Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

04 Mayıs 2024, 05:46:05

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,264
  • Latest: Elçin
Stats
  • Toplam İleti: 8,824
  • Toplam Konu: 4,365
  • Online today: 172
  • Online ever: 549
  • (13 Ocak 2023, 13:23:05)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 167
Total: 167

YÖK katsayı uygulamasını kaldırdı, Danıştay 'yaşasın eşitsizlik' dedi!

Başlatan kilimanjaro, 22 Temmuz 2009, 06:22:12

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Yüksek Öğretim Kurulu'nun bugün yapılan toplantısında meslek liseleri önünde en büyük engel olan katsayı uygulamasını kaldırıldı.

YÖK, 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı üniversiteye giriş sisteminde ''Yerleştirme puanlarının hesaplanmasında ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0.15 katsayısı ile çarpılmasına, adaylardan öğretmen lisesi veya meslek lisesi mezunu olanların kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0.06 ek katsayı ile çarpımı sonucunda bulunan değerin puana ekleneceğini'' bildirdi.

Meslek lisesi mezunu adayların ek puanla girebildikleri kendi alanlarındaki her program için bir LYS puan türünün yanı sıra bir de YGS puan türü belirlenecek. Meslek lisesi mezunu olup olmadığına bakılmaksızın, adayların bu programlara yerleştirilmesinde her iki türden puanlarının büyük olanı esas alınacak.

YÖK Genel Kurul toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, bugünkü toplantıda, üniversiteye giriş sistemi ile ilgili alınan karara göre yeni sistemde uygulama şöyle olacak:

''-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı'ndaki (LYS) ağırlıklı puanların her biri, kendi içinde 100-500 arasındaki puanlara dönüştürülecek

-Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) en büyüğü 500, en küçüğü 100 olacak şekilde  hesaplanacak

-Yerleştirme puanları hesaplanırken AOBP 0.15 katsayısı ile çarpılacak

-Adaylardan öğretmen lisesi veya meslek lisesi mezunu olanlar kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde AOBP'leri 0.06 ek katsayısı ile çarpılacak ve bulunan değer, 0.15 katsayısı ile hesaplanan puana eklenecek

-Meslek lisesi mezunu adayların ek puanla girebildikleri kendi alanlarındaki her program için bir LYS puan türünün yası sıra bir de YGS puan türü belirlenecek. Meslek lisesi mezunu olup olmadığına bakılmaksızın, adayların bu programlara yerleştirilmesinde her iki türden puanlarının büyük olanı esas alınacak.''

Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu sonrasında yapılan açıklamada, gelecek yıldan itibaren uygulamaya konulacak yeni üniversiteye giriş sisteminin ''daha işi ölçme ve değerlendirme yapabilen, öğrencilerin ortaöğretim başarılarını dikkate alan, fırsat eşitliğini ve kişisel başarıyı öne çıkaran, yakın programların gereksinim duyduğu farklı bilgi ve becerileri göz önünde tutan bir sistem olarak tasarlandığı'' kaydedildi.

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada, ''üniversiteye giriş sistemiyle ilgili mevcut sistemin gereksinimlere ve sorunlara cevap vermediği, değişmesi gerektiği konusunda gerek konunun ilgili tarafları gerekse toplumun büyük kesiminde bir mutabakat olduğu'' ifade edildi.

YÖK Genel Kurulu'nun ''Türkiye'nin Yükseköğretim Strateji Raporu'nda da bu konunun irdelendiği'' hatırlatılan açıklamada, YÖK Genel Kurulu'nun 14 Şubatta üniversiteye giriş sistemiyle ilgili kapsamlı bir çalışma yapılmasına karar verdiği, bunun kamuoyuyla paylaşıldığı ve bugün kararlaştırılan sistem değişikliğine giden sürecin bu şekilde başlatıldığı belirtildi.

Genel kurul tarafından bu çalışmaları yürütmek için ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan ve 4 YÖK üyesinden bir çalışma grubu oluşturulduğu kaydedilen açıklamada, başta üniversiteler olmak üzere ilgili bütün tarafların görüşlerinin sorulduğu, üniversiteler, ilgili eğitim sendikaları, sivil toplum örgütleri, işveren örgütleriyle akademisyenlere ait olmak üzere 400'ü aşkın görüşün YÖK'e iletildiği belirtildi.

Bu görüşlerin tasnif edilerek değerlendirildiği ve hazırlanan raporun YÖK'ün 15 Ocak 2009 tarihli toplantısında üyelere sunulduğu hatırlatılan açıklamada, değişikliğin sistemin bütününde yapılmasının benimsendiği, konunun ilgili taraflardan gelen görüşler ve strateji raporu dikkate alınarak ÖSYM'nin yıllar içerisinde kazandığı tecrübe çerçevesinde konunun şekillendirilmesinin kararlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklamada, şunlara yer verildi: 

''Bu çerçevede ÖSYM tarafından somutlaştırılan öneri ve taslak 29 Ocak 2009'da YÖK'te karar altına alınarak kamuoyuna açıklanmıştır. Yükseöğretim lisans ve önlisans programlarının puan türleri ve ders ağırlıklarını tespite yönelik olmak üzere üniversitelerden yeniden görüş talep edilmiş ve gelen bu görüşleri değerlendirmek üzere ÖSYM Başkanı Yarımağan başkanlığında çeşitli üniversitelerin rektör, dekan ve öğretim üyelerinden bir çalışma grubu oluşturulmuştur.

Komisyon tarafından hazırlanan rapor, 9 Temmuz 2009'da YÖK Genel Kurulu'na sunulmuş, 21 Temmuz 2009 tarihi itibariyle Genel Kurul'un aldığı kararlarla yeni sistem büyük ölçüde tamamlanmıştır. Yeni sistem, daha işi ölçme ve değerlendirme yapabilen, öğrencilerin ortaöğretim başarılarını dikkate alan, fırsat eşitliğini ve kişisel başarıyı öne çıkaran, yakın programların gereksinim duyduğu farklı bilgi ve becerileri göz önünde tutan bir sistem olarak tasarlanmıştır.''

Üniversiteye girişte gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlanacak iki aşamalı yeni sistemde sınavın, tüm adayların katılacağı ilk aşamasında 160 soru sorulacak, 160 dakika süre verilecek. İkinci aşamada ise soru sayıları ve süreleri testlere göre farklılık gösterecek.

YÖK Genel Kurulu toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamaya göre, sınavın birinci aşaması olan Yükseköğretime Geçiş Sistemi'nde (YGS), Türkçe, Temel Matematik (Geometri dahil), Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri testinin her birinden 40'ar olmak üzere toplam 160 soru yöneltilecek. Adaylara toplam 160 dakika süre verilecek.

Sınavın ikinci aşaması olan Lisans Yerleştirme Sınavı'nda (LYS) ise soru sayıları ve süreleri testlere göre değişecek. Buna göre LYS-1 ile LYS-3'ün sınav süresi 120 dakika, LYS-2 ve LYS-4'ün sınav süresi 135 dakika, LYS-5'in soru sayısı 80, süresi 120 dakika  olacak.

YGS sonucunda altı ayrı puan türü belirlenecek. Bu puan türlerinin her birinde testlerin yüzde olarak ağırlıkları farklı olacak.

Buna göre, YGS-1'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 40, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 30; YGS-2'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 30, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 40; YGS-3'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 40, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 30, Fen'in ağırlığı yüzde 10; YGS-4'te Türkçe'nin ağırlığı yüzde 30, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 40, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-5'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 37, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 33, Sosyal'in ağırlığı yüzde 20, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-6'da Türkçe'nin ağırlığı yüzde 33, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 37, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 20 olarak belirlendi.

YÖK, gelecek yıldan itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı yeni üniversiteye geçiş sisteminde, birinci aşama ''Yükseköğretim Geçiş Sınavı'' (YGS) ve ikinci aşama ''Lisans Yerleştirme Sınavı'''nın (LYS) taban puanlarının daha sonra karara bağlanacağını bildirdi.

YÖK Genel Kurul toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, yeni üniversiteye giriş sisteminin detaylarına ilişkin bilgilere yer verildi.

Buna göre, ikinci aşama olan LYS'nin Matematik-Fen (MF), Türkçe-Matematik (TM), Türkçe-Sosyal (TS) ve Dil puan türü gruplarının her birinden birden fazla puan türü oluşturuldu. MF puan türü grubu MF-1, MF-2, MF-3 ve MF-4, TM puan türü grubu TM-1, TM-2 ve TM-3, TS puan türü grubu TS-1 ve TS-2, Dil puan türü grubu da DİL-1 ve DİL-2 puan türlerinden oluşacak.

Puan türleri ile her bir puan türünde Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve LYS testlerinin yüzde olarak ağırlıklı dağılımları şöyle:

-MF grubundaki puan türlerine göre, MF-1'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 8, Matematik yüzde 26, Geometri yüzde 13, Fizik yüzde 10, Kimya yüzde 6 ve Biyoloji yüzde 5; MF-2'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 13, Matematik yüzde 16, Geometri yüzde 7, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 12, Biyoloji yüzde 12; MF-3'te Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 11, Matematik yüzde 13, Geometri yüzde 5, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 14 ve Biyoloji yüzde 15; MF-4'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 6, Fen yüzde 9, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 11, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 9 ve Biyoloji yüzde 5.

-TM grubundaki puan türlerine göre, TM-1'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 25, Geometri yüzde 10, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 18 ve Coğrafya-1 yüzde 7; TM-2'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 8, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 22 ve Coğrafya-1 yüzde 8; TM-3'te Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 10, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 18, Geometri yüzde 7, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25 ve Coğrafya-1 yüzde 10.

-TS grubundaki puan türlerine göre, TS-1'de Türkçe yüzde 13, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 12, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 15, Coğrafya-1 yüzde 8, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 7 ve Felsefe Grubu yüzde 15; TS-2'de Türkçe yüzde 18, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 11, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25, Coğrafya-1 yüzde 5, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 5 ve Felsefe Grubu yüzde 10.

-Yabancı dil grubundaki puan türlerine göre, DİL-1'de Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 9, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 65; DİL-2'de Türkçe yüzde 25, Temel Matematik yüzde 7, Sosyal yüzde 13, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 50 olarak belirlendi.

Açıklamada, YGS ve LYS sınavlarının taban puanları ve sistemin gerek duyduğu diğer hususların YÖK Genel Kurulu tarafından daha sonra karara bağlanacağı belirtildi.

Ön lisans ve lisans puan türlerinin programlara göre belirlenen dağılımının yarın YÖK'ün internet sitesinde açıklanacağı bildirildi.

-BAZI ÜYELERDEN KARŞI OY-

Kurul üyelerinden Prof. Dr. Fikret Şenses'in kararın bütününe yönelik karşı oy kullandığının belirtildiği açıklamada, üyelerden Prof. Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu'nun da ''yerleştirme puanlarının hesaplanmasında Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları '0.15' katsayısı ile çarpılır''kararına karşı oy kullandıkları bildirildi.

Öte yandan, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, YÖK'te yarın düzenleyeceği basın toplantısıyla yeni sistemin ayrıntılarını anlatacak.

Açıklamada, YÖK Genel Kurulu'nun bir sonraki toplantısının 27 Ağustos Perşembe günü yapılacağı bildirildi.

http://www.haber7.com/haber/20090722/YOK-Katsayi-uygulamasini-kaldirdi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

22 Temmuz 2009 gündeminin flaş haberi YÖK'ün meslek liselilerin önünü açan katsayı kararı oldu. Peki bu kararı gazeteler okuyucularına nasıl yansıttı? İşte manşetler:

AKŞAM

O savcı JİTEM avcısı

Adı HSYK'nın terfi listesinde yer alan ama medyaya 'andıççı' diye yansıyan Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner, JİTEM'in izini ilk kez ortaya çıkaran isimlerden biri.


BİRGÜN

Zirve'deki Albay'a bir suçlama daha

Ortaya çıkan ikinci ihbar mektubu daMalatya İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ülger'i Zirve Yayıhnevi Katliamı'nın doğrudan azmettiricisi olarak suçluyor.


CUMHURİYET

AKP amacına ulaştı

Yükseköğretimi kendi düşüncesine göre şekillendirmeye çalışan hükümet, 2002'den bu yana değiştirmek istediği katsayı uygulamasında YÖK aracılığıyla hedefine ulaştı. YÖK, üniversiteye girişte meslek liseleriyle genel liselere uygulanan katsayıyı 0.15 oranında eşitledi. İmam hatiplerin; tıp, hukuk, siyaset bilimi gibi farklı alanlardaki programları tercih etmelerinin önü açıldı.


HABERTÜRK

YÖK 28 Şubat'ı sildi

Yükseköğretim Kurumu, 10 yıl önce 28 Şubat sonrası uygulanmaya başlanan ve imam hatiplilere üniversiteye girmeyi zorlaştıran katsayıyı, aldığı kararla kaldırdı.


HÜRRİYET

YÖK, katsayıyı kaldırdı, sınavı 2'ye çıkardı

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteye girişte imam hatip ve meslek liselerine 1998'den beri uygulanan farklı katsayıyı kaldırdı. Genel liselerle, imam hatipler arasında fark kalmadı.


MİLLİYET

'İmam hatip'e katsayı kalktı

YÖK, imam hatip ve meslek lisesi mezunlarına yükseköğretime girişte uygulanan farklı katsayı sisitemi kaldırıldı. Karara dört üye karşı çıktı.


RADİKAL

JİTEM cinayetlerinde adalet 15 yıl uyumuş

Temizöz davasında savcılık, Cizre'de 1993-95 arasındaki JİTEM cinayetlerine ışık tutma niyetinde: O dönem öldürülen 20 kişinin öyküsü delillerle ortaya konuldu.


POSTA

İmam Hatip mezunları her üniversiteye girecek

YÖK üniversiteye girişte imam hatip ve meslek liseliler ile düz liseliler arasında 1998'den beri uygulanan katsayı farkını kaldırmadı. Artık tüm liselerin mezunları istedikleri okulu tercih edebilecek. Yeni sistemin imam hatip mezunlarının önünü açmak için uygulamaya konduğu belirtiliyor.


