Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - TOPRAK

#1
Herkese merhabalar. Elimizdeki bononun bedeli rakamla 50, yazıyla ellibin TL olarak yazılmış. Gerçekte bono ellibin TL ama rakam bölümünde üç sıfır eksik yazılmış. Bu bono geçerli midir?
#2


Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın eşi Avukat Zübeyde Kamalak'ın, Ankara Adliyesi'nde görülen bir davaya türbanıyla girmesi üzerine, mahkeme ertelendi.

Avukat Zübeyde Kamalak'ın, bir davaya türbanıyla girmesi üzerine, mahkeme gerekçe olarak,  ''Danıştay 8. Dairesi, avukatların 'başı açık' görev yapmalarına dair düzenlemenin yürütmesini durdurmuş olsa da avukatların meslek kuralları ve kamu hizmeti yapmaları nedeniyle yargılamalara türbanlı giremeyecekleri'' gerekçesiyle yargılamayı erteledi.

Ankara 2. Aile Mahkemesi'ndeki boşanma davasına Zübeyde Kamalak ile karşı taraf avukatı katıldı.

Hakim İlhan Kadıoğlu, Zübeyde Kamalak'ın türbanlı duruşmaya girdiğini tutanağa yazdırdı.

Duruşmada söz alan Zübeyde Kamalak, Danıştay 8. Dairesi'nin, Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) türbanlı avukatların ''başı açık'' görev yapmalarına dair düzenlemesinin yürütmesini durdurduğunu hatırlatarak, TBB'nin de 71 baroya gönderdiği genelge kapsamında duruşmalara kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Hakim Kadıoğlu, duruşmaya son vererek, ''Danıştay 8. Dairesi, avukatların 'başı açık' görev yapmalarına dair düzenlemenin yürütmesini durdurmuş olsa da avukatların meslek kuralları ve kamu hizmeti yapmaları nedeniyle yargılamalara türbanlı giremeyecekleri'' gerekçesiyle duruşmayı erteledi.

''Hakimler uymalı''

Zübeyde Kamalak, duruşma sonrasında basın mensuplarına yaptığı açıklamada, başı açık bir kadının boşanma davasına baktığını, ancak hakimin tavrının kendisini de müvekkilini de mağdur ettiğini söyledi.

Adalet Bakanlığı'nın konuyla ilgili soruşturma başlatması gerektiğini ifade eden Kamalak, Danıştay'ın avukatların duruşmalara ''başları açık'' girme şartını iptal kararının açık olduğunu kaydetti.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak da Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''Hukuk devletini, hukuk devleti yapan temel özellik, mahkeme kararlarına uyulmasıdır. Eğer bir ülkede mahkeme kararlarına uyulmuyorsa orada hukuk devleti yok demektir. Çünkü hukukun uygulanıp uygulanmadığını maddi ve objektif olarak gösterecek merci mahkemelerdir. Bu sebepledir ki Anayasamızın 138. maddesinin son fıkrasına göre yasama ve yürütme organları yargı kararlarına uymak zorundadır. İdare, yargı kararlarını geciktirmeksizin ve aynen uygulamak mecburiyetindedir. Buna uyması gereken hakimlerdir, çünkü ortada bir mahkeme kararı vardır.''

Kaynak: AA
http://www.haber7.com/ic-politika/haber/1007303-kamalakin-basortulu-avukat-esine-yasak


''Bugün yaşadıklarım için ben hakkımı sorumlulara helal etmiyorum''

Avukat Zübeyde Kamalak, duruşmanın bir önceki celsesinde hakimin kendisini başörtülü olduğu için uyardığını ve hakkında tutanak tutulduğunu, ancak duruşmanın yapıldığını, bu yaklaşımından dolayı da hakime teşekkür ettiğini anlattı. Kendisinin söz konusu davada, başörtüsünü iş yerinin talebi nedeniyle çıkaran, ancak bu davranışı nedeniyle de evlilik birliği bozulan bir kadının müvekkili olduğunu aktaran Kamalak, bir mağduru savunurken kendisinin de mağdur edildiğini belirtti.

Danıştay'ın kararı doğrultusunda bugün yapılan duruşmaya girme konusunda ısrarcı olduğunu vurgulayan Kamalak, hakimin bu şekilde duruşma yapmayacağını belirterek, erteleme kararı verdiğini hatta duruşma salonunda izleyici olarak bulunmasına da izin vermediğini söyledi.

Kamalak, ayrıca Türkiye Barolar Birliği'nin 71 ilin barosuna bu konudaki düzenlemeyi içeren yazılar göndererek uygulanmasını istediğini ifade etti.

