Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

15 Mayıs 2024, 10:24:21

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,826
  • Toplam Konu: 4,366
  • Online today: 198
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 183
Total: 183

Namazların cem edilmesi, Ahmet Kurucan, Zaman Gazetesi

Başlatan kilimanjaro, 22 Ekim 2009, 15:22:18

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Cem meselesinin günümüz şartlarında caiz olup olmadığı en çok sorulan sorular arasında. Fıkhî mezheplerin yaklaşımları ve görüşlerini temellendirdikleri deliller ışığında, sorularda ifade edilen detaylara girmeden, genel ilkeler çerçevesinde bu hususu intikale çalışacağız. Fakat buna geçmeden önce, bir konuya açıklık getirmek, daha doğrusu herkesin bildiği o konuyu bir kez daha vurgulamak lazım.
Namaz, "Namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır." (5/103) ayetinin mucibince, her bir namaz için takdir buyrulan zaman diliminde kılınması gerekli olan bir ibadettir. Başka bir ifadeyle, vaktinde eda edilmesi itibarıyla eda dediğimiz bu keyfiyet, namazda asıl ve esastır. Vakti haricinde kılınan namaz ise fıkıh literatüründe kaza diye isimlendirilir. Namazın Hak katındaki makbuliyeti, kulluk borcunu ifa ile elde edilecek vicdani tatmin ve inşallah ahirette alınacak mükafat açısından Efendimiz'in (sas) namazın vaktinde eda edilmesi ile alakalı birçok beyanı vardır. Kaldı ki kendisinin fiili tatbikatı, bu tatbikatta göstermiş olduğu hassasiyet de Efendimiz'in (sas) meseleye bakışını ve verdiği önemi göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Bu kısa hatırlatmadan sonra cem'e geçebiliriz. Cem, -namazların birleştirilmesi de diyebiliriz- öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazının herhangi birisinin vaktinde peşi peşine kılınması demektir. İkindi öğle, yatsı akşam vaktinde kılındığında cem-i takdim, tersi olduğunda cem-i tehir adını alır. Sabah namazı ise hiçbir şekilde cem'in konusu olamaz.

Cem, yukarıda namazların vaktinde edası ile alakalı sunduğumuz çerçevenin dışında ama çeşitli sebeplerle, seyrek de olsa bizzat Efendimiz'in (sas) uygulamaları içinde yerini almaktadır. Nedir bu uygulamalar? Hangi şartlarda Allah Rasûlü (sas) cem yapmış?

Bu konuda hadis kitaplarında var olan vakıaları tek tek sıralamak, gazete makalesinin sınırlarını aşar. Onun için söz konusu vakıaların kategorize edilerek toplandığı üst başlıkları sunalım. Efendimiz (sas) hacda Arafat ve Müzdelife'de, yolculuk esnasında, hastalıkta, kar, yağmur, çamur gibi insanların camiye gelmesine mani olacak derecedeki hava muhalefetinde, gerek savaş gerekse başka sebeplerle korkunun hasıl olması gibi -ki bunu tehlike diye de isimlendirebiliriz- ihtiyaç ve zaruret durumunda namazları cem etmiş veya cem edilmesine izin vermiştir.

Bu vakıalara bir bütün olarak bakan mezheplerin cem meselesindeki yaklaşımlarına gelince; çok kısa ifade ile Hanefi mezhebi Arafat ve Müzdelife haricinde cem'i kabul etmez. Diğer mezhepler ise, bazı spesifik meselelerde kendi içlerinde görüş ayrılıkları olsa da, yukarıda sıraladığımız meşru mazeretlere binaen cem'i caiz görürler.

Hanefi mezhebinin hac haricinde cem'i kabul etmeyiş nedeni, Kur'an ve Hz. Peygamber'in (sas) genel uygulamaları ile tevaturen sabit olan namaz vakitlerinin ahad bir haberle terk edilemeyecek olması. Bunu usul diliyle ifade edecek olursak, tevaturen sabit olan haberler ahad haberlerle terk edilemez. Görüldüğü gibi söz konusu hadisleri Hanefiler ret veya inkar ediyor değil, sadece ferdi rivayetlerle sabit olan ve nadiren gerçekleşen vakıaların, bir hükme medar olamayacağını söylüyorlar. Pekala cem'in gerçekleştiği bu hadisleri nasıl yorumluyorlar derseniz; "cem'i muvasalava" veya "cem'i suri" adını verdiğimiz, cem edilen namazların ilkinin kendi vaktinin son cüzünde, diğerinin ise ilk cüzünde kılındığı şeklinde açıklama getiriyorlar.

