Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#841
Merhabalar. Öncelikle taşınmazın yönetim planında belirtilen şartlara ve Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yer alan hükümlere uygun şekilde yönetici belirlenmelidir. Akabinde karar defterinin her sayfası notere onaylattırılmalı ve yıl bitiminde de bir ay içinde yine noter aracılığıyla defterin kapanışı yapılmalıdır. Bu yükümlülüklere uymazsanız para cezası ödemek durumunda kalabilirsiniz. Aidat için bir kat malikine noter aracılığıyla ihtarname gönderdiğinizde, ilk etapta bu işin masrafını ortak giderlerden karşılamanız, akabinde ise kendisine ihtarname gönderdiğiniz kat malikinden tahsil etmeniz gerekecektir. Konuyla ilgili maddeler aşağıdadır. Uygun bir zamanınızda Kat Mülkiyeti Kanunu'nu baştan sona okumanız faydalı olacaktır. Kolay gelsin...


    IV - KARARLAR:

    Madde 32 - Anagayrimenkul kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetilir.

    Bütün kat malikleriyle külli ve cüzi halefleri, yönetici ve denetçiler, kat malikleri kurulunun kararlarına uymakla yükümlüdürler.

    Anagayrimenkulün kullanılmasından veya yönetiminden dolayı kat malikleri arasında veya bunlarla yönetici ve denetçiler arasında veya denetçilerle yöneticiler arasında çıkan anlaşmazlıklar, kat malikleri kurulunca çözülür ve karara bağlanır.

    Kat malikleri kurulu kararları 1'den başlayıp sırayla giden sayfa numaraları taşıyan her sayfası noter mühüriyle tasdikli bir deftere yazılarak, toplantıda, bulunan bütün kat maliklerince imzalanır karara aykırı oy verenler bu aykırılığın sebebini belirterek imza koyarlar.

    Bir husus hakkında ilerde çıkan anlaşmazlıklar, karar defterinde aynı hususa dair daha önce verilmiş bir karar varsa kaide olarak ona göre çözülür.

    V - HAKİMİN MÜDAHALESİ:

    Madde 33 - (Değişik fıkra: 14/11/2007-5711 S.K./17.mad.) Kat malikleri kurulunca verilen kararlar aleyhine, kurul toplantısına katılan ancak 32 nci madde hükmü gereğince aykırı oy kullanan her kat maliki karar tarihinden başlayarak bir ay içinde, toplantıya katılmayan her kat maliki kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak altı ay içinde anagayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh mahkemesine iptal davası açabilir; kat malikleri kurulu kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda süre koşulu aranmaz. Kat maliklerinden birinin yahut onun katından kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı surette faydalanan kimsenin, borç ve yükümlerini yerine getirmemesi yüzünden zarar gören kat maliki veya kat malikleri, anagayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesine başvurarak hâkimin müdahalesini isteyebilir.

    Hakim, ilgilileri dinledikten sonra, bu kanuna ve yönetim planına ve bunlarda bir hüküm yoksa, genel hükümlere ve hakkaniyet kaidelerine göre derhal kararını verir ve bunun, tesbit edeceği kısa bir süre içinde yerine getirilmesi lüzumunu ilgiliye tefhim veya tebliğ eder.

    (Değişik fıkra: 14/11/2007-5713 S.K./17.mad.) Tespit edilen süre içinde hâkimin kararını yerine getirmeyenlere, aynı mahkemece, ikiyüz elli Türk Lirasından ikibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. 25 inci madde hükmü saklıdır.

   D YÖNETİCİ:

    I - ATANMASI:

    Madde 34 - Kat malikleri, anagayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışardan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (Yönetici), kurula da (Yönetim kurulu) denir.

    Anagayrimenkulün sekiz veya daha fazla bağımsız bölümü varsa, yönetici atanması mecburidir.

    Anagayrimenkulün bütün bölümleri bir kişinin mülkiyetinde ise, malik kanunen yönetici durumundadır.

    Yönetici, kat maliklerinin, hem sayı hem arsa payı bakımından çoğunluğu tarafından atanır.

    Yönetici her yıl kat malikleri kurulunun kanuni yıllık toplantısında yeniden atanır; eski yönetici tekrar atanabilir.

