Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

06 Mayıs 2024, 14:34:24

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 290
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 139
Total: 139

Laleli Baba'nın padişaha verdiği ders: Dünyada en büyük nimet yemek içmek ve...

Başlatan kilimanjaro, 13 Mart 2012, 02:46:33

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Mehmet Paksu - Laleli Baba - Bugün Gazetesi

Ünlü edebiyat tarihçisi Nihat Sami Banarlı'dan öğrendiğimize göre, "Lâle Devri" sözünü ilk defa Yahya Kemal Beyatlı Paris'te bulunduğu sırada kullanıyor..

Böyle bir tanımlamadan çok hoşlanan ve "Tarihi sevdiren adam" diye bilinen Ahmet Refik Altınay da o sırada hazırladığı kitaba "Lâle Devri" adını veriyor. Benim Osmanlıca aslından Latin harflerine aktardığım bu kitap ilk defa 1997 yılında Timaş Yayınları arasından çıktı.

Tarih boyunca bir Türk çiçeği kabul edilen laleyi Avrupa'ya, Kanuni Sultan Süleyman devrinin Avusturya elçisi Busbecq götürüyor. Yüzyıllarca Hollanda topraklarını süsledikten sonra lale kervanı, tekrar anayurduna geliyor. İşte o günden beri lale muhabbeti olanca cazibesiyle devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bugünlerde çeşitli etkinlikler düzenleyerek "Lalenin İstanbul'a dönüşü"nü kutluyor.Tarihimizde medeni hamle devri kabul edilen bir dönemi, bu vesileyle İstanbullulara bir kere daha hatırlatıyor. Belediye Başkanı sayın Kadir Topbaş bu konuda gerekli bilgileri verirken bir ara, "Lale devri, sanıldığı gibi sefahat devri değildi" cümlesini kullanıyor. Doğru söylüyor, fakat birçok gazetede bu sözü yanlış çıkıyor. Cümle, "Lale devri, bir safahat devri değildir" oluyor. Oysa "sefahat" her türlü bayağılığı, rezilliği çağrıştırıyor, "safahat" ise "bölümler" anlamına geliyor. Öyleyse, İstanbul'u kültür başkenti ilan etmeden önce, bu şehirdeki insanların kültür seviyesini yükseltmek gerekiyor.

Bugünlerde rengârenk lalelerin süslediği İstanbul'da bir semt, adını işte bu özel ve güzel çiçekten alıyor. Efendim, Laleli'nin hikâyesi şöyle başlıyor:

Bilindiği gibi, İstanbul'daki padişah camilerine, onları yaptıran hükümdarların isimleri veriliyor. Mesela Fatih Camii, Süleymaniye Camii, Sultanahmet Camii deniliyor. Oysa Üçüncü Mustafa da birkaç mâbet inşa ettirdiği halde, hiçbiri kendisinin adıyla anılmıyor. Üsküdar'daki Ayazma Camii'ni, Kadıköy'deki İskele Camii'ni ve Laleli Camii'ni o yaptırmış olmasına rağmen hiçbiri kendi adına izafe edilmiyor. Bu durum kendini biraz üzmüş olmalı ki, Üçüncü Mustafa, bir gün, "Üç cami yaptırdım; birini su kaptı, diğerine kadı el koydu, ötekini veli elimden aldı!" diye söyleniyor.

Efendim, bugün "Laleli Camii" diye bilinen mâbedin yerinde o zamanlar "Laleli Baba" adında ermiş bir zatın tekkesi vardı. Göğsüne lale takarak gezdiği için bu unvanla anılıyordu. Bir gün Üçüncü Mustafa, yanına geliyor ve "Efendi söyle bakalım. Dünyada en büyük nimet nedir?" diye bir soru yöneltiyor. Lâleli Baba, "Hünkârım! En büyük nimet, yemek içmek ve def-i hacet etmektir!" cevabını veriyor.

Bundan hoşlanmayan padişah, hızla Laleli Baba'nın yanından uzaklaşıyor. Aradan bir süre geçince korkunç bir hastalığa yakalanıyor. Kabızlığın ileri derecesiyle kıvranıp duruyor. Hacetini bir türlü gideremiyor. Saray hekimlerinden hiçbiri padişahın ıstırabını dindiremiyor. Derken Laleli Baba'nın huzurunda takındığı tavırdan dolayı böyle müthiş bir illetle karşılaştığını anlıyor. Tekrar Laleli Baba'nın yanına geliyor, elini öptükten sonra özür diliyor. Efendi gülümseyerek diyor ki: "Allah'ın verdiği bunca nimetin yanı sıra, ihtiyaç gidermenin de ne büyük bir nimet olduğunu böylece öğrendiniz. Öyleyse halimize şükredelim, kulluk borcumuzu yerine getirelim!"

Laleli Baba, sözüne devam ediyor: "Ben şimdi dua edeceğim. Siz de, Allah'ın izniyle şifa bulacaksınız. Yalnız sizden bir isteğim var: Burada yaptıracağınız cami, sizin değil, benim adımla anılacak!"


Tabii ki şart derhal yerine getiriliyor. Üçüncü Mustafa tarafından yaptırılan bu güzel mâbet, koca bir semte adını veriyor ve Laleli Camii, o günden itibaren "Türk İstanbul"un, "Aziz İstanbul"un en merkezi bölgelerinden birini oluşturuyor.

Mehmet Paksu tarafından yazılan bu makale, 16 Nisan 2006 Pazar günü yayınlanan Bugün Gazetesindeki köşe yazısıdır.
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.