Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

15 Mayıs 2024, 06:16:40

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,826
  • Toplam Konu: 4,366
  • Online today: 198
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 188
Total: 188

Zuhr-i âhir (Cuma namazından sonraki 4 rekat), Hayrettin Karaman, Yeni Şafak

Başlatan kilimanjaro, 26 Nisan 2010, 01:00:16

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Bursa'da bir camide Cuma namazını kıldık, çıkarken baktım birisi eline birçok kitapçık almış dağıtıyordu, bir tane de bana verdi. Kitapçığın üzerinde "Zuhru Ahir" yazıyordu, bunu görünce meseleyi anladım, kırk yıl önce bu konuda bir yazı yazmış ve Diyanet dergisinde yayınlamıştım (Cuma Günü ve Namazı). Daha sonra bu yazıyı "İslam'ın Işığında Günün Meseleleri" isimli kitabıma da aldım. Artık bu konu kapanmıştır zannederken cami önlerinde kitapçık dağıtıldığını görünce bütün hararetiyle devam ettiğini anladım.

Konu şudur:

Cuma namazının sıhhat şartları üzerinde de ihtilaf vardır, bu sebeple cumanın farzından sonra o günün öğle namazını veya onun yerine geçecek bir namazı (zuhr-i âhir) kılmak gerekir mi, gerekmez mi?

Asıl konuya girmeden önce hatırlatmak gerekir ki, Cuma namazından önce sünnet kılınır, iki rek'at Cuma namazının farzı kılınır, bundan sonra da sünnet kılınır. Ön ve son sünnetin kaçar rek'at olduğu konusunda da ihtilaf bulunmakla beraber genellikle kabul edilen ve uygulanan dörder rekat sünnettir.

Bunlardan başka, cumanın son sünnetinden sonra bazı kimselerin zuhr–i âhir adıyla dört, vaktin sünneti adıyla da iki rek'at daha namaz kıldıkları görülmektedir. Yukarda anlatılanlar dışında vaktin sünneti diye bir namaz yoktur.

Zuhr–i âhire (son öğle namazı) gelince bunu, adını andığım yazımdan nakledeyim (kaynakları merak edenler yazının aslına kitabımdan veya sitemden bakabilirler):

Şartlarındaki ihtilâf dolayısıyla cumanın sahih olmaması ihtimâline dayanarak zuhr–i âhiri kılmanın hükmü nedir? Yani bu namazı kılmak farz mı, sünnet mi, mekrûh mu, bid'at veya memnû mudur? Bu mevzûdaki görüşleri iki grupta toplamak mümkündür:

1. Kılınmasına Taraftar Olanlar:

Bunlar da kılınmasında birleşmekle beraber farz mı, sünnet mi, ihtiyat mı olduğu konusunda farklı kanaatler ileri sürmüşlerdir. Hemen hepsinin hareket noktası bir şehir veya büyük köyde, birden fazla camide cumanın sahih olmaması ihtimâlidir.

a) İmam Şâfiî "bir şehirde iki veya daha fazla yerde cuma kılınmış ise önce kılanların cuması sahihtir. Sonra kılanların cuması olmamıştır (bâtıl) ve öğleyi yeniden kılmaları farzdır" demiştir. Şâfiî'ye göre hangisinin önce kıldığı belli değilse, hepsinin öğleyi yeniden kılmaları gerekir. Dikkat edilirse İmam Şâfiî "zuhr-i ahirden bahsetmiyor, öğle namazını yeniden kılmaktan söz ediyor.

İmam Şâfiî'den sonra gelen ve ona tâbi bulunan Şâfiî müctehid ve fakihleri yukarıdaki hükmün, ihtiyaç olmadığı halde cumanın birden fazla camide kılınmış olmasına ait bulunduğunu; şayet caminin mükelleflere göre küçük olması gibi bir mazeret varsa birden fazla camide kılınabileceğini, böyle olunca da öğle namazını kılmanın farz olmayacağını, ancak sünnet mahiyetinde olabileceğini ifade etmişlerdir.