    Kat malikleri anagayrimenkulün yönetiminde anlaşamaz veya toplanıp bir yönetici atayamazlarsa, o geyrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesince, kat maliklerinden birinin müracaatı üzerine ve mümkünse diğerleri de dinlendikten sonra, gayrimenkule bir yönetici atanır. Bu yönetici, aynen kat maliklerince atanan yöneticinin yetkilerine sahip ve kat maliklerine karşı sorumlu olur.

    Sulh mahkemesince atanan yönetici, bu atanma üzerinden altı ay geçmedikçe, kat malikleri kurulunca değiştirilemez Ancak haklı bir sebep çıkarsa, onu atamış olan sulh mahkemesi, değiştirmeye müsaade edebilir.

    Yönetici atanırken kendisiyle yapılan sözleşmede, teminat göstermesi şart edilebilir; sözleşmede böyle bir şart olmasa bile, haklı bir sebebin çıkması halinde kat malikleri kurulu, yöneticiden teminat göstermesini istiyebilir.

    (Değişik fıkra: 14/11/2007-5711 S.K./18.mad.) Yöneticinin ad ve soyadı ile iş ve ev adresinin anagayrimenkulün kapısı yanına veya girişte görülecek bir yere çerçeve içinde asılması mecburidir. Bu yapılmazsa, yöneticiden veya yönetim kurulu üyelerinin her birine, ilgilinin başvurması üzerine aynı mahkemece, elli Türk Lirasından ikiyüzelli Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

    II - YÖNETİCİNİN GÖREVLERİ:

    1. GENEL YÖNETİM İŞLERİNİN GÖRÜLMESİ:

    Madde 35 - Yöneticinin görevleri, yönetim planında belirtilir; yönetim planında aksine hüküm olmadıkça, yönetici aşağıdaki işleri görür:

    a) Kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi;

    b) Anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması;

    c) Anagayrimenkulün sigorta ettirilmesi;

    d) Anagayrimenkulün genel yönetim işleriyle korunma, onarım, temizlik gibi bakım işleri ve asansör ve kalorifer, sıcak ve soğuk hava işletmesi ve sigorta için yönetim planında gösterilen zamanda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde, kat maliklerinden avans olarak münasip miktarda paranın toplanması ve bu avansın harcanıp bitmesi halinde, geri kalan işler için tekrar avans toplanması;

    e) Anagayrimenkulün yönetimiyle ilgili diğer bütün ödemelerin kabulü, yönetim dolayısiyle doğan borçların ödenmesi ve kat malikleri tarafından ayrıca yetkili kılınmışsa, bağımsız bölümlere ait kiraların toplanması;

    f) Anagayrimenkulün tümünü ilgilendiren tebligatın kabulü;

    g) Anagayrimenkulü ilgilendiren bir sürenin geçmesinden veya bir hakkın kaybına meydan vermiyecek gerekli tedbirlerin alınması;

    h) Anagayrimenkulün korunması ve bakımı için kat maliklerinin yararına olan hususlarda gerekli tedbirlerin, onlar adına, alınması;

    i) Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmiyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi;

    j) Topladığı paraları ve avansları yatırmak ve gerektiğinde almak üzere muteber bir bankada kendi adına ve fakat anagayrimenkulün yönetici sıfatı gösterilmek suretiyle, hesap açtırılması;

    k) Kat malikleri kurulunun toplantıya çağırılması.

    2. DEFTER TUTULMASI VE BELGELERİN SAKLANMASI:

    Madde 36 - Yönetici, kat malikleri kurulunun kararlarını protokolleri, yapılan ihtar ve tebligatın özetini ve tarihlerini ve bütün giderleri, 32 nci maddede sözü geçen deftere tarih sırasiyle yazmaya ve bu defteri ve giderlerin belgeleriyle diğer bütün belgeleri bir dosyada saklamaya mecburdur.

    Bu defterin, her takvim yılının bitmesinden başlıyarak bir ay içinde yönetici tarafından notere kapattırılması mecburidir.

    Bu maddede yazılı görevleri yerine getirmiyen yöneticiye 33 üncü maddenin son fıkrasında yazılı cezalar uygulanır.
#842
Merhabalar. Bilirkişinin resen delil toplamasının (mahkemenin resen delil toplama yetkisine sahip olduğu davalar hariç) hukuken mümkün olmadığını düşünüyorum. Aşağıdaki karar çok açık olmasa da bu hususa işaret ediyor:

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/4743
K. 2005/1371
T. 17.2.2005

1163/m.51
1086/m.74
2004/m.72

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.12.2003 tarih ve 2001/1568-2003/1898 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Muktedir Lale tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı, üyesi bulunduğu davalı kooperatife ödemelerini eksiksiz yapmış olmasına rağmen, 29.08.2002 tarihli ihtarname ile 3.150.750.000-lira aidat ve gecikme zammı borcu bulunduğunun bildirildiğini ileri sürerek, anılan tarih itibariyle 3.150.750.000-lira aidat ve gecikme zammı borcu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ise davacı vekili, müvekkilince fazladan ödenen 1.098.951.000-liranın ödeme tarihinden itibaren %180 faizi ile birlikte istirdadını istemiştir.

