buyukelcisi-bili-zamana-konustu-fransaya-25-milyon-turkun-de-kayboldugunu-anlatmamiz-lazim&haberSayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.