Hanbelilerin görüşü de Şafiîlerinki gibidir.

Bu iki mezhebin tatbikatında cuma namazı, ihtiyaç olmadığı halde birden fazla camide kılınmışsa ilk kılınandan sonrakiler bâtıl sayılmakta -şüphe halinde hepsi bâtıl sayılmakta- ve öğle namazı yeniden kılınmaktadır.

Eğer cuma namazı ihtiyaca binâen birden fazla camide kılınmış ise bu takdirde bâtıl sayılmamakta, ancak ihtiyaten öğle namazının kılınması tavsiye edilmektedir. Bugün hemen her şehir ve büyük köyün -cumayı kılsın kılmasın- namaz ile mükellef bulunanlarını bir cami almayacağına göre kılınan cumalar Şâfiîlere göre de sahihtir ve öğleyi kılmak farz değildir.

b) Hanefîlerden bazılarına göre birden fazla camide veya köyde kılınan cumanın sıhhatinde şüphe bulunduğu için ihtiyâten, cumadan sonra, herkesin kendi başına şu niyetle bir namaz kılması iyi olur: "Vaktine yetiştiğim halde henüz edâ etmediğim veya henüz üzerimden düşmeyen son farzı yahut son öğleyi kılmaya niyet ettim." İşte bu namaz zuhr–i âhir denilen namazdır, dört rek'attır, birinci oturuşta ettahiyat okunur, dört rek'atta da fatihaya bir sûre veya yeteri kadar âyet ilâve edilir.

Şüphe mevcutsa bu namazı kılmak vâcib, şüphe yoksa menduptur.

Zuhr–i âhirin kılınmasını müdâfaa edenlerin delilleri şüphe ve ihtiyattır. Aslında Şâfiîler ihtiyaç sebebiyle birkaç camide kılınan cumanın sahih olduğunu kabul ediyorlar. Hanefî mezhebinden sahih ve tercihe şayan görülen mütâlâa da birkaç camide kılınan cumanın sahih olduğudur; hattâ bu mezhep ihtiyacı da şart koşmamıştır. İşte buna rağmen, "mâdem ki sahih olmaz diye de bir görüş vardır ve madem ki bu görüşe göre cumanın sıhhati şüphelidir, şu halde ihtiyaten öğle namazı kılınmalıdır ki borçlu kalınmasın" denilmektedir.

Bu görüşün isabetli olmadığını söyleyen fakihlere ben de katılıyorum ve onların söylediklerini de gelecek yazıda sunacağım.

http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=25.04.2010&y=HayrettinKaraman
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Pazar yazısının devamı: Benim de katıldığım "zuhr–i âhir kılınmamalıdır" diyenler de gerekçeleri bakımından iki guruptur:

a) Birinci gruptakiler, şüphenin ibâdeti ifsâd edeceğinden hareket ederek zuhr–i âhiri kılmak mekrûh olur diyenlerdir. Bunlara göre cuma gibi mübârek ve çok sevaplı bir ibâdeti edâ edenler, "bu namaz şu ihtilâf sebebiyle belki sahih olmamıştır" şüphesiyle son öğle namazını (zuhr–i âhiri) de kılarlarsa, cuma namazlarını ifsad ve iptâl etmiş olurlar. Ayrıca bunu gören halk, cuma namazının farz olmadığını, öğlenin farz olduğunu, yahut da bir vakitte ikisinin de farz olduğunu zanneder. İşte bu sebeple zuhr–i âhiri kılmak mekrûhtur.

Bu görüşü İbn Nüceym (v. 970/1563) el–Bahru'r–râık'ta ileri sürmüş, Alâuddin el–Haskefî de (1088/1677) ed–Durru'l-muhtâr'da benimseyerek nakletmiştir.