SABAH

Cesetleri gördüm

Derecik Taburu Katliamının yeni tanığından şok iddialar: 5'i korucu 6 kişiyi, tabur komutanı bizzat kendisi vurdu. Toprağı kazınca cesetleri gördüm.


TERCÜMAN

İmam Hatipli 'Oh' dedi

YÖK, 10 saat süren toplantısında meslek lisesi mezunları için katsayı uygulamasını kaldırdı. Böylece imam hatip lisesi mezunlarının istediği fakülteye girmesinin önü açıldı.


VATAN

Ergenekon savcıları yerinde kaldı

HSYK, atama krizini çözmek için 15 saatlik toplantı yaptı. Bakan Ergin, "1332 hakim ve savcı atandı. Özel yetkili hakim ve savcılarla ilgili çalışmalar ise sürüyor" dedi. Kulislerde Ergenekon savcılarının veto ettiği bazı isimlerde uzlaşılamadığı konuşuluyor.


YENİ ŞAFAK

Haksızlık bitti

28 Şubat'çıların daytmasıyla liselilere ÖSS'de konulan katsayı engeli kaltı. YÖK, bütün lise mezunlarına eşit şartlarda üniversiteye girme imkanı tanıdı.


ZAMAN

Generallere suikast planlayan teğmen timinde Ergenekon izi

General ve amirlere suikast planlayan üç teğmen, sevk edildikleri nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

"İmam-hatip liselerinin önü açıldı" diyenler ya cahiller ya da kötü niyetliler. YÖK'ün önceki gün aldığı "katsayı uygulamasına son verme" kararı imam-hatipler için gecikmiş bir karar. Bu karar o kadar gecikmiş bir karar ki, haksız yere idam edilen birinin sonradan masumiyetinin ilan edilmesine benziyor. Öleni artık geri getirmek imkânsız. YÖK bu karar ile meslekî ve teknik eğitimin önünü açmış oldu; imam-hatiplerin değil.
Kısaca hatırlayalım:

28 Şubat süreci iktidar peşinde koşan generallerin, haksız kazanç peşinde koşan sermayenin işbirliği ve uyum içinde gerçekleştirdiği bir darbe idi. 28 Şubat çeteleri bu darbeye gerekçeler aradılar. Bir konsomatristi irticanın mağduresi, bir ayyaşı din önderi olarak medya aracılığıyla pazarlarken, imam-hatipleri ve Kur'an kurslarını da tehlikenin kaynağı olarak gösterdiler. Çocukça bir ilkel mekanizma ile imam-hatiplerin önünü keserek laik düzeni koruyacaklarını ilan ettiler. O dönemde yargıya, üniversite hocalarına verilen meşhur "irtica brifingleri"nin ana tezi buydu.

Bulunan çare, imam-hatiplerin de içinde yer aldığı meslekî ve teknik eğitim mezunlarının üniversiteye girişini zorlaştırmaktı. Katsayı uygulaması bunun için icat edildi. 11 yıl önce 28 Şubatçıların önayak olması ile meslek liselerinden üniversiteye geçiş sırat köprüsüne dönüştü. Sonuçta maksat hasıl oldu. İmam-hatip liseleri önü kapandığı için gözden düştü. Ama bu kadarla kalmadı. Bütün meslekî ve teknik eğitim baltalandı. Meslek liselerinden üniversiteye geçişin önü kapanınca aileler çocuklarını genel liselere gönderdi. Bu eğilimin somut iki sonucu ortaya çıktı. Meslekî ve teknik eğitimin kalitesi düştü. Bu liselerin ortaöğretimdeki ağırlığı artması gerekirken gerilerde kaldı. Dünya ölçeğinde ortaöğretimde meslek lisesi-genel lise oranı % 70'e % 30 civarındadır. Bu oran bizde tam tersinedir. Bu tablonun pratikte iki can alıcı sonucu var. Birincisi, ekonominin ihtiyaçlarına uygun bir beceri sahibi olmadan üniversite kapısına yığılan milyonlarca genç. İkincisi, kalifiye ara eleman ihtiyacını karşılayamadığı için zorlanan ekonomi; yani işgücü ihtiyacını karşılayamayan bir ekonomi, iş bulamayan gençler.

İmam-hatip liselerinin önünü kesmek için getirilen katsayı uygulaması, meslekî ve teknik eğitimi baltaladığı için sonuç felaket oldu. 28 Şubatçıların getirdiği katsayı uygulaması, kuş sesinden rahatsız olduğu için koca ormanı yakıp kül eden diktatörlere benziyor. İmam-hatip liselerinin önü kesildi mi? Evet. Ya ülkeye bedeli?

YÖK'ün katsayıyı tamamen kaldırması, imam-hatipleri artık eski durumuna döndüremez. İmam-hatipler büyük ölçüde din eğitimi talebini karşılama misyonunu tamamladı. Yükselen demokrasi standartları ve genişleyen özgürlükler yeni yollar ve imkânlar açıyor. Toplum değişiyor. YÖK'ün kararı aslında yanan ormanın yerine yeni fidanların dikilmesi demek. Meslekî teknik eğitimin yeniden önü açılacak. Ama kuşların geri gelmesi çok zor.

Çöken, dağılan eğitim sistemimizin en temel meselesi meslekî-teknik eğitimin bir türlü belini doğrultamaması. Katsayı, eğitimde fırsat eşitliğini yok ederek meslekî eğitimi gözden düşürmüştü. Şu soruya verilecek cevap, katsayının eğitimde fırsat eşitliğine ne kadar aykırı olduğunu gösterebilir. Dört yıl torna tesviye veya otelcilik okuyan genç, üniversite sınavında, dört yıl bu sınava hazırlanan gençten daha başarılı olursa, neden doktor veya hakim olamıyordu? Neden işçi veya garson kalmak zorundaydı?

YÖK'ün aldığı katsayıyı kaldırma kararı, meslekî ve teknik liseleri -önü açıldığı için- yeniden cazip hale getirecek. Öğrenci için artan cazibesiyle birlikte eğitimin bu kritik alanına daha fazla emek ve dikkat harcamalıyız. Eğitim sorunlarını ideolojik körlüğün, askerî vesayetin dar ve karanlık dünyasından kurtarmalıyız. YÖK'ün kararının imam-hatip liselerinin değil, meslekî eğitimin önünü açtığını ve bütün bir eğitim sistemi için akla, bilime ve çağın ihtiyaçlarına uygun bir adım olduğunu at gözlüğü ile dünyaya bakanlara anlatmalıyız.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=872303&title=katsayi-kalkinca-kimin-onu-acildi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Üniversiteye girişte meslek liselileri mağdur eden katsayı uygulamasının kaldırılmasına iş dünyasından büyük destek geldi. Koç ve Zorlu Holding başta olmak üzere büyük şirketlerin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak için sürekli gündeme getirdiği katsayı probleminin aşılması, sektörde memnuniyetle karşılandı. 
 
Farklı katsayı uygulaması ile Türk sanayisinin 20 yıl geriye gittiğine dikkat çeken patronlar ve sivil toplum temsilcileri, son kararın bu gidişi durdurduğu görüşünde birleşti. Sanayi ve hizmet sektörünün yıllardır sıkıntısını çektiği nitelikli eleman ihtiyacının artık meslek liselerin-den karşılanabileceğini belirten iş adamları, aynı zamanda gençlerin işsizlik sorununun da çözüleceğini vurguladı. Patronların önümüzdeki sürece ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle: "Türk sanayisinin nihayet önü açıldı. Küresel krizden sonraki süreçte nitelikli elema- na sahip Türkiye ekonomisi daha iyi yerlere gelebilir. Bu karar, nitelikli personel arayan yabancı yatırımcının da önünü açar."

Meslek liselerinin önündeki 'katsayı' engelinin kaldırılmasını olumlu karşılayan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, meslekî ve teknik eğitimin önünün açılacağını ifade ederek, artık nitelikli ara eleman sıkıntısı çekmeyeceklerini vurguladı. YÖK'ün Türkiye ekonomisinin geleceğini belirlemede en önemli unsur olan meslekî eğitimin önündeki en büyük engeli kaldırdığına dikkat çeken Yalçıntaş, "Gençlerimiz artık üniversite sınavlarında puan kaybı endişesi taşımadan meslek liselerine gidebilecek. Böylece sanayimizin hayati ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman ihtiyacı da daha sağlıklı bir şekilde karşılanabilecek." dedi.

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, kararı destekleyerek, bundan sonraki süreçte hem işsiz kalma sorununun ortadan kalkacağını hem de sanayinin vasıflı eleman ihtiyacını karşılayacağını söyledi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da 28 Şubat sürecinde getirilen uygulama sebebiyle iş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman istihdamı hususunda büyük bir boşluk oluştuğunu hatırlatarak, "Bir mesleksizler ordusu meydana getirmiştir. YÖK, meslekî eğitimi bitirme noktasına getiren katsayısı eşitsizliğini kaldırıp, 'tek katsayı' sistemini tekrar uygulamaya koyarak büyük bir hatadan döndü." diye konuştu.

HAK YERİNİ BULDU

Hak-İş Başkanı Salim Uslu, değişikliği, "Hak yerini buldu. İşletmeler kaliteli eleman bulma sıkıntısını aşacak. Üretim ve rekabette öne geçeceğiz." sözleriyle yorumladı. İşletmelerin kaliteli eleman bulma sıkıntısını aşacaklarına işaret eden Uslu, şunları kaydetti: "Daha özgürlükçü bir eğitim anlayışıyla meslek liselerine rağbet artacak. Sanayinin bel kemiği olan yetişmiş teknik eleman sorunu meslek liselerine müracaatların artmasıyla çözülecek. 1-2 yıl içinde meslek eğitimi almış gençler Türkiye'yi hem üretim hem rekabette öne çıkaracak."

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Başkanı Celal Beysel, katsayı değişikliğinin, meslek lisesi reformunun önünü açtığını dile getirdi. Meslek liselerinde verilen eğitimin kalitesinin artırılması için müfredatın hızla değişen süreçlere ve taleplere ayak uydurabilecek kadar esnek bir yapıya kavuşturulması gerektiğinin altını çizdi.

MURAT YALÇINTAŞ: YÖK, büyük bir adaletsizliği ortadan kaldırdı
Türkiye'nin insan kaynağı planlaması açısından çok önemli bir adım. YÖK, büyük bir adaletsizliği ortadan kaldırdı. Meslekî ve teknik eğitimin önünü açarak iş dünyasının sesine kulak verdi. Değişiklik, genç işsiz oranını da düşürecek. Küresel krizin yaşandığı dönemde gerçekleşen düzenleme, sanayi ve iş dünyasına nefes aldıracak.

ÖMER CİHAD VARDAN: Meslekî eğitim reformu için önemli bir adım
Ülkemizin eğitim sistemini sıkıntıya sokan katsayı probleminin çözülmesi, meslekî eğitim reformunun gerçekleşmesine ilişkin önemli bir adım. Karar sayesinde, Türkiye'de meslekî eğitime verilen önem artacak ve sanayimizin nitelikli işgücü bulma sıkıntısı ortadan kalkacak. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde eğitim alanında attığı adımlara da katkı sağlanacak.

AHMET NAZİF ZORLU: Sanayiye nitelikli personel imkânı doğdu
Katsayı uygulamasının kaldırılması, son derece yerinde, iyi bir karar. Bugün gelinen nokta itibarıyla meslek liselerinin sayısının daha da çoğaltılması gerekiyor. Düz lise ile meslek lisesi arasındaki ayırım birçok kişiyi işsiz bıraktı. Artık gençlerin hem işsiz kalma sorunu ortadan kalkacak hem de Türk sanayisi için nitelikli personel imkânı doğmuş olacak.

TUSKON Başkanı Rızanur Meral: Kriz sonrası atılım hamlesi olacak
Türk sanayisi, katsayı kararı ile 20 yıl birden geriye gitmişti. İş dünyası adına yüz karası idi. Şimdi çok iyi bir fırsat ortaya çıktı. Kriz sonrasındaki yeniden atılma hamlesi yapacak olan Türkiye'nin teknik personel ihtiyacının karşılanmasında önemli faydalar sağlanacak. Aradan geçen sürede teknik eleman sıkıntısı sebebiyle maliyetler yükseldiği için yatırımcılar yurtdışına kaçabiliyordu. Yeni teşvik sistemi ile birlikte yabancı yatırımcıların bundan sonra yönü Türkiye'ye dönecek.

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Kaliteli eleman bulma şansı arttı
Bu durum zaten haksızlıktı. Hakkı olan hakkını aldı sadece. Meslek liseleri 6-7 yıldır hep geriye gidiyordu. Kimse meslek lisesine çocuğunu göndermek istemiyordu. Herkes düz liseye gittiği için üniversitelerde yığılma oluyordu. Üniversiteyi kazanamayanlar da boşta kalıyordu. Bundan sonra süreç daha farklı ve iyi olacak. Artık reel sektör için daha kaliteli personel bulma şansımız daha fazla. Bu durum Türk sanayisinin kalkınmasına da büyük katkı sağlayacak.

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir: Artık kaynakçı, tornacı bulunacak
Katsayı uygulanması Türkiye'nin önünü tıkamıştı. Gelişmiş ülkelerde meslek lisesi oranı yüzde 50'den başlayıp yüzde 60-70'e kadar çıkıyor. Türkiye'ye geçmişte alınan bu karar ile en büyük kötülüğü yaptılar. Hem öğretmen hem de öğrenci kalitesi azaldı. Şimdi büyük bir haksızlık ve adaletsizliğin önüne geçildi. Birçok firma sahibi sanat okulu kökenlidir. Katsayı ile yeni işadamlarının da önü kesilmişti. Artık sanayici aradığı kaynakçı, tornacıyı daha rahat bulacak.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=872387&title=katsayi-haksizligi-bitti-sanayinin-onu-acildi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Sabih Kanadoğlu'nun katsayı düzenlemesini Danıştay'ın iptal edeceği görüşüne katılan Doç. Mustafa Şentop, sonrası için olacakları şöyle anlattı:

Danıştay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu, katsayı düzenlemesinin dava açılması halinde Danıştay tarafından iptal edilebileceğini açıkladı. Ardından benzeri bir açıklama yapan Doç. Mustafa Şentop, Kanadoğlu'nun iptal görüşüne katıldığını açıklaması, meslek liselerini hayal kırıklığına uğrattı.

