Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

20 Mayıs 2024, 16:36:37

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 146
  • Online ever: 554
  • (18 Mayıs 2024, 06:22:10)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 126
Total: 126

Anayasa değişikliği meclisten geçti, Köşk onayladı ve şimdi halk da onayladı!

Başlatan kilimanjaro, 22 Mart 2010, 15:19:22

« önceki - sonraki »

Avukat

'Paket esastan değil şeklen incelenebilir'

Anayasa Mahkemesi Anayasa değişikliğinin iptali başvurusunu 3 Haziran'da görüşecek. Raporda başvurunun 148. maddeye uymadığı için esastan incelemeye geçilmeden reddedilmesi gerektiği görüşünün de yer aldığı öğrenildi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), 111 milletvekilinin 12 Eylül'de referanduma sunulacak Anayasa değşiikliğinin iptali istemiyle yaptığı başvurunun ilk incelemesini 3 Haziran Perşembe günü yapacak. AYM Raportörü Ali Rıza Çoban'ın hazırladığı ilk inceleme raporunda, AYM'nin Anayasa değişikliklerini sadece Anayasa'da yazılı şekil şartları açısından inceleyebileceği hükmüne dayanılarak, başvurunun esas incelemeye geçilmeden reddedilmesi görüşünün de olduğu belirtildi. AYM, referandumu sunulacak Anayasa değişiklikleriyle ilgili ilk incelemesinde CHP, DSP, DP ve bağımsız milletvekillerinin yaptığı başvuruda bir eksiklik olup olmadığını inceleyecek. Yüksek Mahkeme, dosyada eksiklik bulunmadığına karar verirse, davayı daha sonra belirlenecek bir günde esastan karara bağlayacak. Başvuruda Anayasa değişikliklerinin şekil yönünden iptali istendiği için Anayasa'nın 149. maddesine göre esastan inceleme diğer davalara göre öncelikli olarak yapılacak. Yüksek Mahkeme'nin davayı esastan incelemeye karar vermesi halinde, yürürlüğün durdurulması istemi hakkında öncelikli olarak karar vermesi bekleniyor.

Dr. Çoban 367'ye karşı

Edinilen bilgiye göre, raporu Dr. Ali Rıza Çoban hazırladı. Çoban, Anayasa Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde en az 367 milletvekilinin toplantıya katılması gerektiği gerekçesiyle verdiği iptal kararını sert şekilde eleştiren makalesiyle biliniyor. Çoban, Terazi Hukuk Dergisi'nde yayınlanan makalesinde, 367 kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu savunmuş ve kararı "Yargıçlar oligarşisi yolunda adım" olarak nitelemişti. Çoban, AYM'nin bu kararla "parlamentonun yetkilerini gasp ederek, demokratik rejimi tehlikeye attığını" da öne sürmüştü. Bu makaleden 7 ay sonra AYM'ye raportör olarak atanan Çoban, "Akademisyen olarak bilimsel eleştiri hakkını kullandım. Bir kararını eleştirmem, o mahkemede raportör olmama engel değil" demişti. Çoban'ın ilk inceleme ile ilgili raporu AYM üyelerine dağıtıldı. Edinilen bilgiye göre Çoban, Anayasa'nın 148. maddesinde yer alan "Anayasa değişikliklerinin şekil bakımından denetlenmesi, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır" hükmünü tartıştı. Çoban, 111 milletvekilinin iptal başvurusunda Anayasa paketindeki hükümlerin Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerine aykırı olduğu, bunun "teklif edilme" şartlarına aykırı olduğu için iptal edilmesi gerektiği yönündeki görüşlerini de değerlendirdi. Çoban'ın raporunda, başvurunun Anayasa'nın 148. maddesindeki şartlara uymadığı için esastan incelemeye geçilmeden reddedilmesi gerektiği görüşünün de yer aldığı öğrenildi.

Çoban kimdir?

Çoban 39 yaşında. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Doktorasını İngiltere'de, University of Leeds, Department of Law'da tamamladı. Kırıkkale Üniversitesi'nde Anayasa Hukuku dersleri verirken Nisan 2008'de AYM'ye atandı. İnsan hakları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa Teorisi konularında çalışmalarını yürüten Çoban'ın biri İngilizce, iki kitabı bulunuyor.

KILIÇ: İPTAL SÖZ KONUSU DEĞİL

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Tamamını iptal etmek gibi bir durum söz konusu değil" dedi.

CHP neye itiraz etmişti?

Anayasa Mahkemesi'ne iptal ve yürürlüğün durdurulması başvurusunu, 97 CHP'linin yanı sıra 7 bağımsız, 6 DSP'li ve 1 DP'linin imzası yer alıyor. Başvuruda, şu şekli itirazlar sıralanmıştı:

- Anayasa değişikliği, Anayasa'ya aykırı olarak milletvekillerinin teklifi değil, Başbakan'ın başkanlığında bir "tasarı" gibi hazırlandı.

- Değişikliğin Genel Kurul'daki oylamaları sırasında oy gizliliğine uyulmadı.

Kemal Göktaş-Vatan Gazetesi
http://www9.gazetevatan.com/raportorun-yorumu/308154/1/Manset

kilimanjaro

#21
Malum, 12 Eylül'de referandum var. İçinde, HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi ve yapısıyla ilgili değişikliklerin de olduğu paket oylanacak.

Aslında oylanabilecek mi o da belli değil. Çünkü konu CHP'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi'nin önünde. Mahkeme, 5 Temmuz 2010'da başvuruyu, 2'ye karşı 9 üyenin oyuyla, "şekil yönünden" inceleyeceğini açıkladı. Fakat bu "şekil" meselesi, kimseye inandırıcı gelmiyor. Gelmiyor, çünkü daha önce de başörtüsü ile ilgili kararda, Anayasa Mahkemesi, şekilden girip özden çıkmış ve TBMM'de 411 üyenin kabul ettiği kanunu iptal etmişti. 5 Haziran 2008'deki iptal, 2'ye karşı 9 oyla alınmıştı. Üstelik gerekçeli kararla, yeni bir yol açmıştı. Konuyu, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine bağlamıştı. Bu gerekçeyi gören demokrasi yanlısı herkes, eyvah demişti. Anayasa Mahkemesi, bundan sonra Meclis iradesini, bu zihniyetle tam bir ipotek altına alır, her kanun değişikliği, allem edilip kallem edilip, değiştirilemez maddelere bağlanır, diye endişelenmişlerdi.

Ve de öyle oldu. CHP; "Değişikliğin, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısını düzenleyen maddeleri, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır, bu nedenle, değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri düzenleyen 4. maddeye aykırılık oluşturmaktadır." diyerek itiraz etti.

Şimdi bütün gözler 5 Temmuz'da. Ancak bu 2'ye karşı 9 gerçeği, hukukun üstünlüğünden yana olanları çok kuşkulandırıyor. Nedir bu, 2'ye karşı 9 çimentosu? Üyeler, neden böyle bir fotoğraf veriyor? Neden biz önceki cumhurbaşkanları, Sayın Süleyman Demirel ve Sayın Ahmet Necdet Sezer'in atadığı üyelerin, hangi yönde oy kullanabileceklerini önceden bilebiliyoruz? Tamam, kimse zan altında bırakılmasın ama bu 2'ye karşı 9 fotoğrafının bir izahı olmalı değil mi?

Bir izah aradığımızda, acaba yargıda, görünmeyen, yargıyı elinde tutan bir zihniyet, bir ideoloji, bir yapılanma mı var diye sormadan edemiyoruz. Edemiyoruz, çünkü bildiğimiz gerçekler var.

Büyük gerçek şudur: Bu ülkede bir askerî vesayet rejimi var. 27 Mayıs darbesinden beri, yargı, üniversiteler ve medya bu vesayete payandalık ediyor.

Vesayet, öncelikle yargıyı sürekli baskı altına alıyor ve kontrolünde tutmak istiyor. Taha Akyol, sağ olsun geçen Milliyet'teki köşesinde hatırlattı. 27 Mayıs cuntası, Danıştay üyelerinin yarısını, Yargıtay üyelerinin altıda birini, mahkemelerde de 520 hakimi tasfiye etmişti. Her darbeden sonra tasfiyeler ve kadrolaşmalar oluyor. Ama en çaplısı ve cüretlisi, CHP dönemlerindeki adalet bakanları Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay'ın yaptıkları kadrolaşmaydı.

Birkaç gündür Seyfi Oktay ile ilgili yeni bilgiler sayesinde, bu kadrolaşmanın nasıl devam ettiğini ve yargının bağımsızlığının nasıl elden gittiğini şaşkınlık ve dehşet içinde görüyoruz. HSYK ile nasıl iş bitirilmiş, liyakate bakılmayıp, Seyfi Oktay'ın isimlerini verdikleri nasıl Yargıtay üyesi yapılmış, ortaya çıkıyor. Sadece bu kadar da değil. Mahkeme kararıyla dinlenen telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlar; Türkiye'nin birçok ilinde süren davalara nasıl müdahale edildiğini de gösteriyor. Bu kayıtlara göre, eski Adalet Bakanı, içinde uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet ve yasa dışı örgüt davalarının bulunduğu çok sayıda dosya için devreye girmiş.

Bu olayla, Türkiye'de yer yerinden oynar diye düşünüyorsunuz. Ama belli ve etkili gazete ve televizyonlar bu olayı görmüyor/göremiyor.

Yargıda da yer yerinden oynamıyor. Bırakın oynamayı, Seyfi Oktay ile ilgili belgelerde kilit isim olarak öne çıkan HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek; Seyfi Oktay ile bir dönem beraber çalıştıklarını ve zaman zaman bir araya gelerek konuştuklarını söyleyerek ekliyor: "Yargıtay seçimlerinde veya benzeri atamalarda muhakkak talepte bulunanlar vardır, referans olanlar da vardır. Ancak bu kurul kararıyla gerçekleştirilen bir işlemdir. Birinin söylemesiyle, istemesiyle o işler olmaz..."

Ama olmuş. Seyfi Oktay'ın dediklerinin hepsi Yargıtay üyesi yapılmış.

Daha önemli bir şey var. Sayın Özbek, Anayasa'nın 138. ve 159. maddelerine aykırı olarak, kendilerine telkin ve tavsiyede bulunulmasına itiraz etmiyor. Anayasa'yı ve yasaları çiğnediğini açıkça ilan ediyor.

5 Temmuz'da, "yine 2'ye karşı 9 mu çıkacak?" diye bakmayacağız.

Yargının, hukukla imtihanına bakacağız...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=994177
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

Anayasa Mahkemesi yok sayılabilir!

Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can, mahkemenin Anayasa paketinin bazı maddelerini iptal etmesinin yok hükmünde olacağını söyledi: Bu durumda hükümet paketi referanduma sunmalı.

CHP'nin başvurusu üzerine Anayasa Değişikliği Paketi'ni incelemeye alan Anayasa Mahkemesi'nin, paketin yargı ile ilgili bazı maddelerini iptal edebileceği ve referanduma bu maddeler dışında kalan bir metnin sunulacağı tartışmalarına son noktayı Osman Can koydu. Hukuksuzca alınan bir kararın üzerine ikinci kez hukuksuz bir karar alınamayacağını belirten Can,Taraf'a yaptığı değerlendirmede "Yüksek Mahkeme'nin Anayasa Değişikliği Paketi'ndeki bazı maddeleri iptal etmesi halinde bu kararı yok hükmünde olacaktır. Hükümet, söz konusu maddelerin iptal edilmesi halinde, bu hukuksuz kararı kale almadan, iptal edilen maddeler de dahil olmak üzere paketi bir bütün halinde referanduma sunmalıdır" dedi.

Hükümetin bu yöndeki adımının hukuki olarak herhangi bir sorun teşkil etmeyeceğini belirten Can, asıl hukuksuzluğun, Mahkeme'nin, Anayasa'nın kendisine çizdiği sınırların dışına çıkıp değişiklik paketini esastan incelemesi ve bazı maddeleri iptal etmesi olacağını da sözlerine ekledi.

1970'e dönülür
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da, Anayasa Mahkemesi'ne, Anayasa değişikliği ile ilgili verdiği yetkinin, 1971'den bu tarafa hep tartışmalı olduğunu belirterek, 1971 yılında yapılan bir değişiklikle, Anayasa Mahkemesi için, "Sırf şekil bakımından bakabilir" dendiğini, ancak Anayasa Mahkemesi'nin, "şekil" adı altında esastan denetime devam ettiğini söyledi.

Kuzu, "Anlaşılan o ki şekil bakımından bakarım derken, 1970'teki o yanlış yola tekrar gitme eğilimi seziyorum. Bu, çok yanlış olur. Çok hatalı olur. Anayasa Mahkemesi'nin konumunu ciddi olarak tartıştırır. Anayasa'nın açık ihlali olur'' dedi.

"Anayasa'nın ihlali olur"
Anayasa Mahkemesi'nin, konuya ''teklif çoğunluğu var mı, kabul çoğunluğu var mı ve iki defa bu oylama işlemi yapılmış mı'' gibi unsurlar dışında bakamayacağını savunan Kuzu, şöyle devam etti: "Fakat Anayasa Mahkemesi, 2008'deki, halk tarafından başörtü kararı olarak bilinen, aslında onunla alakası olmayan karar çerçevesinde, yetkisini aşıp, maalesef çok yanlış bir karar vererek 1970'e geri dönmüştür. İnşallah o döndüğü yanlış yoldan çıkar bu sefer. Çünkü, 1982'den bu tarafa verdiği 4 karar var ve hep doğru kararlar. Dördünde de, 'ben şekil bakımından bu üç hususa bakarım, başkasına bakamam' diyor. Şimdi sırf bu üç hususla sınırlı olmuş olsa hemen bakıp karar da verebilirdi."

