Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

03 Mayıs 2024, 16:24:54

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 156
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 136
Total: 136

Müstehcenlik yarışına dur de!, Faruk Çakır, Yeni Asya

Başlatan kilimanjaro, 15 Haziran 2010, 01:48:28

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Dünyayı kurtarmaya çalışırken, kendimizi, ailemizi ve ülkemizi tehdit eden tehlikelerden habersiz kalmamak lâzım. Yeri geldikçe ifade etmeye çalıştığımız gibi, hepimizi tehdit eden ciddî tehlikelerin biri de medya vasıtalarının müstehcenlik noktasındaki ölçüsüz yarışıdır.

Gazeteler, televizyonlar ve 'sanal dünya' denilen 'internet dünyası' bu hususta birbirleriyle yarışıyor. İlmen ve tıbben izlenmemesi gereken 'dizi'ler ailece izleniyor ve eve sokulmaması gereken bazı gazeteler ellerde ve ceplerde taşınıyor. Müstehcen bazı gazeteleri 'mütedeyyin hacı amcalar'ın elinde görünce hem üzülüyor hem de böyle tuzaklara düşmemek için dua ediyoruz.

Bu arada, 'alkollü içki reklamları'nın da gazetelerde tam sayfa olarak devam ettiğini hatırlatalım ve bu felâketin bir an önce sona ermesi gerektiğini de Türkiye'yi idare edenlere söyleyelim...

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun da televizyonlardaki müstehcen yayınlardan yana şikâyetçi olmuş. ABD'nin televizyonlarda yayınlanan film ve dizilerdeki müstehcenlik ve şiddet konusunda Türkiye'den daha muhafazakâr olduğunu hatırlatan Dursun, milletvekillerini televizyonun çocuklar üzerindeki etkileri konusunda ikaz etmiş. Nasıl bir girdaba sürüklendiğimizin her halde farkında değiliz. Avrupa ve Amerika'da yaşayanlar Türkiye'deki TV yayınlarını görünce bir anlamda 'şok' oluyorlar. Çünkü Avrupa ya da Amerika'da belki daha fazla müstehcen yayın yapan kanallar var, ama onlar şifreli kanallar. Yani günün her saatinde, çoluk çocuk izlenebilen 'serbest' kanallarda bizdeki gibi müstehcen yayın yapılamaz. 'Çirkin yayın'lar ya şifrelidir ya da gene geç saatlerde yayınlanabilir. Bizde ise değil dizi ve filmler, reklâmlarda bile aşırı müstehcenlik yapılıyor.

İlgili olsun olmasın her konuda 'kadın'ların reklâm malzemesi olarak kullanılması her halde tesadüfî değildir. Gençliğin imanını çalmak için müstehcenlik bir vasıta olarak kullanılıyor. Nedense, kadınların ticarî bir 'mal' gibi kullanılmasına sözümona 'kadın hakları savunucuları' ya da feministler de sessiz kalıyor.

Bazı firmalar 'ürün' reklâmlarında bilerek 'kadın' unsurunu kullanmıyorlar. Onlara bu hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ederken, bazı firmaların da her adımda 'kadın manken' kullanmasını protesto ediyoruz ve etmeliyiz.

Reklâmlar konusunda dikkatimizi çeken başka bir nokta daha var: 70 milyonu aşkın 'tüketici'nin yaşadığı ülkemizde tesettürlü kadın, kız ve 'uygun giyinen insan' yok mu ki her reklâmda açık-saçık mankenler kullanılır? Sadece açık-saçık olanlar mı 'tüketici' ya da 'müşteri'dir? Herhangi bir ürünün reklamı yapılırken, onu tanıtan kişi başörtülü olsa kıyamet mi kopar? Başörtülüler 'ürün' satın almıyor mu ki, hep 'müstehcen giyinen' mankenlerle reklâmlar kirletiliyor?

Her noktada ve her konuda müstehcenlik yarışına bir son vermenin vakti gelmiş olmalı. Tüketici derneklerinin de bu hususta aktif görev alması ve üreticilere çağrıda bulunmasını talep ediyoruz. Aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı da kamuoyunu, üretici ve tüketicileri de bu hususta ikaz edebilir.