Davalı temsilcisi, davacının ödemelerini gecikmeli ödediğini, fakat gecikme zammı ödemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, Kooperatifler Kanunu uyarınca, kooperatiften faiz istenemeyeceği, ana sözleşmede herhangi bir faiz açıklaması bulunmadığı, taraflar arasında bağıtlanmış ayrı bir sözleşmede olmadığı gerekçesiyle, davanın istirdat yönünden kabulü ile 1.098.951.000-liranın davalıdan istirdadına, faiz isteminin davalı kooperatif olduğundan reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, davacının üyesi bulunduğu davalı kooperatife ihtarname tarihi itibari ile ihtarnamede belirtilen miktar kadar borçlu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkindir.

Somut olayda, mahkemece, davalı kooperatifin 25.03.2000 tarihinde yapılan 1999 yılı olağan genel kurul kurulunda ek ödemeye ilişkin alınan kararın, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 51 nci madde hükmüne aykırı olarak alındığı ve anılan yasa maddesi uyarınca yarıdan bir fazla oy almadığından kabul edilmiş sayılmayacağı tespitinde bulunan ve buna göre hesaplama yapan bilirkişi raporu hükme dayanak yapılmıştır. Ancak, bilirkişi tarafından yapılan bu tespit davacı tarafından dava dilekçesinde iddia edilmemiş ve yargılama sırasında da ileri sürülmemiş bulunmasına göre, bu tespit benimsenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

3- Davacı vekilinin temyizine gelince; davacı vekilince dava yargılama sırasında istirdat istemine dönüştürülmüş olup, davalı kooperatifin tacir olmaması da gözetilerek, yasal faize hükmedilmek gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle bu istemin reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 17.02.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
#843
Merhabalar. 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 15. maddesi aynen şu şekildedir:

    DENEME SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ

    Madde 15 - Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda, bunun süresi en çok iki ay olabilir. Ancak deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar uzatılabilir.

    Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız feshedebilir. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.


Bu maddeye göre sözleşmenizde iki aylık deneme süresinden bahsedilmişse, bu süre içinde elbette önceden bildirimde bulunmaksızın doğrudan doğruya sözleşmenizi feshedebilirsiniz. Sözleşmenizde deneme süresi yoksa (ve İş Kanunu'na göre haklı bir sebebiniz de yoksa) işveren sizden ihbar tazminatı talep edebilir. Bunun dışında sözleşme tarihinin ileri bir tarih olarak sözleşmeye yazılması, belki priminizi eksik yatırmanın ya da maaşınızı eksik ödemek istemenin yahut iki aylık deneme süresini bu yolla biraz daha uzatabilmenin bir ön hazırlığı olabilir. İşyerinden ayrılmayı düşündüğünüz (ve bu tarih itibariyle belki de ayrıldığınız) için, işe giriş tarihinin ileri tarih olarak sözleşmeye yazılmasının bunun dışında sizin için başka bir potansiyel sıkıntısı bulunmuyor (devam etmiş olsaydınız, işverenin kıdem/ihbar tazminatı hesaplamalarında da aleyhinize bir delil oluşturabilirdi). Kolay gelsin...
#844
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Babanızın bu iş kazası neticesinde ödemek durumunda kaldığı tüm sağlık giderlerini, çalışamayacağı süre içinde mahrum kalacağı geliri ve kusur durumu da dikkate alınmak suretiyle belli bir miktar maddi ve manevi tazminatı talep etmeniz mümkündür. İşverenle maddi konularla ilgili bir anlaşmaya varamazsanız, bu iş kazasını ve babanızın sigortasız olarak çalıştırıldığını derhal SGK il müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren en yakın iş müfettişliğine bildirmeniz faydalı olacaktır. Akabinde de bir avukatla anlaşarak işverene karşı dava açma yoluna gidebilirsiniz. Tekrardan geçmiş olsun. Kolay gelsin...
#845
Merhabalar. Ceza davası neticesinde adli para cezasına mahkum edildiğiniz, diğer bir deyişle, mahkeme tarafından suçlu bulunduğunuz için aleyhinize açılan manevi tazminat davasını da kaybedebilirsiniz. Ama bu konuda net bir görüşe sahip olabilmek için mutlaka dava dosyasını incelemek gerekir. Hakim tazminata hükmederken tarafların ekonomik durumlarını da dikkate alır. Ancak ekonomik açıdan çok kötü durumda olsanız bile, hakim bir miktar tazminat ödemenize karar verebilir. Yani fakir bir insan aleyhine tazminata hükmedilemez diye bir kural yok. Mahkeme aleyhinize tazminata hükmederse ve bu tazminatı karşı taraf icraya koyar ve siz buna rağmen borcu ödemezseniz, evet, bu durumda adınıza kayıtlı olan evin icra yoluyla satışı ihtimal dahilinde olacaktır. Kolay gelsin...
#846
Merhabalar. Öncelikle yargılandığınız Türk Ceza Kanunu'nun 236. maddesine bir göz atalım:

