Haberler:

deneme

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

02 Ağustos 2025, 16:53:26

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,233
  • Latest: aliemer
Stats
  • Toplam İleti: 8,925
  • Toplam Konu: 4,449
  • Online today: 231
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 120
Total: 120

Son İletiler

#1
Yurtdışı oyun firması Ubisoft ile yaşadığım bir sorundan dolayı tazminat davası açmak istiyorum. Bu konuda bana yardımcı olacak ve daha önce yurt dışı firmasına dava açmış deneyim sahibi avukat arkadaşımızın desteğini bekliyorum.
#2
Hukuk Fakülteleri / Ynt: Hukuk Fakülteleri Artık T...
Son İleti Gönderen FatihEmre - 20 Temmuz 2025, 22:34:46
Merhaba, Öncelikle yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Ancak; ilk paragrafta yazdığınız gibi, dosya sayısı artış gösterse de bu maalesef her avukata etki etmiyor. Bu hususu yazımda tam anlatamamış olabilirim. Mesela, mesleğe yeni başlayan bir avukat 20-30 dosyaya anca sahip olabilirken, bazı bürolarda dosya sayısı 10 binleri bulabiliyor. Belki de ben soğuduğum içindir bilemiyorum ama artık günümüzde hukuk fakültelerini kimseye tavsiye etmiyorum. Esenlikle kalın.
#3
Hukuk Fakülteleri / Ynt: Hukuk Fakülteleri Artık T...
Son İleti Gönderen kilimanjaro - 19 Temmuz 2025, 15:00:14
Güzel bir değerlendirme, elinize sağlık ancak "2002 yılında her 1.396 kişiye bir avukat düşerken, günümüzde her 477 kişiye bir avukat düşmektedir" şeklindeki tespit, artan dava sayılarını dikkate almadığı için eksik kalmış. Gerçekten de Adalet Bakanlığı verilerine göre 1967 yılında 1,94 milyon olan dava sayısı, 1977'de 2,75 milyon, 1987'de 3,84 milyon, 1997'de 3,72 milyon, 2007'de 5,93 milyon, 2017'de 7,04 milyon, 2019'da ise 7,68 milyon olmuş. Keza 2024 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında açılan soruşturma ve ihbar dosya sayılarının toplamı 2023 yılına göre %4 artış göstermiş. Dolayısıyla dava/ihtilaf sayısındaki bu önemli artışların da nazara alınması gerekiyor. Buna karşın, hukukçu sayısındaki artış ve buna paralel şekilde gelişen iş bulmadaki zorluklar ve özellikle de arzu edilen ücretlerin çok uzağındaki ücretlerle çalışma mecburiyeti, 2000'li yılların başlarında bile mesleğe yeni başlayan avukatları son derece rahatsız ediyorken, elbette günümüzde mezun sayısındaki çok büyük artışlar ve ihtiyacın çok ötesine geçmiş mevcut avukat sayıları sebebiyle durum daha vahim boyutlara ulaşmış durumda. Bu vaziyet de doğal olarak hukuk mezunlarının özellikle bekledikleri saygınlık ve gelir anlamında meslekten umduğunu bulamama, hayal kırıklığına maruz kalma gibi acı gerçekleri besleyen en önemli etken. Tüm bunlara rağmen, sınava eşit ağırlıktan giren bir adayın seçebileceği az sayıdaki saygın ve alternatiflerine kıyasla nispeten şartları daha iyi olan bir bölüm olarak hukuk, cazibesi yıllar içinde azalsa da rağbeti çok da azal(a)mayacak bölümlerden biridir denilebilir.

Peki, mevcut şartlar altında Hukuk Fakültesini kimlere tavsiye ederim?
Avukatlık düşünenler açısından; mensup olduğu ailenin çevresi geniş, özellikle yakın ilişkiler içinde bulunulan akrabalar/aile dostları içinde iş adamı denilecek düzeyde iş hayatında yoğun çalışmaları bulunan, bir avukat ihtiyacının hissedildiği doğal bir akraba/çevre ortamına sahip ya da aktif bir sosyal bir yaşantıya sahip olması sebebiyle kısa sürede kendisine çevre oluşturabilecek bir potansiyelinin bulunduğunu düşünen ve iletişim becerileri gayet iyi olan kişiler (halihazırda daha iyi bir seçenekleri de yoksa) hukuk fakültesini tercih edebilir.
Hâkimlik savcılık mesleğine geçmek isteyenler açısından; üniversite öğreniminin başlarından itibaren disiplinli bir şekilde ders çalışacak ve mezun oluncaya dek iyi hukukçu meziyetlerini kazanmayı kendisine ilke edinecek kişilerden biri olduklarını düşünüyorlarsa, kendilerini idealist biri olarak tanımlıyorlarsa ve şayet ailelerinde mülakat öncesinde yapılan güvenlik soruşturmasına takılacak terör benzeri suçlardan hüküm giymiş kişiler gibi mesleğe girişi zorlaştıracak olumsuz şartlar da yoksa ve son olarak meslek için gerekli olan asgari iletişim becerilerine de sahip bulunuyorlarsa, hukuk fakültesini tercih edebilirler.
Noter olmayı düşünenler açısından; günümüzde noterlikte sıra bekleyenlerin oluşturduğu yığılma, bir insan ömrünü aşacak düzeyde olduğundan, noterliğe giriş için geçerli olan mevcut şartlar değişmedikçe ya da noterlik sayılarında çok büyük artışlar olmadığı sürece noterlik, son 20-25 yılda mezun olmuş kişiler için olduğu gibi yeni mezun olacak kişiler için de hayal olmaya devam edecek. Dolayısıyla ileride noter olmak için Hukuk Fakültesine girmeyi düşünenler varsa, günümüz şartlarına göre bu tümüyle imkansız olan amacından bir an evvel vazgeçip farklı meslekleri düşünebilir.

Son söz: Elbette burası Türkiye ve gelişen ekonomik ve siyasi olaylar, kimilerinin ayağına çelme takarken, kimilerinin de önünü açabilir, böyle bir ihtimal de var. 15 Temmuz darbe teşebbüsü olmasaydı, 2016 ve devamındaki senelerde geçmiş yıllara kıyasla daha fazla hakim savcı alımı yapılması gerekmeyecekti örneğin. Ya da yıllardır konuşulan noterliğe geçiş şartlarının makul bir çizgiye çekilmesi veya sınav getirilmesi gibi değişiklikler günün birinde gerçekleşirse, günümüzde hayal olan noterlik belki bir alternatif oluşturur hale gelebilir. Bununla birlikte, bu olup olmayacağı belli olmayan değişikliklerden bağımsız olarak, kişinin nasıl bir meslek istediği sorusu bence buradaki en önemli soru. Emekliliğe kadar bir ömür boyu yürüteceği mesleğin; kişinin her yönüyle benimseyeceği, severek icra edeceği meslek olması çok çok önemli. Diğer türlü geriye dönüp bakıldığında, büyük pişmanlıklarla, keşkelerle, hayıflanmalarla ve belki de bu pişmanlık ve olumsuzlukların besleyeceği başarısızlıklarla yüzleşmek zorunda kalınabilir.
#4
Hâkim Adayı, Didem YAYLALI'nın hatırasına...
AVUKAT STAJYERLERİNİN ÖDEDİĞİ DAMGA VERGİSİ HAKKINDA

I. Giriş
07.04.1969 tarihli, 13168 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na göre, avukatlık stajı bir yıl olup, zorunludur. Avukatlık stajının ilk altı ayında, mahkemeler nezdinde staj yapılmaktadır. Avukat stajyerlerinden, ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarınca, altı aylık mahkemeler dönemi stajı bittiğinde, vergi dairesine bir ücret yatırılması istenmektedir. Bu ücretin neden ödenmesi gerektiği hakkında yeterince bilgi verilmediği görülebilmektedir. Uygulamada ödenen bu ücret karşılığında, herhangi bir belge/evrak da verilmemektedir. Çalışmada, stajyerler tarafından ödenen bu ücretin dayanağı üzerinde durulmaya gayret edilecektir. Zorunlu olan avukatlık stajı dönemi hakkında ise, detaylı bilgiler verilmeyecektir.
 
