Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

20 Mayıs 2024, 00:01:01

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,265
  • Latest: rizab
Stats
  • Toplam İleti: 8,828
  • Toplam Konu: 4,368
  • Online today: 128
  • Online ever: 554
  • (18 Mayıs 2024, 06:22:10)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 106
Total: 106

Rövanşistlik, dokunulmazlık ve ceza, Hamdullah Öztürk, Zaman Gazetesi

Başlatan kilimanjaro, 12 Ekim 2009, 01:16:25

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Rakiplerini rahatlıkla alt edebilecek kuvvete ulaştığı halde, güç kullanmayı asla düşünmemek mümkün müdür? Bu soruyu şöyle devam ettirebiliriz: Defalarca kötülük yapmış, hatta varlığını ortadan kaldırmak istemiş kişilerde bile "Bu kişi bize bizim yaptığımız gibi yapmaz. Elindeki gücü kullanarak bizi yok etmeyi düşünmez." kanaatini oluşturmak mümkün müdür?
Her iki soruya da "evet" diyebilmek için yaşanmış örnekler vardır. Mesela Hz. Yusuf kıskançlık krizlerine tutulan kardeşleri tarafından kuyuya atılarak öldürülmek istenmişti. Mevla muhafaza edip, onu Mısır'da yüksek bir mevki sahibi kıldığında aradan çok zaman geçmişti. Kıtlıktan kaynaklanan çaresizlikle Mısır'a gelen kardeşleri bir çuval buğday alabilmeyi umut ederken kardeşleri Yusuf ile karşılaştılar. Hz. Yusuf, kendisini tanımayan kardeşlerini öyle güzel bir kurguyla istediği noktaya çekti ki, kardeşleri ancak şunu söyleyebildiler: "Tallahi, Allah seni bizlere üstün kıldı. Doğrusu bizler suçlu idik."

Hz. Yusuf onlara şu cevabı verdi: "Bugün sizi kınayacak, serzenişte bulunacak değilim! Ben hakkımı helâl ettim, Allah da sizi affetsin. Çünkü merhamet edenlerin en merhametlisi O'dur."

İkinci misal Efendimiz'den... Mekke'nin reisleri ve ahali, çok değil, sekiz yıl önce her kabileden birer adam seçip, kabile sayısınca mızrağı onun mübarek bedenine aynı anda saplamak istemişti. Ve yine çok değil, üç sene evvel yarımadanın bütün kabilelerini toplayıp, O'nu Medine'sinde boğmak için üzerine çullanmıştı. Ve daha iki sene evvel en masum bir talebini, Kabe'yi ziyaret isteğini silahlı süvarilerle karşılamış, O'nu Mekke'ye sokmadıkları gibi önüne acı bir anlaşma metni koymuşlardı. Bütün bunlara rağmen ordusuyla birlikte Mekke'ye girince sordu: "Size nasıl davranacağımı düşünüyorsunuz?" Herkes aynı fikirdeydi. "Seni vefalı ve kerim bir kardeş olarak biliriz." dediler. Efendimiz, Hz. Yusuf'un cümlelerini aynen tekrarladı ve "Benim size söyleyeceğim de budur." dedi.

Bu iki örnek gösteriyor ki, en büyük kötülükleri yapanlara karşı, her türlü kuvvet unsurları elinde olduğu halde hiçbir şey olmamış gibi davranabilmek peygamber ahlakıdır. Zaten mümin insanlar için örnek alınması gereken de budur.

Son zamanlarda Doğan Grubu'na kesilen vergi cezaları üzerine başlayan tartışmanın seyri tereddüt uyandırdığı için insanlar kararsız kaldılar. Geçmişte yaşananların tortuları, bugünkü sisli-puslu ortamla birleşince "Kerim davranmak saflık mıdır?" sorusu kıymık gibi beyinlere saplanmıştı. Ali Bulaç Bey geçen hafta cesur bir adım atarak, her şeye rağmen peygamberane davranış modeline dikkatlerimizi çekti. Ne var ki bu konuda pek çok şey söyleyebilecek kişiler suskunluğu seçtiler. Çünkü, her şeyden önce gücü eline geçirince intikam almak gibi bir savunma düşündürücüydü.

Evvela AK Parti hükümeti kurulduğunda herkes hükümetlerin gücünün izafi olduğunu bildiğinden bir meşruiyet tartışması çıkartmayı seçti. Bu tartışmalar bekleneni vermeyince bu sefer de yüzde otuz beşle gelmek "azınlığın çoğunluğa tahakkümüdür" gibi bir atak başlatıldı. Ama her şeye rağmen hükümet icraatlarını sürdürüyor ve yıpranmıyordu. Ergenekon örgütlenmeleri, "Tehlikenin farkında mısınız?" kampanyasıyla başlayıp "Cumhuriyet mitingleri" ve "Danıştay cinayeti" ile devam eden inanılmaz kampanyalara rağmen hükümet yine yerini korudu ve hatta oylarını artırmak ve cumhurbaşkanını seçmek gibi başarılar ekledi yürüyüşüne. Bu durumda ortaya şöyle bir sonuç çıktı:

