Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

28 Nisan 2024, 22:47:31

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 104
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 101
Total: 101

Wikileaks internet sitesi, yaptığı yayınla diplomasinin 11 Eylül'üne yol açtı

Başlatan kilimanjaro, 29 Kasım 2010, 12:37:22

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Wikileaks internet sitesi, ABD'nin birçok hassas konudaki değerlendirmelerinin yer aldığı "gizli devlet belgeleri"ni yayınladı. ABD büyükelçiliklerinden gönderilen 250 binden fazla mesajda yer alan bilgilerin aktarıldığı belgeler, dünyayı sarsacak nitelikte. İtalya Dışişleri Bakanı Frattini, Türkiye'nin geniş yer bulduğu belgeleri, "diplomasinin 11 Eylül'ü" olarak niteledi.

Son yıllarda yayınladığı ABD'nin Irak ve Afganistan savaşlarıyla ilgili gizli belgelerle ses getiren Wikileaks internet sitesi, dünyanın büyük merakla beklediği "gizli devlet belgeleri"ni çeşitli yayın organları aracılığıyla yayınladı. Amerikan yönetiminin karşı çıkmasına rağmen yayınlanan belgeler ABD Dışişleri Bakanlığı'nın toplam 270 büyükelçilik ve konsolosluklarla günlük yazışmalarına dayanıyor. Yabancı liderlerle ve dünyadaki nükleer ve terörist tehditlerle ilgili değerlendirmelerin bulunduğu belgelerde Türkiye'ye ilişkin de önemli bilgiler var. Washington'dan sonra en çok belge sızan yer ABD'nin Ankara Büyükelçiliği. Ankara'dan Washington'a 7 bin 918 telgraf gönderilmiş. ABD'nin imajını sarsması ve uzun süre dünya kamuoyunu meşgul etmesi beklenen belgeler arasında, İsrail gizli servisi Mossad'ın başkanı Meir Dagan ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns arasında 17 Ağustos 2007'de yapılan görüşmelerin yazışmaları da yer alıyor. Mossad Başkanı Dagan, Türkiye'de İslamcılığın yükselişe geçtiğini iddia ederken, "Burada soru, kendini Türkiye'nin laik kimliğinin koruyucusu olan Türk ordusunun daha ne kadar sessiz kalacağı." ifadelerini kullandı.

ABD ile İran pazarlığı belgelerde

Belgeler arasında, 12 Kasım 2009'da Philip Gordon ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılan ve İran'ın nükleer programını konu edinen bir görüşmenin detayları yer alıyor. 40 dakika süren görüşmede Gordon, Türkiye'nin arabuluculuk çalışmalarını eleştirirken, ABD yönetiminin Türkiye'nin İran tutumuyla ilgili soru işaretleri bulunduğunu belirtiyor. Türkiye'nin sadece İran'a yönelik yaptırımların olumsuz etkilerinden bahsetmesinden rahatsız olduklarını belirten Gordon, Davutoğlu'na, "Eğer İran nükleer silah elde ederse olası sonuçlarının farkında mısınız?" diye sordu. Davutoğlu, "Elbette. Bu riskin farkındayız. Bu nedenle Türkiye, İran dosyası üzerinde yoğun çalışıyor. Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul'da Ahmedinejad'la iki saat görüştü." cevabını verdi. Başbakan Erdoğan'ın Guardian gazetesine verdiği röportajdan rahatsızlık duyduklarını belirten Gordon, Erdoğan'ın İran sorununa bakışına dair soru işaretleri bulunduğunu söyledi. Davutoğlu, röportajda Erdoğan'ın sözlerinin eksik aktarıldığını savunarak, sadece Türkiye'nin İran'la ilişkilerinin çözüm sürecinde önemli rolü olduğunu söyledi. Gordon, İran'ın uluslararası baskıyı dikkate almaması durumunda Türkiye'nin İran'a karşı daha sert bir pozisyon almasını istedi. Davutoğlu, Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde bu mesajı verdiğini ve Türkiye-İran ilişkilerinin bölge için çok önemli olduğunu söyledi. Türk dış politikasının bölgeye "adalet duygusu" getirdiğini savunan Davutoğlu, Türkiye'nin bölgedeki İran nüfuzunu dengelediğini dile getirdi.

Le Monde, El Pais, Der Spiegel, New York Times ile birlikte belgeleri yayımlayan Guardian gazetesi, konuya ilişkin gizli belgeyi, "Bu görüşmede Gordon, Davutoğlu'nu, İran'ın nükleer programı konusunda Türkiye'nin arabuluculuğunun yardımcı olmayabileceği konusunda ikna etmeye çalışıyor, ancak bunda başarılı olmuyor.'' yorumuyla yer verdi. Gizli belgelere göre, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediklerini her fırsatta açıklayan İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Roma'da 8 Şubat 2010'da ABD Savunma Bakanı Robert Gates'le yaptığı görüşmede, Türkiye'nin hem Avrupa hem de İran'a açılımlar yapmasını "ikili oynamak'' diye niteleyerek, "bu durumun kendisinde hayal kırıklığı yarattığını'' söylüyor.

ABD Dışişleri Müsteşarı William Burns ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu arasında 18 Şubat 2010'da gerçekleşen görüşmelerin kayıtları da Türkiye'nin İran'la ilgili endişelerini ortaya çıkardı. Sinirlioğlu, İran'a yönelik saldırı planlarına karşı çıkarken, tüm bölge ülkelerinin İran'ı tehdit olarak gördüğünü savunuyor. İran'ın nükleer enerji alanındaki çalışmalarından bahsederken, "Şam'da bile alarm zilleri çalıyor." ifadelerini kullanıyor. Burns'un ABD'nin İran politikasına destekleme çağrısı üzerine Sinirlioğlu, İran'a yönelik yaptırımların halkın rejime olan desteğini artırdığını ve muhalefeti zayıflattığını belirtiyor. İran'a yönelik olası bir saldırının Türkiye'ye ve tüm bölgeye zarar vereceğini kaydediyor.

Feridun Sinirlioğlu, ABD'li yetkililere Irak Başbakanı Nuri el Maliki'yle ilgili memnuniyetsizliğini de dile getiriyor. El Maliki'nin "kendi siyasi geleceğiyle ilgilendiğini" savunan Sinirlioğlu, Irak Başbakanı'nın her an kontrolden çıkabileceğini dile getiriyor. İran'ın Irak seçimlerini etkilemeye çalışmasından rahatsız olduklarını belirten Dışişleri Müsteşarı, Suudi Arabistan'ın da Şii etkisini azaltmak amacıyla Sünni kökenli siyasi partilere "para saçtığını" iddia ediyor. İran'ın Irak'la Türkiye arasındaki boru hattına karşı olduğunu savunan Sinirlioğlu, 7 Mart seçimlerinden sonra iki ülke arasında boru hattı kurulması için girişimlere başlayacaklarını kaydediyor. ABD'nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'ne PKK'ya karşı daha fazla işbirliği yapması için baskı yapmasını isteyen Sinirlioğlu, Amerikan ordusundan General Odierno'nun görüşmeden kısa süre önce gerçekleştirdiği ziyaretten övgüyle bahsediyor.

