Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

03 Mayıs 2024, 13:51:25

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 156
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 123
Total: 123

Bir babanın maddi imkanı yetersiz reşit çocuğunu evden kovması mümkün müdür?

Başlatan ShadoW, 13 Şubat 2010, 01:36:39

« önceki - sonraki »

ShadoW

Herkese iyi günler dilerim.

Öğrenmek istediğim bir konu var fakat doğru başlık altındamı yayınladım bilmiyorum yardımcı olursanız sevinirm... konu şu ki :

22 yaşında bir gencim ve babam beni sürekli evden atmak ile tehdit ediyor..
(komik gibi görünsede çok ciddi bir konu)
...ve ben hukuki haklarımı bilmek istiyorum bu olay karşısında, ne gibi haklarım olabilir, neler yapabilir ve ne yapmalıyım ?

Teşekkür Ederim.

Avukat

Merhaba. Eğitim hayatınızın devam edip etmediğini yazmamışsınız. Şayet devam ediyorsa, eğitiminiz bitene kadar, etmiyorsa ve ana-babanızın yardım ve desteği olmadan yoksulluğa düşecekseniz (yani yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulasım gibi en temel ihtiyaçlarınızı karşılayamayacaksanız), yaş sınırı olmaksızın ebeveyninizin size maddi açıdan yardımcı olması gerekir. Türk Medeni Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri aşağıdaki gibidir:

MADDE 327.- Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.
Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.
MADDE 328.- Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar (yani 18 yaşını dolduruncaya kadar veya bu tarihten evvel evlenmişse, evlendiği tarihe kadar) devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
MADDE 365.- Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.
Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.
Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.
Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Konuyla ilgili emsal Yargıtay Kararları da aşağıdadır:

T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E:2005/7849
K:2005/8137
T:18.07.2005

   Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
   Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
   KARAR : Davacı dilekçesinde; davalı babasının aylık 75.000.000 lira iştirak nafakası öderken, yaşının 18'i geçmesi sebebi ile nafakayı ödemediğini, kendisinin lise mezunu olup üniversiteye hazırlık kursuna katıldığını, üniversitede okumak istediğini ileri sürerek; aylık 250.000.000 lira yardım nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
   Davalı duruşmaya katılmamış, cevap da vermemiştir.
   Mahkemece, "davacının, dava öncesinden başlayarak kısmen yargılama dönemine kadar aylık 250 YTL ücretle O. Petrolde devamlı olarak 4 ay düzenli çalıştığı, düzenli gelir elde ettiği, bu işyerinden kendi isteğiyle ayrıldığı, üniversiteye hazırlık kursuna devam etmediği, annesiyle birlikte oturduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
   4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 328/2. maddesine göre: "Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sone erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler." Aynı kanunun 364. maddesine gore; "Herkes, yardım etmediği taktirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür." 365. maddesinin 2. fıkrasında ise;"
   Dava, davacının geçinmesi icin gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir" düzenlemeleri yer almıştır.
   Hukuk Genel Kurulunun 7.6.1998 gün, 1998/656;688 sayılı ilamında da; "... yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulasım, kültur ( egitim ) gibi bireyın maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların" yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
   Somut olayda; her ne kadar, davacı reşit ve sağlıklı olması nedeniyle çalışabilir konumda ise de; yaşı itibariyle henüz öğrenim çağında olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıdaki kanun hükmünde de belirtildiği gibi eğitimi devam eden çocuğa, ana ve baba eğitimi sona erinceye kadar bakmakla yükümlüdür. Anayasa'nın 27 ve 42 maddesi uyarınca herkes, bilim ve sanatı oğrenmek, fikri ve bedeni kabiliyetlerini geliştirmek hakkına sahiptir. Günümüzdeki ağır ekonomik koşullar karşısında eğitimle çalısmayı bir arada sürdürmenin mümkün olmayacağı bir kural ve karine olarak kabul edilmelidir. Davacının, universitede okuma arzusu ve bu amaçla hazırlık kurslarına gitmek istemesi onun en tabii hakkıdır. Davanın acıldıgı sırada bir petrol ıstasyonunda cüzi bir miktar maaşla çalışması geçimini temine yönelik ( zorunluluktan doğan ) bir çalışmadır. O halde, hiçbir malvarlığı ve geliri bulunmayan henüz reşit olmuş ve okuma isteğinde olan kız çocuğunun yardıma muhtaç bulunduğunun kabulü zorunludur. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
   Mahkemece yapılacak iş; davacının geçimi için gerekli davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır.
   SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.7.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E:2005/7985
K:2005/8310
T:21.07.2005