Bundan sonrası için ise yetkili birimlerin yapılması gerekeni uygulamaya koymasını beklediğini kaydeden  Kamalak, ''Hakim bir suç işledi. Peki suç işlendiği zaman Türkiye'de harekete geçecek kurumlar belli değil mi? Ben birini öldürsem, bir cinayet işlesem, birinin parasını çalsam kim harekete geçer? Birinin gidip 'çaldı' demesi mi gerekir, yoksa duyulması, bilinmesi, ihbarı yeterli midir?'' diye konuştu.

Türkiye'de 10 yıldan bu yana iktidarda olan Hükümetin bu sorunu çözmesi gerektiğini vurgulayan Kamalak, bu tür olaylarda sorumluluğunun olduğunu savundu.

Hakimin duruşmayı ertelemesinin farklı bir anlamı da bulunduğunu ifade eden Kamalak, ''Hakim aslında bana karşı düşmanlığını dile getirerek ihsası reyde de bulunmuştur. Bunun sonucunda ortaya çıkacak karar ne kadar hukuka uygun olur, takdirini size bırakıyorum'' ifadesini kullandı.

Ortada yıllardan bu yana süre gelen bir hukuksuzluk olduğunu savunan Kamalak, buna benzer durumlarla karşılaşan çok sayıda kadın olduğunu ve kendisine ulaşarak dayanışma duygularını ilettiklerini bildirdi.

''Bugün yaşadıklarımı yaşadığım için ben hakkımı sorumlulara helal etmiyorum'' diyen Kamalak, beklentilerinin temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması olduğunu söyledi.

Kaynak: AA
http://www.haber7.com/guncel/haber/1007544-basortulu-avukat-hakkimi-helal-etmiyorum
#3
Avukat Fadime D., Danıştay'ın başörtüsü yasağını kaldıran kararına rağmen hakkında suç duyurusunda bulunan hâkim Adnan Yılmaz'ı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) şikâyet ediyor.

İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi Hâkimi Yılmaz, duruşmaya başörtüsüyle giren Fadime D.'yi suçlu saymış ve bu durumun İstanbul Barosu'na ve avukatın müvekkiline tebliğ edilmesini istemişti. Hukukçular Derneği Genel Sekreteri Avukat Bilal Çoban, Danıştay'ı yok sayan hâkimle ilgili süreci takip edeceklerini söyledi.

http://www.zaman.com.tr/gundem_avukat-basortusunu-suc-sayan-hakimi-hsykya-sikayet-edecek_2057071.html
#4
Gökyüzü kara bulutlarla kaplı, yağmur yağdı yağacak, Eyüpsultan'a hüzün hakim. Caminin içi dışı dolu. Gençlerin çokluğu göze çarpıyor. Ülkenin dört bir yanından gelenler var. Gençlerden biri 'İzmir'den geldim' dedi, diğeri 'Van' ve 'Erzurum' dedi. Ezana doğru kalabalık arttı. Oğul Mücahid Ören metin. Ölümün bilincinde. Ölüm her canlı için mukadder, kaçış yok. Şişli Belediye Başkanı ilk gelen siyasilerden. Onu Enerji Bakanı Taner Yıldız izledi. Başbakan Erdoğan da en ön safta yerini aldı.

28 Şubat'ın arifesi ve yine acı bir kayıp. Herkesin 'Enver Ağabey' diye hitap ettiği Enver Ören'i yitirdik. Hastaydı. Yoğun bakımda yatıyordu. İki yıl önce Necmettin Erbakan, 27 Şubat'ta ayrıldı aramızdan. Kaderin akışı içinde bir hikmeti, bir anlamı vardır muhakkak. Her iki isim de 28 Şubat sürecinin mağduruydu.

Enver Ören sadece bir işadamı ve medya patronu değildi. Maneviyat dünyamızın da dinamiklerinden, kandillerinden biriydi. Hüseyin Hilmi Işık'ın yakınıydı. Hal ehliydi. Seyyid Abdülhakim Hazretleri'nin yolundan gidiyordu. 28 Şubat'ın hedef aldığı isimlerden biriydi. Karanlığı, ülkeyi aydınlığa çıkarmak için çabalayanlar daha derinden hisseder. Nitekim kimi ülkeyi terk etmek durumunda kaldı, kimi ayakta kalabilmek için büyük acılarla boğuştu.

Unutamadığım anekdotlardandır. 28 Şubat'ın soğuk, dondurucu günleri, ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaşmakta. Enver Ören, randevu alır, Çevik Bir'le görüşmeye gider. Çevik Bir tanıdığı bir isim aslında. Kuleli'den okul arkadaşı. Ama ayrı dünyaların insanı. Çevik Bir'in irtica diye gözünü kararttığı çetin günler.