II. Genel Olarak İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu
Adalet Komisyonu hakkındaki hükümler, 26.02.1983 Tarihli ve 17971 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda yer almıştır (Albayrak, 2024:32). Adalet Komisyonları, yargısal faaliyette bulunmazlar (Albayrak, 2024:32). Komisyonlar, idari birim niteliğinde olup, yaptıkları görevler idari işlem niteliğindedir (Albayrak, 2024:32). Bu nedenle komisyonlar, yargısal denetime tabidir (Albayrak, 2024:32). Hem adli yargıda hem de idari yargıda, adalet komisyonu bulunmaktadır (Albayrak, 2024:33). Adli yargı adalet komisyonu, ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yargı çevresinde görev yaparlar (Albayrak, 2024:33). Komisyon, üye tam sayısı ile toplanır ve oy çokluğu ile karar alır (Albayrak, 2024:33). Komisyon; bir başkan, bir asıl bir yedek üyesi Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) tarafından belirlenen hakimler ve Cumhuriyet Başsavcısı'ndan oluşur (Ünsal, 2023:39). Başkan bulunmadığında, asıl üye komisyona başkanlık yapar (Ünsal, 2023:39). Asıl üye de bulunmadığında yedek üye; Başsavcının bulunmadığında ise Başsavcı vekili görev yapar (Ünsal, 2023:39). Adalet Komisyonunun bulunduğu yerlerde, bir yazı işleri müdürü ve yeteri kadar personel görev yapmaktadır (Albayrak, 2024:33).
 
Adalet Komisyonu'nun görevleri, "Adalet komisyonlarının görevleri şunlardır: a) Atamaları doğrudan Bakanlıkça yapılanlar dışındaki adlî ve idarî yargı ile ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin; 1) İlk defa Devlet memurluğuna atanacaklardan merkezî sınavda başarılı olanların ilgili yönetmelik hükümlerine göre düzenlenecek sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınavlarını yapmak, hukuk fakültesi, adalet meslek yüksek okulu veya meslek yüksekokullarının adalet veya ceza infaz ve güvenlik hizmetleri programı, lise veya meslek liselerinin adalet alanı ve ilgili mevzuat uyarınca bunlara denkliği kabul edilen program veya alan mezunlarına öncelik tanımak kaydıyla başarılı olanların atanmalarını teklif etmek.[76] 2) Aslî Devlet memurluğuna atanmaları, sicil ve disiplin işlemleri, görevden uzaklaştırılmaları, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlemlerini bu Kanun ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili mevzuat hükümlerine göre yerine getirmek. 3) Naklen veya hizmet gereği atamasını, ilgili mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısının görüşünü alarak, yetki alanı içerisinde yapmak. 4) Geçici olarak görevlendirmesini, yetki alanı içerisinde altı ayı geçmemek üzere yapmak. b) Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek. (Ek ikinci fıkra:14/4/2020-7242/64 md.) Bakanlıkça, birinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendindeki görevlerin bir kısmı veya tamamının Bakanlık bünyesinde oluşturulacak sınav kurullarınca yerine getirilmesine de karar verilebilir. İlk defa Devlet memurluğuna atanması teklif edilen personelin atanmaları Bakanlık onayı ile tamamlanır. Bu personelin atanması, eğitilmesi ile ilgili usûl ve esaslar ile sınav kurullarının oluşumu yönetmelikte gösterilir. Bu madde kapsamındaki personeli, ilgili adalet komisyonunun muvafakati, teklifi veya hizmetin gereği olarak başka bir adalet komisyonunun yetki alanına naklen atama veya geçici olarak görevlendirme yetkisi Adalet Bakanlığına aittir" şeklinde sayılarak, belirtilmiştir (2802 sayılı Kanun, m.114).

A) Avukat Stajyerleri Açısından Bir Görevi
Uygulamada, mahkemeler nezdindeki stajını tamamlayan avukat stajyerlerine, Adalet Komisyonlarınca bir mazbata düzenlenmektedir. Ancak, Adalet Komisyonlarının avukat stajyerlerine bu şekilde bir mazbata düzenlemesi gerektiğine dair, herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu mazbata, avukat stajyerlerine fiziken veya elektronik ortamda verilmemektedir. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, yayınlamış olduğu öneriler listesinde, bu mazbataların, avukatlık stajının mahkemeler nezdinde yapılan bölümünü belgelendirdiğini belirtmiştir (Öneriler Listesi, 2018:4). Teftiş Kurulu Başkanlığı'na göre, bu mazbatalardan 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu (DVK) ek "1" sayılı Tablo gereğince damga vergisi alınmalıdır (Öneriler Listesi, 2018:4).

III. Damga Vergisi Kanunu Düzenlemesi
11.07.1964 tarihli ve 11751 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'na göre, kanuna ekli "1" sayılı tabloda yazan kağıtlar, damga vergisine tabidir (488 sayılı Kanun, m.1/1). Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlerin damga vergisini, kişiler öder (488 sayılı Kanun, m.3/2). 488 sayılı Kanun ekli "1" sayılı tabloda, "kararlar ve mazbatalar" başlığı altında; meclislerden, resmî heyetlerden ve idarî davalarla ilgili olmayarak Danıştaydan verilen mazbata, ilâm ve kararlarla hakem kararlarından, belli bir parayı ihtiva etmeyenlerin 674,40TL damga vergisine tabi olduğu belirtilmiştir (488 sayılı Kanun, ekli "1" sayılı tablo). Bu miktar, 2025 yılı içinde geçerlidir. İlerleyen yıllarda söz konusu tutar, yeniden değerleme oranına göre artabilir.
 
IV. Değerlendirme ve Sonuç
Adalet Komisyonu'nun niteliği, çalışma şekli, genel özellikleri ve görevleri gibi hususlar, "II", numaralı bölümde izah edilmeye gayret edilmişti. Bu açıklamalardan, Adalet Komisyonlarının resmî nitelikte ve çok üyeli yapılar olduğu anlaşılmaktadır. Komisyonlar, kararlarını heyet olarak almakta ve kamu otoritesi adına işlem tesis etmektedir. Bu açıklamalar dikkate alındığında; adalet komisyonunun, resmi niteliğe sahip olduğu ve heyet halinde çalıştığı ifade edilebilir. Çünkü; "heyet" kelimesi, "kurul" manasına gelebilmektedir (Türk Dil Kurumu, 2025). "Komisyon" kelimesi de "alt kurul" manasına gelmektedir (Türk Dil Kurumu, 2025). "Alt kurul" terimi, hiyerarşik olarak bir kurulun parçası olabileceğini ima ettiğinden; komisyonun da heyetin içinde olduğu kabul edilebilir. Buradan hareketle bir komisyonun, bir heyetin özelliklerini taşıdığı, söylenebilecektir. O halde Adalet Komisyonu'nun, bir heyetin özelliklerini taşımakta olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. 488 sayılı DVK'ye göre ekli "1" sayılı tabloda yazan kağıtlar, damga vergisine tabidir. Adalet Komisyonu'nun da bir heyet olduğu kabul edildiğinde, verdikleri mazbataların da damga vergisine tabi olduğu kabul edilebilir.

