Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

02 Mayıs 2024, 16:35:11

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 128
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 113
Total: 113

Hasta değil susuzsunuz/Hastalıkların kökeninde yeterince su içmemek bulunuyor

Başlatan kilimanjaro, 27 Temmuz 2009, 16:12:07

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

İranlı hekim Batmanghelidj'e göre tüm hastalıkların esası vücudun susuz kalmasından kaynaklanıyor. Batmanghelidj vücudun 46 nedenle su istediğini söylüyor.

Suyun her zaman yararlı olduğunu biliyorduk da, şimdi onun, niçin doğanın en basit, en etkili, en güvenli ve en "yan etkisiz" mucizevi ilacı olduğunu öğrenmek zamanı. Yeni ve sağlıklı bir yaşama başlamak, şu an ellerinizin arasında tutacağınız bir bardak suda!

Çünkü hayatımızın en vazgeçilmez ama bilinçli olarak, öneminin asla farkına varamadığımız birincil ögesi: Su!.. Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta konuyla ilgili oldukça orijinal ve dikkate alınması gereken tespitler var...

Yalnızca canımız istediği zaman su içeriz. Öte yandan, Ay'ın milimetrik birtakım hareketlerinin dünyamızdaki suyu etkilediğini, böylelikle denizlerin yükseldiğini ve alçaldığını coğrafya kitaplarından da biliriz.

Durum böyleyken, yani insan evladı da bu dünyanın malzemesinden oluştuğuna göre, vücudumuzdaki su seviyelerinin ne âlemde olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. İçinde bulunduğumuz toplumun yeme içme alışkanlıklarının bir eseri olarak, edindiğimiz su içme alışkanlığı bütün hayatımıza egemen olur, örneğin acılı bir yemeğin üzerine iki bardak su içmek rahatlatır, yazın sıcaklarda canımız hep su ister, vesaire.

Oysa İranlı hekim Batmanghelidj, Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitabında hiç de böyle düşünmüyor. Tüm hastalıkların biricik nedeninin, vücudun susuz kalması olgusuna dayandığını öne sürüyor. Bu öne sürüşünü "binlerce su deneyimi" ile de açıkça ortaya koyuyor.

Dr. Batmanghelidj, suyun bilumum hastalıklara iyi geldiğini, insanı iyileştirdiğini "tesadüfen" hapishanede öğrenmiş. Peki, bir hekimin, eğer cezaevi doktoru değilse orada işi nedir? Doktorumuz bir suçlu! Suçu, Şah döneminde rejim karşıtı devrimci örgüt Halkın Mücahitleri'ne yardım ve yataklık yapmak. Mollalar iktidara geldikten sonra da doğal olarak tutuklanıyor ve İran'ın en ünlü işkencehanesi Evin Hapishanesi'ne atılıyor.

Malum, bilenler bilir (!) hapishaneler yeme-içme, sindirim-boşaltım koşulları açısından bir insanın, özgürlüğüne kavuştuktan sonra bile hayatının sonuna kadar kendini toparlayamayacağı, cezalandırma mekânlarıdır.

Hal böyle olunca, alabildiğine maddi ve manevi işkence gören ve doğru dürüst beslenemeyen insanların ilk başına gelen midelerinin iflas etmesidir.
Bir gün koğuşta, hapisliklerden birisi inanılmaz mide sancılarıyla kıvranmaya başlayınca, doktorumuz gayri ihtiyarı olaya müdahale ediyor ve adamcağıza iki bardak su içiriveriyor. Çok geçmeden sancıların dindiğini gözlemliyor. Bu olay, Dr. Batmanghelidj'in, suyun hastalıkların tedavisinde ne denli bir etkisi olduğunu ilk keşfettiği an oluyor. Bundan sonra su çalışmalarını yoğunlaştıran yazarımız, 2,5 yıl içerisinde Evin'in tezgahından geçen yaklaşık 2 bin tutuklu ve hükümlüyü birer iyileştiriyor, yalnızca suyla.

