MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Kürt açılımına karşı ürettiği sert siyasette kongrenin izlerini görmek mümkün. Koltuğunu tehlikeye sokacak düzeye erişmese bile Bahçeli'ye parti içinde itirazların olduğu biliniyor. Birkaç ay önce eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın olağanüstü kongre için hatırı sayılır oranda imza toplamayı başardı.
MHP yönetimi bu talebi kabul etmedi, imzalara itiraz etti, konu mahkemeye taşındı, yargı 'kongreye gerek yok' kararı verdi.
Aydın'ın sonbahardaki kurultayda şansını tekrar deneyeceği kesin. MHP kongresi tek adaylı olmayacak. Aydın'ın delegeden alacağı oy Bahçeli'nin canını sıkabilir. Bahçeli'den Oktay Vural'a kadar MHP sözcülerinin sert üslubunun kongreyle ilgisi olduğunu düşünüyorum.
Burada Oktay Vural'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Son günlerdeki açıklamalarıyla Vural ağzını iyice bozdu. Vural'ın bu ağır üslubu bana Bahçeli'nin yıllar önce 'Bir MHP'li devlet başkanının aleyhinde konuşmaz' çıkışını hatırlattı. Basın mensuplarıyla bir araya gelen Bahçeli'ye MHP'nin seçilmesine katkı verdiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in performansını sormuştum. Cevabı yukarıda 'milliyetçilerin devlet başkanlarının aleyhinde konuşmayacağını' söylediği cümlesi oldu. Gerçekten de MHP sözcüleri Cumhurbaşkanı Sezer'in milliyetçi siyasetle örtüşmeyen davranışlarına bile sessiz kaldı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün sözleri eleştirilebilir, devlet başkanlarının söyledikleri de kritik edilebilir. Ancak Cumhurbaşkanı'na 'Sen Bizans tekfuru musun?' diye soracak kadar ağır üslup kullanmak değil MHP'ye, hiçbir partiye yakışmaz. Ayrıca Güroymak'ın eski adı Norşin'i kullanmakla İstanbul'u Konstantinopolis yapmak arasında çok fark var. Oysa Vural Norşin'i MHP'de en iyi bilmesi gereken isim. Çocukluğunda Norşin'i çok duymuş olmalı.
Dün Ankara'nın gündemi demokratik açılımdı... Başbakan Erdoğan, duygusal konuşmasında açılım siyasetini bir adım öteye taşıdı. Açılım çalışmalarını hükümet adına yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay siyasi partilerden randevu talep etti. Gelin görün ki CHP ve MHP henüz içeriği bilinmeyen bir çalışmaya baştan tepki göstererek 'biz yokuz' dedi. Her iki muhalefet partisi de Atalay'ın randevu talebine olumsuz yanıt verdi. AK Parti hükümeti bugüne kadar muhalefet tarafından sürekli 'uzlaşma aramıyor, tek başına hareket ediyor' diye eleştirilmişti.
AK Parti istiyor ki çözümü amaçlayan eylem planının altında sadece iktidarın değil muhalefetin de imzası olsun... Bu, çözümü de kolaylaştırır. Görüşlerini genellikle yazılı açıklama yaparak kamuoyuna duyuran Bahçeli, dün medyanın karşısına çıktı ve 'MHP hiçbir şekilde bu oluşumun içinde olmayacak. Oynanan oyun, okyanus ötesinde yazılan ve Başbakan Erdoğan'a biçilen küresel rolden başka bir şey değildir.' dedi.
Kapıları kapatırken, demokratik açılımın adresini okyanusun ötesi diye gösterdi. Açıkça ABD'yi işaret etti. Siyasette bir olayın arka planı izah edilirken komplo teorilerine sıkça başvurulur. Ancak iktidarı hedefleyen partilerin liderleri ispatlayamayacağı sözleri dikkatli kullanmaya özen gösterir. Acaba Kürt açılımın kaynağını okyanusun ötesi şeklinde açıklayan Bahçeli'nin elinde bu iddiasını belgeleyecek veriler var mı? Eğer varsa kamuoyu ile paylaşması gerekmiyor mu?
CHP'nin 'Biz yokuz' demesini anlamak mümkün. Bu partinin siyaseti itiraz üzerine kurulu. Her şeye itiraz, kendileri dışındaki herkese itiraz. Köprüye itiraz, altgeçide itiraz, aklınıza ne geliyorsa... CHP'nin en iyi bildiği karşı çıkmak. İcraatlara, reformlara karşı çıkmak geleneksel siyasetin gereği... Çözüme itiraz etmek için bunun AK Parti'den gelmesi yeterli gerekçe. Bir başka sağ parti olsaydı da durum değişmezdi. Sadece son olayda değil; CHP, çözümün değil sorunun parçası olmaya dünden aday bir parti. Öteden beri sürekli 'uzlaşma' çağrıları yapan CHP ve MHP'nin yakıcı soruna çözüm aranırken 'biz yokuz' diyerek kapılarını kapatması doğru siyaset midir? Cevabı tarih verecek...
