Haberler:

deneme

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

01 Mayıs 2025, 00:26:23

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,911
  • Toplam Konu: 4,437
  • Online today: 151
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 145
Total: 145

Son İletiler

#61
Sayın Üyeler,

Boşanma davası sonrası mal davası.

2021 yılında banka kredisiyle alınmış ev, eşlerden birinin üzerine.

Boşanma davasının açıldığı tarihte, evin kredi taksitlerinin 2/10 u ödenmiş.

Mal davasında bilirkişi evin değerini 10 bin TL olarak belirlerse,

evin tapusu üzerine olmayan eş, evden dolayı 2000 TL hak kazanacaktır.

Değil mi?
#62
Trafik kazaları ve sigorta anlaşmazlıkları, hukuki süreçlerde uzmanlaşmış avukatların yardımıyla daha etkili bir şekilde yönetilebilir. Trafik kazası avukatı ve trafik sigortası avukatı, bu süreçlerde farklı roller üstlenirler ve her birinin kendine özgü sorumlulukları vardır. İşte bu iki avukat türü hakkında detaylı bilgi:

Trafik Kazası Avukatı
Trafik kazası avukatı, bir trafik kazasında kişisel yaralanmalar, maddi hasar veya ölümlerle ilgili davalarda müvekkilini temsil eden hukuk uzmanıdır. Bu avukatlar, kazanın sonuçlarıyla ilgili hukuki süreçleri yönetir ve müvekkillerinin haklarını korur.

Trafik Kazası Avukatının Görevleri:

Kaza Soruşturması: Kaza sonrası olayın detaylarını inceleyerek sorumluluğu belirler. Delil toplar, polis raporlarını ve tanık ifadelerini değerlendirir.

Hukuki Danışmanlık: Müvekkilinin haklarını ve olası tazminat taleplerini değerlendirir. Hangi hukuki adımların atılması gerektiği konusunda rehberlik eder.

Dava Açma ve Temsil: Kazanın sorumlusuna karşı tazminat davası açar ve müvekkilini mahkemede temsil eder. Davanın her aşamasında müvekkiline destek sağlar.

Tazminat Talepleri: Yaralanma, araç hasarı ve diğer maddi zararlar için tazminat taleplerini hazırlar ve takip eder. Ayrıca, manevi tazminat taleplerini de yönetir.

Sigorta Şirketleri ile İletişim: Sigorta şirketleriyle müvekkilinin hakları doğrultusunda müzakerelerde bulunur ve tazminat taleplerinin ödenmesini sağlar.

Trafik Sigortası Avukatı
Trafik sigortası avukatı trafik sigortası poliçeleriyle ilgili anlaşmazlıklar, sigorta talepleri ve ödemelerle ilgili hukuki meseleleri ele alır. Bu avukatlar, sigorta şirketleriyle yaşanan sorunları çözmeye yardımcı olur ve sigorta poliçesi kapsamındaki hakların korunmasına yönelik hizmet sunar.

Trafik Sigortası Avukatının Görevleri:

Sigorta Poliçelerinin İncelenmesi: Müvekkilinin trafik sigorta poliçesinin kapsamını ve şartlarını değerlendirir. Poliçede yer alan haklar ve yükümlülükler hakkında bilgi verir.

Sigorta Taleplerinin Hazırlanması: Sigorta taleplerini hazırlar ve sigorta şirketlerine sunar. Talep sürecindeki belgeleri toplar ve eksiksiz bir dosya oluşturur.

Anlaşmazlıkların Çözülmesi: Sigorta şirketleriyle yaşanan anlaşmazlıkları çözmek için müzakereler yapar. Sigorta ödemeleri, kapsam dışı kalma ve diğer anlaşmazlık konularında çözüm önerileri sunar.

Yasal Süreçler: Sigorta şirketleri tarafından reddedilen veya eksik ödenen talepler için dava açar ve müvekkilini mahkemede temsil eder. Ayrıca, sigorta anlaşmazlıklarına ilişkin hukuki süreçleri yönetir.

Sigorta Şirketleri ile İletişim: Sigorta şirketleriyle etkili bir iletişim kurar, müvekkilinin taleplerinin zamanında ve doğru bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.

Trafik Kazası Avukatı ve Trafik Sigortası Avukatı Arasındaki Farklar
Trafik Kazası Avukatı genellikle kazanın sonuçlarıyla ve kişisel yaralanmalarla ilgili çalışır. Kazadan doğan tazminatlar, yaralanmalar ve maddi zararlarla ilgilenir.

Trafik Sigortası Avukatları ise sigorta poliçeleri ve sigorta şirketleriyle yaşanan anlaşmazlıklarla ilgilenir. Sigorta talepleri ve ödemeleriyle ilgili sorunları çözmeye çalışır.

Her iki avukat türü de trafik kazalarıyla ilgili hukuki süreçlerde önemli bir rol oynar ve müvekkillerinin haklarını korumak için uzmanlaşmış bilgilerini kullanır. Her iki avukata da ihtiyacınız varsa, duruma uygun olarak seçimi yapmalı ve profesyonel destek almalısınız.
#63
İCRA VE İFLAS KANUNUNDA YER ALAN CEZAİ HÜKÜMLER

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yer alan cezai hükümler, borçluların kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak için kamu gücünün kullanılarak alacaklının hak ettiği alacağa kavuşmasını sağlamak ve toplumsal düzenin devamını sağlama amacını yerine getirilen hükümlerden oluşmaktadır. İcra ve İflas Kanununda sayılan suçlar sınırlı sayıda olup genellikle şikâyete bağlı suçlardır. Bu suçlarda şikâyet hakkı yalnızca alacaklılara aittir. İcra Kanunumuzda yer alan cezalarda amaç borçluyu cezalandırmaktan ziyade alacaklının alacağına kavuşmasını amaçlayan, icra takibinin sonuçlanmasını sağlayan, borçlunun kötüniyetli davranışların önüne geçmeyi ilke edinen cezalardır. İcra Ceza Mahkemelerinin verdiği cezalar disiplin ve tazyik hapsi olmakla beraber genellikle kısa süreli, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen ve adli sicil kaydına yazılmayan cezalardır.

İCRA VE İFLAS KANUNDA YER ALAN SUÇLAR

A.    ŞİKÂYETE BAĞLI İCRA VE İFLAS SUÇLARI

MAL BEYANINDA BULUNMAMA SUÇU (İİK m. 76)

Mal beyanı, haciz yolu ile takip edilen icra dosyalarında alacaklının talebiyle borçlunun gerek kendisinde gerekse üçüncü şahıslar nezdinde bulunan mal, alacak ve haklarından borcuna yetecek miktarın, her türlü kazanç ve gelirin yazı veya şifahen icra dairesine bildirilmesidir.

İcra ve İflas Kanununun mal beyanı başlıklı dördüncü bölümün 76. Maddesinde yer alan mal beyanında bulunmama suçu; mal beyanında bulunmayan borçlunun alacaklının şikâyeti üzerine mal beyanında bulununcaya kadar İcra Ceza Mahkemesi hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere verdiği tazyik hapsi cezasını doğuran suç tipidir. Bu suç tipinde İcra Ceza Mahkemesinin vereceği tazyik hapsi cezası üç ayı geçemez.

ALACAKLIYI ZARARA SOKMAK MAKSADIYLA MEVCUDU AZALTMA SUÇU (İİK m. 331)

Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak amacıyla mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkiyetinden çıkararak, telef ederek veya kıymetini düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

İflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu fiiller başka bir suç oluştursa dahi bu hükümler uygulanır. Konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması halinde, eklentinin zilyedi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun işlenebilmesi 3 farklı şekilde mümkündür. Buna göre;

•    Haciz yolu ile takip edilen takiplerde; takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içerisinde veyahut iflâs takibinden veya doğrudan doğruya iflâs hallerinde iflâs talebinden önce,
•    Korkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmuşsa; bu talepten önceki iki yıl içinde yada konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra
•    İflas takibinden veya iflas hallerinde; iflas talebinden önce,
Borçlu tarafından mevcudun azaltılması gerekmektedir.

Bu suç alacaklının şikâyeti üzerine davaya konu olmakla beraber şikâyet süresi İİK 347. maddesi uyarınca şikâyetçinin fiili öğrendiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.

ACZİNE KENDİ FİİLİYLE SEBEBİYET VEREN VEYA VAZİYETİNİN FENALIĞINI BİLEREK AĞIRLAŞTIRMA SUÇU (İİK m. 332)

Haciz yolu ile takip yapıldıktan sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, adet üzere tecviz edilemeyecek bir hiffetle hareket ederek veya haddinden ziyade masraflar yaparak yahut cüretli talih oyunlarına veya basiretsizce spekülasyonlara girişerek yahut işlerinde ağır ihmallerde bulunarak aczine kendi fiili ile sebebiyet verir yahut vaziyetinin fenalığını bildiği halde o gibi hareketlerle bu fenalığı ağırlaştırırsa, aleyhine aciz belgesi istihsal edildiği veya alacaklı alacağını istifa edemediğini ispat ettiği takdirde, on beş günden altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Konkordato mühleti talebinden önceki iki yıl içinde birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır. Bu suç alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur.