Derken, 2,5 yıl kadar sonra tahliye zamanı geldiğinde, hapishane müdürüne ricada bulunuyor, "lütfen beni 1 yıl daha burada tutun, zira araştırmalarımın en önemli evresine girmiş bulunmaktayım ve bu kadar çok hastayı dünyanın hiçbir yerinde, bu koşullarda bulamam."

Böylece, yazarımız 1 yıl daha "gönüllü hapislik" hayatını sürdürüyor, sonra da doğru Amerika'ya. Araştırma ve çalışmaları yıllarca sürüyor ve nihayet bu kitap ortaya çıkıyor.

Yazarımız, önsözünde şu anlamlı cümleleri kullanıyor: "Bu kitapta okuyacaklarınız yeni bilgilerdir ve bunlar fizyoloji bilimine yeni açıklamalar getirmektedir. Burada sözü edilen fizyoloji, ilaç üreticilerinin kullandıkları bilim değil, vücuttaki canlı dokularla organların doğal çalışmalarını tanımlayan bilim dalıdır. Bu kitap, bazı önemli sağlık sorunlarıyla bu sorunlarının nedenlerinden ve doğal yöntemlerle tedavilerinden söz etmektedir. Bir sağlık sorununun nedeni ve tedavisi açığa çıktığında, hiç kimsenin anlayamadığı tıbbi terimlere gerek kalmaz. Burada okuyacaklarınız kapsamlı bir klinik ve bilimsel araştırmaya dayanmaktadır.
Bu kitaptaki bilgilerini derleyebilmek için, 1950'de Londra'daki St. Mary Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi'nde başlayan tıp eğitimimden sonra 22 yıldan fazla araştırma yaptım, çalıştım ve yazdım.

"Bu kitapta, birçok ciddi hastalığın tedavi nedeni olan kronik gizli dehidrasyonun (susuzluğun) fizyolojik etkisi ve metabolik komplikasyonlarından söz edeceğim. Bugün, bunun çağdaş tıbbın en büyük gelişmesi olduğunu inananlar var."
Çağımızın bazı sağlık sorunlarından söz eden bu basit sunum, bütün dünyada bilim ve mantığa dayalı tıbba geçiş için bir rehber olacaktır. Elinizdeki kitap, toplumun ivedi çözüm isteyen sorunları için yazılmıştır. Özellikle 15 milyon astımlı çocuğun ailesinin bu hastalığın nedenini ve çocukların yaşamlarını kurtarabilecek basit ve ucuz tedavi yöntemini öğrenmesi çok önemlidir."

Yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor:

1- Hiçbir şey susuz yaşayamaz.
2- Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür.
3- Su temel enerji kaynağıdır, vücudun "nakit akımıdır."
4- Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.
5- Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.
6- DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.
7- Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmalarının) merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
8- Bütün besinlerin, vitamin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.
9- Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.
10- Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.
11- Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
12- Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.
13- Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır.
14- Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır.
15- Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.
16- Omurgadaki diskleri "şok emici su yastıkları" na dönüştürür.
17- Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.
18- Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.
19- Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.
20- Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için vazgeçilmezdir.
21- Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir.
22- Serotonin ve diğer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir.
23- Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.
24- Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm getirir.
25- Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.
26- Su dünyadaki diğer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve hiçbir yan etkisi yoktur.
27- Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.
28- Uykuyu düzenler.
29- Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini verir.
30- Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.
31- Gözlere canlılık ve parlaklık verir.
32- Glokomdan korunmamıza yardım eder.
33- Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur.
34- Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.
35- Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.
36- Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş başmasını hafifletir.
37- Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller.
38- İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.
39- Dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.
40- Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz.
41- Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.
42- Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.
43- Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.
44- Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir. Kara verme ve hedefleri belirleme yeteneğini artırır.
45- Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.
46- Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.

Bu kitabı ilk okuduğundan bu yana artık "bol sulu bir yaşam süren" kitap editörü de ısrarla bu kitabı tavsiye etmektedir: Çünkü, vücudunuzu, yıllardır, bir "atık ilaç deposu" haline getirmekten bir an evvel kurtarmanız gerekiyor... 

