Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#381
Merhabalar. Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinin ilk fıkrası (aşağıda tam metni mevcuttur) sorularınızın cevabını içeriyor. Evliler açısından 584. maddede de önemli bir yenilik getirilmiş bulunuyor, dolayısıyla bu maddeye de dikkat edilmelidir. Kolay gelsin...


   II. Şekil
   
   Madde 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
   
   Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
   
   Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
   
   III. Eşin rızası
   
   Madde 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
   
   Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
#382
Merhabalar. Yurt müdürlüğünün elinde senetler varken yurttan ayrılmanız halinde bir takım hukuki sıkıntılarla karşılacağınızı bilmeniz gerekir. Mesela bu senetlere istinaden size karşı icra takibi yapılabilir. Senetlerin bedelsizliği ve iptali için dava açmanız gerekecektir. Bütün bunlar da sıkıntılı işler neticede. Bence yurt müdürlüğüyle görüşerek karşılıklı rıza dahilinde bir yol takip etmeniz en sağlıklısı olacaktır. Şayet iyi niyetli bir yaklaşım göremezseniz ve yurttan ayrılmaya da kesin kararlıysanız, ayrılacağınız zaman yurt müdürlüğüne, "yurtta kalacağım ........... aylar için tarafınıza teminat amacıyla vermiş .......... tarihinde vermiş olduğum her biri ....... TL meblağlı toplam ...... adet senet, yurttan ........... tarihinde ayrılmış olmama rağmen tarafıma iade edilmemiştir. Bedelsiz kalan bu senetlerin hükümsüz olduğunu ve imha edilmesini gerektiğini, aksi halde tarafınıza karşı gerekli yasal yollara müracaat edeceğimi ihtar eder, konuyu bilgilerinize sunarım" şeklinde noter kanalıyla bir ihtarname göndermenizi tavsiye ederim. Bundan sonrasında yaşanacak gelişmelere göre hareket ederseniz. Kolay gelsin...
#383
Merhabalar. Açacağınız davanın konusuna ve ihtilafa yönelik hiçbir açıklama yapmamışsınız. Açıklama yaptığınızda sizi bilgilendirmeye çalışırım. Tüketici mahkemesinde açılan davalar 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 23. maddesinin 3. fıkrası gereğince harçtan muaftır (aşağıda buna ilişkin Yargıtay Kararı bulunuyor). Bu davada sadece yargılama masraflarıyla ilgili avans bedelini peşin yatıracaksınız ki bu da ortalama 150 TL civarında bir bedele tekabül eder. Kolay gelsin...



T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12182
K. 2005/18647
T. 15.12.2005

4077/m.23,Geç.1

2004/m.67

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartından doğan borcunu ödeyemediğini, 4077 sayılı yasada değişiklik yapan 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin kredi kartı borçlularına getirdiği imkanlardan faydalanmak için bankaya müracaat ettiğini, cevap verilmemesi üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğunu, ancak yasaya aykırı olarak 4822 sayılı yasa hükümlerinden faydalandırılma talebinin reddedildiğini belirterek Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararının iptalini istemiştir.
Davalı, davacının müracaatı üzerine ödeme planı hazırlandığını, 4822 sayılı yasadan faydalanmak için ödeme planında öngörülen ilk taksitin ödenmesi gerektiğini, davacının ödeme yapmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davacının 4822 sayılı yasa hükümlerinden faydalanması için yasal koşulların oluştuğu gerekçesiyle Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline, harcın davacıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 23. maddesinin 3. fıkrası Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davaların her türlü resim ve harçtan muaf olduğu düzenlenmesini getirmiştir. Bu hüküm tüketicilerin ve tüketici örgütlerinin kolaylıkla dava açmalarını sağlamak amacına yönelik olup, bu kişiler dava açarken harçtan sorumlu tutulmadıkları gibi dava aleyhlerine sonuçlandığında da harçtan sorumlu olacaklarına ilişkin bir hüküm de yoktur. Harçla ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflar ileri sürmese dahi mahkemece resen gözetilmelidir. Bu durumda mahkemece peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 1.10 YTL harcın davacıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne varki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK.nun 438/7. maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ : ( 1 )nolu bentte gösterilen nedenle davalının temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )nolu bentte gösterilen nedenle hükmün ( 4 )nolu bendinde yer alan "Peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 1.10 YTL. harcın davacıdan tahsiline" sözlerinin çıkarılarak "davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına mahal olmadığına, peşin alınan 20.200.000 TL harcın talep edildiğinde davacıya iadesine" sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#384
Merhabalar.

