Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

07 Mayıs 2024, 22:09:53

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 134
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 100
Total: 100

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Başlatan kilimanjaro, 13 Ağustos 2009, 11:18:27

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Tarihçe

EGE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ'NİN KURULUŞU (Ege Üniversitesi 20 Temmuz 1982 tarihinde ikiye bölünmüş ve Hukuk Fakültesi, yeni kurulan Dokuz Eylül Üniversitesine bağlanmıştır)

Ege Üniversitesi'nde bir Hukuk Fakültesi kurma düşüncesi, Kurucu Rektör Ord. Prof. Dr. Muhiddin EREL zamanında başlamıştır. 1959 yılında Rektör EREL, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri'nden Doç. Dr. Kudret AYİTER'e "İzmir'e gel, Hukuk Fakültesi'ni kurma işini üstlen!" teklifinde bulunmuştur. Doç. AYİTER, dersinde tek öğretim üyesi olduğunu, fakültesini yüzüstü bırakamayacağını, ancak her türlü katkıda bulunabileceğini söylemiştir. Üniversitede eksikliği sürekli olarak hissedilen Hukuk Fakültesi'ni kurma girişimleri İkinci Rektör, Prof. Dr. Mustafa ULUÖZ ve sonraki rektörler tarafından da devam ettirilmiştir.

Ege Üniversitesi Senatosu'nun, üniversitenin gelişimini planlama konusunda kurduğu komisyonun raporu 08.12.1966 günlü oturumun 4. gündem maddesi olarak görüşülmüş, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)'ndan gelecek mütalaaya göre 6 yeni fakültenin gelecek 5 yıllık plan döneminde açılması karara bağlanmıştır. Bu kararda Hukuk Fakültesi 3. öncelik sırasındadır. Ancak DPT Hukuk Fakültesi konusunda olumlu görüş bildirmemiştir.

Prof. Dr. İsmet KÖKTÜRK ve Prof. Kemal KARHAN'ın, Hukuk Fakültesi kurulması için senatonun 16.04.1969 günlü oturumunda verdikleri önerge üzerine üniversitenin on yıllık gelişme planını hazırlamak üzere Rektör Prof. Dr. M. ULUÖZ başkanlığında bir komisyon kurulmuştur. Ancak 1968 yılında üniversitelerde başlayan öğrenci olayları kırıp dökmelere, fakülte işgallerine ve cinayetlere doğru giderek tırmandığı, İstanbul ve Ankara Üniversiteleri'nde Hukuk ve Sosyal Bilimler Fakülteleri olayların odak noktaları olduğu için konuda bir gelişme olmamıştır. Senatonun 25.05.1971 günlü oturumunda, Hukuk Fakültesi dahil 8 yeni fakülte ve yüksek okul açılması kararı da sonuçsuz kalmıştır.

Rektör yardımcısı Prof. Dr. Mahmut BİRSEL'in Hukuk Fakültesi açılması için verdiği 20.11.1973 tarihli önergesi senatonun 27.11.1973 günlü oturumunda görüşülmüş ve konuyu incelemek üzere Prof. Dr. BİRSEL başkanlığında yeni bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun raporu, senatonun 01.07.1975 günlü oturumunda görüşülerek Hukuk Fakültesi açılma teklifi kabul edilmiş ve üst makamlara sunulacak gerekçeyi hazırlamak üzere Prof. Dr. Yusuf VARDAR başkanlığında Prof. Dr. Mahmut BİRSEL, Prof. Dr. Cengiz PINAR, Prof. Dr. İrfan BAŞTUĞ ve Prof. Dr. Kudret AYİTER'den oluşan bir komisyon kurulmasına karar verilmiştir. Komisyonun, dünyadaki, Türkiye'deki ve Ege Bölgesi'ndeki gelişmeleri ve ihtiyaçları inceleyerek Ağustos ayı boyunca hazırladığı kapsamlı rapora da DPT 25.12.1975 tarihinde olumsuz görüş bildirmiştir. Buna rağmen çalışmalar devam etmiş, Ege Üniversitesi Senatosu 05.04.1977, 05.07.1977 ve 13.12.1977 günlü oturumlarında konuyu tekrar tekrar görüşerek Hukuk Fakültesi'nin açılması yönünde karar vermiştir.

Bu arada E.Ü. İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'nin "İktisat Fakültesi" ve "İşletme Fakültesi" olmak üzere iki fakülteye ayrılması çalışmaları da devam ediyor ve anılan fakültenin "Hukuk Kürsüsü'nün, kurulacak Hukuk Fakültesi'nin çekirdeğini oluşturması yönünde fiili adımlar atılıyordu. Senatonun 07.02.1978 günlü oturumunda, İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'nin 01.02.1978 gün ve 107/2 sayılı fakülte kurulu kararı göz önüne alınarak bu kararda önerilen kadroların Hukuk Fakültesi'ne tahsisine, bu kadroların bir kısmında halen çalışmakta olan Prof. Dr. Muhiddin ALAM, Prof. Dr. İrfan BAŞTUĞ, Prof. Dr. Şükrü POSTACIOĞLU, Prof. Dr. Bilge UMAR, Doç.Dr. Özkan TİKVEŞ, As. Şebnem BAŞOĞLU, As. Dr. Şeref ERTAŞ, Arş. Huriye MENEMENCİOĞLU ve As. Ahmet ÇALIK'ın kendi rızaları da alınmak şartıyla, Hukuk Fakültesi'nin faaliyete geçmesinin uygun görüldüğü tarihte bu fakültede görevlendirilmiş sayılmalarına; komisyonun tesbit ettiği bilim dallarına öğretim üyesi alınması için 4 profesör ve 7 doçent kadrosunun ilanına; müracaatların aynı komisyon tarafından incelenmesine karar verilmiştir. Bu kararda anılan komisyonun üyeleri Prof. Dr. İrfan BAŞTUĞ (başkan), Prof. Dr. Tevfik PEKİN, Prof. Dr. Şükrü POSTACIOĞLU, Prof. Dr. Kudret AYİTER (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi), Prof. Dr. Kemal OĞUZMAN (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi) dır. Böylece Hukuk Fakültesi'nin açılması yönünde en önemli fiili adım atılmıştır.

Fakülteye tahsis edilen kadrolardan birisine Prof. Dr. Mahmut BİRSEL 21.03.1978 tarihinde atanmış, aynı gün Prof. Dr. Hüseyin TİMUR, 1750 sayılı Kanunun 40. maddesine göre 2 yıl için Hukuk Fakültesi'nde görevlendirilmiş, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kemal OĞUZMAN (30.03.1978'de) ile Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kudret AYİTER'in de 40. maddeye göre görevlendirildikleri anılan üniversite rektörlükleri tarafından bildirilmiştir. Böylece fakülte kurulunu oluşturacak öğretim üyesi sayısı fazlası ile temin edilmiştir. Bu öğretim üyeleri 14 Nisan 1978'de Rektör Prof. Dr. Hakkı BİLGEHAN'ın başkanlığında toplanmış ve ilk fakülte kurulu olarak Prof. Dr. Muhiddin ALAM'ı dekan, Prof. Dr. Şükrü POSTACIOĞLU ile Prof. Dr. İrfan BAŞTUĞ'u senato üyesi olarak seçmiştir.

Fakülte Kurulunun önerisi ve Senatonun 09.05.1978 tarih ve 220 / 24 sayılı kararı ile Hukuk Fakültesinde aşağıdaki kürsüler kurulmuştur:

1- Hukuk Tarihi ve Roma Hukuku
2- Medeni Hukuk
3- Ticaret Hukuku
4- İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku
5- Medeni Usul Hukuku ve İcra İflas Hukuku
6- Anayasa ve İdare Hukuku
7- Ceza Hukuku ve Devletler Hukuku

Senato'nun 09.05.1978 tarih ve 220/31 sayılı kararı ile İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'ne bağlı "Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu" Hukuk Fakültesine bağlanmış, 06.06.1978 tarihinde Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesinden Prof. Dr. Turhan Tufan YÜCE naklen atanmış, 11.07.1978 tarihinde 1978-1979 öğretim yılında 200 öğrenci alınmasına karar verilmiş ve 03.10.1978 tarihinde Fakültenin öğretim ve sınav Yönetmeliği kabul edilmiştir. Prof. Dr. Kudret AYİTER'in ifadesine göre bu yönetmelik, çağdaş yönetmeliklerin en iyisidir.

