Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

20 Mayıs 2024, 01:19:48

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 119
  • Online ever: 554
  • (18 Mayıs 2024, 06:22:10)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 97
Total: 97

Murat Karayılan: Habur'da Apo pankartı açanlar bizden değiller

Başlatan kilimanjaro, 24 Kasım 2009, 16:58:36

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

PKK'nın bir numaralı ismi Murat Karayılan, Türkiye gazetesine konuştu: Habur'da o pankartları açanları araştırdık, bizden değiller.

PKK'nın bir numaralı ismi Murat Karayılan, eve dönüş sırasında Habur Sınır Kapısı'nda Abdullah Öcalan pankartını açanların kendilerinden olmadığını söyledi.

Türkiye gazetesinden Osman Sağırlı'ya konuşan Karayılan, "Habur'da tahrikler vardı. 'Biji Serok Apo' diye bağırmanın, pankart açmanın tahrikin anlamı var mıydı" sorusuna, "Eğer böyle yapıldıysa yanlış. Ama pankart açanları araştırdık bizden değilller. Güvenlik güçleri de araştırıyor. Halen kim oldukları açıklanmadı" yanıtı verdi. Milliyetçi ve muhafazakâr çizgisiyle bilinen Türkiye gazetesinde yayımlanan röportaj özetle şöyle:

Açılım Meclis'te tartışıldı. Meselenin Meclis'te tartışılması ve gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce Meclis'in, Kürt sorununu ilk kez tartışmış olması bile bize göre önemli bir sonuç. Fakat Kürt sorunun, demokratik çözümü temelinde Türkiye kendi geleceğine dönük olarak yeni bir süreci başlatabilirdi. Maalesef bu olmadı. Pratik adımlar atılmadı. İlk başlarda daha ümitliydik. Şu anki durumda herhangi bir çözüm yok.

Siz nasıl bir başlangıç yapılmasını bekliyordunuz?

Kürt meselesi çok köklü bir sorun. Basit açılımlarla sorunu çözmek mümkün değil. Ağır bir akciğer hastası aspirinle tedavi edilmez. Kürt sorunu, bazı yerleşim birimlerinın isimlerinde eskiye dönüş ya da Kürtçe TV kurulmasıyla çözülmez. Kürtlerin zaten bugün bile 15'ten fazla kanalı var. Bir üniversitede Kürdoloji Enstitüsü açılması. Ne var bunda? Yurt dışında Kürtlerin açmış olduğu enstitüler de mevcut. Kürt dilinin seçmeli dil olarak okutulması da çare değil. Burada bir topluluk var. Bunların kimliğinin kabulü önemli. 85 yıllık süre içinde büyük trajedilerin yaşandığı bir sorundan bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (düzeltiyor) Devleti, geçmişten bu yana Kürt halkı gerçekliğini, kimliğini göz ardı etti. Bu hataydı; "Biz şimdi bu yanlışı düzeltiyoruz. Kürtler de var, kimlik sahibidir. Bunların her türlü haklarını ve kimliklerini tanıyoruz. Birlikte kardeşçe yaşıyoruz. Bin yıllık tarihimiz var. Birleşerek yaşamayı ön gören yeni projeyi gündemleştiriyoruz" demeliydi.

Sayın Başbakan da bu anlama gelen sözler söyledi. Üstelik Dersim olaylarını savunanları 'insanlıktan nasibini almamış kişiler' olarak niteledi. Bu sizin için önemli bir mesaj değil mi?

Sayın Başbakanın söylediği sözlerin tabii ki bir anlamı var. Ancak yeterli değil. Eğer bir devlet politikası, yaşanan acıların nedenlerini de ortaya koysa amenna. Başbakan yakındığı o uygulamaları kınarken aslında farklı bir yaklaşım sergiliyor. O uygulamaları sürdürmek isteyenlere diyor ki; "sizin uygulamalarınız çağ dışı. Yeni metotlarla meseleye yaklaşıp Kürtleri denetim altına almak gerekiyor."