Alıntı Yap30 gün bekledikten sonra hacizden tahliye davası açtıkkiracı duruşmadan sonra mahkemeye ödeme yaptı

Alıntı Yap10 seneyi dolduran kiracılara tahliye hakkı varmı

Kira bedeli ödenmediğinden kiracıya karşı tahliye talepli icra takibi başlatmışsınız ve 30 günlük süre içinde borç ödenmediğinden de tahliye davası açmışsınız. Bu durumda şayet usuli bir hata söz konusu değilse, açtığınız dava neticesinde mahkeme kiracınızın tahliyesine karar verecektir. Tahliye davasında kiracının kaç yıldır taşınmazı kullanmakta olduğunun hiç önemi yoktur. Tahliye davanız muhtemelen başarıya ulaşacağından, bir de kira tespit davası açmanıza bence gerek yok. Kolay gelsin...
#385
Merhabalar.

Alıntı Yapimzalarsam sizce askere gideceğim vakit tazminatımı alabilirmiyim yoksa bu sözleşmeye imza atmıyayımmı

Askere gideceğiniz zaman kıdem tazminatınızı elbette alabilirsiniz. Sözleşmede bunun aksine bir hüküm olsa bile alırsınız, içiniz rahat olsun. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için TIKLAYINIZ. Kolay gelsin...
#386
Merhabalar. Davanızı hangi ilde açtınız? Bankanın gönderdiği cevap dilekçesini hangi tarihte tebliğ aldınız? Buna göre yardımcı olmaya çalışalım.
#387
Alıntı Yapson bir haciz daha vardı onu da dün kaldırdık.Dosyada eylül ayında annemin maaşından kesilen bir miktar para mevcut bunun iadesini talep edebilir miyiz?

Edebilirsiniz.
#388
Alıntı Yapbankadan bireysel kredi çektim, taksitlerini ödeyemedim, banka beni avukata verdi, avukatla görüşmeye gittim.. 5 taksitte ödeyeceğime dair bir kağıt imzaladım ve icraya gidip icra davamı kaldırdım, ordaki memur ödemessem hapse gireceğimi söylemişti..

İcra memurunun huzurunda ödeme taahhüdünde bulunmuşsunuz anlaşılan. Şayet ödeme taahhüdünde usuli anlamda eksiklikler bulunmuyorsa (ki bazen bu tür eksiklikler olabiliyor) ödeme taahhüdünüzü ihlal ettiğiniz için İcra ve İflas Kanunu'nun 340. maddesi uyarınca (aşağıda tam metni mevcuttur) hakkınızda üç aya kadar hapis cezasına hükmedilecektir maalesef.


    Borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza:
     Madde 340 – (Değişik: 31/5/2005 - 5358/11 md.)
    111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.
#389
Merhabalar.

Alıntı YapBu kesilen paranın iade alınması mümkün müdür?

Mümkündür.

Alıntı YapBazı forumlarda gördüm aynı dosya üzerinden iik 361.gereğince muhtıra göndererek iade almışlar.

Yorum meselesi. Kimi icra müdürleri aşağıda tam metni bulunan İİK.m.361 hükmünü bu yönde yorumlayıp işlem yapmış olabilir. Siz bence şansınızı deneyin. Bu yolla sonuç elde edemezseniz, alacaklıya karşı dava açmanız gerekecektir. Kolay gelsin...


