Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

07 Mayıs 2024, 09:38:52

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 134
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 114
Total: 114

Önce dilenci sandılar, sonra utandılar, Prof.Dr. Osman Özsoy, Haber7

Başlatan kilimanjaro, 23 Nisan 2009, 02:44:03

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Önce dilenci sandılar, sonra utandılar

Bugünkü yazımızın başında önce oldukça hoşunuza gideceğini düşündüğüm 2 anekdot aktaracağım. Ardından konumuzu oldukça güncel bir noktaya bağlayacağız. Hayatı fark etmek için...
Üniversitede Türk Dili profesörü sınav yapmak için amfiye geldiğinde öğrencilere, "Sınav süreniz sadece 15 saniyedir. Tek soru soracağım, ardından verdiğim sürede cevaplandırıp kâğıtları ters çevireceksiniz" der.
Soru şudur: Bu katta görevli olan hizmetlinin (eskilerin kullandığı ifade ile müstahdemin) adı nedir?
Koca amfide soruyu cevaplandırabilen sadece birkaç öğrenci olur. Profesörün yapmak istediği, öğrencilerde hayata dair farkındalık oluşturmak ve çevrelerine karşı lakayt kalmamalarını sağlamaktır.
2002 yılı Mart ayı...
Uluslar arası lisanslı NLP Trainer olmanın yanı sıra dünya'nın ilk düşünce koçu da olan Münir Arıkan, 'İletişim ve Farkındalık' konusunda seminer vermek üzere Bilgi Üniversitesi'ne gelecektir.
Türkiye'nin tanınmış isimlerinden oluşan katılımcılar salonu doldurmak üzere üniversitenin kapısından içeri girerken, hemen kapı eşiğinde oturan dilenci kılıklı bir insanı fark etmezler bile... Onların o sırada dikkat ettiği tek şey, kapı kenarında oturan bu kişiye çarpmadan içeri girmek olur.
Seminerin başlangıç saati geldiğinde sunuculuk yapan bayan, Münir Arıkan'ın oldukça güçlü olan CV'sini okur ve kendisini gür bir seda ile sahneye davet eder. Işıklar sahnede yoğunlaştığında kürsüye yürüyen şahıs herkesin dikkatini çeker. Bu kişi, az önce hızlı adımlarla yanından geçip gittikleri ve aldırmadıkları dilenciden başkası değildir.
Münir Arıkan konuşmasına şöyle başlar; "Az önce hepiniz yanımdan geçip gittiniz ve hiçbiriniz beni fark etmediniz ve aldırmadınız" der.
Hani dakika bir, gol bir derler ya... Mesaj yerine çoktan ulaşmıştır.

Uzun zamandır sizlerle paylaşmak için sabırsızlandığım bu iki örneği bugün bu sütuna taşımak için iki vesile üst üste denk geldi. Bunlardan ilki ülkemizin içine girdiği seçim süreci, diğeri de birkaç gün önce okuduğum ve yukarıdaki örneklerle birebir örtüşen dünyanın tanınmış bir müzisyenin başından geçen benzer bir olay.
Metrodaki kemancı...
Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir erkek çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk kemancının önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hâkim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz.

Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmış ve salon onu dinlemek isteyenler tarafından tıklık tıklım doldurulmuştu.
Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? gibi başlıklardan oluşmaktadır.
Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, dünyanın en önemli düşünce koçu hemen önümüzde oturuyorsa ve biz onunla bir göz teması kuracak kadar bile fark etmiyorsak, hayatın başka karelerinde kim bilir nerede başka neleri kaçırıyoruz acaba sorusuna cevap bulmak olmalıdır.
Kaldı ki, insanı sadece insan olduğu için fark etmek esas olmalıdır. Onu fark etmek, elbisesini, arabasını, evini, unvanını veya parasını fark etmekten önce gelmelidir. İnsan, eğer bu sahip olduklarından daha sonra fark ediliyor ise, aslında fark edilmiyor demektir. Ya da fark edilen şey, insanın kendisi değil de eşyanın kendisidir. Ve hiçbir medeniyet, insanı göz ardı ederek, eşyanın fark edilmesi ile yaratılmamıştır.
Hele seçmenleri sadece seçim zamanı fark etme ve açılım adı verilen çıkışlarla adeta bir göz kırpıp geçme olarak nitelendirebileceğimiz tutumlar yok mu, inanın dilenci muamelesi yapılan ve önüne birkaç sent para atılıp geçilen dünyanın en muteber kemancısının incitilmesinden daha öte bir görüntü oluşturuyor.
Bırakın şimdi oy beklentisi gibi basit çıkar hesaplamalarını...
İnsana sadece insan olduğu, her konuda insanca yaşam hakkı olduğu için değer vermesini öğrenin ve kişisel ve kurumsal algılamalarınızı buna göre konumlandırın.
Kemancı (seçmen) kendi değerinin farkında... Kıymet ifade eden değerleri (her çeşit insanı) fark edemeyenler utansın.

http://www.haber7.com/haber/20090216/Once-dilenci-sandilar-sonra-utandilar.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.