Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

10 Kasım 2024, 22:19:04

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,884
  • Toplam Konu: 4,418
  • Online today: 112
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 61
Total: 61

Babalık davası-soybağının reddi davasında resen tahkik ve serbest delil ilkesi

Başlatan Avukat, 12 Ağustos 2012, 06:32:19

« önceki - sonraki »

Avukat

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2011/1980
K:2012/9434
T:12.04.2012

4721 s. Yasa m. 301

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31/3/2011 tarihli 6217 sayılı Kanunun 3. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin (1.) fıkrası gereğince; 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Davacı Hıdır Çiftçi vekili tarafından davalılar Meral Yılmaz ve Ökkeş Kurt'a karşı açılan davada; davacı eski eşi olan Meral Yılmaz ile aralarında boşanma davası devam ederken davalı (eski eşi) Meral Yılmaz'ın diğer davalı Ökkeş Kurt ile gayriresmi olarak birlikte yaşamaya başladığını, bu birlikteliklerinden 2/12/2007 tarihinde Ahmet isimli çocuğun doğduğunu, ancak çocuğun doğduğu tarihte davalı Meral ile evlilikleri henüz sona ermediğinden küçük Ahmet'in nüfusta davacı Hıdır Çiftçi'nin hanesine kaydedildiğini ileri sürerek; nüfus kaydının tashihine karar verilmesi istenmiş; davalılar mahkeme huzurunda davayı kabul etmişler, mahkemece davanın kabulüne küçük Ahmet'in Meral Yılmaz ile Ökkeş Kurt'un müşterek çocukları olduğunun tespitine, Ahmet Çiftçi'nin davacı Hıdır Çiftçi'nin aile kütüğünde bulunan kaydının iptali ile davalı Meral Yılmaz'ın nüfus kütüğüne tesciline karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Küçük Ahmet, davacı Hıdır Çiftçi ile davalı Meral'in evliliklerinin devamı sırasında doğduğuna göre, dava; davacı Hıdır Çiftçi ile küçük Ahmet arasında "evlilik içinde doğumla" kurulan soybağının reddi, bu çocuğun babasının Ökkeş Kurt olduğuna ilişkin iddia bakımından da "babalığa" ilişkindir. Başka bir ifade ile davada iki ayrı talep söz konusudur. Birinci talep soybağının reddi, ikincisi ise babalığa hükmedilmesidir. Soybağı reddedilmeden küçüğün babasının bir başkası olduğu kabul edilemeyeceğine göre, her iki davanın birlikte sonuca bağlanması mümkün bulunmamaktadır. Bu bakımdan "babalığa" ilişkin ikinci talebin davadan tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilmesi, soybağının reddi davasının, babalığa ilişkin davada "bekletici sorun" sayılarak, neticesinin beklenmesi, soybağı reddedildikten ve buna ilişkin hüküm kesinleştikten sonra, babalık davasının sonuca bağlanması gerekir. Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuğun isteyebileceğinin (TMK. md. 301/1), davacı Hıdır Çiftçi'nin "babalık davası" açma hakkının bulunmadığının gözetilmesi ve babalık davasının Cumhuriyet savcısına ve Hazineye ihbar edilmesi gerektiğinin (TMK. md. 301/3) gözetilmesi gerekir. Soybağının reddi davasının kabulü halinde, çocuğun baba hanesindeki kaydı kapatılarak, anasının bekarlık hanesine, anasının bekarlık soyadı ile taşınacağından (Nüf. Hiz. Kanunu Uygulama Yönetmeliği md. 104/1) nüfus kaydının idarece açıklanan yönde düzeltilmesi soybağının reddinin kendiliğinden doğan sonucu olup, davanın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesindeki nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve iptali ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Soybağına ilişkin davalarda davalıların "davayı kabul" beyanlarının tek başına sonuç doğurmayacağı, hakimin maddi olguları re'sen araştırmakla yükümlü olduğu (TMK. md. 284/1), kan ve genetik araştırma ile soybağı olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti ile sonuca gidilmesi gerektiği gözetilmeden davalıların kabulüne dayanılarak eksik inceleme ile karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin yukarıda açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 12/4/2012





T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2010/4491
K:2011/7014
T:26.04.2011

4721 s. Yasa m. 284,302

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Babalık davası, soybağı ilişkisini kuşkuya yer bırakmayacak nispette açığa çıkarılması halinde kabul edilebilir. Hakim bu davada maddi olguları res'en araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder (TMK.md.284/1) Türk Medeni Kanununun 284/2. maddesi gereğince, taraflar ve üçüncü kişiler soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan her türlü araştırma ve incelemeye rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu onun aleyhine doğmuş sayabilir.
Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması babalığa karine sayılır. Bu sürenin dışında olsa bile fiili gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur (TMK.md.302/1-2). Bu karinenin geçerli olduğu halde, davalı çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini yitirir (TMK.md.302/3).
Davalı, 5.11.2009 tarihli oturumda davacıyla bir kaç defa cinsel ilişkiye girdiğini kabul ettiğine göre, yasanın 302. maddesindeki babalık karinesi geçerlidir. Yasa, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında veya bu sürenin dışında olsa bile fiili gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olmayı, babalığa karine kabul ettiğine göre bu yasal karinenin aksini ispat yükümlülüğü davalıya düşer. Davalı, hakim tarafından öngörülen DNA araştırmasına rıza göstermediğine ilişkin bir beyanda bulunmamış, aksine bu yönde araştırma ve inceleme yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece 10.9.2009 tarihli oturumda, DNA incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bu yönde davalıya ihtarlı davetiye tebliği için karar oluşturulmuştur. Davalıya ara kararı gereğince çıkartılan davetiyede "DNA testi için hastaneye gitmek üzere 20 gün içinde mahkemeye başvurması gerektiği, aksi halde küçüğün babası olduğunu kabul etmiş sayılacağı ihtarı" yazılmış, bu davetiye 2.10.2009 tarihinde davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ise de, bu incelemenin gerektirdiği masraf ara kararında ve davetiyede gösterilmemiştir. Davalı davetiyede öngörülen süre zarfında mahkemeye başvurmuş olsa bile, yükümlü olacağı masrafın ne miktar olduğu davalı tarafça bilinmediği için, rıza beyanında bulunup bulunmayacağı o aşamada belirsizdir. Bu bakımdan davetiye Yasanın 284/2. maddesine uygun ve sonuç doğurucu nitelikte değildir. Takip eden oturumda davalı DNA testine  rızasının olduğunu açıkça beyan ettiğine göre, davalının ana ve çocuğun DNA testi yaptırılarak adli tıptan rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.26.04.2011