HUKUK FAKÜLTESİNİN AKADEMİK TEŞKİLATI

Senato'nun 9 Mayıs 1978 tarihli kararı ile kurulan ilk 7 kürsü yukarıda belirtilmiştir. Bunlardan "Ceza Hukuku ve Devletler Hukuku Kürsüsü, Senato'nun 13.03.1979 tarihli kararı ile Ceza ve Ceza Yargılama Hukuku Kürsüsü ve Devletler Hukuku Kürsüsü olmak üzere iki kürsüye ayrılmıştır.

Fakülteye bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu'ndan başka Senato'nun 07.08.1979 gün ve 27 sayılı kararı ile öğretim süresi 2 yıl olan Adalet Yüksekokulu kurulmuştur. Yönetmeliği 11.12.1979'da kabul edilen bu okul, 1980-1981 öğretim yılında 100 öğrenci alarak öğretime başlamıştır.

Senatonun 28.04.1981 tarihli kararı ile "Devletler Hukuku Kürsüsü", "Devletler Umumi Hukuku Kürsüsü" ve "Devletler Hususi Hukuku Kürsüsü" olmak üzere iki kürsüye ayrılmıştır. Senatonun 30.06.1981 tarihli kararı ile de "İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kürsüsü", "Ticaret Hukuku Kürsüsü"ne bağlanmıştır.

1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlanmadan önce Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin akademik yapısı şöyle idi:

Kürsüler

1- Hukuk Tarihi ve Roma Hukuku Kürsüsü
2- Medeni Hukuk Kürsüsü
3- Ticaret Hukuku Kürsüsü
4- Medeni Usul Hukuku ve İcra İflas Hukuku Kürsüsü
5- Anayasa ve İdare Hukuku Kürsüsü
6- Ceza ve Ceza Yargılama Hukuku Kürsüsü
7- Devletler Umumi Hukuku Kürsüsü
8- Devletler Hususi Hukuku Kürsüsü

Yüksekokullar

1- Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu
2- Adalet Yüksekokulu

HUKUK FAKÜLTESİ BİNASI

Fiili Kuruluşunu 14.04.1978 tarihinde tamamlayan Hukuk Fakültesi'nin Dekanlık, İdari hizmetler ve hazırlık çalışmaları için yere ihtiyacı vardı. İlk çalışmalar, İktisadı ve Ticari Bilimler Fakültesince tahsis edilen odalarda başlamıştır. Ancak 1978-1979 öğretim yılında başlaması planlanan öğretimin yapılacağı daha geniş bina alanlarına ihtiyaç vardı.

İzmir'de Mithatpaşa Caddesi Karataş Semtinde Kız Lisesi'nin Karşısında ve deniz kenarında özel yüksekokul binası olarak inşa edilen, daha sonra Adliye ve Devlet Güvenlik Mahkemesi olarak kullanılan 178 nolu bina,  Ege Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından kiralanmıştı. Enstitü, bu binanın ilk üç katını Hukuk Fakültesine tahsis etti. Binada mobilya, mefruşat diye hiçbir şey yoktu. Fakültenin de henüz bütçesi ve parası yoktu. Diğer fakültelerin hurdalıkları dolaşılarak bulunan kırık dökük sandalyeler ve masalar toplanarak onarılmak suretiyle sınıflar, bürolar ve çalışma odaları oluşturuldu. Fakülte bu koşullar altında 15 Kasım 1978 tarihinde sade bir törenle öğretime açıldı.

FAKÜLTENİN EGE ÜNİVERSİTESİNDEN KOPARILIŞI

Üniversiteleri ve bağlı kuruluşlarını yeniden düzenleyen 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 20 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Ege Üniversitesi ikiye bölünmüş ve Hukuk Fakültesi yeni kurulan Dokuz Eylül Üniversitesine bağlanmıştır. Böylece Ege Üniversitesi yaklaşık yirmi yıllık bir uğraş sonunda sahip olduğu Hukuk Fakültesi'nden yoksun kalmıştır.

http://web.deu.edu.tr/hukuk/hakkimizda/kisatarihce.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

ADRES:
T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dokuzçeşmeler/Buca 35160 -İZMİR

Fakültemiz, Üniversitemizin Buca İlçesi sınırları içerisindeki üç kampüsünden ikincisi olan "Dokuzçeşmeler Kampüsü"nde yer almaktadır.

FAKÜLTEYE ULAŞIM:

OTOBÜS İLE : İzmir'in Bornova, Bostanlı, Karşıyaka, Narlıdere, Gaziemir, Konak ve Otogar gibi merkezlerinden Buca'ya İzmir Büyükşehir Belediyesinin düzenli otobüs seferleri ile aktarmasız olarak ulaşmak mümkündür. Yolculuk süresi trafik durumuna bağlı olarak
değişmekle birlikte -uzun hatlar hariç- 35 dakikayı aşmamaktadır.

FAKÜLTEMİZİN ÖNÜNDEKİ OTOBÜS DURAĞINDAN GEÇEN BELEDİYE OTOBÜSLERİ VE HAT NUMARALARI

HAT NO: 36, 70, 104, 270 (Eskiyol), 271, 281*, 352, 360, 412, 476, 478, 514, 515, 576*, 670,

Otobüs seferleri karşılıklıdır. Geniş bilgi için www.eshot.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Önemli ! (*) işaretli otobüsler İzmir'den Buca'ya gelirken fakültemizin önünden geçmez, bu otobüslere binerseniz Buca-Üçkuyular (Hasanağa Bahçesi) durağında inmeyi unutmayınız!

DOLMUŞ İLE : Fakültemiz, Buca-Üçkuyular'da Hasanağa Bahçesi karşısında bulunan dolmuş duraklarına 5 dk. yürüyüş mesafesindedir.  Dolmuş hat bilgileri aşağıdadır:

BUCA–BORNOVA   BUCA–GAZİEMİR  BUCA–YEŞİLYURT  BUCA–KEMER  BUCA-YENİGARAJ

OTOMOBİL İLE :

İzmir dışından geliyorsanız: İzmir Çevre Yolunda "Aydın" istikametine doğru devam ediniz. "Havalimanı-Çeşme" yönünü gösteren bağlantı yoluna girdikten sonra kısa bir süre sonra göreceğiniz "Buca" çıkışından çıkarak aşağıya düz devam ediniz (Üniversitemize ait Tınaztepe Kampüsünün sağ tarafınızda kaldığını göreceksiniz). "Buca Eski Mezarlığı"nı geçtikten hemen sonra fakültemizin de içinde yer aldığı Dokuzçeşmeler Kampüsünü fark edeceksiniz.

İzmir içinden geliyorsanız: İzmir'i Buca'ya  bağlayan ana cadde olan Menderes Caddesi boyunca hiçbir yere sapmadan otobüs güzergahını takip ederek Buca Üçkuyular Meydanına kadar geliniz. Buca-Üçkuyular Meydanından Dokuzçeşmeler Kampüsü yürüyerek 5 dk. mesafededir. 