Borçluyu fazla borç altına girmeye veya talih oyunu ile spekülasyonlarda bulunmaya sevk etmiş yahut ağır faiz almak suretiyle zaafından istifade etmiş olan alacaklıların şikâyet hakkı yoktur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 06.04.2021 tarihinde verdiği 2021/9367 Esas, 2021/4082 Karar sayılı ilamında; "Bu suçun davaya konu olması şikâyet şartına bağlı olup şikâyet hakkının doğması için bu suçun niteliği gereği icra takibinin kesinleşmesi gerekir. İcra takibinin kesinleşmesinden önce yapılan şikâyetlerde, şikayet hakkının henüz doğmamış bir hakkın kullanımı niteliğinde olacağı için usulüne uygun bir şikayet gerçekleşmeyecektir."şeklinde hüküm kurmuştur. 

TİCARİ İŞLETMEDE YÖNETİCİNİN SORUMLULUĞU (İİK m. 333/A)

Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla ticarî işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması hâlinde, alacaklının şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki suç taksirle işlendiği takdirde, alacaklının şikâyeti üzerine, fail hakkında zararın ağırlığına göre iki bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 14.12.2020 tarihli ve 2020/6357 E., 2020/10605 K. sayılı ilamında bu suçun değerlendirmesine ilişkin; "Bu suçun şikâyetinde, şikâyetin gerekçesinde sanığın hangi kastla ve ne şekilde alacaklıyı zarara soktuğunun somut delillerle desteklenmesi gerekmektedir. Bu suçun değerlendirmesinde hâkimin re'sen araştırma zorunluluğu ve sorumluluğu bulunmamaktadır." şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Aynı Dairenin 03.11.2020 tarihinde verdiği 2020/5704 Esas ve 2020/9211 Karar sayılı ilamında ise bu suçtan kaynaklı cezalandırmanın koşullarını değinmiş olup;  "Bu suçun yargılamasında, sermaye şirketlerinde şirketin iflasını istemek mecburiyetinde olanların cezalandırılabilmesi için ticari işletmenin borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanığın kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıyı zarara sokmuş olması koşulunu aramaktadır."

KONKORDATO VEYA SERMAYE ŞİRKETLERİ İLE KOOPERATİFLERİN UZLAŞMA YOLUYLA YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA YETKİLİ KİMSELERİ HATAYA DÜŞÜRME YA DA KONKORDATO VEYA UZLAŞMAYOLUYLA YENİDEN YAPILANDIRMA KOŞULLARINA UYMAMA SUÇU (İİK m. 334)

Konkordato mühleti elde etmek veya konkordato veya sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma projesini tasdik ettirmek için hileli tutum ve davranışlarıyla malî durumu hakkında alacaklıları, komiseri, ara dönem denetçisini veya yetkili memuru hataya düşürmek veya konkordato projesine ya da sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması projesine uymamak yoluyla kasten zarara sebebiyet veren borçlu, ilgilinin şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yargıtay'ın 11. Ceza Dairesi'nin 27.06.2013 tarihli 2013/20155 E., 2013/10943 K., sayılı ilamında suçun unsurlarına değinmiş olup karara göre; "Konkordatonun tasdikine dair kararın kesinleşmesinden sonra borçlu sanığın ödemesi gereken taksitleri ödememesi İİK madde 334'deki suçun unsurlarını oluşturur.".

TİCARETİ USULSÜZ TERKETME SUÇU (İİK m. 337/A)

İcra ve İflas Kanunumuzun 44. maddesinde yer alan borçlunun mal beyanında bulunma yükümlülüğü bulunan borçlu, 44.maddeye göre mal beyanında bulunmaz veya beyanında mevcut mallarını eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez. Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır.

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere suçun unsurlarının gerçekleşmesi seçimlik olarak birden fazla fiil ile mümkün olabilmektedir. Buna göre;
•    Borçlunun ticareti terk etmiş olması,
•    İcra ve İflas Kanunun 44. maddesine göre mal beyanında bulunmamış olması veyahut mal beyanında mevcut mallarını eksik göstermiş olmalı
•    Aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermemiş olması,
•    Mal beyanından sonra bu malları üzerinde alacaklıyı zarara sokacak şekilde tasarruf edilmiş olması,
gerekmektedir.

GERÇEĞE AYKIRI BEYANDA BULUNMA SUÇU (İİK m. 338/1)

İcra ve İflas Kanununa göre istenen beyanı, hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Hakkında aciz vesikası alınmış borçlu, asgari ücretin üstünde bir geçim sürdürdüğü, aciz vesikası hamili alacaklının alacağının aciz vesikasına bağlanmasından en geç beş sene içinde müracaatı üzerine sabit olursa, asgari ücretin üstünde kalan gelirlerinden icra mahkemesinin dörtte birden az olmamak üzere tespit edeceği kısmını icra mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir ay içinde ve aciz vesikasındaki borcun ödenmesine kadar her ay icra dairesine yatırmaya mecburdur.

Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen borçlu hakkında bir yıla kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi bir yılı geçemez.

Borçlunun nafaka borçluları dâhil üçüncü şahıstan yardım görmesi, asgari ücretin üstünde eline geçen para ve menfaatlerin icra mahkemesi kararı ile belirlenecek kısmını, icra veznesine yatırmak mükellefiyetini ortadan kaldırmaz.

MAL BEYANINDAN SONRA MAL VE KAZANÇTA OLUŞAN ARTIŞIN BİLDİRİLMEMESİ (İİK m. 339)

İcra ve İflas Kanununa göre istenen mal beyanından sonra edindiği malları veya kazancında ve gelirindeki artışları bu kanun kapsamımda bildirmeye mecbur olan borçlu, mazereti olmaksızın yedi gün içerisinde icra müdürlüğüne taahhütlü mektupla veya sözlü olarak bildirmezse ve bu mal veya kazancı asıl veya bedel itibariyle mevcut olduğu takdirde, on gün; mal veya kazancını asıl veya bedel itibariyle makbul bir sebep olmaksızın elden çıkarmışsa, bir aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

Bu cezalara alacaklının şikâyeti üzerine karar verilir. Kişi, icra takibine konu olan borcu tamamen ödediği takdirde, bu ceza düşer.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 06.11.2014 tarihli 2014/3971 Esas, 2014/18494 Karar sayılı ilamında;"Mal ve kazançta meydana gelen artışı bildirmeme suçuna ilişkin ceza mahkemesince verilen karar hakkında temyiz değil itiraz yoluna başvurulabileceğini..." hükme bağlamıştır.

Yine aynı Daire 17.04.2014 tarihli 2014/30669 Esas, 2014/7549 Karar sayılı ilamında ise; "Sanık adına kayıtlı araç üzerinde rehin ve başka dosyalardan hacizlerin bulunduğunun anlaşılması karşısında aracın değerinin rehin ve hacizlerle birlikte bu dosya borcunu karşılayıp karşılamadığı hususu araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu..." şeklinde karar vermiştir.

İLAM HÜKÜMLERİNE AYKIRI DAVRANMA SUÇU (İİK m. 343)

İcra ve İflas Kanunumuzun 31. ve 32. maddelerinde sayılan "bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olan ilamlar" ve "irtifak haklarına mütedair ilamlar" başlıklı hükümlere aykırı olarak yalnız kendisi tarafından yapılacak olan bir işin yapılması veya bir işin yapılmaması yahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması hakkındaki ilâm hükümlerine makbul bir mazerete dayanmaksızın muhalefet eden borçlu hakkında, lehine hüküm tesis edilmiş kişinin şikâyeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir.

Hapsin tatbikine başlandıktan sonra ilâmın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.

İlam bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olmakla beraber, alternatif hükümler taşımakta yani borçlu bir veya diğer şıkkı yerine getirmekte serbest bırakılmış ise, borçlu bu maddeye göre cezalandırılması mümkün değildir.

NAFAKAYA İLİŞKİN YÜKÜMLÜLÜKLERE AYKIRI DAVRANMA SUÇU (İİK m. 344)

Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 18.05.2021 tarih ve 2021/4065 Esas, 2021/4914 Karar sayılı ilamında bu suçun oluşması için gerekli şartları şöyle sıralamıştır;

1-    Nafaka ödemesinin kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanması,
2-    Aylık nafakanın tahsili için icra takibine başlanılmış ve icra emrinin nafaka hükümlüsü borçlu sanığa tebliğ edilmiş olması,
3-    Borçlunun ilamda yazılı ödeme koşullarına uymaması,
4-    Aylık nafakaya hükmedilmemesi halinde icra emrinin tebliği ile şikâyet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması,
5-    Borçlu sanık tarafından nafakanın kaldırılması veya azaltılması hususunda açılmış bir davanın bulunmaması veya dava açılmış ise sonuçlanmamış olması,
6-    Şikâyet hakkının suçun işlendiğinin öğrenilmesinden itibaren 3 ay ve her halde işlenmesinden itibaren 1 yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir.

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN İFLASINI İSTEME SUÇU (İİK m. 345/A)

İdare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları, 179 uncu maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse, alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine, on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Suçun failleri yalnızca idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları olabilirler. Aynı zamanda suçun unsurlarının oluşması için İcra ve İflas Kanunun 179. maddesinde yer alan "Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir." hükmüne aykırı olarak şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istememeleri halinde suçun unsurları oluşacaktır.