FAZLA VERİLEN PARANIN GERİ ALINMASI:     
Madde 361 - İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.
#390
Merhabalar. Sizin borcunuz için kayınpederinizin adına kayıtlı olan taşınmaza elbette haciz gelmez ama menkul malların haczi için evinize mutlaka gelinecektir. Gerektiğinde haczedilmezlik şikayetini ileri sürebilir ve bununla ilgili yasal yollara müracaat edebilirsiniz. Detaylı bilgi için TIKLAYINIZ. Kolay gelsin...
#391
Merhabalar. Net bir yorumda bulunabilmek için dava dosyasını incelemek gerekiyor. Ancak anlattıklarınıza bakarak şu kadarını söyleyebilirim: Ciddi bir mahkumiyet riskiyle karşı karşıyasınız. Şayet bir avukatınız yoksa, hemen bir avukatla anlaşmanızı önemle tavsiye ederim. Kolay gelsin...
#392
Merhabalar.

Alıntı Yapbankadan çektiğim krediyi ödemediğim için bugün davam vardı, şehir dışında olduğumdan dolayı gidemedim, ve sonucundanda korktuğum için açıkçası, hapise gireceğimi düşündüm, çünkü daha önce başıma böyle bir olay gelmedi..

Endişelenmenize hiç gerek yok, borcunuzu ödeyemediğiniz için hapse girmezsiniz. Davanın konusunu yazarsanız, biraz daha yardımcı olabilirim. Kolay gelsin...
#393
Merhabalar. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin 5. fıkrası aynen şu şekildedir:

5. (Değişik: 23/1/2008-5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (...) (1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.

Bu hüküm uyarınca kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına çarptırılmış olanlar devlet memuru olamaz. Sizin sorunuzdaki kişinin ise herhangi bir mahkumiyeti bulunmamakta. Dolayısıyla memur olmasının önünde hiçbir engel yok. Memur olabilen bir kişinin bürokrat olabilmesi de mümkündür. Polislik için de durum aynıdır aslında ancak polisliğe başvuranlarda hangi şartların arandığına ilişkin ilanlar incelendiğinde;

Kasten işlenen ve Kanunundaki suçun ilgili maddesinde suçun ceza üst sınırı en az 1 yıl hapis cezası olan suçlar ile Devlet Memurları Kanununun 48/A-5 maddesinde ismen sayılan suçlardan dolayı,

1- Affa uğramış veya yasaklanmış haklar geri verilmiş olsa dahi mahkûmiyeti bulunmamak, (Adli Para Cezası dahil)

2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemiş olmak,

3- Devam etmekte olan bir kovuşturma bulunmamak,

4- Kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,
şartlarının da arandığını görmekteyiz. Halbuki Polis Meslek Yüksek Okulu Giriş Yönetmeliği'nde bu ilave şartları destekleyecek bir düzenleme mevcut değil. İşin hukuki kısmını bir tarafa koyup fiili durumu dikkate alırsak, şikayetin geri çekilmesi vakası, kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak şartına aykırı olarak değerlendirilebileceğinden, polis olunamayabilir. Kolay gelsin...
#394
Merhabalar. Boşanma kararı kesinleşmeden tazminatla ilgili kısım icra takibine konu edilemeyeceğinden, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtiğinde borcunuz zamanaşımına uğramış olacaktır. Kolay gelsin...
#395
Alıntı Yapbu verilen miras hissesinin dava açmadan, o tapudaki daire olduğunu tapu müdürlüğünde ispatlayamaz mıyız .ölen kardeşlerde var onların çocuları falan zaten tekrar bu belgeyi vermezler

Tapu dairesi akıl yürütme yoluyla işlem tesis etmez. Dolayısıyla dava açmadan tapu dairesini ikna edebileceğinizi hiç zannetmiyorum.
#396


MÜKREMIN ALBAYRAK - SAMSUN
 
Vârisleri arasında merhum başbakanlardan Bülent Ecevit'in de bulunduğu 60'a yakın Türk mirasçıya Medine Harem Şeyhi Hacı Emin Paşa'nın mirasına kavuşmanın yolu açılıyor.

50 mirasçı adına 2005 yılında Medine Mahkemesi'ne açılan davada önemli gelişmeler yaşandı. Mahkeme, Hacı Emin Paşa'ya ait taşınmazların tapularını arşivlerden buldu. Kamulaştırma bedellerini ödemek için hazırlık yapan Divan-ı Melik, davalılardan da müvekkillerini bir araya getirmelerini istedi.