Edimin ifasına fesat karıştırma

MADDE 236. - (1) Kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Aşağıdaki fiillerin hileli olarak yapılması hâlinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:

a) İhale kararında veya sözleşmede evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi.

b) İhale kararında veya sözleşmede belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi.

c) Edimin ihale kararında veya sözleşmede belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa edilmiş gibi kabul edilmesi.

d) Yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.

e) Hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi. 

(3) Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.


Şimdi de Türk Ceza Kanunu'nundaki dava zamanaşımına ilişkin hükümlere bakalım:

Dava zamanaşımı

MADDE 66. - (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,

b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,

c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,

d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,

e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,

Geçmesiyle düşer.

(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.

(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.

(5) Aynı fiilden dolayı her ne suretle olursa olsun tekrar yargılanması gereken hükümlünün, sonradan yargılanan suça ait üçüncü fıkrada yazılı esasa göre belirlenecek zamanaşımı göz önünde bulundurulur.

(6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.

(7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz.

Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi

MADDE 67. - (1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.

(2) Bir suçla ilgili olarak;

a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,

b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,

c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,

d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,

Halinde, dava zamanaşımı kesilir.

(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.

(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.


Alıntı Yapzaman aşımı ne zaman olur ceza verilirse yargıtayda ne kadar kalır kısacası zaman aşımına uğrar mı

Yargılandığınız davanın zamanaşımına uğraması için onbeş yıl geçmesi gerekiyor. Dosya Yargıtay'da bir iki yıl kalabilir... Özetle ifade etmek gerekirse, bahse konu davanın zamanaşımına uğraması yok denecek kadar az bir olasılığa sahip. Kolay gelsin...
#847
Merhabalar.

Alıntı YapBabam müteahhitin sattığı dairelerden birini almıştır. Fakat aralarında herhangi bir resmi satış sözleşmesi olmamıştır. Sadece kağıt üzerinde satış sözleşmesi olmuş ve bedelin ödendiğine dair bir kaç makbuz senedi vardır.

Alıntı YapBabam mahkemeyi kaybettikten sonra toprak sahibi olan kişinin kayınpederinden (bu apartmanın hisse ortağı oldugu kişi) den ona düşen hisseler üzerinden 2006 senesinde toprak hissesi almıştır.

Alıntı YapHisseyi aldıktan sonra toprak sahibi tarafından evimize 2007 senesinde evimize icra gelmiştir. Gelen icracılara toprak hissemizi gösterilmemiştir.

Alıntı YapMahkeme 2005 senesinde aleyhimize sonuçlandı, aradan 6 sene geçti bu durumda dava geçersiz midir?

Geçersiz değildir. Ancak binada sonradan hisse sahibi olduğunuz için artık bu mahkeme kararının uygulanmasını dava açma yoluyla engelleme hakkına sahipsiniz. Ancak zaten karşı taraf işin peşini bırakmış göründüğünden, bence bu aşamada herhangi bir dava açmanıza da gerek yok. Sizi çok zorlarlarsa, izale-i şüyu (ortaklığın giderilmesi) davası açacağınızı söyleyerek onları durdurabilirsiniz :)

Alıntı YapTapumuzun geçerliliği var mıdır?

