Haberler:

deneme

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

30 Nisan 2025, 14:22:54

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,911
  • Toplam Konu: 4,437
  • Online today: 143
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 69
Total: 69

Son İletiler

#21
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 328 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği Hk.

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)'nın 17.10.2024 tarih ve 32695 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 328 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile yapılan konut kira ödemelerinde 500 TL'nin altındaki kira ödemelerinin elden yapılabilmesine ilişkin alt sınır kaldırılmış ve konut, işyeri veya süre ayrımı olmaksızın bütün kira ödemelerinin bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi aracılığıyla yapılması zorunluluğu getirilmiştir.

328 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği öncesinde 29.07.2008 tarih ve 26951 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 268 seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile;
01/11/2008 tarihinden itibaren konutlarda, her bir konut için aylık 500 TL ve üzerinde kira geliri elde edenlerin,
01/11/2008 tarihinden itibaren işyerlerinde, limit aranmaksızın işyerini kiraya verenler ile kiracıların
(298 seri No.lu GVK Genel Tebliği ile) 01/07/2017 tarihinden itibaren tutarı ne olursa olsun haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralamalarının kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerinin banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu getirilmişti.

Yeni dönemde 328 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile;
Konutlarda ve iş yerlerinde, konutunu ve iş yerini kiraya verenler ve bunları kiralayanların, kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerini bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunludur.
Haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralamalarına ilişkin yapılan tahsilat ve ödemeler de tevsik kapsamındadır.
Konut ve iş yerini kiraya verenler ve bunları kiralayanların, kira bedeline ilişkin mahkeme ve icra yoluyla veya ayni olarak yaptıkları tahsilat ve ödemeler tevsik zorunluluğu kapsamında değildir.
Hisseli gayrimenkullerin kiralanmasında, kira bedelinin tamamının kiraya verenlerden birine bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi aracılığıyla ödenmesi durumunda, tevsik zorunluluğunun yerine getirildiği kabul edilir.
Bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi aracı kılınmak suretiyle; para yatırma, havale, EFT, çek, banka ve kredi kartı gibi araçlar kullanılmak suretiyle yapılan tahsilat ve ödemeler karşılığında dekont veya hesap bildirim cetvelleri düzenlendiğinden, bu belgeler tevsik edici belge kabul edilecektir. Bankaların internet şubeleri üzerinden yapılan ödeme ve tahsilatlar da aynı kapsamdadır. Kişilerin kira ödemelerini; banka şubelerine giderek T.C. kimlik numarası, vergi kimlik numarası, ad soyad/unvan bilgileri ve "kira ödemesi" açıklamasıyla kiraya verenin hesabına yatırması durumunda da tevsik yükümlülüğü yerine getirilmiş sayılır.

Kira Ödemelerini Finans Sistemi Üzerinden Yapmayanlara Uygulanacak Cezalar

Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 20.000,00 Türk lirasından, ikinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 10.000,00 Türk lirasından, bu sayılanlar dışında kalanlar hakkında 5.000 Türk lirasından, az olmamak üzere işleme konu tutarın %10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

Ancak, bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 20 milyon Türk lirasını geçemez.

Tevsik zorunluluğuna aykırı bir şekilde ödeme yapanların; durumu, ödemeyi takip eden beş iş günü içerisinde kendiliğinden idareye bildirmesi halinde, ödemede bulunan adına bu düzenleme uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.

Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayanlar için asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan tutarlar ile ceza miktarları her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Kanun uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılarak uygulanacaktır.

Tevsik yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeni ile adına ceza kesilen mükellefler, 213 sayılı Kanunun 376 ncı maddesinde ve "Uzlaşma" başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan ilgili hükümlerden faydalanabileceklerdir.