Her kademedeki müstehcenliğe dur demek hepimizin vazifesi vesselam...

cakir@yeniasya.com.tr
http://www.yeniasya.com.tr/2010/06/14/yazarlar/fcakir.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Eylül ayının gelmesiyle birlikte yeni diziler de ekranlarda boy göstermeye başladı. Televizyon kanalları dizilerinin daha çok izlenmesi için birbiriyle yarışırken, toplumsal değerler, aile yapısı ya da çocukların ruh sağlığını ihmal edebiliyor. Bunun son örneği "Fatmagül'ün Suçu Ne?" isimli televizyon dizisinde yaşandı.

Televizyon kanalları rakiplerinden öne geçmek ve daha çok reyting almak için her yolu serbest olarak görürken bu konuda en büyük desteği ise yayın grubuna bağlı gazetelerden alıyor. Bugün Doğan grubunun üç gazetesinde de bir tecavüz haberi yayınlandı. Ancak bu kez haber 3. sayfa yerine 2. yada arka sayfalarda idi. Kullanılan üslupta 3. sayfadakilerden oldukça farklıydı. Ne tecavüz kötüleniyordu ne de bu eylemi yapanlar. Çünkü haber "Fatmagül'ün Suçu Ne?" isimli televizyon dizisinin reklamı için yapılmıştı.

Haberde kullanılan dil, tarz ve fotoğraflar, filmin 80'li yıllarda çekilen Hülya Avşar'lı sahneyle yapılan karşılaştırmalar dikkate alındığında tecavüzün insanlık dışı olduğuna dair bir izlenim edinmek mümkün değil. "Bütün Türkiye ekran başına kilitlendi" tarzında yapılan haberlerde kullanılan başlıklar da bunu gösteriyor: "İşte o sahne", "İnternette rekor kırdı", "Tecavüz ekrana kilitledi"... 4 zengin, sarhoş ve uyuşturucu kullanmış genç, pek çok hayali olan fakir bir kıza tecavüz ediyor ve bu haber "İşte o sahne" başlığıyla veriliyor. Üstelik "İşte Beren'li tecavüz sahnesi" ve "İşte Hülya'lı tecavüz sahnesi" diye karşılaştırma yapılarak okura alternatif bile sunuluyor.

REYTİNG İÇİN HER ŞEY SERBEST

Reyting, dolayısıyla daha çok reklam ve daha çok para için yapılan yayınlardaki dozajın nasıl kaçtığıyla ilgili tek örnek tecavüze övgü haberleri değil elbette. Birkaç yıl önce yayınlandığı günlerde tüm zamanların seyirci rekorunun kırıldığı belirtilen "Binbir Gece" isimli dizinin reklamında da benzer bir yöntem izlenmişti. Çocuğu hasta olan bir kadın çocuğunun tedavi masrafı için patronuyla bir geceliğine birlikte olup 150 bin dolar almıştı. Bu gazetelerde haber konusu edilmiş, ünlülere "siz olsanız ne yapardınız" sorusu sorulmuştu. Kimi olumlu kimi olumsuz cevaplar vermiş ve konunun günlerce kalması sağlanmıştı. Tabiî ki dizide reyting patlaması yapmıştı.

Aşk-ı Memnu isimli dizide amcasının eşiyle birlikte olan bir adama övgü dizilmiş ve yine bir çok ünlüye "Siz olsanız yengenizle birlikte olur muydunuz?" sorusu iletilmişti.

Başka dizilerde de başka skandallara imza atılmıştı. Bu haberler çocukların da ulaşabileceği gazetelerde yayınlanmış yine çocukların izlediği saatlerde televizyon ekranlarında gösterilmişti. Peki bunun topluma yansıması nasıl oluyor?

Sorunun cevabı için uzağa gitmeye gerek yok. Aynı gazetelerin üçüncü sayfalarındaki haberleri okumak yeterli: "...tecavüz edip öldürdü", "...yaşındaki çocuğa taciz", "....yengesiyle kaçtı". Ve daha onlarca benzer haber, hem de her gün...

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1028814&title=reyting-icin-tecavuze-ovgu-cocuklarin-sucu-ne
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.