Elbette geçerlidir, ancak hukuken elinizdeki bu tapunun oturduğunuz dairenin hak sahipliğini ortaya koyduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Elinizdeki tapu, tüm arsa ve üzerindeki binada hisseniz oranında hak sahip olduğunuzu ortaya koyar. Ancak arsa tapulu tüm binalarda durum bundan farklı değildir. Türkiye'nin bir gerçeği...

Alıntı YapBu evi satmaya kalktığımzda toprak sahibinin söz söyleme, karşı koyma hakkı var mıdır? İzlememiz gereken hukuki bir yol var mıdır?

Bu durumda olan tüm binalarda her hissedar suyu bulandırabilir; en basitinden ortaklığın giderilmesi davası açacağını veya (tüm hissedarların kanunen sahip olduğu) şufa (önalım) hakkını kullanacağını söyleyebilir. Ya da elinizdeki hissenin bir daireye tekabül etmeyecek kadar az olduğunu ileri sürebilir. Bu tür ihtilafları kat mülkiyetine geçil(e)mediği sürece kökten halledebilmek de mümkün değildir maalesef. Kolay gelsin...
#848
Merhabalar. 6183 Sayılı Kanun'un 70. maddesinde haczedilemeyecek şeyler belirtilmiştir. Onbirinci sırada aşağıdaki hüküm yer almaktadır:

11. Borçlunun haline münasip evi "ancak evin değeri fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılabilir"

Bu madde uyarınca haczin kaldırılması için haczi öğrendiğiniz tarihten itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaat etmelisiniz. Görevli mahkeme hususu olayın özelliğine göre değişir. Mesela SGK'ya olan borçlar sebebiyle konulmuş olan haczin kaldırılması için İş Mahkemesi'ne müracaat edilmesi gerekir. Bu iş için bir avukatla anlaşmanızı önemle tavsiye ederim. Bu vesile ile Kurban Bayramınızı da tebrik ediyorum. Kolay gelsin...
#849
Alıntı YapBu maddeler formalite olarak hazırlanmamıştır . prosedürümüz budur .

Size uygun düşerse imzalayınız düşmez ise imzalamayın.

Burs veren bu maddeyi sözleşmeye koymakla şöyle bir maksat da gözetmiş olabilir: Gerçekten bu bursa ihtiyacı olan kişi bu tür şeylere takılmaz, imzayı atar, pek de ihtiyac duymayan kişi ise imzalamaz; böylelikle ihtiyaç sahibi kişiyi daha kolay tespit etmiş oluruz.

Yorumlarım ortada, karar sizin...
#850
Merhabalar. Hakkınız olmayan bir parayı iyi niyeti suistimal ederek zimmetinize geçirmişsiniz. Bunun suç teşkil ettiği hususunda en küçük bir tereddüt yok. Ayrıldığınız şirket savcılığa konuyla ilgili bir ihbarda bulunur mu? Bulunmayabilir. Zira bu durum kendisini de vergi dairesi karşısında zor duruma düşürebilir. En iyi yol, işvereninizle oturup anlaşın ve borcunuzu ödeyerek karşılıklı helalleşerek bu defteri kapatın.

Alıntı Yapşirkette tek faturasız işlem yapan bu müşteriye kesilmiş herhangi bir faturanın olmaması ve gayri resmi ortağı üzerinden benim hesabıma para yollanması eski şirketimi haklı duruma sokar ve benim hapis yatmamı sağlar mı ?

Evet, tüm bu ilişkiler ispat edildiğinde, ki ispatı çok da zor değildir, hapis cezası alabilirsiniz. Kolay gelsin...
#851
Alıntı YapAcaba bu madde formalite amaçlı mı bursiyere bir bilgilendirme iş bulamazsan 1 yıl boyunca işyerimde ücret karşılığı çalış anlamında mı koyuldu acaba ?

Böyle bir amaçla konulmuş olabileceği gibi, verilecek burs karşılığı mezun olduğunda öğrenci de böyle bir karşılıkta bulunsun mantığıyla da konulmuş olabilir. İşin bu kısmı bir yana, bana kalırsa bu sözleşmeyi imzalamanız hukuken sizi pek de etkilemeyecektir. "Pek de etkilemeyecektir" gibi kesin olmayan bir ifade kullanmak durumundayım; zira siz mezun olduktan sonra bursiyeriniz size şurada şu şartlarda gel çalışmaya başla diye bildirimde bulunur ve bu teklifi siz reddederseniz, size karşı dava açma yoluna gidebilir. Böyle bir davayla da gereksiz yere uğraşmak durumunda kalabilirsiniz. Ancak yukarıda da belirttiğim şekilde, böyle bir dava açılırsa, reddedilme ihtimali son derece yüksek olacaktır. Dolayısıyla ileride böyle bir davanın açılma ihtimalini ve bu davayla uğraşmayı göze alıyorsanız, sözleşmeyi imzalamak sizi olumsuz anlamda etkilemeyecektir. Kolay gelsin...
#852
Merhabalar.