Avukat stajyerleri, henüz avukatlık unvanına sahip değillerdir. Bir yıllık staj dönemi bitip, ruhsat aldıklarında avukat olabileceklerdir. Avukat olmayan bu kişilerden, "avukatlık mazbatası" adı altında vergi alınması, kanımızca isabetli değildir. Söz konusu vergi, avukat stajyerleri açısından kaldırılmalıdır. Veyahut; verginin ismi "mahkeme stajı bitim mazbatası" gibi bir isimle, adlandırılmalıdır. Avukat stajyerlerine bu mazbata, fiziken veya elektronik ortamda teslim edilmelidir. Ancak bu şekilde, şeffaflık sağlanabilecektir.

V. Kaynakça
•   11.07.1964 tarihli ve 11751 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu.
•   26.02.1983 Tarihli ve 17971 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu.
•   Hakan, Albayrak, "Kalem ve Yazı İşleri Mevzuatı Ders Kitabı", (THD) Temel Hukuk Dizisi, Seçkin Yayıncılık, 2024, Ankara.
•   Cengiz, Ünsal, "Kalem (Yazı İşleri) Mevzuatı", Seçkin Yayıncılık, 2023, Ankara.
#5
Hukuk Fakülteleri / Hukuk Fakülteleri Artık Tercih...
Son İleti Gönderen FatihEmre - 03 Temmuz 2025, 22:39:51
ARTIK HUKUK FAKÜLTESİNİN TERCİH EDİLMEMESİ GEREKTİĞİ
I. Giriş
ÖSYM'nin resmi internet sitesinde yer alan takvime göre, 22.07.2025 tarihinde Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları açıklanacaktır. Ardından tercih süreçleri başlayacaktır. Bu yazıda, hukuk fakültesinin neden tercih edilmemesi gerektiği üzerinde durulmaya gayret edilecektir. Hukuk fakültelerindeki akademisyenlerin sayısı, hukuk eğitimin niteliği gibi hususlara bu yazıda yer verilmeyecektir. Ağırlıklı olarak, hukuk fakültesi mezunlarını bekleyen sorunlar hakkında açıklamalarda bulunmaya gayret edilecektir.

II. Türkiye'deki Fakülte ve Öğrenci Sayıları
Yükseköğretim Kurumu (YÖK), 2024 tercih rehberinde toplam 94 tane hukuk fakültesine yer vermiştir (Türkiye Hukuk, 2024). Tercih rehberinde yer alan bu 94 tane hukuk fakültesinden 83 tanesi, Türkiye'dedir (Türkiye Hukuk, 2024). Başka bir kaynağa göre Türkiye'de 88 tane hukuk fakültesi bulunmaktadır (Taştan, 2025). Bir yazara göre de Türkiye'de 89 tane hukuk fakültesi olup, bu sayıya henüz öğrenci kabul etmeyen ve akademik kadrosu oluşturulmamış fakültelerinde eklenmesiyle fakülte sayısı 100'ü geçebilecektir (Akçardak, 2022). Türkiye'de 83 tane hukuk fakültesi olduğu kabul edildiğinde, bunların 45 tanesi devlet, geri kalanı vakıf üniversitesidir (Türkiye Hukuk, 2024). 2024 yılı YKS yerleştirme sonuçlarına göre toplam 13042 tane öğrenci, hukuk fakültelerine yerleşmiştir (Taştan, 2025). Bu sayıya özel durumu olan öğrencilerin de dahil edilmesiyle 13555 tane öğrencinin hukuk fakültesine yerleştiği görülebilecektir (Taştan, 2025). Fakülte kontenjanları düşmüş olmasına rağmen vakıf üniversitelerinde 600 tane boş kontenjan kaldığı belirtilmektedir (Taştan, 2025). Kontenjanlardaki düşüşlerin kademeli de olsa, eğitimdeki kalitenin artması bakımından isabetli olabileceği düşünülmektedir (Taştan, 2025). 2024 yılında mezun olanlar hariç hukuk fakültelerinde mevcut 65.000 civarında öğrenci bulunmakta olup, 2025 yılı yerleştirmeleri ile birlikte bu sayı, 80.000 civarına yükselebilecektir (Taştan, 2025). 2025 yılı verilerine ulaşılamasa da 2021 yılında yaklaşık 18.000 öğrenci, hukuk fakültelerinden mezun olmuştur (Yakın Eğitim, 2018). Her yıl ortalama 15-18000 civarında öğrenci hukuk fakültelerinden mezun olmaktadır.

Son 20 yılda hukuk fakültelerinin ve buna bağlı olarak da mezunlarının sayısı çok hızlı bir artış göstermiştir (Şirin, 2023). Bu kadar fazla hukuk fakültesine ve mezuna ihtiyaç olmadığı düşünülmektedir (Şirin, 2023). Hatta bir yazar bu düşünceyi gerekçe göstererek uzun bir süre yeni hukuk fakültelerinin açılmaması gerektiğini vurgulamıştır (Akçardak, 2022). Hukuk Fakültelerinin sayısını artırmak yerine, mevcut olanların kalitesinin artırılmasına yoğunlaşılması gerektiği düşünülmektedir (Akçardak, 2022). Çünkü; etkin yargılama faaliyetlerinin ve hukuk güvenliğinin en önemli kaynağı, nitelikli hukuk fakülteleridir (Akçardak, 2022). Yeterli öğretim üyesine sahip olmayan ve nitelikli eğitim veremeyen hukuk fakülteleri derhal kapatılmalıdır (Akçardak, 2022).