Türkiye'nin birliği bütünlüğü deniliyor. Biz de aynı şeyleri savunuyoruz. AK Parti'nin baştan beri, devletin Kürtlere yönelik sert yöntemlerini eleştirdiği doğrudur. Ancak kendileri yumuşak uygulamalarla Kürtleri terbiye etmek istiyor. AK Parti 'bu sorun sadece askeri yöntemler ve güvenlik kuvvetleriyle çözülemez' diyor. Erdoğan'ın bu sözlerini ben şöyle okuyorum: "PKK tasfiye edilmesi gereken bir mahluk. Bu sadece askerî yöntemle bitirilmez. Değişik yollar uygulayıp tasfiye edelim." Bu sözlerden sonra nasıl ümitli olayım.

Bütün bunlara rağmen hükümet diğerlerine göre iyi. AK Parti ile CHP aynı kefede değil.

Nasıl bir başlangıç yapılacağı hususunda bir tek başlık söylediniz ki o da Kürt kimliğinin tanınması şeklinde... Bunun dışındaki önerileriniz neler?

Ben bunu her defasında tek tek sıralamak zorunda değilim. Ana dil hakkının tanınması, ana dilde eğitim hakkının sağlanması, siyasal örgütlenmeye imkân tanınması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve bir toplumsal uzlaşma projesinin imzalanması çözüm için sıralayabileceğim diğer hususlar. Barış gruplarını göndermekle kendimizce bir mesaj vermeye çalıştık.

O karşılama olayları organizeydi. DTP her türlü imkanıyla Silopi'den Diyarbakır'a adam taşıdı.

DTP'nin katkıları olabilir. Ancak; halkın bu denli sevgi gösterisinde bulunması ciddiydi. Eğer burada propaganda veya psikolojik savaş yapılacaksa o zaman bu ayrı değerlendirilir. Ancak eğer sorun masaya yatırılıp adam akıllı çözülecekse gerçekleri konuşmalıyız. Gerçekler şudur: PKK'nın yok dediği hususlar, Kürt kısmında olmaz. 30 yıldır biz de burada siyaset yapıyoruz. Mevcut Türkiye Cumhuriyetinin sorumluları da siyaset yapıyor. Yani her gün PKK'ya küfretmek temelinde sorun çözülür mü? Biz sorunu çözmek istiyoruz. Fakat böyle değil.

Ne gibi adımlar?

Niye siyasi yöntemlerden bahsedilmiyor? Başbakan'ın 'anaların gözyaşları dinsin" şeklinde kurduğu cümlelerin tümü güzel. Bazı iyi şeyler söylemek sorunu çözmez. Eğer hükümet ciddi adımlar atmazsa, süreci bozmak isteyen bazı güçler ortaya çıkacaktır.

Süreci baltalamaya çalışacak güçler kimler?

Bunlar çözümü istemeyen rant çevreleri... Savaştan siyasi ve ekonomik rant sağlayan çevreler...

Bunlar Kürt müdür Türk müdür?

Türk ve Kürt olmaktan ziyade, devlet içinde örgütlenmiş insanlar. Ergenekon örneğinde görülmedi mi? Üstelik Ergenekon yapılanmasının tamamı sorgulanmadı ki. Büyük bir kısmının devlet içinde varlığını sürdürdüğünü düşünüyorum. MHP ve CHP'nin dillendirdiği durum buna örnek. Erdoğan bu noktada doğru söylüyor. Muhalefeti kast ederek sarfettiği "şehit cenazelerinin gelmesini istiyorsunuz" sözü doğru. Devlet bürokrasisi içinde bu savaşın sürmesinden yana olan kesimler var. Şimdiye kadar bu sorunun bu kadar sarpa sarması ve çözümün engellenmesinin nedeni de bu yaklaşım. Kürtlerde olup olmadığına gelince; Kürtlerin içerisine sızdırılmış bazı insanların olduğu gerçek. Ama Kürtler zavallı bir halk. Ne çıkar sağlayabilirler ki?

30 yıllık süreçte geriye dönüp baktığınızda, bu ilişkide olduğunuz ya da size müsamaha gösteren devletlerden, bugün samimi olmadığına inandığınız devletler hangileridir?

