Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

18 Mayıs 2024, 03:06:52

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 479
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 510
Total: 510

Kim bu Daniel Pipes denilen yazar?, Cemal Demir, haber7.com

Başlatan kilimanjaro, 30 Kasım 2009, 17:22:33

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Batıda "Türkiye yönünü Doğuya çevirdi. Elden gidiyor" şeklinde bir fırtına koparmaya çalışan konsorsiyum bugünlerde yeniden pek bir faal. Türkiye Cumhuriyeti, İsrail'in "dinci" hükümetinin ajandasına uymadığı için rahatsız olan dinci ve radikal İsrailliler, pek yadırganmayacak, dahası kendilerinden beklenecek şekilde Türkiye'yi bütün Batılıların gözünde şüpheli hale düşürmeye, böylece Batı ülkelerini Türkiye'deki demokratik düzeni bozacak gelişmelere destek vermeye ikna etmeye çalışıyor.

Şüphesiz Batı basınında yer alan her hükümet eleştirisini bu şekilde görmüyorum. Açıkçası, katıldığım eleştiriler de var. Hükümet ile ilgili kendi eleştirilerimi de önümüzdeki günlerde paylaşırım. Ama, "yanlış bulduğu bir politikayı eleştirenlerle" , "Türkiye'nin başına çorap örmek isteyenler" fena halde karışıyor bu hengamede.

Doğrusu 3-4 hafta kadar önce Radikal'in internet sitesinin manşetinde böylesi bir tetikçi kalemin imzasını görünce üzülmüştüm. Yazınının içeriğinden değildi üzüntüm. Yazı, o "yazar"ın yıllardır savunduğu radikal görüşlerinin bir tekrarıydı. Ama, o "yazar"ın çeviri dışında hiçbir açıklama konmadan, "Amerikalı muteber bir think tank uzmanı" gibi takdim edilmesi bence önemli bir hataydı. Sonuçta bir başka gazetede yayınlanan yazı alıntılandığında özünü korumak önemli ama yazar ile ilgili not, kişiseldir. Hangi gazete o notu yayınlarsa onun da bu takdime katıldığı kabul edilir. Daniel Pipes'tan sözediyorum.

Adamımız bugün yine "solcu, demokrat" Radikal'in sitesinin manşetinde. Bu kez de, Jerusalem Post'ta takdim edildiği gibi, "Ortadoğu Forumu'nun başkanı ve Stanford Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi" olarak takdim edilmiş. İsmet Berkan bence Doğan grubunun en zeki yayın yönetmeni. Açıkçası ciddiye aldığım saygı duyduğum bir gazeteci büyüğüm. Ancak 15 gün içinde Daniel Pipes'ın yıllardır savunduklarından farklı olmayan iki yorumunu, "Daniel Pipes'ın tartışmalı kimliğine vurgu yapmadan" site manşetine koyması, haddimi aşarak diyorum bence hata.

Bu vesile ile o "yazarı" henüz tanımayan mektup arkadaşlarıma ve Radikal'deki dostlarıma tanıtayım istedim. Türkiye'de sanıyorum en iyi Cumhuriyet okurları tanıyordur kendisini zira Cumhuriyet'in gözünde pek bir muteber. AKP hükümetinin İslamcı politikalarıyla Türkiye'yi Batıdan kopardığını anlatıyordu Pipes, Radikal'in 3-4 hafta önce web sitesinin manşetine koyduğu yorumunda. Jerusalem Post'ta önceki gün yayınlanan yazısında ise uçmuş; "Erdoğan, Keith Ellison ve Tarık Ramazan, Bin Ladin'den bile tehlikeli" demiş. Yazısının bir çevirisi, Haber7'nin bugünkü haber akışı içinde var.

Bir konuya daha dikkat çekmek isterim. Bu yazıda "İsrail sağı ve siyonist ırkçılar" eleştiri konusudur. Mektubumun asla katılmayacağım tam tersi bir ırkçılığa alet olmasına üzülürüm. Dünyada İsrail hükümetine tepki gösteren sadece Türkiye değil. Artık, BM'den üst düzey Amerikalı yöneticilere, Avrupa'dan Rusya'ya kadar birçok odak, sağcı İsrail hükümetinin bölgeyi bir felakete götürebilecek politikalarına tepki gösteriyor. Ancak bence daha önemlisi, Yahudiler içinde de hatırı sayılır bir oran Netanyahu hükümetine ve Likud politikalarına tepki gösteriyor. 