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr




#22
Mevzuat Değişiklikleri / Genel Sağlık Sigortası Prim Bo...
Son İleti Gönderen Av. Ahmet Faruk Ümüt - 29 Aralık 2024, 00:34:50
2015 Yılı Öncesine Ait Genel Sağlık Sigortası Prim Borçlarının Silinmesi Hakkında Kanun Değişikliği

27.12.2024 tarihli 32765 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan 7537 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 105 inci maddesinde "5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında 01.01.2015 öncesine ait olup ödenmemiş genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi feri alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilmez." hükmü düzenlenmiştir.
Buna göre;
01.01.2015 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel sağlık sigortası prim borçları terkin edilmiştir.
27.12.2024 tarihine kadar bu kapsamda ödenmiş olan primler iade edilmeyecektir.
01.01.2015 tarihinden sonra tahakkuk etmiş bu kapsamdaki prim borçlarının tahsiline davam edilecektir.
#23
Merhaba;

Bir kaç konu hakkında sizlerden bilgi alabilir miyim?

İş yerinde mavi yaka olarak çalışanlar sendikalı beyaz yaka çalışanlar sendika üyesi değil, sendikalılara yıl içinde zam yapılırken beyaz yakalılara zam yapılmıyor bu eşitsizlik değil mi? Haklı fesih sebebi olur mu?

Mesai saati dışında, Hafta sonu tatillerinde veya yıllık izinlerimde personeller tarafından sık sık telefonla aranarak veya maille iş yürütüyorum bu konuda işçinin bir hakkı var mı? Fesih sebebi midir?

İşveren verdiği izni yıllık izinden düşebilir mi? Örneğin perşembe günü resmi tatil, cuma günü de tatil yaptırıp 1 gün yıllık izinden mahsup ediyor böyle bir hak var mı?

Bu konularda bilgilerinizden faydalanmak isterim. Teşekkür ederim.
#24
Merhaba,

İcra İflas Kanunu'na göre maaş haczi ile ilgili yapılan kesintiler, çalışanın maaşının 1/4'ü ile sınırlıdır. Yani, aynı anda birden fazla icra dosyası olsa bile toplam kesinti maaşın 1/4'ünü geçemez. Ancak vergi borçları özel bir düzenlemeye tabidir. Vergi dairesi, maaştan 1/3 oranında kesinti yapabilir ve bu kesinti, diğer şahıs borçları için yapılan 1/4 kesintiye eklenebilir.

Durumunuzda, şahıs borcunuz için maaşınızın 1/4'ü, vergi borcunuz için ise 1/3'ü kesiliyor ve bu, kanuna uygundur. Çünkü vergi borçları için yapılan kesinti, genel maaş haczi sınırlarına tabi değildir.

İyi günler dilerim.
#25
Merhaba ,02.09.2024 tarihinde şoför olarak bır şahsın yanında sigortalı işe başladım.29.09.2024 tarihinde bana başka bir araç verip işe devam etmemi söyledi.03.10.2024 tarihinde trafik polisi durdurması üzerine aracın plakasının uzerindeki plaka olmadığını ve sürücü belgeme ikiz plaka ve korsan taşımacılıktan ceza yazıldı.benim bu konu hakkında hiçbir bilgim olmadığını söylesem de cezayı bana yazdılar.İşverenim cezayı ödemeyeceğini söyledi ve beni 05.10.2024 tarihinde işten çıkardı.Daha sonra avukat akrabasına vekalet vermemi ve benim üstümden cezayı sildireceğini söyleyip vekalet istedi. 09.10.2024 tarihinde noterde avukata vekalet verdim.Ama avukat benim adıma herhangi bir dava açmadı ve cezaya itiraz etme süremi engelledi.29.11.2024 tarihinde trafik cezasını kendi imkanlarımla ödedim ve ücretin işverenimden tahsil etmek için nereye basvurmalıyım.Bu davaya hangi mahkeme bakar?
#26
Merhaba
Çalışanım maaşımda 1/4 haciz var halende kesilmekte.
Vergi dairesi vergi borcumdan dolayı yeni haciz göndermiş işyeride vergi borcu için 1/3 haciz yapabilir diye 1/4 den artan  kısmı ayrıca kesip icra dairesine göndermiş
Örnek 21000 tl maşımdan (1/4) 5000 tl kesiliyor bunu o icraya gönderiyor zayen.
1/3 de vergi dairesi için 2000 tl kesip vergi dairesi hesabına yollamış.
Böylelikle şahış borcum için ve vergi dairesi için aylık maaşımdan kesinti yapmış.
Aynı anda iki icra dosyasına toplamda (1/3) 7000 tl kesmişler bu doğrumudur.
Bilgilendirmenizi rica ederim teşekkürler
#27
Araç Değer Kaybı Nedir ve Nasıl Hesaplanır?
Trafik kazalarının ardından yaşanan maddi kayıpların birçoğu, Araç Değer Kaybı üzerinden hesaplanabilir. Bu değer kaybı, aracın kazadan sonraki piyasa değerindeki düşüşü ifade eder. Kaza sonucu meydana gelen hasarın, aracın gelecekteki satış fiyatını nasıl etkilediği, değer kaybının belirlenmesinde önemli bir faktördür. Eğer siz de aracınızın değer kaybını hesaplamak istiyorsanız, uzman bir hukuk firması ile iletişime geçmek faydalı olacaktır. Araç Değer Kaybı davasıhttps://ervahukuk.com/arac-deger-kaybi/ ile ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Trafik Kazası Ceza Davası Süreci
Trafik kazaları, sadece maddi hasara değil, aynı zamanda ceza davalarına da yol açabilir. Trafik Kazası Ceza Davası, kazaya sebep olan kişinin suçlu bulunması durumunda, cezai sorumluluğun ön plana çıktığı bir süreçtir. Bu tür davalar, kazanın meydana geldiği durum, tarafların hatalı hareketleri ve diğer yasal unsurlara göre şekillenir. Ceza davalarında haklarınızı savunmak için uzman bir avukattan destek alabilirsiniz. Trafik Kazası Ceza Davası hakkındaki detayları burada bulabilirsiniz.

