Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

01 Kasım 2024, 03:04:20

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,219
  • Latest: sezai04
Stats
  • Toplam İleti: 8,881
  • Toplam Konu: 4,415
  • Online today: 20
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 111
Total: 111

Türkiye İstatistik Kurumu: Çocuk suçlu sayısı geçen yıllara göre hızla artıyor

Başlatan Avukat, 02 Ekim 2012, 16:42:18

« önceki - sonraki »

Avukat



Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, suça karışan çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Son dört yılda çocuk suçlu artış oranı yüzde 36. Yalnızca 2011 yılında 84 bin çocuk şuç işledi. Uzmanlar, bu durumun birinci sebebinin aile olduğunu, ilgili kurumların da aileye destek vermekte yetersiz kaldığını ifade ediyor.

İzmir'de 15 yaşındaki H.K., öğretmenini bıçaklayarak öldürdü. İstanbul'da ise 3. sınıf öğrencisi bir kız çocuğu, 5 buçuk yaşındaki Eren B.'yi tuvalette ıslatıp dövdü. Son günlerde meydana gelen bu olaylar Türkiye'de şiddete karışan çocukları gündeme getirdi. Emniyet ve Jandarma teşkilatlarının, Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) rapor ettiği verilere göre, 2008 yılında 62 bin, 2009'da 69 bin, 2010'da 83 bin, 2011'de 84 bin 916 çocuk suça karıştı. Bu veriler, son dört yılda çocuk suçlarında yüzde 36'ya varan artış anlamına geliyor. Yaralama, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel suçlar, tehdit, uyuşturucu ve adam öldürme gibi suçları kapsayan bu artış, uzmanları da endişelendiriyor.



Cezaevlerinde çocuk mahkûmlara yönelik çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Adem Solak, istatistiklerin TÜİK verilerine yansıyandan daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Solak'ın 2008-2010 arasında Adalet Bakanlığı verilerine dayanarak verdiği suça bulaşan çocuk sayısı 427 bin. Solak, adli vaka olarak rapor edilen bilgilerin daha gerçekçi olduğuna dikkat çekerek, suça bulaşan çocuk sayısının TÜİK verilerinin iki katı olduğu tahminini yapıyor.

Boşanmış aileler, şiddet mağduru çocuklar, istismara uğrayan çocuklar toplumsal rehabilitasyon kanallarının tıkalı olması nedeniyle potansiyel suçlu haline geliyor. Yine suç işleyen ve cezaevine düşen ancak rehabilite edilmeyen, suçlularla aynı ortamda cezaevine konulan çocuklar suça bağımlı geliyor. Ayrıca çocuklarla ilgili kurumlar arasında işbirliği olmaması ve suça şahit olanların ihbar etmekten korkması, çocuk suçlarıyla mücadeleyi olumsuz etkiliyor.

Adem Solak'ın cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu çocuklara yönelik yaptığı çalışmada ise bir başka nokta dikkat çekiyor. Cezaevlerindeki çocukların yüzde 63'ü kendini korumak istediği için şiddete başvurduğunu ifade ediyor. Yüzde 17'si içinde bulunduğu sorunu çözmede başka yol bilmediği için, yüzde 10'u da karşısındaki kişiyi cezalandırmak için şiddet uyguluyor. Birkaç gün önce okulda öğretmenini öldüren H.K.'nin hikayesi de bu durumu açıklıyor. Ağabeyi hapiste olan H.K., babası tarafından dövülüyor. Etrafındakilerle sürekli kavga eden H.K., yanında bıçak taşıyor. Sık sık okuldan kaçan çocuk, arkadaşlarına da bıçakla saldırıyor.

Uzmanlar, Türkiye'de devlet kurumlarının ancak çocuk suç işlediğinde harekete geçtiğini söylüyor. 2005 yılında çıkarılan Çocuk Koruma Kanunu da dâhil yasalar ve kurumlar suç ve ceza odaklı bir yaklaşıma sahip. Çocukların suça sürüklenmelerini engelleme konusunda gerekenler yapılmıyor. Mağdur çocuklarla ilgili ise çok az yasal düzenleme bulunuyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü Murat Koçak, Türkiye'nin bu yaklaşımdan çıkarak suçu önlemeye yönelik uygulamalar yapması gerektiğini vurguluyor.

