Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

16 Mayıs 2024, 22:12:52

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,826
  • Toplam Konu: 4,366
  • Online today: 299
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 184
Total: 184

Aldatılan eşe telekulak izni-Yargıtay bu kararla zinanın tespitini kolaylaştırdı

Başlatan Avukat, 14 Ağustos 2009, 16:18:16

« önceki - sonraki »

Avukat

Yargıtay, aldatıldığından şüphelendiği için eşinin haberi olmaksızın eve ses kayıt cihazı yerleştirerek ortam dinlemesi yapan ve elde etiği ses kayıtları sonrası eşi hakkında boşanma davası açarak tazminat talep eden kocayı haklı buldu. Yargıtay, verdiği emsal kararda, yasadışı yollarla elde edilen delilin, delil kabul edileceğine hükmetti.

Mahkeme, yasadışı yollarla elde edilen ses kayıtlarının delil olamayacağına karar vererek, açılan boşanma davasını reddetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağına dikkat çektikten sonra, "Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur" dedi.

MAHKEME: YASADIŞI DELİLE İTİBAR EDİLEMEZ

Pendik Aile Mahkemesi, davacı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin eşinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verdi.

Mahkeme, davacı kocanın delil olarak sunduğu ses kaydının, eşinin bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar ve kabul edilemeyeceğine dikkat çektikten sonra, davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine hükmetti.

İŞTE, YARGITAY'IN BOŞANMA DAVASINDA "YASADIŞI DELİL'İ KABUL GEREKÇESİ

Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozarak emsal bir karara imza attı. Yargıtay, verdiği kararda şu görüşleri dile getirdi:

"Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD'deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır. Bir delilin elde edilişi kişilerin anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır.

Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur."

YARGITAY, "EVLİLİKTE ÖZEL YAŞAM ALANI OLMAZ"

Yerel Mahkemenin kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik hayatında özel yaşamın nasıl olacağını da betimlediği kararında şöyle dedi:

"Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz.

Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının meşru olmayan bir amaç için arkadaşları kabul etmesinde aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır."

KRİTİK KARAR

Yerel Mahkeme, verdiği karara direnirse, davada son sözü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verecek. Yerel Mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına uyarsa, aldatıldığından şüphelenen eşlerin yasadışı yollarla yapacakları dinlemeler, boşanma davalarında delil olarak kabul edilecek.

http://arsiv.sabah.com.tr/2009/01/03/haber,31932D530E8D404480A13A6338EBC1C4.html

kilimanjaro

Ankara 8.Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca tarafından verilen kararın gerekçesi özetle şöyle;

"Davada çözülmesi gereken ön sorun,öğretide zehirli ağacın meyvesi olarak tanımlanan hukuka aykırı delillere ilişkindir. Anayasanın 38/6 maddesi uyarınca kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.Bir delil,kişilerin Anayasayla tanınmış hakları çiğnenerek elde edilmişse hukuka aykırıdır. Ancak delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa aykırılık ortadan kalkar.

Somut olaydaki görüntü kayıtları ve fotoğrafların, gizli teknik yöntemlerle kişilerin bilgisi dışında çekildiği, özel hayata müdahale edilerek elde edildiğinde kuşku yoktur. Bu hali ile delil olarak kabul edilemez. Çünkü özel hayatın gizliliği, Anayasanın 20.maddesi yanında, İnsan hakları Evrensel Bildirgesinin 12.maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 8.maddesinde temel hak olarak korunmuştur.

Buna karşın fotoğraf ve görüntü kayıtlarının davacı erkek tarafından kullanılması halinde hukuka uygun delil sayılacak mıdır? (Çünkü somut olayda bu deliller bizzat erkek tarafından elde edilmemiş, onun iradesi dışında, kendisine ulaştırılmıştır.)

TMK 185.maddesi, eşlerin sadakat yükümlülüğünü düzenlemiştir.Bu kapsamda evliliğin yasal yükümlülükler alanının,diğer eş için dokunulamaz olamayacağı görüşü ile yukarıda sözü edilen Anayasanın 20.Maddesi ile evrensel belgelerdeki özel hayatın gizliliğinin sadakat yükümlülüğüne dayanarak eşler arasında ileri sürülemeyeceği savunulmaktadır.

Öğretide "kişilerin özel alanına girerken yapılan müdahalelerin hukuka aykırı olması durumunda, özel hayata müdahale vardır" denilirken, fotoğraf, teyp kaydı örnek olarak verilmektedir.

O halde davacı eşin kendisine (isteği dışında) ulaştırılan kanunsuz elde edildiği duraksamasız olan görüntü ve kayıtlar hukuka uygun kabul edilemez. Çünkü ceza hukuku açısından suç olan bir eylem sonucu elde edilen bulguların özel hukukta eşlerin sadakat yükümlülüğü gerekçe gösterilerek hukuka uygun delil olarak kabulü, açıkça Anayasanın 38/3 maddesine aykırı olacaktır. TMK'nın 2. maddesi uyarınca hukuk kötü niyeti korumaz. Bu bulguların delil olarak kabulü ise, görüntüleri saptayan kötü niyetli kişilerin amaçlarına ulaşmasını sağlayacaktır. Oysa toplum tıpkı vücut gibi içine sızan zararlı unsurlara karşı topyekün mücadele etmelidir. Ceza hukukunda kullanılması yasak olan bir delilin Anayasanın kesin buyruğuna karşın özel hukukta kullanılmasının, hangi nedenle olursa olsun kabulü, bu savaşta toplumun gücünü azaltır. Türk Toplumunun demokratik ve özgürlükçü niteliği her alanda korunmalıdır. Mahkememiz ceza usul hukukundaki "bir masum haksız yere cezalandırılacağına, on suçlu serbest dolaşın" şeklindeki evrensel ilkenin, özel hukuk alanında da açıkça kanuna uygunluk sebebi olmadığı sürece yasak deliller açısından hukuka aykırı kabul edilmesi gerektiği görüşündedir."

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=54743
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2007/17220
K:2008/13614
T:20.10.2008

      Olayda davacı  davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin davalının özel hayatının gizliliği ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş, mahkemece de davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği kabul edilerek davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği gerekçesiyle davacı davalı kocanın açtığı boşanma davacısının reddine karar verilmiştir.
      Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD'deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.
      Bir delilin elde edilişi kişilerin Anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının meşru olmayan bir amaç için arkadaşları kabul etmesinde aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins te dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri  birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı davalı koca  tarafında açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ   : Davacı davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan sebeple bozulmasına, 20/10/2008 tarihinde karar verildi.