En çok belge Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği'nden

Yayımlanan belgelerde Türkiye açısından en dikkat çekici nokta Ankara'dan Washington'a gönderilen telgraf sayısı. Sızan 251 bin belgenin çoğunluğu ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait. Washington'tan sonra en çok belge sızan yer ise ABD'nin Ankara Büyükelçiliği. Ankara'dan Washington'a 7 bin 918 telgraf gönderilmiş. Sızan belgelerde Ankara'nın dikkatini bu nokta çekti. Bu durum Türkiye'nin öneminin ve diplomatik etkinliğinin işareti olarak görüldü. Türk tarafı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye için kullandığı "merkez ülke" tabirinin gerçekliğinin ortaya çıktığı görüşünde.

Araplar, ABD'den İran'a saldırmasını istemiş

Wikileaks'in sızdırdığı belgelerde Tahran'ın nükleer bir güç olmasından endişe eden Arap ülkelerinin, İran'a saldırı düzenlenmesini istediği görülüyor. Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan WikiLeaks belgesine göre Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz, Amerikalı diplomatlara İran'ı kastederek "yılanın başını kesmek gerek'tiğini söylüyor. 11 Şubat 2010 tarihli bir belgede de Kral Abdullah, ABD Başkanı Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones'a " Eğer İran nükleer gücünü geliştirirse bölgedeki herkes aynı şeyi yapacaktır. Bu yüzden Bu İran'ın nükleer programı kesimlikle durdurulmalıdır." diyor. Bahreyn Kralı Hamid bin İsa El-Halife ise Amerikalı general David Petraeus'a "Bölgedeki tehlikeyi engellemeyzsek daha yüksek seviyelere ulaşabilir." Diye yakınıyor. Abu Dhabi Prensi Muhammed bin Zayid El Nahyan, İran konusunda daha keskin fikirler öne sürüyor. Nahyan, İran'ın nükleer tesislerine yalnızca havadan müdahalenin yetersiz olacağını ifade ederek, karadan da müdahale yapmak gerektiğini belirtiyor.

İran'la ciddi bir gaz anlaşması bulunan Katar'ın Emiri ise 14 Şubat 2010'da Amerikalı senatör John Kerry'nin danışmanıyla konuşmasında "İran'la olan otuz yıllık ilişkilerimize dayanarak İran'dan gelen sözlerin yüzde birine inanmamak gerektiği kanaatini taşıyoruz" diye konuşuyor. Katar Başbakanı Şeyh Hamid bin Casim bin Cabir El Tani, İran ile aralarındaki ilişkiyi " Onlar bize yalan söylüyor, biz de onlara yalan konuşmak durumda kalıyoruz" şeklinde özetliyor. El Tani, İran lideri Ahmedinejad'ın "Irak'ta Amerikalılarla savaştık. Ama asıl savaşı İran'da yapacağız" şeklindeki sözlerini de aktarıyor.

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ise İran'ın İslam adına büyük bir hıyanete imza attığını belirtiyor ve İranlıları kastederek "O yalancıların söyledikleri hiçbir şeye inanmayın" diyor. En çarpıcı açıklamalar ise Ürdün Meclis Başkanı Zeid Rifai'ye ait. Rifai Amerikalı yetkililere yolladığı bir telegramda "Ya İran'ı bombalarsınız ya da Nükleer bir güç olan İran'la yaşamaya devam edersiniz. Sıradan yaptırımların hiçbir önemi yok" şeklinde tepkisini dile getiriyor.

Ermenistan İran'a silah göndermiş

Belgelerde Suudi kralı Abdullah ile İran Dışişleri Bakanı Muttaki arasındaki görüşmede İran'ın Arap ülkelerinin ve özellikle Hamas'ın içişlerine karışıtığı konusunun gündeme geldiği yer alıyor. Görüşmede Muttaki İran'ın Arap ülkelerinin içişlerine karışmasını 'Onlar Müslüman' teziyle savunurken; Kralın ise buna karşı çıkarak 'Onlar Arap. Farslılar olarak onların içişlerine karışamazsınız' dediği öğrenildi.

Belgelerde yer alan başka bir bilgiye göre ise Ermenistan'ın İran'a silah göndermesi Amerika'yı rahatsız ediyor. Ermeni kaynaklı silahların Irak'a geçtiği ve Amerikan askerlerinin ölümüne sebep olduğu da iddia ediliyor. İran Kızılay'ının faaliyetleri de belli bölgelere ajan ve silah gönderme için kullandığı belirtiliyor.

Dünya liderleri için akıl almaz benzetmeler

ABD'nin dünya başkentlerinde yer alan diplomatların bulunduğu ülke liderleri ile ilgili hiç de diplomatik olmayan konuşmalar ortaya çıktı. ABD'nin imajını sarsması ve uzun süre dünya kamuoyunu meşgul etmesi beklenen WikiLeaks'in yayınladığı gizli bilgilere göre, Moskova'da görev yapan ABD Büyükelçisi 2008'in sonlarında Rusya Başbakanı Vladimir Putin'i Batman'a ve Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev'i de yardımcısı Robin'e benzetmiş. New York Times başta olmak üzere uluslararası basında yer almaya başlayan bilgilere göre Kuzey Kore lideri Kim Jong-il de Amerika'lı diplomatlara göre "iradesiz yaşlı bir adam". Kuzey Kore lideri için "inme sonucu fiziki ve psikolojik travma geçiren birisi" ifadeleri de kullanılıyor.

ABD Paris Büyükelçiliği, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'yi ince tenli ve otoriter kişiliği ile tanımlarken, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ise ABD Roma Büyükelçiliği tarafından "kibirli, beceriksiz ve etkisiz Avrupalı bir lider" olarak eleştiriliyor. ABD Roma Büyükelçiliği'nden geçilen bir başka raporda da "fiziki ve siyasi açıdan zayıf bir lider" olarak tanımlanan Berlusconi, gece hayatına düşkün olduğu için yeterince vakti kalmadığı değerlendirmesi yapılıyor.

Roma Büyükelçiliği'nden 2009'da geçilen raporda da Putin ve Berlusconi arasındaki dostluğa dikkat çekiliyor. Berlusconi'nin aşırı hediyeler ve iş dünyasındaki gücü sayesinde karlı enerji anlaşmaları sağladığı iddia edilen belgelerde, İtalyan lider Avrupa'da Putin'in sözcüsü olmakla suçlanıyor. Putin'in toplumda etkili olan kişiler üzerinde bir baskı oluşturduğunu kaydeden Amerikalı diplomatlar, Putin'in fermanlarını yerine getirmeyen ve yönetilemeyen bürokrasi tarafından kuyusunun kazıldığını savunuyor.

ABD'nin Afganistan'da müttefiki Cumhurbaşkanı Hamid Karzai için Kabil Büyükelçiliği'nin kullandığı ifadeler de hayli ilginç: "Gerçekleri dinlemeyen hayli zayıf karakterli birisi. Kendisine karşı ya da başka raporlarla kolaylıkla fikirlerini değiştirebiliyor."

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için söylenen ifadeler de hayli tartışma yaratacak cinsten: "Zarif ve etkiliyeci ancak hiç bir zaman verdiği sözü yerine getirmez." ABD'nin eski Berlin Büyükelçisi Philip Murphy Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle hakkında 'fikirlerinde derinlik olmayan, Amerikan karşıtı, beceriksiz ve kendini beğenmiş biri' olarak tanımlanıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel için ise 'Teflon Merkel' 'riske açık olmayan ve üretici olmaktan uzak' yakıştırması yapılıyor. Belgelerde BM toplantıları için ABD'ye gidecek olan Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin suyun üzerinde uçmaktan korktuğu, en fazla 8 saat uçabildiği belirtiliyor.