Her iki durumda da kaybolursanız, çevrenizdekilere "Hasanağa Bahçesi"ni sorunuz! Fakülte Binası Hasanağa Bahçesinin kuzey kapısının tam karşısındaki büyük binadır.

http://web.deu.edu.tr/hukuk/hakkimizda/ulasim.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

ÖZEL HUKUK BÖLÜMÜ

Bölüm Başkanı                :  Prof.Dr. Melda SUR
Bölüm Başkan Yardımcısı   :  Prof.Dr. Ayşe HAVUTÇU

Medeni Hukuk Anabilim Dalı
Başkan: Prof.Dr. Ayşe HAVUTÇU

Prof.Dr. Ayşe HAVUTÇU
Doç.Dr. Demet ÖZDAMAR
Yrd.Doç.Dr. Hakan ALBAŞ
Yrd.Doç.Dr. M. Beşir ACABEY
Yrd.Doç.Dr. Damla GÜRPINAR
Yrd.Doç.Dr. Murat AYDOĞDU
Yrd.Doç.Dr. İlknur SERDAR
Yrd.Doç.Dr. Serdar NART
Arş.Gör.Dr. Serkan AYAN
Arş.Gör. Nalan KAHVECİ
Arş.Gör. Ali Haydar YAĞCIOĞLU
Arş.Gör. Ahmet TÜRKMEN
Arş.Gör. Senar ÇAĞIRGAN 
Arş.Gör. Özge ERBEK

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Melda SUR

Prof.Dr. Melda SUR
Doç.Dr. Şükran ERTÜRK
Doç.Dr. Mustafa ALP
Yrd.Doç.Dr. Erhan BİRBEN
Yrd.Doç.Dr. Sezgi ÖKTEM SONGU
Arş.Gör. Merda Elvan YILDIZ
Arş.Gör.Senem DEĞER

Uluslararası Özel Hukuk ABD
Başkan V.: Prof.Dr. Işıl ÖZKAN

Arş.Gör. Ali Gümrah TOKER
Arş.Gör. Uğur TÜTÜNCÜBAŞI

Ticaret Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Huriye Kubilay

Doç.Dr. Oruç Hami ŞENER
Doç.Dr. Ahmet TÜRK
Doç.Dr. Sevilay UZUNALLI
Yrd.Doç.Dr. Y. Can GÖKSOY
Arş.Gör. Ali Haydar YILDIRIM
Arş.Gör. Direnç AKBAY
Arş.Gör. Kağan SUSUZ

Roma Hukuku ABD
Başkan: Doç.Dr. H. Gökçe T. ÖZDEMİR

Arş.Gör. Ali Selkor ATAK

Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Oğuz ATALAY

Doç.Dr. Meral S. ÖZKAN
Doç.Dr. Muhammet ÖZEKES
Yrd.Doç.Dr. Mine AKKAN
Arş.Gör. Evrim ERİŞİR
Arş.Gör. Pınar ÇİFTÇİ
Arş.Gör. Nedim MERİÇ

Deniz Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Huriye Kubilay

Yrd.Doç.Dr. Vural SEVEN
Arş.Gör. Doğuş Taylan TÜRKEL


KAMU HUKUKU BÖLÜMÜ

Bölüm Başkanı                :  Prof.Dr. Işıl ÖZKAN
Bölüm Başkan Yardımcısı   :  Doç.Dr. Oğuz ŞİMŞEK

Anayasa Hukuku Anabilim Dalı
Başkan V.: Yrd.Doç.Dr. Tijen DÜNDAR SEZER

Doç.Dr. Meltem D. CANİKLİOĞLU
Doç.Dr. Oğuz ŞİMŞEK
Yrd.Doç.Dr. Tijen DÜNDAR SEZER
Yrd.Doç.Dr. Serdar NARİN
Arş.Gör. Şafak E. TOPUZKANAMIŞ

Uluslararası Kamu Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Melda SUR

Yrd.Doç.Dr. Münevver A. ACABEY
Arş.Gör. Ali BAL
Arş.Gör. Uğur SAMANCI

Genel Kamu Hukuku ABD
Başkan: Doç.Dr. Oğuz ŞİMŞEK

Arş.Gör. Dr. Serkan EKİZ
Arş.Gör. Onur SIR

İdare Hukuku ABD
Başkan: Doç.Dr. Meltem KUTLU GÜRSEL

Doç.Dr. Oğuz SANCAKDAR
Yrd.Doç.Dr. Muhlis ÖĞÜTÇÜ
Arş.Gör. Derya Deviner ERGUVAN
Arş.Gör. Mine TURHAN

Ceza ve Ceza Usulü Hukuku ABD
Başkan: Doç.Dr. Mustafa Ruhan ERDEM

Doç.Dr. V.Özer ÖZBEK
Yrd.Doç.Dr.Behiye EKER KAZANCI
Yrd.Doç.Dr. Sesim SOYER GÜLEÇ
Arş.Gör.Pınar BACAKSIZ
Arş.Gör. Koray DOĞAN
Arş.Gör. İlker TEPE

Vergi Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ

Arş.Gör. Yıldırım TAYLAR
Arş.Gör. Burcu DEMİRBAŞ

Türk Hukuk Tarihi ABD
Başkan: Yrd.Doç.Dr. İrem KARAKOÇ

Arş.Gör. Müge VATANSEVER

Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi ABD
Başkan: Doç.Dr. Oğuz ŞİMŞEK

Arş.Gör. Engin TOPUZKANAMIŞ

Avrupa Birliği Hukuku ABD
Başkan: Prof.Dr. Işıl ÖZKAN

Yrd.Doç.Dr. Hacı CAN
Arş.Gör. Lale Burcu ÖNÜT
Arş.Gör. Hasan KARAKILIÇ


MALİYE VE EKONOMİ BÖLÜMÜ

Bölüm Başkanı          : Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ
                                                       
Maliye Anabilim Dalı

Başkan: Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ

Arş.Gör. Burak PINAR
Arş.Gör. Onur EROĞLU GÜNER

Ekonomi Anabilim Dalı

Başkan: Yrd.Doç.Dr. Canan ERKAN

http://web.deu.edu.tr/hukuk/hakkimizda/akademik.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Tarihçe

Hikâye, günümüzden yaklaşık 8500 yıl önce bugünkü Bayraklı yakınında bulunan Tepekule mevkiinde başlar. Smyrna/İzmir adının, Ana Tanrıça Kaynağı/Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça/Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.
Tarih sahnesinde Hititler, Aiollar, İonlar, Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Seleikoslar, Bergama Krallığı, Romalılar, Bizanslılar'ın rol aldığı bereketli topraklar, 1081 yılında Selçuklular tarafından fethedilir.

1426 yılından itibaren Osmanlı Devleti idaresine giren ve yaklaşık 500 yıl Osmanlı idaresinde kalan İzmir, Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinde çevresinin merkezi olma özelliğini daima koruyarak Avrupalı ve Doğulu tüccarların buluşma noktası hüviyeti ile ekonomik ve sosyal hayatın lokomotifi olur.

18. yüzyılda pek çok Avrupalı tüccar İzmir'e yerleşir. Böylece İzmir, Batılı devletlerle olan ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girer, Batı'nın en Doğu'su, Doğu'nun en Batısı unvanını kazanır.

1600'lü yıllardan itibaren ticaret yapmak üzere Hollanda'dan, İngiltere'den, Almanya'dan, İtalya'dan, Fransa'dan gelerek İzmir'e yerleşen dinlerini koruyarak yerli halkla bütünleşen, adına "Levanten" denilen kişiler, İzmir'e ülkelerindeki kültürü, yaşam tarzını, mimariyi, medeniyeti, okul, hastane ve postane gibi hizmetleri de taşırlar.
                                         
Levanten aileler, İzmir'de kültürün, sanatın, edebiyatın gelişmesine, Ege Bölgesi'nin ürünlerini dış pazarlara çıkarılmasına ve İzmir'de denizciliğin, bankacılığın, ticaretin gelişmesine, İzmir Ticaret Borsası ve İzmir Ticaret Odası'nın kuruluşuna öncülük eder.

Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, İzmir ve Ege için bir sonun başlangıcı olur. 15 Mayıs 1919'da başta İzmir olmak üzere, tüm Ege Bölgesi Yunan işgali altına girer ve bölgede yeni bir yapılanma başlar.

İzmir'in işgaliyle birlikte, Ege'de işgalci Yunanlılara karşı Türk ulusal direniş hareketi başlar. İzmir'de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını simgeler. 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi ile Yunan işgali sona erer.                   

Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın, 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini yok eder.

İzmir, Türkiye'nin kuruluşunda ekonomi açısından önemli bir sorumluluk üstlenir. Ekonomi politikalarını belirlemek amacıyla 17 Şubat 1923'te İzmir'de İktisat Kongresi düzenlenir. İktisat Kongresi'nin İzmir'de toplanması bir rastlantı değildir. İşgalin tüm ağırlığını hissetmiş, savaşın yıkımını yaşamış, iktisadi bakımdan çökmüş olan İzmir, İktisat Kongresi ile iktisadi kurtuluşun, kozmopolit ekonomik yapıdan ulusal ekonomik yapıya geçişin de simgesi olacaktır.