B.    ŞİKÂYETE TABİ OLMAYAN İCRA VE İFLAS SUÇLARI

İFLAS VE KONKORDATO İŞLERİNDE HUSUSİ MENFAAT TEMİN ETME SUÇU  (İİK m. 333)

Her kim iflas bürosu veya idaresinin yahut bir alacaklının veya alacaklılar toplanmasındaki temsilcisinin oyunu veya konkordato onayını kazanmak için ona hususi bir menfaat temin veya vaat ederse altı aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Menfaat temin eden alacaklı veya temsilcisi de aynı ceza ile cezalandırılır. Suçun iflas bürosu veya idaresi üyesi tarafından işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş olup bu hallerde ceza yarı oranında artırılır. Suçun faili borçlu ya da borçlu adına hareket etmeye yetkili kişi olabileceği gibi alacaklı da bu suç bakımından fail sıfatını alabilir.

KİRALAYANIN HAPİS HAKKININ İHLALİ ve TAHLİYESİ GEREKEN TAŞINMAZI İŞGAL ETTİRME SUÇU (İİK m. 335)

Üzerlerinde kiralayanın hapis hakkı tanınmış ve 270 inci madde mucibince tutanak altına alınmış eşyayı kaçıran veya gizleyen borçlu ile tahliyesi emrolunan yeri kiralayana zarar vermek maksadıyla işgal ettiren şahıs Türk Ceza Kanununun (276) ncı maddesine göre cezalandırılır.

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere bu suçun oluşabilmesi için üzerinde kiralayanın hapis hakkının tanınmış ve İcra ve İflas Kanunu 270. madde uyarınca tutanak altına alınmış eşyayı kaçırması veya gizlemesi ve tahliyesi emredilen yeri kiralayana zarar vermek saikiyle başkasına işgal ettirmesi halinde bu suç oluşacaktır.

MÜFLİSİN MALLARINI VERMEME SUÇU (İİK m. 336)

Müflisin mallarını ellerinde bulunduran veya müflise borçlu olan üçüncü şahıslar, iflasın açıldığına dair ilandan haberdar oldukları tarihten itibaren bir ay içinde makul bir mazeret olmaksızın o malları iflas idaresi emrine vermezler veya borçlarını bildirmezlerse, doksan güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Üçüncü kişilerin sorumlulukları iflası öğrenme ile başlayacak olup geçerli bir mazeret ile ilama uymadıklarını ispat etmeleri halinde cezai sorumluluktan kurtulacaklardır.

HAKKINDA ACİZ BELGESİ ALINMIŞ BORÇLUNUN ASGARİ ÜCRETİN ÜSTÜNDE KALAN GELİRİNİ (İCRA MAHKEMESİNCE BELİRLENECEK KISMINI) İCRA DAİRESİNE YATIRMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ SUÇU (İİK m. 338/2)

Hakkında aciz vesikası alınmış borçlu, asgari ücretin üstünde bir geçim sürdürdüğü, aciz vesikası hamili alacaklının alacağının aciz vesikasına bağlanmasından en geç beş sene içinde müracaatı üzerine sabit olursa, asgari ücretin üstünde kalan gelirlerinden icra mahkemesinin dörtte birden az olmamak üzere tespit edeceği kısmını icra mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir ay içinde ve aciz vesikasındaki borcun ödenmesine kadar her ay icra dairesine yatırmaya mecburdur.

Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen borçlu hakkında bir yıla kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu tutarı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi bir yılı geçemez.

Borçlunun nafaka borçluları dâhil üçüncü şahıstan yardım görmesi, asgari ücretin üstünde eline geçen para ve menfaatlerin icra mahkemesi kararı ile belirlenecek kısmını, icra veznesine yatırmak mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İkinci fıkradaki hükmün tatbikini birden fazla aciz vesikası hamili alacaklı talep etmiş ise, bunlar talep tarihi sırasıyla öncelik hakkını haizdir.

HÜKMEN TESLİM EDİLEN YERE YENİDEN EL ATMA (İİK m. 342)

İcra dairesi marifetiyle alacaklıya veya alıcıya teslim edilen bir taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290 ıncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 290. maddesine göre; "Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar el koyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle el konulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması halinde hırsızlık, cebren alınması halinde yağma, hileyle alınması halinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi halinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir."

İHALEDEN ÇEKİLME SUÇU (İİK m. 345/b)

İcra ve İflas Kanunumuza göre yapılan ihalelerden kendisine veya başkasına vaat olunan veya sağlanan yarar karşılığında artırmadan çekilen veya artırmaya katılmayan kimseye ve aracıya bir yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.

İCRA MAHKEMELERİNDE YETKİ

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yer alan suçlar için yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.

İcra takibinde yetki ise; takibin türüne göre değişkenlik göstermektedir. İlamsız takiplerde; Yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir. İcra ve iflas hukukundaki yetki kuralları Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki genel yetki kurallarının kıyasen uygulanması ile oluşmuştur.

Sözleşme ve protokollerden doğan icra takipleri, sözleşmenin ifa edileceği ya da sözleşme veya protokol maddesinde belirtilen yerde yapılabilir. Sözleşme veya protokolde bu husus açıkça belirtilmemişse alacaklının alacağın muaccel hale geldiği yer mahkemesi yetkilidir.

İCRA MAHKEMELERİNDE YARGILAMA USULÜ

İcra mahkemesinde görülecek işlerde "basit yargılama" usulü uygulanır (İİK md. 18). Basit yargılama usulü, yazılı yargılama usulüne göre daha hızlı bir yargılamanın öngörüldüğü yargılama şeklidir. Yine bu usulde de dilekçeler teatisi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları mevcuttur; ancak bunlar yazılı yargılama usulünde olduğu gibi birbirinden kesin çizgilerle ayrılmamıştır. (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 616)

Basit yargılama usulünde de dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur. Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir. (Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 317)

Davacı dava dilekçesi, davalı cevap dilekçesi ile tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; elinde bulunan delillerini dava dilekçesine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçesinde yer vermek zorundadır. (Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 318).

Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.

Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr



#64
Araç Değer Kaybı Nedir?
Araç değer kaybı, bir trafik kazası sonucunda aracın piyasa değerinin kazadan önceki durumuna göre azalmasıdır. Kazadan sonra araç onarılsa bile, piyasa değerinde bir düşüş yaşanabilir. Bu durum, aracın ikinci el piyasasında daha düşük bir fiyatla satılmasına neden olabilir.

Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?
Araç değer kaybı hesaplaması şu faktörlere bağlıdır:

Kaza Öncesi ve Sonrası Değer: Kazadan önce ve sonra aracın değerindeki fark.
Onarım Maliyetleri: Kazanın onarımına yapılan masraflar.
Araç Tipi ve Yaşı: Araç modelinin ve yaşının değer üzerindeki etkisi.
Kilometre Durumu: Aracın kilometre bilgisi.
Kaza ve Onarımın Etkisi: Kazanın ve onarımın aracın genel değerine etkisi.
Bu hesaplama genellikle uzmanlar tarafından yapılır ve aracın değerindeki kaybı değerlendirmek amacıyla ekspertiz raporu hazırlanır.

Araç Değer Kaybı Talebi Nasıl Yapılır?
Araç değer kaybı talebi, genellikle kaza yapan kişinin sigorta şirketine yapılır. Sigorta şirketi, değer kaybını tespit etmek için bir ekspertiz raporu talep edebilir. Bu rapor doğrultusunda, değer kaybı tazminatı talep edilebilir.

Trafik Kazası Ceza Davası Nedir?
Trafik kazası ceza davası, trafik kazasında suçlu bulunan sürücünün cezalandırılması amacıyla açılan davadır. Bu davalar, kaza sonucunda ciddi yaralanma, ölüm veya trafik kurallarının ihlali durumlarında gündeme gelir.

Ceza Davası Süreci
Suçlamanın Oluşması: Kaza sonrası suçluluk durumu belirlenir ve savcılık tarafından suçlama yapılır.
Dava Açılması: Savcı, suçlu bulunduğu düşünülen kişi hakkında ceza davası açar.
Yargılama Süreci: Mahkeme, tarafların ifadelerini alır, delilleri toplar ve uzman raporlarını değerlendirir.
Karar Verilmesi: Mahkeme, sanık hakkında ceza verir. Bu ceza, para cezası, hapis cezası veya sürücü belgesinin iptali gibi olabilir.
Ceza Davasında Avukatın Rolü
Trafik kazası avukatı, müvekkilinin savunmasını yapar, delilleri toplar ve mahkemede temsil eder. Ayrıca, ceza sürecinin adil bir şekilde yürütülmesini sağlar ve müvekkilinin haklarını korur.

Ölümlü Trafik Kazası Nedir?
Ölümlü trafik kazası, bir veya daha fazla kişinin hayatını kaybettiği trafik kazalarını ifade eder. Bu tür kazalarda, ölen kişinin yakınları hem maddi hem de manevi tazminat talep edebilir.