Burada mahkeme kararı istikametinde aracın yakalanması ve size teslim edilmesi gerekiyor. Şayet emniyet bu yönde girişimde bulunmuyorsa, emniyete yeniden yazı gönderilmesi hususunda mahkemeye talepte bulunabilirsiniz.



Polis galeriye gittiğinde araç o esnada orada olsaydı, polis araca elkoyardı diye düşünüyorum. Ancak muhtemelen galericinin belirttiği gibi araç Şırnak'ta bulunan bir kişiye satıldığından, araçla ilgili doğrudan işlem yapılamamıştır. Emniyetin mahkemeye gönderdiği yazının bu duruma ilişkin bilgi içerdiğini, emniyetin aracın bulunmasına dönük işlemlere devam ettiğini düşünüyorum, ancak bunun aksi de olabilir. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey, yukarıda da belirttiğim gibi, mahkemeden emniyete yeniden yazı gönderilmesi talebinde bulunmaktan ibarettir. Bu arada konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmayı da ihmal etmeyin. Tüm bu işlemlerin takibi için bir avukatla anlaşmanızın da kesinlikle faydalı olacağını belirtmek isterim. Kolay gelsin...
#853
Merhabalar.

Alıntı YapMadde d: Bursiyer eğitimini tamamlamasına müteakip, bursu verenin uygun gördüğü işyerinde 1(Bir)yıl süreyle ücret karşılığı çalışacaktır. Bursu veren bu hakkından vazgeçebilir.

Bu madde ücret konusunda bir netliğe sahip değil. Yani burs veren "şurada çalışmanı istiyorum" dediğinde, siz pekala "ücreti yetersiz buluyorum, şu maaştan daha düşük bir rakama çalışamam" diyebilirsiniz. Öte yandan (sözleşmenin diğer maddelerinde de bu yönde bir hüküm yoksa) hiç çalışmak istememenizin de sözleşmede bir müeyyidesi belirtilmemiş görünüyor. Yani burs verene karşı, "ben hiçbir şekilde sizin gösterdiğiniz yerde çalışmayacağım" dediğinizde, burs veren buna karşı ne yapabilecektir? Bu anlamda sözleşmede açık bir madde yoksa, bu durum da lehinize olacaktır.

Alıntı Yap3- Bursun Süresi
Bu sözleşme, taraflar arasında bursiyerin eğitime başladığı ../../.... tarihinde muteber olup, eğitimin tamamlandığı tarihte sona erer.

Yukarıdaki maddeye dayanarak eğitim bittikten sonra sözleşmede biteceğine göre d maddesinin geçerliliğide düşmez mi ?

Burada bir çelişki var fakat yorum yoluyla sözleşmenin süresi dolsa da tarafların (d) maddesinin geçerliliğini devam ettirme düşüncesinde olduğu neticesine varılabilir. Dolayısıyla sadece bu hususa istinaden doğrudan doğruya (d) maddesinin geçersiz olduğunu ileri sürmek, tarafların sözleşme yaparken taşıdıkları iradeye ve iyi niyet kurallarına aykırı düşeceğinden, kabul edilemez.

Özetle, bana kalırsa bu sözleşmeyi imzalamak size pek bir şey kaybettirmeyecektir. Okul hayatınızda başarılar dilerim. Kolay gelsin...
#854
Merhabalar.

Alıntı Yapbu hastalık bende 8-9 yaşlarımda başlamıştı.

Geçirdiğiniz hastalıkta, psikolojik sorunlar yaşamanızda ailenizin doğrudan rolü olmuşsa ve bu durumu bir şekilde belgeleme imkanına sahipseniz, (mesela küçük yaşlardan itibaren hastanelere gitmiş olmalısınız; bu muayenelerde teşhis edilen rahatsızlık, rahatsızlığın evreleri ve bilimsel sebepleri, kullandığınız ilaçlar, şu anki durumunuzu geçmişe bakarak yorumlayan doktor raporları, şahit beyanları, vs.) dava açma yoluna gidebilirsiniz. Ancak böyle bir dava ispat anlamında kolay olmayacaktır; yaşayacağınız zorlukları ve davayı kaybetme ihtimalini de peşinen kabul ederek bu yola girmelisiniz.