Gelgelelim, İsrailin dinci ve ırkçı politikacılarını eleştirenlere tepki gösterenler arasında İsrailli olmayan bir tek ABD'deki bir kısım Neoconlar ile bizim bir kısım hızlı kalemşörümüz kaldı. 

"1990'lı Yıllar Ne Güzeldi Partisi"

Pipes'ı tanımayan biri Radikal'de tercümesi yayınlanan yazıları okuduğunda, bir Batılı uzmanın Türkiye'nin son aylardaki dış politika açılımı hakkında ya da hükümet politikaları hakkında yazdığını sanabilir. Oysa ki adamımız benzer yazılarını AKP'nin iktidara geldiği ilk günden beri yazıyor. Şahsen Batı'da fanatik ırkçılar dışında Pipes'ı ciddiye alan pek olmadığı için değer vermiyorum analizlerine.

Daniel Pipes, gerek, milli bir kurumumuzun gücünün ve itibarının bazı kesimlerce istismar edilebildiği ara dönemlerin yaşanmadığı, gerekse de bugünlerde yeniden birleşerek gündemimize yeniden giren "1990'lı yıllar ne güzeldi partisi"nin yönetmediği her Türkiye'yi İsrail'e tehdit gören aşırı sağcı siyonistlerin en önde gelen sözcüsü.

Kendisinin sitesinde 1995 yılında yazdığı bir Türkiye yazısı var. Okuyunca adeta bir cennet tasviri görüyorsunuz. Doğal güzelliklerimizi değil tabii ki Türkiye'nin o günkü ekonomik ve politik düzenini övüyor. O ekonomik ve politik düzeni özleyen kaç Türk var çok merak ediyorum. Pipes'ın ve İsrail'in bugünlerde 1990'lı yılların Türkiye'sini çok araması normal.

Arşivinde 2002 senesinden beri onlarca "Türkiye elden gidiyor" yazısı olan Pipes'ı tıpkı ekürisi Michael Rubin gibi "Amerikalı uzman" sanan büyük hata yapar. İkisi de herşeyden önce ve önemlice İsrail için çalışır. Ve bunu Amerika'da bilmeyen yoktur, Görüyorum ki Türkiye'de gizleyen çoktur.

İsrailli "aşırı dinciyi" seven Türk "profesyonel laikler"

Daniel Pipes gerçek bir "profesyonel". Bir fabrikatör. Ömrünü, "dünya İslamdan ve Müslümanlardan kurtulmadıkça 'bize rahat yok" kör inancına adamış bir fanatik. Bugünkü yazısında Başbakan Erdoğan, Tarık Ramazan ve Keith Ellison'u Bin Ladin'den tehlikeli göstermesi de bunun bir başka delili. Radikal Erdoğan'ı görünce atlamış hemen. Belli ki diğer isimlerle çok ilgilenmiyorlar. Erdoğan'ı savunmak benim işim değil. Pipes'ı biraz olsun bilen de onun İslamla sorunun Erdoğan ile başlamadığını bilir.

Karşımızda Keith Ellison'u bile "Ladin'den tehlikeli" gören hasta ve "dinci" bir zihniyet var. Ellison, ABD Kongresinin ilk Müslüman üyesi. Midwest'in en ilkeli adamları olan Minneapolisli solcuların adayıdır ve onların oyuyla kazandı. Ellison'ı seçildiği 2006 yılından beri takip ediyorum. Bu adamın politik çabalarında, açıklamalarında, katıldığı toplantılarda "Müslüman olmak" dışında tek bir "İslamcı" vurgu yok.

Ben Pipes'ın bu nefret dolu beyanının, Ellison'ın Amerikalıları, "Müslümanlar da öcü değilmiş, bizim gibi insanlar" diye düşündürmeye başlamasından başka bir sebebini bulamadım. Ellison namaz kılıyor. Sanıyorum onu tehlikeli yapan da bu. Pipes, namaz kılan bir Müslümana güven olmayacağına inanır. Ne tür Müslümandan hoşlandığını da geçen yıl "Ilımlı İslam nedir?" başlıklı mektubumda aktarmaya çalışmıştım.

