Güzel bir değerlendirme, elinize sağlık ancak "2002 yılında her 1.396 kişiye bir avukat düşerken, günümüzde her 477 kişiye bir avukat düşmektedir" şeklindeki tespit, artan dava sayılarını dikkate almadığı için eksik kalmış. Gerçekten de Adalet Bakanlığı verilerine göre 1967 yılında 1,94 milyon olan dava sayısı, 1977'de 2,75 milyon, 1987'de 3,84 milyon, 1997'de 3,72 milyon, 2007'de 5,93 milyon, 2017'de 7,04 milyon, 2019'da ise 7,68 milyon olmuş. Keza 2024 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında açılan soruşturma ve ihbar dosya sayılarının toplamı 2023 yılına göre %4 artış göstermiş. Dolayısıyla dava/ihtilaf sayısındaki bu önemli artışların da nazara alınması gerekiyor. Buna karşın, hukukçu sayısındaki artış ve buna paralel şekilde gelişen iş bulmadaki zorluklar ve özellikle de arzu edilen ücretlerin çok uzağındaki ücretlerle çalışma mecburiyeti, 2000'li yılların başlarında bile mesleğe yeni başlayan avukatları son derece rahatsız ediyorken, elbette günümüzde mezun sayısındaki çok büyük artışlar ve ihtiyacın çok ötesine geçmiş mevcut avukat sayıları sebebiyle durum daha vahim boyutlara ulaşmış durumda. Bu vaziyet de doğal olarak hukuk mezunlarının özellikle bekledikleri saygınlık ve gelir anlamında meslekten umduğunu bulamama, hayal kırıklığına maruz kalma gibi acı gerçekleri besleyen en önemli etken. Tüm bunlara rağmen, sınava eşit ağırlıktan giren bir adayın seçebileceği az sayıdaki saygın ve alternatiflerine kıyasla nispeten şartları daha iyi olan bir bölüm olarak hukuk, cazibesi yıllar içinde azalsa da rağbeti çok da azal(a)mayacak bölümlerden biridir denilebilir.
Peki, mevcut şartlar altında Hukuk Fakültesini kimlere tavsiye ederim?
Avukatlık düşünenler açısından; mensup olduğu ailenin çevresi geniş, özellikle yakın ilişkiler içinde bulunulan akrabalar/aile dostları içinde iş adamı denilecek düzeyde iş hayatında yoğun çalışmaları bulunan, bir avukat ihtiyacının hissedildiği doğal bir akraba/çevre ortamına sahip ya da aktif bir sosyal bir yaşantıya sahip olması sebebiyle kısa sürede kendisine çevre oluşturabilecek bir potansiyelinin bulunduğunu düşünen ve iletişim becerileri gayet iyi olan kişiler (halihazırda daha iyi bir seçenekleri de yoksa) hukuk fakültesini tercih edebilir.
Hâkimlik savcılık mesleğine geçmek isteyenler açısından; üniversite öğreniminin başlarından itibaren disiplinli bir şekilde ders çalışacak ve mezun oluncaya dek iyi hukukçu meziyetlerini kazanmayı kendisine ilke edinecek kişilerden biri olduklarını düşünüyorlarsa, kendilerini idealist biri olarak tanımlıyorlarsa ve şayet ailelerinde mülakat öncesinde yapılan güvenlik soruşturmasına takılacak terör benzeri suçlardan hüküm giymiş kişiler gibi mesleğe girişi zorlaştıracak olumsuz şartlar da yoksa ve son olarak meslek için gerekli olan asgari iletişim becerilerine de sahip bulunuyorlarsa, hukuk fakültesini tercih edebilirler.
Noter olmayı düşünenler açısından; günümüzde noterlikte sıra bekleyenlerin oluşturduğu yığılma, bir insan ömrünü aşacak düzeyde olduğundan, noterliğe giriş için geçerli olan mevcut şartlar değişmedikçe ya da noterlik sayılarında çok büyük artışlar olmadığı sürece noterlik, son 20-25 yılda mezun olmuş kişiler için olduğu gibi yeni mezun olacak kişiler için de hayal olmaya devam edecek. Dolayısıyla ileride noter olmak için Hukuk Fakültesine girmeyi düşünenler varsa, günümüz şartlarına göre bu tümüyle imkansız olan amacından bir an evvel vazgeçip farklı meslekleri düşünebilir.
