Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#2061
Oyak Renault'nun ekonomik krizi gerekçe göstererek Bursa fabrikasından işten çıkardığı işçiler, haklarını yargıda arıyor. Mahkemenin atadığı bilirkişi, kriz gerekçesiyle 150 kişinin işten çıkarıldığı dönemde fabrikanın kâr ettiğini belirleyince 23 işçi işe iade davasını kazandı.

Bursa 2. İş Mahkemesi'nde görülen davada 23 işçi, davayı kazanmanın mutluluğunu yaşarken Renault, kararı temyiz için Yargıtay'a gönderdi.

Yargıtay'ın daha önce başka bir işten çıkarma olayı üzerine verdiği, "Kriz işten çıkarma bahanesi değil" kararının bu dava için de emsal olması bekleniyor. Mahkemenin verdiği kararla işe dönmek isteyen mağdur işçiler, "Mahkeme işçilerin işe iadelerine karar verdi. Renault bizi ya yeniden işe başlatacak ya da 8-12 maaş arası 'kötü niyet tazminatı' olarak bize ödeme yapacak. Renault'nun temyiz başvurusunun bir an önce sonuçlanmasını bekliyoruz." şeklinde düşüncelerini dile getirdiler.

Oyak Renault'da 18 yıl çalıştıktan sonra kriz dolayısıyla işten çıkarılan Maksut Kırgöz (39), işlerini geri istediklerini belirtti. Kırgöz, gruplar halinde işten çıkarılanlar olarak yargıya başvurduklarını ifade ederek, "Davayı 23 arkadaş olarak kazandık, diğer 24 arkadaşımız için de mahkeme kararını 13 Ağustos'ta verecek. Bizler 29 Aralık 2008'de kriz bahane edilerek 150 kişi kadar işten atıldık. Biz de 30 gün içinde işe iade davası açtık. Ben 18 yaşında askerden önce burada işbaşı yaptım. Krizi bahane göstererek işten atıldım. İş için müracaatta bulunuyorum ancak 19 ile 29 yaş arasında işçi alıyorlar, bizi yaştan dolayı kimse almıyor. İş de bulamıyoruz. Mahkeme işe iademizi kararlaştırdı. Umutla işimize dönmeyi, üretmeyi bekliyoruz." diye konuştu.

Mahkemenin verdiği kararla işe dönmek isteyen Tevsik Koyun ise fabrikanın 'kriz' gerekçesinin daha önce yargıdan döndüğünü, bunun üzerine fabrikanın işçileri hangi sebep doğrultusunda attıklarının açıklanması gerektiğini vurguladı.

Yargıtay'da aynı görüşte

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Nisan 2009'da karara bağladığı davada, bilirkişi tarafından "satışları azalmasına rağmen kârlılığını artırdığı'' belirlenen bir işletmenin, "iş daralması ve ekonomik gerekçelerle" çıkardığı işçinin işe iadesine karar vermişti. İş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli sebep olmadan ve sendikal faaliyetlerinden dolayı feshedildiğini belirten bir işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle iş mahkemesinde dava açmıştı. İşveren vekili, mahkemeye sunduğu savunmada, işçinin iş sözleşmesinin, işyerinde "iş daralması ve ekonomik nedenlerle feshedildiğini, feshin işletme ve işyeri gereklerinden kaynaklandığını, davanın reddi gerektiğini'' ifade etmişti.

Yerel mahkeme, "işverenin imal ettiği zincir imalatında sipariş azalması yaşandığı, üretim faaliyeti nedeniyle işverenin zarar ettiği ve yeni işçi alımı yapmadığı, fazla mesaileri kaldırdığı, işçi çıkarmada sendikal sebebin kanıtlanamadığı, iş daralması ve ekonomik nedenlerle oluşan işgücü fazlalığının işten çıkarmayı geçerli nedene dayandırdığı'' görüşüyle davanın reddine karar vermişti. Dosya daha sonra Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'ne geldi. Yargıtay kararında, "Davalı işveren, istihdamı engelleyen sebebi kanıtlamış değildir. Kaldı ki davalı işveren istihdam fazlalığı ile feshin kaçınılmaz olduğunu da ispat edememiştir. Feshin geçerli sebebe dayanmadığı sabittir. Davalı işyerinde halen çalışan sendika üyesi işçiler bulunması ve somut olarak sendikal nedenin davacı tarafından kanıtlanamaması karşısında, davacının sendikal sebep iddiası yerinde görülmemiştir." denildi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=870243&title=mahkeme-kâr-ettigi-halde-isci-cikaran-renaultyu-haksiz-buldu
#2062
Önce dedikodusu düştü kulislere, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Ergenekon savcıları ile hakimlerinin yerlerini değiştirecek diye. Kimse inanmadı tabii. Nasıl inansın ki. Duyan herkes, yürümekte olan bir davanın hakim ve savcılarının yerlerinin değiştirilemeyeceğini söyledi. 'Kesinlikle böyle bir şey olamaz' dendi. Bu, mevzuata da teamüllere de aykırı çünkü.

Bırakın değiştirmeyi bunun söylentisi bile tehlikeli, sokaktaki vatandaşın adalet duygusunu zedeler. Yargının tek sermayesi güvendir. Bu güven aşınırsa devletin temelleri sarsılır. Ankara, Bizans'tan devraldığımız siyaset oyunlarının merkezi, her türlü kulisin ve söylentinin başkenti. Burada her türlü dedikoduyu duymak mümkün...

Doğrusu biz de ilk duyduğumuzda 'HSYK Ergenekon savcılarını değiştirecek' dedikodusunu klasik Ankara söylentilerinden biri sandık. Açıkçası HSYK'yı oluşturan üyelerin bu yönde düşünceleri olsa bile konunun hassasiyetini dikkate alarak bunu bir eylem planına dönüştürmeyeceklerine inandık.

Meğer yanılmışız. Söylenti dedikodu falan değil düpedüz gerçekmiş. Kimi HSYK üyeleri Ergenekon savcıları ile hakimlerinin yerlerini gerçekten değiştirmek istiyormuş. Şimdi bu düşünce olmaktan çıktı, somut adıma dönüştü bile. Birkaç gündür Ankara HSYK'nın manevrasını konuşuyor. İnsanın söylemeye dili varmıyor ama buna 'HSYK'nın darbe girişimi' diyenler bile var. Yargıya HSYK darbesi... Ne kadar da rahatsız edici.

Adalet Bakanlığı tam bir ay önce olağan yaz dönemi kararnamesinin taslağını tamamlayarak HSYK'ya gönderdi. Bakanlığın kararnamesi hakim ve savcıların olağan yer değişikliklerini öngörüyor. Kurulda bunun müzakere edilmesi beklenirken 13 Temmuz günü akşam saatlerinde bir üye nerede ve nasıl hazırlandığı belli olmayan ve hiçbir haklı gerekçe içermeyen olağandışı alternatif liste sundu.

Çok geniş kapsamlı bir liste bu... Talep sadece Ergenekon savcı ve hakimlerinin değişikliğiyle de sınırlı değil. Terör örgütü PKK'nın derin yapılanması KCK'yı ortaya çıkaran savcıların da yerlerinin değiştirilmesi isteniyor. Diyarbakır'da faili meçhul cinayetlerin dosyalarını tozlu raflardan indirerek dava açan savcılar da HSYK'nın hedefinde... Neden? Hangi gerekçeyle?

Ergenekon'un izahı yok da... Diğerlerinin izahı daha zor. Terör örgütünü besleyen damarları kurutmayı amaçlayan KCK operasyonundan kim, niye rahatsız olur? Hayret, faili meçhullerin aydınlatılmasından gocunanlar mı var? Haberlere bakılırsa kimi HSYK üyeleri Diyarbakır değişikliğinde daha çok ısrarcıymış. Bunun bir sebebi olmalı. Acaba ne ola? Neden HSYK, Diyarbakır'da terör örgütüne yönelik davaları yürüten hakim ve savcıları değiştirmek istiyor?

HSYK'nın girişimi Vatan'ın başyazarı Güngör Mengi'yi de isyan ettirdi. HSYK üyelerini dikkatli davranmaya çağıran Mengi, 'Yargının bağımsızlığına yönelen güvensizliği şu dönemde haklı çıkaracak müdahaleler Türkiye'yi kaosa sürükler. Ergenekon davasına yönelecek müdahale adaletin iflası, adaletin yıkımı olur' diye yazdı. Mengi uyarısında haksız değil, onun gibi düşünenlerin sayısı çok.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşarı Ahmet Kahraman alternatif listeye haklı olarak karşı çıktı. Her ikisi de sonraki toplantılara katılmadı. Müsteşar Kahraman'ın dün kurul üyeleriyle bir araya gelerek zemin yokladığı kulislere yansıdı. Ama bir sonuç çıkmadı. Bazı eski siyasetçiler yol göstermeye kalksa da kimi HSYK üyelerinin bakan ve müsteşarı by-pass ederek karar çıkartması mümkün değil. Bu korsan kararname olur. Darbe, teşebbüs olmaktan çıkar, gerçeğe dönüşür. Bu da adaletin felaketidir.

HSYK'nın ne yapmaya çalıştığı anlaşılamadığı gibi bundan sonra ne olacağı da belirsiz...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=870215
#2063
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, bir yüksek yargı organının başkanı olarak hukuk, demokrasi kurallarına uygun görmediği bir konuyu gündeme getirmek zorunda olduğunu belirtti. Gerçeker, ''Bu benim hem yetkim hem sorumluluğum'' dedi.

Gerçeker, makamında gazetecilerin, askere sivil yargı yolu açan düzenlemeyle ilgili sözlerine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in verdiği yanıtı değerlendirdi.

Düzenlemeyle ilgili yaptığı değerlendirmenin bir bütünlük içinde ele alınmasını isteyen Gerçeker, şunları kaydetti:

''Söylediğim sözler bir bütünlük içinde değerlendirilseydi zaten öyle bir anlam çıkması mümkün değil. Bu tür düzenlemeler usulüne uygun yapılsaydı, usule uygun yasalaşma sürecinden geçirilseydi, Anayasa değişikliğiyle birlikte yapılsaydı bu tartışmalar ortaya çıkmazdı, bu sıkıntılar olmazdı. Biz 'askeri yargı alanında bir değişiklik yapılmasın' demiyoruz. Geçen seneki adli yargı açılış konuşmamda da söylemiştim. Bunlar yapılsın ama bütünlük içinde yapılsın, bu tür tartışmalara zemin hazırlanmasın.''

Bir yüksek yargı organının başkanı olarak hukuk, demokrasi kurallarına uygun görmediği bir konuyu gündeme getirmek zorunda olduğunu belirten Gerçeker, ''Çünkü yapılan bir yanlışlık varsa yanlışlığın devam etmemesini sağlamak açısından bu benim hem sorumluluk hem yetkim dahilinde olan bir şey'' dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek'e cevap vermiş gibi konuşmak istemediğini ifade eden Gerçeker, ''Ben sadece kendi düşüncelerimi ortaya koyuyorum. Sadece şunu söylüyorum; benim konuşmalarım bir bütünlük içinde değerlendirilseydi, bu reaksiyonun, tepkinin fazla gerekli olmadığı zaten anlaşılacaktı'' diye konuştu.

-''BİR KELİMEYİ DEĞİŞTİRMEKLE İŞ BİTMİYOR''-

Askeri yargıyla ilgili değişikliklerin Anayasa değişikliği ile birlikte gündeme getirilmesi yönündeki önerilerinin başkaları tarafından da dile getirildiğini söyleyen Gerçeker, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Askeri yargı sisteminde Avrupa Birliği müktesebatına aykırı konular varsa elbette bunlar olmalı ama Anayasa değişikliği ve yasa değişikliği yapılarak bunlar halledilebilir. Bunun demokratik bir tartışma ortamında olması gerekli. İlgili kurumların görüşleri alınır. Belki bizim bilmediğimiz, düşünemediğimiz, aklımıza gelmeyen şeyleri başkaları söyler, hocaların görüşleri alınır, ondan sonra sağlıklı şekilde her şey ortaya konulsun. Bu tartışmalara da gerek kalmasın.