İklim ve Kent kültürü

İlköğretim yıllarından başlayarak yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı şeklinde hafızalara yer eden Akdeniz iklimine dahil olan İzmir'de asıl bilinmesi gereken, her mevsim görülen nemin hava sıcaklığının yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine yol açmasıdır. Ancak yazın denizden esen, adına İzmir meltemi, namı diğer "İmbat" adını verdiğimiz taze bir serinlik güneşin sıcaklığını unutturuverir. Palmiye ağaçlarını gören hem İzmir ziyaretçilerinin hem de İzmir'den kısa süreli ayrı kalanların ağızlarından ilk olarak "İzmir çok başka bir yer" tümcesi dökülüverir.

İzmir, 3 milyonu aşan nüfusu ile Türkiye'nin 3. büyük kentidir. Türkiye'nin belki de en batılısı, bu nedenle batıya açılan kapısı olan Homeros'un kenti, bu iltifatı, hoşgörüyü kendi özgün soluğu olarak benimsemesinden ötürü hak etmektedir. Hoşgörüye dayalı kültürün özgünlüğü, İzmir'in tarihte Türk, Boşnak, Arnavut, Yahudi, Rum gibi çok sayıda rengi aynı resimde uyumla buluşturması ile açıklanabilir.  Her bir kültür İzmir'e kendi rengini vermiş, böylece ortak bir yaşam kültürüne ulaşılmıştır. İzmir'li, barışı ve kardeşçe yaşamayı içselleştirerek hep kendi gibi olmayana saygı gösterir, bütün renklerle bir arada yaşamaktan mutluluk duyar. İşte başka yerlerde pek olmayan bu farklılık, aydınlık insanların özgürlüğün ve sevgi temelinde bireyselliğin damgasını vurduğu bir kimlik taşımasına yol açar. Özgür bir kimliğin şüphesiz en önemli sonucu, aidiyet duygusudur. İzmir, uzaklaşınca sevgiliye duyulan hasret gibi özlettirir adamı. Hatta kente sonradan gelenleri bile kendini bu kentten hisseder. Zira, İzmirli olmak için İzmir'de doğmak gerekmez. Bu şehrin büyüsüne kapılmış, İzmir ruhunu anlayabilen ve yaşayabilen herkes İzmirlidir zaten. Bu yüzden İzmir, bir alışkanlık, bir tutkudur.

Hesapsız kahkaha atmasını bilecek kadar mutludur İzmir insanı. Hatta Türkiye'nin en mutlusudur. Ne de olsa deniz lekesi bir kez bulaşmıştır ya, ne yapsanız çıkartamazsınız artık üzerinden. Ne dırdır yapan fırsatçı ahali ne geçim sıkıntısı ne de yalancı politikalar bir kenara salt denizi koklamak yeter mutlu olmak için İzmir'de.  İzmirli'nin sıcaklığı, konuşmasına da yansır. İnsanlar "geliyom, gidiyom, gelcen, yapcan, etcen" şeklinde yuvarlayarak şeker tadında konuşurlar. Dahası, başka bir yerde duyamayacağınız terminoloji hakimdir bu topraklarda. Ay çekirdeği yoktur, çiğdem vardır; çamaşır suyu alınmaz, klorak alınır; sabahları "simitçiii" sesi ile değil, "gevrekçiiii" sesi ile uyanılır.

Iliada ve Odysseusun yazarı Homeros, Sezen Aksu, Haluk Bilginer, Necati Cumalı, Atilla İlhan, Metin Oktay, Gönül Yazar, Yunanlı şarkıcı Haris Alexiou İzmir'in iftihar ettiği isimlerden yalnız birkaçıdır.

İzmir Mutfağı

İzmir ve gastronomi deyince akla önce yaklaşık 2500 yıldır kullanılan zeytinyağı, sonra da yoğun Girit etkisi görülen tadına doyum olmayan değişik ot yemekleri gelir. Sarmaşık, ebegümeci, ısırgan, cibez, stifno, turpotu, kenger, hindibağ, şevket-i bostan, gelincik, labada, kuşotu, sinirotu, helvacık, radika, deniz börülcesi, kuşkonmaz, arapsaçı, marata, tarlaçakısı, tarla çivisi, su teresi o ot yemeklerinin en lezzetlilerindedir. Zeytinyağı ile adeta baştan yaratılan birbirinden lezzetli bu ot yemekleri aslında balık sofrasının başlangıç hükümleri; nefis İzmir midyesi ve kalamarı ise yazın barbun, kışın dil balığı, dört mevsim çipuraya dair iştahı iyice açan yan yükümlerdir.

Balığa alternatif yok mu diyenlere Ege Bölgesi'nin yaklaşık 50 farklı yöresinin çoğu kendi isimleri ile anılan köftesinin olduğu hatırlatılır. Bu durumdan İzmir de nasibini almıştır. Türkiye'nin hemen her yerinde İzmir köftesinin tanınıyor olması, köftemizin başarısının haklı tescilidir.

Aperatif arayanlar ve kaloriye önem vermeyenler için İzmir kent merkezinde de bulabileceğiniz Urla'nın katmeri, nohut mayası kullanılarak yapılan tombul sandviç Çeşme kumrusu, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde taklitlerinden sakınınız denecek kadar meşhur olmayı hak eder. Yine, İzmir'in 30 km. uzağındaki ilçe ile özdeşleşen, yumurta, domates, biber ve kaşarın muazzam karışımı Menemen, bekarlık hayatının, bu arada öğrencilerin pratik olması nedeniyle vazgeçilmez tercihlerinden birisidir. Akşamüstü Kordon'da güneşin batışını izlerken çayımıza refakat eden ve Türkiye'nin başka yerlerinde çoğunlukla yalnız ismi geçen boyozu da anmadan geçmeyelim.

İçeceklerden özellikle Kemeraltı'nda bulabileceğiniz nefis şerbetler yöreye özgüdür. Dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştirildiği yöremizde son dönemde yoğun olarak kaliteli şaraplar ve yaş üzüm rakısı imâl edilmekte ve İzmir'den tüm Türkiye'ye pazarlanmaktadır.   

Yemek sonrası tatlı olarak artık pek çok yerde hizmet veren 1938 yılında Kemeraltı'nda küçük bir dükkanda kurulan meşhur Özsüt tatlıcısının kapısı çalınabilir. İncir tatlısının lezizliğini ayrıntılı anlatmak yerine sadece denemeniz önerilir. Makina ile dökenler alınmasınlar, elle yapılan yumuşacık İzmir lokması çok farklı ve lezzetlidir.

Ekonomik Yapı

İzmir, Türkiye'nin Sorunlarına Çözüm Konferansı'nın 2 yıl süren çalışmaları sonucunda 81 il içinde en gelişmiş il unvanını kazanan, sanayisi, fuarı ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir'de otomotiv, madeni eşya, kimya, seramik, dokuma, çimento, sigara ve zeytinyağı gibi sanayi kolları gelişmiştir. İnşaat malzemeleri imalatı ve inşaat yapımı alanlarında Türkiye'nin en gelişmiş kentlerinden birisidir. 18 organize sanayi bölgesi ve 2 serbest bölge, ticaretin yoğunlaştığı, ciddi yatırımların yapıldığı platformlardır. İzmir'de, tersanecilik, lojistik, bilişim, enerji, sağlık gibi sektörler yatırımcılar için potansiyel arz etmektedir.

Sanayi sektöründe dünya standartlarında üretilen mallar hem yurtiçine hem de yurtdışına ihraç edilmektedir. İzmir'i ticaret hayatında karakterize eden en önemli özelliklerinden birisi, ihracata elverişli liman kenti olmasıdır. Ulaşım ağını genişletip ihracata uygun bir iklim yaratan İzmir Limanı, Türkiye'nin en büyük konteyner ihracat limanıdır.

2006 yılında 75. kez kapılarını açan ve yalnız kentin değil, aynı zamanda Türkiye'nin de anlamlı bir reklam aracı, en köklü, en tanınmış ve en kapsamlı fuarı İzmir Enternasyonal Fuarı'na farklı sektörlerden yerli yabancı çok sayıda firma katılmaktadır. 10 gün süren ve Ağustos ayının son haftası başlayan İzmir Enternasyonal Fuarı, kentin tam ortasında Kültürpark olarak bilinen büyük bir alanda kurulu, çoğu uluslararası nitelikli yaklaşık 40 fuardan sadece bir tanesidir. Kültürpark, fuara yönelik stant binalarının yanında, lunapark, spor tesisleri, paraşüt kulesi, açık hava tiyatrosu, kültür sanat merkezini bünyesinde barındıran, yemyeşil çam ağaçlarıyla bezenmiş büyük bir rekreasyon alanıdır.