Son söz: Elbette burası Türkiye ve gelişen ekonomik ve siyasi olaylar, kimilerinin ayağına çelme takarken, kimilerinin de önünü açabilir, böyle bir ihtimal de var. 15 Temmuz darbe teşebbüsü olmasaydı, 2016 ve devamındaki senelerde geçmiş yıllara kıyasla daha fazla hakim savcı alımı yapılması gerekmeyecekti örneğin. Ya da yıllardır konuşulan noterliğe geçiş şartlarının makul bir çizgiye çekilmesi veya sınav getirilmesi gibi değişiklikler günün birinde gerçekleşirse, günümüzde hayal olan noterlik belki bir alternatif oluşturur hale gelebilir. Bununla birlikte, bu olup olmayacağı belli olmayan değişikliklerden bağımsız olarak, kişinin nasıl bir meslek istediği sorusu bence buradaki en önemli soru. Emekliliğe kadar bir ömür boyu yürüteceği mesleğin; kişinin her yönüyle benimseyeceği, severek icra edeceği meslek olması çok çok önemli. Diğer türlü geriye dönüp bakıldığında, büyük pişmanlıklarla, keşkelerle, hayıflanmalarla ve belki de bu pişmanlık ve olumsuzlukların besleyeceği başarısızlıklarla yüzleşmek zorunda kalınabilir.
Peki, mevcut şartlar altında Hukuk Fakültesini kimlere tavsiye ederim?
Avukatlık düşünenler açısından; mensup olduğu ailenin çevresi geniş, özellikle yakın ilişkiler içinde bulunulan akrabalar/aile dostları içinde iş adamı denilecek düzeyde iş hayatında yoğun çalışmaları bulunan, bir avukat ihtiyacının hissedildiği doğal bir akraba/çevre ortamına sahip ya da aktif bir sosyal bir yaşantıya sahip olması sebebiyle kısa sürede kendisine çevre oluşturabilecek bir potansiyelinin bulunduğunu düşünen ve iletişim becerileri gayet iyi olan kişiler (halihazırda daha iyi bir seçenekleri de yoksa) hukuk fakültesini tercih edebilir.
Hâkimlik savcılık mesleğine geçmek isteyenler açısından; üniversite öğreniminin başlarından itibaren disiplinli bir şekilde ders çalışacak ve mezun oluncaya dek iyi hukukçu meziyetlerini kazanmayı kendisine ilke edinecek kişilerden biri olduklarını düşünüyorlarsa, kendilerini idealist biri olarak tanımlıyorlarsa ve şayet ailelerinde mülakat öncesinde yapılan güvenlik soruşturmasına takılacak terör benzeri suçlardan hüküm giymiş kişiler gibi mesleğe girişi zorlaştıracak olumsuz şartlar da yoksa ve son olarak meslek için gerekli olan asgari iletişim becerilerine de sahip bulunuyorlarsa, hukuk fakültesini tercih edebilirler.
Noter olmayı düşünenler açısından; günümüzde noterlikte sıra bekleyenlerin oluşturduğu yığılma, bir insan ömrünü aşacak düzeyde olduğundan, noterliğe giriş için geçerli olan mevcut şartlar değişmedikçe ya da noterlik sayılarında çok büyük artışlar olmadığı sürece noterlik, son 20-25 yılda mezun olmuş kişiler için olduğu gibi yeni mezun olacak kişiler için de hayal olmaya devam edecek. Dolayısıyla ileride noter olmak için Hukuk Fakültesine girmeyi düşünenler varsa, günümüz şartlarına göre bu tümüyle imkansız olan amacından bir an evvel vazgeçip farklı meslekleri düşünebilir.
Son söz: Elbette burası Türkiye ve gelişen ekonomik ve siyasi olaylar, kimilerinin ayağına çelme takarken, kimilerinin de önünü açabilir, böyle bir ihtimal de var. 15 Temmuz darbe teşebbüsü olmasaydı, 2016 ve devamındaki senelerde geçmiş yıllara kıyasla daha fazla hakim savcı alımı yapılması gerekmeyecekti örneğin. Ya da yıllardır konuşulan noterliğe geçiş şartlarının makul bir çizgiye çekilmesi veya sınav getirilmesi gibi değişiklikler günün birinde gerçekleşirse, günümüzde hayal olan noterlik belki bir alternatif oluşturur hale gelebilir. Bununla birlikte, bu olup olmayacağı belli olmayan değişikliklerden bağımsız olarak, kişinin nasıl bir meslek istediği sorusu bence buradaki en önemli soru. Emekliliğe kadar bir ömür boyu yürüteceği mesleğin; kişinin her yönüyle benimseyeceği, severek icra edeceği meslek olması çok çok önemli. Diğer türlü geriye dönüp bakıldığında, büyük pişmanlıklarla, keşkelerle, hayıflanmalarla ve belki de bu pişmanlık ve olumsuzlukların besleyeceği başarısızlıklarla yüzleşmek zorunda kalınabilir.