Bir kelimeyi değiştirmekle iş bitmiyor. Anayasa maddesiyle, Askeri Ceza Kanunu ile Askeri Usul Kanunu ile çelişki var mı yok mu? Bunlara bakılmalı. Çelişki ortaya çıkıyor. Bunlar bizim görevimizin içinde olan şeyler. Yarın bunlar sorun olarak, görev uyuşmazlıkları olarak karşımıza çıkacak. Ben burada doğru bildiğim şeyi söylemeyeceğim de ne söyleyeceğim? Bunun siyasallaşmayla ne alakası var? 'Siyasetçiler gibi her mikrofona konuşmasın' demek de güzel bir tabir değil. Söylediklerimi gelişigüzel, ayaküstü söylemiş değilim. Düşünüp taşınmadan bir şey söylemem. Yanlış gördüğüm bir şeyin tekrarlanmaması için ortaya konulmuş düşünceler bunlar.''

Konunun burada kapanmasını istediğini dile getiren Gerçeker, hayatını hukuka adadığını, hukuk fakültesinden 40 yıl önce mezun olduğunu belirterek, ''Hayatım boyunca, demokrasi mücadelesi vermiş bir insanım. Özgürlükçü demokrasiyi herkesten fazla isteyen bir insanım'' dedi.

http://www.haber7.com/haber/20090716/Yargitay-baskanindan-hukumete-yanit.php
#2064
Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında yüksek yargı organlarının, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, ideolojik dünyasının geldiğini bu sütunda defalarca yazdım.

Bugün de yeni bir Yargıtay kararı üzerinden aynı konuya dönmek zorundayım.

Lütfen, birisinin, gazetedeki bir sütunundan size şöyle hitap ettiğini bir düşünün: 'Çanağına yağ konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş, uyanık geçinen şapşal, salak, tescilli hain, zavallı, T.C. devletine, milletimizin birliğine kalleşçe ihanet hançeri sokan'.

Bu ifadeler tartışmasız hakaret ifadeleridir ve ceza gerektirir.

Bu ifadeleri Prof.Dr. Baskın Oran için Tercüman gazetesi yazarı Servet Kabaklı yazmıştır ve Prof. Baskın Oran da kendisine dava açmış, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi de Kabaklı'yı tazminata mahkum etmiştir.

Kabaklı bu kararı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde temyiz ediyor ve Yargıtay tazminat kararını Prof. Baskın Oran aleyhine bozuyor, dosya tekrar 2. Asliye Hukuk'a geliyor, bu mahkeme kararında ısrarcı olunca da dava Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gidiyor ve, sıkı durun, Yargıtay yukarıda özetlediğim ifadeleri 'düşünce açıklaması' sayıyor.

Nasıl muhteşem bir hukuk süreci değil mi?

Bu hakaretlerin 'düşünce açıklama' olduğuna dair karar da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda 20'ye karşı 23 oyla alınıyor.

Benim merak ettiğim konu birisi aynı sözleri basın marifetiyle bu 23 hakim için söylemiş olsaydı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu acaba aynı durumda bu bariz hakaretleri 'düşünce açıklama' olarak alır mı idi?

Benim içimden geçmiyor değil ama Yargıtay'ın bu 23 hukukçusu, yüksek yargıcı Tercüman gazetesi yazarı Servet Kabaklı'ya gösterdikleri hoşgörüyü bana göstermeyeceklerini düşündüğüm, bildiğim için yapmamayı, yazmamayı tercih ediyorum.

Herhangi biri aynı ifadeleri, Kabaklı'nın ifadelerini mesela generaller için kullansa Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 'düşünce açıklama' kavramını bu kadar geniş değerlendirir mi idi acaba?

Anlaşılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23 hakimi için 'etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş, şapşal, salak, hain, zavallı' ifadeleri düşünce anlamına geliyor; düşüncelerini sevsinler.

Ama aynı Yargıtay'ın Başkan çıkaran bir dairesi üç bilirkişi raporuna rağmen, bir çocuğun bile okuduğunda ne anlama geldiğini anlayacağı bir yazıdan Hrant Dink'i 301'den mahkum etti ve böylece Dink cinayetine giden yol açılmış oldu.

Bu karar, Baskın Oran kararı, kanımca devlete indirilmiş en ölümcül darbedir zira devlet demek hukuk demektir ve hukuk, konu Baskın Oran olduğunda bu kadar ayaklar altına alınabiliyorsa, aslında ayaklar altına alınan devlet kavramının bizzat kendisidir.

Yargıtay'ın devlete bu kadar zarar verdiği başka bir ülke bulmak da kolay değildir.


http://www.stargazete.com/gazete/yazar/eser-karakas/bir-yargitay-faciasi-daha-200965.htm
#2065
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hâkim Fazlı Aksoy, 10 yaşındaki tecavüz mağduru Z.T.'ye "Önden mi, arkadan mı? Acı oldu mu?" diye sordu. Sorularla tecavüzü adeta yeniden yaşayan Z.T., duruşma salonunda gözyaşlarına boğuldu. Hakimin bu davranışı tartışma yarattı.

Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, evli Murat A.'nın tecavüzüne uğradığını iddia eden 10 yaşındaki Z. T'nin önceki gün Ağır Ceza Mahkemesi'nde pedagog eşliğinde ifadesi alınmak istendi. Ancak yapılan duruşmaya Mahkeme Başkanı hâkimin sorduğu tartışmalı sorular damga vurdu.

DURUŞMAYI ERTELEDİ
Aksoy'un suçu sabitlemek için küçük kıza "Öndenmi, arkadanmı?" ve"Acı oldumu?" gibi sorular sormasıyla küçük kız utancıdan başını önüne eğdi ve hıçkırıklara boğuldu. Z. T. soruların hiçbirine yanıt veremedi. Evli olan tutuklu sanık Murat A. (23) ise suçlamaları reddedip, kendisinin otobüslerde çalıştığını belirterek, "Olayın geçtiği söylenen tarihte köyde değildim. Otobüste çalışıyordum. Bisikletim de yok" diyerek beraatini istedi. Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

YİNE SKANDAL RAPOR
Kocaeli'nin Kandıra ilçesine bağlı Erikli Kaymaz köyünde geçtiğimiz yıl temmuz ayında iddiaya göre 10 yaşındaki Z.T., arkadaşları ve kardeşiyle oynarken, babasının halasının oğlu olan Murat A. tarafından bisikletle ormanlık alana götürülüp fiili livata ve cinsel tacize uğradı. Yaşadıklarını kimseye anlatamayan Z.T., günlüğüne yazdı. Bir süre sonra günlüğü okuyan anne Gülizar T., olayı öğrenince sinirlenip günlüğü sobaya attı ve eşi Kemal T. ile birlikte jandarmaya gidip Murat A. hakkında suç duyurusunda bulundu. Suçlamaları reddeden Murat A., tutuklanarak cezaevine gönderildi. Kocaeli Adli Tıp Kurumu tarafından Z.T.'nin "ruh sağlığının bozulmadığı" yönünde rapor verildiği öğrenildi.

Duruşmada ortaya çıkan tablo ise "cinsel suçmağduru çocukların mahkemede ifadesinin alınıp alınmaması" konusunda yeni bir tartışma başlattı. Hukukçuların büyük bölümü hâkimin çocuğa kesin ve net soru sorması gerektiğini savunurken,
pedagog, psikolog ve psikiyatristler ise bunun farklı yöntemlerle yapılması gerektiği konusunda birleşti.

UZMANLAR NE DİYOR?

Yaşı küçük çocuklara direkt soru sorulmaz.

Kocaeli Barosu Başkanı Cumhur Arıkan:

"Mahkeme heyeti maddi gerçeğe ulaşmak için soruları net sormalı. Organın vücuda girmesini teyit etmek zorunda. Cinsel organ vücuda girdiyse tecavüz suçudur, girmediyse cinsel istismar suçudur.''

Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Zeynep Denizoğlu: "Hakimin sorduğu sorular gereklidir, ancak yaşı küçük mağdurlara bu tür sorular direkt sorulmamalı. Şayet raporlar tecavüzü belgeliyorsa, çok fazla detay soruya zaten gerek yoktur."

Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği 2. Başkanı Avukat Türkay Asma: Bu gibi soruların sorulması asla olmayacak bir şey. Çocukla bu güven ilişkisini sağlayan psikiyatrist ya da psikolog tarafından ucu açık sorularla hep güven ilişkisi içerisinde konuşulur. Güven ilişkisi asla sarsılmadan çeşitli oyunlarla anlattırılır. Hatta oyuncak bebekler kullanılır ve olayın nasıl meydana geldiği bir oyunmuş gibi konuşturulur. Testler doldurtulur. Bütün bunlar yapıldıktan sonra uzman tarafından bir rapor yazılarak mahkemeye sunulur. Eğer hâkim raporda açıklamalar üzerinde herhangi bir takılma durumunda kalırsa yine ilişkiyi kuracak kişi uzmandır. Bu sorular olacak iş değil.

Uzman Çocuk Psikoloğu Alanur Özalp: Bunlar çocuğu ürkütüp korkutur, paniğe kapılmasına neden olur. Böyle bir durumda çocuktan doğru yanıt alınması beklenemez. Özellikle Avrupa ülkelerinde psikolog olayına çok dikkat ediyorlar. Çocuğun olaydan etkilenmemesi ve ileriki yaşamında bununla ilgili hasarlar kalmaması için herkesin bulunduğu bir salonda bu tür sorulara izin vermiyorlar.

Çocukları büyük biriyle yalnız bırakmayın

Uzmanlar ailelere uyarılarda bulundu: Tecavüz ve tacizlerin çoğu akraba ve biraz daha büyük akraba çocukları tarafından gerçekleştiriliyor. Aileler çocuklarının kapalı kapılar arkasında oyun oynamasına ve tek başına ondan daha büyük biriyle yalnız kalmasına izin vermemeli. Çocukla sık sık konuşulmalı, cinsellik ve tacizden korunma ile ilgili yaşına uygun açıklamalar yapılmalı.

'Eğer senin hoşuna gitmeyen bir şekilde biri sana dokunursa, 'hayır' diye bağır ve hemen bana söyle' gibi açıklamalarla çocukla iletişimde olmalı."

http://www.haberturk.com/haber.asp?id=159345&cat=200&dt=2009/07/16
#2066
EPDK'nın akaryakıt fiyatlarına müdahale ederek fiyatları düşürmesiyle sevinen tüketiciler, hükümetin aldığı sürpriz zam kararıyla şaşkına döndü. Akaryakıt fiyatlarının düşmesini fırsat bilen Hükümet, aradaki farkın önemli bir bölümünü ÖTV oranlarını arttırıp devlet kasasına aktarma yolunu seçerek tüketicileri hayal kırıklığına uğrattı.

Benzin ve motorinde son bir aydır tavan fiyat uygulamasıyla yapılan indirimlerle yüzü gülen sürücülerin hevesi kursağında kaldı. Vergi gelirleri düşen Maliye, akaryakıt ürünlerinde ÖTV'yi artırdı. Uygulama ile 1 litre benzin 3,16 lira, motorin 2,53 ve kırsal motorin ise 2,40 liradan satılmaya başlandı. 50 litrelik benzinli bir otomobilin deposu zamdan önce 146,6 TL'ye dolarken, şimdi burakam 158 TL'ye çıktı. İndirim beklerken gelen zam karşısında şok olan Tüketiciler Birliği, geniş çaplı eyleme hazırlanıyor. 

Benzin ve motorinde, tavan fiyat uygulamasıyla son bir aydır yapılan indirimlerin sevinci kısa sürdü. Vergi gelirleri düşen Maliye, akaryakıt ürünlerinde Özel Tüketim Vergisi'ni artırdı. Yeni vergilerle benzinin litre fiyatı tekrar 3 lirayı geçti. Yüzde 7'lik zam, bir depo benzinde toplam 12 liralık artışa yol açtı. Maliye Bakanlığı, zamma gerekçe olarak bütçe açığını gösterdi. Alınan bilgilere göre vergi gelirlerindeki azalma, bütçede ilk altı ayda 23,2 milyar lira açığa sebep oldu. Vergi artışları ve zamlarla çıkış yolu arayan Maliye, önceki gün de pasaport, ehliyet ve nüfus cüzdanı gibi değerli kâğıtların bedellerini yüzde 50 artırmıştı. Son zamları protestoya hazırlanan Tüketiciler Birliği, Maliye'yi, tavan fiyat uygulamasıyla tüketici lehine doğan avantajı vergi olarak geri almakla suçluyor.