Zaman zaman İsrail Likud Partisini hatta onun eski lideri Ariel Şaron'u bile ılımlı bulup eleştirebilecek kadar "aşırı dinci" biri. Beni şaşırtan noktalardan biri bu. Nasıl oluyor da "dincilik" konusunda bu kadar hassas olan bazı çevrelerimiz, "İsrailli aşırı dincilere" bu kadar yakınlık duyabiliyor. Saçmalık dolu yazılarını manşetten yayınlayacak, yorumlara referans yapacak kadar değer veriyor.

Daniel Pipes ve kankası Michael Rubin, Ergenekon takımının en hızlı günlerinde Türkiye'yi adeta mesken tutmuştular. En milli kurumlarımızın, birçok Türk kökenli gazeteciyi bile güvenilir bulmadığı için sokmadığı en mahrem mekanlarında en mahrem konferanslara katılıyor "tebliğler" sunuyorlardı. Demek o kurumumuzda da, "bazı dinlerin dincilerini" akredite görenler bulunabilmiş vaktiyle.   

Daniel Pipes'ın liderlik ettiği iki güzide oluşumu da tanıtmak isterim. Birincisi, Middle East Forum. Radikal'in çevirisinde Ortadoğu Forumu dediği şey bu. 1990'larda Daniel Pipes tarafından kurulmuş Philadelphia merkezli çakma bir think tank. Türk ulusalcılar ve İsrailli sağcılar dışında bu müesseseyi ciddiye alanı görmedim. Middle East Quarterly diye de bir yayın organları var. O derginin şu andaki yayın yönetmeni ise bazı Türk ulusalcıların bir başka kahramanı Michael Rubin. 

Irak'taki ABD yönetimin danışmanı olarak Irak'ta çalıştı Rubin. Pentagon'da görevliydi aynı yıllarda. 2002 - 2004 yılları arasında Kuzey Irak'ın Selahadin ve Zaho şehirlerinde "öğretim üyeliği" yaptıktan sonra 2008 senesinde Türkiye'ye geldi ve "Barzani'yi de İmralıya tıkmadığınız sürece Kürt sorununu çözemezsiniz" diye ara dönem gazı vermeye kalktı. Ne tesadüf Türkiye'de bazı çevrelerin "Türkiye Kuzey Irak'a girsin" havalesi geçirdiği günlerdi. Allah'tan ki basiretli komutanlarımız da hükümet de bu gaza ve tahrike prim vermedi.

Bu iki faşist ırkçının sözcülüğünü yaptığı Neocon hareketi, Ortadoğu'da "askeri müdahaleyle modernleştirme" stratejisinin mimarı. "Kültür savaşına" inanıyorlar. Pipes ve Rubin'in Middle East Forum'u da bu düşünceye yürekten bağlı. "Ortadoğu'daki Amerikan çıkarlarını savunmak için" kurulduğunu söylerler ama ABD'de herkes ve orta seviyede Amerika bilgisine sahip her yabancı, "İsrail'in çıkarları ve ABD'nin bu çıkarlara göre yönlendirilmesi" için kurulduğunu bilir. Peki Türkiye'deki en yakın müttefikleri kim? Uçan kuşu bile "Amerikacılıkla ve İsrail'e hizmetle" suçlayan bazı çevreler.

Tabi bu kurumun ABD'den sonra en önemli takip konusu Türkiye'dir. Middle East Forum da, Daniel Pipes da, Michael Rubin de, son 8-9 yıldır nerdeyse her ay bir kez, "Güçlü bağımsız onurlu Türkiye elden gidiyor. Uygar Türk ordusu bu gidişata dur desin" makaleleri yayınlıyorlar. Bu cümlelerdeki "oksimoron" benim eserim değil. Böyle bir manzara var. "Onurlu bağımsız devlet" olmamız için kendini paralayan "İsrail kökenli Amerikalı uzmanlar" var. Geri sardırayım da bir daha seyredelim pozisyonu;

- Bazı ulusalcılar, Türkiye'nin bağımsızlığını savunuyor ve sabah akşam AKP'yi bu bağımsızlığı ortadan kaldırdığını iddia ediyor. ABD'de Türkiye'de dahil bölgedeki herşeye gerekirse askeri güçle müdahale edilmesini isteyen Pipes, Rubin gibi ırkçı fanatikler ve nerdeyse önde gelen bütün Neoconlar da bu ulusalcılara destek veriyor.