Yaralanmalı Trafik Kazalarında Hukuki Süreç
Yaralanmalı Trafik Kazaları, kazaya karışan kişilerin fiziksel zararlara uğramasıyla sonuçlanabilir. Bu durumda mağdurlar, tazminat hakları konusunda yasal yollara başvurabilirler. Bu süreçte, kazaya sebep olan kişi ve kurumlar sorumlu tutulabilir. Kazada yaralanan tarafın haklarını savunmak için profesyonel bir hukuk desteği almak önemlidir. Yaralanmalı Trafik Kazaları ile ilgili bilgileri buradan edinebilirsiniz.

Ölümlü Trafik Kazaları ve Tazminat Hakları
Ölümlü Trafik Kazaları, sadece maddi kayıplara değil, manevi kayıplara da yol açabilir. Bu tür kazalarda, hayatını kaybeden kişinin ailesi, tazminat talep edebilir. Tazminat, genellikle kazanın sebeplerine, trafik kurallarının ihlaline ve kazazedelerin durumuna göre belirlenir. Aileler, sevdiklerini kaybettikten sonra haklarını en iyi şekilde savunmak için profesyonel yardım almalıdır. Ölümlü Trafik Kazaları konusunda detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Trafik Kazasında Tazminat Haklarınız
Trafik kazaları sonrasında, mağdurların en büyük endişelerinden biri, uğradıkları zararları tazmin edebilmektir. Trafik Kazasında Tazminat, kazanın büyüklüğüne ve mağdurun yaşadığı zararların türüne göre farklılık gösterir. Maddi tazminat, manevi tazminat ve araç değer kaybı gibi unsurlar tazminat hesaplamasında önemli yer tutar. Trafik Kazasında Tazminat hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Araç Mahrumiyet Bedeli ve Hesaplanması
Kazaya karışan araç sahipleri, araçlarının tamiri için harcadıkları süre boyunca bir Araç Mahrumiyet Bedeli talep edebilirler. Bu bedel, araç kullanılamaz hale geldiğinde ve tamir süreci uzadığında hesaplanır. Araç mahrumiyet bedeli, araç sahiplerinin kazadan sonra mağduriyetini gidermeye yönelik bir tazminat türüdür. Araç Mahrumiyet Bedeli ile ilgili bilgi almak için burayı ziyaret edebilirsiniz.

#28
Kanun Yararına Temyiz İsteminde Harç Alınması Sorunu

Uygulamada kanun yararına temyiz istemlerinde harç tahsilatı yapıldığı veya eksik harç muhtırası gönderildiği sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu harç tahsili Anayasada düzenlenen harçların kanuniliği ilkesine aykırı olmakla birlikte başvuruculara hukuka aykırı mali yükümlülükler getirmektedir. Resim, harç ve vergiler ile ilgili Kanun maddelerine bakmak gerekirse;

Anayasamızın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesine göre;

"Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir."