Medine Harem Şeyhi Hacı Emin Paşa'nın Suudi Arabistan'daki kutsal topraklarda yer alan mirası için açılan dava, Türkiye'nin en medyatik davalarından birisi oldu. Mescid-i Nebevi kenarından başlayan ve Osmanlı Tren İstasyonu'na kadar devam eden 100 dönümlük arazide kamu binaları ve çok sayıda otel bulunuyor. Medine Mahkemesi tarafından yapılan gayri resmi değer tespitinde ecri misilleri hariç gayrimenkule 11 milyar riyal değer biçildi. Davanın ilk adımı 1970'li yıllarda atılmış ve verasetler alınmış ancak  kayda değer bir sonuç elde edilememişti.

1995 yılında mirasçılardan birisi Suudi Arabistan Krallığı'na yazdığı mektupla haklarının verilmesi yönünde talepte bulunmuştu. Suudi Arabistan Devleti Ankara Büyükelçiliği kanalı ile verilen yazılı cevapta mektubun sahibine mahkeme yolunu göstermişti. 50 müvekkili adına davayı yürüten avukat Lale Beşe, bu mektuptan yola çıkarak 2005 yılında Medine Mahkemesi'ne dava açtı. Davada mirasçıların elinde bulunan onaylı tapu kayıtlarının asıllarının getirilmesi istendi. Ancak mirasçılar bu kayıtların aslını temin edemedi. Buna rağmen mahkeme mirasçılara büyük bir jest yaparak tapuların asıllarını Suudi Arabistan arşivlerinden buldu. Gelinen aşamada Osmanlı tapuları resmi Suudi Arabistan tapularına çevrilerek kamulaştırma bedellerinin ödenmesi sürecine girildi.

'Sevda Tepesi' haberleri davanın seyrini yavaşlattı

Avukat Beşe, dava devam ederken Türk basınında mirasçıların haklarının verilmemesine sebep olarak Sevda Tepesi'nin imara açılmaması şeklinde çıkan haberlerin davanın akışını olumsuz etkilediğini dile getirdi. Merhum Başbakan Bülent Ecevit, Türk hacılarının kullanımı için mirasını Diyanet'e bıraktığını açıklamıştı. Türk Medeni Kanunu'nun 531/1 maddesine göre sözlü vasiyetin geçerli olduğunu belirten avukat Lale Beşe, Rahşan Ecevit'in de bu konuda başka bir düşüncede olmayacağının altını çizdi.

http://www.zaman.com.tr/anasayfa/ecevitin-de-varisi-oldugu-medinedeki-araziden-iyi-haber-var/2020394.html
#397
Merhabalar. Özür dilerim, benzer bir başka soruyu cevaplarken sorunuzu fark ettim. Üzerinden uzun zaman geçmiş. Belki siz sorununuzu çözmüşsünüzdür ancak benzer sorunları yaşayan kişilerin istifade etmeleri açısından sorunuzu cevaplamak istiyorum. Aslında buna benzer soru ve cevaplar sitemizde mevcuttu.

Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yer alan konuyla ilgili hükümler aşağıdaki şekildedir. Bu hükümler uyarınca şayet yöneticinin söz konusu işi yap(a)mamasının haklı bir mazereti yoksa, yöneticiye karşı dava açılabilmesi de mümkün olur. Kolay gelsin...


     II - Yöneticinin görevleri:
   
     1. Genel yönetim işlerinin görülmesi:
   
     Madde 35 – Yöneticinin görevleri, yönetim planında belirtilir; yönetim planında aksine hüküm olmadıkça, yönetici aşağıdaki işleri görür:
   
     a) Kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi;
   
     b) Anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması;
   
     c) Anagayrimenkulün sigorta ettirilmesi;
   
     d) Anagayrimenkulün genel yönetim işleriyle korunma, onarım, temizlik gibi bakım işleri ve asansör ve kalorifer, sıcak ve soğuk hava işletmesi ve sigorta için yönetim planında gösterilen zamanda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde, kat maliklerinden avans olarak münasip miktarda paranın toplanması ve bu avansın harcanıp bitmesi halinde, geri kalan işler için tekrar avans toplanması;
   