Milletin kararı değiştirilemez"
Anayasa Mahkemesi'nin referanduma giden bir metne bakamayacağını belirten Kuzu, şunları söyledi: Böyle bir dava bizim hukuk modelimizde yok. Kabulden sonra da bakamaz çünkü, bütün şekil eksikliklerini millet gidermiş olur. Asli yetkili o. Anayasa Mahkemesi diyor ki 'Türk milleti adına'. Türk milleti adına diyorsan, milletin bizzat kendisi karar vermişse, zaten bakamazsın. O bakımdan her halükârda bu talebin daha geldiği gibi reddedilmesi gerekirdi. Ama maalesef Anayasa Mahkemesi herhalde o eski yanlışlara devam edecek gibi gözüküyor. İnşallah böyle bir şeye girmez. Hiç olmazsa bu sefer düzgün bir karar bekliyorum, her şeye rağmen.''

MELİH ALTINOK-FİKRET KARAGÖZ
http://www.taraf.com.tr/haber/anayasa-mahkemesi-yok-sayilabilir.htm

Yücel Sayman'dan Osman Can'a destek: Paket bölünürse karar geçersizdir


Demokrat Yargı Birliği Eşbaşkanı Osman Can'ın, "Mahkeme bazı maddeleri iptal ederse, yok hükmündedir. Hükümet kaale almadan referanduma gitmelidir." görüşüne eski İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Yücel Sayman'dan destek geldi.

Maddeler değişmediği için anayasa paketinin henüz yürürlüğe girmediğini belirten Sayman, bu sebeple Mahkeme'nin referandum öncesi maddeleri teker teker inceleyemeyeceğini vurguladı. Anayasa Mahkemesi'nin yalnızca referanduma sunmaya yönelik maddeyi görüşebileceğini kaydeden Sayman şu değerlendirmelerde bulundu: "O kanunu da ya toptan iptal eder ya da etmez. Ama paketin içine girip tek tek maddeler ile ilgili karar veremez. Verirse geçersizdir, referanduma sunulur. O bakımdan Osman Can'a katılıyorum.''

Anayasa'da değişiklik getiren düzenlemelerin henüz yürürlüğe girmediğini belirten Sayman, "Anayasa'nın o maddeleri değiştirilmiş değil. Onun için mahkeme teker teker maddeleri referandum öncesi inceleyemez. Hukuk alanına girmiş herhangi bir düzenleme yok." tespitlerini yaptı. Sayman, Anayasa Mahkemesi'nin yalnızca referanduma sunmaya yönelik çıkarılan kanunu inceleyebileceğini kaydetti ve "O kanunu da ya toptan iptal eder ya da etmez. Ama paketin içine girip tek tek inceleme yapamaz." değerlendirmesinde bulundu. Mahkeme'nin ancak referandum sonrası gerekli bir durum varsa denetleyebileceğine işaret eden eski Baro Başkanı, bunun da ancak şekil bakımından olabileceğinin altını çizdi. Yani referanduma sunulmasında şekil bakımından bir aykırılık olmaması halinde yine denetim yetkisinin olmadığını dile getirdi.

Yücel Sayman'ın vurgu yaptığı bir başka nokta da 'şekil şartı'yla ilgili. Anayasa Mahkemesi paketi sadece şekil yönünden inceleyebiliyor. Fakat eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Anayasa'nın değiştirilemez ilk üç maddesine aykırı hususların iptal edilmesi halinde bunun 'esas'a girmeyeceğini, 'şekil' yönünden iptal edilmiş olacağını öne sürmüştü. Sayman ise Mahkeme'nin anayasa değişikliğini ilk 3 maddeye aykırı olsa bile denetleyemeyeceğini savundu. Anayasa'nın 148. maddesinin bunu net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Anayasa Mahkemesi bu değişikliğin hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırdığını ya da değiştirdiğini kanıtlamak zorunda. Aykırı olduğunu değil, 'aykırıdır' derse denetleyemez. Yani bu HSYK ve Anayasa Mahkemesi'ne yönelik yapılan değişiklik kabul edildiği zaman 'hukuk devleti değişiyor' demek onun iddiası. Ne değişiyor, ne geliyor yerine, ona bakmak gerekiyor. İki madde hukuk devletini falan ortadan kaldırmıyor, tam tersine hukuk devletine doğru adım atıyor. Anayasa Mahkemesi ve özellikle CHP nasıl düşünüyor bunu anlayamıyorum."

Yücel Sayman, Anayasa'nın başlangıcında hukuk devleti diye bir kavram bulunmadığını da ileri sürdü. Tam tersine 'despotik bir devlet anlayışı' tarifi olduğunu iddia etti. "O hukuk devleti değil; o Halk Partisi'nin zihniyetindeki hukuk devletidir." diyen Sayman, 12 Eylül Anayasası ile de Anayasa Mahkemesi'ne bu zihniyeti koruma görevinin yüklendiğini ifade etti. Anayasa hukukçusu, "Bunun değiştirilmesi ve hukuk devletinin kurulması lazım." vurgusunu yaparken, "Zaten Mahkeme iptal ederse o zaman sizin anayasa hukukçuluğunuzdan kuşku duyulur. O zaman 'yargının bekçiliğini yapıyorsun' denir, 'yargı güvenlik gücü oynuyorsun' denir." görüşlerini dile getirdi. Sayman, referandumdan 'evet' sonucunun çıkacağına inandığını da sözlerine ekledi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=995115&title=yucel-saymandan-osman-cana-destek-paket-bolunurse-karar-gecersizdir

Avukat

Hollandalı Prof. Tijn Kortmann, Avrupa'da anayasa alanında en yetkili isimlerden biri. AB üyesi 27 ülkenin anayasalarını inceleyip 'Avrupa Birliği'nde Anayasa Hukuku' adıyla kitaplaştırdı.

Devletler hukuku konusunda Hollanda'da bir fenomen. 2005'te 'Avrupa Anayasası Referandum Komisyonu'nun başkanlığını yaptı. 2009'dan beri Hollanda Anayasa Komisyonu üyeliğini yürütüyor. Türkiye'deki gelişmeleri de yakından takip eden Kortmann, referanduma sunulan anayasa değişikliğiyle ilgili süreci Avrupa normları açısından değerlendirdi. Yüksek Mahkeme'nin referanduma götürülen bir değişikliğe müdahale etmesini doğru bulmuyor. "Mahkemenin parlamento süreci ile referandum süreci arasında karar verdiğini daha önce ne duydum ne de buna benzer bir örnek hatırlıyorum." diyor. Benzer bir referandum sürecinin Fransa'da da gündeme geldiğini hatırlatan Kortmann, bu ülkedeki Anayasa Mahkemesi'nin yetkisizlik kararı verdiğinin altını çiziyor.

--------------------------------------------------------------------------------

'AB ANAYASA HUKUKU' KİTABINI YAZAN PROF. KORTMANN'DAN ZAMAN'A ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR:
Mahkemenin Meclis'le referandum süreci arasında karar alması görülmüş şey değil.
Bir yargıç kurulu siyasî konularda hüküm verirse yasamanın yerine geçmiş olur. Bu çok ürkütücü.
Benzer tartışma Fransa'da oldu. Mahkeme 'yetkisizlik' kararı verdi.
Reformun hayata geçmesi, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devletine yöneldiğini gösterecek.

--------------------------------------------------------------------------------

Anayasal alanda neler olacağına, üç-beş hâkimin bir araya gelerek karar veremeyeceğine işaret eden Avrupalı hukukçu, "Bunu, temsil keyfiyeti olan meclis yapar. Aksi durum, sürekli hale gelirse siyaset, orada dur bakalım der ve mahkemeyi Hollandaca tabiriyle yerine oturtur." uyarısında bulunuyor. Kortmann, bir yargıç kurulunun hukuki değil de siyasi konular hakkında karar vermesini ise çok ürkütücü buluyor: "Çünkü o zaman hâkim yasamanın yerine geçmiş olur."

"Avrupa Anayasası ve Avrupa ülkeleri anayasası" alanında en yetkili isimlerden Kortmann, Türkiye'deki anayasa değişikliği ve referandum süreci konusunda Zaman'a önemli açıklamalar yaptı. Kortmann'a göre anayasa değişikliği teklifi, mevcut Anayasa'ya göre birçok alanda daha modern daha demokratik ve hukuk devletine daha uygun bir metin. Paketteki Anayasa Mahkemesi'nin teşekkülü, devlet ve askeriyenin birtakım alanlarda geri çekilmesi gibi konuların çok önemli olduğunu kaydediyor.

Ancak Kortmann, referanduma sunulan teklifin Mahkeme tarafından incelenmesini anlayamadığını belirtiyor. Anayasa Mahkemesi'nin Parlamento süreci ile referandum süreci arasında bir karar verdiğini daha önce duymadığını aktaran Hollanda Devleti Anayasa Komisyonu Üyesi, "Mahkeme, teklifi anayasaya aykırı bulursa referandum devam edebilir mi? Bu safhada Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi bana göre halkın bu konuda fikrini beyan etmesini engellemek için yapılmış bir oyun gibi geliyor. Anayasa'da, anayasa değişikliği teklifinin 367'den az oy alması durumunda bu teklifin halkın oylamasına sunulacağı belirtilmişse Parlamento ile referandum arasındaki bu süreçte Anayasa Mahkemesi bu olaya karışamaz. Çünkü diğer türlü, alternatif bir yasama süreci meydana getirmiş oluyorsunuz." ifadelerini kullanıyor.

Prof. Dr. Tijn Kortmann, referandumda kabul edilen bir anayasa değişikliği hakkında Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini ise şöyle değerlendiriyor: "Bence bu aşamada da yetkisi yoktur. Nitekim hakimiyet kayıtsız şartsız milletin. Hal böyle olunca Anayasa Mahkemesi, milletin sözünün üstüne söz söyleyemez. Aynı örnek Fransa'da meydana geldiğinde Fransız Mahkemesi geri adım atmıştı. Olması gereken de bu zaten. İrlanda, Polonya ve birçok yeni Avrupa Birliği ülkesinde, referandum bağlayıcıdır."

ANAYASA MAHKEMESİ, YETKİLERİNİ GENİŞ YORUMLAMAMALI

Kortmann, Batı Avrupa'da yaygın olan doktrine göre Anayasa Mahkemeleri'nin yetkilerini kesinlikle geniş yorumlamaması uyarısında bulunuyor. Siyasi erkin Yüksek Mahkeme'nin bir daha böyle bir karar vermemesi için anayasa değişikliğine gidebileceğine işaret ediyor. Anayasa'daki değiştirilemez maddeleri şekil bakımından değil de geniş yorumlayarak esastan görüşmesi halinde yasamanın Anayasa Mahkemesi'nin hükmü altına gireceğini dile getiren Kortmann, şöyle devam ediyor: "Bu kesinlikle kabul edilemez. Anayasa Mahkemesi, anayasa yapıcı tarafından meydana getirilmiştir, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'ya, dolayısıyla anayasa yapıcıya tabi olması gerekir."

Prof. Dr. Tijn Kortmann, Fransa'da yaşanan bir olayı şu şekilde aktarıyor: "Fransa'da bu durum meydana geldiğinde Yüksek Mahkeme, anayasa değişikliği hakkında karar vermekten kaçınmıştır ve demiştir ki: 'Ben anayasa yapıcı değil, anayasa sayesinde meydana gelmiş bir kurumum. Bu nedenle bu konuda karar verme yetkim yoktur.' 9 veya 10 kişiden oluşan bir yargıç kurulunun hukuki değil de siyasi konular hakkında karar vermesi çok ürkütücü; çünkü o zaman hâkim yasamanın yerine geçmiş oluyor. Özellikle laiklik gibi hassas konularda anayasa yapıcının son sözü söylemesi gerekir ve Anayasa Mahkemesi'nin de buna tabi olması gerekir."

Prof. Dr. Kortmann kimdir?

1981'den 2009'a kadar Nijmegen Radboud Üniversitesi'nde doçentlik yapan Tijn Kortmann, 2005 yılında Avrupa Anayasası ile ilgili kurulan referandum komisyonunun başkanlığını yürüttü. 2009'dan beri Hollanda Devleti Anayasa Komisyonu üyeliğini yürütüyor. Tijn Kortmann; Hollanda Antilleri, Belçika, Almanya, Fransa, Lüksemburg, Rusya ve ABD'de ders verdi. 1997'da anayasa alanındaki çalışmaları nedeniyle Hollanda Anayasası'nın mimarı olan Thorbecke'nin adını taşıyan bir ödül aldı.

ADEM KOTAN-HOLLANDA, NIJMEGEN
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=995114&title=mahkeme-referandum-surecine-mudahale-edemez&haberSayfa=0

kilimanjaro

Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliği paketinin iptali için aldığı şekil yönünden inceleme kararına tepkiler sürerken, hukuk profesörü Hüseyin Hatemi'den hükümete ilginç bir öneri geldi.