SUÇ İŞLEYEN ÇOCUKLAR BİR ARAYA GELİNCE SUÇ ORANI DA ARTIYOR

Uzman psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan'a göre suça meyilli olan çocuklar suç işlemeden önce davranışlarıyla alarm veriyor. Etrafa zarar verme, okul asma, sokakta çok fazla zaman geçirme, sınıfta kalma, karakola düşme, madde kullanma (uyuşturucu, sigara, bali, alkol, vb.) hayvan öldürme gibi davranışlar çocuğa dikkat edilmesi gerektiğini gösteriyor. Çocuk bu davranışlarıyla bir nevi yaklaşan tehlikeyi haber veriyor. Akcan'a göre, ebeveynlerin bunu fark edip önlem alması gerekiyor.

Çocuk suçlarında artış metropollerde daha çok dikkat çekiyor. Örneğin İstanbul Emniyeti verilerine göre 2011 yılında 17 bin çocuk hakkında 25 bin adli işlem yapıldı. Bu rakamlar, bir çocuğun birden fazla suç işlediğini gösteriyor. Dikkat Çocuklar Derneği'nin Yönetim Kurulu 2. Başkanı Tanzer Gezer ise tutuklama ve rehabilitasyon süreçlerinin iyi olmadığını belirtiyor. Yine ceza avukatı Mahmut Ceren ise tutuklanma gerekçelerine göre cezaevine konulan çocukların suça bağımlı hale geldiklerine işaret ediyor.

Suça sürüklenmiş çocuklar bir araya gelince suça olan eğilim daha da artıyor. Çünkü suçtan bahsedilen ve suçun yüceltildiği bir ortam adeta suç okulu haline geliyor. Gezer, bu nedenle çocuk tutukevlerinin ayrı olması ve buralardaki rehabilitasyon süreçlerinin daha iyi yapılması gerektiğine vurgu yapıyor. Ceren'e göre ise özellikle Polat Alemdar'a benzeme hastalığı olan çocukların suç eğilimlerini törpülemek için eğitim verilmesi gerekiyor. Ceren, cezaevlerinde bu çocuklara eğitim verildiğini ama bunların yeterli gelmediğini belirtiyor.

Suç işleyen çocukların cezai ehliyeti tüm dünyada tartışmalara neden olan bir konu. Bazı ülkelerde suç işleyen çocuklar için cezai ehliyeti 15 yaşında başlarken Türkiye'de 12 yaşında başlıyor. 15 yaşı sınır alan ülkelerde suça sürüklenen çocuklar cezanın dışında tutuluyor ama aynı zamanda rehabilite ediliyor. Çocuk yargılanma değil, iyileştirme sürecinden geçiyor. Solak, "Ancak çocuğu korumayı ilke edinerek her şehirde rehabilitasyon alanları oluşturursak, 15 yaş uygulanabilir." diyor.

Dinî değerleri öğrenseydim suç işlemezdim

Avukat Mahmut Ceren, çocuk suçluluğunun önlenmesinde eğitim, rehabilitasyon, spor gibi faaliyetler kadar dinî eğitimin de etkili olacağını söylüyor. Ceren, "Allah korkusu suça eğilimi azaltıyor. Allah'tan korkan insan suç işlemiyor." diyor. Buna göre insanlarda ceza korkusu ikinci planda kalıyor. ŞİDAM (Üsküdar Üniversitesi Şiddet ve Suçla Mücadele ve Uygulama Merkezi) Müdürü ve HEGEM (Hayatboyu Gelişim Eğitim Derneği) Başkanı Prof. Dr. Adem Solak'ın cezaevlerinde yaptığı araştırmanın sonuçları da bunu gösteriyor. Cezaevlerindeki çocukların yüzde 45'i "Dinî ve ahlakî değerler bana öğretilseydi suç işlemezdim." diyor. Türkiye'de suça sürüklenen çocuklarla ilgili ilk merci çocuk polisi oluyor. Polis ancak çocuk suç işlediğinde duruma müdahale edebiliyor. Ancak polis müdahalesinden sonra çocukla ilgili olan kurumların koordine olmaması ve yeteri kadar rehabilitasyon merkezinin olmaması çocuk suçları ile mücadelede yetersiz kalınmasına sebep oluyor.

Psikiyatrist Ayhan Akcan'a göre anne ve baba tarafından şefkat görmeyen çocuklar ıslah olmuyor. Akcan çocuk suçluluğu ile mücadelede ilk vazifenin anne babaya düştüğünü söylüyor. Buna göre anne babadan herhangi birinin çocuğa ilgi göstermese büyük önem ifade ediyor. Küçük yaştaki çocuklar babalarını örnek aldıkları için babanın çocuğa doğruyu ve yanlışı öğretmesi gerekiyor. Ayrıca Akcan, suça meyilli olan çocuklara zamanında müdahalede ailenin kilit noktada olduğunu söylüyor. Akcan, "Suça zamanında müdahale okulda, yetiştirme yurtlarında, askeriyede değil ailede olur."