Haftaya bitirme niyetiyle.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=903571
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Cem meselesini inceliyorduk. Geçen hafta Efendimiz'in (sas) uygulamalarını ve Hanefi mezhebinin bu uygulamalar ışığındaki görüşlerini anlatmıştık.
Bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, tehlike, hastalık, yolculuk, hava muhalefeti gibi durumlarda Hanefiler hariç diğer üç mezhep cem'in caiz olduğu görüşündedirler. Bunların dayandıkları deliller ve bu delillere bağlı olarak Hanefilere verdikleri cevaplar şöyledir.

"Bir; cem, Efendimiz'in hayatında defalarca kendine yer bulan bir uygulamadır. Nice sahabi de hayatları boyunca cem yapmışlardır.

İki; dinin ruhunda esas olan zorluk değil kolaylıktır. Efendimiz'in umumi manada bu gerçeği dile getiren birçok hadisi vardır. Cem'in yapılmasında gözetilen gaye de zaten budur. Kaldı ki bu, bizim yorumumuz değil, bizzat cem ile alakalı hadisleri rivayet eden ashabın yorumudur. Bununla alakalı olarak "Ümmetini zora koşmak istemedi; ümmetine kolaylık olması için bu tercihi yaptı." gibi sözleri hadis kitapları arasında bulabilirsiniz. Hatta bu hususta Müslim'de geçen ve birçok sahabinin rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz, Medine'de mukim olduğu zaman, korku veya yolculuk hali olmaksızın öğle ile ikindi ve akşam ile yatsıyı cem etmiştir. Neden sorusuna ravilerin verdiği cevap hep aynıdır: "Ümmetinden hiç kimseye zorluk çıkarmak istemediği için." (Müslim, Salatü'l Müsafirin, 49)

Üç; Hanefilerin "haberi vahidle mütevatir haber terk edilemez" görüşünü kabulleniyoruz ama cem'e verilen cevazda terk değil, zaruret ve ihtiyaç söz konusu olduğu için tahsis" söz konusudur.

Dört; Hanefilerin cem ile alakalı hadislere getirdiği suri cem'e delalet edebilecek birkaç vakıa vardır; fakat cem hadislerinin hepsine bir bütün halinde baktığınızda suri cem'e delalet etmeyecek hadisler daha fazladır. Kaldi ki cemde böyle bir şeyin şart koşulması ümmet için kolaylık değil zorluk ihtiva eder. Şartlar her zaman suri cem'e uygun olmayabilir."

Bu görüşleri serd eden diğer mezhepler sonucu şöyle bağlarlar: Alışkanlık haline getirmeksizin sadece tehlike, hastalık, yolculuk ve hava muhalefeti gibi sebeplerle cem edilebilir.

Bu bilgiler ışığında günümüze gelince; cem ne asıl ne de azimettir. Aksine ihtiyaç olduğunda kullanılacak bir istisna ve ruhsattır. Dini hassasiyeti olan, her namazı zamanında kılmaya özen gösteren bir mümin, sözü edilen şartlar tahakkuk ettiğinde bu ruhsattan takliden de olsa istifade edebilir.

Pekala cem şartlarının tahakkukuna kim karar verecek? Elbette namazı kılan mümin. Bu hususta objektif bir ölçü belirlemek zordur. Üst başlıklar halinde verdiğimiz haller, son tahlilde bir ihtiyaç veya zarureti ihtiva etmekte. Allah'a karşı sorumluluk, namazı zamanında, erkanına riayetle kılma gibi ilkeler de meydanda. "Namazım kabul olmuştur." şeklindeki vicdan itminanı da subjektik olarak herkesin imanına, bilgisine, duyarlılığına havale. İşte bunlara bütüncül gözle bakan mümin cem için şartların tahakkuk edip etmediğine kendisi karar verecek.

Son husus; hiç şüphesiz namazın vaktinde edası kazasından evladır. Mesela uçak yolculuğu esnasında namazı vaktinde eda edebilecek imkanı var ama ayakta kılmaya izin verilmediği için oturarak kılmak şartıyla. Bu durumda cem mi yoksa oturarak namazı vaktinde eda mı tercih edilmelidir? Oturarak namazı edada, namazı namaz yapan ka'de, rükû, secde gibi birçok şart kamil manada yerine getirilemeyecektir. Bu sebeple fukahanın genel yaklaşımı, Hz. Peygamber döneminde örneğinin olmamasını da ilave ederek, namaza ait erkanın tam-tekmil yerine getirileceği cem'in tercih edilmesi istikametindedir. Velev ki başka bir mezhebi taklid söz konusu olsa da. a.kurucan@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=906240&title=namazlarin-birlestirilmesi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.