HER GÜN YAŞANAN TEHDİT: DEHİDRASYON
İNSAN VÜCUDUNDA SÜREKLİ OLARAK YAŞANILAN SU KAYBI KARŞISINDA EN İYİ TERCİH SU İÇMEKTİR. SU KAYBININ ARTIŞI KİŞİNİN SAĞLIĞINI TEHDİT ALTINDA BIRAKIRKEN, İNSAN BEYNİ, VÜCUDUN SU EKSİKLİĞİ YAŞADIĞINI YETERLİ ÖLÇÜDE İDRAK EDEMEDİĞİNDEN, SU İÇMEK İÇİN SUSAMA HİSSİNİN BEKLENMEMESİ GEREKİYOR.

İnsan vücudu gün boyunca sürekli su kaybeder. Günlük kayıp miktarı ortalama 2.5 litre (200 ml'lik bir su bardağıyla hesaplandığında 12-13 su bardağı) kadardır. Kaybedilen su, diğer içecekler, katı besinler ve besin öğelerinin vücutta yanmasından oluşan su ile yerine konmaya çalışılır. İnsanlar yedikleri katı gıdalardan gün boyunca dört su bardağı kadar su elde ederken, besinlerin vücutta yanması sırasında ise yaklaşık bir su bardağı kadar su oluşur. Su ve diğer içecekler kalan ihtiyacın karşılanmasına yardımcı olurken, yaşamsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için su kaybının gün içinde mutlaka yeniden yerine konması gerekir.

Vücuttaki su miktarının azalması "dehidrasyon" olarak adlandırılır. Su kaybı sadece terleme ya da idrar yoluyla gerçekleşmez. Nefes alıp verirken de önemli oranda su, buhar şeklinde kaybedilir. Öte yandan dışkı da önemli bir su kaybı etkenidir. Belirtilen bu miktarlar, fazla sıcak olmayan bir havada ve spor yapılmadığı zaman vücut tarafından kaybedilen su oranıdır. Normal vücut fonksiyonlarının devamı için, yitirilen bu suyun mutlaka yerine konulması gerekiyor. Burada en iyi yöntem ise su içmektir. Dehidrasyon, bazı durumlarda tehdit edici boyutlara ulaşarak, kişinin hastaneye yatırılması ve su açığının damardan verilen sıvılarla kapatılmasına yol açabilir. Hafif dehidrasyon bile, zaman kaybedilmeden önüne geçilmesi gereken acil bir durumdur. Su eksikliği, kişinin konsantrasyon kapasitesini etkiler, enerjisini azaltır ve organların normal şekilde çalışmasını engelleyerek kişinin sağlığını tehdit eder.

Dehidrasyonun en erken bulgusu ağız ve boğaz kuruluğu olsa da pek çok kişi bu bulguların farkına varamaz. Bu nedenle susama hissi uyanmadan önce bile yeteri kadar su içmek, uzmanların kişinin böyle bir tehdit altında kalmaması için ilk önerileridir. Dehidrasyonun diğer bir önemli bulgusu ise vücutta yaşanan bulantı ve kusmadır. Baş ağrısı, sürekli sıcaklık hissi, dudaklarda ve dilde kuruma hissi, seyrek veya az idrara çıkma ve idrar renginin koyulaşması, deride kuruma, eklem ve kaslarda acıma hissi ise vücutta su kaybı yaşandığının sinyalini veren diğer bulgular olarak karşımıza çıkar. Vücudun su ihtiyacı karşılanmadığı takdirde yaşanan diğer sağlık sorunları, kalori oluşumunda yetersizlik, sürekli sindirim sistemi sorunları, yorgunluk, sersemlik hissi ve kas krampları olarak sıralanır.

SU İÇMEK İÇİN SUSAMAYI BEKLEMEYİN

Vücudun suya ihtiyaç duyduğunun sinyali olarak, "susuzluk hissini" beklemek büyük bir yanılgıdır. Çünkü insan beyni, vücudun su eksikliği yaşadığını yeterli ölçüde algılayamaz. Ayrıca, insanlarda susama hissi, bir bardak suyla bile ortadan kalkar ve içtiğimiz su bedenimizin suya doymasına yeterli olmayabilir.