- Ulusalcı gazetelerde (mesela Cumhuriyet gazetesi) Rubin ve Pipes gibi adamlar sıklıkla "Amerikalı objektif uzmanlar" olarak referans gösteriliyor. Cheney'nin ve sağcı İsraillilerin tetikçileri Washington Times ve New York Sun, Cumhuriyet mitinglerini destekliyor, açıkça "askeri darbe olmadan Türkiye düzelmez" diye yazıyor, gün aşırı AKP'ye giydiriyor.

- İsrail tankı üzerinde ihtiyaç gideren güvercini bile anti semitizmle damgalayan İsrailli sağcı bir takım adamlar, Türkiye'de, uçan kuşun şeceresinde Yahudilik arayan ulusalcı kalemşörlerle ittifak içinde. 

Ve bütün bu garip tablo Türkiye'de hiç yadırganmıyor.

"Fişlemenin ustası, fişçi cuntalar hastası"

Daniel Pipes efendinin bir diğer görkemli oluşumu "Campus Watch" adlı ispiyon şebekesidir. Benim bu adamı Radikalin manşetinde gördüğümde en büyük şaşkınlığım da bundan kaynaklandı. Hadi Radikal, Pipes'ın Müslümanlık karşıtı tavrında çok da yadırgatıcı şeyler bulmuyor. Ama hem "solculuğun evrensel değerlerinden yana olduğunuzu" söyleyeceksiniz hem de solculuğun her türlü evrensel değerine küresel savaş açmış Pipes'ı dipnottan "akademik uzman" olarak tanıtıp manşete çekeceksiniz. Masaya turşuyu koyup perhiz konusunu açarım.

ABD üniversitelerinde Neocon ajandayı eleştiren solcu ve objektif akademisyenleri ve akademik kurumları fişleyen faşist bir çetenin fikri ve organik lideri var karşımızda. Pipes bugün birçok Amerikan Üniversitesine konferans vermeye bile gidemiyor. Öğrenciler ve öğretim üyeleri "akademik özgürlüğün esas olduğu bir kampüste ispiyoncu faşist istemeyiz" deyu ayaklanıyor da ondan... 2005 yılında Toronto Üniversitesine konferans için çağrıldı da, üniversite ayağa kalktı. Solcu Türk medyasının böyle birine hala "yazı adamı" muamelesi yapması son derece düşündürücü.

"Campus Watch (Kapüs Takip)" adından da anlaşılacağı üzere bir ihbar mekanizması. Bir üniversite Ortadoğu sorununda İsrail tezlerine uymayan bir makale mi yayınladı, bunlar hemen fişliyor. Bir üniversite Ortadoğu kökenli bir akademisyen mi aldı, ihbarcılarımız orda. Üniversitelerde ABD ya da İsrail politikaları mı eleştirildi. "Eyvah üniversitelerimiz İslamistlerce, İslamist aşıklarınca ele geçirildi."

"İslamsever, Arapsever, Amerika düşmanı akademisyenler listesi" yapma çılgınlığı bile gösterdiler. Amerikalı sağcı öğrencilerden üniversitelerinde Neocon ajandayı eleştiren her akademisyeni, her öğretmeni her kitabın adını ihbar etmelerini istediler ve sitelerinde yayınladılar. Yüzlerce akademisyen bu ucuz McChartyciliğe tepki göstererek gönüllü şekilde siteye kendi adlarını ekleyince listeyi sitelerinden kaldırdılar. Ama listelemeye fişlemeye bugün bile devam ediyorlar.

Ulusalcılığın evrensel solculukla hiçbir alakası olmadığını görmek için siyaset bilimi akademisyeni olmaya gerek yok, "emekçi" olmak yeterli. 8 yıldır cüretkar bir şımarıklıkla Amerikan solcularının ve gariban göçmenlerin ensesinde boza pişiren ihbarcı ve ırkçı bir faşistin, sol ve demokrat bir gazete tarafından Türk okuruna akademisyen diye takdim edilmesi son derece rahatsız edici.

Kaldı ki birçok akademisyen Pipes'ın "üniversite düşmanlığının" sebebinin çok istediği halde bir türlü akademisyen olamaması olduğunu belirtiyorlar. Türkiye'de yayınlanan çeviride Pipes, nerdeyse Stanford Üniversitesi öğretim üyesi gibi takdim edilmiş ki, akademisyenlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.     

