Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

29 Nisan 2024, 13:47:37

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 112
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 89
Total: 89

Hediye mi rüşvet mi?, Ahmet Kurucan, Zaman

Başlatan kilimanjaro, 18 Ekim 2011, 13:23:26

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Hediye ile rüşveti birbirinden kesin hatlarla ayırt edecek bir ölçü var mı? Tek kelimelik bir cevabı var bu önemli sorunun; var ve yok. Var ve yok iki kelime değil; aksine tek kelime ama bunun hangisi olduğunu kişi veya kişiler vicdanlarına danışarak kendileri belirleyecekler. Çünkü vicdan yalan söylemez.

Bu önemli mesele sadece vicdana havale edilerek mi çözülecek demeyin; tabii ki hukukî açından rüşvete dair hükümler ile ahlâkî açından rüşveti engelleyici nice kâideler, kurallar var. Hukukî açıdan aşağıda bir-iki örnek sunacağım ama bu işin ayırt edilmesi ve engellenmesi ancak ahlâk ile mümkün olur. Onun için yukarıda vicdanı ön plana çıkarttım. İsterseniz sözün geldiği bu noktada Efendimiz'in (sas) "Müftüler fetva verse bile, kalbine danış." hadisini hatırlatıp geçelim.

Fıkıh kitaplarımızda özellikle rüşvetle alakalı alana ve verene haram, alana haram verene helal türü kategoriler ile bunların müşahhas örneklerle anlatıldığı müstakil bölümler var. Bu kategori ve örneklerde taraflar; tarafların aralarındaki akrabalıktan ticaret dünyasına uzanan ilişkileri; önceki ve sonraki pozisyonları; verilen şeyin mahiyeti, kıymeti, miktarı; bugün olmasa bile yakın bir gelecekte taraflardan birine veya her ikisine ya da yakınlarına sağlaması muhtemel menfaatleri vs. tek tek anlatılır. Bunlara bir bütün halinde bakan insan söz konusu şeye, rüşvettir ve/ya hediyedir hükmünü verebilir.

Mesela kamu görevlisi birisinin normal şartlarda vazifesi dahilinde bulunan bir şeyi yapmaması; muhatabının sırf bu yüzden ailesini bile geçindirecek maddî imkânlardan mahrum kalması durumunda verilen şey, alana haram verene helal kategorisinde değerlendirilen bir rüşvettir. Verilen şey ile insan haksız kazanç veya pozisyon elde ediyor ve bununla o kazanç veya göreve daha layık olan insanların önünü kesiyorsa, o alana da verene de haram olan rüşvettir. Bu iki örnekte veren veya alan tarafın 'verdiğim/aldığım şey hediyedir' demesi bir mana ifade etmez; çünkü 'halin delaleti' alabildiğine açık ve nettir. Hediye isimlendirmesi, gayrimeşru ameli, meşru görme ve göstermek için kullanılan kamuflajdır.

Hediyeye gelince; en net ölçüyü Nebiler Nebisi (sas) vermektedir. Zekât memuru olarak çevreye gönderdiği İbni Lutbiyye'nin Medine'ye dönüşünde, "Bunlar zekat, bunlar da bana verilen hediye." demesini Efendimiz (sas) kabullenmemiş ve irad ettiği hutbede "Ben onu bir işe tayin ediyorum. Sonra bana gelip şu sizindir bu da bana verilen hediye diyor. Annesinin babasının evinde otursaydı o hediye ona verilir miydi?" beyanı hediye ile rüşveti birbirinden ayıracak en temel ölçümüzdür.

Buna göre alıcı konumunda bulunan tarafın "ben bu görevde olmasaydım hediye ismi altında bana verilen bu şey verilecek miydi?" sorusuna vereceği cevap, onun hediye mi rüşvet mi olduğunu ona söyleyecektir. Hakeza veren taraf için de aynı geçerli; o görevde olmasaydı ben ona bunu verir miydim?

Gördüğünüz gibi hediye ile rüşvet arasında çok ince bir çizgi var. Bu çizgi her ne kadar pratik hayatta yaşanan örnekler ve bu örneklere yönelik içtihatlarla kalınlaştırılmaya, sınırlar çok net çizilmeye çalışılıyor olsa da bana göre her şey vicdanda bitiyor.

Ne yapılacak o zaman? İnce eleyip sık dokunulacak. Vermeden de almadan da önce binler defa düşünülecek; 'Ya rüşvet olursa?' sorusu sorulacak vicdanlara. Özellikle kamuya ait işlerde çalışan insanların, devlet yetkisini kullanan kişilerin sorumluluk şuuru canlı olacak. Liyakat ve ehliyet şartlarının kâmil manada gözetilmediği, kayırmacılığın âlâsının yaşandığı, menfaat elde etme adına ilkelerin, prensiplerin çoğunlukla göz ardı edildiği bir dönemde daha dikkatli davranılacak. Bugünün bir de yarını, bu dünyanın bir de ukbası var.

'Başkaları böyle yapıyor/yapıyordu ama...' sözü bir Müslüman için ne ölçü olabilir ne de mazeret. Ömer Muhtar'ın dâsitâni sözüyle diyeyim: "Onlar bizim hocamız değil!"

a.kurucan@zaman.com.tr
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1187305
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.