İzmir kıyılarında kuzeyde Dikili'den güneyde Selçuk'a kadar birçok koy ve plaj turizmle tanışmış, yerli ve yabancı turistleri gerçek tatil keyfi ile tanıştırmıştır. İzmir, tarih öncesinden günümüze ulaşan sayısız SİT alanları ve diğer yerel kültürel özellikleriyle kültür turizmine, kutsal yerleriyle inanç turizmine hizmet vermektedir.

Bütün bu özellikler İzmir'i Ege Bölgesi'nin ticaret merkezi konumuna getirmiştir. Çok sayıda uluslararası firmayı barındıran İzmir, gün geçtikçe cazibe merkezi hâline gelerek İstanbul'a alternatif olma misyonunu üstlenmeye başlamıştır. 

3 Mayıs 2006'da kentimiz "Daha Sağlıklı Bir Dünya için, Yeni Yollar ve Herkes için Sağlık" sloganı ile EXPO 2015 ev sahipliği resmi adaylık başvurusunda bulunan ilk kent olmuş, Milano ile birlikte finale kalmıştır. 

Tarihi Yerler

İzmir'in hem kent merkezi hem de çevresi, tarihi yapıları itibariyle de oldukça zengindir. Öyle ki, İncil'de sözü edilen yedi kutsal kiliseden üçü İzmir ili sınırları içindedir.

1901 yılında II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılı için yaptırılan, fakültemizin ambleminde de yer alan İzmir'in en bilinen sembollerinden biri sayılan Saat Kulesi, güzelliği ve narinliği ile İzmir'e ilk kez gelenleri olduğu kadar, önünden defalarca geçenleri de büyüler. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan dantel gibi işlenen taş işçiliği son derece zariftir. 

Mithatpaşa'da ünlü şarkıcı Dario Moreno'nun yaşadığı evin bulunduğu sokakta Nesim Levi Bayraklıoğlu adlı bir Musevi tarafından, Mithatpaşa Caddesi ile tepedeki Halilrıfatpaşa semtleri arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla inşa edilen 58 metre yüksekliğinde Tarihi Asansör Kulesi, bir yandan tarihi dokuyu hissedebileceğiniz diğer yandan İzmir'e hâkim nefis manzarasının tadını çıkarabileceğiniz bir yerdir. 1876 yılında inşa edilen Pasaport İskelesi, kente dair hislerin en yoğunlaştığı noktalardan birisidir. Tarihi özelliğinin yanında iskele ve çevresinde Karşıyaka'ya ya da Göztepe'ye keyifli bir yolculuk için vapuru bekleyen kimi işinden çıkmış kimi ders sonrası arkadaşları ile buluşmadan dönen kimi de sırf anı ve İzmirliliği yaşamak için öylesine sokağa çıkmış pırıl pırıl insanların içini dinginlik duygusu kaplar.

1933 yılında Cumhuriyet meydanında inşa edilen ve büyük önderimizin "Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" komutunu taşıyan Atatürk anıtı, Atatürk'ü üniforma ile ve at üzerinde tüm heybeti ile gösterir.

Millî kutlamalarda geçit törenlerinin de yapıldığı Cumhuriyet Meydanı, ülkemizin yeniden özgürlüğe kavuştuğu ve yalnız İzmir'in değil, tüm Türkiye'nin kaderini çizen dönüm noktalarından birisidir.

İzmir'e, kültürüne ve ticaretine asıl rengini veren yer ise Kemeraltı'dır.

Daracık sokaklarında irili ufaklı yüzlerce dükkanı bünyesinde barındıran İzmir'in kalbinde tarihi dokuyu içinize çekebilirsiniz. Kapısından içeri ilk kez girecek birisi için kaybolmama riski son derece düşük olsa da, her yeni sokağın diğerini görme isteği yaratacağından emin olduğumuzdan, kaybolduğunuzu hissetmeyeceğiniz garanti edilir. Her biri birbirinden güzel Hisar, Şadırvan, Kestanepazarı, Kemeraltı, Başdurak, Salepçioğlu camilerinin oluşturduğu hilalin içinde İzmir havralarını görecek, kuşçular, nargileciler, turşucular, tesbihçilerin arasından Kızlarağası'na ulaşacaksınız. Burada fincanı ateşle doğrudan temas ederek pişirilen kahvenizi höpürdetecek, çığırtkanların bağırışlarını duyarken gözlerinizi kapattığınızda kendinizi Avrupai bir kentte Osmanlı döneminde hissedeceksiniz. Bu küçük rüyadan uyandığınızda özellikle yaz günlerinde önünüzde buz gibi nefis bir limonata bulacaksınız. Diğer yandan Kemeraltı, toplu alış veriş mağazalarında büyük bir arabaya yarım saat içinde ihtiyaç malzemelerinin doldurulması şeklindeki pratik ama yapay, keyifsiz alış veriş anlayışına çoğu zaman İzmirli'nin bile hatırına gelmediği, doğal, dinamik ve fiyatların öğrenci bütçesine de hitap ettiği önemli bir alternatiftir .

Selçuk ilçesi sınırları içinde, Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan ve yüzlerce yıl önce olduğu gibi günümüzde de üst düzeyde sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan Efes Antik kenti, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı bulunmaktadır.

Yine, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilen Bülbül Dağı'ndaki Meryem Ana'nın vefat ettiği yer olduğu iddia edilen Meryem Ana Evi de Efes Antik Kenti yakınlarındadır. Efes Antik Tiyatro'nun merdivenlerini çıkma yorgunluğunu, burada huzurlu bir öğle yemeği ile atabilirsiniz. Günübirlik hafta sonu gezisi yapmak isteyenler için Selçuk'un sıcak kent dokusu, Efes ve Meryem Ana Evi ideal bir tur programı olarak önerilir. İzmir'de 4 yıl öğrenci olarak kalıp Selçuk'a gitmeden mezun olmak büyük bir kayıp addolunur.

Parşömen kâğıdının keşfedildiği Bergama'da önemli bir kısmı Berlin'de bulunan Pergomon Antik Kenti görülmeye değerdir. 200.000 kitabıyla ünlü kütüphane, Athena ve Trojan Mabetleri ile dünyanın en dik tiyatrosu ve dünya sanat harikaları arasında bulunan Zeus Sunağı'nın temeli buradadır.

Dokuz Eylül Anıtı, İzmir Atatürk Lisesi, İlk Kurşun Anıtı, Alsancak Garı, Millî Kütüphane, Mithatpaşa Enstitüsü, Kızılçullu Su Kemerleri, Tepekule Höyüğü, Dönertaş Sebili, Zübeyda Hanım Mezar Anıtı ve daha pek çokları satırların yalnız adını anabilmemize yeten tarihi anıt ve yapılarındandır İzmir'in.

Agora Açıkhava Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Atatürk Müzesi, Cumhuriyet Eğitim Müzesi, Etnografya Müzesi, İnönü Evi Müzesi, İzmir Resim ve Heykel Müzesi, Tabiat Tarihi Müzesi müze meraklılarını tarihi bir gezintiye davet etmektedir.   

Sosyal Yaşam-Gezilip Görülebilecek Yerler

Öğrencileri eğitim aldığı kente bağlayan, o kentten ayrılınsa dahi kendisini hep tatlı hatıralarla özlenilmesini, üniversitesine hiç değilse geçirdiği öğrencilik hayatının hatırına sahip çıkılmasını sağlayan en önemli faktörün sosyal yaşam olduğu yadsınamaz. Çoğu ilk kez kendi ayaklarının üzerinde duracak gençlerin kendilerini ifade etmek, başkalarına tanıtmak, kısaca değerli hissetmek için başkaları ile etkileşime geçmek istemesi, bundan heyecan duyması son derece doğaldır. Etkileşim de ancak renkli bir sosyal hayatın bulunduğu bir kentte olanaklıdır. Diğer bir açıdan da, fakülte dışında keyif alınarak geçirilen vakit üniversiteyi, dersleri anlamlı kılar, en önemlisi motivasyonu artırır.