Doç. Mustafa Şentop, sonrasında olacak gelişmeleri Haber 7'ye açıkladı. Doç. Şentop, Kanadoğlu'nu hayli üzecek görüşler ortaya koydu. İşte Doç. Şentop'un Haber 7'ye yaptığı açıklama:

"YÖK'ün katsayı düzenlemesi bir idari işlem olduğu için Danıştay denetimine tabi olacaktır. Dava açıldığı takdirde Danıştay'ın İmam Hatipler lehine olan düzenlemeyi iptal edebileceği kanaatindeyim.

Bu iptal kararı hukuki bir karar olmayacaktır; tamamen ideolojik bir karar olacaktır. Zira katsayı konusunda düzenleme yapma yetkisi çok açık bir şekilde YÖK'e verilmiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun "Üniversiteye Giriş" başlıklı 45. Maddesi açıkça "Öğrenciler Devlet Yükseköğretim Kurumlarına, esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilen sınavla girerler" demektedir. Yani esasları YÖK belirler.

Nasıl belirler? Bu da kanunda var:

"Yükseköğretim kurumlarına öğrenci seçiminde, adayların ortaöğretim süresindeki başarıları Yükseköğretim Kurulu'nun uygun göreceği şekilde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından geliştirilecek bir yöntemle ek bir puan olarak tespit edilir ve Yükseköğretim kurumlarına giriş sınavı puanlarına eklenir." Kanun YÖK'ün "uygun göreceği şekilde" demiş. O halde yeni düzenlemede hukuken bir sorun yok. Ancak Danıştay İmam Hatip Liselerinin lehine olacak bir düzenlemeyi, daha önceki benzeri kararlarında görüldüğü şekilde, ideolojik bir yaklaşımla iptal edebilecektir. Bu benim endişemdir, paylaşmak isterim.

Ancak, çok önemli bir nokta var burada. Danıştay iptal ederse ne olur? Danıştay, değişiklik getiren bir kuralı iptal ederse, eski kural kendiliğinden geri dönmez; ortaya bir kural boşluğu çıkar.

Şöyle söyleyelim, YÖK yeni bir katsayı düzenlemesi getirdi, farzedelim ki Danıştay bunu iptal etti. o zaman, yeni eşit katsayı düzenlemesi ortadan kalkar. Ama, eski eşitsiz katsayı düzenlemesi kendiliğinden yürürlüğe girmez.

Ortada bir katsayı düzenlemesi kalmaz. Ya YÖK yeniden bir düzenleme yapar, o uygulanır. Ya da, yeni bir düzenleme yapılmazsa, ortada katsayı kalmaz, her öğrenci katsayı olmaksızın sınav sonucunu elde eder. Böyle bir durumda da, aslında "eşit" bir uygulama ortaya çıkmış olur; katsayısız, eşit bir uygulama.


Danıştay'ın kararı kesinlikle eski eşitsiz uygulamaya dönüşü sağlamayacaktır. Anayasa ve kanunda Danıştay'ın YÖK yerine geçerek katsayı belirlemesi yasaktır; buna uymayan Danıştay kararı hükümsüz olur. Bu sebeple, Kanadoğlu erken sevinmesin.

Ayrıca, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 45. maddesinde değişiklik yapılarak, katsayı uygulaması kanunla eşit hale getirilebilir. TBMM bunu yapmalıdır; yeni üniversiteye giriş sistemini acilen YÖK kanununa eklemelidir. O zaman Danıştay'ın bakacağı bir iş kalmaz. Konu kanun değişikliği olduğu için Anayasa Mahkemesi'ne gider.

Anayasa Mahkemesi ise bunu iptal edemez. Şimdiye kadar pek çok "hukuk-dışı" kararlarını bilen bir kimse olarak böyle bir değişikliğin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeyeceğini söylüyorum. Burada Mahkeme'nin kullanacağı kriterler bellidir. Mahkeme'nin, pek çok kimse inanamıyor olsa da, sınırları vardır.

Kısaca konu çözümsüz değildir; ama bunun bir süreç olduğunu bilmek gerekir. Çözüm sürecini ciddiyetle, samimiyetle ve ısrarla takip etmek ve sürdürmek gerekir. Çözüm vardır."

http://www.haber7.com/haber/20090725/Sentop-Kanadoglu-erken-sevinmesin.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

İstanbul Barosu, Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) ''farklı katsayı puanı uygulamasını kaldırma'' kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı. Danıştay daha önce aynı konuda yapılan itirazı reddederek yetkili kurumun YÖK olduğunu belirtmişti.

Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu YÖK tarafından alınan kararın Danıştay tarafından iptal edileceğini söylemişti. Kanadoğlu'nun bu açıklamasının ardından gözler kararı hangi kurumun Danıştay'a götüreceğine çevrilmişti. İşte o kurum bugün belli oldu. Eğitim ve öğretimdeki eşitliğin yasayla garanti altına alınmasına karşın bir hukuk kurumu olan İstanbul Barosu 'eşitlik'ten rahatsız oldu ve eski uygulamanın devam etmesi için dava açtı. Şimdi ise gözler daha önce çözüm adresi olarak YÖK'ü gösteren Danıştay'a çevrildi.

İstanbul Barosu Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, üniversiteye girişte gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlanacak yeni sistemde, tüm adaylar için aynı katsayı uygulanacağını hatırlatıldı.

Katsayı uygulamasının doğurduğu iddia edilen eşitsizlikleri ''bir satırlık değişiklikle'' kaldırma düşüncesinin gerçekçi olmadığı savunulan açıklamada, düz liseleri seçen öğrencilerin haksız bir rekabetle karşı karşıya kalacağı ve bu kararın kazanılmış bir hakkın alınması ile ''bir grubun kayrılması'' anlamına geleceği öne sürüldü.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''YÖK'ün yapmış olduğu iptal konusu düzenleme, ileri sürüldüğü gibi mesleki ve teknik okulların veya meslek liselerinin önlerini açmak amacıyla yapılmamıştır. Böyle olduğunu görsek ve inansak hiç kuşku yok ki bunun destekçisi olurduk. Çünkü yurdumuzun en çok gereksinmesi olan insan gücünün meslek liseleri ve mesleki ve teknik okul mezunları olduğunu yıllardır hep söyledik ve savunduk. YÖK bu uygulaması ile meslek lisesi mezunlarının haklarını koruyor görüntüsü altında, aslında imam hatip lisesi mezunlarının katsayı puanı uygulanmaksızın genel (düz) lise mezunları gibi üniversitelere girmelerinin yolunu açmış bulunmaktadır.

YÖK'ün bu uygulaması doğrudan imam hatip lisesi mezunlarının istedikleri fakülteye girmesini sağlamaya yöneliktir. Bu yönüyle kararın Türkiye gerçeklerini ve gereksinimini düşünerek alındığını söylemek inandırıcı olamaz. Türkiye'nin ihtiyacı çağdaş ve modern bir meslek eğitiminden geçmiş gençlerimizdir. Bu nedenle YÖK kararı tamamen siyasi amaçlarla alınmış olup hukuka aykırıdır.''

Türkiye'nin gereksinimi olan din adamı sayısının ortalama 250 bin olduğu, bunun kat be kat üstünde mezun yetiştirmenin ülke gerçekleriyle bağdaşmadığı savunulan açıklamada, ''İstanbul Barosu, Anayasa, YÖK Yasası ve diğer ilgili düzenlemelere aykırı olarak tamamen siyasi düşüncelerle alınmış olan YÖK'ün 'farklı katsayı puanı uygulamasını kaldırma' kararının yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi amacıyla, 23 Temmuz 2009 tarih ve 39190 sayılı Yönetim Kurulu Kararıyla konuyu Yüksek Yargıya taşımıştır'' ifadesi kullanıldı.

DANIŞTAY: KATSAYIYI YÖK BELİRLER

İstanbul Barosu eşitsizlikte ısrar ederken Danıştay ise 3 yıl önce bu konuda "katsayı konusunda YÖK'ün yetkili olduğu" yönünde karar vermişti. 2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk'ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu dava Danıştay 8. Daire tarafından reddedildi. Daire'nin kararında "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı" ifade edildi. Böylece Danıştay Prof. Dr. Erdoğan Teziç döneminde katsayı düzenlemesini bozmazken, katsayının mimarı olan Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde de benzer kararlar verdi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=874761&title=istanbul-barosu-esitlikten-rahatsiz-oldu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

#6
Avukatlık Kanunu'nda ifade edildiği şekliyle, "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak" görevi bulunan ve avukatların meslek kuruluşu olan bir baro, gelişmiş hiçbir ülkede eşi benzeri görülmeyecek şekilde hukuksuzluğu, eşitsizliği ve adaletsizliği göz göre göre savunabiliyor! Gerçi bu durumda çok fazla şaşılacak bir yön de bulunmuyor, zira İstanbul Barosu yönetimi uzun bir zamandır demokrasi ve özgürlük düşmanı kesimler tarafından yönetiliyor. Düşününki geçmişte de bu zihniyetin elinde olan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, anayasayı ve kanunları ayaklar altına alarak 1960 darbesini gerçekleştiren kişilere karşı hukuk adına mücadele yürüteceği yerde, darbecilerin hapse attığı devrik başbakan Adnan Menderes'i savunmak isteyen Avukat Burhan Apaydın ve kardeşi Orhan Apaydın'ın bu davada avukatlık yapmasını yasaklayan bir karar almıştı! Apaydın kardeşler bu yasağa rağmen Menderes'i savunmuş ve Burhan Apaydın Yassıada'daki duruşmalar sırasında yaptığı çıkışlar yüzünden "halkı silahlı ayaklanmaya kışkırttığı" gerekçesiyle tutuklanarak Balmumcu Askeri Cezaevi'ne konmuştu. Bu arada Baro da 'savunma hakkı'nın kutsal olduğu bütün evrensel hukuk belgelerine geçmiş olduğu halde Apaydın kardeşler hakkında soruşturma açmıştı. Apaydın, 3,5 ay sonra serbest bırakıldığında Menderes'i savunmayı bırakması istense de, o kararlılıkla bu görevi sürdürdü. Ancak 27 Mayıs'tan sonra Milli Birlik Komitesi Başkanı olan ve 10 Ekim 1961'de yapılan genel seçimle oluşturulan TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Cemal Gürsel'in 27 Mayıs'tan kısa süre önce, henüz Kara Kuvvetleri Komutanı'yken Menderes'e gönderdiği mektubu duruşmada okumak isteyince yeniden tutuklanmış ve Menderes'in idamından bir hafta sonra salıverilmişti (ayrıntılar için bkz. http://www.yeniaktuel.com.tr/tur102,98@2100.html). Bütün bu süreçte İstanbul Barosu, hukukun ve zulme maruz kalan meslektaşının yanında olacağı yerde hukuksuzluğun ve zulmün safında kendine yer edinmişti. Bu açıdan, Baronun açtığı bu dava hiç de şaşırtıcı değil.

Hukukun vicdanını kanatan bu skandal ve ibretlik dilekçeyi aşağıdaki linke tıklayarak okuyabilirsiniz:

http://www.istanbulbarosu.org.tr/images/haber/20090728DANISTAY.pdf
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

21'inci yüzyılda bir apartheidçiAslında İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, zalimce bir uygulamanın tam teşhisine imkân vermesi bakımından iyi bir şey yaptı bile denebilir. Zalimce uygulama, meslek liselilere ve imam hatiplere yönelik katsayı tırpanı idi. 10 yıl sürdü.

10 yıl Türkiye, bu zalimce uygulamanın altındaki felsefeyi tartıştı.

Bu açık adaletsizlik, bu açık ayrımcılık, bu açık hukuk tanımazlık bir devlet uygulamasına nasıl dönüşebilirdi?

İşte, bir hukuk kurumu olan, üstelik avukatları, yani birim insanın hukukunu arayan insanları temsil eden bir hukuk kurumu olan, Türkiye'nin en büyük barosunun başkanının konuşması, bu zalimce uygulamanın felsefi alt yapısını sergiledi.

Üstelik ona sahiplenerek.

Üstelik yeniden o zalimce uygulamaya dönülmesi için dava açarak.

Üstelik o zalimce uygulamaya gerekçe üreterek...

Yıl 2009.

Güney Afrika'daki, devlet adına sürdürülen ve BM dahil bütün dünyanın dışladığı beyaz-siyah ayrımına dayanan apartheid uygulaması bile sona ereli yıllar oldu.

Ama İstanbul Barosu Başkanı "Eşitlik eşit insanlar arasında olur" diyor.

Aynı sınava giren, aynı soruları cevaplandıran ve aynı puanlamaya tabi olan gençlerin üniversite tercihinde önlerine çıkarılan katsayı tırpanlaması ile eşitsiz hale gelmelerinin görünür çarpıklığına Baro Başkanı izahı şu:

-Aslında bunlar zaten eşit değildi. Eşit olmayanlara eşitlik beklentisi doğru olmaz.

Bay Başkan, meslek liselilere eşit katsayı imkânı sağlayan YÖK kararının iptali için Danıştay'a başvururken de "Meslek liselilere eşitlik tanırken, normal liselilere haksız davranılmış oluyor, çünkü meslek liselilere falanca üniversiteye girme hakkı tanımak, normal liselilere daha çok aday arasından girebilme zorluğu getiriyor" görüşünden hareket etmişti.

Yani aynı mantık.