Şu anda PKK'yı destekleyen kim var ki? 1985 yılından bu yana PKK'ya karşı ABD hep Türkiye'yi desteklemiştir. Ancak bunun altında bile farklı hesaplar oldu. Eminim ki Amerika ve benzeri devletler olmasaydı Kürt sorunu şimdiye kadar çoktan çözülmüş olurdu. Özal niye öldü? Özal, Türkiye için büyük bir kayıptı. Türkiye'nin her türlü sorununu çözmek istedi fakat uluslar arası devler ve onların Türkiye'deki uzantıları fırsat vermedi.

Çözüm sürecinde kendilerinin taşın altına ellerini koymak istediklerini söyleyen PKK'nın bir numaralı ismi Murat Karayılan, Türkiye'de siyasetçilerin detaylara takılıp kaldığını, geri dönenleri kıyafetlerindan dolayı "Teslim almaya geliyorlar" şeklinde eleştirme yanlışına düştüklerini kaydetti. Karayılan, "Biz o insanları barış için gönderdik. Bu kıyafetler Kürtlerin geleneksel kıyafetlerindendir. Zamanla değişikliğe uğramış ve askerî kıyafet olarak anılmaya başlamıştır. Ama bizim amacımız barışa katkıda bulunmaktı. Kendiliğinden gelişen olayları doğru okumak gerekir" diye konuştu. DTP'nin PKK adına karar alabileceğini ancak bunu yaparken ya Kandil'i ya da Avrupa temsilcisi Zübeyr Aydar'ın vereceği talimatları dikkate alması gerektiğini vurgulayan Karayılan ile gönderilmesi muhtemel gruplar, hükümet ve muhalefet ile ilgili görüşlerini konuştuk. işte o sorular ve Karayılan'ın ağzından cevaplar;

KIYAFETLER PROPAGANDA DEĞİLDİ

- Üzerinizdeki kıyafet askerî üniforma değil mi? Bu bile barışın önünde engel olarak gösterilemez mi?

Aslında bu Kürtlerin geleneksel kıyafeti. Fakat zamanla değişikliğe uğrayarak askerî kıyafete dönüştüğü doğru. Dağda olduğumuz için bu kıyafetleri giyiyoruz.

- Kandil'den Türkiye'ye giden 8 kişinin üzerinizdeki elbiselerin aynısını giymesi doğru muydu?

Bu kıyafetle Türkiye'ye gitmelerinin yanlış olduğunu düşünmüyorum. Türkiye toplumu siyasetçilerden daha anlayışlı. Tepki gösteren MHP ve CHP idi. İki gün sonra Başbakan da çark etti ve olup bitenleri "şov" diye niteledi.

- Gidenlerin ifadeleri hep aynıydı. Siz bu göndermeleri planlı mı yaptınız?

Kesinlikle o eylemde planlılık yoktur. Doğal gidilmiş ve doğal bir karşılanma olmuştur.

- 86 yıllık Cumhuriyet tarihinde AK Parti hükümeti bir ilki gerçekleştirmedi mi?

Bir ilk olabilir ama öz aynı. Gelinen aşamada artık Türkiye'nin kendisini yeniden düzenlemesi gerekiyor. Bunun mesajını hem Kürt halkı hem de bölgedeki konjonktürel durum veriyor. Bunu Türkiye halkı da fark etti. Başbakan yeni şeyler söylüyor olabilir ama gelişmeler de yeni. Köklü bir sorun var. Üstelik 86 yıldır kanayan bir yara var. Bunun iyileşmesi gerekiyor. Dolayısıyla sorumluların artık yapıcı ve çözücü tarzda konuşmaları şart. İnanıyorum ki, şu anda bağırıp çağıran muhalefet; eğer iktidarda olsaydı bunlar bugün savunduklarının aksini dillendireceklerdi. Biz hükümetin, konuşmalarını görmüyor değiliz. Fakat sadece sözle olmaz. Daha ciddi bir yaklaşıma ve pratik adımlara ihtiyaç var.

-Kanayan yara var diyerek empati yapılmasını istiyorsunuz ama sanki siz yapmıyorsunuz!