Oysa hayvanlarda durum böyle değildir. Örneğin katırlar yük taşırken kaybettikleri 18 lt. suyu, beş dakika aralıksız su içerek yerine koyar. İnsanlar ise örneğin 3.5 litre suyu terle kaybettiklerinde, duydukları susuzluk hissini sadece 0.5 litre su içtiklerinde bile bastırabilirler. Eğer su gereksiniminin bir göstergesi olarak sadece susama duygusu dikkate alınırsa yüzde 3.5'luk bir kaybın yerine konulması 12-24 saat gerektirebilir.

Kişi, vücudunu susuz bırakmamak için her zaman hissedilenden daha fazla suya ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır. Bu ihtiyaç hiçbir zaman çay, kahve, kola, alkol gibi içeceklerle giderilmeye çalışılmalıdır. Aksine, bu tarz içecekleri sık içme alışkanlığı olan kişiler, daha fazla su içmeye özen göstermelidir. Çünkü, alkol çay ve kahve benzeri içecekler, bazı ilaçlar gibi böbreklerin daha fazla su atmasına neden olur ve vücudun su kaybını artırır. Uzmanların bu konuda önerisi, çay, kahve ve alkol içildiğinde ekstradan bir onun kadar da su içilmesidir. Vücuttan kaybedilen suyu yerine en kolay koyabilecek içecek sudur.
 
ANNE ADAYLARI DAHA ÇOK SU İÇMELİ

Suyun anne adayları için taşıdığı önem bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısı için de geçerliliğini korur. Bu sıvı her üç saatte bir kendini yenilediğinden, yetersiz su alımına bağlı olarak ortaya çıkan dehidrasyon durumunda ise amniyon sıvısının miktarı azalabilir. Bu nedenle sıvı alımı, hamileliğin her döneminde son derece büyük önem taşır. Yeterli sıvı alımı, anne adayının kendisini enerjik hissetmesine yardımcı olmasının yanı sıra, cilt kuruluğu gibi problemlerin de görülmesini engeller. Ayrıca yeterli sıvı alındığında hem annenin hem de bebeğin kanındaki elektrolit dengesi kolaylıkla sağlanabilir.

Hamilelikte salgılanan hormonlar, kişinin sıvıları kullanım şeklini değiştirir. Özellikle gebeliğin son dönemleri yaklaştıkça, kan hacmi yaklaşık 1.5 katına çıkar. Solunum yolu ile akciğerlerden kaybedilen su miktarı da hamilelik öncesine göre daha fazla olur. Bu nedenle anne adaylarının normal bir yetişkinden daha fazla su içmeleri, böylece hem kendilerini hem de doğacak bebeklerini su kaybı tehlikesinden uzak tutmaları gerekir.

Hamilelikte dehidrasyonun bir başka olumsuz etkisi de erken doğum ağrılarıdır. Dehidrasyon durumunda salgılanan bazı hormonlar, doğum kasılmalarını başlatan hormonu taklit ederek, erken doğum kasılmalarına neden olabilir. Erken doğum tehdidi karşısında yapılan ilk işlem, damar yolu açarak sıvı verilmesidir. Bu durum bile, sıvı alımının önemini belirtmeye yeter...

Çoğu zaman hafif kasılmalar sadece sıvı verilmesi ile giderilebilir. Fakat diğer önemli bir nokta suyun vücutta taşıma sistemini oluşturma görevidir. Besin maddeleri ve oksijen, kan yolu ile bebeğe taşınır. Aynı zamanda hamilelikte sık görülen ve erken doğum ile düşüklere neden olabilen idrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde de su aktif rol oynar.

Sağlıklı bir hamilelik geçirmek için anne adayının günde en az 8-10 bardak su içmesi gerekir. Anne adayı aktif çalışan bir kişiyse veya egzersiz yapıyorsa alması gereken miktar daha da artar. Her bir saatlik egzersiz için, en az bir bardak fazla su içmeleri gerekir.
 