Maliye dün de akaryakıt ürünlerine yüzde 7 oranında zam yaptı. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) tutarı benzinde 20 kuruş, motorinde 15 kuruş, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) grubunda da 10 kuruş artırıldı. ÖTV tutarlarının belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmî Gazete'de yayımlandı. Benzin ve motorinden alınan vergiyi artıran Maliye Bakanlığı, son bir aydır tavan fiyat uygulamasıyla yapılan indirimlerin tamamını geri aldı. Vergilerdeki anormal artış, benzin ve motorin fiyatlarının bir seferde 20 kuruş gibi yüksek oranda zamlanmasına neden oldu. Yeni vergilerle benzinin litre fiyatı tekrar 3 lirayı geçti. 15 Temmuz'dan itibaren istasyonlarda 1 litre benzin 3,16 liradan, düşük kükürtlü motorin 2,53 ve kırsal motorin ise 2,40 liradan satılmaya başlandı. Tüketiciler Birliği'ne göre Maliye vergi toplamak için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) üzerinden akaryakıt şirketlerine baskı yaptırdı ve tüketici lehine doğan avantajı vergi olarak geri aldı. Birlik, geniş çaplı eyleme hazırlanıyor.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun akaryakıt şirketlerine koyduğu tavan fiyat uygulaması, Maliye'nin sürpriz vergi artırımıyla havada kaldı. Kurul, akaryakıt şirketlerine 20 Haziran'a kadar benzin ve motorin fiyatlarını en yakın erişilebilir pazar fiyatlarına çekmelerini istemişti. Kurul, şirketlerin uyarıları dikkate almamaları üzerine 2 aylığına tavan fiyat uygulamasına geçti ve her gün akaryakıt fiyatları için azami satış fiyatını duyurmaya başladı. Uygulamayla benzin fiyatları 3,21 liradan 2,93 liraya kadar gerilemişti. Ana dağıtım şirketleri ve bayiler, benzin ve motorinde rekabetin önünde en büyük engel olarak Maliye'nin aldığı yüksek vergileri gösteriyordu. Son vergi artışları, sektörü haklı çıkardı.

Yeni düzenlemeye göre, 1 litre benzinden alınan ÖTV tutarı, 95 oktan kurşunsuz benzinde litrede 1,4915 liradan 1,6915 liraya, 98 oktan kurşunsuz benzinde de 1,6135 liradan 1,8135'e çıktı. ÖTV tutarı motorinde 1,0045 liradan 1,1545 liraya, kırsal motorinde de litrede 0,9345 liradan 1,0845 liraya yükseldi. Vergilerdeki artışı eleştiren Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, uygulamayı tüketiciye karşı yapılmış büyük haksızlık olarak değerlendirdi. Vergi indiriminin konuşulduğu bir sırada vergide artışa gitmenin hiçbir iyi niyet tarafı olmadığını söyleyen Kaya, vergilerin geri alınmasını istedi. Aksi halde, tepki eylemlerine başlayacakları uyarısı yaptı.

ÖTV zammıyla beraber depoyu doldurmanın maliyetleri de arttı. 50 litrelik benzinli bir otomobil zamdan önce 146,5 TL'ye dolarken, zamdan sonra bu rakam 158 liraya ulaşmış oldu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=869917&title=otvye-surpriz-zam-akaryakitta-indirim-sevincini-yarim-birakti
#2067
Son günlerin hararetli tartışma konusu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Adli yargı mensuplarının özlük hakları ve tayin terfileri konusunda tek yetkili organın bu kadar gündemde olması sağlıklı değil. Yargının tarafsızlığının güvencesi olması kurulun objektif kıstaslarla hareket etmesi gerekiyor.
Ergenekon Terör Örgütü Davası'na bakan hâkim ve savcıların usullere aykırı şekilde görev yerlerinin değiştirileceği iddialarının inandırıcı bulunması üzerine kara kara düşünmeliyiz. Kimsenin çıkıp 'olur mu öyle şey' demiyor olması gerçekten acı. Geçmiş tecrübeler, iddiaların inandırıcılığına güç katıyor.

Başlığa taşıdığım 'korkutucu/caydırıcı' etki benim sözüm değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Sacit Kayasu kararında geçiyor. Türk hukuk sistemi açısından yüz karası diyebileceğimiz kararda şöyle denilmişti: "Bundan başka, devletin hukuk hizmetine ait bir kamu görevlisine, bu tarzda bir cezai müeyyide uygulanması, tabii olarak, sadece ilgili kamu görevlisi nezdinde değil, bütünüyle bu görevde olanlar üzerinde kaçınılmaz olarak korkutucu etki yaratacaktır." Kayasu, 12 Eylül darbecilerini yargılamak için iddianame hazırlayan bir cumhuriyet savcısı. Mezkur eylemi, kendisinin HSYK tarafından çeşitli cezalara çarptırılmasına ve sonunda meslekten ihraç edilmesine sebep oldu. Avukatlık yapmasına bile izin verilmeyecek şekildeki tardı da AİHM kabul edilemez buluyor. İlgi çekici bir örtüşme CHP, 12 Eylül'ün yargılanması için anayasa değişikliği teklifi veriyor. Aynı CHP askerin sivil hayatta vesayeti olduğu iddialarını en üst düzeyde yalanlıyor. AİHM ise 12 Eylülcüler hakkında kanuni takibat başlatan savcının 'Silahlı Kuvvetler aleyhine suç işlediği gerekçesiyle meslekten atılmasına ve hukuk alanında çalışmasına izin verilmemesine' itiraz ediyor. CHP'nin normalde Kayasu'ya sahip çıkıp savunması gerekir. Ancak tık yok. Kayasu ve benzeri örnekler, ülkemizdeki askerî vesayetin varlığını ve sınırlarını gösteriyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ileri sürdüğü gibi askerî vesayetin olması için illa seçimlere müdahale edilmesi gerekmiyor. Ayrıca sivil hayat siyasetten, siyaset ise seçimlerden ibaret değil.

Yargıyı tartışmalı alan olmaktan çıkarmanın yolu büyük çaplı hukuk reformundan geçiyor. HSYK ve Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere milli iradenin parçası olma iddiasındaki kurumlarla millet arasında organik ilişki kurulması en önemli adım olur. Egemenlik millete ait ise ve millet, anayasadaki kurumlar eliyle bu iradeyi kullanıyorsa, arada bir ilişki ve iletişim modeli oluşturulması kaçınılmaz. Bazı Batı ülkeleri hâkimlerin doğrudan seçimle gelmesini bile sağlıyor. Bizde ise hiçbir ilişki ve iletişim yok. Yüksek yargıya ve HSYK'ya parlamento eliyle üye seçimi bunun en asgari yolu. Adı geçen kurum üyelerinin en azından bir kısmının parlamentolarda seçilmediği ender ülkelerden biriyiz. Yargıtay ile HSYK arasındaki seçimler de basit çoğunluk sistemine göre yapılınca aynı hukuki görüşün bütüne hâkim olması gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz. Hâlbuki demokratik çoğulculuğun yaşanması gereken alanlardan belki birincisi hukuk.

İtalya'da benzer bir süreç olan Gladyo soruşturmasını yöneten Felice Casson'un Zaman'a verdiği bir beyanatla sözlerimizi noktalayıp darısı başımıza diyelim: Başlangıçta, yüksek yargı mensuplarıyla sorun yaşadım. Bana, soruşturmayı bırakmamı, yapılacak bir şey olmadığını söylüyorlardı. Sorun, yargının içindendi. Sonunda, beni göndermeyi denediler. Bir ara, Venedik'ten alınıp başka bir yere tayinim istendi. Ama İtalya'da Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi var. Konsey, müdahale etti ve soruşturmaların çok mükemmel gittiğini açıkladı. Bu sayede soruşturmaya devam edebildim ve beni başka bir mahkemeye tayin ettirmek isteyenler kaybetti.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=869866&title=hsyknin-hâkimler-uzerinde-korkutucu-etkisi
#2068
Adalet Bakanlığı'nın bir ay önce HSYK'ya verdiği kararname taslağına karşı bazı üyelerin alternatif hazırlaması, Kurul'u tıkadı. Ergenekon ve KCK gibi soruşturmaları hedef alan girişime Adalet Bakanı ve müsteşarı tepki gösterdi. Bu iki isim, kanu-na aykırı teklifler üzerine toplantıya katılmadı. 

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları ve davaya bakan mahkeme heyetini görevden alma operasyonunun detayları belli olmaya başladı. Yasal dayanağı ve yetkileri olmadığı halde yüksek yargıdan gelen HSYK üyelerinin hazırladığı ek kararnamenin gündeme alınma önerisinin, görüşmeleri kilitlediği belirtildi. Teklifte kamuoyunun yakından takip ettiği davaların yargıçlarının değiştirilmesinin yanı sıra henüz bir yılını doldurmayan hakim ve savcıların bile hiçbir gerekçe gösterilmeden tayininin istendiği vurgulandı. Gelişme üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman, HSYK'nın dünkü toplantısına katılmadı. Dikmen Hakimevi'nde kendi aralarında toplanan Kurul üyeleri görüşmeleri neticelendiremeden dağıldı. Toplantı çıkışında yazılı bir açıklama yapan Başkan Vekili Kadir Özbek, yaz kararnamesi çalışmalarının bugün devam edeceğini duyurdu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise akşam saatlerinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile 'AB Adalet ve İçişleri Bakanları Toplantısı'na katılmak üzere İsveç'e gitti.

İddialara göre, alternatif kararname hazırlayan HSYK üyeleri dün akşam saatlerinde kamuoyunda oluşan tepkiler sebebiyle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla ilgili taleplerini geri çekti. Bugünkü görüşmelere PKK'nın şehir yapılanması KCK operasyonu, faili meçhul dosyası ile Albay Cemal Temizöz soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını talep ederek başlayacakları öğrenildi. Adalet Bakanlığı'nın yasalara uymayan bu talebe de karşı çıktığı belirtiliyor.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Kahraman'ın, hazırlanan kararname örneğinin yasal dayanağı bulunmadığı ve böyle bir kararnameye yetkili olmadıklarını belirterek, teklife itiraz ettikleri öğrenildi. Kurul üyeleri Ergin ve Kahraman'ın 'devam eden soruşturmalarda görev alan hakim ve savcıların görevden alınmasını isteyen, yargıya müdahale niteliği taşıyan, yargı bağımsızlığını ve hakimlik teminatına aykırı' diyerek yaptıkları itiraz nedeniyle görüşmelere ara verildiği kaydedildi. HSYK'nın yüksek yargıdan gelen üyelerinin yasaya aykırı teklifinde, kamuoyunun yakından takip ettiği hakim ve savcıların değiştirilmesinin yanı sıra henüz bir yılını doldurmayanların da hiçbir gerekçe göstermeden tayininin istendiği vurgulandı. Adalet Bakanlığı'nın adli yargı yaz kararname taslağını 15 Haziran'da görüşülmek üzere HSYK üyelerine verdiği, üyelerin yaklaşık bir aydır taslağı incelediği, son dakika teklifi üzerine görüşmelerin pazartesi gününden itibaren kilitlendiği belirtiliyor.

BAKAN ERGİN KURUL'A KATILMADI

Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı Sadullah Ergin ile Bakanlık Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın katılmadığı Kurul toplantısı Dikmen Hakimevi'nde yapıldı. Ergin'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmi Konut'ta 6 bakanla yapılan toplantı sebebiyle katılmadığı toplantıya Müsteşar Kahraman'ın yerine görevlendirdiği müsteşar yardımcısı da iştirak etmedi. Toplantı, Başkan Vekili Kadir Özbek'in başkanlığında Yargıtay ve Danıştay'dan gelen 5 asil üyesinin katılımıyla gerçekleşti. Ergin ve Kahraman'ın katılmama gerekçesi ise HSYK'nın yüksek yargıdan gelen üyelerinin pazartesi günü gündeme getirdiği mevzuata aykırı kararname taslağı olduğu öğrenildi. Şu anda HSYK'da görüşmeler kilitlenirken, adli yargı yaz kararnamesinin daha da uzayabileceği belirtildi. HSYK'nın atama ve tayin işlemleri son kararnameye kadar HSYK Kanunu'na uygun olarak yapılıyordu. Kurul'un üye dağılımı şöyle: HSYK Başkanı Sadullah Ergin, Başkan Vekili ve Yargıtay Üyesi Kadir Özbek, Müsteşar Ahmet Kahraman, Yargıtay üyeleri Ali Suat Ertosun, Musa Tekin, Danıştay üyeleri Suna Türkoğlu, Orhan Cem Erbük.

