Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

03 Mayıs 2024, 17:10:40

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 156
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 145
Total: 145

Boşanıyorum, mehir borcum var, karım hukuken hak iddia edebilir mi?

Başlatan cengiz, 16 Haziran 2010, 22:55:16

« önceki - sonraki »

cengiz

herkese iyi akşamlar benim sormak istedigim bir konu var degerli avukatların dikkatine!!!
boşanma davalarında maddi tazminat var manevi tazminat var nafaka var peki bu mehir neci yani .kadın hem tazminat alıyor hemde nafaka alıyor ayrıca bide mehir istiyor böle bişey varmı
hadi tazminatı verdi hakim üzerine, bide nafaka verdi bide mehir veriyor böle saçmalık var mı ya

lütfen yardımcı olun ...

herkese ilgisinden dolayı teşekkür edrim ..

Avukat

İyi geceler. Mehir sözleşmeleri hukuken geçerli bir sözleşmedir. Aşağıda konuyla ilgili bir Yargıtay Kararı bulunuyor:

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:2009/4577
K:2009/6090
T:27.05.2009

Tenkis
Bağışlama
818 s. Yasa m. 110,238
4721 s. Yasa m. 560,561

Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları Ahmet'in 33 nolu parseldeki payını davalıya bağış suretiyle temlik ettiğini, işlemin saklı paylarını zedelemek amacıyla yapıldığını ileri sürerek saklı paylan oranında tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazın evlilik hediyesi olarak verildiğini, tenkise tabi olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakiminin raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Ahmet'in 33 parsel sayılı taşınmazdaki payının intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 27.09.1995 tarihli resmi senetle davalı eşine bağış yolu ile temlik ettiği, murisin 07.12.2004 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, miras bırakanın ölümünden önceki bir yıl içinde adet üzere olan hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar mutlak olarak tenkise tabidir. Buna karşılık ölümünden önceki 1 yıl dışında yapılan bağışlamalarda saklı pay kuraliannı zedeleme kastı ile hareket edilip edilmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olayda, miras bırakanın çekişmeli payı davalıya mehir olarak verdiği, 29.11.1989 tarihli mehir senedi başlığı altında imzalanmış adi yazılı sözleşme ve davalı tanıklarının ifadeleri ile belirlenmiştir. Bilindiği üzere mehr, kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir.
Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında kan kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehr, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez (02.12.1959 günlü, 14/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehr sözleşmeleri bugün için de geçerlidir (Örnek: Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı).

Mehri müeccel, ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanunu'nun 110. maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanunu'nun 238. maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır (BK m. 238/1) (4. HD 18.02.1985 - 1984/9153 E., 1985/1223 K., YKD 1985 Sayı, sh. 802). Bu durumda ve değinilen ilkeler çerçevesinde tespit edilen olgular birlikte değerlendirildiğinde, murisin diğer mirasçıların saklı payını zedeleme kastı ile hareket ettiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, tenkis koşullarının oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.