İzmir, üniversite öğrencisine alternatiflerle dolu, zengin bir sosyal yaşam sunmaktadır. Sosyal yaşamadaki çok seslilik, sağlam bir gelecek oluşturmak için varlığı olmaz ise olmaz olan bireysel gelişime de önemli katkıda bulunmaktadır. Üniversite öğrencisinin fakülte dışında vakit geçirebileceği alternatiflere şehir turu edasıyla dokunalım şimdi.

Kentin İzmirli olmayanların kulağına bir vesileyle çalınan belki de en kıpır kıpır ve gençlere hitap eden yeri Alsancak'tır. Liman'dan Konak'a kadar denize paralel uzanan uzun caddelerde birbirinden güzel kafeler, restaurantlar ve eğlence yerleri günün 24 saati ziyaretçilerini bekler. İzmir'i İzmir yapan, ona rengini veren bu uzun caddelerin ilki Kordon'dur. Haftaiçi de dahil olmak İzmir'in eğlence merkezi konumundaki Kordon'da, Pasaport İskelesi'nden limana kadar deniz kenarından keyifli bir yürüyüş yapabilir, yorulduğunuzda kendinizi çimlere atabilir; kışın üşüdüğünüzde eskimeyen bir tada, Ömerağa salebine sığınabilirsiniz. Burada oturup kızıllığın mavi ile buluştuğu güneşin batışını izlemek bir ayrıcalıktır. Gurubu izlerken fotoğraf makineniniz yanınızda değilse bilin ki üzüleceksiniz.

Her biri Kordon'a açılır pencere gibi daracık sokaklar sizi Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ne çıkarır. Bu dar sokaklar içinde Gazi Kadınlar Sokağı, herkesin ezberinde en revaçta olanıdır. Bir zamanlar Rumların yaşadığı ve aslına uygun restore edilmiş iki katlı cumbalı evlerin şimdiki ev sahipleri, çoğu öğrenci bütçesini dikkate alan küçük kafe ve restaurantlardır.

Rocktan fasıla uzanan geniş yelpazede canlı müzik performansları, geceye eşlik edenlerin saatlerini durdurur, geceyi güne katıverir. Trafiğe kapalı Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde çoğu İzmir'in aydınlık gençlerinin oluşturduğu canlı kalabalık, yolda kâh keman kâh gitar çalanların ritimleri ile Liman'dan Sevinç Pastanesi'ne doğru akar. İlk randevusu için bekleyen gençlerin telaşlı yüz ifadelerine rastlayacağınız Sevinç Pastanesi (Sevincin önü), bilinmesi gereken önemli buluşma noktalarından birisidir. Gazi İlköğretim Okulu'na paralel yürüdüğümüzde yolun karşı tarafında İzmir'in en şık mağaza ve kafelerinin bulunduğu Gül Sokak'a ulaşırız.

Bir -U- harfini andıran körfezin diğer yakası, tarihte ve günümüzde İzmir'in en seçkin yerleşim alanlarından birisi olan Karşıyaka'yı üzmemek için artık vapura binme zamanıdır.

Pasaport, Konak ya da Alsancak vapur iskeleleri emrinize amadedir. Vapurda, 365 günün neredeyse tamamında dışarıya oturabilirsiniz. Geriye kalan günlerde de size dünyanın en şanslı yerlerinden birisinde olduğunuz hissini veren manzarayı, martıları kaçırmamak için üşümek pahasına yine de dışarı oturabilirsiniz. Korkmayın, tavşan kanı bir çay içinizi ısıtacaktır.

Vapurdan iner inmez günün her saati hareketli Karşıyaka çarşısının tren istasyonuna kadar uzanıp gittiğini göreceksiniz. Bostanlı'ya uzanmak için İzmir'in eski Türk filmlerinden beri sembollerden biri olan nostaljik faytona binmelisiniz. Atlar sizi ağır ağır çekerken bulunduğunuz yerin Türk Edebiyatına Attila İlhan, Salah Birsel ve Tarık Dursun K. gibi birçok ünlü yazarı armağan ettiğini düşünün. Karşıyaka Evlendirme Dairesi'ni geçtikten sonra Karşıyaka Spor Kulübü'nün karşısında sol tarafınızda denize açılmış yelkenliler sizi selamlayacaktır. Burada her yıl yelken yarışları yapılmaktadır. Palmiyelerle örülü Cengiz Topel Caddesi'ne geldiğinizde faytondan inip yine gençlerin uğrak yeri güzel kafelerin birinde kendinizi ödüllendirip bir şeyler yiyin. Yemekten sonra Bostanlı İskelesi'nden Mavişehir'e kadar denizi takip eden 2 kilometrelik rekreasyon alanı karşınıza çıkınca eminiz etkilenecek, burada insana değer verildiğini fark edeceksiniz. Tenis ve basketbol oynayanlar, kum pistte peşinde köpeği ile koşanlar, grup halinde bir öğretmen eşliğinde jimnastik yapanlar, denizi karşısına alıp banklarda kitabını okuyanlar, güvenle bisiklet binenler, üzerine basmaktan çekinilmeyen çimlerde yuvarlanan çocuklar, yaşamak nedir sorusunun yanıtını vermektedirler aslında. Hiç durmadan mutlu insanların kervanına katılabileceğiniz gibi, bütün bu cümbüşü Yasemin ya da Barınak Kafe'de oturarak da uzaktan hayranlıkla izleyebilirsiniz.   

Bornova'ya yolu düşenler üniversite öğrencilerinin uğrak yeri boydan boya kafelerle örülü büyük parka uğramayı ihmal etmesinler.

Dağa yaslanmış merdiven gibi İzmir'in her yerinden görülebilen Teleferik, kendin pişir kendin ye, çay bahçesi, market, kafe ve bar alanları ile hoşça vakit geçirilecek bir dinlenme alanıdır. Küçük kabinler içinde kısa yolculuk sırasında İzmir'in güzel manzarasını geniş bir açıdan görebilirsiniz.

Güne zinde başlamak, temiz deniz havasında bal kaymaklı, nefis İzmir tulum peyniri ile hazırlanan sahanda yumurtalı kahvaltı yapmak ya da akşam denizin gastronomiye dair tüm nimetlerinden ehven fiyata yararlanmak istiyorsanız yolunuz Güzelbahçe'ye ve Urla'ya düşecektir. Urla İskele'de hissedeceğiniz huzur tüm dertlerinize derman olacaktır.

Bozdağ, İzmir'e kar yağmadığını iddia edenleri haksız çıkarır. Dağ ve kış sporları turizminin geliştiği yöre, bir gece kalmalık keyifli haftasonu dinlencesidir. 

Yassıcıada, karpuz kabuğunun denize düşmesinden sonra Karşıyaka ve Konak'tan kalkan vapurlarla ulaşabileceğiniz, günübirlik deniz keyif yaşayabileceğiniz bir yerdir. 

200 ayrı türden her yıl ortalama 50.000 kuşun selam verdiği Kuş Cenneti, yürüyüş alanları, piknik sahası, sandalla gezinti yapılabilecek suni göl alanı ile İnciraltı Gençlik Merkezi, 30 bin metre karelik alana yayılan, yaz aylarında dinlenme ve mesire yeri olarak kullanılan ve doğa ve yürüyüşü sevenler için ideal bir yer olan Buca Gölet, İzmir-Manisa karayolunun 20'nci kilometresindeki bir kızılçam ormanı içindeki Çiçekli Köy, İzmir'in saymakla bitmeyecek diğer güzelliklerindendir.

Bostanlı'da Mavişehir Ege Park, Carrefour ve Kipa; Bornova'da Bornova Park; Pasaport'ta Orkide, Balçova'da Agora, Palmiye ve Kipa şık sinema salonları, restaurant, kafe ve kitapçıların bulunduğu kapalı alış veriş mağazaları olup bu büyük komplekslerin bulunduğu semtlere gitmek için güzel bir vesile yaratır. Toplu alış veriş mağazası kategorisine dahil olsa da, İzmir'in güzelliğine güzellik katan iki merkeze daha yakından bakmalıyız.