Kurul'un hazırladığı alternatif kararname, kanuna aykırı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun hazırladığı ek kararname taslağının mevzuata aykırı olduğu belirtildi. HSYK Kanunu'nun 19. maddesine göre, kararname taslağını Adalet Bakanlığı Özlük İşleri (Personel) Genel Müdürlüğü'nün hazırlayacağı ve Kurul'a sunacağı hükme bağlanıyor. Kanunun atama ve nakil başlıklı 19. maddesi şöyle: "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; atama ve nakillerde uygulanacak objektif esasları kapsayan Atama ve Nakil Yönetmeliği düzenler. Bu Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlanır. Adalet Bakanlığı Özlük İşleri Genel Müdürlüğü ilgililerin taleplerini, sicillerini ve tespit edilmiş sair hallerini, hizmetin icap ve ihtiyacı ile birlikte inceleyerek kanuna, Atama ve Nakil Yönetmeliğine uygun olarak yapacağı taslağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na sunar. Bu taslak, ilgililerin gizli ve açık sicilleri ve diğer evrakı ile birlikte Kurul tarafından en geç bir ay içinde incelenir, aynen veya gerekli görülen değişiklikler yapılarak karara bağlanır ve Adalet Bakanlığı'na tevdi edilir." ANKARA ZAMAN

Bakan olmadan HSYK karar alamaz

Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel: HSYK toplantısının gününü ve gündemini adalet bakanı belirler. Gündemini belirlemediği zaman 5 kişi toplanıp karar alamaz. Hakimler Savcılar Yasası'na göre HSYK tam sayı ile toplanır, salt çoğunlukla karar alabilir. Tam sayı yoksa toplantı olmaz. Yedek üyeler ancak Yargıtay (3) ve Danıştay (2) üyelerinin yokluğu halinde toplantıya katılabilir. Ancak adalet bakanı ya da müsteşar yoksa toplantı veya alınmak istenen karar söz konusu olmaz. Görünen o ki, Ergenekon gibi önemli bir süreci soruşturan savcıların yerinin değiştirilmesi için kararlar alınmaya çalışılıyor. Bakan ve müsteşar girmediği için bu kararname de kilitlenmiş. Bin küsur savcı ve hakim mağdur olacak.

Umarız, HSYK bir yanlışa imza atmaz

Hukuk ve Yaşam Derneği Başkanı Av. Hayrettin Açıkgöz: HSYK'nın kararnameyi açıklamasındaki gecikmenin bir nedeninin de Ergenekon davası olabileceği yönündeki spekülasyonlara ben de katılıyorum. Çünkü günlerdir erteleniyor. Ancak bu hukuki olur mu, olmaz mı onu iyi değerlendirmek lazım. Hâkim ve savcılar mesleklerini bağımsız olarak icra ediyorlar, yaptıkları iş anayasal teminat altında. HSYK'nın Demokles'in kılıcı gibi bu mesleği icra eden insanların tepesinde sallanması bağımsızlıklarına gölge düşürecek bir durum. Ergenekon davası gibi birçok davada bu tür değişiklikler davanın seyrini etkilemiştir. Umarız HSYK bir yanlışlığa imza atmaz. Ergenekon davası gibi çok kapsamlı bir davada değişiklik, yargı sürecini de uzatacaktır.

Kararnameyi Adalet Bakanlığı hazırlar

Yargıtay Onursal Üyesi Ekrem Serim: 1982 Anayasası'nda kararnameleri Adalet Bakanlığı hazırlayıp kurula getireceği hükme bağlandı. Kurul kararnamede gelen isimlerin tayinlerinde değişiklik yapma hakkına sahiptir. Hayır bu değiştirilmesin yerinde dursun şeklinde yetkilere sahiptir. Ancak tasarı hazırlama yetkisini haiz değildir. Tasarıyı bakanlık hazırlar. HSYK böyle bir şey hazırlıyorsa ilk olur. Mevzuata aykırıdır. Kurul kararnamedeki bazı isimleri reddedebilir, tayinlerin yerini değiştirebilir. Ama yepyeni bir tasarı hazırlama gibi bir şey şimdiye kadar duymadım. Bu kadar yıllık tatbikat böyle. Bu kanuna da aykırı olur. Adalet bakanı ve müsteşar olmadan karar almaları usulün dışına çıkılması demek.

Bu insanların da tatile çıkma hakkı var

Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar: Bu kararnameden 2 bin hakim ve savcının etkilenme ihtimali var. Bu insanlar tatile çıkacak, çocuklarını okullara yerleştirecek ve bunun gibi şeyler var. Atama kararnamesinin bir an önce çıkması gerekiyor. Aksi halde yüzlerce kişi bundan mağdur olacak. HSYK'nın bu sorunu ileri bir tarihe iteleme ihtimali görülüyor. Böyle olursa durum farklı bir boyut kazanabilir.

Ergenekon savcılarının görevden alınması girişimlerine tepki yağdı

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları görevden alma girişimleri büyük tepki topladı. Dün bazı gazetelerde konuya ilişkin yer alan haberlerde savcıların değiştirilmesinin yargı bağımsızlığını zedeleyeceği görüşü dile getirildi. Vatan Gazetesi başyazarı Güngör Mengi de dünkü köşesinde HSYK üyelerini dikkatli olmaya çağırdı: "Yargının bağımsızlığına yönelen güvensizliği şu dönemde haklı çıkaracak müdahaleler Türkiye'yi kaosa sürükler. Ergenekon davasına yönelecek müdahale, yargının iflası, adaletin yıkımı olur."

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=869947&title=hsykda-ergenekon-baskisi-atamalari-kilitledi
#2069
Hükümet Sözcüsü Çiçek, Başbakanlık'taki zirvenin MGK'ya katılan bakanlarla yapıldığını belirten toplantının içeriğini açıkladı. Çiçek, Yargıtay Başkanını da çok sert sözlerle eleştirdi.

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Başbakanlık'taki mini zirve ile ilgili açıklama yaptı. Toplantının son MGK toplantısına katılan bakanlarla yapıldığını belirten Çiçek, toplantının konusunu açıkladı.

Cemil Çiçek, basında yer alan haberlerele toplantının özünün farklı şekilde kamuoyuna yansıtıldığını belirterek, "Toplantının konusu güvenlik ve terördür. Son MGK'nın ışığında bugün bu konularda bu toplantıyı yaptık. Bu toplantılar devam edecek. Bugünkü toplantının özü güvenlik ve terör konusudur. Terör ve güvenlik konuları her zaman dinamik konulardır. Sürekli takip etmek gerekir ve ileve tedbir gerekiyorsa alınır." dedi.

HASAN GERÇEKER'E SERT TEPKİ

Askere sivil yargı yolunu açan yasa ile ilgili "Anayasa'ya aykırı olmadığını kimse söyleyemez" diyen  Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'i de sert ifadelerle eleştiren Çiçek, "Bu yasanın Anayasaya aykırılığını denetleyecek kurum Anayasa Mahkemesi'dir. Sanki Anayasa Mahkemesi'nin Başkanıymış gibi çıkıp konuşursan yanlış olur. Bu açıklama Anayasa'nın 138. maddesine de aykırıdır.  Bu tür açıklama yapılması yargıyı da tartışmalı hale getirir. Ondan sonra yargı tartışılıyor diyene bir şey diyemezsiniz. Yargı mensupları her mikrofon uzatıldığında yorum yapmamalıdır." dedi.

http://www.haber7.com/haber/20090715/Hukumetten-Yargitay-Baskanina-tepki.php
#2070
Yargıtay Başkanı'ndan açıklama!

Gerçeker, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak sağlayan yasanın, Anayasa'nın 145. maddesine aykırı olduğu iddialarıyla ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak sağlayan yasanın, Anayasa'nın 145. maddesine aykırı olduğu iddialarıyla ilgili olarak, "Biçimsel olarak baktığımız zaman bir aykırılık olmadığını kimse söyleyemez ama Anayasa Mahkemesi nasıl değerlendirir, onu bilemiyorum" dedi.

Ankara Barosu'nun 85. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Türkiye Barolar Birliği'nde verilen resepsiyona katılan Gerçeker, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Gerçeker, "askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarına ilişkin düzenlemeye yönelik değerlendirmesinin" sorulması üzerine, daha önce bu konuyla ilgili açıklama yaptığını anımsattı. Bu tür değişikliklerin tartışılıp, değerlendirildikten sonra yapılabileceğini ifade eden Gerçeker, CHP'nin düzenlemeyle ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunduğunu, Yüksek Mahkeme'nin konuyu değerlendireceğini belirtti.

Gerçeker, "Bu tür değişikliklerin, mutlaka ilgili kurumların görüşleri alınarak yapılması gerekir. AB müktesebatına uygun değişikliklerin yapılması gerekiyor. Buna karşı değiliz, AB'ye girmeyi arzu ediyorsak bunları yapmamız gerekiyor. Yargı reformu yapılmasını biz de istiyoruz. Yargı reformuyla ilgili çalışmalarımız var, hükümetin de çalışmaları var. Bunların hep birlikte yürütülmesi gerekir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de düzenlemeyi onaylarken belirli çekinceler ortaya koyduğuna işaret eden Gerçeker, "Bu sıkıntıların olmaması için yasaların çok iyi düşünülerek yapılması gerekiyor. Yasalaşma prosedürü belli kurallara bağlıdır. Bu kurallara uyulsaydı zaten bu sıkıntılar ortaya çıkmazdı. Bu tartışmalar da olmazdı. Elbette iktidar ve muhalefet görevini yapacak. Demokrasiye inanıyorsak, demokrasi var diyorsak bunlar olacak. Kimsenin kimseye bir şey deme hakkı ve yetkisi yok" diye konuştu.

Gerçeker, bir gazetecinin, "Düzenlemenin Anayasa'nın 145. maddesine aykırı olduğu söyleniyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz, bir aykırılık söz konusu mu?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Elbette şimdi bunu bütün hukukçular kabul ediyor. Biçimsel olarak baktığımız zaman bir aykırılık olmadığını kimse söyleyemez ama Anayasa Mahkemesi nasıl değerlendirir, onu bilemiyorum. Bütün bunların tartışılıp, değerlendirilmesinin gerekmesi nedeni de o. Mesela, Anayasa değişikliğiyle birlikte yapılsaydı bunlar, o tartışmalar da ortadan kalkardı. Şimdiden bir şey söylemek istemiyorum. Orada değerli arkadaşlarımız var. Onlar elbette en iyi şekilde değerlendirecektir."

http://ozturkler.com/hasan-gerceker-anayasa-mahkemesi-asker-sivil-yargi.html,015c6c
#2072
Türkiye'yi enerjide en kilit ülke konumuna getiren Nabucco Doğalgaz Boru Hattı projesinin hükümetler arası anlaşması dün imzalandı. Aynı gün CHP de Türkiye'yi çağdaş Batılı ülkeler standardında bir demokrasiye taşıyacak yargı reformunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Ben Yüksek Mahkeme'nin düzenlemeyi iptal etmeyeceğini düşünüyorum. Neticede kanun, Türkiye'nin AB yolundaki en önemli eşiklerinden biri olan yargı reformu kapsamında yer alıyor. CHP hariç, toplumda bu konuda üç aşağı beş yukarı bir konsensüsün sağlandığı da ortada. Son elli yıllık tarihi darbelerden başka bir şeyle geçmemiş bu ülke, herhangi bir mazeret bulunularak yapılan darbelere çok büyük bedeller ödedi. Son elli yıllık tarihimizde ülke enerjisinin büyük bir bölümü darbelere kurban gitti.