Guantanamo için rüşvet

Belgeler, ABD'nin Guantanamo Hapishanesi'ndeki esirlerin kabul edilmesi için diğer ülkelere rüşvet verdiğini gösteriyor. Belgelere göre Slovenya Obama ile randevu ayarlanması karşılığında bir tutukluyu alması istenirken, Kirbati ada devletine de Müslüman Çinli tutukluları alması için milyon dolarlık ticari anlaşma teklif edildi.Belçika'ya da tutuklu kabul etmesi karşılığında Avrupa'da daha güçlü bir pozisyon vaat ediliyor. Belgelere göre, ayrıca 2007 yılında ABD Başkanı George Bush ile Çin lideri Hu arasındaki görüşmede, Bush, Pekin'inİran'a gemilerle balistik füze parçaları parça göndermesini sona ermesi çağrısında bulunuyor. Hu ise konuyla ilgili ayrıntılı bilgi istiyor. Kuzey Kore'nin ekonomik sorunları ve siyasi durumu göz önüne alınarak, ABD'li yetkililer Güney Kore'liler ile bir araya gelerek Kore'nin birleştirilmesini görüşmüşler. Bu konuda Pekin yönetiminin ikna edilmesi için ekonomik teşvikler ve doğru ticari anlaşmaların işe yarayacağı düşünülmüş.


Amerikalı diplomatlara casusluk talimatı
Kamuoyuna sızan belgeler arasında, BM, Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Latin Amerika'daki ABD misyonlarında görev yapan Dışişleri Bakanlığı personeline casusluk yapmaları yönünde Washington'dan giden direktifler de bulunuyor. Normalde casusluk faaliyetleri için CIA ve benzeri istihbarat örgütlerini kullanan ABD'nin bu uygulaması istihbarat geleneklerini zorluyor. 2008 tarihe kadar geri giden belgelere göre Amerikalı diplomatlardan yabancı devlet yetkililerinin kredi kartı bilgileri ve çalışma takvimleri gibi şahsi bilgilerinin alınması talep ediliyor. Belgeler, diplomatların bu emirleri yerine getirip getirmediğine dair ipucu vermiyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton imzalı direktiflerden birinde, ABD'nin BM Daimi Temsilciliği'ndeki personele bilgi toplama öncelikleri listeleniyor ve Kuzey Koreli diplomatların 'biyografik ve biyometrik' bilgi dahil fişlenmeleri isteniyor.


--------------------------------------------------------------------------------

İFŞAA EDİLEN BELGELERDEN KISA KISA

AFGANİSTAN: Afganistan devlet başkanı yardımcısı Ahmet Ziya Mesut, Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı ziyarette yanında 52 milyon doları ülkeden çıkartmış.

SANAL SAVAŞ ÇİN: Çin politbürosu Google'ın bu ülkedeki sistemini hedef alan hacker saldırısı düzenlemiş. Bu saldırı Çin hükümetinin özel güvenliğin ve İnternet uzmanları tarafından yürütülen büyük bir kampanyanın parçası olarak değerlendiriliyor. Çin Dalai Lama Batılı ülkeler ve Amerikan hükümetinin bilgisayarlarına da 2002 yılında girilmiş.

SUUDİ EL KAİDE: El Kaide terör örgütünün finansörleri arasında Suudiler ön sıradaki yerlerini korurken, Amerikan üssünün bulunduğu Katar belgelerde terörizme karşı mücadelede 'en kötü ülke' olarak yer alıyor.

ALMANYA: Belgelere göre Almanya'da isim benzerliği nedeniyle yanlış kişiyi Afganistan'da gözaltına alınan biriyle karıştırarak tutuklayan CIA ajanları ile ilgili tutuklama kararı çıkartmaması için sert şekilde uyarmış. ABD'li bir diplomat Alman meslektaşına Almanya'yı tehdit etmediğini fakat Amerika ile ilişkilerde atılan her adıma dikkat etmesi gerektiklerini söylemiş.

ALMANYA: Belgelere göre Almanya'da isim benzerliği nedeniyle yanlış kişiyi Afganistan'da gözaltına alınan biriyle karıştırarak tutuklayan CIA ajanları ile ilgili tutuklama kararı çıkartmaması için sert şekilde uyarmış. ABD'li bir diplomat Alman meslektaşına Almanya'yı tehdit etmediğini fakat Amerika ile ilişkilerde atılan her adıma dikkat etmesi gerektiklerini söylemiş.

Kaddafi suyun üzerinde uçmaya korkuyor: Belgelerde BM toplantıları için ABD'ye gidecek olan Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin suyun üzerinde uçmaktan korktuğu, en fazla 8 saat uçabildiği belirtiliyor.

İran ambulanslarla silahı Lübnan'a sokmuş: İsrail ve Hizbullah arasında 2006 yılında cerayan eden 35 günlük savaşta İran'ın Hizbullah'a ambulanslar içinde gönderdiği silahlarla yardım ettiği öne sürülüyor.

Mısır, inatçı müttefik: ABD'nin Kahire Büyükelçiliği tarafından Dışişleri Bakanı Hillary Clinton için 2009 yılında gönderilen telgrafta Mısır'dan inatçı müttefik diye bahsediliyor. Mısır'a karşı saygılı davranıldığında iyi bir karşılık alındığı belirtilen telgrafta, Kahire yönetiminin kendisini Ortadoğu konusunda zaruri bir Arap devleti olarak görme algısına sahip olduğu belirtiliyor.

Hamas ve El Fetih liderleri için casusluk: Amerikan Yönetimi, Hamas mensupları ve El Fetih liderleri konusunda casusluk yapması için Amerikan elçilik personeline duyuru yapmış. Buna göre Filistinli liderlerin kullanacağı güzergahlar, bineceği araçların yanısıra kişilerle ilgili biyometrik ve biyografik bilgilerle finansal durumları konusunda da ayrıntılı bilgi talep edilmiş.

El Kaide'nin en büyük finansörü Suudiler: Belgelerde Amerika'nın Ortadoğu'daki en stratejik müttefiki Suudi Arabistan, Amerika'nın küresel en büyük düşmanı El Kaide'nin en büyük finansörü olarak belirtiliyor.

--------------------------------------------------------------------------------
Ali H. Aslan Washıngton / Emre Demir Paris / Süleyman Bağ Berlin / Faruk Akkan Moskova

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1058374&title=diplomasinin-11-eylulu-cablegate
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Eğer Wikileaks belgeleri bu kadarsa, bu belgelerden bir şey olmaz. Ülkeler birbirlerinden özür diler ve bu iş çok fazla uzamaz. Çünkü ülkeler arası menfaat ilişkileri bu kadar basit ithamlarla bozulmaz. Yani şimdi Putin kendisine "Alfa Erkeği" dendi diye, ABD'yle köprüleri atmaz. 

Wikileaks sitesinin sahibi Julian Assange cüretkâr açıklamalar yapınca daha ciddi belgelerin ifşa edileceği bekleniyordu. Belki de Assange birkaç güne kadar elindeki diğer dokümanları da yayınlayacaktır.