Fazlasıyla yaptığımızı düşünüyoruz. Karşı tarafın halkına doğrular anlatılmıyor. Tek yönlü bir pompalama yapıldığından dengesizlik oluşmuştur. Bana olup bitenler doğal geliyor. 17.500 faili meçhul terör değil mi? Toplumsal makaslar çok açılmış ve algılar farklılaşmış. Kürt toplumunda sevinç vesilesi olan bir durum, diğer tarafta tepkiyle karşılanıyor.

- "Silahların çare olmadığını, Kürt sorununun çözüm yolunun demokratik yollarla aşılabileceğini savunurken, 'gerilla Türkiye'nin gerçeğidir ve o üniformalarla gitmesi normal' diyorsunuz. Mademki silahlar çare değil, neden silah bırak mıyorsunuz? Barıştan ve siyasal çözümden kastınız nedir?

Birinci talebimiz silahların susması. Operasyon da eylem de olmasın. Yeter artık. Anaların gözyaşları ancak böyle diner.

İkincisi; bu sorunun çözümü için ister alt ister üst düzeyde olsun insanlar bir araya gelmeli ve bunu tartışmalı. Bu gerilla dağdan nasıl inebilir? Kürtlerin kimlik hakları ne şekilde tanınabilir? Bizimle görüşmeleri gerekmiyor. DTP var. Devlet hiçbir zaman DTP'yi muhatap olarak kabul etmedi.

- Açılımın tartışıldığı günden bu yana DTP'liler hiç buraya gelip sizle görüşmedi mi?

Hayır. Bu insanlar zaten olup bitenden çok ürküyor. Bu yüzden semtimize hiç uğramazlar.

- Gelip gitmiyorlarsa, aracı olamazlar. Yeterli inisiyatif sahibi olamazlar?

Bizlerle görüşmelerine gerek yok. Avrupa'daki temsilcimiz Zübeyir Aydar'dır. Daha önce milletvekiliydi. DTP'liler gidip Aydar ile görüşebilir. Devlet DTP'ye biraz inisiyatif tanısa temsilcileri buraya gelir bizimle de görüşür. DTP'den birileri buraya gelirse, hemen tutuklanır. Ya da partileri kapatılır.

- 8 askerin teslim edilmesi sırasında Kandil'e gelip görüşmeler yaptılar ama...

Askerlerin alınması sırasında geldikleri için haklarında dava açıldı. Eğer DTP'ye devlet bir rol biçse önemli gelişmeler yaşanabilir.

- DTP bizi temsil yetkisine sahiptir diyor musunuz?

Hayır, tam olarak öyle demiyorum. Karşı taraf, DTP'ye öyle bir misyon biçse, ben de "DTP bizi temsil yetkisine sahiptir" derim. Ama öyle bir durum yok ki. Şunu söylüyorum: DTP bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Ayrıca bu muhatap alınacak güçlerden biridir. Devlet DTP'yi muhatap alırsa, bu muhataplığı biz de kabul ederiz. Tabii karar verilirken, DTP'nin bizimle diyalog kurması gerekir.

- Mahkemede bir sanık avukata kendini temsil etmesi için noter kanalıyla tam yetki verir. Siz 'işinize gelen yerde temsil edebilir' diyorsunuz. Ara sıra da müdahale ediyorsunuz. Açıkça soruyorum: DTP sizin temsilciniz mi?

Dediğim gibi bizimle müzakere etmek şartıyla burada bir misyon üstlenebilir.

RADİKAL DEĞİLİM ÇÖZÜM TEHLİKEDE

- Yapılanları, atılan adımları tek yönlü olarak küçümsüyorsunuz sanki.

Bir şey yok ki küçümseyelim. Pratik olarak ne yaptılar? Sadece birkaç iyileştirici adım...

-Örgüt silah bıraksa, çözüm barışla halledildikten sonra tekrar şiddet ortamına dönüş olur mu?

Niye ana dilde eğitim alanında yasal bir düzenleme yapılacağı hususu gündeme getirilmiyor? Ana dilde eğitim hakkı bu çözüm perspektifinde yok.