Oysa katsayı zulmünü keşfedip icra edenler, aslında imam hatipleri tırpanlamak istediklerinin bilincinde idiler. Burada pek hukuk kaygısı yoktu. Adaletsizlikse adaletsizlikti. Jakobenlikse jakobenlik makamında. Türkiye'de statüko zaman zaman böyle adaletsizlikleri göze alır, bunu devlete yaptırırdı. Bu uygulamanın tüm meslek liselilere bir bedel ödeteceğinin de bilincinde idiler. Ama onlar, "İmam hatipleri tırpanlamak için, meslek liseliler de bir bedel ödeyecekse varsın ödesin, bu kadar hasar göze alınabilir" mantığından hareket etmişlerdi. Yani onlar, zulme felsefi bir kılıf üretme çabası içinde değillerdi. Devlet adına yapılmışsa meşru olurdu.

Baro Başkanı "Bizde böyle dönemlerde böyle hukuk adamlarının varlığına alışkın olmak lazım" gibisinden bir hukukçu profili çiziyor.

-Eşitlik eşit insanlar arasında olur. Yani...

-Zaten eşit değiller.

Neden?

Baro Başkanı'nın gösterdiği bir gerekçe yok.

Hatta "eşitlik" tartışmasına girilirse, normal lise müfredatı görmedikleri halde lise müfredatına göre hazırlanan üniversite sınavlarına girdikleri için yine de meslek liseliler aleyhine bir eşitsizlikten söz etmek mümkün.

Ama olsun, meslek liseliler, bu eşitsizliğe bile aldırmadan, üniversite sınavına giriyor ve aldığı puana göre tüm orta öğretim kurumları için eşit bir değerlendirme istiyor. "Sayısal"dan "Sözel"den ya da "Eşit ağırlık"tan kim hangi puanı almışsa, eşit bir sıralama yapılsın!

Bütün talep bu.

Gerisi laga-luga.

Gerisinde kötü niyet var, zulüm var.

-Eşitlik eşit insanlar arasında olur.

Bu sözün sahibi, şu anda Türkiye'de "Ayrımcı bir baro başkanı" profili çiziyor.

Bu profil, Türkiye'ye yakışmıyor.

Baroya yakışmıyor.

Hele İstanbul Barosu'na hiç yakışmıyor.

http://www.vekil.net/forum/guncel-haberler/meslek-lisesi-mezunlari-rahatladi-yok-katsayi-uygulamasini-kaldirdi/?action=post;num_replies=6
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Katsayıda eşitlik getiren düzenlemenin iptali için dava açanlara Danıştay'dan cevap gibi karar geldi: "Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme yetkisi YÖK'tedir." Danıştay 8. Dairesi'nin bu kararı benzer davalar için de emsal oluşturacak. 

EBRU BARAN-İSTANBUL

Danıştay 8. Dairesi geçen ay katsayı değişikliğinin iptali için açılacak davalarda emsal oluşturacak bir karara imza attı. Danıştay, "Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararı YÖK'tedir" dedi. Hukukçulara göre karar açılacak benzer davalara referans olacak.

DAVALAR REDDEDİLECEK

Avukat İbrahim Serdaroğlu tarafından müvekkili adına Mart 2008'de Danıştay 8'inci Dairesi'de meslek liselerine yönelik katsayının kaladırılması için dava açtı. Bir buçuk yıl süren davanın sonunda 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 'yükseköğretime giriş' başlıklı 45'inci maddesinde yer alan "Yükseköğretim kuruma girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir" ifadesini gerekçe gösteren Danıştay, katsayı düzenlemesi ve yeni bir sistem getirme yetkisinin açıkça YÖK'te olduğuna dikkat çekti.

8. Daire gerekçeli kararında şu ifadeye yer verdi: "Dolayısıyla yeni bir katsayı belirleme, sınav sistemini değiştirme yetkisinin ancak YÖK'te olduğu Danıştay 8. Dairesi'nce hüküm altına alınarak, YÖK'ün 2010 için yaptığı kaysayı düzenlemesinin iptali için açılacak davaların hukuk gereği ve mahkeme kararlarındaki bağlayıcılık gereği red edilmesi gerekecektir."

REFERANS OLACAK

Kararın katsayı konusunda açılacak tüm davalar için referans olacağını belirten avukat Serdaroğlu, "Katsayı için açılacak davalara gelecek yanıt davanın reddi olacaktır" dedi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şentop da "Zaten Yüseköğretim Yasası'nın 45. maddesi bu konuda karar merciğinin sadece YÖK olduğunu açıkça belli etmektedir. Doğru bir karardır" dedi. En son İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, katsayı değişikliğinin iptali için dava açmıştı. 

İLK KARAR 

MEB ile işbirliği içinde YÖK'te

Danıştay'ın dört yıl önce de "katsayı konusunda YÖK yetkilidir" kararı verdiği ortaya çıktı.  8'inci Daire, bu kararı 2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk'ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu davada aldı. Daire'nin kararında "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı" ifade edildi.

http://www.stargazete.com/politika/danistaydan-kritik-katsayi-karari-haber-206669.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurdu.

İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasının kaldırılmasına ilişkin 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.

Dairenin kararında, milli eğitim sisteminin yönlendirmeye ilişkin kuralları ile 2547 sayılı Yasanın 45. maddesinde yer alan kurallar yürürlükte ve uygulanıyor iken, bu kuralların uygulanmasını bertaraf edecek şekilde alınan dava konusu kararın, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı ve uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi amacının dışına çıkıldığının görüldüğü vurgulandı.

Kararda, ''Bu durumda, dava konusu kararın 3, 4. ve 5. maddelerinin, dayanağı yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi eğitim sisteminin, hukuka uygun oldukları istikrar kazanmış yargı kararları ile de ortaya konulmuş olan amaç ve ilkelerine, hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Dava konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar oluşacağı da açıktır'' denildi.

Davalı YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=920136&title=bdanistaydan-katsayiyla-ilgili-sok-kararb
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurması sonrası YÖK, Danıştay'ın kararı için itiraz edeceğini duyurdu.

Özcan, YÖK'ten ayrılışında, gazetecilerin Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurmasına ilişkin sorularını yanıtladı. Kararı internette incelediklerini ve ellerinde resmi bir karar bulunmadığını belirten Özcan, şöyle konuştu:

''Önce resmi karar gelinceye kadar bekleyeceğiz. Ama ben bu arada öğrencilerimize seslenmek istiyorum: Onlar kesinlikle, kesinlikle herhangi bir kötü bir durumla karşılaşacaklarını düşünmesinler. En adaletli en iyi çözüm onlar için neyse o yapılacaktır. Bizim hazırlıklarımız var. Kurullarımızı toplayıp bu konuyu görüştükten sonra bu hazırlıklardan da sizi haberdar edeceğiz.''

''Kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna Özcan, ''Ben kararı değerlendirmiyorum çünkü kurullarımız değerlendirecek, bu önemli bir şey. Benim kararım çok önemli değil, burası bir kurul biliyorsunuz'' yanıtını verdi.

''Eşitsizlik devam ediyor mu?'' sorusu üzerine Özcan, ''Şimdi size bir şey söylemeyeceğim, kurullarımızdan karar çıksın, tartışalım ondan sonra görüşelim'' dedi.

''Karara itiraz edecek misiniz?'' sorusunu Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ''Tabii itiraz ediyoruz. O hakkımız var, biliyorsunuz'' diye yanıtladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=920179&title=byok-baskanindan-flas-aciklamab
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Meslek liselere üniversite yolunu neredeyse kapatan Katsayı uygulamasını kaldıran kararın Danıştay tarafından durdurulması eğitimcileri ayağa kaldırdı: Bu karar meslek liselilerin bayramını zehir etmiştir.

TÜRK EĞİTİM-SEN

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurmasını ''yanlış bulduklarını'' bildirdi.

Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldırmasının, mesleki ve teknik eğitimi canlandırdığını ifade etti.

Türk Eğitim-Sen olarak Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurmasını ''yanlış bulduklarını'' bildiren Koncuk, üniversite sınavına aylar kala Danıştay'ın böyle bir karar almasının, tüm mesleki ve teknik eğitim öğrencilerini mağdur edeceğini savundu.

İsmail Koncuk, katsayı sorununun devam etmesinin, bundan nemalanan siyasi partilerin iştahını kabartacağını ileri sürdü.

TİMAV: ''KONUYU AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE MÜRACAAT BAĞLAMINDA YENİDEN DEĞERLENDİRECEĞİZ''

Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Ecevit Öksüz, katsayı farkını kaldıran kararın yürütmesinin durdurulmasıyla ilgili, davanın hiç esasa girmeden reddedileceğini umduklarını belirterek, ''Bu, bizim için büyük oranda hukuk adına şaşkınlık yaşamamıza sebep oldu'' dedi.

Öksüz, yaptığı yazılı açıklamada, TİMAV olarak bu kararla ilgili hukuk komisyonlarıyla değerlendirme yapıp gerekli girişimlerde bulunacaklarını belirtti.

Davayı açan İstanbul Barosu'nun böyle bir davayı açabilmek için taraf ehliyeti olmadığını düşündüklerini ifade eden Öksüz, şunları kaydetti:

''Biz, davanın bu nedenle hiç esasa girilmeden reddedileceğini umuyorduk. Hukukun temel prensipleri bunu gerektiriyor. Bu bizim için büyük oranda hukuk adına şaşkınlık yaşamamıza sebep oldu. Yürütmenin idari yargılama hukukunda durdurulması kurumu bir tedbirdir ve davanın esasını çözecek mahiyette tedbir kararı verilemez. Oysa yürütmenin durdurulmasıyla ilgili gerekçe incelendiğinde davanın bir anlamda esastan çözümlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum da açıkça hukuka aykırıdır. Gerekçeye baktığımızda 'farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesi sonucu anayasal eşitlik kuralıyla çelişkili bir durum yaratıldığı, bu uygulamanın hukuksal statüsü farklı olanlarla eşit koşullara tabi kılınarak hak kaybı ve ihlaline sebep olacağı' iddiasının yer aldığı görülmektedir. Bu gerekçe kendisi bizatihi Anayasadaki eşitlik ilkesinin ihlalidir.''

''HUKUKİ STATÜSÜ FARKLI ÖĞRENCİ NE DEMEKTİR''

Öksüz, ''Hukuki statüsü farklı öğrenci'' ifadesine anlam veremediklerini belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

''Bu mantıkla yaklaşıldığında Anadolu Liseleri ile Fen Liseleri ve düz liselerin de farklı statülerde olduğunun kabulü gerekmez mi? Bu okullar için de üniversiteye giriş sisteminde ayrı statülerine göre katsayı belirlenmesi gerekmez mi? Meslek lisesi ayrımının yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi Anadolu ve Fen Liseleri ayrımından hiçbir farkı yoktur. Meslek lisesinde okuyan çocukları belli bir dar alanda yüksek öğrenim görmeye mahkum eden anlayışın eşitlik ilkesinden dem vurarak sözde eşitliği korumak adına böyle bir hukuk garabetine imza atılmış olması son dönemde zaten tartışmaların odağındaki hukuk sistemimizin ve hukuk anlayışımızın geldiği nokta bakımından oldukça düşündürücü ve üzüntü vericidir. Biz de bu konuda gerek sivil toplum kuruluşu olarak gerekse bir veli olarak hukuki anlamda yapabileceğimiz girişimlerle ilgili hukukçulardan görüş alıyoruz. Bu çalışmanın sonucunda ortaya çıkacak hukuki yollara müracaat etme konusunda geri durmayacağız. Hatta konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne müracaat bağlamında yeniden değerlendireceğiz.''

Yürütmeyi durdurma kararının Anayasanın 42. Maddesi'ne açıkça aykırı olduğunu düşündüklerini söyleyen Öksüz, bu kararın hukuki geçerliliği tartışmalı bir statü farklılığına dayanarak çocukların geleceğine yön verme haklarını ellerinden aldığını savundu.

Yürütmenin durdurulması kararının verilebilmesi için idari yargılama usul kanununun aradığı şartların mevcut olmadığını ileri süren Öksüz, açıklamasını şöyle tamamladı:

''Soyut olarak telafisi imkansız zararların doğacağından bahsediliyor. Buradaki zarardan kastedilen üniversite sınavına girecek bir kısım çocukların diledikleri okula girebilme adına verecekleri yarış mıdır, telafisi imkansız zarar. Bu çocuklar istedikleri okullara girdiklerinde kimin ne gibi bir zararı olacaktır merak etmekteyiz. Ülkemizin kalkınmasında, gelişmesinde ve uluslararası arenada daha itibarlı, daha başarılı ve daha önde yer alabilmesi millet olarak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğu en derinden hisseden ve taşıyan insanlar arasında meslek liseleri ve imam hatip liseleri mezunları ve mensupları en ön sıralardadır.''

EĞİTİM-BİR-SEN: BU KARAR, BAYRAM ÖNCESİ MESLEK LİSELİLERE MATEM YAŞATMIŞTIR

Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurmasının, ''bayram öncesi meslek liselilere matem yaşattığı'' ifade edildi.

Sendikadan, yapılan yazılı açıklamada, katsayı uygulamasının, ''meslek liselilerine giden öğrenci sayısının azalmasına, meslek liselerinin atölyelerine kilit vurulmasına, meslek liselilerin üniversiteyi kazanma şanslarının kaybolmasına ve gençlerin genel liselere yönelmesine'' neden olduğu savunuldu.

Uygulamanın ''bilimsellikten uzak olduğu'' öne sürülen açıklamada, YÖK'ün eşitliği esas alan yeni bir sisteme geçme kararının sevinçle karşılandığı belirtildi.

Bugün alınan kararın ''şaşkınlık'' yarattığı ifade edilen açıklamada, şu görüşe yer verildi: 

''Danıştay 8. Dairesi, dört yıl önce 'Katsayı konusunda YÖK yetkilidir' kararı vermişti. 2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk'ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu davada '1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yüksek öğretim kurumlarına orta öğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yüksek Öğretim Kurulu tarafından saptanacağını' ifade eden Danıştay 8. Dairesi bugün YÖK'ün aldığı kararı yok sayma kararı almıştır. Millet adına karar açıklayan yargının, milletin beklentilerinin aksine eşitlik ve adalet duygusunu rencide eden bu kararı, bayram öncesi meslek liselilere matem yaşatmıştır. Bu matem havasının dağıtılması için bir an önce YÖK'ün, hükümetin ve meclisin, hulasa bütün yetkililerin acilen bir adım atması gereklidir.''

http://www.haber7.com/haber/20091125/Egitimcilerden-Katsayi-iptaline-tepki.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Danıştay'ın katsayı uygulamasını geri getiren kararına çarşamba günü itiraz edecek. Arefe günü kararı tebliğ eden Danıştay'ın 7 gün süre vermesi sebebiyle bayram boyunca çalışan Kurul, itiraz dilekçesinde kararın gerekçelerini tek tek çürütüyor.