Peki şimdiye kadar ortaya çıkan belgelerin anlatmak istediği ne? Bir kere AK Parti'yi ABD ve AB'nin güdümünde olmakla suçlayanların ellerindeki bütün koz gitmiş oldu. Hem Bush hem de Obama hükümetinin Tayyip Erdoğan'ın izlediği politikalardan pek hazzetmediği ortada. Çünkü altyapısını Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun hazırladığı ve temelini "komşularla sıfır problem" tezi olan politika tuttu ve Türkiye bölgede süper güç olma yolunda ilerledi. Belli ki ABD ve AB bundan hoşnut değil. Dolayısıyla bizdeki ulusalcı tayfanın AK Parti'yi ABD ve AB kölesi olmakla suçlaması boşa çıkmış oldu.

İşin uluslar arası boyutuna gelince... ABD'nin İran'dan hazzetmediği malum. Bazı Arap devletlerin de İran'ın işgal edilmesini istemesi doğal. Çünkü İranlılar Arap değil, Fars'tır ve İran'ın ABD'yle zıtlaşması bölgedeki Arap ülkelerinin her açıdan işine gelir. 

Hem ABD'nin hem de Avrupa devletlerinin Türkiye'nin AB üyesi olamayacağını söylemesi ise başka bir durum. Türkiye'den birçok uzman da bizim asla AB üyesi olamayacağımızı söylüyor. Bunun temel sebebi de bizim Müslüman, AB'nin ise Hıristiyan olması gösteriliyor. Yani kültürel etken. Ayrıca ABD'li yetkililer Türkiye'nin gerekli reformları yapmadığını belirtiyorlar. Eğer Türkiye AB üyesi olmayacaksa, bunun sebebi gerekli reformları yapmadığı için değil AB sözünü tutmadığı için olacaktır. Çünkü Türkiye Annan Planı'nı kabul etti ve AB'nin bundan sonra Kıbrıs'ı en azından tıpkı Tayvan modelinde olduğu gibi tanıması gerekirdi. Ne var ki AB hiç oralı olmadı ve müzakereler neredeyse donma noktasına geldi. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte göreceğiz, ama benim fikrim Türkiye-AB ilişkileri öyle kolay kolay bitmez. Müzakereler bir zaman sonra kaldığı yerden devam edecektir. Türkiye'nin üye olması bizim olduğu kadar AB'nin de çok büyük yararınadır.

Bir diğer konu Azerbaycan lideri İlham Aliyev'in AK Parti'den pek hazzetmediği yönünde. Belgeler açıklanınca Azeri devleti bu iddiaları derhal yalanladı. Şayet bu iddia doğruysa bile, böyle bir düşünce Azerilerin aleyhine olur. Azerbaycan Türkiye olmadan Rusya ve Ermenistan arasında hiçbir şey yapamaz. İşgal altındaki Karabağ topraklarını ancak Türkiye'nin yardımıyla geri alabilir. Bakın göreceksiniz çok yakın bir zamanda Azerbaycan lideri veya yardımcıları mutlaka Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştireceklerdir.

Tabii bir de belgelerde bazı uçuk ve gerçek olması zor iddialar var. Mesela Başbakan'ın İsviçre'de 8 ayrı hesabı olduğu yönündeki belge xxx'e dayandırılmış ve bu kişi başbakanın yakın çevresinden biriymiş. Yani kim olmadığını bilmediğimiz biri Amerikan büyükelçiliğindeki görevliye böyle bir iddiada bulunmuş. Peki böyle bir iddia var, o yetkilinin aklına hiç şu gelmiyor mu? AK Parti hükümeti İsviçre devletiyle bu ülkede hesabı olanların isimlerini ve bu isimlerin para miktarlarını kendisine vermesi konusunda bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmanın görüşmeleri tam üç yıl sürdü. Ayrıca tek ya da iki hesap açtırmak varken niye 8 tane hesap? Hiç inandırıcı değil.

Rusların güzel bir atasözü vardır: Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Bu ve diğer iddiaların doğru olup olmadığı er ya da geç ortaya çıkacaktır.

Ancak ortada anlamadığım bir durum var. Bu kadar belge açıklandı ve hâlâ açıklanıyor da. Niçin ABD'nin kendisi, İngiltere ve İsrail aleyhine ya da bu ülkelerin liderlerini zora sokacak bir belge yok? Hadi bu belgeleri ABD Dış İşleri Bakanlığı yetkileri hazırladı da, onlar aleyhine bir şey yok. Peki bölgede yemediği halt kalmayan İsrail aleyhine niçin tek satır yok? Hakkını yemeyelim, belki de birkaç gün sonra açıklanacak belgelerde vardır.

Açıklanan belgelerin Türkiye'yle ilgili kısmı şunu ortaya koydu ki, Türk dış politikası başarılıdır. Bu yüzdendir ki, ABD yönetimi Türk hükümetinden hoşnut değildir. Bu yüzdendir ki, İsrail devleti olası bir darbeyi desteklemiştir ve Türk ordusu gerekeni (!) yapsın diye yatıp kalkıp dua etmektedir. Ama İsrail artık böyle bir seçeneğin ortada olmadığını hâlâ göremiyorsa, ya vizyon yoksunudur ya da biz İsrail'i gözümüzde çok büyüttük.   

Wikileaks sitesinin sahibi Julian Assange belgeler ifşa olunca, ABD Dış İşleri Bakanı Hilary Clinton'ın kalp krizi geçireceğini söylemişti. Bu belgelerle değil kalp krizi, baygınlık bile geçirilmez. Karaman'ın koyunu er ya da geç ortaya çıkacak, bu oyunun da perde arkasını mutlaka öğreneceğiz.

Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
http://www.haber7.com/haber/20101130/Aleyhinde-belge-olmayan-uc-ulke-var.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Paypal, Wikileaks'in bağış hesabını kapattı

İnternet üzerinden para ödeme servisi PayPal, WikiLeaks internet sitesinin bağış toplarken kullandığı hesabını kapattı.

Merkezi ABD'de bulunan PayPal, sızan 250 bin adet gizli ABD diplomatik yazışmasını yayımlamaya başlayan WikiLeaks'in hesabını, "hizmet politikalarını ihlal ettiği" gerekçesiyle kapattığını bildirdi.

WikiLeaks'in Twitter'daki sayfasındaki açıklamada da, "PayPal'ın, ABD hükümetinin baskısı üzerine WikiLeaks'i yasakladığı" ifadesi kullanıldı.

PayPal'ın açıklamasında, "PayPal WikiLeaks tarafından kullanılan hesabı, hesabın başkalarını yasadışı faaliyetlere teşvik etmek, bu faaliyetler için desteklemek ya da yönlendirmek için kullanılamayacağına ilişkin Kabul Edilebilir Kullanım Politikası'nı ihlal nedeniyle, daimi olarak yasakladı" denildi.

WikiLeaks'in faaliyetlerinin finansmanı için bağış sağladığı yollardan birisinin, PayPal hesabı olduğu belirtiliyor.