A) Sayıların Avukatlığa Etkisi
Hukuk fakültelerinin sayısının ve buna bağlı olarak da mezunlarının sayısı gereğinden fazla artması özellikle avukatları etkilemektedir (Şirin, 2023). Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) 31.12.2024 tarihli verilerine göre Türkiye'de yaklaşık, 200.000 civarında avukat bulunmaktadır (TBB, 2024). Nüfus ve avukat sayısı arasında bir oranlama yapılırsa; 2002 yılında her 1.396 kişiye bir avukat düşerken, günümüzde her 477 kişiye bir avukat düşmektedir (Şirin, 2023). Ancak, uygulamada bu dağılım, her avukata eşit şekilde olmamaktadır. Büyük hukuk büroları, müvekkillerin büyük çoğunluğuna hizmet vererek çok sayıda dosyayı elinde tutmaktadır. Avukat sayısının bu denli çok olmasında, hukuk fakültelerinin sayısı ve buna bağlı olarak da mezunlarının sayısı etkili olmuştur. Çünkü; Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) gelmeden önce herkes, mezun olduktan hemen sonra avukatlık stajı başlatılabilmekteydi. Diğer hukuk mesleklerine (Hâkim, Cumhuriyet Savcısı, İcra Müdürü, Müdür Yardımcısı, Noter gibi) girmek için gerekli olan sınav şartı, avukatlıkta bulunmamaktaydı. Bu durum zaman içinde avukat sayısının, ihtiyaçtan fazla artmasına neden olmuştur. Zamanla, avukatlık mesleği kamusal niteliğini kaybetmiştir (Şirin, 2023). Ekonomik sorunlar, emek sömürüsü gibi etkenler, bazı avukatları intihara sürüklemiştir (Şirin, 2023). 2021-2022 adli yıl açılışında bazı baro başkanlarınca, avukatlık mesleğinde bulunan sorunlar şu şekilde sayılmıştır: "

"...Avukatsız arabuluculuğu teşvik eden yaklaşımın temelden hatalıdır. Aynı gerekçeyle, ceza uyuşmazlıklarında hukukçu olmayanların uzlaştırmacı yapılması yanlıştır. Adil yargılanma hakkını özellikle maddi durumu elverişli olmayan vatandaşlarımız için sağlamaya yönelik olan ve işkence iddialarının önüne geçilmesi açısından vazgeçilmez önemde bulunan CMK avukatlığında öngörülen ücretler düşüktür. Adli yardım hizmetinin karşılığının bir, bir buçuk yıl geriden ödenebilir durumda olması da çok büyük bir sorundur. Avukatlık ücretlerine uygulanan KDV'nin düşürülmesi, vatandaşın etkili bir adalet hizmeti almasını sağlayacaktır. CMK ve adli yardım hizmetlerinde ise KDV kaldırılmalıdır. Kamuda çalışan avukatların ek göstergeleri hâkimlerle eşit hale getirilmelidir. Avukatların emeklilik hakları da hâkimlerle eşit olmalıdır. Adliyelerin yönetiminde görevli olan komisyonlarda baro başkanlarının da yer alması, yönetimi kolaylaştıracaktır. Mesleğin icrasında karşılaşılan iletişim kaynaklı sorunların da önüne geçecektir. Avukatlara yönelik fiziksel saldırıların giderek artması endişe vericidir. Şiddet kültürünün gelişmesi mutlaka önlenmelidir. Avukatlara yönelik saldırıların yargı mensuplarına yönelik saldırılar olduğunu unutmamalıdır. Dosyalara, bilgi ve belgelere ulaşımda Avukatlık Yasamızın 2. maddesiyle tanınan yetkilerimiz, etkin olarak hayata geçirilmelidir. Çoklu baro düzenlemesi, savunma mesleğinde ayrışmaya, giderek kutuplaşmaya yol açacağından, Türk Yargı sistemine, ciddi zararlar vermektedir. Adli, idari ve hukuksal alanda birçok krizi de beraberinde getiren Covid-19 pandemisi nedeniyle, yargı süreçleri uzun süre durdurulmuş, avukatlık faaliyetleri ciddi oranda sınırlanmıştır. Avukatların gerek pandemi gerekse de işsizlik nedeniyle ciddi oranda etkilendiği ekonomik krizden, büro giderleri, SGK primleri ve vergilerin ödenmesinde yaşadıkları ciddi sıkıntıların giderilmesine yönelik iyileştirici bir düzenlemeler yapılmalıdır" (Akçardak, 2022). Belirtilmelidir ki, avukatlık mesleğinde bulunan sorunlar sadece bu ifade edilenlerle sınırlı değildir. Baro Başkanlarının açıklamaları, daha çok temennilere yöneliktir.

B) Verilere Göre Değerlendirmeler
Anlaşılabildiği üzere ülkemizde, ihtiyaçtan fazla, çok sayıda hukuk fakültesi ve mezun bulunmaktadır. Mezun sayısının fazla olması, avukat sayısının aşırı artmasına neden olmuştur. Avukat sayısının aşırı artması da mesleğe yeni başlayan avukatlar açısından ekonomik problemlere neden olmuştur. Avukatlık mesleği, her ay düzeni geliri olan bir meslek değildir. Avukatın her ay bir kazanç elde edebileceğinin de bir garantisi bulunmamaktadır. Ancak, giderler her ay yapılmaktadır. Geliri olmayan ya da giderini karşılayamayan avukatlık bürolarının kapandığı görülebilmektedir. Her ne kadar ofisi kapatan avukatlara sosyal platformlarda yer verilmese de bu, uygulamada görülebilen bir durumdur. Avukatlık olmazsa, Hâkim, Cumhuriyet savcısı veya icra müdürü olacağını düşünen veya akademik kariyer yapmayı planlayan adaylara, bunun planlandığı gibi gitmeyebileceğini hatırlatmak isteriz. Keza, Hâkim, Cumhuriyet savcısı veya icra müdürü olmak için girilmesi gereken sınavlar herkes için kolay olmadığı gibi, sözlü sınav aşamasının da geçilmesi gerekmektedir. Akademisyen olabilmek içinse, zorlu bir süreç olan yüksek lisans ve doktora süreçleri tüketilmesi gerekmektedir. Yüksek Lisans ortalama 2 yılda, doktora ise ortalama 6 yılda tamamlanmaktadır. Uygulamada doktorasını 8 yılda bitiren kişilerin olduğu da görülebilmektedir. Doktora başarılı bir şekilde tamamlansa bile, akademisyen olabilmek için, üniversitelere başvurmak ve gereken ALES, YDS şartlarını karşılamak gerekmektedir. Anlaşılabileceği üzere ortada bir çıkmaz bulunmaktadır. Sonuç olarak hukuk fakültesi kanımızca artık tercih edilmemesi gereken bir fakültedir. Hukuk fakültesini tercih etmeyi düşünen adaylara, yol yakınken vazgeçmelerinin faydalı olabileceğini aksi halde büyük ihtimalle oldukça üzülebileceklerini hatırlatmak isteriz.

III. Kaynakça
•    https://www.turkiyehukuk.org/hukuk-fakulteleri-taban-puanlari/

•    https://fgtastan.com/wiki/hukuk-fakulteleri-siralamasi-2024-yks/

•    https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sirin/hukuk-fakultelerinin-deger-kaybi,41248

•    https://www.haberes.com.tr/hukuk-fakultesi-sayisi-cok-yuksek

•    https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/2024-avukat-sayilari-31122024-85333


Yazar: Av. Fatih Emre CANSU
Kaynak göstermeden, izinsiz kullanılamaz.
#6
BAĞLI ÇALIŞAN AVUKATLARIN MALİ HAKLARININ İNCELENMESİ

I. Giriş
Bağlı çalışan avukatlık, avukatlık mesleğindeki çalışma yöntemlerinden biri olup, bu şekilde yapılan çalışmaya bağlı çalışma, sigortalı çalışma gibi isimler verilebilmektedir. Bağlı çalışan avukata da, bağlı çalışan avukat, sigortalı çalışan avukat ve işçi avukat denilmektedir. 26.12.2015 tarihli ve 29574 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Bir Avukat Yanında, Avukatlık Ortaklığında Veya Avukatlık Bürosunda Ücret Karşılığı Birlikte Çalışan Avukatların Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik" ile, yasal zemine oturtulmuştur. Yazıda, bağlı çalışan avukatların genel olarak mali hakları üzerinde durulmaya gayret edilecektir. Bu çalışmada bağlı çalışan avukatlığın tarihçesi ve konunun iş hukukuna giren kısımları üzerinde durulmayacaktır. Okuyucu kitlesinin avukatlar olduğu düşünülerek, yazılmıştır.