Hukuk profesörü Hatemi, Anayasa paketinin iptali halinde hükümetin Yüce Divan'a başvurmasını istedi. Osman Can, "öneri tartışılabilir" dedi

Hatemi, mahkemeden iptal kararı çıkması halinde hükümetin kararı yok saymakla yetinmeyip Yüce Divan'a başvurması gerektiğini söyledi. Demokrat Yargı Derneği Başkanı Osman Can, önerinin tartışılmasının, olası bir sistem krizine neden olacak çatışma halinin engellenmesi açısından faydalı olabileceğini söyledi. Taraf'a konuşan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Anayasa Mahkemesi'nden iptal kararı çıkması halinde hükümetin kararı yok hükmünde saymasını isteyen Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can'a destek verdi.

Hükümetin kararla yetinmemesini isteyen Hatemi, kararın altında imzası bulunan Yüksek Mahkeme üyelerinin Yüce Divan'da yargılanmaları için gerekli girişimlerde bulunması gerektiğini söyledi. Hatemi, "Bu görüşleri, AK Parti'nin kapatılması sürecinde benden görüş alan Sayın Dengir Mehmet Fırat'a da iletmiştim. Ancak bu yönde herhangi bir adım atılmadı. Yüce Divan kararını verecek olan yine Yüksek Mahkeme'nin kendisidir. Ama bu yöntem, söz konusu tartışmaların kamuoyunda daha yoğun gündeme gelmesi için yararlı olabilir. Bu kez hükümetin daha cesur davranıp sistem ve demokrasi adına bu adımı atması gerekiyor" dedi.

Can: Faydalı bir tartışma

Anayasa Mahkemesi'nin hukuksuzluğa imza atmasını beklemediğini belirten Osman Can, Hatemi'nin önerisini şöyle değerlendi: "Bu tartışma, çatışma ihtimalini ortadan kaldırmak için, yüksek mahkemenin olası bir çatışma halinde ne gibi yaptırımlarla karşılaşabileceğini hatırlatması açısından mahkemeyi sağduyu ve hukuk yoluna çekmek için faydalı olabilir" dedi.

Fırat: Hukuken mantıklı

Hatemi'nin önerisinin evrensel hukuk teorisinde pek çok hukukçunun dile getirdiği ve hukuk mantığına uygun bir görüş olduğunu belirten AKP Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat da, bu yolun, çözüm bulunması açısından tartışılabileceğini söyledi. Fırat "Bu konuyu daha önce Ahmet İyimaya da dile getirmişti. Bireysel kanaatim Osman Can'ın ve İyimaya'nın görüşlerinin tartışılmasından yanadır. Ancak işin bir de realite boyutu var. Bir sistem krizi çıkması olasılığı da göz ardı edilmemeli" diye konuştu.

TARAF
http://www.haber7.com/haber/20100614/Paket-iptalinde-Yuce-Divana-gidilsin.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Anayasa Mahkemesi'nin politik bağlantılarını, kararlarını nasıl ve hangi saiklerle aldığını zaten biliyorduk.
Ordu-yüksek yargı, ordu-CHP ilişkileri, mahkeme üyelerinden bazılarının Ergenekon Davası ile organik bağları ortadaydı. Türkiye'yi 1930'larda tutma çılgınlığı etrafında örgütlenen "kutsal ittifak"ın ana aktörleri çoktan deşifre olmuştu.
Ama yine de şu son rezaletlerin ortaya çıkmasına nasıl sevindim bilemezsiniz.
Son kayıtlar sayesinde Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay'ın CHP'nin "Yüksek Yargı komiseri" gibi çalıştığını da öğrenmiş olduk.
Anayasa değişikliği daha parlamentodan geçmeden talimatını vermiş Baykal, "Harekete geçin" demiş.
Bunun üzerine harekete geçmişler. Kimi Anayasa Mahkemesi üyeleriyle kafa kafaya verip çareler aramışlar, taktikler tespit etmişler değişikliği nasıl bozarız, yürütmeyi nasıl durdururuz diye... Üyelerden Fulya Kantarcıoğlu, yürütmeyi durdurmakla niye uğraşalım, esasa gireriz, olur biter demiş kestirmeden.
Öyle ya, çekinecek ne var...
Türban değişikliğinde esasa girdiler de bir şey mi oldu?
367 kararı gibi ucube kararlara imza attılar da hesap soran mı oldu?
Bu defa da aynı şeyi yapabilirler pekala. "Biz yaptık oldu" derler.
75 milyonluk bir halk da "Yüce Mahkeme önünde boynumuz kıldan ince" der oturur...
Oturur mu acaba?
Tarihin hep tekerrür edeceğine güvenilebilir mi? Koca bir halkın bu yasa tanımazlığı bir kader olarak kabullenip sineye çekeceğine emin olunabilir mi? İyi-kötü altmış yıllık parlamenter rejim geçmişi olan bir ülkede parlamentonun bu kadar aciz duruma düşürülmesine, seçimlerin anlamsız hale getirilmesine seyirci kalınabilir mi?
367 kararı hepimiz için bir şoktu. Türban değişikliği kararında esasa girilmesi de öyle... Anayasa'nın (darbeler dışında) bu kadar göz göre göre ihlalini daha önce görmemiştik. Bunları birer "hukuk kazası", arızi bir durum zannettik, sineye çektik.
Ama aynı şey bir kez daha tekrarlanırsa, yani bizim "kaza" olduğunu umduğumuz şeyin sistemin olağan uygulaması olduğu ortaya çıkarsa, bundan böyle işlerin hep böyle yürüyeceği; seçtiğimiz insanların ağızlarıyla kuş tutsalar ordu-yargı-CHP barikatını aşıp da herhangi bir Anayasa değişikliği yapamayacakları açıkça anlaşılırsa 2007'de ya da 2008'de gösterilen tahammül gösterilebilir mi?
8 Haziran 2008'de Anayasa Mahkemesi türban değişikliğini iptal ettiğinde aldığım okur mektuplarından biri şöyleydi:
"Hep birlikte vatandaşlıktan çıkmak için İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verelim. Birleşmiş Milletler'in Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme'sinin tanıdığı haklardan yararlanmak üzere BM'nin Ankara Temsilciliği'ne müracaat edelim."
Çaresizliğin, umutsuzluğun, haksızlık karşısında duyulan isyanın bir tezahürü olan bu mektup, o günlerde işittiğim acılı feryatlardan sadece bir tanesiydi.
2008'deki bu çaresiz yakarışın bugün öfkeli bir karşı çıkışa dönüşmesi kimseyi şaşırtmamalı. Kendi ülkesinde bu kadar aşağılanmaktan ve itilip kakılmaktansa vatansız kalmayı düşünecek kadar çaresiz kalan bu insanların uğradıkları haksızlığa ilelebet boyun eğeceklerini sanmak büyük hata olur.
x x x
Osman Can'ın "yok sayma" önerisinin tartışılmaya başlanmasıyla birlikte yine o bildik "kaos çıkar" korkutmacaları da başladı. Hem parlamenter rejimi dinamitleyip kaos yaratmaya hazırlanacaksın hem de milleti kaos çıkar diye korkutmaya çalışacaksın.
"Kaos" çığlıkları atmaya başlayanlara sadece şunu söyleyelim ve susalım:
Neden kaos çıkmasından biz korkuyoruz da Anayasa Mahkemesi üyeleri korkmuyorlar? Eğer kaos istemiyorlarsa çıkartmasınlar.
Bir ülkede bir Anayasal kurumun halkın serbest iradesini engelleyerek Anayasal düzene olan güveni yerle bir etmesinden; demokratik sistemi tıkayarak halkı acz içinde bırakmasından, siyasal düzeni sorun çözemez hale getirmesinden daha ala kaos ortamı yoktur.
Evet, asıl kaos budur... Asıl korkulması gereken de budur. Ve eğer böyle bir şey olursa bunun tek sorumlusu Anayasa Mahkemesi olacaktır.

http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/105822-kaos-ne-zaman-cikar-gulay-gokturk-makalesi.aspx
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini aşarak yasama organını işlevsiz hale getirmesini haklı çıkarmaya çabalayanların başvurduğu bir cinlik var.

Neymiş efendim ya Meclis bir gün şeriatı ilan ederse kim direnecekmiş... Soru o kadar mantık dışı ve yaşanan hayatın akışına aykırı ki cevap vermeye bile değmiyor. Bilakis soruyu tersinden çevirip sormak hakikati hale daha uygun. Korumakla mükellef bulunduğu metni böyle kolayca çiğneyen ve kendisinden hesap sorulamayan bir kurul pekala bir gün anayasayı tümden ilga edebilir. Fulya Kantarcıoğlu'nun Seyfi Oktay'la telefon konuşmasında itiraf ettiği gibi Anayasa'nın yetki vermediği yürürlüğü durdurma kararları alıyor. Açık emre rağmen iptal kararlarını gerekçesini yazmadan açıklıyor. Ve son örnekte beklendiği üzere anayasa değişikliği denetlemelerinde hülle yapılarak şekil adı altında esasa giriyor. Yine hiç tartışmaya mahal bırakılmayacak biçimde yazılan 'kanun koyucu gibi davranamaz' ilkesini çiğniyor.

Şeriat getirmek ifadesiyle hukuk sistemini kökünden değiştirmek anlatılmak isteniyor. Anayasa Mahkemesi, son yıllarda tam bunu yapıyor; kendi şeriatını dayatıyor. Kanun koyuculuğu da aşıp, anayasa yapıcılığa soyunuyor. Yazıp metni ortaya da koymuyorlar. Belirsiz ve yalnızca üyelerin kafasında duran bir anayasamız var. AYM'nin açık hukuk ihlallerine kim dur diyecek? Demokrasilerde çözümün adresi halk iradesidir. Temsilcileri eliyle veya doğrudan egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi son sözü söyler. Parlamento ceza kanununu değiştirdiğinde Yargıtay'ın direnme hakkı var mı? 'Hayır, ben idam cezası vermeye devam edeceğim' diyebiliyor mu? Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesini hiçe sayma cüretini nereden buluyor? Evet yasama faaliyetlerini denetleme yetkisi onlarda; ama demokrasilerde hiçbir yetki sınırsız değil. Hele hele kendi yetkisine sonsuzluğa doğru yelken açtırma salahiyeti kimsede bulunmuyor.

"AYM şeriatı ilan ederse kim direnecek?" sorusuna 'Meclis' diye cevap verenlerden biri Demokrat Yargı Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can. Aynı zamanda Yüksek Mahkeme'de raportör olan Can'ın mantığı doğru, delilleri yerinde. Ancak henüz tanımlı bir mekanizmaya sahip değiliz. "Mahkeme de Anayasa'da tanımlı olmayan yetkiyi kullanıyor, hatta açık metne ters kararlar veriyor" diyebiliriz. Ancak kapatma davası iki dudağı arasında duran Yargıtay Başsavcılığı ve referandum konusunda Anayasa'yı dikkate almayan Yüksek Seçim Kurulu'nun AYM ile top çevireceğini düşündüğümüzde çıkmaz sokağa girebiliriz. Böyle düşünülünce Mustafa Şentop hocanın teklifi daha makul. Anayasa Mahkemesi, devam eden halk oylaması sürecinde Meclis'in pakette değişiklik yapma yetkisi olduğunu kayıtlara geçirdi. Muhtemel bir iptal durumunda yapılacak en iyi şey 2007'deki karara da atıfla maddeleri yenileyip referanduma öyle gitmek.

Teknik tartışmalar içinde gözden kaçmaması gereken gelişmeler yaşanıyor. En önemlisi, AYM üyesi Fulya Kantarcıoğlu'nun eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la yaptığı görüşmeler. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na, Yargıtay'a ve birinci kademe mahkemelerine etki etmeye çalışmakla suçlanıyor, Oktay. En ağır ithamlardan biri AYM'deki iptal davasıyla ilgili görüşme. Fulya Hanım, olayı doğruladığına göre artık iddia değil, gerçek diyebiliriz. Fulya Hanım kendini, 'Mahkemenin işleyişiyle alakalı bilgi verdim.' diye savunuyor. Adalet bakanlığı yapmış bir hukukçunun işleyişi bilmediğine inanmak zor. Bilmediğini farz etsek bile öğrenmenin daha kolay ve sakıncasız yolları var. En azından Mahkeme'nin internet sitesinden ayrıntılı bilgilere kolayca ulaşılabilir. İstişare şekli ve muhteva, ihsas-ı reyle birlikte müdahaleye açık duruş intibaını net şekilde veriyor. Ergenekon'a mahkemenin gizli bilgilerini sızdırdığı mahkeme kararıyla tescillenen Osman Paksüt'ten sonra şimdi de bu diyalog. Sahi bunlara kim dur diyecek?

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=996723
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

[Yorum - Gökhan Bacık] Cumhurbaşkanı 104. maddeyi çalıştırmalı! 

367 kararını bir başlangıç merkezi kabul edersek Anayasa Mahkemesi, yakın zaman içinde adım adım kendisini mutlak, aldığı kararlar yanlış ve usule aykırı bile olsa sorgulanamaz bir konuma getirmiştir.

