Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

18 Mayıs 2024, 05:49:23

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 540
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 512
Total: 512

Onur Bey, ‘Dersim İsyanı’nda görevli askere kulak ver, Aziz Üstel, Star Gazetesi

Başlatan kilimanjaro, 15 Kasım 2009, 23:43:26

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Abdullah Çiftci, Dersim İsyanı'nda görevli askerdi. Tam tamına 69 yıl sonra, 112 yaşına geldiğinde suskunluğunu bozdu, yaşadıklarını anlattı ve bir hafta sonra da öldü! Dersim İsyanı önderi Seyit Rıza yakalanmış, Elazığ'a götürülmüştü. Jandarma karakolu yanındaki meydana getirildiğinde, sonradan Dışişleri Bakanı olacak, İhsan Sabri Çağlayangil'i gördü:

"Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?" diye sordu. Cağlayangil yanıt vermedi. Son sözü soruldu:

"Saatim var, 40 lira da param. Oğluma verirsiniz." Sehpaya çıktı. Meydan bomboştu. Ama meydan ağzına kadar doluymuşcasına, konuştu:

"Evladı Kerbelayız. Günahsızız. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir." sözleri meydanda yankılandı...

Dersim'i yazan bütün tarih kitaplarında bu satırlara raslarsınız. Ama bugüne değin yalnız mağdurlar konuştu. Peki ya harekata katılanlar? Onlar ne dedi?
Örneğin Emekli Orgeneral Muhsin Batur anılarında ne yazdı? "Günlerden bir gün emir geldi. Tren yoluyla Elazığ'a vardık. Oradan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. Ben 2 aya yakın Dersim'de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum!"

Dönemin Emniyet Müdürü ve sonranın Dışişleri Bakanı, TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil, kendi sesinden: "Dersimlileri fare gibi boğdular; gaz kullandılar!" diye anlatıyor.

Ama en önemlisi, Urfa Birecikli, Abdullah Çiftci'nin anlattıkları.

Çiftci 1938-39 yılları arasında, Dersim Hozat Piyade Birliği 2. Tabur'da erdi. Tam 112 yaşında, anlattı da anlattı... Sonra da 3 Ocak 2007'de öldü: "Bölüğümüzün çoğu Urfalı'ydı. Askerler hep Kürt'tü... Kıştı. Operasyona gittiğimiz köyleri önce çembere alırdık. Bu sırada köyün çevresine yerleşen isyancılar üzerimize taş atardı. Atılan taşlar çığa neden oluyordu. Çığ yüzünden çember dağılır, düzenimiz bozulur, zayiat verirdik çokça...
Gıda sorunumuz yoktu. Ahırlardan küçük memeli inekler çıkardı. Onları alır, keser, pişirir yerdik. Köpeklerini, eşeklerini serbest bırakıyor, geri kalan hayvanları kendimize alıyor, evleri ateşe veriyorduk. Bu iki yıl sürdü. "Kadın, çoluk çocuk demedik..."

Çiftci'nin anlattıkları çok uzun... Bi yumruk gibi tıkıyor insanın boğazını,

gözlerinizden yaşlar iniyor sicim sicim. Yazmak dahi istemiyorum daha fazlasını. Merak ederseniz kitapları alın okuyun. Yalnız Çiftci'nin söylediği önemli bir şey var ki, kulak verile:
"Bu yaptıklarımızın emrini İnönü verdi  Atatürk değil. Atatürk savaşın çıkmaması için çok çabaladı. O öldükten sonra İnönü dedi ki, vurun! Ve 39'un başında isyan tümüyle bastırıldı!"

Onur Öymen verdiği örnekle, özelikle Alevi kardeşlerimizin geçmişindeki bu yarayı yeniden kanatmıştır, ne yazık ki!

CHP devleti kuran partiden, devleti, her koşulda ve ne yapmış olursa olsun, savunan parti anlayışına dönüşmüştür. Aleviler, geçmişte hep CHP'nin 'arka bahçesi' olmuştu. Onur Öymen'in düşüncesizce konuşması, CHP'yle Aleviler arasında, zaten pamuk ipliğine bağlı, ilişkiyi hepten koparmıştır!

Kürt sorununu ilk fark eden Türkeş'ti

Ömer Çelik, MHP'lilere, "Rahmetli Alpaslan Türkeş'in Kürt sorunu üzerine, yazdığı yazıyı okuyun" dedi, TBMM'de. Ve o saat MHP'lilerin saldırısına uğradı. Belli ki, MHP'lilerin Türkeş ya da Türkeş'in Kürt sorunuyla ilgili söylemlerinden ve düşüncelerinden haberi yoktu!