Alıntı Yapkonu dindarlığa dayanıyor.benim örtünüp iyi bir müslüman olmak istediğimi biliyorlar.bana suni krizler yaşatarak din ve vicdan özgürlüğümü elimden almaya uğraşıyorlar.dördünün de ortak noktası müslümanlardan nefret ediyor olmaları.

Allah yardımcınız olsun. Yaşadıklarınız kelimelerle tarif edilemez seviyededir, tahmin edebiliyorum; ancak yine de bu acıları yaşamanıza sebep olan aileniz başta olmak üzere kimseden nefret etmemeye çalışın. Şuna inanın; affetmek, bağışlamak, en başta kişinin kendisine yarar sağlayan ve yaşama gücü veren büyülü bir tılsım gibidir. Ve yaşadığınız tüm bu acılar, güzel bir geleceğin, muştulu yarınların habercisidir inşallah. Her gecenin bir sabahı, her sıkıntının bir ferahı vardır. Gecenin en karanlık dönemi, sabaha en yakın olduğu zamandır. İmtihan dünyasında yaşıyoruz neticede, sizin de imtihanınız buymuş demek ki; olaya böyle yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. Üst perdeden konuşmaktan nefret ederim, yazdıklarımı okurken böyle hissettiyseniz de şimdiden özür dilerim; elbette size nasihat edecek durumda da değilim... Sevdiğim bir Kızılderili atasözünde de belirtildiği gibi, birisinin hakkında hüküm vermeden önce, gökte iki ay eskiyene dek O'nun makosenlerinde yürümek gerekir... Kimbilir ne zor şeyler yaşadınız. Allah sizin de bizim de yardımcımız olsun...
#855
Merhabalar.

Alıntı Yapbabam o ölürse ben hak iddia edemeyeyim diye muvazalı olarak  evi annemin üstüne geçirmiş.

Anneniz öz değil mi? Yani annenizin yasal mirasçısı değil misiniz? Yoksa annenizin yaşı babanıza göre çok küçük diye mi böyle düşünüyorsunuz?
Sorular bir yana, bu durumda babanızın vefatından sonra yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmazsa tenkis isteğinde bulunarak annenize karşı dava açma yoluna gidebilirsiniz. Tenkis davası ve mahiyeti hakkında Türk Medeni Kanunu'nun 560 ve devamı maddelerine bakabilirsiniz. Şu aşamada yapabileceğiniz başka bir şey yok maalesef... Kolay gelsin...
#856
Merhabalar.

Alıntı Yapöncelikle böyle bir sayfa açtınız için çok tşk ederim sizlere..

Elimden geldiği ölçüde, vakit ayırabildiğim kadarıyla insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum, hepsi bu... Keşke daha fazla vakit ayırabilsem; maalesef çok yoğun çalışma temposunda bir yandan işler, bir yandan ev ve aile derken pek vakit kalmıyor...

Aşağıdaki linkte sorunuzun cevabı bulunuyor. Her suç için adli sicil kaydı oluşturulmadığına; disiplin suçlarının ve sırf askerî suçlara ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin, disiplin veya tazyik hapsine ilişkin kararların, idarî para cezasına ilişkin kararların, adlî sicile kaydedilmediğine dikkat edin. Eşinizin ceza aldığı suç, bu tarz bir suç ise, endişe etmenize lüzum yok. Allah hayırlısıyla tamamına erdirsin. Kolay gelsin...