Aslında olup biteni daha basit ifade etmek yerinde olacaktır: Demokratikleşmeye, normalleşmeye direnen statüko, mahkeme üzerinden keyfi ve sınırsız yorum yoluyla savunma yapmaktadır. Mahkeme, "benim kararlarım ne olursa olsun herkesi bağlar" diyerek her türlü sonsuz ve sınırsız yorum ile siyasi kararlar almaktadır. Bir bakıma fiilen Anayasa Mahkemesi hiçbir yasal ve anayasal kuralı tanımaz halde kendisine namütenahi bir hareket ve yetki alanı yaratmıştır. Bu şu anlama geliyor: Mahkeme, artık istediği konuda istediği biçimde karar alır. Demokratik yollardan ümidini kesen sivil uzantılar ise Anayasa Mahkemesi'nin siyasal sistemin bütününün en üstünde bir yerde olduğunu iddia etmektedirler. Bu görüşe göre Anayasa Mahkemesi sistemin en üstünde her şeyi kontrol etmeye muktedir bir kurumdur.

Ancak iki temel soru ile Türkiye karşı karşıyadır: 1. Anayasa Mahkemesi, bütün sistemin üstünde midir? 2. Anayasa Mahkemesi anayasal düzene ve uyuma aykırı eylemde bulunursa ne yapılmalıdır?

İlk olarak hemen belirtmek gerekiyor ki Anayasa Mahkemesi, Türk idari ve siyasal sisteminin en üstünde bir yerde değildir. Anayasa, mahkemeye ancak yasamanın anayasaya uygunluk denetimini yapmasına izin verir. Dolayısıyla bazılarının iddia ettiği gibi Anayasa Mahkemesi, bütün düzenden, siyasal sistemden sorumlu değildir. Mahkeme ancak usulüne uygun olarak yasama faaliyetlerini usul ve içerik açısından denetler. Mahkemenin bütün sistemin işleyişine nazır bir yerde olduğunu iddia etmek mümkün değildir.

Peki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre bütün sistemin üstünde olan ve bütün 'devlet organlarının' işleyişini gözetmekle yükümlü kurum kimdir? TC Anayasası'nın 104. maddesi bu yetkiyi ve konumu açıkça cumhurbaşkanına vermiştir. İlgili madde, cumhurbaşkanına ithafen şöyle demektedir: 'Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.' Bu madde açıkça anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının uyumlu ve düzenli çalışmasını gözetmek yetkisini cumhurbaşkanına vermektedir. Yani Anayasa Mahkemesi de dahil bütün kurumların üstünde olarak onları uyum ve düzen açısından gözetebilecek kişi cumhurbaşkanıdır.

Asıl önemli olan Anayasa'nın 104. maddesi bize yukarıdaki ikinci soru hakkında da cevap vermektedir. Anayasa'nın bu maddesine göre cumhurbaşkanı 'devlet organlarının' anayasal düzen ve uyuma göre işlemesini gözetir. Devlet organları içinde Anayasa Mahkemesi de bulunmaktadır. Açık ifade edersek Anayasa Mahkemesi'nin anayasal düzen ve uyum içinde işlemesini gözetmek hakkına cumhurbaşkanı sahiptir. Burada üzerinde durulması gereken iki kavram 'düzen ve uyum' olmalıdır. 'Uyum' devlet organlarının birbirinin yetki alanına girmeden Anayasa'nın emrettiği biçimde iş görmesidir. Mesela Anayasa Mahkemesi kendini yasa koyucu yerine koyamaz. Yaparsa bu, anayasal uyumu ihlal anlamına gelir. 'Düzen' ise her bir devlet organının işleyişini Anayasa'nın belirttiği biçimde yapmasıdır. Mesela yine Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliklerinin içeriğine bakmaya kalkarsa Anayasa'nın belirttiği düzeni ihlal eder.

104. maddeden Anayasa Mahkemesi'ne yönelik pratik çıkacak sonuç şudur: Eğer Anayasa Mahkemesi, sıradan bir devlet organı olarak, eğer Anayasa'nın belirlediği düzen ve uyuma göre işlev görmese cumhurbaşkanına anayasal bir görev doğmaktadır. Sorunu daha açık ifade edelim: Eğer Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı faaliyette bulunursa, mesela yetkisi olmadığı halde anayasa değişikliğini içerik açısından bozarsa, cumhurbaşkanı 104. maddeden kaynaklanan yetki ile müdahil olmalıdır.

104. madde açıkça cumhurbaşkanına devlet organlarının anayasal düzen ve uyuma göre çalışıp çalışmadığını gözetme yetkisi vermiştir. Böyle bir gözetme yetkisini cumhurbaşkanına verip ona takdir yetkisi vermemiş olmak mantıksız olacağına göre cumhurbaşkanı re'sen devlet organlarının anayasal düzen ve uyuma göre çalışıp çalışmadığına karar verecektir. Zaten Türk Anayasası'na göre cumhurbaşkanı kanunda belirtilmeyen yetkileri re'sen kullanılır. Ayrıca yine Anayasa'ya göre cumhurbaşkanının re'sen kullandığı yetkiler yargısal yolla denetlenemez. Bir kimseye 'anayasa uygulamak, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek' yetkisini verip takdir yetkisi verilmediğini düşünmek hukuk mantığı açısından tutarlı bir yaklaşım değildir.

Anayasa'nın 7. maddesi 'Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez' demektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi, geçen süreç içinde adım adım bu yetkiye kendini ortak ilan etmiştir. Fiilen Anayasa Mahkemesi pek çok diğer maddenin yanında temel olarak Anayasa'nın 7. maddesini ihlal etmektedir. Bu süreç bütün Türk siyasal sistemi açısından bir tür kaosa yol açabilir. En kötüsü, bu süreç TBMM'nin yetkisiz ve işe yaramaz bir kuruma dönüşmesine meydan verebilir. Meclis'in yasama yetkisine mahkeme yoluyla ortak olmak bir tür 'sürekli darbe' durumu doğuracaktır. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, yerinde ve haklı olarak, bu sürecin muhtemel zararlarına işaret ederek Meclis'in direnme hakkından bir yöntem olarak bahsetmiştir. Ancak Meclis'in direnmesi fiilen salt AK Parti direnişi olarak yorumlanacaktır. Böyle bir direnişe MHP dahil başka bir partinin katılması mümkün görünmemektedir. Halbuki Anayasa bu konuda genel de olsa bir düzenleme öngörmektedir. Eğer Anayasa Mahkemesi yerleşik usul ve kanunları ihlal ederse görev cumhurbaşkanına düşmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 104. maddenin kendisine verdiği yetkiye dayanarak olası bir ihlal durumunda bunu en azından kamuoyuna ilan etmelidir! 104. maddeye dayanarak Cumhurbaşkanı, Anayasa'nın uygulanmasına sahip çıkmalıdır. Eğer Mahkeme, Anayasa'nın belirlediği düzen ve uyuma aykırı iş yaparsa bunu tespit etmelidir.

Gökhan Bacık - Zirve Üniversitesi
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=997234&title=yorum-gokhan-bacik-cumhurbaskani-104-maddeyi-calistirmali

kilimanjaro

Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu'nu hakkında verilen 'reddi hakim' dilekçesi işleme kondu.

Ergenekon kapsamında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la anayasa değişikliğinin iptali konusunu görüşen Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu hakkında, 'reddi hakim' talebinde bulunulmuştu.

Bem Bir Sen Genel Eğitim Sekreteri Recai Karslı, Mahkeme'ye bir dilekçe sunarak Kantarcıoğlu'nun TCK'nın 'görevi kötüye kullanma' suçunu işlediğini savunmuştu.

Tarafsızlığını yitirdiği ve ihsas-ı reyde bulunduğu gerekçesiyle de anayasa değişikliği iptal davasından çekilmesini istedi.

Anayasa Mahkemesi heyetinin dava görüşülmeden önce bir karar vermesi gerekiyor.

Mahkeme, ret talebinde bulunulan üye katılmaksızın taleple ilgili kesin kararını veriyor.

Öte yandan, Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Serdar Özgüldür ve Osman Paksüt hakkında 'görevi kötüye kullanma, suç işlemeye teşvik, suça iştirak, anayasal düzeni yıkma' iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=999086&title=kantarcioglunu-sikayet-dilekcesi-isleme-kondu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Seda Şimşek'in röportajı

Türkiye'de her gün yargı ile ilgili düzenlemeler tartışılıyor. Son zamanların en çok tartışılan konusu Türk yargısı. Anayasa değişiklikleri ile birlikte "yargısal gerilim" de ülkenin tansiyonunu yükseltiyor. Hemen herkes Anayasa Mahkemesinin vereceği kararı dört gözle bekliyor Yargı ile ilgili bir düzenleme yapılacağı zaman artık en önemli kriterlerden birisi de Avrupa Konseyinin Venedik Komisyonunun görüşleri ve ilkeleri oldu.

Venedik Komisyonu Genel Sekreteri, Alman Hukukçu Thomas Markert'le, parlamentoda kabul edilen ve şu anda Anayasa Mahkemesi'nin önünde olan anayasa değişikliği paketinde yer alan düzenlemeleri konuştuk. Markert'ın tarafsız bir hukukçu olarak yaptığı değerlendirmeler bir kez daha gösterdi ki, Türkiye'de yargı ile ilgili düzenlemeler hukuksal açıdan değil, salt ideolojik perspektiften değerlendiriliyor...

Venedik Komisyonu, Türkiye'de tartışılan Anayasa değişikliklerine nasıl bakıyor?

Türk Hükümeti, Venedik Komisyonu'na bu değişiklikler konusunda görüş bildirmesi için resmen başvuruda bulunmadı. Bu nedenle, detaylı olarak inceleme durumumuz söz konusu olmadı. Fakat, 2 hafta önce Adalet Bakanlığı yetkilileri Strasbourg'a gelerek paketi bize verdiler. Dolayısıyla değişiklikler hakkında, iyice bilgilendirilmiş olduk.

Pakete baktığımızda, Venedik Komisyonu'nun benzer konularda diğer ülkelerle almış olduğu pozisyonlara çok uygun olduğunu gördük. Genel olarak, Venedik Komisyonu'nun yapılmasını tavsiye edeceği konularla uyum içerisinde. Bazı detaylar konusunda farklılıklar olabilir, fakat paketin genel havası olumlu. Bizim açımızdan tek üzüntü duyduğumuz konu, siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili değişikliğin parlamento sürecinde paketten düşmüş olması.

HEP DEVREDE OLACAĞIZ

Adalet Bakanlığı yetkilileri ile ne görüştünüz?

Adalet Bakanlığı yetkilileri yapmış oldukları resmi ziyarette, detaylı bir şekilde paketi görüştük. Değişiklikler konusunda Venedik Komisyonu'ndan resmen bir görüş istenmesinin bu aşamada çok gecikmiş olacağı kanaatine vardık. Venedik Komisyonu, bu değişikliklerin uygulanması safhasında Türk yetkililerle beraber çalışacak.

Bu nasıl olacak?

Anayasa değişikliği geçtikten sonra, uyum açısından bir çok yasanın çıkması gerekecek. Bunlardan önemli olanları konusunda biz yardımcı olacağız. Bana göre, en zor olanı Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ve işleyişi ile ilgili çıkacak yasa. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının nasıl olacağını formüle etmek kolay olmayacak. Bir sürü yasa çıkması gerekecek paket çıktıktan sonra.

Uyum yasalarında devreye girecek misiniz?

Hayır, sadece önemli olanlar konusunda deneyimlerimizi paylaşacağız

Adalet Bakanlığı'nın yetkileri ile yaptığınız görüşmede ortaya nasıl bir yol haritası çıktı?

Türkiye'den gdmiş resmi bir talep yok, fakat yaz sonrasında beraber neler yapabiliriz diye istişarelerde bulunduk. Teklif edilecek yasalar konusunda görüşlerimizi kendilerine göndereceğiz.

YARGI VE PARTİZANLIK

Yasa tasarılarını size gönderip göniş mü soracaklar?

Taslak haline gelmeden bile müzakerelerde bulunmamız münkün.  Sıkıntılı konuları tespit edebiliriz

Türk yargısının ana sorunları size göre nelerdir?

Türkiye'deki yargı, maalesef evrensel olarak kabul edilen siyasal-laşmamış ve partizan hale gelmemiş bir yargı gönmtüsü vermiyor. Mahkemelerin siyasi gündemleri-niıv ideolojilerinin olduğu konusunda şüpheler var. Bundan dolayı halkın Türkiye'de yargıya güveni yok. Belki bu reform süreci güvenin sağlanmasına yardımcı olur.

EN ÖNEMLİSİ HSYK

HSYK'da öngörülen yeni yapılanmayı nasıl buluyorsunuz?

Bana göre yüksek yargıdaki en önemli değişiklik HSYK'nın yalnızca kıdemli yargıçları temsil etmekten uzak bir yapıda oluşturulması. Yeni değişikliklerle beraber HSYK tüm yargıyı temsil eder hale gelecek. Bütün yargıçların HSYK'da temsil edilecek olması son derece olumlu bir gelişme. Bu değişikliklerin pratikte nasıl olacağıyla ilgili detayları bilmiyoruz ama bunlar daha çok teknik konular.

HSYK kararlarına temyiz yolunun açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu son derece olumlu. HSYK'nın bazı kararlarının mahkemelerde temyiz edilmesi gereklidir. Bütün kârarlarm temyiz edilmesine gerek yok, ancak bir hâkimin görevden alınması veya disipline  sevkedilmesi mutkkâ mahkemeler tarafından denetime tâbi tutulmalı.

