Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

05 Mayıs 2024, 21:17:37

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 179
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 180
Total: 180

müteahhit bizi kandırdımı

Başlatan necmettinozturk1, 14 Ekim 2010, 13:18:02

« önceki - sonraki »

necmettinozturk1

bundan 7 ay önce giriş katı bir daire satın aldık. giriş katının sebebi, ayağımız yere bazsın ve kapımızın önüne ( veya cam önüne ) biraz çiçek ( yeşillik ) ekelim.

evizimiz binanın arka tarafına bakıyor, arkada otopark var. biz daireyi gördüğümüzde arka tarafta küçük bir balkonun ve bu balkona çıkış kapısı vardı. biz daireyi bu hali ile beğendik ve aldık.

taşındıktan bir kaç ay sonra özellikle eski toprak sahipleri ( binamızda 4 daire sahibi var ) balkonun demirinin otoparka giriş çıkışı engellediği düşüncesiyle balkon demirini kaldırmamı istediler.

benimde aracım var ve aynı otoparkı bende kullaniyorum demirin biraz rahatsız ettiğini bende fark ettim ve demiri kaldırdım.

diğer bina sakinleri o arada belediyeye kaçak kapı ve balkon olduğunu ihbar etmiş ve dilekçe vermişler.

ben evi bu şekilde müteahhit'den beğendim ve satın aldım.

meğer bu kapı müteahhit tarafından kaçak yapılmış. bizde bunu sorgulama gereği duymadık, ve ayrıca bana söyleseydi, almazdım.

meğer bu daire satılamadığı için arkasına müteahhit tarafından bi kapı açılmış ve albeni yapılmış

şimdi ben ne yapmalıyım ?

müteahhitemi hesap sormalıyım yoksa ev bize satılıncaya kadar o kapıya ( balkona ) ses çıkarmayan toprak sahipleri ve diğer sakinlerine mi ?

veya belediyeden bu kapı için izin almam mümkünmü ? böyle bi durumda kapı ve balkon için istisnalar kanunda mevcutmudur ?

binanın arka tarafının otopark olarak kullanılması normalmi ?

ayrica müteahhit hakkında suç duyurusunda bulunabilirmiyim ve bunu nereye yapabilirim ?


yardımızın için şimdiden teşekkür ederim ve iyi günler dilerim
necmettin

Avukat

Merhabalar.

Alıntı Yapben evi bu şekilde müteahhit'den beğendim ve satın aldım.

meğer bu kapı müteahhit tarafından kaçak yapılmış. bizde bunu sorgulama gereği duymadık

Altı çizili bölüm esasen olayda sizin de kusurunuzun olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu kusur bir yönüyle mazur görülebilir. Zira herkes bu konularda detaylı bilgi sahibi olmayabilir. Yani imar müdürlüğündeki bina dosyasını incelemek gerektiğini bilemeyebilir veya bir şekilde unutabilir.

Alıntı Yapve ayrıca bana söyleseydi, almazdım.

Borçlar Kanunu'nun 23. ve 31.maddeleri aynen şu şekildedir:

    Madde 23 - Akit yapılırken esaslı bir hataya duçar olan taraf, o akit ile ilzam olunamaz.

    IV:AKDE İCAZET İLE RIZANIN FESADI BERTARAF EDİLMESİ

    Madde 31 - Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.

    Hile ile haleldar olmuş yahut ikrah ile yapılmış olan bir akde icazet, zarar ve ziyan talebinden feragati istilzam etmez.


Bu hükümler gereğince dairenizle ilgili imar sorununu öğrendiğiniz tarihten itibaren bir yıl içinde satış işleminin iptali ile ödediklerinizin iadesi için müteahhide karşı dava açabilirsiniz.

Aşağıda konuyla ilgili emsal bir Yargıtay HGK Kararı bulunmaktadır. Kolay gelsin...

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2006/1-83
K:2006/143
T:05.04.2006

818 s. yasa m. 23,31

Taraflar arasındaki "tapu iptafi ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Balıkesir Birinci Asİîye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2004 gün ve 520-996 sayıfı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 24.03.2005 gün ve 3282-3475 sayılı ilamı ile (... Dava, hata hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının maliki bulunduğu 1688 parse! sayılı taşınmazı 05.02.2002 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği davanın ise 13.06.2003 tarihinde Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde yazılı hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddedilmesi gerekirken kabulü yönünde karar verilmesi doğru değildir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca İncelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı Meliha vekili 13.06.2003 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin kayden malik olduğu bahçeli kargir ve kerpiç ev niteliğindeki 1688 parsel sayılı taşınmazı, 05.06.2002 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, satışı tasarlanan ve pazarlığı yapılan taşınmazın 1687 parsel olmasına rağmen, hata sonucu tapuda 1688 numaralı parselin devir ve temlikinin yapıldığını; müvekkilinin bu durumu, davalının zemin tespiti yaptırmasından sonra oğrendiğini ileri sürerek, 1688 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında pazarlığı yapılan ve temlike konu edilen yerin 1688 parsel olduğunu, 1687 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı bulunmadığından satışa konu edilemeyeceğini, ayrıca temlik tarihi ile dava tarihi arasında bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemenin "davacının, satış akdinin konusunda hata ettiği ve arsa niteliğindeki 1687 numaralı parsel yerine, tapuda 1688 numaralı parseli davalıya devir ve temlik ettiğinin anlaşıldığı" gerekçesiyle "davanın kabulune" dair verdigi karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekceyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "davalının zemin tespiti yaptırması nedeniyle hatanın 14.11.2002 tarihınden sonra anlasıldığı, bu itibarla 13.06.2003 dava tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü sprenin geçmediği" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, görülmekte olan davanın Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığr noktasında toplanmaktadır.

İrade ile beyan arasında gayri kasti uygunsuzluk hallerinden olan hatanın hukuki neticesi, akit yapılırken esaslı hataya duçar olan tarafın, Borçlar Kanunu'nun 23. maddesine tevfikan, o akit ile ilzam olunmaması keyfiyetidir. Hata ancak, hakikatte istenilmemiş olan bir şeyin istenilmiş gibi beyan edilmiş olmasına bir sebep teşkil eder.

Hemen belirtilmelidir ki, hata ile malul olan akit, hataya duçar olan tarafı ilzam etmez ise de; hata ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazarıyla bakılır. Bu mehil, hatanın anlaşıldığı tarihten itibaren cereyan eder(BK m.31).

Buna göre hatanın neticesi, taliki şarta bağlı sıhhattir ve hata edene tanınan inşai hakkın, bir sene zarfında kullanılması gerekir.

Borclar Kanunu'nun 31. maddesinde öngorülen süre, akdi iptal hakkı bir alacak olmadığı cihetle, bir zamanasımı suresi degil, yenilık doğuran diğer haklar için tayin edilen süreler gibi, bir hak düşürücü süredir.

Somut olayda, davacının 1688 parsel sayılı taşınmazı "bahçeli kargir ve kerpiç ev" niteliği ile 05.06.2002 tarihinde davalıya bizzat satış yoluyla temlik ettiği ve davanın Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı, akit tablosu ve dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Öte yandan; davacı tarafça, akdın konusunu teşkil eden asıl taşınmaz olduğu ileri sürülen 1687 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tapuda kayıtlı olmadığı ve köyde adına kayıtlı başka taşınmaz da bulunmadığı belirlendiğine göre; öğrenme olgusunun temlik tarihinden sonraki bir zamanda gerçekleştiğinin kabulü olanaklı değildir.

Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma karanna uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.