Bir, 28 Şubat'ı anlatmış. Duydukları karşısında eli ayağına dolaşmış. Nasıl dolaşmasın ki her kutsal düşman olarak bellenmiş. İhlas, kara listeye alınmış. Enver Ören önündeki sürahiyi devirmiş. Erol Özkasnak'ın üstü ıslanmış. İnanç ve insaf sahibi bir insanın sükûnetini koruması mümkün mü? Değil elbette. Enver Ören, Çevik Bir'e dönmüş "Yapmayı düşündüğünüz şeyler toplumda kaosa yol açar, kan dökülebilir." şeklinde uyarıda bulunmuş. Bir'in cevabı çok acımasız: '3 milyon insan ölse ne olur?' 28 Şubat'ı özetleyen bir cümle aslında.

Dün Nuri Elibol'un köşesinde okudum. Genelkurmay Başkanı çağırmış ve "Enver Bey'e selam söyle Türkiye Gazetesi'nin içinde irticai yayınların yapıldığı o iki sayfayı kaldırsın. Orada yazılanlar bizi çok üzüyor." demiş. Elibol, mesajı Enver Ören'e aktarmış. Ören üzülmüş "Biz bu gazeteyi o iki sayfanın hatırına çıkarıyoruz. Sayfaları kaldırmaktansa gazeteyi kapatırız." demiş.

2012'nin Ramazan ayıydı. Ankara'ya gelmişti. Bağlum'da şeyhi Abdulhakim Arvasi Hazretleri'nin medfun olduğu yalçın mezarlığın hemen yanında kalıyordu. Ziyaretine gidecektik. Nasip olmadı. Rahatsızlandı. Ankara'dan ayrılmak zorunda kaldı. Yıllardır böbreklerinden rahatsızdı. İki defa ameliyat oldu. Sağlığı düzelmedi. Izdırabı hiç bitmedi. Birkaç yıl önceydi. İstanbul'a gelmiştim. Türkiye Gazetesi ve TGRT'nin bulunduğu binaya uğradım. Bir saate yakın konuştuk. Sürekli tebessüm halindeydi. Hastalığını anlatırken bile. "Fethullah Gülen Hocaefendi'yi gördüm rüyamda. Bana ceviz göndermiş." dedi. "Kuşkusuz bu rüyanın bir mesajı var." diye ekledi. Duygulandı sonra... Dünyanın dört bir yanında yapılan hizmetlerden övgüyle bahsetti.'Neden sürekli tebessüm ediyorsunuz?' diye sormuşlar. Verdiği cevap çok ilginç: "Ben geceleri ağladım, gündüzleri güldüm." Güleryüz tavsiye edilir. İnancımıza göre tebessüm sadakadır. O tavsiyenin ete kemiğe büründüğü biriydi sanki.

Mekânı cennet olsun.....

http://www.zaman.com.tr/mustafa-unal/gece-aglayan-gunduz-gulen-adam-enver-agabey_2057362.html




O benim de Enver Abimdi!, Meryem Aybike Sinan, haber7.com

Türk Basın Tarihinin önemli ve değerli simalarından biriydi Enver Ören.

Ve geçen Cuma akşamı sevenlerine veda etti.  Rahmet-i Rahmana kavuştu. Allah gani gani rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun.

Enver Ören, yaptığı hizmetlerin yanı sıra her şeyden önce bir gönül adamı, hoşgörü ve hizmet adamıydı. Türk Medyasının gülen yüzüydü. Ve bir dava adamıydı. Türkiye Gazetesi yaptığı yayınlarla en zor günlerde bu ülkenin maddi ve manevi yaralarına merhem oldu. İlk kez olumlu din adamı imajını TGRT dizi ve yayınlarında görmüş, öğrenmiş olduk!

Milliyetçi ve muhafazakâr aydının yazacağı tek yayın kuruluşu olarak yıllarca her türlü baskıyı göğüsledi ve en zor zamanlarda dahi var olmaya çalıştı... Bu ülkede her yayın kuruluşunun tek düze görüş ve düşünceleri temsil ettiği bir zamanda Türkiye Gazetesinin bağrında sağ kesimin bütün renkleri bir arada Enver Ören'in hoşgörüsü sayesinde desen desen bu ülkenin zenginliğine ahenk kattılar.

Türkiye Gazetesi hep bir renk ahenk gazetesiydi bana göre.

Bizim ailenin, akrabalarımız da dâhil okuduğu yegâne gazete idi yıllar yılı. Hatta işadamı eniştem hatırlıyorum da bir düzine gazeteye birden abone olurdu hizmet adına. Gelene geçene bir gazete hediye eder, okuyun derdi.  Benim de en sevdiğim yazarlar ve çizerler bu gazetenin çatısı altında idiler.