ŞİDDETİ DESTEKLEYEN PARTİNİN KAPATILMASI MEŞRUDUR

Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme paketten düştü.

Siyasi partilerin kapatılması son derece istisnai bir durum olmalı. Bazı durumlarda kapatılması izah edilebilir, özellikle terörle ilişkili olduğu durumlarda.Eğer bir parti şiddeti destekliyorsa, onun kapatılması meşru olabilir. Hukuki açıdan meşru olsa bile, siyasi açıdan bir partinin kapatılması doğru olmayabilir. Temel olarak Türkiye açısından bunun 2 yönü var. Siyasi partilerin kapatılmasınınesas anlamıyla izah edilebilir olması gerekiyor. İkincisi ise usul açısından. Tek bir kamu yetkilisinin bir siyasi partinin yasaklanmasını, kapatılmasını talep etmesi doğru değil. Siyaset kurumunun, örneğin parlamentonun bununla hemfikir olması gerekiyor.

BiR HAKiMiN ÖNYARGILIYMIŞ GÖRÜNTÜSÜ VARSA ÇEKiLMELi

Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu'nun Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay ile yaptığı konuşmaları değerlendiren Markert, AİHM'in bu konuda daha önce aldığı kararı hatırlattı...

Anayasa Mahkemesi üyesinin eski bir bakanla yaptığı görüşmede, görüşecekleri davaya ilişkin değerlendirmelerde bulunması ihsas-ı rey olmuyor mu? Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu bir karar var. Bir hakim önyargılı olmayabilir, fakat önyargılıymış gibi bir görüntüsü varsa dahi o davadan çekilmesi gerekir.

ASKERİ MAHKEMELERİN YETKİSİ SINIRLI OLMALI

Askerlerin, mesela darbe teşebbüsünde bulunanların sivil mahkemede yargılanmalarına ilişkin düzenleme de pakette yer alıyor.

Askeri mahkemelerin yetki sahası son derece sınırlı olmalı. Askeri mahkemeler, askeri personelin disiplin suçları gibi yalnızca askeri ilgilendiren konulara bakmalı. Genel suç özelliği gösteren davalara sivil mahkemeler bakmalı.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİ ZAMAN ALACAK

Kanunlar değişiyor, ama bunu uygulayacak olanlar hakimlerin, savcıların, yüksek yargı mensuplarının alışkanlıkları var. Sizce zihniyet değişimi nasıl gerçekleşebilir?

Zihniyetin değişmesi her zaman için zor olmuştur. Ancak, yeni insanların değişiklikleri desteklemesi ile zihniyet değişikliğinin oluşmaya başladığını görebiliriz. Benim düşünceme göre insanlar belli yaştan sonra değişmek istemiyorlar ve zihniyet değişiminin zaman alması da normal bir şey. Belki parlamento bu konuda süreci hızlandırabilir. Neticede parlamento yasa yapıcı ve yargıçlar da bu yasaların uygulayıcılarıdır. Ayrıca yeni nesil yargıçların adalet sisteminde sayısının artırılması lazım.

ESASTAN İNCELEME DURUMU YOK

Anayasa Mahkemesi'nin kendisi hakkında düzenleme getiren değişiklikleri incelerken tarafsız olması beklenebilir mi?

Mahkemenin anayasal değişiklikleri şekil bakımından inceleme hakkı var, bu yapılacak, mahkemenin bunu yapmaktan kaçınma lüksü yok. Ancak, bunu yaparken sadece usulde kalması gerekiyor.

İçerik açısından incelemeye alırsa, bu durum Venedik Komisyonu'nun görüşleri açısından nasıl değerlendirilir?

Mahkemenin esas bakımından incelemesini gerektirecek bir durum görmek mümkün değil. Anayasanın değişmez kabul edilen ilk 3 maddesi ile bu reformlar uyumlu. İlk 3 madde kuvvetler ayrılığı prensibi üzerinde duruyor. Kuvvetler ayrılığının değişik şekillerde uygulamalarını Avrupa'da görmek mümkün ve anayasanın bu maddelerini kullanarak "hiçbir şeyi değiştiremezsin" demek doğru değil.

Komisyon parlamentoyla yargı sistemi arasında nasıl bir denge öngörüyor? Yargı kendini yasamanın üstünde konumlandırabilir mi?

Yasamanın yeni yasalar kabul etmesi ve yargının da bunu yorumlaması gayet normal. Parlamentonun anayasa ve uluslararası yükümlülükler ile uyumlu olduğu müddetçe yasaları değiştirme hakkı var.

Türkiye'de maddelerin paket halinde referanduma gitmesinin Venedik Komisyonu görüşlerine aykırı olduğu tezi gündeme getirildi. Böyle bir aykırılık var mı?

Bana göre 26 maddelik değişikliği teker teker insanlara "evet" veya "hayır" demesi için teklif etmek doğru değil. Bunun ayrıca şöyle bir sıkıntısı da var: Birbiriyle bağlantılı olan maddeler konusunda seçmenlerin kafasını da karıştırabilir. Venedik Komisyonu açısından bu konuda 2 yaklaşım var. Birincisi bu değişikliklerin "kapsamlı bir değişiklik" olarak kabul edilerek paket halinde referanduma sunulması. Bir diğer yaklaşım ise birbiriyle ilgili maddelerin tek başlık halinde toplanarak referanduma götürülmesi.

İPTAL EDERSE ÜZÜNTÜ VERİCİ OLUR

Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısını düzenleyen maddelerin referanduma gidecek paketten çıkarılması yönünde karar verirse ne düşünürsünüz?

Son derece üzüntü verici bir durum olur, fakat mahkemenin kararına saygı duymak gerekiyor.

BİREYSEL BAŞVURU HAKKI DAVALARI AZALTACAK

Yargıtay'ın sürmekte olan davayla ilgili hakimler hakkında tazminat cezası vermesini nasıl görüyorsunuz?

Davanın detaylarını bilmeden tavır almak çok zor, fakat şu denebilir: Bu sık olmaması gereken bir durumdur.

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğer bu böyle olursa Strasbourg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den daha az dava gelecektir. Bu Türkiye'nin de lehine bir durum olur. Davaların Türk mahkemelerinde çözümlenmesi daha önemli. Ancak, bunun uygulaması kolay olmayacak, çünkü Anayasa Mahkemesi'nin yükünü artıracak.

Benzer durumları diğer ülkelerde de gördük, örneğin Almanya'da Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru tanınması ertesinde bazı değişikliklere gitmek zorunda kaldı. Hangi hakların bireysel başvuru kapsamında olacağı konusu da sıkıntı yaratabilir. Çünkü, Türk anayasasındaki hakların tanımlamasıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki hakların tanımları farklı.

Anayasa Mahkemesi'ne Meclis'in üye seçmesi mahkemeyi siyasalaştırır mı?

Birçok Avrupa ülkesinde Anayasa Mahkemesi'ne üye seçilmesinde en büyük rol parlamentolara verilmiştir. Önemli olan parlamentodaki seçim usulünde yalnızca çoğunluğu elinde bulunduran partinin yargıçları seçmemesi, bütün partilerin dahil olabileceği bir mekanizma içinde gerçekleştirilmesidir. Türkiye'de yargıçların atanmasında cumhurbaşkanı parlamentodan daha güçlü yetkiye sahip.

http://bugun.com.tr/haber-detay/107404-anayasa-paketi-venedik-le-uyumlu-haberi.aspx
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

Anayasa değişikliğinin iptali istemine ilişkin raportörün raporu mahkeme üyelerine dağıtıldı.

Raportörün raporu Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtıldı. Raportör iptal isteminin reddi yönünde görüş bildirdi.

"PAKET KANUNLAŞMADI, BAŞVURU REDDEDİLSİN"

Anayasa değişikliğinin iptali için açılan davada raportör raporunu tamamladı. Rapor üyelere dağıtıldı. Anayasa Mahkemesi raportörü paketle ilgili iptal davasının reddedilmesini istedi.

Anayasa Mahkemesi'nin anayasa paketi ile ilgili kritik kararı bu hafta vermesi beklenirken, Anayasa Mahkemesi raportörü değişikliğin iptal istemine ilişkin raporu mahkeme üyelerine sundu. Raportörün, değişiklik teklifi yasalaşmadığı için iptal talebinin reddini istediği öğrenildi. Anayasa Mahkemesi raportörü: Yasalaşma süreci tamamlanmadan dava açılmaz.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1002922&title=raportorun-raporu-uyelere-dagitildi


Avukat

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, anayasa değişikliği paketinin bazı maddelerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada verilen kararı saat 20.20'de düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Anayasa Mahkemesi, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna ilişkin iptal davasında, Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili bazı maddelerin kısmen iptaline karar verdi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Değişikliği Paketi'nin iptali ve yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin davayla ilgili Yüce Mahkeme'nin aldığı kararı, düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı ve soruları yanıtladı.

Kılıç, Anayasa'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki Kanun'un iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi 111 milletvekilinin yaptığı başvurunun, bugün Anayasa Mahkemesi tarafından saat 09.30'da başladığı görüşme ve müzakerelerin 9,5 saatlik bir maratondan sonra karara bağladıklarını bildirdi.Kılıç, alınan kararlarla ilgili şu açıklamayı yaptı:

''Başvuran davacıların, bu Anayasa paketinin tamamının şekil yönünden iptali konusundaki iddialarının tamamı reddedilmiştir.

Ancak, Anayasa paketinin, anayasamızın 4. maddesinde ön görülen teklif edilemezlik yasağı kapsamında olduğu iddia edilen 8., 14., 16., 19., 22., 26. maddelerinin incelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiş ve yapılan denetim sonunda kanunun 16. maddesiyle Anayasa Mahkemesi'nin yapısına ilişkin Anayasa'nın 146. Maddesinde yapılan değişikliğin 4. fıkrasında Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay, Yükseköğretim Kurulu ve Baro Başkanlarının Anayasa Mahkemesi'ni gönderecekleri üyeler için yapacakları seçimlerde, her üyenin bu seçimlerde kullanacağı oyda, her üyenin ancak bir aday için oy kullanabileceğine ilişkin, tırnak içinde ifade ediyorum burayı, her üyenin yani fıkrada iptal edilen bölümü söylüyorum; 'Her üyenin ancak bir aday için oy kullanabileceğine ilişkin' bu ibare iptal edildi.

Yine kanunun 22. maddesi ile Anayasa'nın 159. maddesine yapılan düzenlemenin 3. fıkrasında yer alan 'Sayın Cumhurbaşkanı'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na atayacağı üyelerin iktisat ve siyasal bilim dallarıyla, üst kademe yöneticilerinden olacağına ilişkin ibare, yine bu 3. fıkradaki yine tırnak içinde söylüyorum; 'iktisat ve siyasal bilim dallarıyla', yine tırnak içinde, 'üst kademe yöneticileri' bu ibareler iptal edilmiştir. Yani geriye kalan hukuk dallarındaki öğretim üyeleri ile avukatlar arasında seçim mümkün halde devam edecektir.

Yine ayrıca Danıştay, Yargıtay, Adalet Akademisi ile adli ve idari yargı hakim ve savcılarının hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na üye seçiminde ancak bir aday için oy kullanabileceklerine ilişkin ibare de iptal edilmiştir.   Ve bu ibarelerin, yine tırnak içinde ifade ettiğim, 'ancak bir aday için oy kullanabileceklerine ilişkin' ibarelerin bu esas maddelerin dışında, geçici maddelerde de yansımaları var. oralarda da geçici maddelerde bu ibareler yer alıyordu. O maddeler içinden de , geçici maddeler içinde de bu ibareler çekilip alınmıştır, iptal edilmiştir.

Yürürlüğün durdurulmasına ilişkin istem oy birliğiyle reddedilmiştir. Kurulumuzun aldığı sonuçlar bunlardır: bu sonuçların ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.''

Yine kanunun 22. maddesi ile Anayasa'nın 159. maddesine yapılan düzenlemenin 3. fıkrasında yer alan 'Sayın Cumhurbaşkanı'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na atayacağı üyelerin iktisat ve siyasal bilim dallarıyla, üst kademe yöneticilerinden olacağına ilişkin ibare, yine bu 3. fıkradaki yine tırnak içinde söylüyorum; 'iktisat ve siyasal bilim dallarıyla', yine tırnak içinde, 'üst kademe yöneticileri' bu ibareler iptal edilmiştir. Yani geriye kalan hukuk dallarındaki öğretim üyeleri ile avukatlar arasında seçim mümkün halde devam edecektir.

Yine ayrıca Danıştay, Yargıtay, Adalet Akademisi ile adli ve idari yargı hakim ve savcılarının hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na üye seçiminde ancak bir aday için oy kullanabileceklerine ilişkin ibare de iptal edilmiştir.   Ve bu ibarelerin, yine tırnak içinde ifade ettiğim, 'ancak bir aday için oy kullanabileceklerine ilişkin' ibarelerin bu esas maddelerin dışında, geçici maddelerde de yansımaları var. oralarda da geçici maddelerde bu ibareler yer alıyordu. O maddeler içinden de , geçici maddeler içinde de bu ibareler çekilip alınmıştır, iptal edilmiştir.