II. Genel Olarak Bağlı Çalışan Avukat
Bir avukatın veya avukat ortaklığının, emri ve talimatı altında işverene bağlılık unsuru içinde çalışan ve karşılığında ücret alan avukata, bağlı çalışan avukat veya işçi avukat denir. (Şahinkaya, 2019: 61). Bu şekilde çalışan avukatlar, İstanbul gibi büyükşehirlerde çoğunlukla bulunmaktadır (Şahinkaya, 2019: 61). Bağlı çalışan avukatlar, 4758 sayılı İş Kanunu'na göre, bir işverene bağlı olarak kısmi süreli, deneme, belirsiz süreli ve tam süreli olarak çalışabilirler (İrfan, 2022: 58).

Bağlı çalışan avukatlarla ilgili yasal düzenleme, 26.12.2015 tarihli ve 29574 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Bir Avukat Yanında, Avukatlık Ortaklığında Veya Avukatlık Bürosunda Ücret Karşılığı Birlikte Çalışan Avukatların Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik" ile vücut bulmuştur. Yönetmelikte, "bağlı çalışan avukat" kavramı yerine "iş gören avukat" kavramı kullanılmıştır. Ancak uygulamada çoğunlukla bağlı çalışan avukat şeklinde kullanıldığından, yönetmelik bu kavram üzerinden incelenmeye çalışılacaktır.

A) Bağlı Çalışan Avukatın Ücret Hakkı
Bağlı çalışan avukatların ücret hakkı, yönetmelik m.6'da düzenlenmiştir. Hükümlere göre; işveren avukat bağlı olduğu baro tarafından her yıl belirlenen ücretin altında olmayacak şekilde bağlı çalışan avukata ücretini öder (Yönetmelik, m.6/1). Ücrete ilişkin olan SGK prim gelir, damga, muhtasar ve benzeri vergiler ve bağlı çalışan avukatın baro aidatı ilgili makama ödenir (Yönetmelik, m.6/1). İşveren avukat, yönetmelikte belirtilen sürelerde, 12 aylık TEFE/ ÜFE ortalaması oranından az olmamak üzere, tarafların anlaşacağı bir oranda artış yapmakla yükümlüdür (Yönetmelik, m.6/2).

İşveren avukat, bağlı çalışan avukatın SGK primlerini, gerçek değer üzerinden ve geç kalmadan yatırmakla yükümlüdür (Yönetmelik, m.6/3). Bu düzenlemeye ilişkin bir karar da bulunmaktadır. Karara göre; sigortalı olarak çalıştırılan avukatların SGK primlerinin tam ve eksiksiz olarak yatırılmaması disiplin suçu oluşturmaktadır (Ankara Bölge İdare Mahkemesi, 12. İdari Dava Dairesi, 2023/1054 E, 2023/1280 K. Sayılı kararı).

CMK zorunlu müdafiliği, adli yardım ücreti, uzlaştırma, bilirkişi ücretleri gibi ücretler bağlı çalışan avukatın kendine aittir (Yönetmelik, m.6/5). Bu işlerin vergi yükümlülüğü bağlı çalışan avukat tarafından yerine getirilir (Yönetmelik, m.6/5). Ancak bu gibi işler, işverenin işlerini aksatmamak şartıyla yerine getirilebilir (Yönetmelik, m.6/5). Bu düzenlemeyle ilgili olan ancak yönetmelikte geçmeyen problem ise; işveren avukatın vergi borcu nedeniyle bağlı çalışan avukatın elde ettiği CMK giderinin, işverenin borcundan mahsup edilmesidir. Verilen bir karara göre; bağlı çalışan avukatın CMK ödemesinden, işverenin vergi borcu nedeniyle kesinti yapılamayacaktır (Danıştay 3. Dairesi, 2010/205E. ve 2011/5144 K. Sayılı karar).

III. Sonuç
Genel olarak bakıldığında yönetmelik, bağlı çalışan avukatların uygulamada yaşadığı birçok sorunu çözüyor gibi gözükmektedir. Ancak, bağlı çalışan avukatlara verilen ekonomik haklardan uygulamada çoğunlukla yararlanılmadığı görülmektedir. CMK, adli yardım ücreti, bilirkişilik ücretlerinin tahsil edilmesi bir yana, bağlı çalışan avukatın bu işleri yapmasına bile izin verilmediği gözlemlenebilmektedir. Bağlı çalışan avukatlara, çoğunlukla asgari ücret gibi mesleğin itibarına uygun olmayan ücretler verilmekte, SGK primleri ödenmeyebilmektedir.

Yönetmelikte, işveren avukatların bu gibi davranışlar içinde bulunması halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağı düzenlenmemiştir. Ancak yaşanan bazı olayların, baroların disiplin kurulunun önüne geldiği görülmektedir. (Yazıda SGK primi ödemeyen bir işveren avukatın disiplin yaptırımına tabi olduğuna dair bir karar bulunduğu belirtilmişti.) Kanımızca bu husus bir eksikliktir. Diğer taraftan, yönetmelikte bağlı çalışan avukatların mali haklarının isabetli bir şeklinde düzenlendiği kanaatindeyiz. Yönetmeliğe göre işveren avukatlar, bağlı çalışan avukatların ücretini her yıl barolar tarafından belirlenen asgari tutardan az olmayacak şekilde, ödemelidir. Ayrıca bağlı çalışan avukatın, baro aidatını, SGK primini, bağlı çalışmadan kaynaklı vergileri ödemelidir. İşveren avukatın işlerini aksatmamak kaydıyla, bağlı çalışan avukat CMK, adli yardım dosyası, uzlaştırmacılık gibi görevleri üstlenebilecektir.

IV. Kaynakça

Mehmet İRFAN, Avukatlık Mesleğinde  Tabakalaşma Sorunu ve İşçi Avukatlık, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2022.

Nilgün ŞAHİNKAYA, İşçi Avukatlık, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi Ve Ensdüstri İlişkileri Anabilim Dalı İş Hukuku Ve Sosyal Güvenlik Hukuku Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019.

26.12.2015 tarihli ve 29574 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bir Avukat Yanında, Avukatlık Ortaklığında Veya Avukatlık Bürosunda Ücret Karşılığı Birlikte Çalışan Avukatların Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik

Yazar: Av. Fatih Emre CANSU
Kaynak göstermeden ve izinsiz bir şekilde kullanılamaz
#7
ADALET BAKANLIĞI, MÜHENDİSLER İÇİN BİR FIRSAT OLABİLİR

I. Giriş
26.03.2019 tarihli ve 30726 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığında Çalıştırılacak Sözleşmeli Bilişim Personeli Hakkında Yönetmelik ile; bazı meslek mensupları, Adalet Bakanlığı bünyesinde sözleşmeli olarak istihdam edilebilecektir. İstihdam edilecek bu kişiler, Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Müdürlüğü bünyesinde görev yapacaklardır. Yönetmelikte; istihdam edilecek bu kişilerin sahip olması gereken nitelikler, sözleşme süresi, şartları ve sözleşmenin feshi, çalışma usul ve esasları, yetkileri ve sorumlulukları gibi konular detaylı bir biçimde düzenlenmiştir. Ancak bu yazıda; istihdam edilmek için başvuru yapacak kişilerin sahip olması gereken nitelikler, başvuru usulleri ve esasları ve personelin mali hakları konularıyla sınırlı olacak şekilde açıklamalarda bulunmaya gayret edilecektir.