- Tepki için aceleci değil misiniz? 30 yıllık sorunun bir anda çözülmesi mümkün mü? Radikal söylemlerle süreci baltalamış olmuyor musunuz?

Radikal konuşmuyorum. Çözüm kapılarının tümden kapandığını söylemiyorum. Fakat, bu yaklaşımla sorunun çözülmeyeceğini ifade ediyorum. AK Parti'nin kulağa hoş gelen sözleri sorunun çözümünü sağlamaz. Hatta, bu böyle devam ederse tehlikeli bir hâl alabilir.


Sayın Başbakan tarihe geçebilir

Türkiye şunu bilmeli. Kürt halkı vardır ve Türkiye ile birlikte yaşamak istiyor. Çözüme açık olduğumuzu söylüyoruz. Bu da diyalogdan geçer.

Tehlikeli bir hal almaması için atılması gereken adımlar neler? Örgüt olarak siz bu konuda bir takvim verebiliyor musunuz?

Bir kere operasyonların durması konusunda başbakanın ve AKP yetkililerinin net tavır ortaya koyması gerekiyor. Aksi halde tehlikeli durumlar gelişebilir. Bu karşı tarafa samimi bir öneridir. Söylenenler yapılmaz ve yarım bırakılırsa, çözüme karşı olanlar atak yapabilir. Ben bu işin basit ve kolay olduğunu, bir çırpıda Başbakanın bunu halledebileceğini söylemiyorum. Bu ciddi bir mesele. Başbakan Erdoğan bu işi çözerse, tarihe geçer. Ama riskler de var. Sorunu çözmek için mangal gibi bir yüreğe sahip olmak gerekiyor. Başbakan, bu mevcut tavrıyla sorunu çözemez. Çözemediği gibi altında da kalabilir. Çünkü farklı yaklaşımları dayatanlar olabilir. Onun için madem bir adım attı gerisi de gelmeli. Sorun riskli. Özal'ın başına gelenler biliniyor. Öyle basit değil.

- Bu bir tehdit mi?

Hayır, değil. Tehdit gibi algılanıyorsa, sözlerimi geri alıyorum. Başbakan'ın yükü çok ağır. Büyük devrimleri büyük adamlar yapabilir. Başbakan'da bunu görüyorum.

-Başbakan'ın yükünü hafifletmek istiyor musunuz?

Samimi adımları gördüğümüz anda üzerimize düşeni yaparız.

- Samimi değilse, niye öyle bir riskin altına girsin? Diğerleri gibi olayın üstünü örtüp yoluna devam edemez miydi?

Sayın Başbakan macera aramıyor. Sorun Türkiye'nin... Sorumlu kişi olarak çözmek zorunda. Sorunu çözmemek kurtuluş değil. Tansu Çiller, Bülent Ecevit neredeler?

- Yeni barış gruplarının gönderilmesi veya gönderilmemesi hususunda aldığınız herhangi bir karar var mı?

Barış gruplarının gönderilmesi hususunda üç grubun hazırlığını yaptırdık. İki grup gitti ancak Avrupa'dan gelecek grubun gelişi durdu. Henüz yeni bir kararımız yok.

- Kapıyı kapattınız mı?

- Devamı nasıl gelsin? Karşı taraf kapıları kapattı. Eğer tıkanma giderilirse; o zaman düşünürüz.


YENİ GRUPLAR GÖNDERECEKTİK

- Öyle planlamıştık ve bitirdik dedikten sonra adımı başkasından beklemek bir samimiyetsizlik değil mi? Yani onları teste mi tabi tuttunuz?

Devletin savcılarının Habur'da gelen gruba yaklaşımı iyi oldu. Eğer böyle devam etseydi bu iyi şeylere yol açabilirdi. Ama sonra 'şov', 'provokasyon' denildi. İş adetâ ters yüz edildi. Öyle olmasaydı belki de yeni gruplar gelecekti. Bu devletin bir kısmının çözümden yana olduğunu gösteriyor. Eğer çözümden yana olan kesim daha etkili gelirse, çözüm süreci yine gelişebilir. Ama bu kesim etkili olamazsa yeni saldırılar da muhtemel... Operasyonlar artar ve çatışma ortamına tekrar girilebilir.