Katsayının kaldırılmasının 'hukuka ve yasalara aykırı olmadığı' kanun maddeleri eşliğinde anlatılıyor. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun iptal kararını kaldırması gerektiği vurgulanıyor. Danıştay'ın gerekçeli kararında yer alan 'liseler arasındaki statü farkı' iddiasının kanuni dayanaktan yoksun olduğu belirtilen taslakta, tüm liselerin ortaöğretim kurumu olduğu hatırlatılıyor. "Danıştay 8. Dairesi'nin görüşünün kabulü; uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'mızda var olan kişinin kendini geliştirmesi, eğitim hakkı ve özgürlüğüne aykırı eğitimde adeta kast sisteminin kabulüdür." deniliyor. Mevut uygulumanın, öğrencinin ailesi tarafından alınan kararları değiştirmesini imkânsız kıldığına dikkat çekilen dilekçede, bunun da modern kast sistemleri oluşturacağının altı çiziliyor.

Geçmiş yıllarda yapılan başvuruları 'yetki YÖK'te' diye reddeden Danıştay, katsayının kaldırılması üzerine açılan davada bu kez YÖK'ün bu yetkilerini görmezden gelmişti.


Danıştay, katsayı kararıyla eğitime 'kast sistemi' getirdi

Danıştay kararının 'hukukî dayanaktan yoksun, bilimsel olmayan, yüzeysel ve kanunlar arasında zoraki bağ kurduğu' savunulan dilekçede, şu ifadeler yer alıyor: "Meslekî ve teknik öğretimin tüm paydaşlarının görüşleri ile katsayı uygulaması öncesi ve sonrasındaki durumu gösteren sayısal veriler katsayının meslekî eğitimi olumsuz etkilediğini açıkça göstermesine rağmen, mahkemenin soyut iddialar dışında hangi bilimsel araştırma bulguları kullanılarak yürütmeyi durdurma kararı verdiği anlaşılamamıştır. Bu yüzden eksik inceleme yapıldığı kanaatindeyiz."

Tüm üniversitelerden alınan görüşler doğrultusunda daha sağlıklı bir seçme ve yerleştirme sistemi kurmak amacıyla yeni bir sistem getirildiğini anlatan YÖK, 'Anayasa, kanunlar, hukuk devleti ve fırsat eşitliği ilkesine uygun bir değişiklik yaptıkları'nın altını çizdi. Anayasa'da ve yasalarda YÖK'ün yetkileri hatırlatılırken üniversiteye giriş sınavının hangi esaslara göre yapılacağının belirlenme yetkisinin YÖK'te olduğu vurgulandı.

Katsayının yasal dayanağının olmadığına dikkat çekilen taslak itiraz dilekçesinde şu görüşler dile getirildi: "Ne 2547 sayılı kanunun 45. maddesinde, ne de yükseköğretime ilişkin diğer yasal düzenlemelerin hiçbirinde, meslekî ve teknik öğretim mezunlarının, sınavda genel lise mezunları ile aynı seviyede başarılı olmaları halinde, genel lise mezunları lehine bir düzenleme yapılmasını ima eden bir hüküm bulunmaktadır. Tersine, tüm hukukî düzenlemeler ve verilen haklar meslekî ve teknik ortaöğretimi ilköğretim mezunu öğrenciler için genel liseye göre daha cazip kılmaya, bu yolla daha çok öğrencinin genel lise yerine meslek lisesine gitmesini sağlamaya yöneliktir. Ülkemizin ihtiyacı da bu yöndedir."

Dilekçede üniversiteye giriş sınavının genel lise mezunlarının gördükleri müfredat esas alınarak hazırlandığı, bu açıdan genel lise mezunlarının zaten dezavantajlı olduğuna işaret ediliyor. Sadece meslek liseleri açısından değil, genel liselerin farklı alanlarındaki öğrencilerin de farklı katsayı uygulamasından olumsuz etkilendiği belirtiliyor. Ardından şu örnek veriliyor: "Birisi Anadolu lisesi, diğeri meslek lisesi mezunu iki öğrencinin üniversite yerleştirmedeki sıralama sınavında aynı soruları cevapladığını varsayalım. Meslek lisesi mezunu öğrencinin ortaöğretim sırasında daha az matematik, fizik veya biyoloji dersi görmüş olmasına rağmen Anadolu lisesindeki öğrenciyle aynı düzeyde başarı göstermesi, ya çok çalışmasının veya daha yetenekli olmasının bir sonucu olabilir. İki durumda da meslek lisesi öğrencisi cezalandırılmayı değil, ödüllendirilmeyi hak etmektedir."

Kararın hukukî temeli yok çarşamba günü itiraz ediyoruz

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'ın katsayı kararının 'hukuki temelini bulamadıklarını' söyledi. 'Zorlama ve sırıtan bir karar' değerlendirmesinde bulunan Özcan, öğrencileri mağdur etmeyecek bir çözüm getireceklerini açıkladı. Meslek liseleri ile genel lise öğrencileri arasına küçük bir katsayı konulması, ortaöğretim başarı puanının etkisinin düşürülmesi gibi birkaç alternatif üzerinde çalıştıklarını belirten Özcan, gerekirse Meclis'ten kanuni düzenleme isteyeceklerini kaydetti. "Kanunda meslek liselerine katsayı uygulanır diye bir hüküm yok. Mahkeme nasıl böyle bir karar verdi, bilemiyorum." diyen Özcan, üniversiteye girişi düzenleme yetkisinin Anayasa ve yasalar gereği YÖK'te olduğunu vurguladı. Kararın kendilerine bayramdan bir gün önce geldiğini ve itiraz için bayramda çalıştıklarını belirten YÖK Başkanı, itiraz dilekçesinin son halini verdikten sonra çarşamba günü Danıştay'a göndereceklerini dile getirdi.

Öğrenci velileri davaya müdahil olacak

Meslek liselerinde okuyan öğrencilerin aileleri, Danıştay'a itiraz etmeye hazırlanan YÖK'ü yalnız bırakmıyor. Mağdur olduklarını belirten aileler, davaya müdahil olma talebinde bulunacak. Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı, birçok ailenin kendilerine başvurduğunu açıkladı. Hukukçuların oluşturduğu bir dernek olarak, haksızlığı kabul edemeyeceklerini belirten Yaralı, ailelere gerekli desteği hiçbir çıkar beklemeden vereceklerini söyledi. Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır da bu konuda ailelere yardımcı olacaklarını dile getirdi.

Meslek liselilerin üniversiteye girişlerini engelleyen katsayı uygulamasının ilk mağdurlarından İnönü Teknik Lisesi Elektronik Bölümü mezunu Yahya Yardım, kız kardeşi Hülya Yardım'ın aynı akıbeti yaşamasını istemiyor. Bunun için de gerekli hukuki mücadeleyi vereceğini kaydediyor. Meslek liseli ailelerin artık tahammülünün kalmadığını vurgulayan Yardım, "Bu haksızlık artık bitsin. Umutlar suya düşürülmesin. Ülkenin genç beyinleri boş yere harcanmasın." diyor. Konya Meram Atatürk Kız Meslek Liseli Bilgisayar bölümü öğrencisi Halime Sarp'ın babası İbrahim Sarp, "Yıllardır var olan bir haksızlık ortadan kalktı diye sevinmiştik. Kızımın sevinci tarif edilmeyecek kadar yoğundu. Ama bayram öncesi verilen karar başta kızım olmak üzere hepimizi üzdü. YÖK itiraz edecek fakat mağdur ailesi olarak biz de bu karara müdahil olmaya hazırlanıyoruz." ifadelerini kullanıyor. Başakşehir Özel Burç Anadolu İletişim Meslek Lisesi Radyo Televizyon bölümü öğrencisi Fetullah Eser'in velisi Mehmet Akif Eser ise şöyle konuşuyor: "Ortada açık bir hukuksuzluk var. Hukuk camiası bu konuda hemfikir. Konuştuğumuz hukukçular öğrenci velisi olarak YÖK ile birlikte Danıştay'ın yürütmeyi durduran kararına müdahil olma hakkımızın olduğunu söyledi. Mağdur olmuş bir öğrenci velisi olarak, her türlü hukuki hakkımızı kullanacağız." TANJU ÖZKAYA İSTANBUL

Mahmut Çelikus (Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanı)
Bu karar çağdışı ve hak gaspı

Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi için 28 Şubat döneminden kalma uygulamalara son verilmesi şart. Danıştay ve İstanbul Barosu'nun girişimi Türkiye'nin hafızasında kötü bir anı olarak kalacak. Yanlış hesap Bağdat'tan döner. Bu mağduriyetin giderileceğini umuyor ve gençliğimize hakkı olanın verileceğine inanıyoruz. Yüz binlerce gencimize ve ailelerine büyük üzüntü yaşatıldı. Dünyada meslekî eğitimin yaygınlaştırılması için yoğun çaba sarf ediliyor, Türkiye'de ise köstek vuruluyor. Muasır devlet seviyesine çıkmak için meslekî eğitimden başka yol yok. Karar çağdışı bir uygulama ve hak gaspı.

Hüseyin Akça (Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Hukuk Sekreteri)
Gençlerin geleceğini heba ediyorlar

Gençlerin geleceği, eğitime pedagojik değil ideolojik bakanların elinde heba oluyor. Türkiye'de, meslekî ve teknik eğitimin ortaöğretim içerisindeki payı düşük. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran bizimle ters orantılı. Yaklaşık yüzde 70 meslekî ve teknik eğitim, yüzde 30 akademik eğitim seviyelerinde. Bu nedenledir ki AB'de üniversite önlerinde büyük yığılmalar olmaz. Hiçbir AB ülkesinde ortaöğretimden yükseköğretime geçişte böyle bir adaletsizlik yok. Tam tersine meslek lisesi mezunları lehine ayrıcalık tanınır. Üniversiteye girişte, meslek lisesi mezunları aleyhindeki bu farklı katsayı uygulaması, ekonomik olarak düşük gelir düzeyindeki sosyal tabakalara mensup vatandaşlarımıza karşı yapılan ekonomik koşullara dayalı bir ayrımcılıktır.

Raşit Güntaş (Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı)
Ülkenin önünü tıkıyorlar

Ülkemiz 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koyduysa, buna ulaşmak demokrasinin bütün haklarının kullanılmasıyla mümkün olur. Meslek liselerinde okuyan çocuklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınmasına, ekonomisine en büyük faydası olacak insanlardır. İşyerlerimizde kalifiye elemanlara ihtiyaç var, onların yolu da buradan geçiyor. Meslek liselerinin önünün bu şekilde tıkanması, ülkenin önünün tıkanması anlamına gelir. Eşitlik kurallarının uygulanması gerekir. Bu okullar da diğerleri gibi hak ve hürriyetlere sahip olmalı.

Necdet Özer (Denizli Ticaret Odası Başkanı)
Düz lise sayısı azaltılmalı

YÖK'ün düzelttiği karar doğruydu. Sanayi, ticaret ve ihracatı konuştuğumuz bugünlerde ara eleman açığı söz konusu. Katsayılar eşitlenmeli ki ara eleman ihtiyacı karşılansın. Türkiye'nin kalkınmasının yolu, meslek liselerinden geçiyor. Bunu yapmadan sanayide hamlenin imkânı yok. Düz liseler mümkün olduğunca azaltılmalı, meslek liseleri artırılmalıdır. Öğrendiğimiz kadarıyla bu konuda meslek liselerine haksızlık yapıldığı kanaatindeyim, çünkü bu öğrenciler düz lise müfredatını okuyor, ayrıca ek dersler alıyor. Aslında bunun ödüllendirilmesi lazım. Bence puanlarını azaltmak bir yana, meslek liselerine giren kişilere daha fazla puan verilmeli ki, herkes bu okullara yönelsin.

Rıdvan Kaya (Özgür-Der Genel Başkanı)
Karar, Ergenekon'un hukuksal kılıfı

Karar bütünüyle hukukun dışında, ideolojik örgütlenmenin ortaya çıkardığı Ergenekon mantığının hukuk kılıfına büründürülmüş hali. Danıştay'da dava açılırken İstanbul Barosu başvuru yapmıştı ve Baro Başkanı, eşitlik kararının anlamsız olduğunu ve adaletin ancak eşitler arasında sağlanacağını söylemişti. Burada halkın bir kesimini diğer kesimi ile eşit görmeyen bir anlayışın mahkeme kararı ve oybirliği ile tescillendiğini görüyoruz. Hukuktan değil, Ergenekon zihniyetinin hukuk adına halka dayatılmasından söz edebiliriz.

İbrahim Solmaz (Eski ÖNDER Başkanı)
Tam bir çifte standart örneği

Meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyeti sebebiyle başvurular vardı. Danıştay, YÖK'ü haklı buldu. 'YÖK'ün aldığı her karar geçerlidir, bu hususta tek merci YÖK'tür' dedi. Şimdiki kararı çifte standarttır. Öğrencilerin eşitlenmesi, başarabilen öğrencilere istediği alanda okuyabilme imkanı sunulmasının reddedilmesi haksızlıktır. YÖK yeni bir düzenleme yaparak, mağduriyeti ortadan kaldıracaktır. Öğrenciler çalışsınlar, mağduriyetle ilgili konuları kafalarına takmasınlar.

