Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - hzmhzm

#1
Alıntı yapılan: Avukat - 05 Eylül 2012, 13:17:08
Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenen boşanmayla ilgili hükümler:

    İKİNCİ BÖLÜM : BOŞANMA      
   
    A - BOŞANMA SEBEPLERİ      
   
    I. ZİNA
   
    Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
   
   Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
   
   Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
   
    II. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
   
    Madde 162 - Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
   
   Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
   
   Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
   
    III. SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
   
    Madde 163 - Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
   
    IV. TERK
   
    Madde 164 - Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter* tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
   
   Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter* , esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
   
    V. AKIL HASTALIĞI
   
    Madde 165 - Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
   
    VI. EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI
   
    Madde 166 - Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
   
   Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
   
   Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
   
   Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
   
    B - DAVA
         
    I. KONUSU
   
    Madde 167 - Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.
   
    II. YETKİ
   
    Madde 168 - Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
   
    III. GEÇİCİ ÖNLEMLER
   
    Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.
   
    C - KARAR
   
   
    I. BOŞANMA VEYA AYRILIK
   
    Madde 170 - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.
   
   Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.
   
   Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.
   
    II. AYRILIK SÜRESİ
   
    Madde 171 - Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.
   
    III. AYRILIK SÜRESİNİN BİTİMİ
   
    Madde 172 - Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
   
   Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
   
   Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.
   
    IV. BOŞANAN KADININ KİŞİSEL DURUMU
   
    Madde 173 - Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.
   
   Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.
   
   Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
   
    V. BOŞANMADA TAZMİNAT VE NAFAKA
   
    1. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
   
    Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
   
   Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
   
    2. YOKSULLUK NAFAKASI
   
    Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
   
   Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
   
    3. TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME BİÇİMİ
   
    Madde 176 - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
   
   Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
   
   İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
   
   Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
   
   Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
   
    4. YETKİ
   
    Madde 177 - Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
   
    5. ZAMANAŞIMI
   
    Madde 178 - Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
   
    VI. MAL REJİMİNİN TASFİYESİ
   
   
    1. BOŞANMA HALİNDE
   
    Madde 179 - Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.
   
    2. AYRILIK HALİNDE
   
    Madde 180 - Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
   
    VII. MİRAS HAKLARI
   
    Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
   
   (Değişik fıkra: 31/03/2011-6217 S.K 19. mad.) Boşanma Davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
   
    VIII. ÇOCUKLAR BAKIMINDAN ANA VE BABANIN HAKLARI
         
    1. HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ
   
    Madde 182 - Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
   
   Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
   
   Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
   
    2. DURUMUN DEĞİŞMESİ
   
    Madde 183 - Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.
   
    D - BOŞANMADA YARGILAMA USULÜ
   
    Madde 184 - Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir:
   
   1. Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
   
   2. Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
   
   3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.
   
   4. Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.
   
   5. Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
   
   6. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.



Anlaşmalı boşanmayla ilgili emsal Yargıtay Kararları:

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2010/18621
K:2011/19302
T:22.11.2011

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31/3/2011 tarihli 6217 sayılı Kanunun 3. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin (1.) fıkrası gereğince; 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Davacı vekilinin davalı aleyhine 23/12/2008 tarihinde açtığı anlaşmalı boşanma davasında, tarafların boşanma ve diğer hususlarda anlaştıklarına ilişkin ibraz edilen protokol ve taraf vekillerinin duruşmadaki beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi hükmüne göre, en az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde dahi boşanma kararı verebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir.
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken (TMK.md.184), davacı ve davalı asiller dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanları ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2010/13905
K:2011/14908
T:05.10.2011

4721 s. Yasa m. 2,166,184

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından, gerekçe ve davalı yararına takdir edilen nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı, dava dilekçesinde hem "terk" (TMK m. 164) hem de "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" (TMK m. 166/1) hukuki sebebine birlikte dayanarak boşanmalarına karar verilmesini istemiş, mahkemece de "davanın her iki sebebe birlikte dayandığı" kabul edilmiş, "davacının davalıyı ihtarla eve çağrısının samimi olmadığı, davalıya fiziki şiddet kullandığı ve hakaret ettiği sabit görülerek, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı sorumlu bulunmuş, ancak davalının da boşanmayı istediğinden" bahisle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir. Davacı, boşanma kararının doğru olduğunu, ancak boşanma sebebinin şiddetli geçimsizlik olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek hükmü gerekçesi ve davalı yararına takdir edilen nafakalar yönünden temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; terk ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebepleri aynı davada birleşemez. Çünkü davacı, ihtar isteğinde bulunmakla, o tarihten önceki olayları hoşgörü ile karşılamış, aile birliğinin temelli sarsıntıya uğramadığını, ortak hayatın çekilebilir olduğunu kabul etmiş sayılır. Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak da Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi gereğince boşanma kararı verilemez. Aynı Yasa'nın 166/3. maddesinde yer alan "anlaşmalı boşanma" durumu söz konusu olmadıkça da davalının davayı kabul açıklaması sonuç doğurmaz (TMK m. 184/3). Öte yandan, eşiyle geçinemediğini, birlikte yaşamalarının artık imkansız olduğunu ileri sürerek boşanmak isteyen kişinin, ortak hayatı devam ettirmek üzere eşine ihtarda bulunması da iyiniyetle bağdaşmaz. Haklar iyiniyetle kullanılmadıkça da sonuç doğurmaz (TMK m. 2). Bu itibarla her iki sebebe dayanan boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, davacı tam kusurlu olduğu halde, davalının davayı kabul açıklamasının sonuç doğurmayacağı gözetilmeksizin tarafların boşanmalarına karar verilmiş olması doğru değil ise de, boşanma hükmü davalı tarafından temyiz edilmediğinden ve temyiz edenin aleyhine de hüküm bozulamayacağından, bu yön bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik birliğinin temelli olarak sarsıldığını, ortak hayatın devamına imkan kalmadığını ileri süren davacının, eşini eve davetinin iyiniyetli sayılamayacağına göre davacının bu yöne ve diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile açıklanan sebeple usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazlarının yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2005/14028
K:2005/14140
T:20.12.2005