Hükümetlerin ya da kuruluşların etik dışı ya da yasalara aykırı faaliyetlerini kamuoyuna duyurmak amacıyla sızdırılmış belgeleri yayımladığını bildiren WikiLeaks internet sitesi, "wikileaks.org" adresinin ABD'deki iki internet sağlayıcısı tarafından iptal edilmesi üzerine, yaklaşık 6 saat süren bir kesintinin ardından kullanıcılarını İsviçre merkezli "www.wikileaks.ch" adresine yönlendirmişti. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1060923&title=paypal-wikileaksin-bagis-hesabini-kapatti


Wikileaks'in kurucusuna "kırmızı bülten"


Uluslararası Polis Teşkilatı İnterpol, "tecavüz ve cinsel taciz" soruşturması çerçevesinde İsveç tarafından aranan Wikileaks sitesinin sahibi Julian Assange hakkında, uluslararası tutuklama emri (kırmızı bülten) çıkardığını bildirdi.
İnterpol sözcüsü, İsveç adına bir kırmızı bültenin bulunduğunu belirtti.

İsveç'te, 18 Kasımda Julian Assange hakkında, tecavüz suçundan tutuklama kararı verilmişti.

Stockholm savcısı, geçen Ağustos ayında İsveç'i ziyaret eden Assange hakkında, iki kadının tecavüz suçlaması ile savcılığa başvurmaları üzerine soruşturma başlatmıştı. Savcı, Assange hakkında tutuklama kararı çıkarıldığını, sanığın ifadesini almak için arandığını açıklamıştı.

http://www.stargazete.com/dunya/wikileaks-in-kurucusuna-kirmizi-bulten--haber-312689.htm


Wikileaks'in kurucusu Assange'ın annesi: Oğlumu rahat bırakın


ABD Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatik gizli yazışmalarını yayımlayarak dünya gündemine oturan Wikileaks adlı internet sitesinin kurucusu Julian Assange'ın annesi, "oğlunun rahat bırakılmasını" istedi.

"Tecavüz ve cinsel taciz" soruşturması çerçevesinde İsveç tarafından aranan, Uluslararası Polis Teşkilatı İnterpol'ün hakkında uluslararası tutuklama emri (kırmızı bülten) çıkardığı Assange'ın annesi Christine Assange, Avustralya'nın ABC televizyonuna yaptığı açıklamada, "O benim oğlum, peşine düşülmemesini ve tutuklanmamasını istiyorum" dedi.

Christine Assange, tutuklama emrini kastederek "her anne gibi bu durumdan üzüntü duyduğunu" belirtti.

Avustralya'nın Queensland eyaletinde yaşayan Christine Assange, medyadan kaçmak için Melbourne'a taşındığı iddialarını da yalanlayarak, "Ben ve Julian ile ilgili yazılan çoğu şey doğru değil" dedi.

ABC'ye göre, Christine Assange Queensland'in Noosa bölgesinde bir kukla tiyatrosunu işletiyor.

İsveç'te, 18 Kasımda Julian Assange hakkında, tecavüz suçundan tutuklama kararı çıkarılmıştı.

Stockholm savcısı, geçen ağustos ayında İsveç'i ziyaret eden Assange hakkında, iki kadının tecavüz suçlaması ile savcılığa başvurmaları üzerine soruşturma başlatmıştı. Savcı, Assange hakkında tutuklama kararı çıkarıldığını, sanığın ifadesini almak için arandığını açıklamıştı.

Assange'ın nerede olduğu bilinmiyor. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1059446&title=wikileaksin-kurucusu-assangein-annesi-oglumu-rahat-birakin
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



İngiltere polisi, WikiLeaks internet sitesinin kurucusu Julian Assange'ın gözaltına alındığını bildirdi.

Londra Emniyet Müdürlüğü, Assange'ın İsveç tarafından yayımlanan tutuklama emri uyarınca İngiliz polisi tarafından gözaltına alındığını kaydetti.

İsveç, sızan gizli ABD diplomatik yazışmalarını sitesinde yayımlamayı sürdüren Avustralyalı 39 yaşındaki Assange hakkında, ağustos ayında İsveç'e yaptığı ziyaret sırasında 2 İsveçli kadına tecavüz ve cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklama emri çıkarmıştı.

MAHKEMEYE ÇIKARILACAK

İngiltere'nin başkenti Londra'da gözaltına alınan Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın bugün Westminster Mahkemesine çıkarılması bekleniyor.

İngiliz basını, Assange'ın TSİ 11.30 sırasında Londra'daki bir polis merkezine kendi isteğiyle gittiğini, burada gözaltına alındığını ve birkaç saat içerisinde Londra'daki Westminster Mahkemesine çıkarılmasının beklendiğini bildiriyor. Assange'ın polis merkezine geleceğini ve saatini önceden bildirdiği kaydediliyor.

İsveç, tecavüzle suçlanan Assange için Avrupa çapında tutuklama emri çıkartmıştı. İngiliz polisi dün akşam, İsveçli yetkililerden ellerine tutuklama emrinin ulaştığı konusunda Assange'ın avukatı Mark Stephens'ı bilgilendirdi. Stephens müvekkilinin, hakkındaki suçlamaların ne olduğunu bilmek istediğini ve adını temize çıkarmak istediğini söyledi.

İngiliz basını, Assange'ın İngiltere'de olduğunun bilindiğini ve bu hafta gözaltına alınabileceğini bildiriyordu.

Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın avukatı Mark Stephens, İsveç'te müvekkili aleyhinde yürütülen cinsel taciz soruşturmasının "siyasi içerikli" olduğunu savunarak, bu iddialara karşı mücadele vereceklerini söylemişti. Assange, hakkındaki cinsel taciz suçlamalarını reddediyor.

Wikileaks'in son olarak ABD Dışişleri Bakanlığının yazışmalarıyla ilgili yayımladığı belgeler tepkilere neden oldu. ABD ve İngiltere gibi ülkeler bu belgelerin yayımlanmasının, ülkelerin güvenliği açısından tehlike teşkil ettiğini bildirmişti.

Şifreli Belgeler Açıklanacak mı?

Dünya gündemini bu olay meşgul ederken teknoloji sitesi ShiftDelete.Net, Assange'ın tutuklanmamak için aldığı önleme değindi. WikiLeaks'in kurucusu geçtiğimiz haftalarda internet paylaşım platformlarına şifreli belgeler yollamıştı.

Assange, başına bir iş gelmesi durumunda yardımcılarının bu belgelerin açılmasını sağlayacak şifreyi yayınlayacağını belirtmişti.

Site yönetimine göre bu bilgiler şu anda yayında olan dosyalardan bile daha tehlikeli.

WikiLeaks kıyameti olarak adlandırılan belgelerde savaş çıkartacak kadar kritik içeriklerin olduğu Julian Assange tarafından açıklanmıştı.

AA
http://www.haber7.com/haber/20101207/Olay-adam-Julian-Ingilterede-tutuklandi.php


Wikileaks'in kurucusu Assange, tutuklandı


Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi'ne çıkarılan Wikileaks'in kurucusu Julian Assange, tutuklandı. Assange 14 Aralık'taki duruşma tarihine kadar tutuklu kalacak. Mahkemenin önünde 100'den fazla basın mensubu bekliyor.

Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi'ne çıkarılan Wikileaks'in kurucusu Julian Assange, tutuklandı. Assange 14 Aralık'taki duruşma tarihine kadar tutuklu kalacak.

Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın gözaltına alınmasının ardından çıkarılacağı Westminster Asliye Hukuk Mahkemesinin önünde 100'den fazla basın mensubu bekliyor.

İngiltere'nin başkenti Londra'da bu sabah, İsveç'in Avrupa genelinde hakkında tutuklama emri çıkarttığı ve tecavüzle suçladığı Assange gözaltına alındı. Julian Assange gözaltına alınmasının ardından öğle saatlerinde Westminster Asliye Hukuk Mahkemesine getirildi. 100'den fazla basın mensubu mahkemenin önünde beklerken, Assange, avukatlarıyla mahkemenin arka kapısından içeri girdi.

Bugünkü ön duruşmada, İsveç'in Assange'la ilgili tutuklama talebinin geçerliliği görüşülecek. İngiliz basını kısa sürmesi beklenen ön duruşmada ayrıca, asıl duruşma tarihinin belirleneceğini bildiriyor. Birkaç hafta içinde görülmesi beklenen asıl duruşmada ise, Assange'ın İsveç'e iade edilip edilmeyeceği konusunun ele alınacağı belirtiliyor.

İngiliz basını ayrıca, Assange'ın gözaltına alınmasının Wikileaks'in son yayımladığı ABD Dışişleri Bakanlığı yazışmalarıyla ilgili olmadığına dikkati çekiyor.

Assange'ın, İsveç'e ağustos ayında yaptığı bir seyahatte iki kadına tecavüz ettiği iddia ediliyor. Assange ise iddiaları reddediyor.

AA
http://www.haber7.com/haber/20101207/Wikileaksin-kurucusu-Assange-tutuklandi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın bilgilerini kamuoyuna açıklayan Wikileaks'ın kurucu Julian Assange çıkarıldığı mahkemece kefaletle serbest bırakıldı. Assange, İsveç'te bir kadına tecavüzden tutuklanmıştı.

İngiliz Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi, Assange'ın 200 bin sterlin kefaletle serbest bırakılmasına karar verdi.

İngiliz Yargıç Howard Riddle, tecavüz ve cinsel tacizle suçlanan Assange'ı, 11 Ocaktaki duruşmasına kadar koşullu olarak kefaletle salıverdi.

Wikileaks internet sitesinin kurucusu Julian Assange'ın kefaletle serbest bırakıldrığı bildirildi. Bir sonraki duruşma 11 Ocak'ta görülecek.

Assange, İsveç'te bir kadına tecavüzden tutuklanmıştı.

AA
http://www.haber7.com/haber/20101214/Wikileaksin-kurucusu-Assange-serbest.php


TİME Dergisinin anketinde 1. Assange, 2. Erdoğan; TİME editörleri tedirgin


Erdoğan'ın uzun süre birinci olduğu ve şu anda ikinciliği götürdüğü ankette, Assange'nin Time editörleri tarafından Yılın Kişisi seçilmesi, derginin kendisine destek verdiği şeklinde algılanmasından çekinildiği biliniyor.

Amerikan haber dergisi Time'da kullanıcılar arasındaki Başbakan Tayyip Erdoğan'ın uzun süre önde götürdüğü "Yılın Kişisi" anketinde birinciliği, Wikileaks'in kurucusu Julian Assange kazandı. Başbakan Erdoğan ise ikinci sırada yer aldı.

Assange, toplam 1 milyon 249 bin 425 defa oylanırken, Başbakan Erdoğan ise Wikileaks
kurucusundan 148 bin 383 daha az oy aldı.

Ancak Assange, kullanıcıların Facebook hesaplarıyla beğenmeleri oranında Lady Gaga'nın gerisinde kaldı. Lady Gaga 65 bin 417 Facebook kullanıcısı tarafından beğenilirken, Assange 45 bin 463'te kaldı.

Halk oylamasına göre ilk 10 sıralama şöyle oluştu:

1.Julian Assange
2.Recep Tayyip Erdoğan
3.Lady Gaga
4.Jon Stewart ve Stephen Colbert
5.Glenn Beck
6.Barack Obama
7.Steve Jobs
8.Şilili maden işçileri
9.Amerikalı işsizler
10.Mark Zuckerberg

EDİTÖRLERİN TERCİHİ FARKLI OLABİLİR

Ancak Time'da okuyucular tarafından belirlenen Yılın Kişisi ödülü, Time editörlerinin belirlediği kişiden farklı olabiliyor. Time editörlerinin yarın televizyondan yayınlanacak olan Good Morning America programında duyuracakları Yılın Kişisi, Assange da olmayabilir.

Assange'ın, Time editörleri tarafından Yılın Kişisi seçilmesi, derginin kendisine destek verdiği şeklinde algılanmasından çekinildiği biliniyor.

Time'ın idari editörlerinden Richard Stengel Wikileaks olayını yakından takip etmiş ve Assange ile geçen ay bir röportaj yapmıştı. Ancak Time editörlerinden Fareed Zakaria'nın Stengel'den tamamen farklı olduğu düşünülüyor. Zakaria'nın diğer editörleri ne kadar etkileyebileceğini ise sonuçlar gösterecek.

CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20101214/1-Assange-2-Erdogan-TIME-editorleri-tedirgin.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Yeni Şafak Gazetesi'nde Fehmi Koru krizi yeni bir boyut kazandı. Bir süredir yazıları gazetede yer almayan Fehmi Koru, gazeteden ayrıldı ve ismi de bugün gazetenin künyesinden çıkarıldı.

Rotahaber'in Yeni Şafak yönetiminden edindiği bilgiye göre; künyede yapılan bu değişikliğin ardından Fehmi Koru ile Yeni Şafak'ın yolları tamamen ayrılırken, rotahaber'in edindiği bu bilgi gazete yönetimince de doğrulandı.

İSMİ KÜNYEDEN ÇIKARILDI

Yazılarını gazeteye göndermeyen Fehmi Koru'nun kendi ismi ve Taha Kıvanç takma adıyla yazdığı köşesi bir süredir boş duruyordu. Gazetede devam eden bu gerginlik, Fehmi Koru'nun isminin künyeden çıkarılmasıyla yeni bir boyut kazandı.

Gazete yönetimi aldığı ani bir kararla Fehmi Koru'nun ismini künyeden çıkardı. Fehmi Koru'nun yerine ise herhangi bir isim konulmadı.

YAZILARINA DEVAM EDECEK Mİ?

Fehmi Koru'nun isminin künyeden çıkarılmasının ardından, Koru'nun köşe yazılarına devam edip etmeyeceği ise merak konusu oldu. Gazete yönetiminden ise künye ve köşe yazıları konusunda herhangi bir açıklama yapılmadı.

KRİZİ EDELMAN ÇIKARMIŞTI

Yeni Şafak ile Fehmi Koru arasında yaşanan krizin temelinde Edelman'ın yattığı ileri sürülüyor. Wikileaks belgelerinde yer alan ve Fehmi Koru ile ABD'nin eski Ankara büyükelçisi Edelman arasında yapıldığı iddia edilen "yazar kellesi pazarlığı" medyaya yansımıştı. Olayın muhatabı olan Yeni Şafak yazarı, Edelman döneminde yaşananları doğrulamıştı.

Bu gelişmelerin ardından Fehmi Koru'nun, gazeteden kendisine sahip çıkılmasını istediği ve gazete yönetiminden ses çıkmaması üzerine de yazılarını gazeteye göndermediği ileri sürülüyordu.