Ege Bölgesi'nin ilk açık hava alışveriş merkezi olan Forum Bornova, yerli ve yabancı birçok markanın, yedi salonlu AFM sinemalarının, kafe ve restaurantlar ile eğlence alanlarının yer aldığı İzmir'in yeni yaşam merkezidir. Palmiye ağaçları, ahşap pergole ve tentenler ile Ege mimarisinin özgünlüğünü yansıtan iki bulvar, meydanlar ve dört ayrı sokakta bir Ege kasabasında dolaşıyorsunuz hissine kapılır, sıra dışı bir alışverişin keyfini çıkarırsınız.

Konak Pier, 1856-60 yıllarında inşa edilen ve tüm mimari özellikleri korunarak restore edilen Fransız Gümrüğü Binası'nın, daha sonra da Balık Hali'nin yerini alarak alışveriş, kültür ve aktivite merkezi olarak İzmir'lilerin hizmetine sunulmuştur. İçinde aynalı kurnalardan sular akan, kurna başlarında, gümüş taslar, sabunlar, takunyalar yer alan 18. Yüzyıl Cağaloğlu Hamamı'nın bir replikası şeklinde dizayn edilen bir mağazanın da bulunduğu bu ayrıcalıklı yer, İzmir'in deniz kenarındaki en güzel konumlarından birine sahiptir.

Sayfiye

Mayıs ayından eylülde okullar açılana kadar İzmir'lilerin hayatlarını haftasonuna doğru Kuşadası, Çeşme, Mordoğan, Gümüldür, Karaburun, Çandarlı, Foça gibi kent merkezinden en fazla bir buçuk saat çeken ve İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından günün her saatinde araç temin etme imkânı bulunan sayfiye beldelerine gitme –halk diliyle yazlığa kaçma- heyecanı renklendirir. Cuma sabahından itibaren kumsal-mangal-misafir ağırlama üçgeninde yoğunlaşan haftasonu adrenalini, akşamüstü güneş batarken deniz banyosunu yakalayabilme gayretinden olacak bir an evvel toparlanma telaşı ile yükselir. Şehirde seferberlik ilân edilmişçesine yollarda uzun kuyruklar oluşturarak yahut otobüsleri tıka basa doldurarak insanlar tatil beldelerine akın etmeye başlarlar. Cuma akşamüstü başlayıp pazartesi erken saatte kente dönüşle sona eren iki buçuk günlük kısa gibi görünen ve insanların ruhunu dinlendiren bu tatil gerçekte İzmirli'nin bir ayda 10 gün; bir yaz 30 gün tatil yapma lüksüne sahip olduğunu gözler önüne serer.

Girintili çıkıntılı coğrafyanın nefis koylar bahşettiği, daha açık söyleyişle 629 kilometre uzunluğundaki kıyıların 101 kilometresi doğal plaj özelliğine sahip İzmir çevresinde, görenlere bol oksijenli mis gibi havanın "emekliliğimizi burada geçirelim" li tümceler sarfettirdiği doğa harikası beldeler bulunur. Hepsini anlatmaya satırların yetmeyeceği gerçeği karşısında Çeşme ve Foça, diğerlerine dolaylı temsilci atanarak ballandırılabilir.

Yunanistan'ın Sakız adasına 45 dakika kadar yaklaşılacak kadar Türkiye'nin batısındaki Çeşme, masmavi denizi, plajları ve termal merkezleriyle kendini ancak son birkaç yıla kadar saklayabilmiş, İzmirlinin münhasırlık anlaşması İstanbul turizmi yararına tek taraflı olarak feshedilmiştir. Bu durum bile Çeşme'ye olan tutkulu aşkın her yıl alevlenmesine yetmemektedir. Çeşme plajlarının ve özellikle Ilıca plajının en önemli özelliklerinden birisi, kıyıdan denize doğru yaklaşık yüz metrelik bir şeridin insan boyunu geçmeyecek derinlikte olmasıdır. Ayrıca, Ilıca, gelişmiş bir termal merkezidir. Denizin içinde dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen ılıca kaynakları bulunur. Yalnızca Ilıca Koyu'nda 250'nin üzerinde sıcak su kaynağı belirlenmiştir. Ilıca'dan Çeşme'nin diğer bir beldesi olan Alaçatı'ya yelken açılır.

Yelken diyorum, çünkü Alaçatı, adını uluslararası sörf ve yelken yarışları ile duyurmuştur. Motorun değil denizin sesinin sizi sakinleştirmesini istiyorsanız denemekte fayda var. Eskilerde köy meydanından ibaret, şimdilerde restore edilen tarihi taş evlerin birbiri adına boncuk gibi dizildiği ve bir Alman profesörün "sanatçılar sokağı" adını verdiği ana caddede, el emeği göz nurunu sergileyen kermeslere, mantıcıdan, butik otele, vur patlasın çal oynasın müzikten, mavi önlüklü çaycının servis yaptığı klasik çay bahçesine, sokaklarda gitar çalan delikanlılara kadar farklı tatlar alınır. Akşam yemeği için tatlı Çeşme rüzgarı bizi Dalyan'a sürükler. Sakin denize demirlemiş balıkçı kayıklarının yamacına atılmış sayısız masada yenice tutulmuş taze balığa sıcak insanların sıcacık sohbeti eşlik eder. "Çok yedik bir yürüyüş yapalım" diyenler soluğu Çeşme merkezde alır, yöresel ifadeyle kasabaya iner. Upuzun çarşıda hediyelik eşya mağazalarına bakınarak elde Tarihi Rumeli Dondurmacısı'ndan alınan sakızlı dondurma ile tıngır mıngır yürüyüşten sonra limana ulaşılır. Artık arabaların ışıklarına kadar net bir görüntü ile Sakız Adası karşınızdadır. Saatler 24'ü gösterdiğinde gençler büyüklerin çoğu kez olurunu almadan, kendilerine yalnız bildirimde bulunarak isimleri birbirinden havalı eğlence mekanlarının yolunu tutarlar. Açık hava diskolarda eğlenen onlarca insan uyuması gerektiğini unutarak sabaha karşı kumru –özellikle yengen- yemek için dakikalarca bekleme pahasına Ilıca'ya, Çeşme'ye yönelir. Artık son durak günün ağarmasını izlemektir. Pazar günü olağanüstü güzellikler sunan, en güzelleri Pırlanta, Çiftlik, Çatalazmak, Küçükliman, Paşalimanı, Şifne, Germiyan Yalısı, Sakızlı, Aya Yorgi ve Ilıca olan yirmiye yakın plajdan dilediğinizi seçebilirsiniz. Malum, deniz acıktırır. Akşamüstü yarımadanın ilk antik yerleşim yeri olan Ildırı'da (Erythrai) lokma yenebilir.

İsmini Fok balığından alan Foça ilçesi, yüzlerce yıl önce fok balığı avlamak üzere yöreye yerleşen antik kavimler tarafından kurulan bir yerleşimdir. Çeşme'nin renkli ve hızlı yaşamının aksine burası yazın çok daha sakin ve huzurludur. Eski Foça'da büyük deniz ve küçük deniz koylarının kıyılarına demirlemiş irili ufaklı balıkçı teknelerini izleyerek sahil boyunca güzel bir yürüyüş yapabilir, nihayetinde yine sahil boyunda bulunan balık restoranlarında veya kafelerde dinlenebilirsiniz. Güneş batı ufkunu boydan boya kaplayan Karaburun Yarımadası'nın ardına geçerken, tadına doyulmaz bir manzarayı da Foça'daki şanslı insanların gözleri önüne serer. İşte o anlarda, doğanın bu cömertliği karşısında insan zihnindeki her türlü düşünceden sıyrılarak yalnızca O'nun seyrine dalar.

Eski Foça ile beldesi Yeni Foça arasında sahili takip ederek kıvrıla kıvrıla giden yaklaşık 30 km. uzunluğundaki yol, belki de Ege yöresindeki en güzel manzaralara sahip olan sahil yollarından birisidir. Bu yolda seyahat ederken, sürücülük işini bir başkasına devretmeniz önemle tavsiye olunur. Her virajı döndüğünüzde, önünüzde çam ağaçları arasında eşsiz bir koy görüntüsü çıkar ve irili ufaklı adaların eşlik ettiği bu manzaradan gözünüzü alamazsınız. Yol boyuca birçok yerde bulunan park yerlerinde durarak, karşı kıyıda hayal meyal görünen Midilli Adası, Çandarlı, Dikili yöreleri ile bütünleşen bu muhteşem görüntüyü, gökyüzündeki martıları, denizdeki yelkenlileri doya doya izleyebilirsiniz.