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Kanun Yararına Temyiz" başlıklı 363. maddesine göre;

(1) İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karsı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
(2) Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
(3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır."

492 sayılı Harçlar Kanununun "Mevzuu" başlıklı 2. maddesine göre;

"Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir. Ceza mahkemelerinde şahsi hukuka ait hakların hüküm altına alınması halinde de, celse harçları hariç olmak üzere (1) sayılı tarifeye göre harç alınır."

492 sayılı Harçlar Kanununun gerekçesinde de belirtildiği üzere harç, fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları bir ödemedir.

Kanun yararına temyizin amacı, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararların hukuka aykırılığının tespiti hâlinde, kararın yanlış olduğunun, kanunun kararda belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak mahkemelerin bilgilendirilmesidir. Kanun yararına temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay tarafından verilen bozma kararı, tarafların lehine veya aleyhine herhangi bir sonuç doğurmamakta ve kararın hukuki sonuçlarını değiştirmemektedir.

492 sayılı Kanuna bağlı yargı harçlarının düzenlendiği (1) sayılı Tarifenin "(A) Mahkeme Harçları" başlıklı bölümünde yer alan (IV) sayılı bentte "Temyiz, İstinaf ve İtiraz Harçları"nın düzenlenmesine karşılık mezkûr Tarifede kanun yararına temyiz harcına yer verilmediği görülmektedir.

Bu nedenlerle kanun yararına temyiz istemlerinde harç tahsilatı veya eksik harç muhtırası gönderilmesi Anayasada düzenlenen harçların kanuniliği ilkesine aykırı olmakla birlikte başvuruculara hukuka aykırı mali yükümlülükler getirmektedir.

Kaynak; Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün 11.09.2024 tarih ve E-39152028153.01-99-1680/21927 sayılı görüşü.

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr
#29
ARABULUCULUK TUTANAĞININ İLAMLI İCRAYA KONU EDİLMESİ

Arabuluculuk tutanağının ilamlı icraya konu edilip edilemeyeceği hususu arabuluculuğa konu uyuşmazlığın türüne göre değişiklik gösterebileceği gibi arabuluculuk tutanağının kimler tarafından tanzim edildiği de büyük önem taşımaktadır.

Bu durumu Kanuni dayanakları ve Yargıtay kararları ile açıklamak gerekirse; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun "Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklarda arabuluculuk" başlıklı 17/B maddesinin dördüncü fıkrasına göre;

"Anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınması zorunlu olup bu şerh taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinden alınır. Mahkeme yapacağı incelemede anlaşma içeriğini, arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı ve taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasıyla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esaslara uyulup uyulmadığı yönünden denetler; bu kapsamda kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge talep edebilir ve gerektiğinde duruşma açabilir."

hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun devam maddelerinde icra edilebilirlik şerhinin çekişmesiz yargı işi olduğu, talebin dosya üzerinden inceleneceği, incelemenin kapsamının ise cebri icraya elverişli olup olmadığı hususu ile sınırlı kalması gerektiği açıklanmıştır.

Kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı haller hariç taraflar ve avukatları ile arabulucunun, ticari uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgeleri, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18)

Kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar, Kat Mülkiyetinden Kanunundan kaynaklı uyuşmazlıklar ile komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar ise arabuluculuk tutanağının icra edilebiliğe ilişkin şerhin alınması ile ilamlı icraya konu edilebilirler. (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/B)

2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun "İlam mahiyetini haiz belgeler" başlıklı 38'inci maddesine göre;  "Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re'sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir."