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=879489&title=chp-ve-mhp-neden-yok
MHP yönetimi bu talebi kabul etmedi, imzalara itiraz etti, konu mahkemeye taşındı, yargı 'kongreye gerek yok' kararı verdi.
Aydın'ın sonbahardaki kurultayda şansını tekrar deneyeceği kesin. MHP kongresi tek adaylı olmayacak. Aydın'ın delegeden alacağı oy Bahçeli'nin canını sıkabilir. Bahçeli'den Oktay Vural'a kadar MHP sözcülerinin sert üslubunun kongreyle ilgisi olduğunu düşünüyorum.
Burada Oktay Vural'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Son günlerdeki açıklamalarıyla Vural ağzını iyice bozdu. Vural'ın bu ağır üslubu bana Bahçeli'nin yıllar önce 'Bir MHP'li devlet başkanının aleyhinde konuşmaz' çıkışını hatırlattı. Basın mensuplarıyla bir araya gelen Bahçeli'ye MHP'nin seçilmesine katkı verdiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in performansını sormuştum. Cevabı yukarıda 'milliyetçilerin devlet başkanlarının aleyhinde konuşmayacağını' söylediği cümlesi oldu. Gerçekten de MHP sözcüleri Cumhurbaşkanı Sezer'in milliyetçi siyasetle örtüşmeyen davranışlarına bile sessiz kaldı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün sözleri eleştirilebilir, devlet başkanlarının söyledikleri de kritik edilebilir. Ancak Cumhurbaşkanı'na 'Sen Bizans tekfuru musun?' diye soracak kadar ağır üslup kullanmak değil MHP'ye, hiçbir partiye yakışmaz. Ayrıca Güroymak'ın eski adı Norşin'i kullanmakla İstanbul'u Konstantinopolis yapmak arasında çok fark var. Oysa Vural Norşin'i MHP'de en iyi bilmesi gereken isim. Çocukluğunda Norşin'i çok duymuş olmalı.
Dün Ankara'nın gündemi demokratik açılımdı... Başbakan Erdoğan, duygusal konuşmasında açılım siyasetini bir adım öteye taşıdı. Açılım çalışmalarını hükümet adına yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay siyasi partilerden randevu talep etti. Gelin görün ki CHP ve MHP henüz içeriği bilinmeyen bir çalışmaya baştan tepki göstererek 'biz yokuz' dedi. Her iki muhalefet partisi de Atalay'ın randevu talebine olumsuz yanıt verdi. AK Parti hükümeti bugüne kadar muhalefet tarafından sürekli 'uzlaşma aramıyor, tek başına hareket ediyor' diye eleştirilmişti.
AK Parti istiyor ki çözümü amaçlayan eylem planının altında sadece iktidarın değil muhalefetin de imzası olsun... Bu, çözümü de kolaylaştırır. Görüşlerini genellikle yazılı açıklama yaparak kamuoyuna duyuran Bahçeli, dün medyanın karşısına çıktı ve 'MHP hiçbir şekilde bu oluşumun içinde olmayacak. Oynanan oyun, okyanus ötesinde yazılan ve Başbakan Erdoğan'a biçilen küresel rolden başka bir şey değildir.' dedi.
Kapıları kapatırken, demokratik açılımın adresini okyanusun ötesi diye gösterdi. Açıkça ABD'yi işaret etti. Siyasette bir olayın arka planı izah edilirken komplo teorilerine sıkça başvurulur. Ancak iktidarı hedefleyen partilerin liderleri ispatlayamayacağı sözleri dikkatli kullanmaya özen gösterir. Acaba Kürt açılımın kaynağını okyanusun ötesi şeklinde açıklayan Bahçeli'nin elinde bu iddiasını belgeleyecek veriler var mı? Eğer varsa kamuoyu ile paylaşması gerekmiyor mu?
CHP'nin 'Biz yokuz' demesini anlamak mümkün. Bu partinin siyaseti itiraz üzerine kurulu. Her şeye itiraz, kendileri dışındaki herkese itiraz. Köprüye itiraz, altgeçide itiraz, aklınıza ne geliyorsa... CHP'nin en iyi bildiği karşı çıkmak. İcraatlara, reformlara karşı çıkmak geleneksel siyasetin gereği... Çözüme itiraz etmek için bunun AK Parti'den gelmesi yeterli gerekçe. Bir başka sağ parti olsaydı da durum değişmezdi. Sadece son olayda değil; CHP, çözümün değil sorunun parçası olmaya dünden aday bir parti. Öteden beri sürekli 'uzlaşma' çağrıları yapan CHP ve MHP'nin yakıcı soruna çözüm aranırken 'biz yokuz' diyerek kapılarını kapatması doğru siyaset midir? Cevabı tarih verecek...
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=879489&title=chp-ve-mhp-neden-yok