II. Genel Olarak İstihdam Edilecek Kişiler
A) Taşınması Gereken Şartlar
Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Müdürlüğü bünyesinde istihdam edilebilmek için başvuru yapacak kişilerin sahip olması gereken şartlar, yönetmelik m.4'de sayılmıştır. Bu düzenlemeye göre; 14.07.1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.48'de yer alan bazı şartları haiz olmak ve istihdam edilecek pozisyon ile ilgili konularda en az dört yıllık eğitim veren kurumların yönetmelikte belirtilen bölümlerinden  mezun olmak gerekmektedir (Yönetmelik, m.4/1). Yönetmelikte yer alan mühendislik bölümlerine ek olarak; fen, edebiyat, eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinin, bilgisayar ve teknoloji üzerine eğitim veren bölümlerinden ve istatistik, matematik ve fizik bölümlerinden mezun olanlar da başvuru yapabilirler (Adalet Bakanlığı, 2024). Toplam pozisyon sayısının %6'sını geçmemek şartıyla, bakanlıkça belirlenen özel şartları taşıyan kişilerde yukarıda sayılan bu bölümlerden mezun olma şartı, aranmayabilir (Yönetmelik, m.4/3). Bakanlık, sözleşmeli personel alımı yapacağı alana ilişkin mesleki bilgi ve birikim şartı da arayabilir. Nitekim bu husus, Adalet Bakanlığı'nın bir sözleşmeli personel alımı duyurusunda görülmektedir. Mesela; yazılım, yazılım tasarımı, geliştirilmesi ve büyük ölçekli ağ sistemlerinin kurulumu ve yönetimi konularında son başvuru tarihi itibariyle ücret tavanı iki katını geçmeyecekler için en az 3 yıllık, diğerleri için en az 5 yıllık mesleki tecrübeye sahip olma şartı, aramıştır (Adalet Bakanlığı, 2024).

B) Başvurunun Yapılması
Başvuru yapabilmek temin edilmesi gereken evraklar, yönetmelik m.5'de belirtilmiştir (Yönetmelik, m.5).  Ancak bakanlık, yönetmelikte belirtilen evraklardan farklı olarak bazı ek evraklar da isteyebilmektedir . Bu nedenle başvuru yaparken temin edilmesi gereken evrakların neler olduğuna kanımızca dikkat edilmesi isabetli olabilecektir. Başvurular, Adalet Bakanlığı tarafından duyurulacak sistem üzerinden (çoğunlukla kariyer kapısı üzerinden) yapılmaktadır (Adalet Bakanlığı, 2024).
 
III. Başvurunun Değerlendirilmesi ve İstihdam
Yönetmelikte yer almasa da bakanlık yapılan başvuruları, başvuranların KPSS ve YDS puanına göre değerlendirmektedir (Adalet Bakanlığı, 2024). KPSS P3 puanının %70'i ile YDS veya buna denkliği Yükseköğretim Kurulu'nca kabul edilen YDS dengi sınavlardan alınan puanının %30'u dikkate alınarak değerlendirme yapılmaktadır (Adalet Bakanlığı, 2024). KPSS puanı olmayanların puanı "70" olarak, YDS puanını olmayanların puanı ise "0" olarak işleme alınacağı ve buna göre değerlendirme yapılacağı belirtilmiştir (Adalet Bakanlığı, 2024). Neden bu şekilde bir uygulama benimsendiği tarafımızca bilinmemektedir. Başvurusunu yapacak bir kişi, sadece YDS puanına sahip olsa bile, değerlendirmede iyi bir konumda olabilecektir. Çünkü KPSS puanı olmadığından bu zaten "70" olarak değerlendirilecek, YDS puanı da (puanı almış olduğundan) buna göre değerlendirilecektir. Bir nevi, KPSS'ye girmeye gerek yokmuş gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.

Değerlendirme sonucu alımı yapılması planlanan kişi sayısının 10 katı kadar kişi, sözlü sınava çağrılmaktadır (Adalet Bakanlığı, 2024). Sözlü sınavda yapılan değerlendirmeler sonucu en az 70 puan alan kişiler başarılı sayılmaktadır. (Yönetmelik, m.7/4).

IV. Sözleşme Süresi ve Ödenecek Ücret
Sözlü sınavı geçen başvurucular, sözleşmeli personel olarak istihdam edilebilir. Ancak, sözleşme süresi 1 mali yıl ile sınırlıdır ve Genel Müdürlük tarafından yenilenebilir (Yönetmelik, m.9/1). İstihdam edilen sözleşmeli personele; 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 3'üncü maddesi"nde tespit edilen sözleşme ücret tavanının (yılın ilk altı ayı için belirlenen ücret tavanı 44.293,90 TL'dir) vize cetvelinde belirtilen katları ile çarpımı sonucu bulunacak tutar ödenecektir (Adalet Bakanlığı, 2024).

V. Kaynakça
•   26.03.2019 tarihli ve 30726 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığında Çalıştırılacak Sözleşmeli Bilişim Personeli Hakkında Yönetmelik
•   https://pgm.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/2024-yili-adalet-bakanligi-sozlesmeli-bilisim-personeli-alimi-ilani02092024084705


Yazar: Av. Fatih Emre CANSU
Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanılamaz.


Dipnotlar
"b) İstihdam edilecekleri pozisyon ile ilgili konularda, en az dört yılık eğitim ve öğretim veren yükseköğretim kurumlarının veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarının; Adli Bilişim Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Bilgisayar ve Yazılım Mühendisliği, Bilgisayar Sistemleri Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Endüstri ve Sistem Mühendisliği, Enerji Mühendisliği, Enerji Sistemleri Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği, Mekatronik Mühendisliği, Bilgisayar Bilimleri, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği, Bilgisayar Enformatik, Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri, Teknoloji ve Bilgi Yönetimi, Yönetim Bilişim Sistemleri bölümlerinden mezun olmak."

"a) Eğitim durumunu gösterir belgenin aslı veya resmi onaylı örneği. b) Daha önce başka bir yerde çalışmış olanların çalıştıkları kuruluşlardan alacakları hizmet ve ücret belgeleri. c) İlgili pozisyona dair özel bilgi ve ihtisası bulunduğuna dair belgeler."