Yürürlüğün durdurulmasına ilişkin istem oy birliğiyle reddedilmiştir. Kurulumuzun aldığı sonuçlar bunlardır: bu sonuçların ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.''

http://www.haber7.com/haber/20100707/Hasim-Kilic-AYM-kararini-acikladi-IZLE.php

ADALET BAKANI: ANAYASA MAHKEMESİ, ESASA GİREREK YANLIŞ YAPMIŞTIR

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Anayasa Mahkemesininin kararına ilişkin, ''Anayasa Mahkemesi işin esasına girmek suretiyle bir yanlış yapmıştır'' dedi.

AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ KILIÇ: ANAYASA MAHKEMESİ TBMM'NİN ANAYASA YAPMA YETKİSİNE AÇIK MÜDAHALEDE BULUNMUŞTUR

AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Anayasa Mahkemesinin, Anayasa değişikliğiyle ilgili kararına ilişkin, ''Mahkemenin başvuruyu kabulü ve esasa ilişkin inceleme yapmasını Anayasa'nın, Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümleri bakımından aykırılık olarak görüyorum'' dedi.

Kılıç, TBMM'de, Anayasa Mahkemesinin kararını gazetecilere değerlendirdi.

Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun, Anayasa'nın bilinen hükümlerine aykırı olduğunu ve bu paketi referandum öncesinde denetleyemeyeceğini söylediklerini ifade eden Kılıç, şöyle konuştu:

''Buna rağmen Anayasa Mahkemesi bu paketi değerlendirmeye aldı. Denetimini şekille tutmadı, esasına girdi. Oysa Anayasamızda, Anayasa Mahkemesinin TBMM'de yapılan Anayasa değişiklikleri üzerinde sadece şekil denetimi yapabileceği hükmü var. Buna rağmen yüksek mahkeme şekil denetimi hükmünü aşıp esasa girerek paketi değerlendirmiştir.

Ortada, milletin oyuna sunularak kabul edilmiş bir Anayasa değişikliği yoktur. Dolayısıyla bu Anayasa değişikliği ile alakalı başvuru, başvurunun kabulü Anayasa'ya aykırıdır. Şekil denetiminin ötesine geçilmek suretiyle esasa ilişkin değerlendirme yapılmış olması Anayasa'ya aykırıdır.''

-''ANAYASA YAPMA YETKİSİNE AÇIK BİR MÜDAHALE''-

Suat Kılıç, Yüksek Mahkemenin, bu kararla ''TBMM'nin millet adına Anayasa yapma yetkisine açık bir müdahalede bulunduğu'' görüşünü savunarak, şunları söyledi:

''Oysa Anayasa yapma yetkisi ya asli kurucu iktidar sıfatıyla Türk milletine aittir ya da millet adına bu yetkiyi, tali kurucu iktidar sıfatıyla TBMM Genel Kurulu kullanır. Verilmiş olan kararın, her yönüyle Türk demokrasisine hayırlı olmasını dilemekle birlikte, mahkemenin başvuruyu kabulü ve esasa ilişkin inceleme yapmasını Anayasa'nın, Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümleri bakımından aykırılık olarak görüyorum.''

''Referandum süreci zarar görür mü?'' sorusuna Kılıç, ''Bundan sonrası YSK'nın kararına bağlı olur'' yanıtını verdi.

AK Parti Grup Başkanvekili Kılıç, iptal edilen hükümlerden dolayı bir boşluk olup olmayacağının sorulması üzerine, ''Metin elimizde yok. O nedenle yaptıkları düzenlemenin neyi ne kadar etkilediği konusunda bilgi sahibi değiliz'' dedi.

Kılıç, başka bir soru üzerine, erken seçimin kesinlikle sözkonusu olmadığını söyledi. Suat Kılıç, ''Türkiye havadan nem kapan bir ülke değil artık. Seçimler, 2011 yılının temmuz ayında yapılacak, biz bunu açıkladık. Anayasa Mahkemesinin bu kararı, siyasal iktidarın seçim tarihine bakışını hiçbir şekilde etkilemeyecektir'' diye konuştu.

ERDOĞAN KARARI BAŞBAKANLIK'TA İZLEDİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliği paketine ilişkin kararını Başbakanlık Yeni Bina'daki makam odasında takip etti.

Kararın açıklanmasının ardından önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Başbakanlıktan ayrıldı. Ardından Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile birlikte Başbakanlık binasından ayrıldı.

CHP'Lİ ÖZYÜREK: BİZİ TATMİN EDEN BİR KARAR DEĞİL

CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliği paketine ilişkin kararının CHP'yi tatmin eden bir açıklama olmadığını söyledi.

Özyürek ANKA'ya yaptığı açıklamada, "Bizi tatmin eden bir karar değil. Çünkü biz özellikle HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ile ilgili düzenlemelerin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu iddiasındaydık. Ama bazı üyelerin seçimi ile ilgili teknik bir düzenleme yapmışlar. Bu tabi yeterli değil. Karar çıkınca neyi amaçlıyor onu tam görmek lazım" dedi.

Tırnak içindeki bazı ifadelerin değiştirilmesi nedeniyle bu "iki madde referanduma gidecek mi gitmeyecek mi" konusunda bir belirsizliğin olduğunu söyleyen Özyürek, "Bu konuda bir belirsizlik var. Eğer bu iki madde referanduma gitmeyecekse, ayrıca referandum konusu olacaksa o takdirde işin özü halledilmiş olur. Ama sadece o küçük düzeltmelerle referanduma giderse CHP'nin iddiaları dikkate alınmamış ve o nedenle de referandumda 'hayır' çıkması için bütün gücümüzle çalışırız" diye konuştu.

YARSAV BAŞKANI TARHAN: KARAR BEKLENTİMİZİ KARŞILAMADI

YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa Değişikliği Paketi'nin iptali ve yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin davada verdiği kararın beklentilerini karşılamadığını ifade etti. Tarhan, "Henüz süreç devam ediyor. Daha önümüzde referandum süreci var. YARSAV olarak bizim mücadelemiz sürecek" dedi.

AK PARTİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÇELİK: -''ANAYASA MAHKEMESİ, TÜRKİYE'DE İKİNCİ KEZ MAALESEF YETKİSİNİ AŞMIŞTIR. ANAYASA VE YASALARDAN ALMADIĞI BİR YETKİ KULLANMIŞTIR''

Çelik, AA muhabirinin Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliğine ilişkin aldığı kararı değerlendirdi.

AK Parti'li Çelik, şöyle konuştu:

''Anayasa Mahkemesi, Türkiye'de ikinci kez maalesef yetkisini aşmıştır. Anayasa ve yasalardan almadığı bir yetki kullanmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin işleyişi ile bağlı bulunduğu usul ve esaslar çok açıkça düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerinde sadece şekil denetimi yapar. Fakat, tıpkı Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliklerde olduğu gibi maalesef Anayasa Mahkemesi işin muhtevasına girmiştir. Ve tıpkı kanunlarda yaptığı gibi fikirler bazında değişiklikler yapmıştır. Bu, bizatihi Anayasa'ya aykırı bir durumdur. Burada Anayasa Mahkemesi tarafından bir yetki gasbı yapılmıştır. TBMM'nin, millet iradesinin bir manada gasbıdır bu. Yetki aşımıdır, yetkisi olmayan bir konuda karar vermektir.

Kesinlikle bu kabul edilebilir bir şey değil ve bu bir yol haline getirilmiştir. Artık, bundan sonra eğer bu sürdürülecekse, Anayasa Mahkemesi'nin izni olmadan TBMM'de diyelim ki, 110 milletvekilini çıkarın, 440 milletvekili ile bir Anayasa değişikliği yapsak, 110 milletvekili Anayasa Mahkemesi'ne gittiği zaman, Anayasa Mahkemesi bugün yaptığı gibi keyfi bir tasarrufta bulunabilecektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey söz konusu değildir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerinde sadece şekil denetimi yapar. Bu kararıyla Anayasa'dan almadığı yetki, Anayasa Mahkemesi tarafından kullanılmıştır ve bunu da olumlu karşılamak, 'iyi olmuştur' demek mümkün değildir.''

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1003569&title=anayasa-mahkemesinden-referanduma-vize&haberSayfa=0

kilimanjaro

Ekranları şimdi bir sürü "anayasa hukukçusu" kaplayacak, her kafadan bir ses çıkacak, kimse denilenleri anlamayacak, müşteriden bir sürü "zır cahil soru" gelecek...

Olup bitenlerin özeti şudur:

Anayasa Mahkemesi şekilden girip esastan çıkmıştır.

Yani, CHP'nin başvurusu üzerine, "Şu işin şekline bir bakayım" diyerek, referanduma sunulan anayasa değişikliği paketini incelemeye almış, ama her zaman olduğu gibi dayanamamış, esasa girmiştir... "Esas denetimi" yaparak kendisine güvenenleri mahcup etmemiştir.

Yani suç işlemiştir...

Çünkü "kimse, kaynağını yasalardan ve anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz..."

Anayasa Mahkemesi bunu yapmıştır.

Parlamentonun görev alanına girerek, ağır bir "anayasa ihlali"nde bulunmuştur.

Daha da kötüsü, yasama yetkisini uhdesine almıştır.

Kendisini "kurucu irade" yerine koymuştur.

Bundan sonra yapılacak anayasa değişikliklerinin önünün tıkamıştır.

Kuvvet erkleri arasındaki "dengeyi" (eşitliği) bozmuştur.

Kendisini hiyerarşide en tepeye yerleştirmiştir.

Parlamentonun ("tali kurucu"nun) mutlak çoğunluğu sağlasa bile, anayasa yapma hakkını ortadan kaldırmıştır.

Kendi hukuk dışı kararlarını içtihatlaştırmış, "Bu ülke benden sorulur. Anayasayı da ben yaparım, hukuku da ben tayin ederim, dağılın bakalım ufak ufak" demeye getirmiştir...

İşin daha da özeti şu:

Anayasa Mahkemesi'nin "esas denetimi" yapıp yapmayacağı hep tartışma konusu olmuştur... 61 Anayasası'nın verdiği yetkiyi yanlış yorumlayan (daha doğrusu "kötüye kullanan") dönemim anayasa yargısı organı, neredeyse 70'li yılların sonuna kadar, anayasa değişikliklerini "esas denetimine" tabi tutuyordu ve açıkçası can sıkıyordu.

Bunun adaletsizliğini fark eden cunta anayasacıları, 82'de yaptıkları anayasada, konuyla ilgili hükmü sarih hale getirdiler.

Dediler ki, "Anayasa Mahkemesi, hangi şeraitte olursa olsun, esasa giremez, giremeyecek, girmemelidir. Ahan da size 148. madde..."

Danışma Meclisi üyesi Kamer Genç kıvrandı, "Peki, değiştirilemez maddelerin başına bir şey gelirse ne olacak? Anayasa Mahkemesi esasa giremeyecek mi?"

Cunta anayasacıları dediler ki, "Değiştirilemez maddelerin bekçisi Anayasa Mahkemesi değildir. Millettir... Kimse korkmasın, o maddelerin başına bir şey gelmez."

Konu kapandı.

Şimdi Anayasa Mahkemesi, cuntacıların bile kullandırmadığı bir yetkiyi kullanıyor ve esasa girmek suretiyle, hem kuvvetler ayrılığı ilkesini çiğniyor, hem parlamentonun iradesini yok sayıyor, hem de "egemenliği kullanım hakkını" tekeline alarak "anayasa suçu" işliyor.

Çıkan karar CHP'lilerin bir bölümünü üzmüş...

Bir bölümünü de sevindirmiş...

Aynı şekilde, hükümet canibinden de üzülenler ve sevinenler var.

Bazıları, "paketin bu haliyle referandumdan geçmesinin bile büyük bir devrim olacağını" söylüyor... Bazıları "kadük hale gelmiş anayasa değişikliğinden bir şey çıkmayacağını" öne sürüyor...

Fark etmez.

Öyle de olsa, böyle de olsa, Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır.

Suç işlemiştir...

Bugüne kadar verdiği kararlarla meşruiyetini "tartışmalı" hale getiren yüce mahkeme, son iptal kararıyla kendi ayağına sıkmış, var olan meşruiyetini de büyük ölçüde yitirmiştir...

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/ahmet-kekec/anayasa-mahkemesi-kendi-ayagina-sikti-276185.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

     7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un, 8., 14., 16., 19., 22., 25. ve 26. maddelerinin Anayasa'nın 4. maddesi kapsamında öngörülen teklif yasağı kapsamında incelenmesinin Anayasa Mahkemesi'nin yetkisinde olup olmadığı bir önsorun olarak görülmüş ve yapılan değerlendirmeler sonucunda, Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Engin YILDIRIM ile Nuri NECİPOĞLU'nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞU ile bu konunun incelenmesinin Anayasa Mahkemesi'nin yetkisinde olduğuna karar verilmiştir.