Türkiye'de milli irade bir hayli gelişmişti. Halk problemlerin demokrasi içinde çözülmesini istiyordu. Hükümetleri yıpratmak, hele Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı pijamayla karşılamak gibi hükümete güç gösterisi yapma dönemleri geride kalmıştı. Bu sefer "rövanşist davranmak" gibi garip bir suçlama girdi devreye. Rövanşist davranmakla suçlamak demek "ben sana çok kötülük yaptım ama sen yaparsan ayıp olur" demek gibi bir şey. Bu konuya nasip olursa haftaya devam etme ümidiyle. h.ozturk@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=899001
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Verginin politik maksatlar doğrultusunda kullanılabilmesi için kanunlarda bazı açıkların bırakılması ve o açıklar vasıtasıyla firmaların "muhtaç" vaziyette tutulması bilinen bir şeydir.
Belki de, halkın kontrolden çıkacağı korkusunu bir türlü içinden atamayan zayıf devletlerin yönetim tarzının "bilgeliğine" bakan enteresan bir hikmettir bu!

Kanunlardaki açıklar ticaret erbabının hırsını gıdıklar. Kısa yoldan daha fazla kazanma hevesiyle gözü kararanlar, açıkları "ustaca" değerlendirir! Elde ettiği muhteşem kazanca, bir de korktuğu şeylerin başına gelmemiş olmasından kaynaklanan ferahlık eklenir ve böylece aynı köprüden tekrar tekrar geçme arzusu kara sevda gibi vücutları sarar...

Ne var ki, bir teftişle her şeyin açığa çıkacağı malumdur ve bu bilgiden kaynaklanan korku, kazanç üstüne kazanç elde etmiş olmanın mutluluğunu alttan alta tehdit eder. Bu riski bertaraf etmek üzere sermaye sahibi ile bürokrasi arasında adı konulmamış anlaşmalar sağlanır. Kanunların açıklarından elde edilen kazancın mutluluğunu paylaşma esasına dayanan bu uzlaşma, aynı zamanda halkın seçtiği hükümetleri ortaklığa dâhil etme konusunda tam bir kıskaç oluşturur. Kıskaca alınan hükümet ya "Evet; ben de sizinleyim."diyerek "müesses nizama" katılır ya da kısa sürede bürokratların sağladığı belge ve bilgilerin, onlar yetmezse, başbakan, bakan ve milletvekillerinin eş ve çocuklarının özel hayatlarından kesitlerin medyaya servis edilmesiyle yıpratılarak alaşağı edilir.

Her seferinde başarıyla sonuçlanan bu oyun, aktörlerine fevkalade bir özgüven ve dokunulmazlık güvencesi verdiğinden, AK Parti hükümetine karşı ilk tavırlar çok tepeden ve aşağılayıcıydı. Hükümetin üst bürokraside yapmak istediği değişikliklere anormal tepkiler veriliyordu. Mesela Durmuş Yılmaz Bey'in Merkez Bankası başkanlığına atandığı zamanı hatırlayalım. Eşinin başörtüsünden, kapısının önündeki ayakkabılara kadar neler yazılıp-çizilmişti! Hatta amiral gemisinin kaptanı bir yazısında "Siz çok olabilirsiniz ama unutmayın ki biz daha güçlüyüz" demişti!

Kurumların tepesi üzerinden yürütülen adı konulmamış düzen, hükümetin yaptığı her bir değişiklikte alarm veriyordu çünkü. Hâlbuki "müesses nizamın" işleyişi o makamlara "uygun" insanların atanmasını gerektiriyordu. Hükümet devr-i iktidarını ciddiye alıp, kendi tercihlerini ortaya koymakta kararlı davranınca, özgüven sahibi saygın kişi ve kurumların korkuları çıktı ortaya.

Nasıl olmasın ki, vergi konusunda mahalle bakkalını bile denetleseler, bakkalı kapatmayı gerektirecek mali suçların çıkacağını herkes biliyor. Zaten küçük esnaf her gün bu korkularla yaşıyor. Büyükler istisna oluşturuyordu ki, gelişmeler onların da rahatını kaçırdı.

Ne yazık ki, gücü elinde bulunduranlar hakkaniyeti unutuyor. Güçler arası bağımlılık, herkesi bağımlı kıldığından, milli irade ve seçimleri de sanal hale getiriyor. Bu durumdan devletin azade kalması mümkün mü? O da halkın tüzel kişiliğini temsil edebilir olmaktan çok uzakta, belli kişi ve grupların aracı durumuna düşüyor. O yüzden her hareketine korku ve tedirginlik damgasını vuruyor. Komplolardan medet umar hale geliyor...

Yani herkesi huzursuz eden bir durum var ortada. Sistemin bozuk işleyişini düzeltmek bürokratı da, işadamalarını da, hükümetleri ve halkı da rahatlatacak. Gizli bağımlılıklardan kurtarıp, özgürleştirecek. Kanun dışı, "rutin dışı" uygulamalarla devletin bekasını sağlamak gibi anormallikleri bitirecek. Ne var ki, alışılmış durumdan kaynaklanan hırslar, geleceğe de ipotek koyabilmek için her yolu deneme eğilimine itiyor bozuk düzenin kazançlı kıldığı kesimleri. Bakalım bu süreçte dersimizi doğru alabilecek miyiz? h.ozturk@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=901884&title=dokunulmazlik-vergi-ve-ceza-2
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.