Tazminat Talepleri
Maddi Tazminat: Ölen kişinin gelir kaybı, cenaze masrafları ve diğer maddi zararlar için talep edilir.
Manevi Tazminat: Ölen kişinin yakınları, yaşanan acı ve ıstıraplar için manevi tazminat talep edebilir.
Ölümlü Kazalarda Hukuki Süreç
Kaza İncelemesi: Polis ve savcılık tarafından kaza detaylı olarak incelenir.
Soruşturma ve Dava: Suçlu taraf belirlenir ve gerekli hukuki süreç başlatılır.
Tazminat Talepleri: Aile üyeleri, tazminat talepleri için mahkemeye başvurur.
Destek ve Danışmanlık
Ölümlü trafik kazaları sonrası ailelerin yasal süreçte rehberlik alması önemlidir. Avukatlar, ailelere bu süreçte hukuki destek sağlar.

Yaralanmalı Trafik Kazası Nedir?
Yaralanmalı trafik kazası, kaza sonucunda bir veya daha fazla kişinin fiziksel yaralanmalar yaşadığı durumlardır. Yaralanmaların şiddeti hafif yaralanmalardan ağır yaralanmalara kadar değişebilir.

Yaralanmalı Kazalarda Tazminat Hakları
Maddi Tazminat: Tedavi masrafları, kaybedilen iş gücü ve diğer mali kayıplar için talep edilebilir.
Manevi Tazminat: Yaralanan kişinin yaşadığı acı ve sıkıntılar için manevi tazminat talep edilebilir.
Yaralanmalı Kazalarda Hukuki Süreç
Polis ve Sağlık Raporları: Yaralı kişilerin sağlık durumu ve kaza detayları raporlanır.
Sigorta ve Tazminat Talepleri: Yaralı kişi, sigorta şirketine başvurarak tazminat talebinde bulunabilir.
Hukuki Yardım: Yaralanan kişi, tazminat süreçlerinde hukuki destek alabilir.

Araç Mahrumiyet Bedeli Nedir?
Araç mahrumiyet bedeli, bir aracın kaza sonucu kullanılamaz hale geldiği veya onarım sürecinde kullanılamadığı durumlarda ödenen bedeldir. Bu bedel, aracın onarıldığı süre boyunca yaşanan maddi kayıpları telafi etmeyi amaçlar.

Araç Mahrumiyet Bedelinin Hesaplanması
Hesaplama, aracın onarıldığı süre boyunca yaşanan kullanım kaybı ve potansiyel işlev kaybı göz önünde bulundurularak yapılır. Bu bedel genellikle araç mahrumiyet bedeli veya benzeri alternatif maliyetlerle ilişkilidir.

Mahrumiyet Bedeli Talebi
Onarım Süreci: Aracın onarıma alındığı süre boyunca mahrumiyet bedeli hesaplanır.
Sigorta Başvurusu: Sigorta şirketine mahrumiyet bedeli talebi yapılır.
Tazminat Ödemesi: Talep onaylandığında, belirlenen mahrumiyet bedeli ödenir.
#65
TÜRKİYE'DE ŞİRKETLER HUKUKU VE ŞİRKET KURULUŞ İŞLEMLERİ

TÜRKİYE'DE ŞİRKETLER HUKUKU

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'muza göre Türkiye'de beş farklı şirket türü bulunmaktadır. Bunlar;

1.   Anonim Şirket
2.   Limited Şirket
3.   Kollektif Şirket
4.   Komandit Şirket
i)   Adi Komandit Şirket
ii)   Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket
5.   Kooperatif

ANONİM ŞİRKET

Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından yalnızca malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Asgari sermaye tutarı 50.000 Türk Lirasıdır. (Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan anonim şirketler açısından başlangıç sermayesi ise en az 100.000 Türk Lirası olabilir.) Nakdi olarak taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az dörtte birinin tescilden önce ödenmesi zorunludur. Geri kalan miktar şirketin tescilini izleyen 24 ay içerisinde ödenir. Ödeme takvimi şirket esas sözleşmesinde düzenlenebileceği gibi, yönetim kurulunca da belirlenebilir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumludur.

Anonim şirketler, kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir. Anonim şirketin, yazılı ve merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil edilen bir esas sözleşmesi bulunur. Anonim şirketler payları temsil etmek amacıyla nama yazılı ve hamiline yazılı pay senedi çıkarabilirler. Ayrıca tahvil ve benzeri borçlanma araçları da ihraç edebilirler.

Tek pay sahipli anonim şirket kurulabilir. Gerçek ve tüzel kişiler pay sahibi olabilir. Kural olarak, payların devri için genel kurul onayına ihtiyaç yoktur. Pay sahipleri serbestçe ellerindeki payları başkalarına devredebilirler. Belirli faaliyet konularını yürüten anonim şirketler ile bilanço aktif toplamı, yıllık net satış hasılatı, çalışan sayısına göre belirlenen ölçütlerin eşik değerlerini aşan anonim şirketler bağımsız denetime tabidir. Anonim şirketler payları halka arz olunabilen ve payları borsada işlem görebilen tek şirket türüdür.

Anonim şirketin iki organı vardır;
1.   Genel Kurul: Kural olarak tüm pay sahiplerinin temsil edildiği, şirkete dair önemli bazı kararları almaya (örn: esas sözleşmenin değiştirilmesi, yönetim kurulunun seçilmesi, denetçinin seçilmesi, şirketin feshi, vb.) münhasıran yetkili olan organdır.

2.   Yönetim Kurulu: Temel olarak şirketin yönetimi ve temsili ile görevli olan organdır. Yönetim kurulunun tek üyeden oluşması mümkündür. Yönetim kurulu üyelerinin Türk vatandaşı olması ve Türkiye'de yerleşik olma şartı bulunmamaktadır.

Bazı anonim şirketlerin kuruluşu ve esas sözleşme değişiklikleri Ticaret Bakanlığı'nın iznine tabidir. Bunlar; finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansmanı ve kart hizmetleri şirketleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri, anonim şirket şeklinde kurulan holdingler, döviz büfesi işleten şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşan şirketler, tarım ürünleri lisanslı depoculuk şirketleri, ürün ihtisas borsası şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, gözetim şirketleri, teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketleri, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketler, serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerdir.

LİMİTED ŞİRKET

Limited şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından yalnızca malvarlığıyla sorumlu olan şirkettir. Tek ortaklı limited şirket kurulabilir. Ortakların sayısı elliyi aşamaz. Limited şirket ortakları gerçek kişi veya tüzel kişi olabilir. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Ortaklar şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından dolayı sermaye payları oranında sorumludur.

Limited şirketin esas sermayesi en az 10.000 Türk Lirasıdır. Nakdi olarak getirilen sermayenin tamamının şirketin tescilinden sonraki 24 ay içinde ödenmesi mümkündür. Ödeme takvimi şirket sözleşmesinde düzenlenebileceği gibi, müdürler tarafından da belirlenebilir. Limited şirketin, yazılı ve merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil edilen bir şirket sözleşmesi bulunur. Limited şirketlerde hamiline yazılı pay ihraç edilemez. Limited şirketler halka arz olunamaz. Limited şirket paylarının devri genel kurul onayına tabidir.

Limited şirketlerin iki organı vardır;
1.   Genel Kurul: Kural olarak tüm pay sahiplerinin temsil edildiği, şirkete dair önemli bazı kararları almaya (örn: şirket sözleşmesinin değiştirilmesi, müdürlerin seçilmesi, denetçinin seçilmesi, şirketin feshi, vb.) münhasıran yetkili olan organdır.
2.   Müdürler Kurulu: Temel olarak şirketin yönetimi ve temsili ile görevli olan organdır. Şirketin tek müdürünün olması mümkündür. Müdürlerden en az birinin şirket ortağı olması zorunludur. Müdürlerin Türk vatandaşı olması ve Türkiye'de yerleşik olma şartı bulunmamaktadır.

KOLLEKTİF ŞİRKET

Kollektif şirkete yalnızca gerçek kişiler ortak olabilir. Kollektif şirket en az iki ortakla kurulur. Şirketin ortakları, şirket alacaklılarına karşı ikinci dereceden sınırsız sorumludur. Şirket ortaklarından her biri ayrı ayrı şirketi yönetme hakkını ve görevini haizdir. Ancak, şirket sözleşmesiyle veya ortakların çoğunluğunun kararıyla yönetim işleri ortaklardan birine, birkaçına veya tümüne verilebilir. Kollektif şirketlerde sermaye şartı yoktur.

KOMANDİT ŞİRKET

İki çeşit komandit şirket vardır;
1-   Adi komandit şirket,
2-   Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket.

Adi komandit şirket bir şahıs şirketidir, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ise sermaye şirketidir. Komandit şirketin en önemli özelliği sınırlı ve sınırsız sorumlu ortakları bir arada barındırmasıdır. Bazı ortaklar sınırlı, bazı ortaklar sınırsız sorumludur. Komandit şirket, biri komandite (sınırsız sorumlu) ortak, biri komanditer (sınırlı sorumlu) ortak olan en az iki kişi tarafından kurulabilir. Komandite ortaklar yalnızca gerçek kişi olabilir. Komanditer ortaklar gerçek veya tüzel kişi olabilir. Komandite ortağın sorumluluğu kollektif şirket ortağı gibidir. Alacağını şirketin malvarlığından karşılayamayan alacaklılar, komandite ortaklara başvurabilir. Komandite ortaklar şirketi yönetirler. Komanditer ortakların sorumluluğu koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye miktarı ile sınırlıdır. Komanditer ortaklar şirketi yönetemez.