     e) Anagayrimenkulün yönetimiyle ilgili diğer bütün ödemelerin kabulü, yönetim dolayısiyle doğan borçların ödenmesi ve kat malikleri tarafından ayrıca yetkili kılınmışsa, bağımsız bölümlere ait kiraların toplanması;
   
     f) Anagayrimenkulün tümünü ilgilendiren tebligatın kabulü;
   
     g) Anagayrimenkulü ilgilendiren bir sürenin geçmesinden veya bir hakkın kaybına meydan vermiyecek gerekli tedbirlerin alınması;
   
     h) Anagayrimenkulün korunması ve bakımı için kat maliklerinin yararına olan hususlarda gerekli tedbirlerin, onlar adına alınması;
   
     i) Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmiyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi;
   
     j) Topladığı paraları ve avansları yatırmak ve gerektiğinde almak üzere muteber bir bankada kendi adına ve fakat anagayrimenkulün yönetici sıfatı gösterilmek suretiyle, hesap açtırılması;
   
     k) Kat malikleri kurulunun toplantıya çağırılması.
   
     2. Defter tutulması ve belgelerin saklanması:
   
     Madde 36 – Yönetici, kat malikleri kurulunun kararlarını protokolleri, yapılan ihtar ve tebligatın özetini ve tarihlerini ve bütün giderleri, 32 nci maddede sözü geçen deftere tarih sırasiyle yazmaya ve bu defteri ve giderlerin belgeleriyle diğer bütün belgeleri bir dosyada saklamaya mecburdur.
   
     Bu defterin, her takvim yılının bitmesinden başlıyarak bir ay içinde yönetici tarafından notere kapattırılması mecburidir.
   
     Bu maddede yazılı görevleri yerine getirmiyen yöneticiye 33 üncü maddenin son fıkrasında yazılı cezalar uygulanır.
   
     3. İşletme projesinin yapılması:
   
     Madde 37 – (Değişik: 13/4/1983 - 2814/12 md.)
   
     Kat malikleri kurulunca kabul edilmiş işletme projesi yoksa, yönetici gecikmeksizin bir işletme projesi yapar.
   
     Bu projede özellikle:
   
     a) Anagayrimenkulün bir yıllık yönetiminde tahmini olarak gelir ve gider tutarları;
   
     b) Tüm giderlerden her kat malikine, bu Kanunun 20 nci maddesindeki esaslara göre düşecek tahmini miktar;
   
     c) Tahmini giderlerle diğer muhtemel giderleri karşılamak üzere her kat malikinin 20 nci maddedeki esaslara göre vermesi gereken avans tutarı;
   
     Gösterilir.
   
     Bu proje,kat maliklerine veya bağımsız bölümden fiilen yararlananlara, imzaları karşılığında veya taahhütlü mektupla bildirilir. Bildirimden başlayarak yedi gün içinde projeye itiraz edilirse durum kat malikleri kurulunda incelenir ve proje hakkında, karar verilir, gerekirse yeni bir proje hazırlanır.
   
     Kesinleşen işletme projeleri veya kat malikleri kurulunun işletme giderleri ile ilgili kararları, İcra ve İflas Kanununun 68 inci maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılır.
   
     III - Sorumluluğu:
   
     1.Genel kural:
   
     Madde 38 – Yönetici, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumludur.
   
     (Ek fıkra: 14/11/2007-5711/19 md.) Kat malikleri kurulu, ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulu kararlarının iptaline ilişkin davalar, kat maliklerini temsilen yöneticiye, toplu yapılarda ise ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulunca seçilen yöneticiye husumet yöneltilmesi suretiyle açılabilir. Yönetici, açılan davayı bütün kat maliklerine ve ada veya toplu yapı temsilciler kuruluna duyurur. Kurul kararının iptali halinde bu konudaki yargılama giderleri ortak giderlerden karşılanır.
   
     2. Hesap Verme:
   
     Madde 39 – Yönetici, yönetim planında yazılı zamanlarda eğer böyle bir zaman yazılmamışsa her takvim yılının birinci ayı içinde kat malikleri kuruluna, anagayrimenkul dolayısiyle o tarihe kadar elde edilen gelirlerin ve yapılmış olan giderlerin hesabına vermekle yükümlüdür.
   