Bu gelişmelerin ardından Koru'nun isminin künyeden çıkarılmasıyla yeni bir boyut kazanmış oldu.

http://www.moralhaber.net/medya/fehmi-koru-yeni-safaktan-ayrildi/


Fehmi Koru ilk kez konuştu!

Yeni Şafak Gazetesi'yle yolları ayrılan gazeteci-yazar Fehmi Koru, NTV'deki Yazı İşleri programında Ruşen Çakır'a perde arkasını anlattı.

Emrah İriç'in haberi

Yeni Şafak Gazetesi'yle yolları ayrılan gazeteci-yazar Fehmi Koru, NTV'deki Yazı İşleri programında Ruşen Çakır'a perde arkasını anlattı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İngiltere'de öğrenciyken aynı evi paylaştığı isim olan Fehmi Koru, günler sonra ilk kez canlı yayında haftanın olayı olan ayrılık olayını anlattı.

İSTİFA MI KOVULMA MI?

"Herhalde ayrıldım, herhalde dememin sebebi kendim ayrılmak için herhangi bir talepte bulunmadım, istifamı sunmadım. Fiili olarak böyle bir durum var, künyede yayın danışmanı sıfatını taşıyordum, o çıkartıldığına göre herhalde ilişkim bitmiş demektir." diyen Fehmi Koru, Ruşen Çakır'ın "Bugün gazeteye İpod'dan yazı yollasan yarın baskıda çıkar mı?" sorusuna "Bilmiyorum ama herhalde gazetedekiler 'Ne oldu?' diye merak ederler. Eğer istiyorlarsa da basabilirler ancak böyle bir şey olacağını sanmıyorum." cevabını verdi.

12 yıl Yeni Şafak'ta yazan Koru, ne olup bittiğini kendisinin de henüz anlamadığını belirtirken, Edelman iddialarını şu sözlerle anlattı:

"Birdenbire bir iddia ortaya atıldı, 1 Mart 2003 tezkeresinin hemen sonrasında Türkiye'ye Eric Edelman geldi. Şu günlerde de Wikileaks dolayısıyla Edelman'ın yazdığı raporlar gazetelere yansıdı. Birdenbire oraya sıçradık, gazetede yazan bir arkadaş dedi ki, 'Benim de o dönemde Edelman kellemi istemişti, bunu halen gazetemizde yazan bir gazeteci aracılığıyla yapmıştı. O yazar benim gazeteden atılmam için kulisler çevirmişti." Ben önce üzerime alınmadım, üzerime alınmam için bir sebep yok. Sonra bir takım programlarda benim ismim gündeme geldi. Dolayısıyla böyle bir ithamın muhatabı haline dönüştüm. Önce üzerime alınmadığım halde sonra ismim anılınca bunu ciddi mesele yaptım."

KUYRUKLU YALANLAR TAKILDI

"Bu iddianın gerçeklerle hiçbir ilişkisi yok, ne Edelman ne de herhangi bir ABD büyükelçisi, bana gazetemin herhangi bir yazarıyla ilgili 'Bu adam atılsın' diye bir şey söylemiş değil. Veya ben gazeteme 'Bu adamı ABD büyükelçisi istemiyor, atın' demedim. Buna benzer, bunu uzaktan da çağrıştırır herhangi bir olay da olmuş değil, önce bunu söyleyeyim. Bu tamamen yalan. Sonra buna kuyruklu yalanlar da takıldı ve herkesin konuştuğu bir konu haline geldi."

EDELMAN'LA GÖRÜŞTÜ MÜ?

Ben Ankara'da gazetecilik yapan birisiyim ancak Edelman daha Türkiye'ye gelmeden yakın takibim altında olan  ABD diplomatlarından biriydi. Türkiye'ye geleceğini duyar duymaz kendisiyle ilgilenmeye başladım. Geldikten sonra da birkaç vesileyle ancak hep bir vesileyle, ya temsilci konumunda olanlarla ya da yazar konumunda olanlarla ve çok sayıda olmamak üzere -Çünkü Edelman'ın özel görüştüğü yazarlar ve yayın yönetmenleri vardı o dönemde  ve ben onlar arasında hiçbir zaman olmadım- bir konferans veya toplantıda gördüm. Ankara temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda ABD büyükelçiliğine davet edildim, olay bu kadar. Edelman herhalde bunları duysa güler.

EDELMAN'IN SAĞ KOLU BANA KÜFÜR ETTİ

En son bu yılın Temmuz ayında Edelman tekrar gündeme geldi, bir darbe teşebbüsü o zaman gündemin ilk sıralarındaydı. Bir gazetemiz Edelmanla konuşmuştu, Edelman demişti ki, 'O dönemde bana da darbe olacak raporları gelmişti, sahte olduklarını tespit etmiştik.' Ben de ertesi gün yazdım, 'Edelman yanlış biliyor bu işi, ona gelen rapor şimdi tartıştığımız darbe girişimiyle ilgili değil, başka bir darbe girişimiyle ilgiliydi.' Bir gün sonra Edelman'ın sağ kolu olan birisi, bir gazeteye bana küfreden bir açıklama yaptı. O dönemde ABD büyükelçiliğinin hislerinin de bana edilen küfürden farklı olmadığını düşünüyorum.

İSPAT ETMEK KOLAY, TANIKLARIM VAR

Olmamış bir şeyin ispatı zordur, belki imkansızdır. Ama bu olayın hem ispatı kolay, hem de tanıkları var. O dönem Ankara temsilcisi olan Mustafa Karaalioğlu şu an Star gazetesinin genel yayın yönetmeni ve genel yayın yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu şu an CINE5'te önemli bir konumda. Bu arkadaşlar eğer böyle bir şey olsa benim muhatabım olan insanlar, onların bilmesi gerekiyor, onlar çok rahat tanıklık edebilirler. Kanıtları da var, o dönem bir avuç gazeteciydik Amerikan ve savaş yanlısı dev  medya içerisinde. ABD'yi bir Roma İmparatorluğu olarak tasarlayıp Türkiye'yi de uzak karakolu olarak dizayn edenlerin içimizdeki uzantılarına karşı büyük bir mücadele veriyorduk. O dönemde benim yazdığım en az 100 yazı var. Hayatımın hiçbir döneminde olmadığı kadar televizyon programlarına çıktım, bu stüdyoda bile kimbilir kaç kez konuştum. ABD'nin bu bölgeye ait Neo-Con projelerini boşa çıkartmak ve Türkiye'nin onların yanında yer almasını önlemek ve dünyayı büyük bir beladan kurtarmak için çaba gösterdim. Ben aslında kampanyacı değilim, böyle işlerden uzak dururum ancak o dönem yüzlerce televizyon programının kayıtları da bunu gösterir. Aynı zamanda gazetenin iç işleyişindeki konumumla hiç mütenasip olmayan bu iddiaları elbette gazetemin bir biçimde kaldırmasını istedim."

http://www.moralhaber.net/medya/fehmi-koru-depremi-ilk-kez-konustu-video/


Karaalioğlu, Fehmi Koru olayını anlattı

Fehmi Koru'nun gazeteyle ilişkisinin kesilmesi gündemdeki yerini korurken Karaalioğlu bir dönem yazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı YeniŞafak Gazetesi ve Fehmi Koru arasında yaşanları 24'te Günün Manşeti programında yorumladı. Seda Selek'in sorularını yanıtlayan ve Mustafa Karaalioğlu şunları söyledi;

Seda Selek: Fehmi Koru'nun Yeni Şafak gazetesinden ayrılması ile ilgili süreç ve yine Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim Karagül'ün yazdığı yazı ile ilgili konuşalım biraz...
Söz konusu yazısında İbrahim Karagül, kendisinden Eric Edelman'ın çok rahatsız olduğunu ve gazeteden atılmasını istediğini, bunun için de Fehmi Koru'yu aracı olarak kullandığını ve Koru'nun da bunun gerçekleşmesi için gazetede kulis yaptığını iddia etmişti.
O dönemde Edelman'ın Yeni Şafak gazetesine ve ya başka gazete ve gazetecilere gerçekten düşmanca bir tavrı olduğunu söyleyebilir miyiz ya da gerçekten Karagül'ün tabiriyle kellesini istediği adamlar var mıydı o dönemde?