Darbeleri önleyecek her çalışma, her çaba da gizli ellerin operasyonuna maruz kaldı. HSYK operasyonlarını önceki gün Zaman'da okumuşsunuzdur. Söz konusu haberle birlikte, büyük bir heyecanla başlatılan Susurluk davasının ne hale getirildiğini ve o hâkimin bugün Ergenekon sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı olduğunu da bir kere daha öğrendik. Bugün, asrın en önemli davalarından biri olan Ergenekon davası bir operasyonla sümen altı edilmeye çalışılıyor. Yine bugün Zaman'da okuduğunuz gibi HSYK'lı bir üye Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların tamamının, Ergenekon davasına bakan mahkeme heyetinden iki hâkimin değiştirilmesini istiyor. Ancak bana en ilginç geleni; KCK operasyonunu yürüten savcıların değiştirilmek istenmesi. PKK'nın şehir örgütlenmesi KCK'ya yapılan operasyonlar birilerini fena halde rahatsız etmiş olacak ki, bunların da değiştirilmesi isteniyor. Ergenekon soruşturmasından rahatsız olunması hani bir yere kadar anlaşılabilir de, bu KCK operasyonundan niye sıkıntı duyulur, bunu anlamak mümkün değil. Yoksa KCK örgütlenmesinin altından başka bir şeyler çıkmasından endişe edenler mi var?

Faili meçhullerin araştırılamadığı, terör örgütünün şehir yapılanmasına karşı soruşturma yapılamadığı, devletin imkânları kullanılarak oluşturulmuş çetelerin üzerine gidilemediği bir ülke, her zaman darbe şartlarına müsait hale getirilebilir. Yıllar sonra bir kahraman savcı çıkmış ve 30 senedir bu milletin çocuklarını yiyen PKK'nın şehir yapılanmasının üzerine gidiyor. Ama birileri bu işten fena halde rahatsız oluyor. Sizce bu, izah edilebilir ya da anlaşılabilir bir durum mudur? Albay Rıdvan Özden'in şehit edilmesi konusunun üzerine giden savcı da yine rahatsızlık konusu. Ya sahi bu ülkede neler oluyor, neler olmuş bunca yıl?

Neler olduğunun cevabını en iyi bilenlerden birisi de CHP lideri Deniz Baykal'dır sanırım. Deniz Baykal, sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasının önüne geçecek ve darbe girişimlerinin sivil mahkemelerce yargılanmasını sağlayacak yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'ne götürürken evlere şenlik yeni öneriler getiriyor. Baykal, ''Demokrasi diyorsak gel milletvekili dokunulmazlığını kaldıralım. HSYK'dan bakan ve müsteşarını çıkaralım.'' diyor. Yani Baykal, derin devletin siyasetteki sesi soluğu gibi konuşmaya devam ediyor. Bu ülkenin seçilmişlerine hınçla vurmayı sürdürüyor. Sanki bu ülkenin tek dokunulmazları milletvekilleriymiş gibi. Dokunulmaz, yargılanmaz yargılanması teklif dahi edilemez, atanmışlar konusuna hiç değinmiyor. HSYK'nın tam bir operasyon merkezi olmasına engel olarak gördüğü bakan ve müsteşarın kuruldan çıkartılmasını istiyor. Bakan ve müsteşarı da çıkaralım ki HSYK, PKK'yı ve faili meçhulleri soruşturan savcıların tepesine rahatlıkla binebilsin. Türkiye'yi karıştıranların üzerine giden hâkim ve savcılara istediği gibi infaz yapabilsin. Şemdinli'nin iyi çocukları bu ülkede rahat rahat cana kıyabilsin. KCK kılığına girmiş odaklar, siyaseti belirleyecek terör eylemlerini rahatlıkla yapabilsin. Bu ülkeyi karıştıran eylemleri gerçekleştirenlerden kaç tanesinin bulunup yargılandığını biri söylesin bize. Ey elli yıldır çeşitli bahaneler bulunarak yapılan darbelerde mağdur edilen solcular, ülkücüler, Kürtler, Alevîler, şehit yakınları, dindarlar bu oyunun farkına varın artık...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=869453
#2073
Yargıda atama ve tayinlerin karara bağlanacağı HSYK toplantısında listeye son dakikada mü-dahale edildi. Üye Ali Suat Ertosun, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla davaya ba-kan 2 hâkimin yerlerinin değiştirilmesini istedi. Ertosun ayrıca KCK operasyonu ile faili meçhul cinayetleri araştıran savcıların görevden alınmasını teklif etti. Bunun üzerine görüşmeler kilitlendi. 
 
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) atama, terfi ve yer değiştirmeleri içeren 'yaz kararnamesi' ertelendi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in 'Salı günü çıkabilir.' dediği kararnamenin ertelenmesine, üyelerden Ali Suat Ertosun'un Türkiye'nin en önemli operasyonlarını yöneten savcıların değiştirilmesini içeren son dakika teklifinin sebep olduğu öğrenildi. Karar bugüne kaldı.

Edinilen bilgilere göre; Adalet Bakanlığı, Kurul'un önceki gün yapılan toplantısına üyelerin geçen hafta yaptığı itiraz üzerine şekillenen kararname taslağıyla geldi. Ancak HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, Ergenekon soruşturması savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın, Ercan Şafak, Murat Yönder, Fikret Seçen, Kasım İlimoğlu ile mahkeme heyetinden iki isim ve KCK operasyonunu gerçekleştiren savcıların değiştirilmesini istedi.

Ertosun ayrıca Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda faili meçhul cinayetler ile Albay Cemal Temizöz soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını talep etti. Bu teklife bazı üyeler destek verirken, HSYK'nın diğer üyeleri son dakika değişikliğine itirazda bulundu. Karşı çıkan üyeler, değiştirilmesi istenen hâkim ve savcılarla ilgili bir soruşturma bulunmadığını, tayin talebi olmadan değişikliğin Kurul ilkelerine ters olduğunu vurguladı.

HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek, dün adli yargı hakim ve savcıların kararname çalışmalarını yetiştiremediklerini, kararname üzerindeki çalışmaların halen devam ettiğini açıkladı. "Ergenekon soruşturmasının 3. iddianamesini beklediğiniz söyleniyor." şeklindeki soruya ise, "Türkiye'nin gündeminde her şey oraya dayandırılmaya çalışılıyor. Bu doğru değil. Hassas bir gündemimiz var. Bugüne yetişmeyebilir." karşılığını verdi.

Özbek, gecikme sebebi olarak, araya hakim ve savcıların terfi işlemleriyle ilgili başka gündemlerin girmesini gösterdi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, geçen hafta yaptığı açıklamada, kararnamenin 'salı günü açıklanacağını' söylemişti. Bin 500'ü aşkın hâkim ve savcının tayinini ilgilendiren 'yaz kararnamesi' geçmiş yıllarda haziran ayında tamamlanıyordu. Temmuza sarkması, 'Ergenekon savcılarına operasyon yapılacak' söylemlerine neden olmuştu.

ERGENEKON'A ÖZEL MAHKEME TEKLİFİ

Bu arada Ergenekon soruşturmasını yürüten hakim ve savcılara yönelik ilk girişimin kararname ile sınırlı olmadığı, soruşturmayı baltalayacak iki kritik teklifin, kararname gündemde yokken son anda reddedildiği öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun, Ergenekon soruşturmasında verilen tutuklama kararlarına özel bir mahkeme heyetinin bakması, nöbet uygulamasının kaldırılmasını teklif etti.

Yapılan oylamada teklif, üçe karşı dört oyla reddedildi. Ergenekon soruşturmasını etkisiz kılacak ikinci bir girişim ise özel yetkili Ergenekon savcılarının talebi üzerine Ankara ve diğer illerde yapacağı gözaltı ve aramalarla ilgili karara, gözaltının yapılacağı ildeki yetkili mahkemenin karar vermesiydi. Ancak bu öneri de HSYK üyelerinin çoğunluk oyuyla reddedildi.

HSYK'da Silivri'deki yargılamada görev alan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti'nden iki ismin değiştirilmesi gündeme gelmişti. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün yerine Albay Dursun Çiçek'in serbest bırakılması kararına geçici yetkiyle imza atan Faik Saban'ın getirileceği öne sürülüyordu. Ergenekon sanıklarının hedefindeki mahkeme heyeti şu isimlerden oluşuyor: Başkan Köksal Şengün, Sedat Sami Haşıloğlu, Hasan Hüseyin Özese.

Değiştirilmesi istenen savcıların sicili parlak

HSYK'da bazı üyelerin değiştirilmesini istediği hakim ve savcılar, başarılı soruşturmalara imza attı. İşte o soruşturmalardan birkaçı:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda görevli 7 savcı, Ergenekon'u ortaya çıkardı. Soruşturma kapsamında aralarında emekli ve muvazzaf subaylar, işadamları, siyasiler, akademisyenler ve gazetecilerin de bulunduğu isimler gözaltına alındı, tutuklandı. Soruşturmada, emekli orgenerallerin planladığı Sarıkız ve Ayışığı darbe planları iddianameye yansıdı. Soruşturma kapsamında bol miktarda el bombası ve aralarında LAW silahlarının da bulunduğu 'mühimmat' ele geçirildi.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen, terör örgütünün şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği'ne (KCK) yönelik soruşturmada ise PKK'nın oluşturduğu gölge devlet bütün ayrıntılarıyla ortaya konuldu. Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Ergün Tokgöz tarafından yürütülen soruşturmada, 2 yıl boyunca teknik takip yapılarak, PKK'nın yapılanması belirlendi. Örgütün eyalet sistemini benimsediği, anayasa hazırlayıp yasama, yürütme ve yargı organları oluşturduğu kaydedildi.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, faili meçhul dosyaları için özel yetkili bir cumhuriyet savcısı görevlendirmişti. Savcı, yazar Musa Anter ve Albay Rıdvan Özden'in öldürülmesinin yanı sıra Güçlükonak ve Koşuyolu'ndaki saldırıları da araştırıyor. Soruşturmada, faili meçhullerle ilgili olarak Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz tutuklandı. 

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=869533&title=hsykya-son-dakika-baskisi
#2074
BURS İMKANLARI

Her  eğitim-öğretim  yılında,   Fakültemiz öğrencilerinden başarılı  ve maddi desteğe ihtiyacı olanlara başta M.Ü. Rektörlük bursu olmak üzere, çeşitli vakıf ve özel kuruluşlar tarafından eğitim-öğretim dönemi boyunca karşılıksız burs verilmektedir. Ayrıca öğrenciler Yükseköğrenim Kredi Yurtlar Kurumu ve Başbakanlık Sosyal Yardım ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan burs almaktadır.

İLETİŞİM BİLGİLERİ

Adres: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tıbbiye Caddesi Haydarpaşa 34688 Üsküdar İstanbul
Tel    : 0 216 349 84 00
Fax   : 0 216 338 77 10
hukuk@marmara.edu.tr

http://hukuk.marmara.edu.tr/index.php?sayfa=11
#2075
Genel Bilgiler

Öğretim süresi dört yıl olup, fakültemizde I. ve II. Öğretim olmak üzere ikili öğretim yapılmaktadır. Mevcut öğrenci sayısı 3.100'dür. Hukuk Fakültesine ÖSYM tarafından yapılan ÖSY Sınavı ile normal, YÖS ile yabancı uyruklu, DGS sınavı ile dikey geçiş ve Fakültemiz yönetim Kurulunun kararıyla da yatay geçiş öğrencileri alınmaktadır. 2006-2007 öğretim yılında I. Öğretim için 400 öğrenci, II Öğretim için 100 öğrenci alınmış bulunmaktadır. Bunun dışında,  denklik almış öğrencilerden gerekli şartları taşıyanlar da fakültemize kabul edilmektedir. Öğrencilerin başarı değerlendirmesi klasik usulde yazılı sınav sistemine göre yapılmakta, sınavlarda klasik soruların yanı sıra hukuk uygulamasına yönelik sorular da sorulmaktadır. Dersler yıllık olarak verilmekte olup, her öğretim yılında bir vize, bir final ve bütünleme sınavı yapılmaktadır. Vize sınavları sonucu öğrencinin almış olduğu notun % 30'u, final veya bütünleme sınav sonucunun ise % 70'i dikkate alınarak yapılan hesaplamada 100 puan üzerinden 50 puan alan öğrenciler o dersten başarılı sayılmaktadır

Tarihçe

20 Temmuz 1982 tarihinde, 41 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve anılan Kararnameyi yasalaştıran 2809 Sayılı Kanun ile kurulan Hukuk Fakültesi, 3 Kasım 1982 tarihinde öğretime başlamıştır. Üniversitemiz Göztepe Kampüsünde başlayan öğretim faaliyeti,  1984 yılından bu yana, tarihi Haydarpaşa binasının yer aldığı Haydarpaşa Kampüsünde sürdürülmektedir. Fakültemizin Kurucu Dekanı Prof. Dr. Ergun Önen'dir..

http://hukuk.marmara.edu.tr/index.php?sayfa=2
#2076
ATATÜRK'ÜN 5 KASIM 1925'DE ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ'NİN (ANKARA HUKUK MEKTEBİ) AÇILIŞINDA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ

(Orjinalinden günümüz Türkçe'sine çevrilmiş hali)

«Sayın Dinleyenler,

Cumhuriyetin yönetim merkezinde bir Hukuk Okulu açmak vesilesi bugünkü toplantımızı hazırlamış bulunuyor .Bugün tanık bulunduğumuz olay, yüksek memur ve uzman bilginler yetiştirme girişiminden daha büyük bir önemi haizdir. Yıllardan beri süren Türk Devrimi, varlığını ve zihniyetini toplumsal yaşamın temeli olan yeni hukuk esaslarında saptamak ve güçlendirmek çaresine inanmıştır.