     Kat maliklerinin yarısı isterse, bunların arsa payları ne olursa, olsun yönetim planında yazılı zamanlar dışında da hesabın gösterilmesi yöneticiden istenebilir.
#398
Merhabalar. Özür dilerim, benzer bir başka soruyu cevaplarken sorunuzu fark ettim. Üzerinden uzun zaman geçmiş. Belki siz sorununuzu çözmüşsünüzdür ancak benzer sorunları yaşayan kişilerin istifade etmeleri açısından sorunuzu cevaplamak istiyorum. Aslında buna benzer soru ve cevaplar sitemizde mevcuttu.

Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 4. maddesinde ortak yerler belirtilmiştir:

    IV - Ortak yerler:
   
    Madde 4 – Ortak yerlerin konusu sözleşme ile belirtilebilir. Aşağıda yazılı yerler ve şeyler bu Kanun gereğince her halde ortak yer sayılır.
   
    a) Temeller ve ana duvarlar, taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar,bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölüm dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri, kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar,
   
    b) Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su, havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler sıcak ve soğuk hava tesisleri,
   
    c) Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri.
   
    Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler de (Ortak yer) konusuna girer.


Buna göre sizin sorununuz, su yalıtımı eksikliği gibi doğrudan ortak yerlerle ilgili bir takım problemlerden kaynaklanıyor. Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20. maddesinde ortak yerlerle ilgili masraflara tüm kat maliklerinin arsa payı oranında katılması gerektiği ifade edilmiştir:

    III - Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma :
   
    Madde 20 – (Değişik birinci fıkra: 13/4/1983 - 2814/9 md.) Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:
   
    a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;
   
    b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında;
   
    Katılmakla yükümlüdür.
   
    c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.
   
    (Değişik: 13/4/1983 - 2814/9 md.) Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür.
   
    Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan kişinin kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.


Bu hükümlere istinaden yöneticiden gerekli tamiratın ortak giderlerden karşılanarak yapılmasını, şayet yöneticiniz yoksa, tüm kat maliklerinden paylarına düşen bedeli talep edebilirsiniz. Kolay gelsin...
#399
Merhabalar. Miras payını devreden kardeşlerden (ölenler varsa, yasal mirasçılarından) yeni bir devir almak mümkünse, bu yolu deneyin; mümkün değilse, bu kişilere dava açılması gerekecektir. Kolay gelsin...
#400
Adli Tıp'ın, Turgut Özal'ın naaşı üzerinde yapılan incelemede dışarıdan verildiği kesin olan dört zehirli madde tespit ettiği belirtiliyor: DDT (zehir), Kadmiyum (ağır metal), Amerikyum ve Polonyum (radyoaktif madde). Uzun vadede radyoaktif maddelerle vücudun yorulduğu, sonra böcek ilacı ile ani ölümün sağlandığı düşünülüyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla mezardan çıkarılarak otopsi yapılan 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın Adli Tıp raporunda son aşamaya gelindi.  Ortaya çıkan bulgular Özal'ın ölümü üzerindeki sır perdesini kaldıracak nitelikte. Yapılan incelemelerde Özal'ın naaşında dışarıdan verilmiş dört farklı toksik maddeye ulaşıldı. Bunlar içinde, çok zehirli ve inatçı bir böcek öldürücü olan, 1980 yılında  Türkiye'de yasaklanan DDT (dikloro difenol trikloroethan) zehir maddesinin vücuda alındıktan sonra karaciğerde parçalanması sonucu oluştuğu bilinen DDE ilk sırada yer aldı. Doğada ve insan vücudunda yok olmayan bu zehrin, Özal'ın naaşında, normal sınırdan 10 kat fazlası tespit edildi. İkinci sırada ise seramik, pil ve akü sanayiinde kullanılan kanserojen ve toksik bir ağır metal olan Kadmiyum (Cd) bulunuyor. Adlî Tıp'ın yaptığı incelemelerde ilk iki madde naaşta yüksek miktarda çıkarken dışarıdan verilen, öldürücü etkiye sahip  'Amerikyum' ve 'Polonyum' adlı iki ayrı radyoaktif madde de tespit edildi.