Mustafa Karaalioğlu: Ben bu mesele ortaya çıktıktan sonra Fehmi Koru'yla da, İbrahim Karagül'le de görüştüm. En son da İbrahim Karagül'le görüştüm. Çok üzgünler, böyle bir sonucu yol açılmasından dolayı gerçekten rahatsız olduklarına tanık oldum. En son İbrahim'le görüştüm. Gerçekten üzgündü. Böyle bir sonuç ön görmemiş belli ki.
Fehmi Koru çok değerli çok özel bir sınıfa ait gazetecidir. Çok değerli bir kalemdir. Ben o dönemde Yeni Şafak'ta yazardım sadece. Bu olay sürerken Ankara temsilcisi oldum. Sonrasında genel yayın yönetmeni oldum. O sırada Selahattin Sadıkoğlu genel yayın yönetmeniydi. Sadıkoğlu zaten böyle bir vaka olmadığını açıkladı. Benim de tanıklığım böyle bir şey olmadığı yönündedir. Yani Fehmi Koru, hiç kimsenin gazeteden atılmasının, hiç kimsenin gazeteden gönderilmesini istemedi. Yani bunu çok iyi biliyorum. Hem o dönemden biliyorum. Hem de yıllardır beraberiz bu insanlarla, zaman zaman bu konular farklı şekillerde konuşulur. Hiçbir dönemde böyle bir tanıklığım olmadı. Kaldı ki, ama şu olmuştur; Edelman döneminde, Edelman ve elçilikteki bazı isimler hem yeni şafaktan hem İbrahim Karagül'den, İbrahim karagül'ün yazılarından, hem de Fehmi koru'dan, genel olarak başka yazarlardan rahatsızlıklarını iletirlerdi. Konuşurlardı, bu kulağımıza gelirdi. Bunlardan benim temsilci olduğum dönemde yine bir elçilik görevlisi gazetenin tavrından, İbrahim karagül'ün o günlerdeki belki başka bir yazısından bana rahatsızlığını iletmişti. Bunlar o günler içerisinde doğal bir şeyler. Fakat bunlardan o günlerde İbrahim'in o dönemde bunlardan gerildiğini, kendisinde bir sıkıntı hissettiğini biliyorum.

Seda Selek: Karagül'le konuştum dediniz. İbrahim Karagül'ün çok üzgün olduğunu söylediniz. Ama yani yazdıklarının da arkasında, bu iddiaların...

Mustafa Karaalioğlu: Fehmi Koru ismini söylemedi İbrahim Karagül, hiçbir zaman ismini söylemedi. Bu da bir pozisyondur. Fakat o bir yana, sonuçta olayın tanıkları var. Olayın içinde bulunan insanlar var. Fehmi koru böyle bir şeyde asla bulunmamıştır. Kaldı ki Amerikalılar da bunu ne Fehmi Koru'ya, ne bir gazete yöneticisine ne de bana söyleme cüretine asla sahip olamadılar, olamazlarda... "İşte sizin yazarınız var. Bu adam bizim canımızı sıkan yazılar yazıyor. Bunu gönderin." Böyle bir cürette bulunmaları düşünülemez. Böyle bir şey de olmamıştır. Dolayısıyla ikisini ayırmak lazım.
Kaldı ki Fehmi koru o günlerde İbrahim Karagül'den çok daha fazla Amerikalıların sevmediği, hazzetmediği, teskere konusundaki tavrı itibariyle düşman gördükleri bir isimdi. Teskerenin geçmemesinde açık rol alan bir isimdi.
Olayın bir mantığı olması gerekir. Fehmi Koru'nun İbrahim Karagül'ü istememesi için İbrahim Karagül teskereye karşı, Fehmi Koru'nun taraftar olması lazım. Bir kere mantık olarak ikisi aynı cephede bulunuyordu.
O günlerde herkes baskı altındaydı. İbrahim Karagül'ün adı geçti. Sonra ben İbrahim'e de anlattım bunları; "adamlar senin yazıların için böyle diyorlar" diye... Biz bunlara gülüp geçiyorduk.
İbrahim'in neden bu sonuca vardığını ya da bu sonuca tam olarak varıp varmadığını bilmiyorum.
Şunu da söylemek lazım; gazete içersinde bir gazete temsilcisi, gazete hakkında sağda solda ne duyuyorsa bunu yayın yönetmenine söylemek zorunda. Bir işleyiş var sonuçta. Fehmi Koru bir takım şeyleri paylaşmış mı, paylaşmamış mı, ben gazete temsilcisi olarak yayın yönetmeni ile bir takım şeyleri paylaşıyorum. Bizim gazetemiz hakkında adamlar şöyle söylemişler. Bunlar tabi ki yayın yönetmeli ile paylaşılır. Bu işin tabiatı gereğidir. Ama bu hiçbir şekilde bir yazarımızın hakkında "aman şundan kurtulalım, bu gitsin, bu kalsın" şeklinde olmamıştır. Olamaz zaten çünkü Yeni Şafak o zaman tamamıyla teskere karşıtıydı. Bunun bir mantığı olması gerekir. Tam tersi, belki hani deseniz ki; teskereyi destekleyen biri için bunun bir yer tutan tarafı olabilir. Ama zaten gazete bütünüyle teskere karşıtı olarak kendisini adamıştı.
Bu meselenin şöyle kanıta bağlanmasında fayda var; kimse böyle bir tanıklıkta bulunmuyor. İkincisi benim İbrahim'le yaptığım konuşmalardaki gibi İbrahim'de apaçık üzgün, böyle bir sonuç öngörmediği için... Yoksa böyle bir sonuç öngörmüş olsa bu işe gireceğini de zannetmiyorum İbrahim'in...
Bunun böyle bilinmesinde fayda vardır. Bir takım olayları değerlendirirken bir mantık süzgecinden geçirmemizde de fayda vardır. Yani istedi mi istemedi mi?
Fehmi Koru zaten Amerikalıların en sevmediği adam tiplerinden bir tanesi, İbrahim'in de Amerikalıların bir arzusunu yerine getirmesi için parmağını bile kıpırdatması beklenemez.

http://www.haber7.com/haber/20101230/Karaalioglu-Fehmi-Koru-olayini-anlatti.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.