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konuya emsal olacak kararında "...İlam niteliğindeki belgelerin ilamlı icra takibinin dayanağımı oluşturabilmesi için hak sahiplerinin haklarının açık ve kesin olarak başka bir ifade ile çekişmeden uzak bir biçimde ortaya koyması gerekir. Kanun koyucu ilam niteliğindeki belgeleri sadece icra edilebilirlik açısından ilamlarla aynı hukuki rejime tabi tutmuştur. Nitekim hükümet gerekçesinde de bu duruma açıkça işaret edilmiştir. Bu hâl ise ilamlarla, ilam niteliğindeki belgelerin hukuki nitelik ve gördükleri işlev açısından birbirinden farklı olduklarını açıkça ortaya koyar. Her iki kurum arasındaki temel farklılık ilamların ilke olarak maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olmasına karşılık ilam niteliğindeki belgelerin bu özellikten yoksun bulunması noktasında toplanır. İİK dışında münferit özel kanunlarda da ilam niteliğinde belge öngören düzenlemelere yer verilmesiyle, alacaklıların alacaklarına ilamların icrası için öngörülen hukuki rejimden faylanmak üzere daha kolay bir biçimde kavuşmalarının sağlanması amaçlanmıştır. İlam niteliğindeki belgelerin ilamlı icraya konu edilebilmesi onları ilam gücüne kavuşturmaz..." denilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/12-501 Esas, 2022/1346 Karar)

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2022/9143 E. 2022/9318 K. sayılı ilamında bu hususa ilişkin; 

"...Alacaklının, ilamlı icra takibi yapabilmesi için, elinde bir mahkeme ilamı veya kanunların mahkeme ilamı niteliğinde saydığı bir belgenin bulunması gerekir. İlamın icra edilebilmesi için yargılamaya son vermesi ve uyuşmazlığı esastan çözümlemesi yeterli değildir. Ayrıca, onun cebri icraya elverişli bir nitelik taşıması gerekir. İlamın cebri icraya elverişli bir nitelik kazanabilmesi ise, onun "verme", "yapma" ya da "yapmama" şeklinde belirtilen bir eda emrini içermesine bağlıdır. Buna karşılık, bir eda emrini içermeyip, sadece bir hukuki ilişkinin varlığımı ya da yokluğunu tespit eden ilamlarla, yeni bir hukuki durum yaratan veya var olan bir hukuki durumu ortadan kaldıran ya da onu değiştiren ilamlar, nitelik itibariyle cebri icraya elverişli değildir. Özel kanunlarda belirtilen ilam niteliğinde belgelerden biride hukuki uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/2'nci maddesi gereğince icra edilebilirlik şerhi içeren anlaşma belgesidir. Bir başka deyişle söz konusu belgenin ilam niteliğinde belge sayılmasının koşulu icra edilebilirlik şerhi verilmesidir. Pek tabidir ki; bu durum bahsi geçen şerhi içeren belgenin her koşulda ilamlı takibe konu edileceği anlamına gelmez. Bir başka ifadeyle ilamlı takibe konu edilmesi hâlinde yapılacak şikayet üzerine takibin iptaline karar verilemeyeceği sonucuna varılamaz. Zira her mahkeme ilamı da ilamlı takibe konu edilememektedir. Örneğin eda hükmü içermemesi hâlinde mahkeme ilamı da ilamlı icra takibine konu edilemez..."

denilmek suretiyle icra edilebilirlik şerhi içeren arabuluculuk anlaşma belgesinde alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi nedeniyle belgenin ilamlı takibe konu edilemeyeceği değerlendirilmiştir.

Arabuluculuk anlaşma belgelerinin ilam niteliğinde belge sayılması ile ilamların icrasına yönelik takip konusu yapılması açısından ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Buna göre;

Taşınmazın aynını konu edinen arabuluculuk anlaşma belgeleriyle kira, kat mülkiyeti, komşuluk hukuku ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklara dair düzenlenen anlaşma belgelerinin ilgili mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınarak,

Belirtilen uyuşmazlıklar dışında kalan ve 6325 sayılı Kanun'un l'inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında arabuluculuğa elverişli olan uyuşmazlıklarla ilgili düzenlenen arabuluculuk anlaşma belgelerinin, sadece taraflar veya sadece vekillerce imzalanması durumunda ilgili mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınarak, bu belgelerin taraflar ve vekillerince birlikte imzalanması durumunda ise icra edilebilirlik şerhine gerek duyulmaksızın, 

6325 sayılı Kanun'un l'inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında arabuluculuğa elverişli olan ticari uyuşmazlıklarla ilgili düzenlenen arabuluculuk anlaşma belgelerinin, sadece taraflarca imzalanması durumunda ilgili mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınarka, taraflar ve vekillerince birlikte veya sadece vekiller tarafından imzalanması durumunda ise icra edilebilirlik şerhine gerek olmaksızın,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38'inci maddesi kapsamında ilam niteliğinde belge olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda izah edildiği üzere ilam niteliğinde belge sayılan arabuluculuk anlaşma belgelerinin eda hükmünü içermesi hâlinde ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 24 ve devamı maddeleri uyarınca ilamlı icra takibine konu edilmesi gerekmektedir.