- Sizin içinizde de çözümsüzlükten yana olanlar var mı?

Kesin yok demiyorum. Ama yönetim olarak çözümden yanayız. Bizde, savaş isteyenler etkili değil.

- Güneydeki (Irak'taki) Kürtler, Kandil'i yayla olarak görüyor. Kürt Federe Hükümeti eski başbakanı Neçirvan Barzani ile yaptığım görüşmede; "umuyorum bir gün silahlar susar, barış sağlanır ve Kandil de güzel bir tatil beldesi olur" dedi. Sizin de böyle bir umudunuz var mı?

Tabii ki umut ediyorum. Ama hayalci de değilim. Türkiye'nin diğer dağları ve güzel yerleri barış, kardeşlik ve birlik mekânı olsun. Ama ne yazık yakın gelecekte bu zor. Ayrıca; bölgede sıkışmış değiliz. Kandil'de de kalmak zorunda değiliz. Gerekirse silahlarımızı alır buradan gideriz.

- Nereye gidersiniz?

Ben sekiz yıl Siirt-Şırnak dağlarında yaşadım. Yine Türkiye'de kalabilirim. Stratejik müttefiklerimden birisi de coğrafyamız!


MAHMUR'DAKİLER GERİ DÖNEMEZ

- Ne olursa veya hangi adımlar olursa örgüt çözüm sürecini hızlandırır ya da yeni gruplar gönderir?

Irak'taki tüm Kürtler bize bağlı değil. Emrimizle hareket etmiyorlar. Mahmur dışında da bazı kamplarda Kürtler yaşıyor. Türkiye'deki korucular ortalık yerde ölüm saçmaya devam ederken Mahmur'dakiler geri dönemez. Çünkü zaten ölüm korkusuyla vatanlarını terk edip geldiler.

- Soruma cevap olmadı.

Biz AK Parti'nin konuyu gündeme getirmesini, Türkiye'nin temel sorunlarını çözme açısından iyi bir girişim olarak görüyoruz. Bunun karşısında; MHP'nin CHP'nin tutumunun ise "aslında öldürme devam etsin. Onur Öymen örneğinde olduğu gibi katliamların hâlâ savunulduğunun" farkındayız. Üstelik bunlar birlik-beraberlik adına yapılıyor. Bu bölücülüktür. Ortada hiçbir şey yokken muhalefet bir bardak suda fırtına koparıyor. Oysa; Türkiye'nin sorunlarını sakin tartışmak gerekir. Çözüm sadece AK Parti'nin görevi değil. Ordu, CHP ve Türkiye'yi seven herkesin görevi. Türkiye şunu bilmeli. Kürt halkı vardır ve Türkiye ile birlikte yaşamak istiyor. Çözüme açık olduğumuzu söylüyoruz. Bu da diyalogdan geçer.

KANDİL'DEN İLGİNÇ NOTLAR
* Beğenerek izledikleri dizi: Bu kalp seni unutur mu? (Diyarbakır Cezaevini hatırlatıyormuş)
* Eleştirdikleri dizi: Konusu PKK olan dizilerdeki kişi isimleri (Asla kullanmadıkları terimler varmış. 'Komutan' gibi...)
* Örgütte artık telefon ve internet yasak.
* Kandil'de radyo olarak sadece BBC Türkçe dinleniyor.
* "Mağarada yaşıyorlar" denilmesinden hoşlanmıyorlar
* Örgüt içindekilerden bazıları anılarını yazıyor. Kürtçe, Soranice (Öz Kürtçe), Türkçe, Farsça, Arapça kitaplar basılıyor.
* Bazıları film senaryosu yazıyor.
* Örgütün kendi içinde dağıtılan bir de gazetesi mevcut.

Murat Karayılan, "Grup göndererek barış adımı attık. Türkiye de operasyonları durdurmalı" dedi.

UYUŞTURUCU VE İÇKİYE KARŞIYIZ

- Size ve bazı PKK'lılara yönelik ABD Maliye Bakanlığı bir karar aldı. Kararın gerekçelerinde haklılık payı yok mu?