KOOPERATİF ŞİRKET

Kooperatif şirket, şahıs şirketi veya sermaye şirketi olmamakla beraber sayılan diğer şirketler gibi bir ticaret şirketidir.

Kooperatifler, ortakların belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklardır.

Kooperatif, özel türler saklı kalmak kaydıyla en az yedi ortakla kurulur. Yönetim kurulu Türk vatandaşı olan ve Kanunda aranan diğer şartları taşıyan gerçek veya tüzel en az üç kişiden oluşur. Yönetim kurulu üyeleri en çok dört yıl için seçilebilirler. Ana sözleşmede aksine hüküm yoksa tekrar seçilebilirler. Her ortak en az bir, en fazla beş bin pay taahhüt eder. Bir ortaklık payının değeri 100 Türk Lirası'dır. Ana sözleşmede hüküm bulunması kaydıyla, kooperatif alacaklılarına karşı ortakların ikinci dereceden sınırsız sorumlu olacağı ya da taahhüt ettikleri sermaye payından fazla belirli bir miktara kadar sınırlı sorumlu olacağı kararlaştırılabilir.

 Genel kurul tarafından en az bir yıl için, kooperatifin denetleme organı olarak bir ya da daha fazla denetçi seçilir. Denetçilerin yönetim kurulu üyesi olma şartlarını taşıması gerekir. Kooperatif genel kuruluna, genel kuruldan üç ay öncesinde ortak olmayanlar hariç tüm ortaklar katılabilir. Yapı kooperatiflerinde bu şart aranmaz.

TÜRKİYE'DE ŞİRKET KURULUŞ İŞLEMLERİ

Türkiye'de şirket kuruluş işlemlerinin, gerekli belgelerin ilgili ticaret sicili müdürlüğüne sunulması halinde, bir saat içerisinde tamamlanması mümkündür.
 
Türkiye'de şirket kuruluşu harçtan muaftır. Yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye'de şirket kurması, yerli yatırımcılarla aynı kurallara tabidir.

Ticaret sicili, Ticaret Bakanlığı'nın gözetim ve denetiminde ticaret odaları bünyesine faaliyet gösteren 238 ticaret sicili müdürlüğü tarafından tutulmaktadır.
Türkiye'de şirket kuruluş işlemleri elektronik ortamda Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) nezdinde gerçekleştirilir.

1. ŞİRKET SÖZLEŞMESİNİN HAZIRLANMASI VE KURUCULARIN İMZALARININ TASDİK EDİLMESİ.

Kullanıcılar MERSİS'in internet adresi https://mersis.gtb.gov.tr/ üzerinden ücretsiz üyelik oluşturarak, şirket kuruluş sürecini başlatırlar.

MERSİS'te şirket sözleşmesi hazırlanırken Türk vatandaşları kimlik numaraları ile yabancılar ise pasaport numaraları ile ortak veya yetkili olarak eklenebilmektedir. Ancak bu işlem için yabancıların öncelikle vergi dairesinden vergi numarası almaları ve ticaret sicili müdürlüğüne başvurarak kendilerini MERSİS'e kaydettirmeleri gerekir.

MERSİS kanuni olarak sözleşmede bulunması zorunlu olan unsurların doldurulması için kullanıcıyı yönlendirir ve gerekli bilgilerin girilmesiyle şirket sözleşmesi hazırlanır. Sözleşme Türkçe olarak hazırlanır. Şirketin potansiyel vergi numarası da MERSİS tarafından otomatik olarak atanır. Daha sonra kurucular sözleşmeyi imzalar ve bu imzaların gerçekten onlara ait olup olmadığı yetkili bir makam tarafından tasdik edilir. Bu işlem için kurucuların ya da yetkili temsilcilerinin ilgili kuruluşa gitmeleri gerekmektedir.

Limited şirketlerde ve kooperatiflerde bu işlem şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret sicili müdürlüğünde gerçekleştirilir. Diğer şirketler açısından ise şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret sicili müdürlüğüne veya herhangi bir notere başvurulması mümkündür. Tasdik işleminin noterde yapılmak istenmesi durumunda kullanıcılar MERSİS'ten aldıkları takip numarası ile herhangi bir notere başvurabilirler. Sözleşme MERSİS tarafından noterlere elektronik ortamda iletildiğinden, notere fiziki çıktı alınarak gidilmesine gerek bulunmamaktadır.

2.   ŞİRKET YETKİLİLERİNİN İMZA BEYANLARININ HAZIRLANMASI

Şirketi temsile yetkili kılınan kişilerin şirket unvanı altında atacakları imzalarının yetkili makam tarafından onaylanarak, imza beyanlarının hazırlanması gerekmektedir. Türkiye'de bu işlem herhangi bir ticaret sicili müdürlüğünde yapılmaktadır.

3.   REKABET KURUMU PAYI İLE NAKDİ SERMAYENİN ÖDENMESİ

Şirket sermayesinin %0,04'ünün "Rekabet Kurumu Payı" olarak, bu kurumun banka hesabına yatırılması gerekmektedir. Bu işlem için ayrıca bankaya gidilmesine gerek bulunmamaktadır. Diğer kuruluş işlemleriyle birlikte bu bedel ticaret sicili müdürlüğünde ödenebilmektedir. Ayrıca anonim şirketlerde nakdi olarak taahhüt edilen payların en az %25'inin, şirketin tescilinden önce şirket adına açılmış bir banka hesabına yatırılması gerekmektedir.

4.   TESCİL İÇİN TİCARET SİCİLİ MÜDÜRLÜĞÜNE BAŞVURULMASI

Kurucuların ilgili belgelerle beraber sicil müdürlüğüne başvurusu üzerine ticaret sicili müdürlüğü tescil işlemini tamamlar. Ayrıca anonim ve limited şirketler ile kooperatifin kuruluşunda, bunların tutacağı ticari defterler ticaret sicili müdürlüğünce tasdik edilerek, tescili takiben ilgilisine verilir.

Kuruluş işlemlerinin bir vekâletname ile yetkilendirilen temsilci aracılığıyla da yapılması mümkündür.

ŞİRKET KURULUŞUNDA TİCARET SİCİLİ MÜDÜRLÜĞÜNE İBRAZ EDİLECEK BELGELER

1.   Anonim Şirketlerin Tescili İçin Gerekli Belgeler

a)   Kurucuların imzaları tasdik edilmiş esas sözleşme.
b)   Nakdi olarak taahhüt edilen sermayenin en az yüzde yirmi beşinin bankaya yatırıldığını gösterir belge.
c)   Rekabet Kurumu payının ödendiğini gösterir ödeme belgesi.
d)   Varsa, konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmeler ve ayni varlıkların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporları.
e)   Ayni sermaye konulmuşsa, konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı.
f)   Ayni sermaye konulmuşsa, ayni sermaye olarak konulan taşınmazın, fikri mülkiyet haklarının ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.
g)   Varsa, ayni varlıkların ve işletmenin devir alınmasına ilişkin olanlar da dahil olmak üzere, kurulmakta olan şirket ile kurucular ve diğer kişilerle yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler.
h)   Kuruluşu Bakanlık veya diğer resmî kurumların iznine veya uygun görüşüne tabi olan şirketler için bu izin veya uygun görüş yazısı.
i)   Varsa, pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyelerinin bu görevi kabul ettiklerine ilişkin yazılı beyanları.
j)   Yönetim kurulunda bir tüzel kişinin bulunması halinde, tüzel kişi ile birlikte tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen bir gerçek kişinin adı ve soyadı ve belirlemeye ilişkin yetkili organ kararının noter onaylı örneği.
k)   Şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınan kişilerin imza beyannameleri.

2.   Limited Şirketlerin Tescili İçin Gerekli Belgeler

a)   Kurucuların imzaları tasdik edilmiş şirket sözleşmesi.
b)   Ortak olmayan müdürler kurulu üyelerinin bu görevi kabul ettiklerine ilişkin yazılı beyanları.
c)   Müdürler kurulunda bir tüzel kişinin bulunması halinde, tüzel kişi ile birlikte tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen bir gerçek kişinin adı ve soyadı ve belirlemeye ilişkin yetkili organ kararının noter onaylı örneği.
d)   Varsa, konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmeler ve ayni varlıkların değerinin tespitime ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporları.
e)   Ayni sermaye konulmuşsa, konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı.
f)   Ayni sermaye konulmuşsa, ayni sermaye olarak konulan taşınmaz, fikri mülkiyet hakları ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.
g)   Varsa, ayni varlıkların ve işletmenin devir alınmasına ilişkin olanlara da dâhil olmak üzere, kurulmakta olan şirket ile kurucular ve diğer kişilerle yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler.
h)   Şirket müdürlerinin imza beyannameleri.
i)   Rekabet Kurumu payının ödendiğini gösterir ödeme belgesi.

3.   Kooperatif Şirketlerin Tescili İçin Gerekli Belgeler

a)   Kurucuların imzaları ticaret sicili müdürlüğü tarafından onaylanmış şirket sözleşmesi.
b)   Kooperatif kuruluşuna izin veren makamın izin yazısı.
c)   Kooperatifi temsil ve ilzama yetki verilen kişilerin kooperatif unvanı altında atılmış imza beyannameleri.