HER ZAMAN HER YERDE SU İÇMELİ

Ağırlığımızın yarısından fazlasını oluşturan suyun vücuttaki dengesini korumak sağlığınız için önem taşır. Bunu yerine koymak için en iyi seçim su içme olduğundan, gün boyunca belirtilen ölçülerde su içilmelidir. Bunun dışında uzmanlar, yemeğe bir kase çorba ile başlanılması gerektiğini ve yemek sırasında da en az bir bardak su içilmesi gerektiğini belirtiyor. Diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta ise, fiziksel aktivite sırasında vücuttaki su kaybının ve su ihtiyacının artması... Bu nedenle, fiziksel aktiviteye su içerek başlamanın ve aktiviteyi su içerek sürdürmenin, vücuttaki su dengesinin bozulmaması açısından önemi büyüktür. Aktivite bittiğinde dahi kişi su içmeye devam ederek, vücudunda oluşan su kaybını eski dengesine kavuşturmaya çalışmalıdır.

Otomobilde, trende, uçakta kısacası tüm yolculuklarda da kişinin yanında mutlaka içme suyu bulundurması gerekiyor. Özellikle uçak yolculuğu ve dağ tırmanışları gibi, yüksek rakımlara çıkılan durumlarda, vücudun su kayıp oranı artar. Ayrıca uçakta fark edilmese de, ortamın nemi de düşer. Yolculukta vücudun kaybettiği suyu hızla geri kazanabilmek için, su veya limonla tatlandırılan sıcak su içmek önerilir.

Su içmek ve vücudun su kaybını önlemek, zihinsel faaliyetlerin devamı açısından da önem taşır. Çünkü beynimizin yaklaşık yüzde 75'i sudur ve bu oranın bozulması zihinsel faaliyetlerimizin sürekliliğini kısıtlar. Sıcak ve soğuk havalarda insan vücudu normalden fazla su kaybettiğinden, bu durumlarda yeterli miktarda su içmemek zihinsel performansı düşürür. Su içmek, bedenin suya doymasına ve beynin işlevini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlar.

RAKAMLARLA SU KAYBI

İdrarla su kaybı: 1- 1.5 litre (5-7 su bardağı)
Solunumla su kaybı: 350 ml (yaklaşık 2 su bardağı)
Terlemeyle su kaybı: 0.5-1 lt( 3-5 su bardağı)
Dışkı ile su kaybı: 180 ml (yaklaşık 1 su bardağı)
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türk, suyun doğru zamanlarda, doğru miktarlarda içildiğinde insan sağlığı için birçok yararı olduğunu hatırlattı.

İnsan vücudunun yüzde 60-70'inin sudan oluştuğunu, bu nedenle vücudun su dengesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Türk, "Bu sıvı dengesinin sağlanması ve metabolizma sonucu ortaya çıkan zehirlerin atılması için günde 1, 1.5 litre idrarın çıkarılması lazım. Bu 1 litre idrarın çıkması için de günde 2-2.5 litre su içilmesi gerekir" dedi.

Prof. Dr. Türk, kanın yüzde 80'inin sudan oluştuğunu, bu suyun kanın akışkanlığını sağladığını vurgulayarak, şunları anlattı: "Kanın akışkanlığının azalması, bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalması, kalp krizi ve felce neden olabiliyor. Kan akışkanlığında kanın içindeki sıvı miktarının önemli etkisi var. Akşamları biraz fazla yemek yendiğinde kan içindeki yağ, kolesterol ve protein miktarı artarak akışkanlık azalır. Akşam yemeğinde ve yatmadan önce içilen birkaç bardak su kanın akışkanlığını artıracağı için kalp krizi riskini de azaltıyor. Bu nedenle sağlımız için gün içinde 2-2.5 litre, yatmadan önce de en az birkaç bardak su içmeliyiz."