Türk Devrimi nedir? Bu devrim, kelimesinin ilkönce işaret ettiği ihtilâl anlamından başka, ondan daha geniş bir değişmeyi ifade etmektedir. Bugünkü Devletimizin şekli, yüzyıllardan beri gelen eski şekilleri bir yana iten en gelişkin biçim olmuştur.

Ulusun varlığını sürdürmesi için bireyleri arasında düşündüğü ortak bağ, yüzyıllardan beri gelen biçim ve niteliğini değiştirmiş, yâni ulus, dinsel ve mezhepsel bağ yerine, Türk ulusçuluğu bağı ile bireylerini toplamıştır.

Ulus, uluslararası genel savaşım alanında yaşam nedeni ve güç nedeni olacak bilim ve aracın ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini, bir değişmez gerçek olarak ilke saymıştır.
Kısacası, baylar, ulus saydığım değişiklik ve devrimlerin doğal ve zorunlu gereği olarak genel yönetiminin ve bütün kanunlarının ancak dünyasal gereksinmelerden esinlenmek gereksinmenin değişmesi ve gelişmesiyle durmadan değişmesi ve gelişmesi esas olan dünya-sal bir anlayışı, yaşamı yöneten neden saymıştır.

Eğer yalnız altı yıl önceki anılarınızı yoklarsanız, devletin biçiminde, ulus bireylerinin ortak bağlarında güç kaynağı olacak uygarlık yolunun izlemesinde, kısacası; bütün Örgüt ve gereksinmelerini dayandırdığı hükümlerin görüş noktasından büsbütün başka esaslar üzerinde bulunduğumuzu anımsarsınız. Altı yıl içinde büyük ulusumuzun yaşamının akışında yaptığı bu değişiklik herhangi bir ihtilâlden çok fazla, çok yüksek olan en büyük devrimlerdendir.

Çok ulusların kurtuluş ve yükselme savaşımında, sonunu düşünmez derecede coşkun oldukları görülmüştür. Fakat bu gözü dönmüşlük,Türk ulusunun bilinçli coşkunluğuna benzemez.
Sözünü ettiğim büyük devrim yolunda Türk ulusunun şimdiye kadar sarfettiği çalışma, içteki ve dıştaki kötü niyetlilere karşı yorulmaz, yıpranmaz savaşımlar içinde ve doğrudan doğruya ulusal iradenin karşı gelinemez uygulaması alanında ve hukukçular elinde bulunan yasaların ve diğer kuralların varlığından bilinçli olarak, habersiz gibi gözükerek, her şeyden önce Türk ulus ve devletinin yeni varlık biçimini uğraşarak ortaya çıkarmak uğrunda geçmiştir. Şimdi ortaya çıkan bu büyük eserin anlayışını, gereksinmelerini tatmin edecek yeni hukuk esaslarını ve yeni hukukçuları var etmek için girişimde bulunmaya zaman gelmiştir.

Sanırım ki, Ankara Hukuk Okulu ile Cumhuriyet Hukukunu yalnız dış görünüş ve kelime anlamı biçiminde değil, fakat bilinçsel ve anlamsal niteliği ile, yasalarıyla ve hukukçularıyla açıklayacak ve savunacak tedbirleri almaya girişmiş bulunuyoruz.

Cumhuriyet Türkiye'sinde eski yaşam kuralları, eski hukuk yerine yeni yaşam kurallarının ve yeni hukukun geçmiş bulunması bugün hiç duraksamadan kabul edilecek bir olup - bittidir. Bu olup - bitti sizin kitaplarınızda ve uygulanma değeri olacak yasalarınızda belirtilecek ve açıklanacaktır.

Öğrenci Baylar ve Hukukçu Baylar!

Yeni hukuk esaslarından, yeni gereksinmelerimizin, zorunlu olarak istediği yasalardan söz ederken 'her devrimin kendine özgü yaptırımı bulunmak zorunludur' gerçeğine, yalnız bu gerçeğe işaret etmiyorum. Boşuna bir çıkışma eğiliminden kendimi uzak tutarak, fakat Türk ulusunun çağdaş uygarlığın niteliklerinden ve mutluklarından yararlanmak için en aşağı üçyüz yıldan beri sarfettiği çabaların ne kadar elemli ve acı verici engeller karşısında boşa gittiğini tam bir teessür ve uyanıklılıkla göz önüne alarak söylüyorum.

Ulusumuzu düşmeye mahkûm etmiş ve ulusumuzun verimli bağrında dönem dönem eksik olmamış girişim sahiplerini, çaba ve çalışma sahiplerini, en sonunda bıktırmış ve bozguna uğratmış olumsuz ve yokedici güç, şimdiye kadar elimizde bulunan hukuk ve onun içten izleyicileri olmuştur. Belki ağır ve cesurca olan tarihsel gözlemimin, seçkin kurulunuz içinde ve Cumhuriyet Hükümetinin bugün hizmetlerinden yararlanmakta bulunduğu değerli memurlar ve yargıçlarımız içinde kimsenin hayretini gerektirmeyeceğine eminim. Bununla birlikte biraz daha, içimden tasarladıklarımı açıklamak için izin vermenizi rica edeceğim. Uluslararası genel tarihin akışında Türklerin 1453 zaferini, yâni İstanbul'un fethini gözlerinizin önünde canlandırınız. Bütün bir Dünyaya karşı İstanbul'u sonsuzluğa değin Türk topluluğuna kazandırmış olan güç ve kudret, aşağı yukarı aynı yıllarda bulunmuş olan basımevini Türkiye'ye kabul için hukukçuların uğursuz direncini kırmayı başaramamıştır.

Eskimiş hukukun ve izleyicilerinin basımevinin yurdumuza girmesine izin vermeleri için üçyüz yıl gözlem ve duraksamada bulunmalarını ve basımevinin yandaşı ya da karşıcalığı olarak pek çok güç ve kudret sarf etmelerini gerektirmiştir.

Eski hukukun çok uzak ve çok eski ve yeniden ortaya çıkması gücü olmayan bir dönemi ve o dönemin hukukçularını seçtiğim kanısına kapılmayınız. Eski hukukun ve hukukçularının yeni devrim dönemimizde doğrudan doğruya bana çıkarttıkları zorluklardan örnek getirmeye kalksam, başınızı ağrıtma tehlikesiyle karşılaşırım. Fakat bilesiniz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluş anlarında, onun bugünkü nitelik ve durumunu hukuk esaslarına ve bilim esaslarına aykırı sayanların başında ünlü hukuk bilginleri bulunuyordu. Büyük Mecliste egemenliğin kayıtsız - koşulsuz ulusta olduğunu belirten kanunu önerttiğim zaman, bu Osmanlı Anayasasına aykırılığından dolayı karşı çıkanların başında yine eski ve bilimsel hünerleri ile ulusu aldatan tanınmış hukuk bilginleri bulunuyordu.

Sayın Baylar,
Hattâ Cumhuriyetin ilânından sonra olan feci bir olayı da uyanık bakışlarınızın önünde canlandırmak isterim. En büyük kentimizin bu yurtta belki Avrupa'da öğrenim görmüş yüksek uzmanlardan oluşan Baro kurulu, açıkça halifeci olduğunu duyuran ve duyurmakla öğünen birisini seçip kendisine başkan yapmıştır. Bu olay eskimiş hukuku izleyen eskimiş hukukçuların Cumhuriyet anlayışına karşı içten ve gerçek olan durum ve eğilimini belirtmeye yetmez mi? Bütün bu olaylar, devrimcilerin en büyük fakat en sinsi düşmanının çürümüş hukuk ve onun düzeltilemez hukukçuları olduğunu gösterir. Ulusun ateşli devrim atılımları sırasında sinmek zorunda kalan eski kanun hükümleri, eski hukukçular, iyilik yolunda gidenlerin etkisi ve ateşi yavaşlamaya başlar başlamaz derhal canlanarak, devrim esaslarını ve onun içten izleyicilerini ve onların değerli ülkülerini mahkûm etmek için fırsat beklerler. Bu fırsat eski kanunların varlığı ve eski hukuk esaslarının yürürlüğü ile ve eski anlayışını içten ve yüreğinde olarak korumada inatçılıkla direnen yargıçların ve avukatların varlığı ile sağlanır.

Bugünkü hukuksal etkinliklerimizin nedenlerini açıklamış oluyorum umudundayız.

Büsbütün yeni kanunlar yaparak eski hukuk esaslarını temelinden ortadan kaldırmak girişimindeyiz. Ve yeni hukukun esasları ile alfabesinden öğrenime başlayacak bir yeni hukuk kuşağını yetiştirmek için bu kurumları açıyoruz. Bütün bu uygulamada dayanağımız, ulusun işe yatkınlığı ve yeteneği ve kesin iradesidir. Bu girişimlerde arkadaşlarımız, yeni hukuku, bizimle birlikte, sözünü ettiğim nitelikte anlamış olan seçkin hukukçularımızdır.

Genel yaşamımızın yeni hukuksal esası kuram ve uygulama alanında görünüp gerçekleşinceye kadar geçecek zamanı sağlayan, doğrudan doğruya ulusumuz ve onun devrimindeki yorulmaz ve yıpranmaz güç olacaktır.

Öğrenci Baylar,

Yeni Türk toplum yaşamının kurucusu ve güçlendiricisi olmak savı ile öğrenime başlayan sizler, Cumhuriyet döneminin gerçek hukuk bilginleri olacaksınız. Bir an önce yetişmenizi ve ulusun isteğini eylemsel olarak tatmine başlamanızı ulus sabırsızlıkla beklemektedir. Sizi yetiştirecek olan profesörlerin üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getireceklerine eminim.
Cumhuriyetin yaptırımı olacak bu büyük kurumun açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir girişimde duymadım ve bunu açığa vurmakla ve belirtmekle hoşnudum.»

http://www.law.ankara.edu.tr/UserFiles/File/Ataturkunkonusmasi.pdf
#2077
ULAŞIM

Ankara Üniversitesi'ne bağlı fakülte ve yüksekokulların pek çoğu Ankara içinde yerleştikleri için, üniversitemiz öğrencileri şehir içinde kullanılan kitle ulaşım araçlarından yararlanmaktadırlar. Cebeci Kampusunde yer alan Fakültemize Ankaray metro hattı üzerinden Kurtuluş istasyonunda inmek suretiyle kolaylıkla ulaşılabilir.

İLETİŞİM

Adres    :  Cemal Gürsel Caddesi  No: 58     06590  Cebeci  / ANKARA
Telefon  :  + 90 312 595 50 00
Fax       :  + 90 312 363 56 96
E-posta :  hukuk @ law.ankara.edu.tr

http://www.law.ankara.edu.tr/?bil=bil_icerik&icerik_id=163
#2078
KAMPÜS HAKKINDA

Hukuk Fakültesi, Ankara'nın Cebeci semtinde 34.500 m²'lik bir alana kurulmuş olan "Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü" içerisinde yer almaktadır. Aynı kampüs içerisinde yine Ankara Üniversitesi'nin birimlerinden, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Adalet Meslek Yüksekokulu, Avrupa Topluluğu Araştırma Uygulama Merkezi ve FİSAUM bulunmaktadır. Keza, Milli Piyango Öğrenci Evi (Yurdu) de yine aynı kampus içerisinde bulunduğu gibi, Ankara Üniversitesi Kapalı Spor Salonu ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İş Bankası ortak kuruluşu olan Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü de yine aynı kampus içerisinde yer almaktadır.