http://www.vekil.net/forum/soru-cevap-ve-yardimlasma-bolumu/adli-sicil-arsiv-kaydi-silinmesi/
#857
Merhabalar. Kat Mülkiyetiyle ilgili en netameli konuların başında ortak alanlarla ilgili yapılması icap eden tadilat ve tamirat masraflarının karşılanması hususu geliyor maalesef. Sizin bu olayda bana göre yapabileceğiniz en iyi şey, piyasa araştırması yapıp uygun bir fiyat almak ve başta yöneticiniz olmak üzere tüm kat maliklerine durumu özetleyen bir yazı yazarak şayet mesela bir haftalık süre içinde bu işler yönetim tarafından karşılanmaz ve yapılmazsa, .... TL masraf edilerek yapılması gereken işlerin tarafınızdan yapılacağını (ki burada ne tür işler yapılacağını açıklamanız ve masraf kalemlerini de açıkça belirtmeniz faydalı olacaktır) ve arsa payı oranında kat malikleri arasında paylaştırılarak tahsili yoluna gidileceğini belirtmeniz ve tüm bu hususları içeren yazıyı imza karşılığı yöneticinize ve kat maliklerine teslim etmeniz olacaktır. Vereceğiniz süre içinde işler yönetim tarafından yapılmazsa, bu aşamadan sonra mevcut durumu ve yapacağınız tamiratı olabildiğince fotoğraf/video ile kayıt altına almaya çalışın (aslında burada en iyi yol, mahkeme yoluyla delil tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırmaktır; ancak bu yola başvurmak size takriben 250-500 TL arası masraf açacaktır). Yapılacak tamirat için harcayacağınız paralar karşılığında fatura/fiş almayı da sakın ihmal etmeyin. Son noktada şayet kat malikleri ödemeleri gereken bedeli ödemeye yanaşmazsa, ödemeyen kişilere karşı icra yoluna başvurmak ve borca itiraz edecek kişilere karşı da dava açmak dışında bir seçenek yok maalesef. "Ev alma, komşu al" sözü boşuna söylenmiyor... Kolay gelsin...
#858
Merhabalar. Sanığın olayları inkar etmesi ve bu yolla savunma yapması, en temel haklardan olan savunma hakkının kullanılmasıyla ilgilidir ve doğal olarak meşrudur. Bu sebeple yapılan yargılama sonucunda bu savunmanın gerçek olmadığı anlaşılsa bile sanığa yalan ifade sebebiyle ceza verilmesi yoluna gidilemez. Ancak sanık, "bunları ben yapmadım, falanca yaptı" diye gerçeğe aykırı savunma yapar ve bahsettiği kişi hakkında işlem yapılmasına yol açarsa, böyle bir durumda iftira suçunu işlemiş olacaktır. Bunun dışında şahit sıfatıyla ifadesi alınan bir şahıs gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, bununla ilgili olarak da elbette ceza alacaktır. Ancak burada da kimi istisnai durumlar söz konusudur. Konuyla ilgili Türk Ceza Kanunu'ndaki hükümler aşağıdadır. Kolay gelsin...

     İftira
   
     Madde 267 - (1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
   
     (2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
   
     (3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
   
     (4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
   
     (5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.
   
     (6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
   
     (7) İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
   
     (8] İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
   
     (9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

     Yalan tanıklık
   
     Madde 272 - (1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
   
     (2) Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
   
     (3) Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
   
     (4) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
   
     (5) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
   
     (6) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.
   
     (7) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
   
     (8] Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

     Şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerektiren sebepler
   
     Madde 273- (1) Kişinin;
   
     a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,
   
     b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması,
   
     Halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
 
     (2) Birinci fıkra hükmü, özel hukuk uyuşmazlıkları kapsamında yapılan yalan tanıklık hallerinde uygulanmaz.
   
     Etkin pişmanlık
   
     Madde 274- (1) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.
   
     (2) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verildikten sonra ve fakat hükümden önce gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisinden yarısına kadarı indirilebilir.
   
     (3) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın yarısından üçte birine kadarı indirilebilir.

     Yalan yere yemin
   
     Madde 275- (1) Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
   
     (2) Dava hakkında hüküm verilmeden önce gerçeğin söylenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.
   
     (3) Hükmün icraya konulmasından veya kesinleşmesinden önce gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir.
#859
Merhabalar. İcra ve İflas Kanunu'nun konuyla ilgili 111 ve 340. maddeleri aynen şu şekildedir:

   TAKSİTLE ÖDEME:
   
    Madde 111 - Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.
   
   Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.
   
   (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./26. md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.
   
   (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.

   BORÇLUNUN ÖDEME ŞARTINI İHLALİ HALİNDE CEZA:
   
    Madde 340 - (Değişik madde: 06/06/1985 - 3222/41 md.;Değişik madde: 31/05/2005-5358 S.K./11.mad)
   
   111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.


Yukarıdaki maddeler çerçevesinde şayet taksitlendirmeyi icra dairesinde yapmadıysanız, endişe etmenize lüzum yok; hapis cezası gibi bir ihtimalle karşılaşmazsınız. Kolay gelsin...