Bakınız, Faruk Bildirici'nin 'Yemin Gecesi'  adlı kitabı Leyla Zana'nın hayatını anlatır. HEP'liler, Süleyman Demirel'den görüşme isteminde bulunurlar, 1992 Nevroz kutlamaları sonrasında çıkan olayların ardından. Dönem Milliyetçi Cephe dönemidir; Demirel Başbakan'dır. Bu isteği geri çevirir. Bunun üzerine HEP'liler Erdal İnönü, Bülent Ecevit,Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Alpaslan Türkeş'le görüşür.

Türkeş'le alınan randevunun süresi yarım saatken, toplantı nerdeyse iki saati bulur! Türkeş, özellikle Leyla Zana'yla çok yakından ilgilenir. Ve şöyle der: "Bu ülke Türk-Kürt çatışmasıyla bölünür. Kürtlere karşı tepkinin Ülkücülerden geleceği hesaplanıyor. Ben tabanıma hakimim ve sözümü geçiriyorum. Siz de tabanınıza hakim olun. Bu tür çatışmaları el birliğiyle engelleriz. Size telefon numaramı veriyorum. Eğer bir olay çıkarsa, öncelikle beni arayın 24 saat arayabilirsiniz.."

Bu görüşmeden sonra Fethiye ve Alanya'daki olaylar son buldu ve gerginlik yavaş yavaş azaldı.

Ömer Çelik'e bağırıp söveceğinize biraz okuyun, araştırın!

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/aziz-ustel/onur-bey-dersim-isyani-nda-gorevli-askere-kulak-ver-225526.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Yakılan köyler aklında mı? diye sorulduğunda, 112 yaşında Dersim Hozat Piyade Birliği 2. Tabur eri Abdullah Çiftçi'ye, yaşlı adam önüne baktı, başını salladı:

"Yaktığımız köy sayısı on kadardı. Hatırladıklarımın adları Karaoğlan, Ayvacık, Gazi. Dersim'e giden askerlere soruyorum oraları. Hala o köyler yıkıkmış..."

Abdullah Çiftçi'yi tanıyan herkes, Çiftçi'nin Dersim'de askerlikten döndükten sonra, uzun süre içine kapandığını, kimseyle konuşmadığını belirtiyor. Oğlu Yusuf Çiftçi: "Babam bazı geceler uykusunda konuşurdu. Bazen de çığlık çığlığa uyanırdı. Öleceğine yakın, herkese Dersim'de yaşadıklarını anlatmaya başladı.

Sık sık Allah kimseye göstermesin gördüklerimi, yaşadıklarımı derdi. Dersim insanına çok yakınlık duyardı. Dersim'e askerliğe giden köy gençleriyle konuşur,oraları sorar,bilgi almak isterdi. Son olarak, konuşacağım kameraya alın dedi. Zaten konuştuktan bir hafta sonra,merdivenden düştü, ayağını kırdı. Doktorlar ayağı düzeliyor dedi, ama bir hafta sonra öldü." diye anlatıyor babasını. Çiftci'yi iyi tanıyanlardan biri de Aşağı Karkutlu Köyü Muhtarı Ethem Polat'tı.

"Anlatınca dalar giderdi. Askerlerin hepsi Kürt'tü. derdi hep. Anlatırken de sürekli ağlardı. Nasıl böyle bir şey oldu? diye sorardı. Vicdan azabı içindeydi.Müslüman Müslüman'ı vurur mu? O çığlıklar hala kulaklarımda; bir türlü gitmiyor..."

Nasıl insanlar zaman zaman geçmişleriyle hesaplaşırsa, devletlerin de böyle bir sorumluluğu hatta yükümlülüğü var olmalıdır. Rahmetli Turgut Özal, Cezayir'in bağımsızlığına red oyu veren Türkiye Cumhuriyeti adına Cezayir'den özür diledi yıllar sonra. Ve Cezayir'le bir gecede ilişkiler düzeldi.

Siz demokrasi açılımını savunanları Ak Parti destekcisi, yandaşı, yalakası olarak algılarsanız tarihi bir fırsatın kaçmasına neden olursunıuz Onur Bey ve onun gibi düşünenler. İnsanlar, nasıl öz geçmişlerinin yaralarını sarmak için çaba harcıyorsa zaman zaman, devletler de bunu yapmalıdır.

Dersim'de akıllara ziyan boyutta orantısız güç kullanılmıştır. Bunu inkar etmenin, bunun üzerine sünger çekmeye uğraşmanın bi anlamı yok be kardeşim!

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/aziz-ustel/oglu-yusuf-dersim-de-savasan-babasini-anlatiyor-225685.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.