4.   Kollektif ve Komandit Şirketlerin Tescili İçin Gerekli Belgeler

a)   Kurucuların imzaları noter tarafından onaylanmış şirket sözleşmesi.
b)   Şirketi temsil ve ilzama yetkili olanların şirket unvanı altında atacakları imzaların onaylı örneği.
c)   Komandit şirketlerde komanditer ortağın ayni sermaye koymuş olması halinde, konulan ayni varlıkların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanmış bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporu.
d)   Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı.
e)   Ayni sermaye olarak konulan taşınmaz, fikri mülkiyet hakları ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.

TİCARİ ŞİRKETLERİNDE DENETİM

Türkiye'de belirli alanlarda faaliyette bulunan sermaye şirketleri ile "aktif toplamı", "yıllık net satış hasılatı" ve "çalışan sayısı" bakımından belirli ölçütlerden en az ikisinde eşik değerleri sağlayan sermaye şirketleri bağımsız denetime tabidir. Bu şirketlerin finansal tabloları ve yönetim kurulu faaliyet raporları uluslararası denetim standartlarına uygun olarak bağımsız denetçiler tarafından denetlenmektedir. Ayrıca, Ticaret Bakanlığı tüm ticaret şirketlerinin Türk Ticaret Kanunu kapsamındaki işlemleri bakımından denetim yetkisine sahiptir. Yine belirli faaliyet konularını yürüten şirketler (Örn: Bankalar, sigorta şirketleri vb.) tabi oldukları özel kanunlar gereğince ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından da denetlenebilmektedir.

Özetle Türkiye'de ticaret şirketlerinin kamusal denetimi de kamu kurum ve kuruluşları eliyle yürütülmektedir. Bununla birlikte, belirli olayların açıklığa kavuşturulması amacıyla pay sahiplerine, genel kuruldan denetçi atanmasını isteme hakkı tanınmıştır. Pay sahibinin özel denetçi atanması istemi, genel kurulun çoğunluk kararıyla onaylanır. Talep genel kurulda reddedildiği takdirde, sermayenin en az onda birini (halka açık ortaklıklarda yirmide birini) oluşturan pay sahipleri üç ay içinde mahkemeden özel denetçi atanmasını isteyebilmektedir.

SERMAYE ŞİRKETLERİNDE PAY DEVRİ

Yabancı yatırımcılar, doğrudan şirket kurmak yerine, Türkiye'de kurulmuş bir şirkette pay devralmak suretiyle de yatırım yapabilirler. Keza devraldıkları payları başkalarına devrederek şirket ortaklığından ayrılmaları da mümkündür.

Anonim şirketlerde nama ve hamiline olmak üzere pay senetleri bastırılabilmektedir. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri zilyetliğin devri ile gerçekleştirilmektedir. Nama yazılı pay senetlerinin devri ise ciro ve zilyetliğine devri ile gerçekleştirilmektedir. İstisnai durumlar dışında anonim şirketlerde pay devrinin sınırlandırılması mümkün değildir. Aynı zamanda anonim şirketlerde pay devri tescil ve ilana tabi değildir. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bakımından anonim şirketlerdeki pay devri usulü geçerlidir.

Limited şirketlerde pay devri Kanunen zorunlu kılınan süreçleri içermektedir. Bunlar;
1-   Taraflar arasında pay devir sözleşmesinin imzalanması ve noterce onaylanması,
2-   Şirket sözleşmesinde aksi düzenlenmemişse şirket genel kurulunun pay devrine onay vermesi,
3-   Pay devir sözleşmesi ve genel kurulun devre onay veren kararı ile pay devrinin tescil ve ilanıdır.

TİCARİ ŞİRKETLERDE TASFİYE

Kanunda öngörülen sona erme sebeplerinden herhangi birinin gerçekleşmesi ya da şirket ortaklarının alacağı karar doğrultusunda şirket sona erer. Sona eren şirket, tasfiye sürecine girer. Şirketin sona erdiği ve tasfiye sürecine girdiği hususu, ilgili ticaret sicili müdürlüğüne tescil ve ilan ettirilir.

Tasfiye hâlindeki şirket, pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını "tasfiye hâlinde" ibaresi eklenmiş olarak kullanır.

Tasfiyenin amacı, şirketin malvarlığını satıp paraya çevirmek, alacaklarını tahsil etmek, borçlarını ödemek, yarım kalan işlerini tamamlamaktır.

Tasfiye sürecinde yapılması gereken işlemler, tasfiye memurlarınca gerçekleştirilir. Tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması ve yerleşim yerinin Türkiye'de bulunması zorunludur. Tasfiye memurları şirket sözleşmesi veya genel genel kurul kararı ile atanabilir. Bu şekilde atanmadığı takdirde, tasfiye, yönetim kurulunca yapılır. Tasfiye memurlarının da ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesi şarttır.

Alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgilendirilirler ve alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılırlar.

Tasfiye memurları her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula sunarlar.

Tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır.

Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren altı ay geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz.

Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesi için tasfiye memurları tarafından ticaret sicili müdürlüğüne başvuru yapılır. İstem üzerine silinme tescil ve ilan edilir. Silinme ile şirketin tüzel kişiliği sona erer.
 
Diğer taraftan; iflas hâlinde tasfiye, iflas idaresi tarafından İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır.

YABANCI ŞİRKETLERİN TÜRKİYE'DEKİ ŞUBELERİ

Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye'deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye'de bulunan tam yetkili bir ticari temsilci atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur.

Yabancı bir şirketin Türkiye'de şubesini tescil ettirmek için, ilgili ticaret sicili müdürlüğüne sunulması gereken belgeler şunlardır;

1)   Şirket merkezinin bulunduğu kaynak ülke hukukunun, şube açacak işletme için tescilde aradığı şartların yerine getirildiğini ve şubenin tescili için ibrazı gerekli olan belgeleri gösteren yetkili makamdan alınmış yazı ve bir nüsha Türkçe çevirisi
2)   Kaynak ülkede şubenin tescili için ibraz gerekli tüm belgeler
3)   Şirketin güncel sicil kayıtlarını içeren belgenin ve şirket sözleşmesinin onaylı birer örneği ile birer nüsha Türkçe çevirisi
4)   Şirketin yetkili organının şube açma ve şubeye Türkiye'de yerleşik tam yetkili temsilci atanmasına ilişkin kararının aslı ve bir nüsha Türkçe çevirisi
5)   Şirketin ticaret unvanı, türü, işletme konusu, sermayesinin türü ve tutarı, kuruluş tarihi, sicil numarası, tabi olduğu hukuk, Avrupa Birliği üyesi olup olmadığı, internet sitesi, şubenin unvanı ve şubeye ayrılmış sermaye tutarı, şubeyi mahkemeler dâhil, özel kuruluşlar ve kamu kurum ve kuruluşları nezdinde tam yetkili olarak temsil edecek kişi veya kişilerin adı ve soyadı, kimlik numarası ve yerleşim yeri ile şubenin adresini içeren merkezin yetkilileri tarafından imzalanmış beyannamenin aslı ve bir nüsha Türkçe çevirisi.
6)   Şube açma kararında, Türkiye'deki şubeyi mahkemeler dâhil, özel kuruluşlar ve kamu kurum ve kuruluşları nezdinde tam yetkili olarak temsil edecek kişi veya kişiler ile bunlara verilen yetki belirtilmemiş ise bu konulara ilişkin düzenlenen vekaletnamenin aslı ve bir nüsha Türkçe çevirisi
7)   Şubeyi temsil edecek kişilerin imza beyanları
8)   Açılması Ticaret Bakanlığı veya diğer resmî kurumların iznine veya uygun görüşüne tabi olan şubeler için bu izin veya uygun görüş yazısı

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr




#66
KAZA TESPİT TUTANAĞINA VE KUSUR ORANINA İTİRAZ

KAZA TESPİT TUTANAĞI NEDİR?

Kaza Tespit Tutanağı, trafikte en az iki aracın yalnız maddi hasarlı bir kazaya karışmaları sonucu, tarafların anlaşarak sigorta şirketi ya da polise gerek kalmadan, aralarında düzenlemiş olduğu ve kazanın gerçekleşme şekli, kazaya karışan araç ve sürücü bilgilerini barındıran tutanaktır. Ancak bazı durumlarda tarafların kendi aralarında tutanak tutması mümkün olmayıp derhal kolluk kuvvetlerine haber verilmelidir. Bu durumlara örnek vermek gerekirse; taraflardan herhangi birinin ehliyeti olmaması, sürücülerden biri alkollüyse, araçlardan biri resmi plakalıysa, araçlardan birinin trafik sigortası bulunmuyorsa, kaza sonucu üçüncü kişi zarar gördüyse trafik kaza tutanağı polis nezaretinde tutulmalıdır.

1 Nisan 2008 tarihinden itibaren yalnızca maddi hasar ile sonuçlanan kazalarda, tarafların anlaşmalı olarak kendi aralarında tutanak tanzim etmeleri mümkün hale gelmiştir. Bu sayede trafikteki beklemelerin ve zaman kayıplarının önüne geçilmiş ve vatandaşların tutanaklarını sistem üzerinden takip edebilmeleri sağlanmıştır.