Sosyal hizmetlerdeki uzman sayısı artırılmalı

Ailenin bilinçlendirilmesi için Sosyal Hizmetler, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi kurumların aileye yönelik çalışmalar yapması gerekiyor. Ayrıca şehirlerde sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve rehber öğretmen gibi aileye yardım edebilecek yeteri kadar uzman bulunmuyor. Şehirlerde olması gereken aile ile ilgilenen uzman sayısının ancak yüzde 10'u görevlendiriliyor. Bu oranı çok az bulan Adem Solak, "Hiçbir ilde bu sayının yüzde 20'yi aşmadığını görüyoruz. Ayrıca 110 bin uzman olması gereken sosyal hizmetlerde şu an yaklaşık 4 bin uzman var. Bu sayı artırılmalı." diyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1352161&title=cocuk-suclu-sayisinda-tehlikeli-tirmanis



Çocuk suçlu sayısını örgütler artırıyor

TUĞBA ÖCEK - İSTANBUL

Son yıllarda yapılan araştırmalar, bütün suçlarda yaş oranlarının düştüğünü gösteriyor.

Alkol, sigara, uyuşturucu maddeler gibi kötü alışkanlıklara başlama yaşı 11-12'ye kadar iniyor. Çocuk suçlu sayısını artıran etkenlerin başında ise suç örgütleri geliyor. Bu örgütler özellikle büyük şehirlerdeki eylemlerinde çocukları kullanıyor. Uzmanlar, çocuğu suçtan uzaklaştıracak eğitimin ailede başlayıp okulda devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

F.S. suça karışan ve 16 yaşında hapse giren çocuklardan sadece birisi. Diyarbakır'dan İstan-bul'a göç eden bir ailenin ikinci çocuğu olan F.S., 13 yaşındayken hem bir hazır giyim atölyesinde çalışıyor hem de okuluna devam ediyor. Annesi ve babası ayrı olan F.S., bir gece sokakta karşılaştığı çocuklarla kavgaya karışıyor. Dayak yiyen F.S., kendisini döven çocuklardan birini bıçaklıyor. Suçu sebebiyle 10 yıl hapis cezası alan F.S.'yi Yargıtay ceza indirimi ile 7 yıla mahkûm ediyor. Hapisten çıktığında 23 yaşına girmiş olan F.S.'nin şimdi tek derdi, hayata tutunmak...

Zaman'ın önceki gün manşetten duyurduğu 'Çocuk suçlu sayısında tehlikeli tırmanış' haberi üzerine uzmanlar, aileleri çocuk suçları konusunda uyarıyor. Prof. Dr. Adem Solak, değişen dünya değerleri karşısında ayakta duramayan ailenin, çocukların suça bulaşmasının birinci sebebi olduğunu vurguluyor. Solak, çocuğa ahlaki değerleri öğretmesi gereken ailenin ilgisini yetersiz buluyor. Psikiyatrist Ayhan Akcan, "Çoğunluğu göç ile büyük şehirlere gelen bu ailelerde, öncelikle çocuklar yeni yaşama adapte olamıyor. Aileler bu konuda bilinçli olmadıkları için durumu ancak çocuk suça sürüklendiğinde fark ediyor." şeklinde konuşuyor. Solak'a göre çocuk suçlarının önlenmesi için ilk olarak ailenin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Prof. Solak şu tavsiyelerde bulunuyor: "Ailenin bilinçlendirilmesi için Sosyal Hizmetler, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi kurumların aileye yönelik çalışmalar yapması şart. Ayrıca şehirlerde sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve rehber öğretmen gibi uzmanlar yeterli değil. Şehirlerde olması gereken uzman sayısının ancak yüzde 10'u görevlendiriliyor. Hiçbir ilde bu sayı yüzde 20'yi aşmıyor. Ayrıca 110 bin uzman olması gereken sosyal hizmetlerde şu an yaklaşık 4 bin uzman var. Bu sayı artırılmalı." Eğitim kurumlarının insani değer kazandırma yönüne vurgu yapan Prof. Solak, eğitimin öğretime kurban edildiğini kaydediyor. Adem Solak, "Okul, ailede insani değerler eğitimi almamış çwocukların eksiğini telafi edeceği tek yer. Okulda da bunu yapamadığınız zaman sokağın insafına terk ettiğiniz bir nesille karşı karşıyasınız." diyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü Murat Koçak ise çocukların aileden sonra en çok okulda vakit geçirdiğini ve eğitimcilerin dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Buna göre çocuk davranışlarıyla suça meylini haber verdiğinde bunu aileden sonra okuldaki öğretmenler anlayabiliyor. Bu durumu fark eden eğitimcilerin çocuğun ailesiyle ve yetkililerle irtibata geçmesi gerekiyor. Gençlerin enerjilerini yönlendiremediğine dikkat çeken eski Adli Tıp Başkanı Oğuz Polat, "Sınava ve sürekli ders çalışmaya odaklı eğitim sisteminde başarısız olan çocuk sokağa yöneliyor." ifadelerini kullanıyor. Polat'a göre çocukları sokaklardan uzak tutmanın yolu, onları spor gibi başarılı olacakları bir alana yönlendirmekten geçiyor. Böylece spor, müzik gibi alanlarda başarılı olan çocuk başka bir alanda başarısız olduğunda hayal kırıklığı yaşayarak yanlış bir davranışta bulunmayacak.