Adli Tıp'taki incelemede, Özal'ın vücudunun uzun vadede radyoaktif maddelerle hasara uğratıldığı ve sonra da  böcek ilacı ile ani ölümünün gerçekleştiği üzerinde duruluyor. Bütün bu sonuçları değerlendirecek olan Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu birkaç hafta içinde raporu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderecek.

    Uzmanların tespitlerine göre, DDT vücuda fazla miktarda alındığı zaman  şok ve ani ölümlere neden oluyor. Böcek zehrinin Özal'a dışarıdan sıvı ya da katı gıda maddeleriyle birlikte verildiği ifade ediliyor. Zehir kendini kusma, ishal, ter, solunum sıkıntısı, göz bebeğinde büyüme veya küçülme, nabız artışı, kaslarda zayıflamalar, kasılmalar ve kramplar şeklinde gösteriyor. Özal ölümünden bir gün önce Bulgaristan Büyükelçiliği'nde içtiği limonata ya da Çankaya Köşkü'ne geldikten sonra tükettiği gıdalar üzerinde duruluyor.

    Kadmiyum (Cd), vücuda alındıktan sonra kana karışıyor. Ağır metal olduğu için vücuttan atılamıyor. Kemiklerde kalsiyum yerine stoklanan kadmiyum (Cd), kemik dokularında yenilenme sürecini yavaşlatıyor ve vücuda zarar veriyor. Özal'ın vücudunda az miktarda bulunan ama dışarıdan verildiği kesin olan 'amerikyum' ve 'polonyum' ise vücutta ciddi yıkıma sebep oluyor. Kişinin günlük hayatını sekteye uğratıyor, yorgunluğa sebep oluyor.  Özal'ın özellikle Orta Asya gezisi sırasında yorgun ve bitkin olması dikkat çekmişti.

İşte öldürücü o 4 zehir

DDT: Çok zehirli ve inatçı bir böcek öldürücü olan DDT, kolayca vücut dokusundaki yağlarda çözülür ve gıda zincirinde birikmeye başlar. DDT yıllarca, dünyada yaygın biçimde böcek ilacı olarak kullanıldı. Yüksek dozlarda insan vücuda giren DDT, sinir sistemini et­kileyerek titreme, çırpınma ve  felce yol açabiliyor. Ölümlere neden oluyor. 1970'li yıllarda ABD ve Avrupa'da yasaklandı.

Kadmiyum (Cd): Elektrik, seramik, pil ve akü sanayiinde kullanılan kadmiyum, kanserojen etkili toksik bir ağır metal olarak biliniyor. Gıdalar, içme suyu, hava, sigara ve çalışma ortamı havasıyla insan vücuduna girebiliyor.  Yoğun miktarda alındığında ölüme neden oluyor.

Polonyum: Rus istihbarat servisinin eski çalışanlarından Aleksander Litvinenko'nun zehirlenmesi ile gündeme gelen radyoaktif polonyum maddesi, solunum, yiyecek ve içecek maddeleri ya da ciltte bulunan açık yaralardan vücuda girmesi durumunda tehlikeli süreci başlatıyor. Arap TV kanalı El-Cezire'nin iddiasına göre, Filistin'in 2004 yılında hayatını kaybeden lideri Yaser Arafat, polomyumla zehirlenerek öldürüldü.

Amerikyum: Radyoaktif bir madde olan amerikyum, oldukça zehirli bir madde olduğundan herhangi bir şekilde vücuda alındığında ölüme sebebiyet veriyor.

Gül 'araştırın' dedi savcı mezarı açtı

17 Nisan 1993'te vefat eden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ani ölümü senelerce tartışıldı. Cumhurbaşkanı Gül'ün talimatıyla ölümü araştıran Devlet Denetleme Kurulu, 13 Haziran 2012'de şüpheleri rapor etti, vefat günü yaşananları 'akıl tutulması' olarak nitelendirdi. Ölüm nedeninin tam anlaşılabilmesi için mezarın açılarak otopsi yapılması gerektiği ifade edildi. Mezar 2 Ekim 2012 tarihinde açıldı, Adli Tıp tarafından örnekler alındı.

http://www.zaman.com.tr/politika/ozali-radyoaktif-maddeyle-yormus-zehirle-oldurmusler/2020084.html