4721 s. Yasa m. 364,365

   Dava dilekçesinde yardım ve iştirak nafakalarının kaldırılması, karşı dava dilekçesinde yardım nafakasının artırılması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü, karşı davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı-k. davacı Raiba tarafından temyiz edilmiştir.
   Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
   KARAR : Davada, reşit çocuk Rabia'ya bağlanan yardım nafakasının ve diğer çocuk Kenan'a bağlanan iştirak nafakasının ( reşit olması nedeniyle ) kaldırılması talep edilmiş, karşı dava dilekçesinde ise davalı-karşı davacı Rabia, yardım nafakasının 75.000.000.- TL'den 200.000.000.- TL' ye yükseltilmesini talep etmiştir.
   Mahkemece nafakaların kaldırılmasına dair davacının davasının kabulüne, yardım nafakasının artırılmasına dair karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı-karşı davacı Rabia tarafından temyiz edilmiştir.
   Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı-karşı davacı Rabia'nın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
   Ancak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 364. maddesine gore; "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluga düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeslerine nafaka vermekle yükümlüdur."
   Yine aynı kanunun 365. maddesinin 2. fıkrasında; "Dava, davacının geçinmesi icin gereklı ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir." düzenlemesi yer almıştır.
   Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da: "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli gorülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
   Somut olayda; her ne kadar davacı reşit ve çalışabilir konumda ise de, davanın açıldığı tarih itibariyle işsiz olduğu sabittir. Günün ekonomik koşulları dikkate alındıgında da davacının is bulma imkanı oldukça güctur. Davacının annesi yanında kalması, onu sadece barınma ihtıyacından kurtarır. Davalı babanın hiçbir malvarlığı ve geliri bulunmayan kız çocuğuna uygun bir miktarda yardımda bulunması kanunun lafzına ve amacına uygun olduğu gibi, hakkaniyet de bunu icabettirir.
   Açıklanan nedenlerle, davalının reşit kızı Rabia aleyhine açtığı yardım nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.
   SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi. isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.07.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
E:2007/19271
K:2008/860
T:22.01.2008

4721 s. Yasa m. 2,364,365,366

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü.
Davacı, dilekçesinde banka kredi kartı borçlarından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan aldığı emekli aylığının haczedildiğini, aylık gelirinin 225 YTL olduğunu beyanla; yüksek gelir sahibi ve refah içerisinde bulunan oğlundan kendisi için 2.250 YTL, halen 7. sınıf öğrencisi olan küçük oğlu için 750 YTL yardım nafakası istemiştir.
Davalı cevabında; davacının dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmak suçlarından sabıkasının bulunduğunu, Maliye Bakanlığı ve İstanbul Defterdarlığı'na başvurarak kendisini ihbar ettiğini, Ümraniye Sulh Ceza Mahkemesinde ölümle tehdit ve hakaret suçlarından yargılandığını, yanında çalışan hizmetçisinden evlilik dışı çocuğu olduğunu, velayeti altında olmayan çocuk için de yardım nafakası isteyemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasındaki aile bağlarının davalının kusuru ile ortadan kalktığı, davacının davalı oğlunu ölümle tehdit suçundan yargılandığı, dava dosyalarında davalıyı evlatlıktan reddettiğine ilişkin beyanların yer aldığı, sonuçta aile bağlarının temelinden sarsılması yüzünden aile birliğinin sağladığı hak ve yükümlülüklerin ortadan kalktığı, nafaka talebinin MK m. 2 ile bağdaşmadığı, küçük Kaan'ın ise MK m. 365/1 uyarınca, öncelikle anne ve babasından nafaka talep edebileceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Sabıka sorgulamasından, Ankara Yedinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin 1980/3921981/55 sayılı kararı ile davacının T.C.K. m. 503509 uyarınca yargılanarak cezalandırıldığı, Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18.12.2002 gün ve 2001/17952001/2976 sayılı kararı ile davacının davalı oğluna telefonla mesaj göndermek suretiyle tehdit ettiği, yargılanıp T.C.K. m. 191/1 uyarınca mahkum olduğu, dava ile ilgili 21.11.2001 tarihli ifade tutanağında, kendisini şikayet eden kişinin oğlu olduğunu ispat etmesi için DNA testi istediği, Ümraniye Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2002/11752006/1116 sayılı kararı ile yine oğluna karşı işlediği tehdit suçundan T.C.K. m. 191/1 uyarınca yargılandığı ve mahkum olduğu, 1986 yılında davalının teyzesi Ö.Sebile'nin kendisini evlatlık aldığı ve soyadının bu nedenle G... olduğu, yine davacının davalı oğlunu İstanbul Defterdarlığı'na 08.06.2001 tarihinden 16 yıl önce Zeytinbumu ve Mecidiyeköy Vergi Dairelerinden adını kullanarak haksız vergi tahsilatı yaptığı konusunda şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece Kaan hakkında nafaka istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, bu yöne ilişkin hükmün onanmasına;
Ancak, MK'nın 364. maddeleri uyarınca "Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri refah içinde bulunmalarına bağlıdır."
MK'nın 366. maddesi uyarınca, korunmaya muhtaç kişilerin bakımı bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlarından isteyebilir. Yasanın bu hükmü de gözetildiğinde, nafaka yükümlülüğünün yasanın emrettiği ve özellikle refah içerisinde olan altsoy (oğul) için kaçınılmaz bir yükümlülük olduğu görülmektedir.
Nafaka yükümlülüğünün ortadan kaldırılması, MK m. 365/3'te düzenlenmiştir. Bu hükme göre, "nafakanın, yükümlülerin bir ya da birkaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa, hakim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir." O nedenle, kural olarak nafaka yükümlülüğünün kaldırılması için birden çok nafaka yükümlüsünden talep edilmesi ve yükümlülerden birinin nafaka yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde, diğerinden talep edilmesinin hakkaniyete aykırı bulunması gerekir. Bunun dışında nafaka yükümlülüğünün ortadan kaldırılmasını düzenleyen herhangi bir hüküm yer almamaktadır.
Yardım nafakası, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı sosyal ödevdir ve kanun koyucu, kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiş, bu ödevin ortadan kaldırılmasını ise, MK m. 365 ile sınırlamıştır.
Yardım nafakası, zarurete düşen hısımın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır (H.V. Velidedeoğlu, Türk Medeni Hukuku, İst. 1963, s. 396).
Aileye karşı vazifelerini ağır surette ihmal edenlerin, nafaka isteyemeyeceği MK m. 510 uyarınca, mirasçılıktan çıkarılma sebepleri varlığı halinde de nafaka yükümlülüğünün ortadan kalkması gerektiği öğretide (Mustafa Reşit Belgesay, Türk Kanun Medenisi Şerhi, İst. 1957, s. 298) kabul edilmektedir.
Uygulamada da aile bağlarının temelinden sarsılması halinde nafaka yükümlüğünün ortadan kalkacağı kabul edilmektedir.
Y.2.HD. 02.02.1995 gün ve 12296/1222 sayılı kararında, aile bağlarının temelinden sarsılması halinde, kurumun sağladığı hak ve mükellefiyetlerin de ortadan kalkmasının MK m. 2 uyarınca dürüstlük kuralı gereği olduğunu ifade etmiştir (nafaka borçlusunu döven altsoy).
Buna karşılık, uygulamada altsoyun yardım nafakası yükümlüğüne daha fazla önem verilmiş, annenin nafaka yükümlüsü karşısında çocukluğunda görevlerini yapmaması, oğlunu küçük yaşta ona buna terk etmesi, oğlunu başkalarına bırakması, büyüyüp iş sahibi olana kadar onunla ilgilenmemesinin, ananın nafaka hakkını ıskat etmeyeceği kabul edilmiştir (Y.2.HD. 25.12.194775846786).
Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, MK'nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüstlük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira altsoyun (oğlun) üstsoya (babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır. MK m. 364 bu şekilde yorumlanmalıdır.
Mahkemece yapılacak yargılamaya göre, davacı babanın yardıma muhtaç olduğu, yoksul olduğu (MK m. 364) saptandığı takdirde, MK m. 365 uyarınca "davacının geçinmesi için gerekli" yardım nafakasına hükmedilmelidir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukat

İsrâ Suresi 23. ayet: "Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle."

Lokman Suresi 14. ayet: "[Allah diyor ki:] 'Biz, insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik: Annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; [öyleyse, ey insanoğlu,] Bana ve anne babana şükret, [unutma ki] bütün yollar sonunda Bana ulaşır'."

Sevgili Peygamberimizden (sav) aktarılan konuyla ilgili bazı hadisler ise şu şekildedir:

"Allah'ın rızası, anne-babanın rızasında, Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir." Tirmizi, Birr, 3

"Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi? Allah'a şirk koşmak ve ana-babaya âsi olmaktır." Buhârî, Şehadet, 10

"Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve anne-babanın evladına duası." İbn Mâce, Dua, 11.

Özetle, babanız size aşırı derecede kırıcı davranıyor olabilir; ancak siz bu durum da bile babanıza karşı saygıda kusur etmemeye çalışın, iyilikle/güzellikle mukabelede bulunun ve sabredin. Tüm bu iyi niyetinize karşılık babanız sizi hala kovmakla tehdit eder ve kırıcı davranışlarını sürdürürse, bu durumda hukuken sahip olduğunuz hakları üslubuyla babanıza hatırlatma yoluna gidebilirsiniz. Allah yardımcınız/yardımcımız olsun.

ShadoW

üniversite son sınıf öğrencisiyim yani 4-5 sonra üni. bitiyor görünüşe göre.

ilginiz için çok teşekkür ederim Sayın Av. Yusuf Kaçar.

Avukat

Yukarıda yazdıklarım bir yanlış anlamaya sebep olmasın; tahsiliniz devam ettiğine göre, tahsil hayatınız bitinceye dek babanızın size her hal-u karda yardım etmesi gerekiyor. Mezuniyetten sonra ise kendi geçiminizi temin edebileceğiniz nitelikte bir iş buluncaya kadar size yardım etmeyi sürdürmesi lazım. Normal şartlar altında bu yardımın/desteğin babanız tarafından seve seve yapılması lazım ama maalesef bu tür nahoş durumlarla karşılaşabiliyor insan. Ve bu tür olaylar toplumumuzda sanıldığından çok daha fazla yaşanıyor. İnşaallah ailevi ilişkilerinizde bir an evvel düzelme yaşanır ve tüm bu sorunlarınızdan kurtulursunuz...