Kaynak; Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı'nın 13.09.2024 tarihli "Arabuluculuk Belgesinin İcra Takibine Konu Edilmesi" konulu 86420598-295/6830 sayılı yazısı

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr

#30
Serbest Kürsü - Hyde Park / Banka Avukatları Yüzünden İnti...
Son İleti Gönderen Buzluolsun - 03 Kasım 2024, 00:35:05
Şu an çok kötüyüm. Bir takım yanlışlarımdan dolayı 3 milyon TL ye yaklaşan borçlarım var. Çıkış yolu bulamıyorum. Bankalar icra işlemlerine başlıyorlar. Bir yere girip çalışamıyorum çünkü maaşında haciz olacak eski bir beyaz yaka yöneticiyi kimse almak istemiyor istemez de. Haciz edecek bir şey bulamayacak olan bankaların avukatları o arada kısmi de ödeme yapamayacağım için muhtemelen tazyik hapsi isteyecekler bir de üstüne içeride yatacağım. Limon satıp savaşayım istiyorum limon alacak param yok üstelik limon satma ile de bu borcu ödemem imkansız.  Yaşlı anneme gidecek ve oturduğu evi isteyecek vicdansızlar da olacak. Tek olsam mühim değil çocuklarıma kadar bulaşacaklar. Bir yerden başlayıp yavaş yavaş borcu ödemek için savaşmak istiyorum. Ama hem banka hem şahsi alacaklılardan sözlerinden yılıyorum ödeme yapacak durumum olsa ben kendimi aratır mıyım ben 44 yaşıma kadar bırak krediyi borcu fatura aksatmamışım. Kendini anlatmaya kalkarsın insanlar bankalar duymaz bahane algılar anlamaz. İş için destek istersin dilenci muamelesi görürsün çünkü sen bitmişsindir. Çocuklarıma bir simit alamıyorum desem de kimsenin umrunda olmaz. Bu şartlarda boğuluyorum. İntihardan başka çözüm gelmiyor. Ardımdan reddi miras yaparlar kurtulurlar. İntihar etmesem bu şekilde yaşamak çok onursuzca geliyor çünkü hasbelkader bir yerde gülsen bir şeye şu kadar borcu var halen etrafta dolanıyor derler. Kimse anlamaz ağa. Çocuklarımı çok seviyorum ama böyle babaları sağ olacağına ölü olsun. Sevgilimi beni hayata bağlayan en güzel değerimi çok seviyorum ama bendeki karanlığa onu da niye mahkum edeyim. Eski eşim insanlığına kefil olduğum 24 yıl her şeyi paylaştığım kadın bile anlamadı beni ki başkaları nasıl anlasın. Evet elbette yaşamak çok güzel ben de yaşamayı seviyorum mücadele etmek istiyorum ama mücadele ederken insanların benim hakkımdaki aşağılayıcı sözlerine katlanamam. Keşke dolandırıcı olsaydım hem bankalara hem şahıslara aldığım paralarla viski içerken fotoğrafımı yüzsüzce atsaydım iki gün dolandırıcı üçüncü gün beyefendi derlerdi. Namusumla borçlarımı kapatmak için borç aldım yetişemedim, ödeyemedim ödeyemiyorum ama ödemeyeceğim demiyorum ama ne zaman sorusunun baskısı altında inim inim inliyorum. Evet ben de istemezdim intihar etmek. Kolay zanneden olur, duygu sömürüsü diyen olur olur da olur. Çıkamıyorum dışarı çıkıp çay içecek param yok başlangıç için artık bana güvenecek kişi de yok. Çok yoruldum tükendim bittim. İstemezdim böyle olmasını. Bir tek çocuklarımdan af diliyorum. Gerisinden sadece beni gerçekten sevenler anlar onun dışındakiler de haklarını helal etsinler. Çok uzatacak bir şey yok. Kendimi mi assam çay mı demlesem şimdi bilmiyorum