     7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2010/49 E. sayılı dosyasından yapılan değerlendirmeler neticesinde;

A- Anayasa teklifi olarak veriliş biçimi ile  Anayasa Komisyonu'ndaki görüşme şekline ilişkin iptal isteminin, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

B- Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulüne ilişkin oylamalarda gizliliğin ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden, Anayasa'ya aykırılık bulunmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

C- İvedilikle görüşülmeme koşuluna uyulmadığı iddiası yönünden Anayasa'ya aykırılık bulunmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mehmet ERTEN ile Şevket APALAK'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

D- Amacı bakımından Anayasa'ya aykırılık iddialarının incelenmesi isteminin Anayasa Mahkemesi'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

E- 8. maddesiyle, 7.11.1982 günlü, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74. maddesinin; değiştirilen kenar başlığında ve eklenen üçüncü fıkrasındaki "... ve kamu denetçisine başvurma ..." ibareleri ile dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

F-  14. maddesiyle değiştirilen, Anayasa'nın 144. maddesinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

G- 16. maddesiyle değiştirilen, Anayasa'nın 146. maddesinin;

1- Birinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- İkinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

3- Üçüncü fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

4- Dördüncü fıkrasının;

a- Birinci tümcesinde yer alan "... bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; ..."  ibaresinin,

b- İkinci tümcesinde yer alan "... de her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve ..." ibaresinin,

Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

c- Kalan bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

H-  19. maddesiyle değiştirilen, Anayasa'nın 149. maddesinin, birinci fıkrasının "Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır." biçimindeki dördüncü tümcesi ile üçüncü fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

I-  22. maddesiyle değiştirilen, Anayasa'nın 159. maddesinin;

1- İkinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- Üçüncü fıkrasının;

a- Üçüncü tümcesinde yer alan "...iktisat ve siyasal bilimler ..."  ve             "... üst kademe yöneticileri ..." ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

b- Kalan bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

3- Dördüncü fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

4- Beşinci fıkrasının;

a- Birinci tümcesinde yer alan " ... ancak bir aday için ..." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

b-  Birinci tümcesinin kalan bölümü ile ikinci tümcesinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

5- Altıncı fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

6- Yedinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

7-  Sekizinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

8-Dokuzuncu fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

9-  Onuncu fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

10- Onbirinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

11- Onikinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

12-  Onüçüncü fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

İ- 25. maddesiyle Anayasa'ya eklenen Geçici Madde 18'in;

1- Birinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- İkinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

3- Üçüncü fıkrasının,

a- (a) ve (b) bentlerinin,

aa- Birinci, ikinci ve üçüncü tümcelerinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

bb-Son tümcelerinde bulunan "... ancak bir aday için..." ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

cc- Son tümcelerinin kalan bölümlerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

b- (c) bendinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

c- (ç) bendinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

4- Dördüncü fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

5- Beşinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz  PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

J-  25. maddesiyle Anayasa'ya eklenen Geçici Madde 19'un;

1- Birinci fıkrasının,

a- (a) bendinin,

aa- Birinci tümcesinde yer alan "... iktisat ve siyasal bilimler..." ve "... üst kademe yöneticileri..." ibareleri ile ikinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

bb-  Birinci tümcesinin kalan bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

                               b- (b), (c) ve (ç) bentlerinin,

aa- İlk dört tümcelerinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

bb- Son tümcelerinde yer alan "... sadece bir aday için..." ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

cc- Son tümcelerinin kalan bölümlerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,  Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

c- (d) bendinin,

aa- " Bu seçimlerde her seçmen sadece bir aday için oy kullanabilir." biçimindeki onbirinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

bb- Kalan bölümlerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

d- (e) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- İkinci, üçüncü, dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (b), (c), (ç) bentleri ve yedinci, sekizinci fıkralarının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

K- 26. maddesinde yer alan "... ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle..." ibaresinin Anayasa'ya aykırılık savlarının incelenmesi isteminin Anayasa Mahkemesi'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile Şevket APALAK'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

- Yürürlüklerinin durdurulması isteminin REDDİNE.

KARAR VERİLMİŞTİR.07.07.2010
http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=gundem&id=304

kilimanjaro

İşçi Partisi'ni itirazını değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu, 12 Eylül 2010 olarak belirlenen referandum tarihinde bir değişiklik olmadığını bildirdi. YSK'nın kararı Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayınlandı.

Söz konusu kararda, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 5982 sayılı Kanunun, Anayasa Mahkemesi;nin 07.07.2010 gün ve 49-87 sayılı kısmi iptal kararı sonrasındaki haliyle halkoyuna sunulmasına ve takvimi yürütülmekte olan halkoylamasının ertelenmesini gerektirir bir neden bulunmadığına ve halkoylaması işlemlerinin Yüksek Seçim Kurulu;nun 25/05/2010 gün ve 340 sayılı kararında saptandığı şekilde yürütülmesine'' karar verildiği belirtildi.

İşçi Partisi 12 Eylüldeki referandumun ertelenmesi için geçen hafta YSK'ya başvuruda bulunmuştu.

Yüksek Seçim Kurulu, anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'nin ''kısmi iptal kararı sonrasındaki haliyle'' halkoyuna sunulmasına ve takvimi yürütülmekte olan halk oylamasının ertelenmesini gerektirir bir neden bulunmadığına oy birliği ile karar verdi.

YSK, İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey, Av. Dr. Ali Türkmen ve M. Cenap Terzioğlu tarafından ayrı ayrı gönderilen dilekçelerin bugün incelendiği bildirdi.

Söz konusu dilekçelerde, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce kısmen iptal edilmesi nedeniyle, gerekçeli kararın açıklanmasından sonra Anayasa Değişikliği paketindeki kısmi iptale konu maddelerin referandum paketinden çıkarılması gerekip gerekmediği ve halk oylamasına sunulacak olan Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen şekliyle mi yoksa Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına uygun metnin mi halk oylamasına sunulacağının sorulduğu, aynı zamanda da 120 günlük sürenin Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gerekçeleri ve muhalefet şerhleriyle birlikte yazılması ve Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra başlaması gerektiği yönündeki itirazların yer aldığı belirtildi.

''Halk oylamasının başlangıç tarihinin saptanmasında, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun Resmi Gazetede yayım tarihinin esas alınması gerekmektedir'' denilen karar metninde ayrıca, 120 günlük sürenin sadece halkın bilgilendirilmesine yönelik olmayıp, seçimin sağlıklı biçimde ve düzen içerisinde yürütülmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve hazırlık çalışmalarının seçimin yürütülmesinden sorumlu kurumlarca yapılabilmesi için gereken süreleri kapsadığına işaret edildi.

YSK kararında, Cumhurbaşkanı'nca halkoyuna sunulan, 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un 26'ıncı maddesinde; bu Kanunun halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanacağı hükmüne yer verildiği ve anılan maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu savıyla yapılan iptal başvurusunun Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildiği göz önünde bulundurulduğunda, metnin tümünün birlikte oylanması gerektiği bildirildi.

Ayrıca kararda, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 5982 sayılı Kanun'un halk oylamasında maddeler yönünden ayrı bir oylama şeklinin öngörülmeyip tümüyle halkoyuna sunulacak olması, ayrıca seçmenlerin 07.07.2010 tarihinden itibaren Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından bilgi sahibi olmaları karşısında, halk oylamasının 5982 sayılı Kanun'un Anayasa Mahkemesi'nin kısmı iptal kararına konu 16, 22, 25 ve Geçici 18 ile 19'uncu maddeleri dışarıda bırakılarak diğer maddeleri yönünden yapılmasına yasal olanak bulunmadığı gibi daha önce ilan edilen takvimi işlemekte bulunan halk oylaması sürecinin ertelenerek, yeniden bir halk oylaması takvimi belirlenmesine de gerek görülmemiştir'' görüşüne yer verildi.

Kararın sonuç bölümünde, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 5982 sayılı Kanunun, Anayasa Mahkemesi;nin 07.07.2010 gün ve 49-87 sayılı kısmi iptal kararı sonrasındaki haliyle halkoyuna sunulmasına, takvimi yürütülmekte olan halk oylamasının ertelenmesini gerektirir bir neden bulunmadığına ve halk oylaması işlemlerinin Yüksek Seçim Kurulu'nun 25.05.2010 gün ve 340 sayılı kararında saptandığı şekilde yürütülmesine'' oy birliği ile karar verildiği bildirildi.

İşçi Partisi, halk oylamasının Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı yayınlandıktan 120 gün sonra yapılması gerektiği iddiasıyla YSK'ya itirazda bulunmuştu.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100802/YSK-referandumda-son-noktayi-koydu.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

Üzerinden yarım asır geçmesine rağmen Türkiye hâlâ 27 Mayıs 1960 darbesinin acısını yaşıyor. Dönemin başbakanı Adnan Menderes'i idam sehpasına götüren cuntacıların rayından çıkardığı sistem, bir daha yerine oturmadı.

Daha sonraki modern, postmodern bütün darbeler 27 Mayıs'ın ürünüydü. Bu sebeple, Adnan Menderes'in hayatta kalan tek oğlu Aydın Menderes, 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunu da açan anayasa referandumunu sabırsızlıkla bekliyor. "Her 'evet' oyu, merhum Adnan Menderes'in ruhuna okunmuş bir Fatiha yerini tutacaktır." diyen Aydın Menderes'e göre reform paketi halkın onayından geçerse 50 yıldır Türkiye'nin içine sokulduğu kaos ve terör ortamı sona erecek, vesayet rejimi ortadan kalkacak ve millî irade yeniden egemen olacak.

27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda 14 yaşında olan Aydın Menderes, 12 Eylül referandumuyla ilgili Zaman'a değerlendirmelerde bulundu. Oğul Menderes, bugünkü birçok sorunun altında yatan ana sebebi 'vesayet rejimi' olarak görüyor. Bunun başlangıç adresini de 27 Mayıs darbesi olarak gösteriyor. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin Cumhuriyet'in üç kurucu öğesinden birisi olduğunun altını çizerken şu tespitleri yapıyor: "27 Mayıs'tan sonra ise Türkiye'de bir vesayet rejimi kurulmuştur. 'Yeter! Söz milletindir' tanımı geçerliliğini yitirmiştir. Milli irade ortadan kaldırılmıştır. Şimdi 'evet' olarak verilecek bütün oylar 27 Mayıs'ın kurduğu vesayet rejimini ortadan kaldıracaktır."

Aydın Menderes, sandıklardan 'evet' oyunun fazla çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' kampanyası yürüten parti yöneticilerine ise, "Milletimizin önüne demokrasi ve hukuk devleti için gelmiş bulunan büyük bir fırsatın kaçırılması için uğraş vermektesiniz. Bu, size yakışmıyor." diye sesleniyor. "Partilere bir ders vermek istiyorsanız sık sık yapılan seçimlerle sürekli sandık önünüze gelir." diyen Menderes, "Ama partileri değil, milletin bizatihi kendisini ilgilendiren böyle bir anayasa değişikliği fırsatı 50 yıl sonra geldi; bu fırsat kaçarsa bir daha ne zaman gelecek bilinmez." uyarısında bulunuyor.

DP DİYE BİR PARTİ KALMADI

Aydın Menderes, 'hayır' kampanyası yürüten Demokrat Parti (DP) ile ilgili de çarpıcı tespitlerde bulundu. "Demokrat Parti diye bir parti artık yoktur. Çoban Sülü, sürüsünü dağıtmıştır. Sözlerini dinleyecek kimse kalmamıştır." diyen Menderes, günümüzde DP'nin Sabih Kanadoğlu'nun ve Tansel Çölaşan'ın sözcülüğünü yaptığını belirtiyor.

Anayasa değişikliğinin, 1970 öncesinden başlayarak bugüne kadar devam eden terör olaylarıyla ilgisi üzerinde de duran Aydın Menderes'in yorumu dikkat çekici: "1961'deki anayasayla kurulan yüksek yargı ve askerden oluşan oligarşik yapı, Türkiye'ye vesayet rejimini getirdi. Bu tarihten itibaren işbaşına gelen hükümetler bugünkü AK Parti hariç, güvenlik kuvvetlerine ve istihbarat örgütlerine hiç dokunamadılar. Böylece terörü önlemekten sorumlu olan iktidarlar, bunu yerine getirmekle mükellef organları bir türü denetim altına alamadı. Eğer bu anayasa değişikliği kabul edilmez ve bunun sonucunda yeni bir anayasa yapılmazsa bu yapı sürer. Davul seçilenlerin boynunda, tokmak başkalarının elinde olmaya devam eder."

ERDAL ŞEN
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1017914&title=aydin-menderes-referandumda-her-evet-oyu-babamin-ruhuna-bir-fatihadir

kilimanjaro

Yargıçlar ve Savcılar Derneği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan, Anayasa değişikliği paketinin tuzaklarla dolu olduğunu savunarak, halkın dikkatini buna çekmeye çalıştıklarını söyledi.

Tarhan, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kemer Şubesince düzenlenen ''12 Eylül Anayasası ve Kuşatılmış Hukuk'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin rutin dışı bir hukuksuzluğa alıştırılmaya, hukukun kendi hukukunu egemen kılmaya çalışanlarla kuşatılmaya çalışıldığını savundu.

Aldıkları kararların siyasal iktidarın önünde bir engel olarak gösterildiğini, yargının sürekli temel yasalarda yapılan değişikliklerle işlevsiz bırakıldığını ileri süren Tarhan, yargının gücünün kırılmaya çalışıldığını iddia etti.

Tarhan, Anayasa değişikliği paketinin tuzaklarla dolu olduğunu savunarak, Türk halkının dikkatini buna çekmeye çalıştıklarını kaydetti.

Yapılmak istenenin Cumhuriyet ile hesaplaşmak olduğunu öne süren Tarhan, ''Engel olan herkes ve her şey yok edilmeliydi. Bir daha kapatma davasıyla karşılaşılmamalıydı. Karşılaşılırsa da bugünden atadığını kendi yargıçlarınız sizi yargılamalıydı. İşte Erzurum olayı bu zihniyettekiler için bardağın taştığı noktaydı'' dedi.