Ahmet Gündoğdu (Memur-Sen Genel Başkanı)
Yargıçlar Anayasa'yı çiğnedi

Danıştay, meslek liselilere bayram öncesi matem yaşattı. Bazı okulların önünü kesebilmek için eğitimde fırsat eşitliğinin ihlal edildiği dünyada başka ülke yok. Anayasa'ya niçin eğitimde fırsat eşitliği maddesi konuldu? Anayasa'ya en uyması gereken yargıçlar neden bu karara uymuyor? Türkiye'nin geleceğinin aydınlatılmasını engelleme adına talihsiz bir karar. Evrensel hukuk nezdinde bir kötü not daha almış oldular. Anayasa nezdinde kendi öğrencilerinin başarısını, hakkını hukuka engellettiler.

Gençler, yaşadıkları mağduriyetin öfkesini ömür boyu taşıyacak

Kanuni düzenlemeler, yönetmelikler, iptaller, yargı kararları... Kâğıt üzerinde yapılan bir değişikliğin insan psikolojisinde neye karşılık geldiği çoğu kez görmezden geliniyor. Bir çırpıda verilen bir karar, bazen binlerce insanın hayalini yıkıyor... Danıştay'ın son kararı da on binlerce ailenin ve gencin psikolojini etkiledi. Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, belirsizlik ortamı kadar gençleri üzen, yaralayan başka hiçbir şeyin olmayacağını vurguluyor. Meslek hayatında gerek katsayı gerekse başka alanlardaki ayrımcılık yüzünden ciddi sıkıntılar yaşamış insanlarla karşılaştığını söylüyor. Sayar'a göre bu tür olayların geleceğe dönük ciddi yansımaları var: "Bu karar, ciddi bir ümitsizlik buhranına dönüşebilir. Bu buhran çocuğun, kendi ülkesini daha iyiye taşıma noktasında ideallerini törpüleyebilir. Hatta gençlerde, kendilerini bu kararla engellediğini düşündüğü kesime karşı bir öfkeye dönüşebilir." Sayar, böylesi bir öfkenin yansımasının yalnızca şiddet olmayacağına dikkat çekiyor. Gençlerin yurttaş olarak sorumluluklarını ihmal etmesine, "Zaten ben çok büyük bir haksızlığa uğradım, bu devlete ne vereceğim ki?" tarzında düşüncelere yol açabileceğine işaret ediyor. Hayal kırıklığının 'pasif agresyon' denilen ve açık bir şekilde şiddete dönüşmeyen 'ihmalkârlık, umursamazlık, memleketi sahiplenmezlik' gibi bir tavra dönüşebileceği uyarısında bulunuyor. Sayar, toplumun her kesimindeki gençlere umut verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Gençlerin yaşadığı bu sancılı süreçte en büyük görev ailelere düşüyor. Prof. Dr. Sayar, ailelere, 'alternatif yolları araştırmaları, çocuklarının mağdur olmamaları için gayret sarf etmeleri' tavsiyesinde bulunuyor. Psikolojideki 'koşulsuz sevgi' kavramına dikkat çeken Sayar, şöyle devam ediyor: "Çocukların kendi elinde olmayan sebeplerle böyle bir engellemeye uğramaları, onların başarısız oldukları anlamına gelmez. Çocuk ellerinden ne geliyorsa yapmaya, aileler de koşulsuz bir şekilde onları sevmeye devam edecek."

Aslıhan Köşşekoğlu-İstanbul

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=921497&title=yokten-danistayin-kararina-hukuk-manifestosu-gibi-itiraz&haberSayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Sezgin Tanrıkulu (Eski Diyarbakır Barosu Başkanı):

Diyarbakır Barosu'nun açtığı davayı niçin reddettiniz?

Danıştay'ın taraf ehliyeti konusundaki farklı kararları, olaya siyasal baktığını ortaya koymaktadır. 2004 ve 2005 yıllarında RTÜK'ün çıkardığı özel yayın kuruluşlarının yayınları hakkındaki yönetmeliğe karşı Diyarbakır Barosu'nun açtığı davalarda Danıştay'ın 8. Dairesi ve İdari Davalar Genel Kurulu baroların bu tür davalar açmakta ehliyeti olmadığına karar vermişti. Bize, "sen barosun, meslek örgütüsün, buna hakkın yok" demişti işin esasına girmeden. Şimdi o Danıştay başka bir baroya 'dava açabilirsin' diyor. Sadece ehliyet açısından bile bakarsak çifte standart var. Danıştay, davanın içeriğine göre siyasal yaklaşım ortaya koyuyor. Davayı açan baronun ve davanın içeriğine göre yaklaşımda bulunuyor. Sadece bu bile Danıştay'ın siyasal yaklaştığını gösteriyor.

http://www.zaman.com.tr/wap.do?method=getMansetHaber&haberno=921749&sirano=3&sayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 8. Dairesi'nin, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın (YÖK) üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararın yürütmesinin durdurulması kararına yaptığı itirazı reddetti.

Danıştay 8. Dairesi, İstanbul Barosu'nun açtığı davada, YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihli kararının 3,4 ve 5. maddelerinin yürütmesini oy birliğiyle durdurmuştu.

YÖK de 8. Daire'nin bu kararına itiraz ederek, kararın kaldırılmasını istemişti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, itirazı bugünkü toplantısında görüştü.

Kurul, YÖK'ün itiraz gerekçelerini yerinde görmedi ve reddetti.

Danıştay 8. Dairesi, dava konusu YÖK kararının iptal istemini, daha sonra esastan karara bağlayacak.

http://www.haber7.com/haber/20091210/Danistay-YOKun-itirazini-reddetti.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay'ın iptal kararından sonra katsayı sorunun çözüme kavuşturmak amacıyla yeni formülü açıklamak üzere toplanan YÖK, tercih yapacak adaylara iki farklı katsayı uygulaması üzerinde karar aldı.. İşte rakamlar:

YÖK Genel Kurulu, üniversiteye giriş sınavında adaylara ''farklı katsayı'' uygulanmasını kararlaştırdı. Bu çerçevede adayların, puanları hesaplanırken kendi alanıyla ilgili program tercihinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları (AOBP) 0.15, alan dışı tercihte 0.13 ile çarpılacak.

Üniversiteye giriş için yapılacak birinci ve ikinci aşama sınavlarında Türkiye genelinde ilk bine giren adaylara lise türü gözetilmeksizin yüksek olan katsayı (0.15) uygulanacak.

YÖK Genel Kurulu'nun bugünkü toplantısının ardından alınan kararları, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan açıkladı. Özcan, açıklamasında şunları kaydetti:

''YÖK Genel Kurulu'nun 21 Temmuz 2009 tarihinde aldığı karardaki 3,4 ve 5. maddeleri hakkında Danıştay 8. Dairesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulması zorunluluğu karşısında herhangi bir karışıklık olmaması için 3,4 ve 5. maddeler kaldırılmıştır. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) puanlarıyla yerleştirme yapılan programlar ile Lisans Yerleştirme Programı (LYS) puanları esas alınarak, yerleştirme yapılan programlarda ilgili AOBP adayın kendi alanında bir programı tercih etmesi halinde 0.15, alanı dışında tercih yapması halinde 0.13 ile çarpılır. Ortaya çıkan sayının sınav sonucuna eklenmesi suretiyle bu aşamadaki yerleştirmeye esas olacak puan belirlenir.

Adaylardan öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların sınavsız kayıt hakkı olanlar dışında kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili AOBP'lerinin 0.05 ile çarpımı sonucunda bulunan puan, diğer puanlarına ayrıca eklenir.

Meslek Yüksekokullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına, açıköğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılır.

Sınavsız geçiş dışındaki önlisans ve açıköğretim programlarını tercih edebilmek için en az 140 YGS puanı gerekir. YGS puan türlerinden en az birinden 180 puan alan adaylar, LYS sınavlarından istediklerine girme hakkı kazanırlar. Lisans programlarını tercih edebilmek için ilgili puan türünde en az 180 puan almak gerekir.

YGS ile LYS sonucu oluşan her puan türünde Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların yerleştirme puanı hesaplanırken AOBP'lerinde tercih edeceği bütün programlar için alan içi katsayı değeri (0.15) kullanılır.''

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, katsayı farkı belirlenirken Danıştay kararında belirtilen ''yönlendirme'' ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen ''ölçülülük'' ilkelerinin esas alındığını söyledi.

Özcan, YÖK Genel Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, 1998 yılında üniversiteye giriş sisteminde esaslı bir değişikliğe gidildiğini anımsatarak, ''1999 yılına kadar ortaöğretim müfredatının tamamına dayalı bilgi ölçmeye yönelik bir sınav sistemi uygulanıyorken, bu değişiklikle sınav sistemi ilköğretimin tamamı ile ortaöğretim kurumlarının birinci sınıflarında okutulan ortak derslerden edinilen bilgiye dayalı bir yetenek sınavına dönüştürülmüştür'' dedi.

Ortaöğretimin diğer sınıflarında okutulan derslerdeki başarının ve ortaöğretimdeki alanlardan yükseköğretime yönlendirmenin ise katsayı uygulamasıyla sağlanmaya çalışıldığını anlatan Özcan, ''Ancak bu uygulama öğrencilerin yetenek sınavına odaklanmasına yol açmış ve ortaöğretimin diğer sınıflarındaki derslere ilgiyi azaltmıştır. Bu durum da öğrencilerin yükseköğretime daha az donanımla gelmeleri sonucu doğurmuştur'' diye konuştu.

Bu olumsuzlukları gidermek amacıyla 2005 yılında yetenek sınavının yanında ortaöğretim müfredatının tüm derslerinde verilen bilgiyi ölçmeyi amaçlayan yeni bir sınav sistemine geçildiğini dile getiren Özcan, 2009 yılında ise bu sistemin daha da geliştirildiğini ve sınavın iki aşamalı hale getirildiğini anlattı.

Bilgi ölçmeyi amaçlayan bu sistemde her bir alana ilişkin soru sayılarının artırıldığını belirten Özcan, farklı puan türleri oluşturularak, öğrencilerin belirli alanlara yönlendirilmelerinin ve daha donanımlı olarak yükseköğretim programlarına yerleştirilmelerinin amaçlandığını kaydetti.

Özcan, 1999-2008 döneminde uygulanan sınav sistemlerinde ''adayların ortaöğretimden kazandığı alan bilgileriyle tam örtüşmeyen, aynı puan türü içinde değerlendirilen ama farklı yeterlilikler gerektiren programlara yerleştirme yapıldığını'' söyleyerek, ''Artık 2010 yılında uygulanacak olan yeni sistem ile her programın gereksinim duyduğu yeterlilikler esas alınmıştır. Böylece yeni yerleştirme sistemiyle öğrenciler doğal olarak, ortaöğretimdeki alan ve kazanımları doğrultusunda yükseköğretim programlarına yerleşme imkanına kavuşmuşlardır'' dedi.

Yükseköğretime giriş sınav sisteminde 1999-2009 döneminde ortaya çıkan bu gelişmelerin 1998 yılında alınan kararla oluşturulan katsayı sisteminin 2010 yılı itibarıyla uygulanmasını imkansız hale getirdiğini ifade eden Özcan, YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihindeki 1266 sayılı kararının bu gerekçeyle alındığını söyledi.

Özcan, Danıştay'ın, söz konusu kararın katsayıya ilişkin düzenlemelerinin yürütmesini durdurduğunu hatırlatarak, Danıştay kararı nedeniyle oluşan hukuki boşluğu gidermek amacıyla yeni bir karar alınması gereğinin ortaya çıktığına dikkati çekti.

Yeni düzenleme yapılırken, yargı kararının gerekçelerinin irdelendiğini belirten Özcan, Anayasa'nın 2, 5, 12, 13 ve 42. maddelerinin, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun ilgili hükümleriyle yükseköğretime giriş sınav sistemindeki gelişmelerin bir bütün halinde ve karşılaştırmalı olarak değerlendirildiğini vurguladı.

Özcan, şöyle devam etti:

''Bu doğrultuda her ne kadar iki aşamalı yeni sınav sisteminde sınav soruları ve puan türleri yoluyla yönlendirme yapılıyor ise de Danıştay kararı uyarınca, bu yönlendirmenin farklı katsayı uygulamasıyla desteklenmesi yoluna gidilmiştir. Katsayı farkı belirlenirken, Danıştay kararında belirtilen 'yönlendirme' ve Anayasamızın 13. maddesinde belirtilen 'ölçülülük' ilkesi esas alınmıştır. Nitekim Anayasa'nın 13. maddesinde ortaya konulan ölçülülük ilkesi esas olarak bireyin temel haklarını devlete karşı korumayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede yönlendirme amacıyla getirilen sınırlama, hiçbir zaman bireyin yükseköğretim hakkını ortadan kaldırmamalı. Sadece istediği takdirde beklenebilecek makul seviyede bir gayretle bu sınırlamayı aşabilmesine imkan vermelidir. Tersine bir uygulama hem yönlendirme hem de ölçülülük ilkesinin amaçladığı sınırları aşan, bireyi katlamayacağı bir sorumluluk altına sokarak, Anayasa'nın beşinci maddesinde güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığının gelişmesini engelleyecek bir niteliğe dönüşebilecektir. Bu temel ilke ve yaklaşım, farklı katsayıların belirlenmesinde ölçüt olarak alınmıştır.''

YÖK yetkilileri, 0.15 ve 0.13 olarak belirlenen kat sayılar arasındaki farkın ''sembolik'' olmadığını bildirdi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan YÖK yetkilileri, YÖK Genel Kurulu Toplantısı'nda, adayların kendi alanlarıyla ilgili bir yüksek öğretim programını tercih etmeleri halinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanlarının (AÖBP) 0.15, kendi alanları dışında bir yüksek öğretim programını tercih etmeleri halinde ise 0.13 ile çarpılacağı yönünde karar alındığına işaret etti.

Bu iki katsayı arasındaki farkın ''sembolik'' olmadığını söyleyen yetkililer, farkın ortalama 10 puana denk geldiğini kaydetti. Yetkililer, bu 10 puanın da ortalama 8 soru çözülerek alınabileceğini ifade etti.

Öte yandan, bugün gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu Toplantısı sürerken Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan da YÖK'e geldi.

Yarımağan, toplantının ardındın YÖK'ten ayrılırken gazetecilerin soruları üzerine,  toplantıya katılmadığını ancak teknik bazı konularda kendisine görüş sorduklarını kaydetti.