BARINMA

Hukuk Fakültesi öğrencilerinin önemli bir bölümü Ankara dışındaki illerden gelmektedir. Bu öğrencilerin, Ankara içerisinde ev kiralamaları veya Kredi ve Yurtlar kurumuna bağlı yurtlarda barınmaları mümkündür. Bunlara ek olarak, kampüs içerisinde bulunan ve Ankara Üniversitesi'nin bir tesisi olan Milli Piyango Öğrenci Evi (yurdu) de, yine öğrencilerin barınma sorunlarına belirli ölçüde çözüm sağlamak üzere 17.2.1998 tarihinde faaliyete geçmiştir. 300 öğrenci odası yanında, 50 adet de konuk odası bulunan, söz konusu tesiste, yurt dışından eğitim-öğretim ve araştırma amacıyla Ankara Üniversitesi'ne gelen konukların, barınma ihtiyaçları da karşılanmaktadır. Üniversitemizin merkez yurdu olan Vehbi Koç Erkek Öğrenci Yurdu'nda başarı düzeylerine göre seçilmiş, çoğunluğu son sınıf öğrencisi olmak üzere 240 kişi barınmaktadır. Bu öğrencilerin yüzde 20'sinden ücret alınmamaktadır.

Üniversitemizin Cebeci Kampüsü'nde Milli Piyango İdaresi'nin katkısı ile 1998 yılı içinde modernize edilerek hizmete sokulan Ankara Üniversitesi Milli Piyango Öğrenci Evi'nde 300, 1999 yılında hizmete sokulan Cumhuriyet Öğrenci Evi'nde ise 216 bayan öğrenciye barınma olanağı sağlanmaktadır. Yurtlarda öğrencilerin barınmaları yanında diğer tüm ihtiyaçlarının giderilmesine özen gösterilmektedir. Tüm yurtlarda kahvaltı ve yemek hizmeti sunulmaktadır. Ankara Üniversitesi Öğrenci Yurtları ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye Ankara Üniversitesi Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığından ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyet Kız Öğrenci Evi : 0 312 362 36 87

Milli Piyango Kız Öğrenci Evi : 0 312 362 97 51-54

Yıldırım Beyazıt Erkek Öğrenci Evi : 0 312 317 16 46

Yıldırım Beyazıt Kız Öğrenci Evi : 0 312  347 60 15

Vehbi Koç Erkek Öğrenci Evi : 0 312  231 85 91-93

Keçiören Öğrenci Evi : 0 312 380 84 01

SPOR

Öğrencilerin beden ve ruh sağlıklarını korumak ve geliştirmek, yanı sıra öğrencilerin sosyalleşmelerine de katkıda bulunmak amacıyla belirlenen bir program çerçevesinde Spor Şubesince çeşitli spor etkinlikleri düzenlenmektedir. Üniversitemizde beş kapalı spor salonu her fakülte ve yüksekokulda açık hava futbol, voleybol, basketbol sahaları ile tenis kortları bulunmaktadır. Her yıl düzenlenen Ankara Üniversitesi Geleneksel Spor Şenliği yaklaşık 2000 öğrencimizin katılımıyla gerçekleşmektedir. Atletizm, Basketbol, Voleybol, Futbol, Hentbol, Güreş, Masa Tenisi, Badminton dallarında yapılan yarışmalarda fakülte ve yüksek okullarımızın takımları birbirleriyle ve diğer üniversitelerden gelen takımlarla yarışmaktadırlar. Ayrıca Üniversitemiz Tandoğan merkez yerleşkesinde bulunan Ankara Üniversitesi Olimpik Yüzme Havuzu Uluslararası Yüzme Federasyonu (FINA) standartlarına uygun 50 metre boyunda, 26 metre eninde, 2.5 metre sabit derinlikte ve 10 kulvarlıdır. Bu boyutlarla Türkiye'nin en büyük kapalı olimpik yüzme havuzudur.

Ankara Üniversitesi Kapalı Spor Salonları:

Cebeci Yerleşkesi Spor Salonu
Siyasal Bilgiler Fakültesi Spor Salonu
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Spor Salonu
Ziraat Fakültesi Spor Salonu 
Eğitim Fakültesi Spor Salonu

SAĞLIK

Üniversitemiz öğrencileri ve personelinin sağlık sorunları ile ilgili birim, Sağlık Kültür ve Spor Dairesi' dir. Sağlık sorunu olan öğrencilerin tanıtma kartı ve sağlık karnesi ile Dikimevi yerleşkesinde bulunan Sağlık Kültür ve Spor Dairesine başvuruları halinde Dairenin olanakları içindeki her türlü teşhis ve tedavileri yapılmakta, ilaç gereksinimleri karşılanmaktadır. Daire Başkanlığı'nın olanakları ile tedavi edilemeyen öğrencilerden, diğer kurumlardan sosyal güvencesi olmayanlar; tedavilerinin sürdürülmesi için üniversitemiz Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi hastanelerine sevk edilmektedir. Ankara Üniversitesi öğrencileri sağlık hizmetleri bakımından Üniversitemiz imkânlarından yararlanmaktadırlar.

Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Sağlık Şubesi 2003 Ocak ayı itibariyle yeniden düzenlenen katında hizmete devam etmekte olup polikliniklerimizde uzman hekimler çalışmaktadır. Ayrıca diş servisimizde 4 diş hekimi, Psikolojik Danışma Servisinde 1 psikiyatrist ve 1 psikolog hizmet vermektedir. Bunun yanında, ilkyardım servisi, biyokimya - hematoloji - mikrobiyoloji laboratuarları ve röntgen - EKG servisi ile sağlık konusundaki birçok ihtiyacı karşılayabilecek personel ve teknik imkâna sahip bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgiye Ankara Üniversitesi Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığı internet sayfalarından ulaşabilirsiniz.

BURS

Ankara Hukuklular Vakfı tarafından geleceğimizin güvencesi öğrencilerimize burslar verilmektedir. Ankara Hukuklular Vakfı bursları hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için Fakültemiz Dekan Yardımcılığı'na başvurabilirsiniz.

http://www.law.ankara.edu.tr/?bil=bil_icerik&icerik_id=216
#2079
TARİHÇE

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin temelleri zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un girişimiyle kurulan ve 5 Kasım 1925'te Kemal Atatürk tarafından törenle açılmış olan ''Ankara Adliye Hukuk Mektebine'' kadar uzanır. Atatürk, Hukuk Mektebinin kurulmasını Hukuk Devriminin başlangıcı olarak görmüştür. Ankara Adliye Hukuk Mektebi, aynı zamanda Cumhuriyetin ilk yüksek öğretim kurumudur. Okulun kurulmasının gerisinde yatan temel düşünce çağdaş Cumhuriyet Hukukunu koruyacak, öğretecek ve geliştirecek iyi eğitimli hukukçulara duyulan acil ihtiyaçtır.  Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, tarihsel onurlu görevinin bilinci ile bu amaca 83 yıldır katkıda bulunmaktadır. Temel görevi hukukçu yetiştirmek, hukukun çeşitli alanlarında araştırmaları yönetmek ve desteklemek olan Hukuk Fakültesinde 110 akademik personel ile öğrenci işleri, kütüphane ve diğer yardımcı hizmetlerde görevli 45 idari ve teknik personel bulunmaktadır.

http://www.law.ankara.edu.tr/?bil=bil_icerik&icerik_id=177
#2080
KAMPUS

Türkiye'de; üniversite denildiğinde, haklı olarak, akla gelen yegâne yapı, şehrin yedi tepesinden biri üzerine kurulu, hem Marmara'ya hem de Haliç'e, tam tepeden bakan, yıllarca üniversiteye ve üniversitelilere beşiklik eden, Beyazıt Meydanının ortasındaki mağrur İstanbul Üniversitesinin ana girişi, daha bilinen adıyla Beyazıt Kapısıdır. Kapının iki yanında, yapılırken girişin nizamiye karakolu olarak planlanan ve bir dönem bu amaca hizmet eden iki simetrik bina bulunur. Bunlardan birisi; bugün, "İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü" olarak, diğeriyse Üniversitenin sosyal tesislerinden "Profesörler Evi" olarak hizmet vermektedir.

Devasa kapıdan geçilerek girildiğindeyse kampüse, insanları İstanbul'da az rastlanan bir manzara karşılar. Beyazıt Kapısından, Merkez Binaya doğru, yaşlı ağaçlarca örtülmüş yol, yolun sonundaysa tüm ihtişamıyla merkez bina ve Türk Gençliğinin Ata'sına minnet ve şükran duygularının bir ifadesi olarak 1955'de yaptırdığı Atatürk heykeli yeralır. Bu yol, pekçok İstanbul Üniversiteli için alelade bir yoldan öte, hayatlarının en keyifli, anlamlı ve unutulmaz yıllarının yaşandığı Üniversitenin, kısa; ama, derin bir özetidir. Zira, pek çoğu o keyifli yıllara, bahçenin beyaza boyandığı kışlara, akasyaların ve çınar yapraklarının yere döküldüğü sonbaharlara, hayatın yeniden başladığı baharlara, sıcak yazlara, ömürlük dostluklara, ölümsüz aşklara; ilk kez, bu yolda merhaba demiştir. Merhaba denilen hayatın yeniden başlangıcıdır adeta...         

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, tüm idari ve akademik birimleriyle üniversitenin Beyazıt Merkez Kampusünde yeralmaktadır. Fakültenin idari ve akademik birimleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Harbiye Nezareti olarak yapılan ve kullanılan, bugün Merkez Bina olarak bilinen üç katlı yapı ile bu binaya bir "U" harfinin iki kolu biçiminde eklenen, 1950'lerde yapımı tamamlanan iki blokta faaliyetlerini sürdürmektedir. Fakülte Dekanlığı; halen, merkez binanın ikinci katında yeralmaktadır. Bu iki bloktan ilki; dershaneler bloğu olarak bilinmekte, lisans eğitiminin sürdürüldüğü ve hemen tamamına Fakültemizin emekli hocalarının adının verildiği toplam sekiz anfi bulunmaktadır. Ayrıca öğrenci işleri bürosu, öğrencilerin boş zamanlarını geçirebilecekleri kantini, imkanlar ölçüsünde öğrenci klüplerine tahsis edilen odalar da bu blokta yer almaktadır.

Dershaneler bloğunun tam karşısındaysa enstitüler bloğu dediğimiz öğretim üye ve yardımcılarının odalarının ve fakülteye bağlı araştırma ve uygulama merkezlerinin bulunduğu ikinci blok yeralır. Birinci katında; fakülte sekreterliği, personel bürosu, muhasebe bürosu, Avrupa Hukuku ve Mukayeseli Hukuk Araştırma ve Uygulama Merkezlerinin bulunduğu binanın ikinci katında, Ceza Hukuku ve Kriminoloji, Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar İdare Hukuku, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezleri yeralmaktadır.
 
Her iki bloğun arasında ise üniversite yıllarının uzun bir bölümünün geçirileceği havuzlu bahçe yeralır. Arka cephesinde; merkez binanın sağ ve solundaysa, dershanelerin, enstitülerin yeraldığı bu alan tanışmaların, tartışmaların, bahar aylarında sere serpe çimlere uzanmaların, ilan-ı aşkların, ağlaşmaların, paylaşmaların, dertleşmelerin, ayrılıkların, yıl içinde kaçılan derslerin, yıl sonunda sınav öncesi son telaşların, şarkıların ve mezuniyet haberiyle havalara uçmaların adresidir. Bir de; İstanbul'da olduğunuzu anlamanın en keyifli yoludur. Zira, bahçenin gördüğü doyumsuz Süleymaniye, arkasında Galata ve Taksim bunların hepsinin önünde Haliç, sağında da Boğaz manzarası yeralır ve tüm bunları seyrederek geçirilen baharlar genelde sınav döneminin yıpratıcı telaşının habercisidir.

Enstitüler bloğunun önünde fakülte kütüphanesi yeralmaktadır. Yapılışı sırasında; projesinin, bir yarışmayla çizdirildiği kütüphane girişinden, okuma salonuna kadar; bir mimari zerafet anıtı, içinde barındırdığı kitaplarla, mütevazi bir ifadeyle, Türkiye'nin en hatırı sayılır hukuk kütüphanesidir.