Demokrasinin sadece yargının koruyabileceği bir şey olmadığını söyleyen Tarhan, halkın, sivil toplumun, demokrasi inancıyla demokrasinin korunabileceğini ifade etti. Sessiz çoğunluğun neden sessiz olduğunu soran Tarhan, ''Tarihe bir not düşmek zamanı değil midir? Demokrasiyi, laikliği bizden başka kim koruyabilir bu ülkede? YARSAV olarak mücadele ediyoruz ancak başkaları da mücadele etmeli'' diye konuştu.

''Yargı bir partiye bağlanınca, bir partinin yargısı olunca davalar daha mı hızlı görülecek, bunu mu bekliyorlar acaba diye merak ediyorum?'' diyen Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bugün yapılan, bağımsız Türk yargısı üzerinden Türk demokrasisiyle oynamak, bağımsız yargıyı yok ederek aslında 87 yıllık Cumhuriyetle 8 yılda hesaplaşmak, ulus devletle 8 yılda hesaplaşmak aceleciliğidir. Yapılan yargının korumakla yükümlü olduğu devletin kurucu değerlerini yıkmaya çalışmaktır.''

AA
http://www.haber7.com/haber/20100822/YARSAV-Baskani-Paket-tuzaklarla-dolu.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

#37
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ''Referandumda boykotta kararlıyız, geri atmayacağız'' dedi.

Demirtaş, partisince Saraçoğlu mahallesinde düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, referandumun Türkiye'ye demokrasi getirmeyeceğini ileri sürdü.

Barış isteyenlerin referandumda sandığa gitmemesi gerektiğini savunan Demirtaş, ''Boykot bizim özgür irademizin sesidir. Bizim boykot kararımız bu ülkeye barış getirebilmek içindir. Biz ırkçılığı savunmadık, savunmayacağız. Biz yeni bir anayasaya 'hayır' demiyoruz. Referandumda boykotta kararlıyız. Bir santim bile geri adım atmayacağız. Bu yolun sonu özgürlüktür'' dedi.

Konuşmasında, var olan sorunun ancak konuşularak çözülebileceğini ifade eden Demirtaş, sunları kaydetti:

''Hükümet geri adım atmamalıdır. MHP'nin CHP'nin saldırıları karşısında geri adım atmamalıdır. Konuşmak, diyalog onurlu bir davranıştır. Eğer Başbakan bu sorunu diyalogla çözerse bütün Türkiye alkışlayacaktır onu. Başbakan'dan geri adım atmamasını bekliyoruz. Kanla, savaşla, şiddetle, silahla Kürt sorunu çözülmez. Bu önemli fırsatı kaçırmamalıdır. Referanduma kurban etmemelidir. Bakın birileri milliyetçi bir dalga, milliyetçi bir hava estirebilir. MHP bunu kışkırtabilir. Ama Türkiye toplumu bu kışkırtmalara kanmamalıdır. Ateşkesin kalıcı bir hale getirilmesi için diyaloğu devam ettirmelidir. Türkiye 1993'ten beri ateşkes fırsatlarını kaçırdı. Kim ki bugün ateşkesi bir fırsat olarak değerlendirmiyorsa o savaş taraftarıdır. Kim 'Devlet ile PKK konuştu, Öcalan ile devlet konuştu' diye saldırıyorsa o savaş taraftarıdır. Savaş taraftarlarının sesi barışın sesini kısmasın.''

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1019808&title=demirtas-geri-adim-atmayacagiz

PKK, cami imamını şehit etti, Hakkari ağlıyor  

Hakkari'nin 31 yıllık imamı Aziz Tan, Ramazan günü sahurunu yapıp, sabah namazı için evden çıktı. Cami yolunda sırtından 8 kurşunla kalleşçe şehit edildi. Cenazeye akın eden halk, teröre lanet yağdırırken, Vali Türker tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Din adamı dokunulmazdır. Ama bunların kutsal değeri yok."

Hakkari'deki Hacı Sait Camii imamı Aziz Tan'ın sabah namazına giderken şehit edilmesi, bölgeyi ayağa kaldırdı. Verdiği mesajlarla şiddete karşı çıkan ve eğitimin önemini anlatan Tan, ilin sevilen kanaat önderleri arasında yer alıyordu. Referandum sürecinde bölgede korku salmaya çalışan terör örgütünün hain saldırısı, başta Vali Muammer Türker olmak üzere bölgenin ileri gelenleri tarafından tepkiyle karşılandı. Askeri ve mülki amirlerle birlikte Tan'ın ailesine taziye ziyaretine giden Türker, "Din adamları dokunulmazdır. Ama birilerinin kutsal değerleri yok. Sevilen bir din adamını bile üstelik ağzı oruçluyken katletmekten çekinmiyorlar." dedi.

Cenaze namazına katılan binlerce Hakkarili Aziz Tan'a sevgisini gözyaşlarıyla gösterdi. Taziye çadırına çevre il ve ilçelerden insanlar akın ederken, halk teröre en büyük cevabı verdi. Şehit imamın kardeşi, Yrd. Doç. Dr. Zeki Tan, cinayeti işleyenlerin kanaat önderlerinin vatandaşla bağını kesmek istediğine dikkat çekti: "Ağabeyim taş atan çocukların elinden tutuyordu. Şer güçler kullanacak adam bulamadı. Yoksa Allah diyen bir adamı niye öldürüyorsun?"

Hacı Sait Camii imamı Aziz Tan, 31 yıldır Hakkari'de görev yapıyordu. Herkes tarafından sevilen bir insandı. Tan, gençlerin eğitimine büyük önem veriyordu. Ancak terör örgütü PKK'nın hedefi olmaktan kurtulamadı. Referandum öncesinde özellikle Doğu ve Güneydoğu'da korku salmaya karar veren PKK, hain bir pusuyla önceki gün Aziz Tan'ı şehit etti. Edinilen bilgilere göre Aziz Tan, sahurunu yaptıktan sonra ezan okumak amacıyla camiye gitmek için evinden çıktı. Pehlivan Mahallesi'nin karanlık sokaklarında ilerleyen Tan'a arkadan 6 el ateş açıldı. Bununla da yetinmeyen teröristler, iki el de kafasına sıktı. PKK'nın silahlı kanadı HPG, 22 Haziran'da din görevlisi Aziz Tan'ı hedef göstermişti. Hakkarili çocuklara eğitim imkânı sağlamaya çalışan 6 kişinin ismini sıralayan HPG, "Halkımızın dini duygularını ve yoksulluğunu istismar ederek yoksul ailelerin çocuklarına eğitim imkânı sunma adı altında ajanlaştırma ve Türkleştirme faaliyetleri yürütmektedirler." iddiasında bulunmuştu.

Tan'a yönelik menfur saldırı, Hakkari'de nefretle karşılandı. Merhum imamın kardeşi, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeki Tan, ağabeyinin binlerce çocuğa Kur'an öğrettiğini vurguladı. Tan, "Ama biz imamımıza sahip çıkamadık. Ne olur bu dine, bu minareye, bu ezanlara sahip çıkalım. Ramazan gününde oruçlu bir insanı öldürenler tamamen insanlıktan çıkmıştır." dedi. Tan, "Ağabeyim ve diğer imamlar, taş atan çocukların eline Kur'an veriyordu. Çocukların ellerinden tutulunca, şer güçler kullanacak adam bulamıyorlar." şeklinde konuştu.

Vali Türker: Bunların kutsal değeri yok

Hakkâri Valisi Muammer Türker, Aziz Tan'ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Taziye çadırına gelen Vali Türker, din adamlarının bütün dünyada dokunulmaz olduğunu vurguladı. Türker, "Din adamlarına asla dokunulmaz. Ama maalesef birilerinin kutsal değerleri yok. Kutsal değerlere saygı duymuyor. İnsanların sevdiği, saydığı bir din adamını bile üstelik de ağzı oruçluyken, camiye giderken katletmekten çekinmiyor. Hakkârililerin başı sağ olsun." dedi.

Hakkari'nin en sevilen simalarındandı

PKK'nın silahlı kanadı HPG, 22 Haziran'da, örgütün şiddet politikasını eleştiren, din adamı, muhtar ve kanaat önderlerini ölümle tehdit etmişti. Sabah namazına giderken sırtından ve başından aldığı 8 kurşunla şehit olan Tan da bu isimler arasındaydı. Tan, gençlerin eğitimi için gösterdiği çabayla Hakkarililerin gönlünde taht kurmuştu. Yeni açılan her okulun programında ve her eğitim faaliyetinde ön sıralarda yer alıyordu. Tan için yas tutan Hakkarililer önceki akşam Haci Sait Camii'ne akın etti. Cenaze namazına yaklaşık 5 bin kişi katıldı.

ADEM BOZKIR
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1019676&title=pkk-cami-imamini-sehit-etti-hakkari-agliyor

'BDP, Pol Pot zihniyetine doğru yol alıyor'

Referandumda 'evet' diyeceklerini açıklayan Diyarbakır'daki sivil toplum örgütlerini 'ahlaksızlık'la suçlayan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a tepki yağıyor.

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği (DESOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu, 'benim gibi düşünmeyene yaşam hakkı yoktur' anlayışıyla hareket eden BDP'nin 'Pol Pot' zihniyetine doğru yol aldığını kaydetti. Kızıl Kmerler örgütünün kurucusu ve Kamboçya'nın eski diktatörü Pol Pot, milyonlarca insanı katletmişti. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Ebedinoğlu, Demirtaş'ın sözlerini üzüntüyle karşıladıklarını belirtti. Siyasi partilerin, toplumun refah düzeyini yükseltmek ve tüm demokratik hakların kullanılmasına katkı sunmayı amaçlaması gerektiğini anlatan Ebedinoğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Sayın Demirtaş bu amacın ve anlayışın neresindedir? Bugüne kadar halkımızın refah düzeyinin yükselmesi için ne yapmış, hangi projeleri ortaya koymuş veya hangi vizyondan bahsetmiştir? Bizler, yaşanan tüm acılardan nasibini almış bölgenin insanlarıyız. Kendi düşüncelerimizi ifade etmekte özgürüz, hiç kimse bizim irademizin üzerine ipotek koyamaz!"

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1019731&title=bdp-pol-pot-zihniyetine-dogru-yol-aliyor
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Görev yerleri değişmesi nedeniyle oy kullanması zora giren binlerce memur ve ailesine, Yüksek Seçim Kurulu'ndan (YSK) kötü haber geldi.

Muhalefet partilerinin başvurusu üzerine jet hızıyla 'evet' mühürlerinin toplatılmasına karar veren YSK, Memur-Sen'in tayini çıkan memurlar hakkında yeni bir karar alınması başvurusunu reddetti. YSK'nın 21 Ağustos'ta oybirliğiyle aldığı kararda, 3 Temmuz'da kesinleşen listelerde herhangi bir değişiklik yapılamayacağı belirtildi. Referandumda seçmen kaydının bulunduğu yerden başka bir şehre tayin olan binlerce memur, yeni görev yerinde oy kullanamayacak. Bu yaz itibarıyla 60 bini öğretmen olmak üzere 100 bine yakın memurun görev yeri değişti. 10 binin üzerinde memur da emekliye ayrıldı. Bunun üzerine harekete geçen Memur-Sen, tayinci memurlar için yeni bir imkan sağlanması için YSK'ya başvurmuştu.

METİN ARSLAN
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1019728&title=ysk-tayin-olan-memurlarin-referandum-umudunu-sondurdu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), nüfus idarelerinden alınacak, seçmenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını da taşıyan mühürlü ve imzalı nüfus kayıt örneğinin aslını sandık kurulu başkanlarına, kimlik belgesiyle ibraz etmesi halinde referandumda oy kullanabilmesine karar verdi.

YSK, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'in, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunmayan nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, askerlik belgesi, evlenme cüzdanı gibi kimlik belgelerine sahip çok sayıda kişinin referandumda oy kullanabilmesi için yaptığı başvuruyu karara bağladı.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, seçmenlerin oy kullanma haklarından yoksun kalmamaları için, nüfus idarelerinden alınacak, seçmenlerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını da taşıyan mühürlü ve imzalı nüfus kayıt örneğinin aslını Sandık Kurulu Başkanlarına, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olmayan nüfus cüzdanı, resmi daireler veya iktisadi devlet teşekküllerince verilen soğuk damgalı kimlik kartı, pasaport, evlenme cüzdanı, askerlik belgesi, sürücü belgesi, avukatlık kimlik belgesi gibi belgelerle birlikte ibraz etmesi halinde oylarını kullanabilmeleri mümkün olacak.

-KARŞI OY-

YSK Başkanı Ali Em ise karara ilişkin ''karşı oy'' kullandı. Em, karşı oyunun gerekçesinde, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 87. maddesi hükmü uyarınca, seçmen kimliğinin tespitine esas olacak belgelerin, kurulca belirlenerek karar altına alındığını ve kamuoyuna duyurulduğunu belirtti.

Em, seçmen kimliğinin tespitine esas olacak bu kimlik belgelerine ek belge ilave edilmesinin geçici uygulamaları olağan uygulamalara dönüştüreceğinden çoğunluk kararına katılmadığını ifade etti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1021217&title=yskdan-surpriz-kimlik-numarasi-karari