1086 s. Yasa m. 95,236
4721 s. Yasa m. 169

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, davalının evlilik birliği gereklerini yerine getirmediği ileri sürülerek eş ve müşterek küçük çocuk için toplam 1.100.-YTL tedbir nafakası istenilmiş; mahkemece, ( davalının netice-i talebi kabulüne rağmen ) nafakanın hakim tarafından takdiri gerekeceği; davalının kabul beyanının mahkemeyi bağlayıcı sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kural olarak, feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını hasıl eder ( HUMK md. 95 ). Ayrıca, hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin ikrarı geçerlidir ( HUMK md. 236 ). İstisnalardan biri olarak, Aile Hukukuna ilişkin anlaşmalı boşanma kapsamında tarafların boşanma, velayet ve mali sonuçlar yönünden yaptıkları anlaşma hakim tarafından onaylanmadıkça mahkemeyi bağlayıcı bir sonuç doğurmaz ( TMK md. 166/3 ).

Somut olayda ise, boşanma davası açılmaksızın tedbir nafakası isteminde bulunulmuştur. Ayrıca açılmış işbu davada, nafaka miktarı kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp, hakimin takdir yetkisinin bulunması da anlaşma ile nafaka miktarını belirlemelerine engel değildir. Ayrıca davacının anlaşmaya rağmen bu davayı açıp sürdürmesinde de hukuki yararı vardır. Nitekim davalının kabulünde olan nafakayı ödememesi halinde, elinde mahkemece ilam bulunmayan davacının alacağını tahsil etme imkanı olmayacaktır. O halde davalının nafaka miktarına ilişkin kabulü geçerli olup, mahkemece kabul doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken yasal olmayan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu boşanma protokolü üzerinden kendi dilekçemi hazırlamam doğru olur mu?
#2
Alıntı yapılan: SvarT - 15 Aralık 2015, 17:15:10
Cevabınız için teşekkürler fakat anlamadığım bir konu var. Şimdi annem kabul etmezse boşanmayı sonu nereye varır?
Ayrıca babamın evi boşanmadan satıp anneme para vermek istememesini engellemek için tedbir koydurmak gerekir mi?

Öncelikle mal paylaşımı konusunda  evliliğin ne zaman yapıldığı ve malların ne zaman alındığı önemlidir. 2002 yılında önce gerçekleşmiş evliliklerde yasal mal rejimi mal ayrılığı olduğu için bu tarihten önce alınmışsa eviniz. Ev kimin üzerine ise o kişi evin sahibidir. mal Paylaşımı ile ilgili "" yazısını okuyabilirsin.

eşlerden birisi boşanmak istemezse bile haklı boşanma sebebine sahip olunması durumunda boşanma gerçekleşir.
diğer sorun için ise aile konutu şerhi koyulması durumunda eşler birbirlerinden habersiz aile konutu üzerinde tasarrufta bulunamaz.
Ayrıntılı bilgi için şu yazıyı oku [url=http://bosanmadavam.couıle-konutu-serhi-nedir-nasil-konulur/.html]Aile Konutu şerhil
#3
Alıntı yapılan: erkanaydemir - 08 Ekim 2015, 19:28:06
      Ablam yurt dışında yaşayan türk vatandaşıdır, eşide kendisi gibi türk vatandaşıdır. Almanyada Boşanma davası gün itibariyle açıldı. fakat evlilikleri esnasında mersinden ev almışlardı ve tapusu eşinin adına. Boşanma süresi içerisinde eşinin evi satmaması için tedbir aldırmak istiyor ve bunun için türkiyedede bir boşanma davası açması gerekiyormuş. İkametlerinin mersinde olduğunu düşünerek mersinde bir avukat tuttuk, meğerse her ikisininde türkiyede ikameti yokmuş. Avukat ikamet olmadan dava açılamayacağını söyledi bu doğrumudur? Ayrıca avukatlık vekaletinin içine birde ikamet vekaletininde eklenmesinin istedi.
       Ablam almanyada konsolosluktaki noterde avukata ikamet aldırabilmesi için vekalet aldı ve bana gönderdi, vekalet şuan bende. Noter ablamı ikaz etmiş dolandırılıyor olabilecegimizi söylemiş. Ne yapacagımızı şaşırdık şuan vekalet bende göndermelimiyim. Bu arada Ben ankarada yaşıyorum.

Türkiye'de ikamet adresi yok ise ablanızın, İstanbul İzmir ya da Ankara illerinden birisinde boşanma tanıma tenfiz davası açabilmesi mümkündür.