"1) Güncel programlama dillerinden en az iki tanesine ilişkin belge veya belgeler,
(Transkript belgesi de kabul edilecektir.) 2) Yazılım, yazılım tasarımı ve geliştirilmesi ile bu sürecin yönetimi konusunda veya büyük ölçekli ağ sistemlerinin kurulumu ve yönetimi konusunda mesleki tecrübeye ilişkin kaşe ve ıslak imza ile onaylanmış hizmet belgesi veya belgeler, 3) Başvuruda bulunulan pozisyonda çalışıldığını gösterir belgenin kontrolü amacıyla dokumu adresinden alınan barkodlu belge, 4) Özel şartlarda istenilen sertifikalar ile bilgi ve tecrübeyi gösteren belgeler, 5) Fotoğraflı ve detaylı özgeçmiş, 6) Denklik gösterir belge"

#8
AVUKAT STAJYERLERİNİN ANAYASA MAHKEMESİNDE STAJ YAPABİLMELERİNE İLİŞKİN DÜŞÜNCELERİMİZ

I. Giriş
21.11.2024 tarihli, 32729 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Hâkim ve Savcı Yardımcıları ile Avukat Stajyerlerinin Anayasa Mahkemesindeki Stajları Hakkında Yönetmelik" ile; avukat stajyerlerine Anayasa Mahkemesi'nde staj yapabilme imkânı gelmiştir. Yönetmelikte ayrıca Hâkim-Savcı Yardımcılarının Anayasa Mahkemesi'nde staj yapabilmeleri hakkında düzenlemeler de bulunmaktadır. Ancak, yönetmelikteki yalnızca avukat stajyerlerine ilişkin düzenlemeler üzerinde durulmaya gayret edilecektir. Avukatlık mesleğine ait oluşumuz nedeniyle, Hâkim-Savcı Yardımcılarının stajı hakkında söz söylemek bize düşmemektedir. Bu nedenle, öncelikle yönetmeliğin avukat stajyerlerine ilişkin düzenlemeleri üzerinde genel bilgi verilmeye gayret edilecek akabinde konu hakkında birtakım önerilerde bulunulacaktır.

II. Genel Olarak Avukatlık Stajı
07.04.1969 tarihli, 13168 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na göre; avukatlık stajı 1 yıldır (Av. Kanunu, m.15). Stajın ilk 6 ayı mahkemeler nezdinde, kalan altı 6 kıdemi 5 yıl ve üzeri olan bir avukatın yanında yapılır (Av. Kanunu, m.15). Avukatlık stajı zorunludur. Stajın yapılacağı mahkemeler ve avukat stajyerinin yapabileceği iş ve işlemler, Avukatlık Kanunu'nda ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Avukatlık Staj Yönetmeliğinde detaylıca belirtilmiştir.

A) Anayasa Mahkemesinde Staj Dönemi
Avukat stajyerlerinin, stajının ilk 6 ayının mahkemeler nezdinde geçtiği ifade edilmişti (Av. Kanunu, m.15). Avukat stajyerleri, bu 6 aylık mahkemeler stajı dönemi içinde Anayasa Mahkemesinde (AYM) 15 gün staj yapabileceklerdir (Yönetmelik, m.11/1). Yıl içerisinde en fazla 4 dönem olacak şekilde belirlenen staj tarihleri AYM tarafından TBB'ye bildirilmektedir (Yönetmelik, m.11/2). AYM'de staj yapabilecek avukat stajyeri sayısı, en fazla 50 kişi olacak şekilde belirlenmektedir (Yönetmelik, m.11/3).

Avukat stajyerleri AYM'de staj yapmak istiyorlarsa, kendi baroları aracılığıyla TBB'ye başvuru yapmaları gerekmektedir (Yönetmelik, m.12/1). TBB kendine gelen avukat stajyerleri sayısının 3 katı kadar stajyeri AYM'ye bildirir (Yönetmelik, m.12/2). AYM tarafından isimler arasından Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında alınan puanlar, akademik çalışmalar, varsa yüksek lisans ve doktora çalışmaları ile yabancı dil puanları dikkate alınarak değerlendirmeler yapılır ve staj yapacak avukat stajyerleri seçilir (Yönetmelik, m.12/3).

B) Stajın Yapılması
AYM tarafından seçilen avukat stajyerlerinin ismi, TBB vasıtasıyla kendilerine bildirilir (Yönetmelik, m.13/1). Bu işlemin gerçekleşmesinden sonra, AYM'de stajın fiilen yapılmasına geçilmiş olur. AYM'de avukat stajyerlerine dosya inceleme, incelemeden sonra yazılı biçimde raporlama, seminer, hizmet içi eğitim, konferans gibi kısa süreli etkinliklere katılma, dosyalara ilişkin süreçlerin daha iyi anlaşılabilmesi için UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemine dahil edilme gibi işler yaptırılabilir (Yönetmelik, m.14/1/tüm bentler).

III. AYM Stajına İlişkin Görüşlerimiz ve Sonuç
    AYM'de staj yapma imkânı avukat stajyerlerine verilmeden önce, hukuk fakültesi son sınıf öğrencilerinde bulunmaktaydı (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025). Hukuk fakültesi son sınıf öğrenciler AYM'de staj yaparak, AYM'nin görev ve yetkilerini, norm denetimini, bireysel başvuru, siyasi parti kapatma davaları ve siyasi partilerin mali denetimi gibi konularda eğitim almaktaydı (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025). Hukuk fakültesi son sınıf öğrencilerinin AYM bünyesinde staj yapma imkanları halen devam etmektedir. 2024 yılından önce avukat stajyerleri için bu şekilde bir imkân yoktu. 2024 yılında çıkarılan yönetmelikle birlikte, avukat stajyerleri de AYM'de staj yapabilme imkana sahip oldular.

Avukat stajyerlerinin AYM'de staj yapabilmeleri kanımızca isabetli bir olaydır. Şayet, durum ve koşulları müsait olan avukat stajyerleri tarafından mutlaka sahip olunması gereken bir deneyimdir. AYM, bir yüksek mahkemedir. Dolayısıyla burada yapılan stajın mahkemeler nezdindeki staja göre daha disiplinli ve faydalı geçebileceği kanaatindeyiz. Dosya inceleme ve raporlama, mahkemeler nezdinde yapılan stajda gerçekleştirilebilen bir faaliyet değildir. UYAP sistemine stajyerin alışması için, UYAP konusunda eğitim veriliyor oluşu da isabetlidir. Keza ilk derece mahkemeler nezdinde yapılan stajda böyle bir imkân da bulunmamaktadır. Stajyerler ilk derece mahkemeler nezdinde yapılan stajda sahip olmadıkları veya deneyimleyemedikleri birtakım hususlar hakkında bilgi sahibi olabileceklerdir.

Ancak; AYM'de staj yapabilme imkanının en fazla 50 adet stajyerle sınırlı olması pek isabetli değildir. Daha fazla sayıda avukat stajyerinin AYM deneyimini haiz olması daha uygun olabilecektir. Diğer taraftan, avukat stajyeri sayısının az olması nedeniyle stajyerlerle yakından ilgilenilmesini gerçekleşebilecektir. İsteyen avukat stajyerlerine diğer yüksek mahkemelerde (Yargıtay, Danıştay, Sayıştay) staj yapabilmesine imkân verilmesinin de isabetli olabileceği kanaatindeyiz. Ancak şu an ki haliyle de AYM'de staj yapmış olmak da önemli bir deneyim olabilecektir.