Ünal Yarımağan, gazetecilerin ''Alınan kararlardan memnun musunuz?'' sorusuna, ''memnunum'' karşılığını verdi.

Yarımağan, sınav takviminin de daha önce planlandığı şekilde uygulanacağını, herhangi bir değişiklik olmayacağını bildirdi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20091218/YOK-yeni-katsayi-oranlarini-acikladi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.

İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte farklı katsayı puanı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açmıştı. Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurmuştu. Bunun üzerine YÖK, 17 Aralık 2009'da üniversiteye giriş sınavında adaylara ''farklı katsayı'' uygulanması kararı almış ve puanlar hesaplanırken adayların kendi alanıyla ilgili program tercihinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanlarının (AOBP) 0.15, alan dışı tercihte 0.13 ile çarpılmasını kararlaştırmıştı.

YÖK'ün üniversiteye girişte öğrenciler arasındaki katsayı adaletsizliğini gideren kararı aleyhine Danıştay'da dava açan İstanbul Barosu, yeni katsayı düzenlemesini de şikayet etti. 29 Aralık 2009 tarihinde herhangi bir açıklama yapmadan dava dilekçesini mahkemeye ulaştıran Baro, YÖK kararını yeterli bulmayarak iptalini istemişti.

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün yeni kararının, iki, üç ve dördüncü maddelerinin yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.

Kararın ikinci maddesi, ''AOBP'nin 0.15 ve 0.13 katsayıları ile çarpılmasını'' öngörüyordu. Kararın üçüncü maddesi, ''öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0,05 ile çarpımı sonucunda bulunan puanın toplam puana ayrıca ekleneceğini'', dördüncü maddesi ise ''Meslek Yüksek Okullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına açık öğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılacağını'' düzenliyordu.

Davalı YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.

İstanbul barosu'nun talebinin kabulu yüzbinlerce öğrencinin mağdur edilmesi anlamına geliyor. Ayrıca karar iptal edilmezse başlayan sınav süreci de aksayabillecek.

***

Gerekçede, şöyle denildi:

''Katsayı farkının belirlenmesinde davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının iddia ettiği gibi bireylerin devlete karşı korunması değil, devletin bireylere tanıdığı ve yararlandırdığı hakların tam ve gereğince kullanılmasının sağlanması amaçlanmalıdır. Yani bireylerin haklarının birbirlerine karşı korunması, sahip olunan hakların özüne ve ruhuna uygun kullanımının sağlanmasıdır. Maddi olayda ölçülülük ilkesinin hareket noktası da öğrencilerin mesleki eğitim, genel lise eğitimi ve genel liseler içinde alan, bölüm seçerek oluşturdukları birikimin adil bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlamaktır. Bu ayrımların kaldırılması sonucunu doğuran bir düzenlemenin eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacağı ve yargı kararlarına aykırı olacağı açıktır.''

-YÖK'ÜN SAVUNMASI-

Davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının savunmasına da yer verilen gerekçede, YÖK'ün yargı kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü hukuki boşluğu gidermek için belirlediği farklı katsayı oranına ilişkin açıklama yaparken ''yönlendirme amacıyla getirilen sınırlamanın bireyin yükseköğrenim hakkını ortadan kaldırmaması, istediği takdirde makul seviyede bir gayretle bu sınırlamayı aşabilmesine imkan verilmesi gerektiği, aksine bir yaklaşımın bireyi katlanamayacağı bir sorumluluk altına sokarak Anayasanın beşinci maddesine aykırılık teşkil edeceği, yasal kuralların ilgililerin farklı bir alanı tercih etmelerinin engellenmesi sonucunu doğuracak düzenlemeleri içermediği gibi meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarından farklı bir alanda yükseköğrenim görmek istemeleri halinde de farklı katsayı uygulanacağına ilişkin bir düzenleme yer almadığı, farklı katsayı uygulamasının meslek liselerini olumsuz etkileyeceği, sınav sürecinin başladığı, kılavuzların hazırlandığı bu aşamada oluşacak değişikliklerin öğrencilerin başvurularında belirsizlik yaratacağı''nın ileri sürüldüğü belirtildi.

YÖK'ün bu savunmasının, farklı katsayı uygulamasını kaldıran düzenlemeye yönelik olarak açılan davalarda verilen savunmalarını tekrar eder nitelikte olduğu ifade edilen gerekçede, ''Bu şekilde katsayı farkının olmaması ya da olacaksa da aşılabilir bir niteliğinin bulunmasına yönelik olan bir amacın, mevzuatta öngörülen ve dairemizce ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlarda da vurgulanan temel ilke ve yaklaşıma uygun olmadığı açıktır. Ayrıca uygulanacak katsayı sınavlar sonucunda yerleştirmeye esas puanın hesaplanmasında dikkate alınacağından sınavlara başvurma ve sınavları engelleyici bir husus değildir'' denildi.

Gerekçede, ''1998 yılından itibaren uygulanan ve hukuka uygunluğu yargısal kararlarla istikrar kazanmış farklı katsayı uygulaması ile dava konusu karar alınıncaya kadar uygulanmakta olan alan içi tercihlerde 0.8, alan dışı tercihlerde 0.3 katsayısının esas alınacağına ilişkin düzenlemenin değiştirilerek alan içi 0.15, alan dışı 0.13 katsayı farkına dönüştürülmesine ilişkin dava konusu kararın hukuken geçerli bir sebebe dayanmadığı'' vurgulandı.

Kararın ayrıca yargı kararlarının gereklerine aykırı olduğu ve yargı kararlarını geçersiz kıldığı sonucuna ulaşıldığı belirtilen gerekçede, ''Bu durumda, dava konusu düzenlemenin ikinci maddesinde hukuka uyarlık bulunmamıştır. Düzenlemenin üçüncü maddesi ve kararın dördüncü maddesindeki puanlama sistemi ikinci maddeye dayandırılmış olduğundan, hukuki geçerliliğinden söz etmeye olanak yoktur. Dava konusu kararın iki, üç ve dördüncü maddelerinin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar oluşacağı da açıktır'' denildi.

***

Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerektiği vurgulanarak, ''Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır'' denildi.

Dairenin gerekçesinde, davacı İstanbul Barosunun dava açma ehliyeti olup olmadığı konusu irdelendi. Çeşitli baro başkanlıklarının Danıştayda açtığı davalardan örnekler verilen gerekçede, Avukatlık Yasası'nda yapılan değişiklikten sonra açılan davalarda, dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken iptal davasının genel amacının yanı sıra dava konusu idari işlemin niteliği, bu işlemin hukukun üstünlüğünü, hukuk devleti ilkesini etkileyip etkilemediği, genel kamu yararı, Anayasa ile koruma altına alınan eşitlik, kişinin dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, kanunsuz suç ve ceza olamayacağı gibi temel insan haklarının ihlal edilip etmediğine ve yargı kararlarının uygulanmaması veya geçersiz kılınması gibi hukuk devleti ilkesini zedeleyen bir durumun söz konusu olup olmadığına bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü ancak daha geniş yorumlandığı vurgulandı.

Dava konusu karar ile yükseköğretime girişte bir sistem getirildiği ve bu düzenlemeyle ülkenin eğitim sisteminin bütününün etkilendiği ifade edilen gerekçede, ''Dava konusu kararın bu özelliği nedeniyle genel kamu yararı ile ilgili bulunduğu açıktır. Yargı kararlarının uygulanmadığı savıyla açılan bu davada, işlemin hukuki niteliği ile hukukun üstünlüğünü koruma görev ve yükümlülüğü bulunan davacı baro başkanlığının iddiaları birlikte dikkate alındığında davacının dava konusu kararla menfaat ilgisinin bulunduğunun kabulü zorunludur'' denildi.

İstanbul Barosu Başkanlığının Yükseköğretim Genel Kurulunun 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açtığı davada, davalı YÖK'ün ''İstanbul Barosunun dava açma ehliyetinin bulunmadığına ilişkin iddiası''nın da bu nedenlerle kabul edilmediği anımsatılan gerekçede, ''Davalı idarenin söz konusu kararına yönelik olarak verilen yürütmenin durdurulması kararı sonrası tesis ettiği dava konusu işleme karşı Baro tarafından dava açılabileceği de tartışmasızdır'' denildi.

Davacı baro başkanlığının YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açtığı davada yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anımsatılan kararda, YÖK'ün yeni kararının, Danıştay 8. Dairesi ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlar nedeniyle oluştuğu ileri sürülen hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla tesis edildiğinin belirtildiği ifade edildi.

-''SINIRSIZ VE MUTLAK BİR TAKDİR YETKİSİNDEN SÖZ EDİLEMEZ''-

Anayasa ve yasalara göre, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettiği işlemlerin de idari yargı denetimine tabi olduğunu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:

''Takdir yetkisinin kullanımı idareyi yargı denetiminden bağışık kılmaz, hukuk devletinde sınırsız ve mutlak bir takdir yetkisinden söz edilemez. Hukuk devleti olmanın gereği, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettikleri bireysel ya da düzenleyici işlemlerin hukuken geçerli ve objektif bir sebebe dayanmasıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.''

Yürütmenin durdurulması kararının, davanın esası hakkında verilen kararlar gibi yerine getirilmesinin zorunlu olduğu vurgulanan gerekçede, yürütmenin durdurulması kararının hukuki gereklerine uygun bir işlem tesis edilmesinin de Anayasal ve yasal zorunluluk olduğuna işaret edildi. Gerekçede, şu tespitler yapıldı:

''Yargı kararlarının uygulanması konusunda idarelere herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı açıktır. Yani idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi bulunmamaktadır. Anayasa ve yasa hükümleri ile idare hukuku ilkesi gereği idareler iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla görevlidir. Bu nedenle idareler iptal kararlarının amaç ve kapsamı dışında bir işlem tesis edemez. İdarelerin bu amaç dışında başkaca bir tercih ve takdir hakkı yoktur.''

-''MİLLİ EĞİTİM TEMEL YASASI'NIN ASIL AMACI''-

Yükseköğretim Kurulunun, 30 Temmuz 1998 tarihli kararı ile 1999 yılından itibaren başlatılan uygulama ile tek aşamalı sınav ve sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının hesaplanmasında farklı katsayı uygulamasının başlatıldığı belirtilen gerekçede, ortaöğretim kurumlarından mezun olanların öğrenim gördükleri meslek ya da alanda yükseköğrenim görmelerinin Milli Eğitim Temel Yasası'nın asıl amacı olduğu vurgulandı.

Bu amaca uygun olarak öğrencilerin meslekleri ya da alanları dışında eğitim görmek istemeleri halinde üniversite puanlarının daha düşük bir katsayı, tersine durumda ise daha yüksek katsayı uygulanacağına ilişkin anılan kararın alındığı ve uygulamanın 1999 yılından itibaren başlatıldığı ve o tarihten bu yana uygulandığı anımsatıldı.

Yükseköğretim Kurulunun bu kararlarıyla ilgili uygulamalarına karşı daha önce birçok dava açıldığı ve verilen ret kararlarının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca da onandığı ifade edilen gerekçede, böylece, farklı katsayı uygulamasında hukukun temel ilkelerine, Anayasa ve ilgili yasalara aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı belirtildi.

Gerekçede, davalı idarenin farklı katsayı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açılan davalarda, ''farklı katsayı uygulaması konusunda yargı kararlarıyla istikrar kazanmış bir sistemin yerleşmiş olduğu ve bu kararlardan sonra mevzuatta bu kararın aksine yapılmış yasal bir düzenleme bulunmadığı, yargı kararlarında yapılan hukuki değerlendirmelerin bugün için de geçerliliğini sürdürdüğünün belirlendiği'' kaydedildi.

Dairenin gerekçesinde, İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan itiraz üzerine verilen kararda da ''idarenin farklı katsayı belirlemesine yönelik yapacağı düzenlemede belirleyeceği katsayının ölçülülük ilkesi dikkate alınarak eğitim sisteminin yönlendirme esası gereği örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozmaması, alan/bölüm, mesleki eğitim, genel lise eğitimi gibi ayrımları ve yargı kararlarını geçersiz kılacak nitelikte olmaması gerektiği''nin vurgulandığı anımsatıldı.

İdarenin yargı kararları üzerine farklı katsayı uygulaması konusunda bağlı yetki içinde bulunmasına karşın, bu katsayıların belirlenmesi noktasında takdir yetkisine sahip olduğu vurgulanan gerekçede, ''Ancak bu yetkinin kullanımı da mutlak ve sınırsız değildir. Bir başka anlatımla uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerekir. Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır'' denildi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=949425&title=yasakci-baro-itiraz-etti-danistay-katsayi-kararini-durdurdu&haberSayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay yine İstanbul Barosu'nun talebini kabul etti ve imtihana sayılı günler kala üniversite adaylarını belirsizliğin kucağına attı.
Bu karar şunu gösteriyor: Danıştay kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, her halükarda su bulanıyor. Danıştay'ın kararıyla ilgili pek çok hukuki ve mantıki eleştiri yapılabilir. Ama görünen o ki, en sağlam hukuki gerekçelerin ve en doğru mantık yürütmelerinin tıkandığı bir yer var. Bunu, umutsuzluk aşılamak adına söylemiyorum. Tam tersine hukukun üstünlüğüne inananların, 'yargıçlar hükümeti'ne taraf olanlar kadar mücadeleci ve ısrarlı olmaları için yazıyorum. Onların kararlılığı bizim irademize fer vermeli.

Danıştay, icra organlarını hukuk açısından denetlemekle görevli. Denetleme kıstası ise kanunlar ve oradan aldığı yetki. Ötesine geçtiğinde bizzat kendisi hukuku çiğniyor. Eğitim politikalarıyla ilgili uygulama vazetmeye yetkisi de yeterliliği de yok. Kanuna uygunlukla sınırlı salahiyetini 'yerindelik' teftişine dönüştürüyor. Yetkili olmadığını söylemekten dilimizde tüy bitti; peki donanımı buna müsait mi? HAYIR. Öyleyse hem boyunu hem yetkisi aşan böyle bir işe neden soyunuyor? Çünkü kendini icra organının yerinde konumlandırıyor. Bu yargıçlar hükümeti dedikleri şey tam ballı börek. Seçime girme derdin yok, halka hesap verme mecburiyetinde değilsin, yaş haddini doldurana kadar kimse koltuğundan kaldıramıyor. Bir de Türkiye'deki gibi HSYK ile 'sen beni seç, ben seni' düzeni kurulmuşsa...