İbn Abidin de el–Makdisî'ye uyarak şöyle demiştir: "Eğer bu namazı kılmak böyle bir yanlış anlayış ve fesada sebep olursa açıkça kılınmamalıdır; havâs (okumuş yazmış kimseler) bunu evinde kılmalıdır."

Hanefî mezhebinde tercih edilen görüş, Cuma namazının bir yerleşim merkezinde birden fazla camide kılınmasının caiz ve sahih olduğudur.

b) İkinci grupta olan zevat bid'at esasından yürüyerek zuhr–i âhirin kılınmasını meneden ve günah sayanlardır. Şevkânî, Sünen–i Ebû Dâvûd şârihi allâme M. Şemsuddin el–Azimâbâdî, Cemâlüddin el–Kâsımî, Mustafa el–Galâyinî, Ali eş-Şebrâmellisî, M. Reşîd Riza el–Huseynî gibi zevatın içinde bulunduğu bu grubun delilini şöylece hülâsa etmek mümkündür: "Bâtıl olduğunu bilerek cuma namazı kılmak haramdır; cumanın sahih olduğuna inanılıyorsa öğle namazını kılmaya ihtiyaç yoktur; böyle bir namaz (zuhr–i âhir) sahâbe, tâbiûn ve müctehid imamlar devrinde kılınmamıştır; dinde olmayan bir ibâdeti âdet haline getirip ona yamamak bid'attır; bunu yapan günahkâr olur..."

Dört mezheb imamı içinde "zuhr-i ahir kılınmalıdır" diyen birisi yoktur.

Sonuç:

Buraya kadar zuhr–i âhirin lehinde ve aleyhinde olan âlimler ile delillerini arzetmiş olduk.

Bizim kanâatimize göre de zuhr–i âhir kılınmamalıdır. Şüphe ve ihtiyat sebebiyle kılınmasını müdâfaa eden zevata karşı şunları hatırlatmakta fayda vardır:

1. Fıkhın ibâdât, muâmelât ve ukubâta ait her bölümünde müctehidlerin sayısız ihtilâfı, ictihad ve görüş farkları vardır. Müslümanlar —şâyet bizzat ictihad edecek kadar âlim değil iseler— bu ictihadlardan birine uymakla mükelleftirler. İctihadlarına veya tâbi oldukları müctehide (mezhebe) göre yaptıkları ibâdet sahih ise artık başka bir mezhebe ve müctehide göre sahih olmaması onları ilgilendirmez ve ibâdetlerine zarar vermez. Üzerinde ihtilâf edilmiş binlerce meselede bir müctehide tâbi olarak ibâdet ederken sâdece cuma namazında ihtilâfı gözönüne alıp ihtiyata riâyet etmeye kalkışmak lüzumsuz bir davranıştır.

2. Her bid'at bir sünneti öldürür. Bu zuhr–i âhir sebebiyle, cumanın farzından sonra kılınacak namaz arttırıldığı için halk cumanın son sünnetini de terketmeye başlamıştır. Halbuki farzdan sonra sadece iki veya dört rek'at namazın sünnet olduğu anlatılsa ve tatbikat da buna göre olsa, bu sünneti yerine getireceklerin sayısı artacaktır.

3. İhtiyata ancak faydalı olduğu zaman riâyet edilir. Yola çıkacak adam belki yolda yiyecek bulamam diye bir oturuşta ihtiyaten üç öğünlük yemek yese, ihtiyaten doktorun tavsiyesinden fazla ilâç alınsa zararlı olur. Allah ve Rasûlü müslümanları ne ile mükellef kılmış ise onları yerine getirmek, buna bir şey ilâve etmekten kaçınmak ihtiyatın tâ kendisidir.

4. Biz bu kanaâti serdederken Allah'ın bizden istediği bir ibâdeti kaldırmak veya azaltmak değil, müslümanları sünnet hudûdu içinde tutmak, cemâati arttırmak ve manevî değeri çok üstün olan cuma ibâdetini sakatlanmaktan korumak istiyoruz.

http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=22060&y=HayrettinKaraman
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.