Mustafa Necati Özfatura, Yılmaz Öztuna,  Sevinç Çokum, Yavuz Bülent Bakiler, Ahmet Kabaklı, Dilaver Cebeci, Ergun Göze, Gürbüz Azak, Olcay Yazıcı, Seyyid Ahmet Arvasi vs. Bu gazetede yazan hemen herkes gerçekten de konusunun uzmanı, tecrübeli, hoşgörülü, vatansever, kültür milliyetçisi ve gerçek birer Türk münevveri idiler. Bugüne kadar bir buçuk milyon sınırına dayanan tek sağ gazete Türkiye Gazetesi olmuştur zannedersem!

Ve Türkiye Çocuk Dergisi...

Otuz yılı aşkın bir süredir yayın hayatına devam eden, çocuklara yönelik yayınlarıyla Şeyh Şamil, Hacı Murat, Şeyh Edebali, Ak Şemseddin, Molla Gürani gibi dizi çizgi romanlarıyla, moral değerlere atıfta bulanan sıra dışı bir dergiydi. Çocuk dünyasına bizden desenleri nakşeden,  yazı ve şiirleriyle, söyleşi ve araştırma yazılarıyla biz dünün çocuklarına, bizden sonrakilere ve bugünün çocuklarına aynı mutfaktan aynı desenlerle hizmet vermeye devam ediyor Türkiye çocuk Dergisi.

Hatırlıyorum da Türkiye Çocuk Dergisinde ilk hikâyem yayınlandığında ilkokul beşinci sınıfta idim ve ilk telif ücretimi, yani yazarlıkta kazandığım ilk para ne çok mutlu etmişti beni! Bu ilk tecrübeyi  hiç ama hiç unutmuyorum. Bir çocuğun bile emeğini göz ardı etmeyen böylesi ince, hakkaniyetli yayıncılık anlayışı bir daha olmadı bu ülkede, olamadı!

Sonra Pazar günleri Türkiye Gazetesi ile yayınlanan "Türkiye Magazin" adlı Pazar ekinde yayınlanan hikâyelerim beni heveslendiren kalem tecrübeleriydi. Türkiye Gazetesi, benim için yazarlık okulu olma bakımından çok önemli bir kurumdur.  O nadide ekol, o manevi okul üzerimde hiçbir zaman silinmeyecek derin izler ve desenler bırakmıştır.

Çocukluk ve gençlik yıllarımızda Enver Abimizi takip ederken hoşgörüyü, gerginlikleri yatıştıran, sağduyuyu çağıran, kemal ve cemal sahibi bir insan görürdük karşımızda.

Enver Ören, bu ülke medyasında çok ciddi ve unutulmaz işlere imza atmıştır.  Türkiye Gazetesi sadece bir gazete  değil, aynı zamanda manevi alt yapısı olan bir irfani okuldur. Bu ekolün içinden çıkmış isimlere baktığımızda tutarlı, mütevazı, nezaketli, nezahetli, merhametli, vatansever, hoşgörülü bir yapının olduğunu görürsünüz.

İçindeki kemali dışındaki cemaline yansıyan Enver Ören Türkiye Gazetesi, TGRT gibi kuruluşlarıyla bir devrin sesi olmuştur.  Her yükselişin bir de çöküşü ve düşüşü mukadderdir. Ancak son yıllarda Türkiye Gazetesinde değerli dost Nuh Albayrak'ın da ciddi katkılarıyla önemli gelişmeler olmakla beraber elbette bütün bu gelişmeler bizim hayalimizdeki Türkiye Gazetesi'nin hayli gerisindedir.

Ancak ümit varız.

Enver Abimiz gitse de şükür ki bayrağı teslim alan bir Mücahid'i vardır! Zaten ilk gençlik yıllarından bu yana ağabey ve büyüklerinin yanında gazetenin mutfağında pişen bir tarafı da olduğundan gazete bünyesinde herhangi bir değişiklik olacağını tahmin etmiyoruz.

Tam kırk yıl iyi ve kötü günlerde bu ülkeye maddi ve manevi anlamda hizmet vermiş, muhafazakâr kesimin önde gelen sesi olmuş bu gazetenin kısa vadede eski parlak günlerine kavuşmasını umuyoruz.  Bu ülkeyi ve bu milleti seven herkesin de bu kuruluşa destek vermesi, Türkiye'yi takip etmesi bir vefa borcudur!

Zira biz vefa nedir, sadakat nedir, güven nedir her türlü moral değeri Enver Abimizden öğrendik! Allah razı olsun kendisinden.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun! Allah rahmet eylesin.

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan- Haber7
http://www.haber7.com/meryem-aybike-sinan/haber/994463-o-benim-de-enver-abimdi


http://www.youtube.com/watch?v=BNUdN4l9yM4#ws