Önceki uygulamayı iptal ettirmek için yapılan başvuruları 'bu konuda yetki Yükseköğretim Kurulu'nda' diyerek kestirip atan Danıştay'sa, bugün 'hayır, yetki bende' diyen 'ne' oluyor? Diyarbakır Barosu, "Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik"in iptalini istediğinde talep 'ehliyet' yönünden reddedilirken şu gerekçe yazılmıştı: "Meşru, kişisel ve güncel bir menfaatinin etkilenmediği, dolayısıyla işlemle menfaat ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden kabulüne hukuken olanak görülmediği; her ne kadar davacı tarafından Avukatlık Kanunu'nun 95. maddesinin 21. bendiyle baro yönetim kuruluna verilen 'Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak' görevinden bahisle dava konusu yönetmeliğin iptalini istemekte menfaatinin bulunduğu ileri sürülmekte ise de, avukatlık mesleği ile ilgili bulunmayan, radyo ve televizyon yayınlarında halk arasında Türkçe dışında kullanılan dil ve lehçelerde yayın yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen yönetmeliğin iptalini istemekle yukarıda sözü edilen anlamda menfaatinin bulunmadığı kanaatine..."

Aynı Danıştay, İstanbul Barosu'nun katsayı ile ilgili talebini kabul ederken hemen hemen aynı gerekçeyi yazmış. "1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 76. maddesinde; baroların, hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumakla görevli olduğu belirlenmiş olduğundan, sadece kendi meslek grubu için yürütülen iş ve işlemler için hukuki görev ve sorumlulukları bulunduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle; dava konusu uygulamanın hukuk düzeni üzerindeki etki ve sonuçları bakımından baroların anılan yasada belirlenen görevleri kapsamında 2577 sayılı yasanın 2. maddesinde tanımlanan şekliyle menfaat ihlalinin varlığından söz edilebileceğinden, davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın davacı İstanbul Barosu Başkanlığı'nın dava açma ehliyeti bulunmadığı yolundaki itirazı yerinde görülmeyerek işin esası incelendi..." Sadece baro ismi farklı ve tabii hüküm ifadesi olumlu. Alın size ikinci çelişki. Çok uzun cümlelerle ve anlaşılması zor şekilde yazılmış hukuki metinleri sabrınıza sığınarak aynen alıyorum. Çifte standardın, bizim suizannımız değil, gerçeğin kendisi olduğunu görün istedim.

Danıştay, kendisiyle çelişmek pahasına verdiği kararlarla hukuka olan güveni aşındırıyor; bindiği dalı kesiyor..

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=949517&title=danistayin-suyu-bulanmis
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Son durum şudur: YÖK, kendisine verilmiş "katsayı oranını belirleme yetkisini" bundan sonra kullanamayacaktır...

Bu yetki Danıştay'ındır.

Danıştay, eğitim-öğretim işlerini düzenler; eğitim-öğretimle ilgili vaki şikâyetleri değerlendirir ve karara bağlar; üniversiteye girişte uygulanacak katsayı oranını belirler; meslek lisesi mezunlarının hangi programa, düz lise mezunlarının hangi programa yerleştirileceklerine karar verir...

Mesele ne?

Üniversiteye girişte uygulanan bir "katsayı sistemi" vardı.

İsteyen öğrenci, yeterli puanı topladığı takdirde, istediği yüksek öğrenim programına kaydını yaptırabiliyordu.

Bu uygulama değiştirildi.

Hem de kim tarafından?

Bugün marifetleri bir bir ortalığa saçılan 28 Şubat'çılar tarafından.

Şöyle oldu:

Görevi "sınırları korumak" olan asker, bir oldu-bitti yaratıp siyasete müdahale etti ve seçimle gelmiş "meşru" hükümeti düşürdü. Bu yaptığı şeye de, General Erol Özkasnak'ın ağzından "postmodern darbe" adını verdi.

Postmodern darbeciler, hükümeti düşürmekle yetinmediler.

Bir başka hükümetin işbaşına gelmesini sağladılar.

Bu "bir başka hükümet"e de, eğitim-öğretim alanında yapmak istedikleri şeyleri yaptırdılar.

Zorunlu ilköğretim 8 yıla çıkarıldı, Kur'an Kursu yönetmeliği değiştirildi, İmam Hatip'lileri engellemek için meslek lisesi mezunlarının girebilecekleri yüksek öğrenim programları sınırlandırdı.

Bu sonuncusu YÖK üzerinden yapıldı.

Daha doğrusu YÖK, "eşitsizlik" üzerine kurulu yeni bir katsayı sistemi icat ederek, meslek lisesi mezunlarını dışarıda bıraktı.

Bir süre sonra, bu "eşitsizliği" fark eden bir öğrenci, durumu düzelttirmek için Danıştay'da dava açtı.

Danıştay ne cevap verdi, biliyor musunuz? "Üniversiteye girişte uygulanan katsayı oranını belirlemek bizim işimiz değildir... Bu işle YÖK görevlendirilmiştir. Şikâyetinizi yetkili kuruma yapmalısınız."

Mantıklı, değil mi?

Üstelik "hukuk"a uygun...

Madem katsayı işlerinden YÖK sorumludur, madem YÖK patentli sistem 1997'ye kadar uygulanmıştır ve herhangi bir sorun çıkmamıştır, bundan sonra hangi sistemin uygulanacağına yine YÖK karar vermelidir.

Tam da öyle oldu...

Bu konularda "yetkilendirilmiş" olan YÖK, oturdu, yeni bir düzenleme yaptı ve 1997'den önceki sisteme döndü. Yani, "katsayı eşitsizliği"ni ortadan kaldırdı.

Sonra ne mi oldu?

Onursal Başsavcı Sabih Kanadoğlu, "Bu düzenleme Danıştay'dan döner" dedi.

Eğitim-öğretim işleriyle ilişkisini bilmediğimiz İstanbul Barosu da, yemedi içmedi, Danıştay'da dava açtı.

Peki, "Bu bizim işimiz değil" diyen Danıştay ne yaptı.

Bunu kendi işi belledi ve "yürütmeyi durdurma" kararı verdi...

Sonra ne mi oldu?

Katsayıdaki "sıfır" farkın meslek lisesi mezunlarına avantaj sağlayabileceği eleştirilerini dikkate alan YÖK, bu yıl üniversite sınavlarına girecek öğrencileri de mağdur etmemek için, yine "eşitsizlik" üzerine kurulu yeni bir katsayı oranı belirledi.

Sabih Kanadoğlu, "Bu da Danıştay'dan döner" dedi.

İstanbul Barosu, yine Danıştay'da dava açtı.

Danıştay yine yürütmeyi durdurma kararı verdi...

Hükümet yok, parlamento yok, "yetkilendirilmiş kurumlar" yok, artık Danıştay var. Kanadoğlu yol gösteriyor, İstanbul barosu "durumdan vazife çıkarıyor", Danıştay da kilit vuruyor.

Geldiğimiz son nokta budur.

Madem memleket işlerine bu "üçlü" karar verecek; parlamentoyu kapatalım, kabineyi feshedelim, kurumları yok edelim... Onlar da rahat etsin, biz de işimize gücümüze bakalım...

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/ahmet-kekec/oldu-olacak-ulkeyi-de-danistay-yonetsin-243213.htm
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Danıştay 8. Dairesi, Yükseköğretim Kurulu YÖK'ün üniversiteye girişte uygulanacak yeni katsayılarla ilgili kararının yürütmesini durdurdu. 'Yine durdurdu' demiyorum, çünkü daha önce yürütmesi durdurulan karar ile dün yürütmesi durdurulan karar, aynı konuda olsalar bile iki ayrı karar. Bu önemli bir ayrım, biraz sonra bunu konuşacağız zaten.
YÖK, geçen yıl temmuz ayında üniversiteye giriş sisteminde köklü değişikliklere gitti. Bu değişiklikler, medyaya ve kamuoyuna 'İmam-hatiplerin katsayı engeli kalktı' şeklinde yansıdı ama değişiklik bundan ibaret değildi.
YÖK, düz lise veya meslek lisesi farkını pek gözetmeksizin, lisede seçilmiş olan alanın dışında kalan alanlarda üniversite eğitimi görmek isteyenlerin, üniversiteye girişte karşılaştıkları dezavantajı ortadan kaldırdı, yani bu çeşit öğrenciler için uygulanan Ortaöğretim Başarı Puanı'nın çarpıldığı katsayıyı eşitledi.
Danıştay, YÖK'ün bu eşitlik kararının yürütmesini durdurdu, YÖK buna itiraz etti, Danıştay 8. Dairesi itirazı da reddetti. Bunun üzerine de YÖK, söz konusu davadaki kararın kesinleşmesini beklemeden üniversiteye giriş sisteminde katsayı uygulamasını geri getiren yeni bir karar aldı. Bu yeni karar aleyhine de Danıştay'da dava açıldı, şimdi alınan Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı bu katsayı uygulamasına ilişkin.
Danıştay, ilk yürütmeyi durdurma kararını alırken, öğrencilerin lisedeyken yaptıkları alan seçimlerini birer 'hukuki statü' olarak yorumladı ve YÖK'ün katsayıları eşitlemesini, 'hukuki statü' sahibi kişilerin hak kaybına uğraması olarak gördü, yani Danıştay katsayıları eşitleyen kararı 'eşitlik ilkesi'ne aykırı buldu!
Bu durumu eleştiren yazılar yazdım o zaman. 'Hukuki statü' kavramının Aydınlanma Devrimi öncesine ait bir kavram olduğunu öne sürdüm, Danıştay'ın katı ve değişmez bir toplum tasavvurundan hareket ettiğini söyledim.
Öyle ya, 13-15 yaşınızda lisede kendinize bir alan seçiyorsunuz, sonra bu alan dışında üniversitelere girmeniz ciddi biçimde engelleniyor ve siz hayat boyu o seçiminizin esiri olarak kalıyorsunuz. İşçisin sen işçi kal!
Danıştay'ın o kararı pek çok bakımdan eleştirildi, eleştirilerin bir kısmı haklı bir kısmı haksızdı. Haksız eleştirilerin başında, Danıştay'a dava açan İstanbul Barosu'nun dava açma ehliyetiyle ilgili olanlar geliyordu. Danıştay, dün açıklanan kararında bu konudaki içtihada genişçe yer vererek bir anlamda eleştirilere cevap veriyor.
Esasen Danıştay'ın dava açma ehliyetini genişleten içtihadı, hukuk devleti ve idarenin işlemlerine uygulanan yargı denetiminin genişlemesi anlamına da geldiği için bence son tahlilde demokrasiye hizmet eden bir içtihad, bunu eleştirmemeliyiz.
Ama dava açma ehliyeti bakımından eleştirmemek karara sinen mantıki ve hukuki hataları eleştirmemize engel olmamalı elbette. Sonuçta bence bu eleştiriler de hukuk devletine birer katkı niteliğinde.
Danıştay'ın son kararı, YÖK'ün 0.13-0.15 katsayı farkını getirerek o ilk Danıştay kararına karşı bir 'hile' niteliği taşıdığı anafikrine oturuyor. Anayasamıza göre yargı kararları uygulanmak zorunda. Danıştay 8. Dairesi'ne göre YÖK, bu yeni katsayıları ortaya koyarak bir önceki 'yargı kararı'nı ortadan kaldırmaya, yani uygulamamaya çalışıyor, kibarca ifadesiyle kanuna karşı hile yapıyor! Son kararı bu cümlelere indirgeyebiliriz.
Peki acaba bu cümle doğru mu? Ortada bir mahkeme kararı olsa, kuşkusuz doğru olurdu. Ama Danıştay'ın aldığı yürütmeyi durdurma ve sonra da yürütmeyi durdurmaya itirazı ret kararı, kastedilen anlamda bir yargı kararı değil; çünkü o ilk davayla ilgili kesin karar verilmedi. Yürütmeyi durdurma kararları, istisnai durumlarda verilen ara kararlar; kesin kararlar değiller.
Danıştay 8. Dairesi'nin kararını dikkatle okudum. Karardan çıkan sonuç, Danıştay'ın katsayı farkı 1998'de getirildiği gibi 0.3-0.8 olmadıkça YÖK'ün vize alamayacağı şeklinde. 8. Daire bunu neredeyse açık açık söylüyor, 0.3-0.8 katsayısının 'hukuki' ve 'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun' olduğunun altını, hiç de gerekmediği halde defalarca çiziyor. Ve bir yerde de, 'mahkeme kararını etkisiz hale getirme' savını da neredeyse bu eski kararlara bağlıyor.
Oysa o eski kararlar, adı üstünde eskiye ait kararlar. Şimdi ortada yeni bir hukuk, yeni bir durum var. Ama Danıştay geçmişte yaşamaya devam ediyor, eski düzene dönülmesini arzu ediyor, bu arzu da kararın ruhuna ciddi biçimde yansımış durumda.
Şimdi yeniden Danıştay'ın kararı hukuki mi siyasi mi tartışmaları başlayacak, çünkü karar bu tartışmaların kapısını açıyor zaten.
Ben son tahlilde bütün bu çeşit kararların siyasi sonuçlar doğuran kararlar olduğunu düşündüğüm ve bu durumu da normal bulduğum için o tartışmaya hiç girmeyeceğim ama Danıştay kararında izi açıkça görülen ideolojik bakışa da eleştirilerim var.
Ve şaşırtıcı gelebilir ama bu ideolojinin Atatürkçülüğün özünü oluşturan Aydınlanma Devrimine KARŞIT bir ideoloji olduğunu düşünüyorum.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=979311&Yazar=İSMET BERKAN&Date=09.02.2010&CategoryID=97
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.