Perde arkasını iyi düşünmek lazım. Bu kararın, sorunun köklü çözümünü engellemek için olduğunu düşünüyorum. Bu, Türkiye'ye iyilik mi yoksa kötülük mü düşünmeliyiz. Öte yandan uyuşturucu kaçakçılığıyla ne ilgimiz olabilir ki. Hareket olarak uyuşturucu ticaretiyle mücadele ediyoruz. İçkiye bile karşıyız. Bir de çıkmış diyorlar ki; Avrupa ve Amerika bankalarındaki paralarına el koyduk. Bizim bir liramız bile yok. Neyine el koyuyorlar. Bu iftiradır. ABD gibi süper gücün neden böyle iftiraya ihtiyaç duyduğunu anlamalıyız!

- Sizce niye böyle bir karar alındı?

İşin içinde başka iş var. Böyle bir kararla Türkiye'ye 'sakın ha onları muhatap almayın. Bu sorunu sakın kökten çözmeyin' deniliyor...

- 2003 yılında Musul'da Amerikalılar ile bir temasınız oldu mu?

Evet. Amerikalı yetkililerle temasımız oldu.

- Neler konuşuldu?

O zaman örgüt adına Amerikalılar ile temas kuran kişiler, şu an saflarımızda değil.

AYRILANLARI TEHDİT ETMEDİK Kİ!

- Örgütten ayrılanlar Türkiye'ye dönmek istiyor. İtirazınız var mı?

Onlar bu işin bir tarafı değil. Örgütten ayrılarak Irak'a yerleşen kişiler Türkiye'ye dönmek için gelip bize danışsalar, gitmeyin derim.

- Silah bırakan kişiler örgütü tehdit olarak görüyor. Onlar için tehdit misiniz?

Silah bırakanları öldürmek istesek öldürürüz. Kollarımız uzundur.

- Örgütten ayrılanların çoğu "bana saldırı örgütten gelir" diyor.

Doğru söylemiyorlar. Irak Kürdistan'ında rahat şekilde geziyorlar.

NEDEN EYLEMLERİN MERKEZİ TÜRKİYE?

40 MİLYON KÜRT'ÜN GELECEĞİ TÜRKLERE BAĞLI

Kandil'de karşılaştığımız PKK'lılara yönelttiğim önemli sorular ve verdikleri cevaplar;

-Kürt halkının haklarının verilmediğini bunun mücadelesi için yola çıktığınızı söylüyorsunuz. Kürtler İran'da, Suriye'de ve Irak'ta da var. Üstelik oralarda idam edilen, sürgün edilen Kürtler var. Ama siz eylemlerinizi sadece Türkiye'de yapıyorsunuz. Mademki mücadele ediyorsunuz, eylem yapın demiyorum ama oralarda neden eylemlerinizi göremiyoruz?

Siz Türkiye'nin ne kadar büyük olduğunun farkında değilsiniz. Eğer Türkiye'ye bir kelimeyi kabul ettirebilirsek; bölge ülkeleri istediklerimizi fazlasıyla verir. Türkiye bölgenin anahtar ülkesidir. 40 milyon Kürt'ün geleceği bu ülkenin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlıdır.

HESAPLARIMIZI DENETLESİNLER

-PKK uyuşturucu trafiğini yönlendiriyor deniliyor. Bununla ilgili suçlamalara sadece bu yalan diye cevaplamak yeterli mi?

Bize yönelik olarak sürekli uyuşturucu ve kara paradan kazandığımız söyleniyor. Bu tabii ki yalan. Bakın bizim kazançlarımızla ilgili olarak bütün hesaplarımız açıktır. Kendimiz içimizde bu tip iddiaları araştırmak için kurduğumuz 6 kişilik bir komisyon var. Bu komisyona Türkiye'den de müdahil olmak isteyen uzmanlara açığız. Gelsinler incelesinler istedikleri yerdeki hesaplarımıza bakabilirler

http://www.turkiyegazetesi.com/haberdetay.aspx?haberid=425649
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.