KAZA TESPİT TUTANAKLARININ POLİS EŞLİĞİNDE TUTULMASINI GEREKTİRECEK HALLER

Her ne kadar iki veya daha fazla aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazalarında taraflar kaza tespit tutanaklarını kendi aralarında tanzim edebilecekse de bazı istisnai durumlarda kaza tespit tutanağı yeterli gelmemekte ve trafik polisinin veya kaza yeri jandarma bölgesi ise jandarma ekiplerinin olay yerine çağırılması gerekmektedir.
Trafik kazalarında polis ya da jandarmanın çağrılması gereken durumlara örnek vermek gerekirse;

Kamu malına ya da araç dışında herhangi bir cisme hasar verilmesi halinde,
Sürücülerden ya da yayalardan birinin yaralanması halinde,
Sürücünün alkollü olması durumunda,
Sürücünün ehliyetsiz olması ya da aracı sürmek için ehliyet cinsinin yeterli olmaması durumunda,
Kazaya karışan sürücülerden birinin arabasının trafik sigortası olmaması durumunda,
Kazaya karışan araçlardan birinin resmi bir araç olması halinde,
Tek taraflı maddi hasarlı bir kaza olması halinde,
Sürücülerden birinin akıl sağlığından şüpheleniliyorsa,
polis ya da jandarmanın çağrılması gereklidir.

TRAFİK KAZALARINDA KUSUR TESPİTİ SÜRECİ

Kaza sonrası kazaya karışan tarafların doldurduğu Kaza Tespit Tutanakları, sigorta şirketlerinin hasar departmanlarına iletilir. Sigorta şirketleri en geç takip eden iş günü sonuna kadar tutanağı ve varsa fotoğrafları elektronik ortamda Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi (SBM)'ne iletir.

Tutanakların, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi  sistemine girilmesini takip eden 3 iş günü içinde her bir sigorta şirketi kendi kusur oranı değerlendirmesi yapar. Bu oranlar kazaya karışan her bir araç için %0, %50 ve %100 şeklindedir. Eğer şirketler kusur oranında mutabakata varırsa yani aynı kusur oranları verilirse dosya sonuçlanır.   
3 iş günü içerisinde mutabakata varılamaz ise yani en az bir şirket tarafından farklı kusur verilirse dosya, Kaza Kusur Değerlendirme Komisyonu'na iletilir. Komisyon, 3 iş günü içerisinde ilgili dosyayı sonuçlandırır.

Dosya sonuçlandıktan sonra sigortalılara, dosyanın sonuçlandığına dair cep telefonu ya da e-posta yolu ile bilgilendirme yapılır (Tutanak üzerinde her iki bilgi de mevcut ise hem e-posta hem de SMS ile bilgilendirme yapılır).

Sigortalılar kusur oranlarını http://www.sbm.org.tr adresinden öğrenebilirler.

KAZA KUSUR ORANINA İTİRAZ SÜRECİ

Kaza tespit tespit tutanaklarının sigorta şirketlerine iletilmesinden sonra, her bir sigorta şirketi kendi kusur oranı değerlendirmesini ile Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi'nin "Kaza Kusur Değerlendirme Komisyonu"na gönderir ve burada 3 gün içerisinde nihai kusur değerlendirmesi yapılmaktadır.

Kaza Kusur Değerleme Komisyonlarında sonuçlanan kusur oranlarına itiraz etmek isteyen sigortalılar, yeni ek belgeler ile birlikte 5 gün içerisinde sigorta şirketlerine başvurabilecektir.

5 günlük süre içinde itiraz hakkının kullanılmadığı veya itiraz hakkı kullanılmış olup talebin reddedildiği durumlarda, sigortalıların kusur oranına ilişkin itirazlarının Tahkim Komisyonu ve özel hukuk yollarına başvurulmak suretiyle çözülmesi gerekmektedir.

KAZA TESPİT TUTANAĞINA İTİRAZ SÜRECİ

Kazaya karışan tarafların özgür iradeleriyle tanzim edilen kaza tespit tutanaklarında pek fazla gündeme gelmese de kaza anında orada bulunan veyahut çağrı üzerine olay yerine gelen kolluk kuvvetlerince tanzim edilen kaza tespit tutanakları, içerisinde bir çok çelişkiyi barındırabileceği gibi hakkaniyete uygun tutulmamış olabilmektedir. Bu tutanaklara yönelik itirazlara yönelik uygulamada uzun süre tartışmalar yapılmışsa da Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 25.06.2018 tarih ve 2018/375 Esas, 2018/435 Karar sayılı ilamı ile son bulmuş ve anılan karara göre bu kaza tutanaklara itirazda Sulh Ceza Hakimlikleri yetkili kabul edilmiştir. 

Kazadan sonra yapılacak kaza tespit tutanaklarına itiraz için yeterli deliller (tanık, kamera görüntüsü, kaza fotoğrafları, parmak izi, kaza izleri, bilirkişi raporu) toplandıktan sonra Sulh Ceza Hakimliklerinde dava açarak bilirkişi incelemesi ve kazanın gerçekleştiği yerde keşif isteyebilir, kaza tespit tutanağındaki çelişki ve hakkaniyetsizliklerin giderilmesi talep edebilir.

Sulh Ceza Hakimliklerince yapılacak inceleme duruşmalı veyahut duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılabilir.

Av. Ahmet Faruk ÜMÜT | www.umut.av.tr
#67
Araç değer kaybı davasının süresi, davanın karmaşıklığına, mahkemenin iş yüküne, delillerin toplanma sürecine ve tarafların işbirliğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, bu tür davalar 6 ay ile 1 yıl arasında bir sürede sonuçlanabilir. Ancak, bazı durumlarda dava süreci daha kısa veya daha uzun sürebilir. Davanın daha hızlı sonuçlanabilmesi için gerekli belgelerin eksiksiz ve zamanında sunulması, uzman raporlarının hazırlanması ve mahkemenin yoğunluk durumu önemlidir. En doğru bilgi için davayı takip eden avukata danışmak faydalı olacaktır.
#68
GAYRİMENKUL EDİNMEYLE TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAZANILMASI

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunumuza göre Türk vatandaşlığı doğum veya sonradan kazanılmaktadır. Aynı Kanunun 9. maddesinde sonradan kazanılan vatandaşlığın yetkili makam kararı ile aranan şartları taşımak suretiyle gerçekleşebileceği ve bu hakkın mutlak bir hak olmadığı belirtilmektedir.

5901 sayılı Kanunun yürütülmesinde uygulanacak usul ve esasları belirlemek için yayınlanan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendine göre;

En az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarı peşin olarak yatırılan ve tapu siciline üç yıl süreyle devir ve terkini yapılmayacağı taahhüdü şerh edilmek şartıyla noterde düzenlenmiş sözleşme ile taşınmazın satışının vaat edildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca tespit edilen" yabancı kişiler Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir.

11.02.2010 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğe sırası ile 12.01.2017, 19.09.2018, 07.12.2018, 06.01.2022 ve 13.06.2022 tarihlerinde yürürlüğe giren değişiklikler yapılmıştır.

Buna göre Yönetmelik değişikliklerinin yürürlük tarihleri bakımından;

1) 12.01.2017-18.09.2018 tarihleri arasında satın alınmış taşınmaz/taşınmazların 1.000.000 Amerikan Doları tutarında olması,

2) 19.09.2018 tarihinden sonra satın alınmış/alınacak taşınmaz/taşınmazların 400.000 Amerikan Doları tutarında olması,

3) 07.12.2018 tarihinden sonra satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş/düzenlenecek taşınmaz /taşınmazların 400.000 Amerikan Doları tutarında olması,

4) 06.01.2022 tarihinde yapılan değişiklik ile "karşılığı Türk Lirası" ibaresi Yönetmelik'ten çıkarılmış olup taşınmaz bedeli döviz tutarının Merkez Bankasına satılmak üzere bir bankaya satılması,
gerekmektedir.

Yönetmeliğe göre, istisnai yoldan taşınmaz edinimi suretiyle Türk vatandaşlığı kazanılmasına ilişkin ilk düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih olan 12.01.2017'den önce satın alınmış taşınmazlar ile 07.12.2018 tarihinden önce satış vaadi sözleşmesine konu edilen taşınmazlar Türk vatandaşlığı kazanımında dikkate alınmayacaktır.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA ÖN KOŞULU

Taşınmaz edinimi yoluyla Türk vatandaşlığı kazanılabilmesi için satış ve satış vaadi sözleşmelerine yönelik işlemlerde öncelikle 2644 sayılı Tapu Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında aranan kişi ve taşınmaza ilişkin edinim şartlarının sağlanmış olması gerekmektedir.

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik, yabancı gerçek kişilerin şahsi taşınmaz edinimlerini kapsadığından, yabancı gerçek kişilerin şahsı dışında eşi, çocuğu vb. adına veya yöneticisi/ortağı oldukları şirket tüzel kişiliği adına yapılan taşınmaz edinimleri bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA TAŞINMAZIN NİTELİĞİ

Satış yoluyla edinilebilecek taşınmazların niteliğine ilişkin olarak (konut, işyeri, arsa, tarla, bahçe vb.) herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmelerine dayalı olarak yapılacak başvurular kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş taşınmazlar için geçerlidir. Devre mülk olarak tapu sicilinde kayıtlı haklar, taşınmaz edinimi yolu ile Türk vatandaşlığı kazanımına konu edilemez.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA TAŞINMAZ SAYISI

Satış yoluyla edinilecek taşınmaz sayısında herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Yönetmelikte belirtilen tutarın sağlanması esastır.