Pipes efendi şapkasından "Campus Watch"tan sonra bir de "İslamist Watch" çıkardı. CW, ABD ile sınırlıydı çok yerel kalıyordu. İW ise daha küresel bir mücadelenin karargahı oldu. 2006 yılında kurulan küresel fişleme organizasyonunun başına Belçikalı faşist ve yabancı düşmanı Paul Belien getirildi. Avrupa'nın ve Amerika'nın Müslümanlardan ve Müslüman aşığı solculardan temizlenmesi mücadelesi veriyor. Batı aleminde "islamizmin işgali tehdidi altında olunduğu" korkusunu yaymaya çalışıyor. İslamist Watch'ın sizi fişlemesi için, "Müslümanlardan ölesiye nefret etmemeniz" yeterli.

Türkiye'deki irtica edebiyatı ile dolu birçok makaleyi okuduğumda internette hangi sitelerden beslendiklerini anlamamak mümkün değil. Bazı aydınlarımızın, İsrail, Avrupa ve Amerika'nın en bağnaz, en faşist en ırkçı insanlarıyla bu derece hemhal olmasını sorgulamaması ne acı... 

Nostradamus halt etmiş

Pipes'ın İslamla küresel mücadele eylem planı yeni değil aslında. Fikren daha eskiye dayansa da 1990'ların ortasında ilk defa eyleme dönüştü. 1995'te Oklahoma'da patlayan bombadan hemen sonra olayı İslamcıların yaptığı yalanını ABD'de yayan iki kişi Daniel Pipes ve bugünlerde bir başka projede yoldaşlık yaptığı, her Müslümanı potansiyel bombacı gören araştırmacı (!) gazeteci Steven Emerson'du. Pipes, Oklahoma'daki olayın sıcaklığı içinde USA Today gazetesine "Amerika, İslamcıların saldırısı altında" açıklaması bile yaptı. Saldırıyı yapanın federal hükümet karşıtı Amerikalı terörist Timothy McVeigh olduğu ortaya çıkıncaya kadar, birkaç günde birçok Amerikalının kafasında "İslamcı terörizm" kavramını yerleştirmeyi başardılar. Bu yalana balıklama atlayan bizim medyayı da hatırladım şimdi. Hey gidi...

Tabi Pipes'ın her öngörüsü böyle isabetsiz çıkmadı, hakkını vereyim. 11 Eylül'den tam 3,5 ay önce 31 Mayıs 2001 günü ne tesadüf yine araştırmacı (!) gazeteci yoldaşı Emerson ile beraber Wall Street Journal gazetesine yazdığı "Terrorism on Trial" başlıklı makaleyle, El Kaide'nin, İran'ın kendisine sağladığı mühimmatla Lübnan'da "yüksek binalar nasıl çökertilir" eğitimi aldığını yazdı. Aynı yazıda, El Kaide'nin World Trade Center takıntısı olduğu da belirtiliyor. Bir tek tarih vermemişler. Kadir İnanır gibi karşısına geçip, "Ulen sen ne öngörülü ne nostradamus bir nadam çıktın nöyle" diye iki tokat aşkedesim var.  Doğrusu, Amerikalı istihbarat yetkilileri, dağlarda El Kaide teröristi takip edeceklerine Pipes'ın yazılarını takip etseler, 11 Eylül faciasını engelleyebilirmiş. 

Bush, işte bu Pipes'ı ABD Barış Enstitüsü'ne üye atamaya kalktı. Tabi  Demokrat Partili Senatörler gerekirse kürsüyü işgal edip(filibuster) bu akıl almaz atamanın onaylanmasını engelleyecekleri tehdidinde bulununca Bush atamayı geri çekmek zorunda kaldı. Irak savaşına gönülden destek veren neo- ateizm mücahidi Christopher Hitchens bile Pipes gibi bir fanatiğin adı barış olan bir enstitüye üye atanmasına  "oha!" dedi.

Hitchens, Popüler internet sitesi Slate'te 11 Ağustos 2003 günü yayınladığı "Pipes the Propagandist" başlıklı yazısında, Pipes'ın akademik analiz ile propagandayı fena halde karıştıran duygusal bir saplantı içinde olduğunu çeşitli örneklerle anlatarak, "Pipes" ile "barışı" bağdaştıramadığını kaydetti. "İslamla küresel savaş isteyen Pipes'ın felsefesine ters şekilde neden bir barış kurumuna girmekte ısrarlı olduğunu anlamadığını" da ekleyerek... Yani kısaca "dostum bu ne bu takiyye?" demeye getiriyordu. Pipes, adı ne kadar barış enstitüsü olsa da Cheney yönetiminin marifetiyle dönemin savunma bakan yardımcısı Douglas Feith ve AIPAC'tan Harriet Zimmerman gibi üyeleri olan bir yere "bile" aşırı kalmıştı.