Yemeklerden en az yarım saat önce de bir bardak su içilmesi ile yiyeceklerin hazmedilmesinin kolaylaşacağını dile getiren Prof. Dr. Türk, aynı şekilde beden ısısının düzenlenmesinde de rolü olan suyun, idrar, ter, nefes ve gaita yolu ile vücuttaki atıkların atılmasında önemli etkisi olduğunu bildirdi.

Suyun, hücrelere gıda ve oksijen taşınmasını sağlama, yiyeceklerin vücutta enerjiye çevrilmesi gibi birçok konuda rolü olduğunu anlatan Türk, dengeli sıvı almanın önemli olduğunu belirtti.

SÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, sıvı ihtiyacının da su, çay ve dengeli içeriği olan maden sularıyla giderilebileceğini sözlerine ekledi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20100117/Gece-kalp-krizine-karsi-bir-bardak-su.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Zararlı maddelerin vücuttan atılmasını kolaylaştıran su, saçların da bunlardan kurtulup beslenerek gürleşmesini sağlıyor.

Uzmanlar, saçlarında sorun yaşayan kişilere bol su içmelerini ve sağlıklı beslenmelerini tavsiye ediyor. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Aktaş, bol su sayesinde saçların yeterli besini alabileceğini söyledi. Prof. Dr. Aktaş, gıdaların iyi sindirilmemesi, zararlı toksinlerin atılamaması halinde kan dolaşımının düzenli çalışamayacağını, bu durumda yeterince beslenemeyen saçların, yağlı ve donuk renkli olacağını vurguladı.

Prof. Dr. Aktaş'ın verdiği bilgilere göre, C vitamini içeren turunçgiller, E vitamini içeren bitkisel yağlar ve B vitamini içeren buğday, pirinç gibi gıdalar, silikon, selenyum, demir, amino asitler ve çinko, saç sağlığı için gerekli temel besinler. Taze meyve, yağlı balık ve zeytinyağlı taze salata da saçlar için yararlı. Saç dökülmesine ve sağlığının bozulmasına sebep olmamak için doymuş katı yağlardan, kahve ve kolalı içeceklerden uzak durmak gerekiyor.

Sentetik şampuanlar yüzünden saçların doğal asit dengesinin bozulduğunu belirten Prof. Dr. Aktaş, "Saçların asit dengesi ortalama 4,6'dır. Çoğu alkalin esaslı şampuanların ise asit faktörü 8 civarındadır. Bu da saçın doğal asit dengesini bozar. Özellikle uzun saçların kurumasına sebep olur. Saçın doğal asit dengesini telafi için sirkeli ya da limonlu su ile durulanması faydalı olacaktır." diye konuştu.

Stresin ve hava kirliliğinin de saç dökülmesinde önemli etken olduğunu dile getiren Aktaş, şu bilgileri verdi: "Sıkıntı sebebiyle deride oluşan gerginlik saç dökülmesini başlatabilir. Böyle durumlarda saç derisinin masajla gevşetilerek nefes alması sağlanmalı. Egzoz dumanları, kalorifer yakıtları ve kömürle oluşan hava kirliliği de saç dökülmesinde etkendir. Kükürt, selenyum, demir ve çinko içeren sular saçları kuvvetlendirir. Ayrıca, saçların haftada 2 seferden fazla yıkanmaması gerekir."

Saçlar neden dökülür?

Kanser ve tümör ilaçları, A vitamininin çok yüksek dozda alınması, tifüs, tifo, frengi, romatizma, şeker, mantar, deri, tiroit bezi hastalıkları, kansızlık, çinko-selenyum-demir eksikliği, doğum kontrol hapları, yanlış kullanılan şampuanlar, özellikle saçların hava almasını önleyen jöleler, saçların fazla gerilmesi, çok fazla yıkamak, sık dişli tarak kullanımı gibi etkenler de saç dökülmesine sebep olur. ZAMAN
MUSA ÖZYÜREK

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=941556&title=saglikli-ve-gur-saclar-istiyorsaniz-bol-su-icin
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.