Merkez kampusün sağ uç köşesinde, fakültemizle beraber merkez kampusteki diğer fakültelere de, hizmet veren Turan Emeksiz yemekhanesi, Merkez Binanın sağındaysa öğrenciler için hazırlanmış basketbol ve futbol sahaları yeralmaktadır. 

ULAŞIM

Üniversite Kampusünün; İstanbul'un ulaşım merkezlerine yakın olması, ulaşım sorununu önemli ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Beyazıt ve Vezneciler'de bulunan İETT merkez durakları, İstanbul'un Avrupa yakasının önemli bir bölümüne tek vasıtayla gitme imkânını üniversite öğrencilerine sağlamaktadır. Anadolu yakası ve Avrupa yakasının boğaz kıyılarında yerleşik diğer semtleri içinse Eminönü- Zeytinburnu arasında çalışan cadde tramvayı, Aksaray- Atatürk Havalimanı arasındaki hafif metro hattı, trafik sorununu ciddi ölçüde çözmektedir.

YURTLAR

İstanbul dışından fakültemize gelen öğrencilerimizin; gerek gelmeden önce, gerek geldikten sonra yaşadıkları en önemli sorunlar arasında, barınma sorunu yeralmaktadır. Gerek öğrencilerimiz, gerekse aileleri için, İstanbul gibi bir metropolde barınma sorununu çözmek, ciddi maddi ve manevi külfetleri beraberinde getirmektedir. Üniversitemiz barınma sorununun çözümü amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Bu amaçla yürütülen çalışmalar sonucunda,  kimi mevcut yurtlar, üniversite yönetimi altına alınmış ve bazı yeni yurtlar yapılmıştır. Ancak; henüz, Beyazıt Kampusünde eğitim görmekte olan öğrenciler için üniversiteye ait bir yurt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, üniversite çevresinde, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı pek çok yurt bulunmaktadır. Fakültemiz ve Kredi ve Yurtlar Kurumu yetkilileriyle gerekli bağlantılar kurularak, öğrencilerimiz mağdur edilmemektedir. Kampus çevresinde bulunan Vezneciler ve Çemberlitaş Kız, Edirnekapı ve Kadırga Erkek Öğrenci Yurtları ile Atatürk Öğrenci Sitesi öğrencilerimizin çoğunluğunun barınma ihtiyaçlarını giderdikleri yurtlardır.

BURSLAR   

Gerek Üniversite yönetimimiz, gerekse Fakültemiz başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilerinin maddi olarak desteklenmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, öğrencilerine Üniversite olanaklarından ve Üniversiteyle bağlantılı vakıflar aracılığıyla burslar vermektedir. Fakültemizde faaliyet gösteren vakıflar ve bu vakıflarca verilen burslar aşağıda ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Bu vakıfların tamamı için, burs başvuruları; ekim ayının ilk haftasında, Fakültemiz enstitüler bloğunun giriş katında bulunan Vedat Ardahan Vakfı Müdürlüğüne yapılmakta ve başvuru sonrası süreç tek elden fakültemiz burs komisyonunca yürütülmektedir.             

Fakültemiz çatısı altında ya da fakültemizle bağlantılı olarak faaliyet gösteren vakıflar:
 
            Vedat Ardahan Vakfı
            İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Eğitim Öğretim ve Yardımlaşma Vakfı
            Tahir Taner Vakfı
            Kemal Halil Tanır Vakfı
            Tinçel Kültür Vakfı 

Fakültemiz dışında, Üniversite Rektörlüğümüzde geçtiğimiz yıl tüm üniversitede 8 ay süresince 2000 öğrenciye, üniversitemiz çatısında Dr. Ziya Gün Vakfı, 170 öğrenciye 12 ay boyunca burs vermektedir. Burs miktarının ve öğrenci sayılarının her geçen yıl daha da artırılması için çalışmalar sürdürülmektedir. 

SAĞLIK HİZMETLERİ

İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin; her türlü sağlık hizmetleri, Üniversitemiz Sağlık Kültür Daire Başkanlığına bağlı Mediko Sosyal birimlerinde verilmektedir. 1961 yılından beri üniversite kapsamında halen sayıları 5 olan Mediko Sosyal Birimi bulunmaktadır ve tam donanımlı bir hastane gibi çalışmaktadırlar. Fakültemiz öğrencileri Beyazıt'da bulunan mediko sosyal biriminden yararlanabilmektedirler. Öğrencilerimiz bu birimlerden sembolik bir ücret karşılığında nitelikli ve çağdaş sağlık hizmeti almakta, tedavi için gerekli ilaçları da yine % 20' lik katkı payını ödeyerek bu birimden temin etmektedirler.   

1998 yılında uygulanmaya başlanan yeni sistemle artık sağlık güvencesi bulunmayan öğrencilerimizin aileleri de, mediko sosyallerden yararlanma imkanına kavuşmuşlardır. Bu durumda olan öğrencilerimizin mediko sosyallere başvurmaları yeterlidir.

Mediko Sosyalde giderilemeyen ya da daha uzun süreli tedaviyi gerektiren rahatsızlıklardaysa öğrencilerimiz İstanbul Üniversitesi İstanbul ya da Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri Hastanelerine sevk edilerek tedavileri sağlanmaktadır.

YEMEK

Öğrencilerimizin merkez kampuste bulunan Turan Emeksiz Yemekhanesinden, son derece ekonomik fiyatlarla, son derece sağlıklı biçimde yararlanmaları mümkündür. 2002-2003 eğitim öğretim yılında bu fiyat 600 bin TL.'dir. Ekim ayında açılan yemekhanelerimiz temmuz ayına kadar hizmet vermektedir.

SOSYAL FAALİYETLER

ÖĞRENCİ KULÜPLERİ 

İyi bir hukuk eğitiminin ve iyi hukukçu yetiştirmenin sadece kaliteli teknik hukuk bilgisinin verilmesiyle sağlanamayacağının bilincinde olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğrencilerinin gerçekleştirdikleri sosyal faaliyetleri; gerek onlar için, gerekse fakülte için, bir kazanç olarak görmektedir. Zira, iyi bir hukukçunun, hukuk dışındaki toplumsal bilimlerin tümünde bir bilgi birikimine ulaşmış olması gerekir. Hukukçu; psikolojiden sosyolojiye, antropolojiden ekonomiye kadar, toplumsal bilimlerle ilgili olmalıdır. Hukukçunun, hukuk biliminde yetkinliğe ulaşabilmesi için, toplumsal bilimlerin diğer alanlarında bilgi birikimi, sağlam bir muhakemesi, matematik algılaması ve nihayet felsefesiyle sorguladığı bir dünya görüşü bulunmalıdır. Bu gerçeklerden hareketle, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi pek çok farklı alanda öğrenci kulüplerinin açılmasını ve faaliyet göstermesini, öğrencilerinin yetişmesinde ve ideal bir üniversite atmosferinin sağlanmasında zorunlu görmektedir.

Fakültemizde kurulu öğrenci kulüpleri, kendi belirledikleri bir danışman öğretim üyesini belirleyerek dekanlığımıza başvurmakta ve faaliyete başlamaktadır. Halen; faaliyet gösteren kulüplerimizin bir bölümü, aşağıda da görülebileceği gibi belirli kimi alanlarda faaliyet gösterirken, diğer bir bölümüyse daha geniş alanlarda sosyal faaliyetlerini sürdürmektedir. Geçtiğimiz yıllarda pek çok başarılı konferans, panel, söyleşi, imza günleri, tanışma toplantıları, geziler, yarışmalar, kurslar, spor etkinlikleri, dergiler, yıllık ve balo düzenlenmesi gibi etkinliğe imza atan kulüplerimizin yeni öğrencilerimizin katacağı heyecan ve güçle fakültemize değerli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Halen fakültemizde faaliyet gösteren kulüplerse şunlardır;

1-  KÜLTÜR VE SPOR KULÜBÜ

2-  HUKUKSAL ANALİZLER KULÜBÜ

3-  DANS KULÜBÜ

4-  GENÇ HUKUKÇULAR KULÜBÜ

5-  GÖSTERİ SANATLARI KULÜBÜ

6-  KURAMSAL HUKUK ARAŞTIRMALARI KULÜBÜ

7-  FİKİR VE SANAT KULÜBÜ

8-  EVRENSEL HUKUK KULÜBÜ GLC

9-  CUMHURİYETÇİ HUKUKÇULAR KULÜBÜ

10-ANADOLU HUKUK KULÜBÜ

11-ILSA ULUSLARARASI  HUKUK KULÜBÜ

Bütün öğrencilerimiz bu kulüplere üye olarak faaliyet gösterebilecekleri gibi kendi arkadaşlarıyla birlikte kuracakları yeni kulüplerle fakültemizin sosyal yaşamına yeni renkler katabilirler.

MEZUNİYET SONRASI

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNLAR DERNEĞİ

Pekçok köklü eğitim kurumunda olduğu gibi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi de mensuplarıyla bağlarını kopartmamak ve mezuniyet sonrası yaşamlarında kurumlarıyla ilgilerini devam ettirmek amacıyla bir Mezunlar Derneğine ihtiyaç duymuş; ancak, bu ihtiyaç uzun yıllar kurumsallaşmaksızın bireysel çabalarla giderilmeye çalışılmıştır. Nihayet 2000 yılında bu derece köklü bir kurumun mezunları arasında bağları korumak, onların fakülteyle olan ilgilerini artırmak ve daha işlevsel hale getirmek için İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunlar Derneği mezunlarının fakültelerine olan vefa borcunun bir ödenme yeri olarak kurulmuştur.

Dernek kurulur kurulmaz fakülteye ne yönde katkıda bulunabileceğinin çabası içerisine girmiş ve ilk etapta tadilat ihtiyacı had safhada olan ve üniversitenin mali imkansızlıkları nedeniyle bir türlü yaptırılamayan Fakültemiz kütüphanesinin yenilenmesi işine başlamıştır. Oldukça ciddi meblağlara ulaşan onarım gideri kısa sürede dernek üyeleri tarafından temin edilerek fakülte kütüphanesi adeta yeniden inşa edilmiş, ayrıca bilgisayar sisteminin de faaliyete sokularak modenizasyonu sağlanmıştır. Mezunlar derneğinin çabası ile öğrenciler için de kütüphanede bir bilgisayar sistemi hazırlanarak hizmete sokulmuştur. Bu sistem; halen, öğrencilerimiz tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır.

Dernek; fakültemizde faaliyet gösteren öğrenci kulüplerine de, imkanları ve talepler ölçüsünde maddi ve manevi destek sağlamaktadır. Bu kapsamda Amerika Birleşik Devletlerinde düzenlenen ve ILSA Uluslararası Hukuk Kulübümüzün Türkiye'yi temsil ettiği farazi mahkeme yarışması için kaynak sağlamış ve yarışmaya katılan arkadaşlara maddi manevi destek olmuştur.

Fakültemizde yürütülen akademik ve bilimsel faaliyetlere de destek sağlayan Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler Araştırma ve Uygulama Merkezinin yayını olan Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni'nin yayınlanmasını sağlamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri ile ülkemiz arasında gerçekleştirilen Hakim ve savcıların meslek içi eğitim amaçlı mübadelesi programı çerçevesinde Amerika'ya gidecek hakim ve savcılarımıza derleme niteliğinde bir çeviri dernek üyelerinin yoğun çalışmalarıyla hazırlanmış ve sunulmuştur. Görüldüğü gibi ve bundan sonra da görüleceği gibi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunlar Derneği Fakültemiz için önemli bir boşluğu doldurmuş, gerek fakültemizde gerekse hukuk camiamızda önemli çalışmalar sürdürmektedir.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son derece önemli maddi katkıları bir yana, mezunların fakültelerine gösterdiği vefa duygusunun yaşattığı manevi hazdan ötürü derneğe ve bu kapsamda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerini sunar. Ümid edilen yıllar önce fakülteden mezun olan mensuplarımızın bugün gösterdiği çabayı mevcut öğrencilerimizin de göstermesi ve fakültelerini unutmamalarıdır.

İrtibat Adresi:
Akaretler, Süleyman Seba Caddesi Altınbaşak Apt. No:54 D:3 34330 Beşiktaş-İstanbul
Tel: 0 212 260 94 85- 0 212 310 18 58
Faks: 0 212 310 18 99
e-mail: bilgi@iuhfmd.org.tr

http://www.istanbul.edu.tr/hukuk/fakultede_yasam.htm