ÇOCUKLAR ÖRGÜT TUZAĞINDA

Son yıllarda çocukların suç örgütleri tarafından kullanılması da çocuk suçlu sayısını artırıyor. Büyük şehirlerde çeteler tarafından hırsızlık yaptırılan çocuklar, kırsal kesimlerde ise terör örgütlerinin güvenlik güçleri ve sivillere karşı illegal eylemlerinde ön saflarda kullanılıyor. Taş Atan Çocuklar Yasası'nın yürürlüğe girmesinden sonraki bir buçuk yıllık zaman diliminde korsan gösteri, molotoflu saldırı, araç kundaklama gibi olaylarda yüzde 214 artış gözleniyor. Bu olaylarda gözaltına alınan 18 yaş altı şüphelilerde yüzde 216 artış var. Güvenlik güçlerinin verilerine göre özellikle büyük şehirlerdeki suçlarda çocuklar kullanılıyor. Bu çocuklar farklı bölgelerden ya kaçırılıyor ya da ailelerinin rızası ile alınıyor. Çocukların tercih edilmesinin sebebi ise cezai ehliyetinin bulunmaması ve tekrar yeni suçlarda kullanılabilmesi.

Son yıllarda yapılan araştırmalara göre bütün suçlarda yaş oranları gittikçe düşüyor. Alkol, sigara, uyuşturucu gibi maddelere bağımlılık yaşı 11-12'ye kadar iniyor. Küçük yaşta bu ortamlara giren çocuklar, suça daha meyilli oluyor ve yaralama, adam öldürme, hırsızlık, gasp, mala zarar verme, cinsel suçlar ve uyuşturucu kullanma ve satma gibi suçlara bulaşıyor. Uyuşturucu kullanımı da ilköğretime kadar düşmüş durumda. Uzmanlar ise gerçek sayıların TÜİK verilerinin iki katı olduğunu belirtiyor. Tüm olayların emniyete gelmediği düşünüldüğünde ise ortaya korkunç bir tablo çıkıyor.

Çocuk suçlarını önlemek için neler yapılmalı?

Çocuklara insani ve ahlaki değerler öğretilmeli.

Çocukların dini eğitimine dikkat edilmeli.

Çocuklar okul saatleri dışındaki boş vakitlerini dolduracak sanat ve spor faaliyetlerine yönlendirilmeli.

Aileler çocuklarını yakından takip etmeli.

Öğretmenler çocuklara iyi gözlem yapmalı.

Çocukların okula devam durumu takip edilmeli.

Özellikle çocukların rol model gördüğü baba, evdeki davranışlarına dikkat etmeli.

Çocukların yanlışları şiddet yoluyla değil konuşarak anlatılmalı.

Anne-baba okulları açılmalı. Anne-babalara eğitim verilmeli.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 5 yıllık 'Şiddet Eylem Planı' uygulanmalı.

Sosyal hizmetlerdeki uzman sayısı artırılmalı.

Suça sürüklenmiş çocuklar koruma altına alınmalı. Bu çocuklara yönelik rehabilitasyon merkezleri açılmalı.

Rehberlik sistemi güçlendirilmeli.

Cezalandırma zihniyetinden vazgeçilmeli.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1352537&title=cocuk-suclu-sayisini-orgutler-artiriyor&haberSayfa=0