Yolun sonunda şirin bir sahil beldesi karşılar sizi: Yeni Foça. Yeni Foça huzurun yeryüzündeki yansımasıdır. Çanak şeklindeki bir koyun etrafına kurulu bu beldede insanı kendine çeken bir tılsım vardır. Buz gibi, temiz ve berrak denizi, yeşile bürünmüş tepeleri ve kıyıda ağlarını onaran balıkçıları ile Yeni Foça, Ege'nin bir özeti gibidir.

Kültür-Sanat

İzmir'de on dokuz sinema salonu, 50. gurur yılını kutlayan İzmir Devlet Tiyatrosu'nun Konak, Karşıyaka ve Bornova'da 3 sahnesi, Devlet Opera ve Balesi'nin Konak'ta –tarihi Elhamra Salonu- bir; Devlet Senfoni Orkestrası'nın yine Konak'ta bir sahnesi vardır. Hâl böyle olunca kentin kültürel ve sanatsal çetelesi hepsine yetişmeyeceğinizden sizi seçim yapmaya zorlayacak kadar kabarıktır.

Kentin kültür ve sanat merkezi hâline gelen İzmir Sanat, yıl boyunca söyleşi, seminer, tiyatro ve film gösterileri, konserler ve sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

İzmir Kültür ve Sanat Eğitim Vakfı'nca (İKSEV) organize edilen ve bugüne kadar Ray Charles, Tanita Tikaram, Leningrad Philarmony Orchestra, Christ De Burg, Sting, Moscow State Philarmony Orchestra, Chick Corea, New York City Ballet, Brayn Adams, James Brown gibi sanatında marka olmuş, ünü dünyayı tutmuş isimlerin onurlandırdığı ve yaz mevsiminin neredeyse tamamına yayılan Uluslararası İzmir Festivali kentin en önemli kültür-sanat aktivitelerinden birisidir.

Alternatif müzik arayışında olanlar, yaratıcı doğaçlama (emprevizasyon) tekniklerinin sergilendiği İKSEV'in İzmir Avrupa Caz Festivali, İzmir Flarmoni Derneği'nin Uluslararası JTI Caz Festivali ve Efes Pilsen Blues Festivali için biletlerini günler öncesinden almalıdır.

Öykü Günleri, Uluslararası Film Festivali, Kısa Film Festivali, İzmir Fuarı Uluslararası Halk Dansları Festivali, İzmir Tiyatro Günleri her yıl izleyicisi ile buluşan kültür sanat şenlikleri arasında yer alır.

Resimle ilgilenenler birbirinden değerli güzel sanatlar atölyelerinin; dans öğrenmek ya da kendini geliştirmek isteyenler dans okullarının yolunu tutabilirler. Çok sayıda fotoğraf, resim, desen, el işi, ve heykel sergileri sanatseverleri sanatçı ile buluşturur.

Üniversitemiz de İzmir'in kültür ve sanatına önemli katkılarda bulunmaktadır. Dokuz Eylül Sürekli Eğitim Merkezi'nde (DESEM) kaliteli filmleri mütevazi fiyatlarla izleyebilirsiniz. Üniversitemizin Senfoni Orkestrası, İzmir Sanat ile işbirliği içinde verdiği konserlerde hem öğrencilere hem de akademisyenlere haklı gurur yaşatmaktadır. Yine, kültür merkezimiz Sabancı Kültür Sarayı'na özel tiyatrolar konuk olmakta, Türkiye'ye mal olmuş müzisyenler konserler vermektedir.

Sosyal Topluluklar

Üniversite öğrencileri, mesleki bilgi ile donatılırken grup içinde sorumluluk üstlenme, inisiyatif kullanma, takım çalışmasına yatkınlık, liderlik, topluluk önünde etkili konuşma gibi hukukçunun taşıması gereken özellikleri sosyal topluluklarda geliştirebilir. Topluluk aktiviteleri sayesinde bir gruba ait olma duygusunu yaşayabilir, kalıcı dostluklar kurabilirsiniz. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı, Ege Fotoğraf Kulübü, Ege Orman Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derneği, Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Tema, Leo ve Rotaract Kulüpleri, tüm Türkiye'de olduğu gibi İzmir'de de etkin bir şekilde faaliyet gösteren, kapısını çalabileceğiniz topluluklar arasında yer almaktadır. 

Spor

Her şeyden önce, iklimin yumuşaklığı 10 ay boyunca deniz ve doğa sporlarının yapılmasına olanak tanır. İzmir'in spor kariyeri hem organizasyonlar hem de sportif başarılar bakımından parlaktır. 1971 yılında Akdeniz Oyunları'na ev sahipliği ilk kez yurtdışına seslenilmesinden sonra, dünyanın ikinci büyük spor organizasyonu Uluslararası Üniversite Oyunları (Universiade) 7 - 22 Ağustos 2005 tarihleri arasında büyük bir başarıyla İzmir'de gerçekleştirilmiştir. Universiade hazırlıkları çerçevesinde mevcut tesisler modernize edilmiş, yeni spor kompleksleri inşa edilmiştir. İzmir'i bu bakımdan tesis zengini olarak kabul etmek abartılı olmayacaktır. Gerçekten, Universiade sonrasında uluslararası organizasyonlar birbirini takip etmiş, 2 - 7 Eylül 2005'te Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası eleme müsabakaları, 4 - 9 Temmuz 2006'da Avrupa Eskrim Şampiyonası, 14 - 23 Temmuz 2006'da 20 yaş altı Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası İzmir'de yapılmıştır. Uluslararası Grand Prix yarışları Türkiye'nin en uzun pisti olan Pınarbaşı'nda düzenlenmektedir.

Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor ve Karşıyaka, mazileri bir asra yaklaşan İzmir'in güzide spor kulüpleridir. 35 ½ Karşıyaka ile tam 35 Göztepe seyircileri arasındaki hararetli, bir o kadar da yaratıcı rekabeti, 35 rakamı anlatmaya yeter sanırız. Pek çok kentte yalnız futbol maçlarına büyük ilgi gösterilirken İzmir'de basketbol, voleybol gibi diğer branşlarda da maçlar dolu tribünlere oynanmaktadır.

Yabancı Dil Öğrenimi

Hukuk fakültelerinin, buna bağlı olarak hukukçu sayısının her geçen gün artmasıyla meslektaşlarımız arasındaki rekabet giderek yoğunlaşmaktadır. Mezuniyet sonrasında iyi bir gelecek kurmanın, bunun ötesinde farklı kültürleri tanıyarak bireyin kendini geliştirmesinin anahtarı en azından bir yabancı dile akıcı konuşabilecek kadar hâkim olmaktır. İzmir, bu açıdan üniversite öğrencisine farklı alternatifler sunmaktadır. Çok sayıda özel kursların yanında İngilizce için Türk-Amerikan Derneği ve The British Council; Almanca için Alman Kültür Merkezi; Fransızca için Fransız Kültür Merkezi ve İtalyanca için Türk-İtalyan Dostluk ve Kültür Derneği'nde her seviyede yabancı dil kursları düzenlemektedir.

İzmir capcanlı yaşanılası bir yerdir. Ne güzel de özetliyor Victor Hugo "La Captive" isimli şiirinde İzmir'i:

"İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla.

Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir.

Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse,

O da denizler arasından ışıldar... "


Uzun sözün kısası;

İzmir, gülümsemeye devam ediyor.

İzmir sizi keşfetmeye çağırıyor.

Güzel İzmir, en güzel yüzüyle sizi selamlıyor.


Bu yazı hazırlanırken www.izto.org.tr, www.izmir.gen.tr, www.izmir.gov.tr, www.wowturkey.com, http://tr.wikipedia.org/wiki, http://www.byegm.gov.tr internet adreslerindeki bilgi ve fotoğraflardan yararlanılmıştır.

http://web.deu.edu.tr/hukuk/hakkimizda/izmir.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.