Yazar: Av. Fatih Emre CANSU
İzinsiz ve kaynak göstermeden kullanılamaz.
#9
Bu çalışma Aksaray'dan değerli abim Av. Hüseyin ÇELİK'e armağan edilmiştir.
SIHHİYE SINIFI ERBAŞ ve ERLER HAKKINDA GENEL BİLGİLENDİRME NOTU
I. Giriş
Askeriyede savaşta ve barış zamanı sağlık hizmeti vermek için tabip, eczacı, veteriner ve sıhhiye sınıfları görev yapmaktadır. Bu sınıflar, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeline hizmet vermektedir. TSK personelinin sağlık durumunu korumak amacıyla teşhis, muayene, tedavi gibi hizmetler verilmektedir. Bu yazıda ise sıhhiye sınıfı er ve erbaşlar ile sınırlı olacak şekilde genel bilgiler verilmeye gayret edilecektir. Askerlik görevini er olarak yapacak olanlara faydalı olabilmek adına bu şekilde bir yol belirlenmiştir. Keza sivil hayatta; doktor, veteriner eczacı olanlar genellikle yedek subay olarak askerlik yapabilmektedir. Bu nedenle söz konusu kişiler, zaten konumuz kapsamına girmemektedir.

II. Sıhhiye Sınıfı Er ve Erbaşlar
A) Genel Olarak
Sıhhiye, "orduda basit sağlık işleri ile ilgilenen sınıf" anlamına gelebilmektedir (TDK, 2025). Sıhhiyeci ise, "orduda basit sağlık işleri görebilecek kadar bilgi ve deneyimi olan er, çavuş veya başçavuş," şeklinde tanımlanabilmektedir (TDK, 2025). 11.10.1994 tarih, 22078 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Türk Silahlı Kuvvetlerince Yetiştirilen Sıhhiye Sınıfına Mensup Erbaş ve Erlerin Bazı Küçük Sıhhi İşlemleri Yapabilmesi Hakkında Yönetmelik" ile; erbaş ve erlere sıhhiye hizmetlerinde görev verilebilecektir. Yönetmelik; er ve erbaşların bazı küçük sıhhiye işlemleri yapabilmeleri için çıkarılmıştır (Yönetmelik, m.1).

Sıhhiye sınıfı erbaş ve erler; savaş zamanında yararlılara ilk müdahaleyi yapmak ve bu gibi bazı sağlık sorunları nedeniyle asker zayiatını en aza indirmek amacıyla yetiştirilmektedir (Göçgeldi ve diğerleri, 2005). Sıhhiye sınıfı erbaş ve erler, barış zamanında ise TSK'nın birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev yapmaktadır (Göçgeldi ve diğerleri, 2005). Sağlık hizmeti sunumda tabiplerin en önemli yardımcılarının sıhhiye sınıfı erbaş ve erler olduğu belirtilmiştir (Göçgeldi ve diğerleri, 2005).

Sağlıkla ilgili eğitim almış veya bu alanda sertifika veya belgeye sahip olanlar, askere alınmadan önce askerlik şubelerince tespit edilmektedir (Göçgeldi ve diğerleri, 2005). Bunlar, temel askerlik eğitimini almak üzere, Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı'na gönderilmektedirler  (Göçgeldi ve diğerleri, 2005). Burada sağlık hizmetleri ile ilgili birtakım eğitimler verilmektedir. (Göçgeldi ve diğerleri, 2005). Sıhhiye sınıfı erbaş ve erler, tabipler ve sağlık sınıfı astsubayların emrinde çalışmaktadır (Göçgeldi ve diğerleri, 2005).

B) Sıhhiye Sınıfı Erbaş ve Erlerin Yapabilecekleri İşler
Yönetmeliğe göre er ve erbaşlar; "cilt altı enjeksiyonları, aşılar, adale içerisi enjeksiyonlar, basit yara pansumanları ile temizliği, sütür alma" işleriyle sınırlı olacak şekilde çalışabilecektir  (Yönetmelik, m.5). Yönetmelik, hukukta yer alan sınırlı sayı ilkesi prensibince er ve erbaşların hangi işleri yapabileceğini tek tek saymıştır. Bu nedenle yönetmelikte sayılan işler dışında, er ve erbaşlara başkaca bir görev verilemeyecektir. Uygulamanın ne yönde olduğu ise, tarafımızca bilinmemektedir. Sıhhiye sınıfı erbaş ve erler belirtilen bu görevleri, yalnızca TSK'da görevli oldukları sürece yapabileceklerdir (Yönetmelik, m.7). Terhis olunduktan sonra yönetmelikte belirtilen görevler, istisnai durumlar dışında yapılmaya devam edilemez. Sayılan bu görevler, tabip, hemşire ve sağlık astsubayı bulunması halinde bu kişilerin talimatları altında, söz konusu kişiler bulunmadığı durumlarda ise erbaş ve erin kendi inisiyatifiyle yerine getirilir (Yönetmelik, m.7/2).

III. Sonuç
Türk Silahlı Kuvvetlerince Yetiştirilen Sıhhiye Sınıfına Mensup Erbaş ve Erlerin Bazı Küçük Sıhhi İşlemleri Yapabilmesi Hakkında Yönetmelik ile; erbaş ve erler, birtakım sıhhiyeye ait işlerde çalışabileceklerdir. Söz konusu işlerin neler olduğu yönetmelik m.5'de belirtilmiştir. Yönetmeliğin benimsediği sınırlı sayı ilkesi gereğince, yönetmelik m.5'de yer alan işler dışında herhangi bir iş erbaş veya erlere verilemeyecektir.
Sağlıkla ilgili eğitim almış veya sağlık alanında sertifika ve belgeye sahip olanlar askere alınmadan önce askerlik şubelerince tespit edilmektedir. Tespit edilen bu kişilerin, askeriyenin sıhhiye işlerinde görevlendirilmek üzere eğitime tabi tutulurlar. Eğitimin ne kadar süreli olduğu ve hangi konularda eğitim verildiği yönetmelikte izah edilmiştir. Sıhhiye sınıfı erbaş ve erlerin askeriye tabiplerin en önemli yardımcıları olduğu düşünülmektedir. Askerlerini sıhhiye olarak yapacak vatandaşlara, hayırlı tezkereler dileriz.

IV. Kaynakça

•   11.10.1994 tarih, 22078 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Silahlı Kuvvetlerince Yetiştirilen Sıhhiye Sınıfına Mensup Erbaş ve Erlerin Bazı Küçük Sıhhi İşlemleri Yapabilmesi Hakkında Yönetmelik
•   Ercan GÖÇGELDİ, Cengiz Han AÇIKEL, Hakan YAREN, Metin HASDE, "Sıhhiye Sınıfı Erbaş ve Erlerin Bilmesi Gereken Konuların Belirlenmesi", TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, Cilt 4, Sayı 2, Yıl 2005.

APA Formatıyla atıf yapılmıştır. Parantezler bu nedenle kullanılmıştır.
Yazar: Av. Fatih Emre CANSU
İzinsiz Kullanılamaz ve Paylaşılamaz.
#10
Forum Kuralları / hastane yönetimi kamera kayıtl...
Son İleti Gönderen salihilkyaz - 07 Haziran 2025, 18:13:54
devlet hastanesi hastane yönetimi kamera kayıtları ile oynama yapabilirmi hastanede yaşanan bir olay dogrultusunda olayın adli mercilere intikal etmesi durumunda savcının delil olarak kamera görüntülerini istemesi durumun hastane yönetimi ve baş hekimi kendi suç unsurlarını gizlemek için görüntülerde kesme kırpma yapabilirmi yapıldı isede bunu ispat ettiğimiz halde yargıda suçu nedir acaba bu konu hakında beni bildilendirme yapabilirmisiniz sayın sitedeki hukukcu abilerim kardeşlerim