Obama dini bütün bir müslüman iddiası da onun eseriydi

Obama'nın seçim sürecinin başında, "Obama dini bütün bir Müslüman" yalanını ilk dolaşıma sokanın Pipes olmasına da artık şaşırmazsınız. O ve şürekası, o günlerde yazdıkları birçok makalede, "ABD'nin Müslümanlarca içten ele geçirilmekte olduğu" zırvasını dillendirmekten çekinmediler. Ben Pipes'ın, "Ladin'den tehlikeliler listesinin" kendinde mahfuz kısmında Obama'nın adının da bulunduğuna eminim.     

Daha düne kadar Avrupa Birliği üyeliği çabalarını Türkiye'yi satmak olarak göstererek bizi korkutmaya çabalayan hızlılarımızın, "Türkiye'nin Avrupa'da işi ne" diyen ırkçı Batılılı tetikçilerle kolkola dünyaya "Türkiye batıdan uzaklaşıyor" korkusu pompalamaya çabaları hem komik hem de çok ibret verici.

"İslamcı terörizm" korkusunun artık çalışmadığı ortadaydı. Korku esnafı, 20 senedir pazarladığı korkunun aniden önemsiz olduğuna karar vermiş ve dilinin altındaki 2.0 sürümünü piyasaya sürmüş. Ucuzluğu daha ilk bakışta anlaşılan bu yeni ürünün de ilk müşterilerinin Türkiye'den çıkması ne üzücü...     

Allah ülkemizi, bölgemizi ve tüm insanlığı fanatiklerin şerrinden, herbirimizi de içimizdeki fanatikten korusun.

Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com

http://www.haber7.com/haber/20091126/Kim-bu-Daniel-Pipes-denilen-yazar.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Almanya'nın ciddi ve saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, dün Türkiye'deki siyasî gelişmeleri değerlendiren bir haber yoruma yer verdi.

Gazetenin Türkiye muhabiri Kai Strittmatter'in kaleme aldığı yazıda Türk toplumunu ikiye bölen bir güç mücadelesinin yaşandığı dile getirildi. Ancak bu mücadelenin sanılanın aksine laiklerle İslamcılar arasında değil, demokratlar ve demokrat olmayanlar arasında yaşandığını belirtti. AK Parti hükümetini, muhalefetin karşı çıkmasına rağmen başlattığı demokratik açılım konusunda gösterdiği cesaretten dolayı öven Strittmatter, "Ankara'daki bu muhalefet Erdoğan'ı İslamcı olarak adlandırıp, Avrupa ve Amerika'da yankı uyandırıyor. Bu grubun bir taraftan AK Parti'yi İslamcı örgüt olarak tanıtmaya çalışarak, diğer taraftan Hıristiyan ve Alevi azınlığın haklarına karşı insanları kışkırtmaları tam bir zıtlık oluşturuyor. Tezat, zira onlar kendilerini cumhuriyetin savunucusu olarak takdim ediyorlar, ancak AB ve ABD'ye karşı kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar." yorumunu yaptı.

Türk dış politikasında eksen kayması olduğu iddialarının da doğru olmadığının ifade edildiği yazıda, "Kısa süre öncesine kadar Ankara'da 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' parolası geçerliydi. AK Parti'nin dış politikasının ise yeni bir sloganı var: 'Komşularla sıfır problem.' Türkiye yarım asırdır kendini soyutladığı komşularını yeniden keşfediyor. Kendini NATO'nun Güneydoğu kanadı olarak değil, dinamik ve tartışmalı bir bölgenin merkezinde görüyor." denildi. Yorumda, Demokratik Toplum Partisi aleyhine açılan kapatma davasına da değinilerek, "Bu partinin kapatılması, Ankara hükümetinin en cesaretli açılımlarından biri olan Kürt açılımını sabote edecek." değerlendirmesi yapıldı. ZAMAN

BAYRAM AYDIN MÜNİH 

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=925483&title=turkiyedeki-mucadele-demokratlar-ile-demokrat-olmayanlar-arasinda
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.