Satış vaadine dayalı olarak yapılan başvurularda Yönetmelikte aranılan tutarın tek sözleşme ile sağlanması gerekmektedir. Bu çerçevede birden fazla taşınmazın tek sözleşme kapsamında satış vaadine konu edilmesi mümkün olup birden fazla satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.

1 Şubat 2023 tarihinden sonra, satın alma yolu ile edinilmiş taşınmazların vatandaşlık edinimi için aranılan tutarı karşılamadığı durumlarda kalan miktarın satış vaadi sözleşmesi ile tamamlanması mümkün değildir.

Satış vaadi sözleşmelerine ilişkin yapılan başvurularda Yönetmelikte belirtilen tutarın (en az 400.000 Amerikan Doları) peşin olarak ödenmiş olması şartı aranıldığından, bu miktara tekabül eden bedelin en geç satış vaadi sözleşmesi tarihinde ödenmiş olması gerekir.

Taşınmazın hisseli olarak edinimi ile vatandaşlık başvurusunda bulunulması mümkün değildir. Örneğin bir taşınmazın paylı mülkiyet oluşacak şekilde birden fazla yabancı kişi tarafından edinimi durumunda bu taşınmaz vatandaşlığa konu edilemeyecek iken; birden fazla kişi adına kayıtlı bir taşınmazın tamamının yabancı bir kişi tarafından edinilmesi durumunda bu taşınmaz vatandaşlığa konu edilebilecektir.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA DEĞER TESPİTİ

Tutar tespitine esas alınan; resmi senette beyan edilen satış bedeli/bedelleri veya satış vaadinde belirlenen bedel/bedeller toplamı, değerleme raporundaki değer/değerler toplamı ve bedel transferleri/ödemeleri toplamı ayrı ayrı Yönetmelik ile edinim tarihine göre aranan 1.000.000 Amerikan Doları veya en az 400.000 Amerikan Doları tutarını sağlamalıdır.

1- TAŞINMAZ DEĞERLEME RAPORU:

Taşınmaz değerleme raporlarının Tadebis / WebTapu sistemi üzerinden alınması zorunludur. Sistem üzerinden düzenlenen değerleme raporları, kontrolü sağlanmış bir şekilde düzenlenmekte ve sistem üzerinden doğrudan TAKBİS'e gönderilmektedir.

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliği kapsamında gayrimenkulün satın alınma tarihine göre aranan 1.000.000 Amerikan Doları veya 400.000 Amerikan Doları tutarın tespitinde yararlanmak üzere piyasa değerini (mevcut piyasa değeri/mevcut durum değeri) gösteren taşınmaz değerleme raporu aranır.

Değerleme raporunda; zeminde fiilen tamamlanmış yapılar için rapor tarihindeki değer esas alınır. İnşası devam eden ve kat irtifakı tesisli taşınmazlar için ise inşasının başlamış olması gerekmektedir. Bu taşınmazlar için rapor tarihindeki "tamamlanması durumundaki mevcut durum değeri" esas alınır.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yabancı İşler Dairesi Başkanlığı'nın 2019/1 sayılı Genelgesi kapsamında satış veya satış vaadi bedelinin, değerleme raporu değerinden düşük/yüksek olacak şekilde belirlenmesi mümkündür.

Değerleme raporlarında takdir edilen değerlerin satış bedeli ve tapu harcı matrahı yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Başvuru sırasında sunulan değerleme raporları düzenlendiği tarihten itibaren 3 ay süre ile geçerli olup bu süre içerisinde başvurusu yapılan işlemlerde yeni rapor istenilmeyecektir.

Satış vaadinin noterde düzenlenme tarihi itibariyle en fazla 3 ay öncesi düzenlenmiş değerleme raporları varsa bunlar işleme alınır. Bu halde şerh tarihi öncesi ayrıca bir değerleme raporu aranmaz.

Satış vaadi sözleşmesinin sicile şerhinden sonra taşınmazın vaat alacaklısı tarafından satın alma yoluyla adına tescili sırasında ayrıca yeni bir değerleme raporu aranılmaz.

Taşınmaz Değerleme Bilgi Sistemi (TADEBİS) aracılığı ile Web-Tapu üzerinden gönderilen değerleme raporundaki TL değerinin Amerikan Doları cinsinden karşılığının bulunmasında kural olarak rapor tarihinden önceki son iş gününün Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın efektif satış kuru esas alınır.

Taşınmazın üç yıl satılamayacağına ilişkin belirtmenin tesisi esnasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün talebi ile yenilenen değerleme raporları hariç olmak üzere satış işlemi veya satış vaadi sözleşmesinin şerhi sırasında sunulan raporlar dışında düzenlenen değerleme raporları değer tespitinde dikkate alınmaz.

2- RESMİ SENET (SATIŞ) VE SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ BEDELİNİN BELİRLENMESİ

Taşınmazın satışı için düzenlenen resmi senette yer alan satış bedeli ile taşınmazın satışının vaadine yönelik noter tarafından düzenlenen satış vaadi sözleşmelerinde yer alan ve peşin ödenmesi gereken bedelin tespiti 2022/1 sayılı ve "Yabancı Gerçek Kişi Edinimlerinde Döviz Alım Belgesi" konulu Genelgede belirlenen usul ve esaslar kapsamında belirlenecektir.

Bu kapsamda taşınmazın alıcısı, satıcısı, bunların vekilleri ya da temsilcileri tarafından satış bedelinin Amerikan Doları ya da karşılığı döviz tutarının Merkez Bankasına satılmak üzere bir bankaya satılması ve banka tarafından düzenlenecek döviz alım belgesinin, KEP üzerinden ilgili Tapu Müdürlüğüne gönderilmesi gerekmektedir. Satış vaadi sözleşmesinde döviz alım belgesinin en az peşin ödenen kısım için ve en geç sözleşme tarihinde düzenlenmiş olması gerekmektedir.

Döviz alım belgesinde asgari olarak adına döviz bozdurulan kişinin adı soyadı, pasaport numarası ya da yabancı kimlik numarası, taşınmaz numarası, alışı yapılan dövizin Amerikan Doları karşılığı ve bu işlemin Türk vatandaşlığı kazanılması ya da Sermaye Hareketleri Genelgesi'nin 13. maddesi kapsamında gerçekleştirildiğini belirten bir ifadenin yer alması zorunludur. Taşınmaz numarası https://parselsorgu.tkgm.gov.tr/ adresinden temin edilecek olup taşınmazın niteliğine göre bağımsız bölüm veya ana taşınmaza ilişkin taşınmaz numarası, bunun bulunmaması halinde ise ada/parsel bilgilerinin yer alması mümkündür.

Tapu Müdürlüğü tarafından döviz alım belgelerinde gösterilen TL tutarı esas alınarak resmi senet düzenlenecektir. Döviz Alım Belgesi' uygulamasından itibaren yapılan işlemlerde satış veya satış vaadi bedeline ilişkin başvuru gününe göre ayrıca herhangi bir kur hesabı yapılmayacak olup tutar tespitinde döviz alım belgeleri esas alınacaktır.

Beyan değerine esas döviz satış tutarı içerisinde taşınmaz satış bedeli veya satış vaadi sözleşmesinde peşin ödenen bedel harici bir ödeme kalemi (KDV, komisyon, masraf, vergi, harç vb.) yer almayacaktır.

Bu düzenlemeler kapsamında resmi senette beyan edilen bedele ilişkin ödeme bankaya yapılacağından döviz satış tutarına özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.

Yabancı kişilerin taraf olduğu satış vaadi sözleşmelerinin Amerikan Doları ya da diğer döviz cinslerinden düzenlemesi mümkündür. Bu durumda döviz cinsinden düzenlenen satış vaadi sözleşmelerinde harca esas satış vaadi miktarı döviz alım belgesinde yer alan kur dikkate alınarak hesaplanır. Bu işlemlere ilişkin harçlar, 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli 4 sayılı tarifede belirtildiği şekilde tahsil edilir.

3- DEKONT

Yönetmeliğin aradığı asgari tutara ilişkin bedelin taşınmaz satıcısına ya da ilgilisine ödendiğini gösterir onaylı banka dekontunun tapu müdürlüğüne sunulması gerekmektedir.

Tapu Müdürlükleri tarafından, bedel transferinin/ödemenin alıcı veya ilgili kişiler tarafından satıcı veya ilgili kişilerin (Vekili, Eşi, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Hak Sahibi, Haciz veya İpotek Alacaklısı, Şirket Sahibinin Hesabı vb.) hesabına yapılıp yapılmadığı hususunda; makul ilgi değerlendirmesi yapılacaktır.

Dekontta belirtilen bedelin döviz alım belgesinde gösterilen tutara eşit olması gerekmekte ise de bu iki bedel arasında farklılık olması durumunda dekontta belirtilen bedelin, döviz alım belgesinde yer alan kur üzerinden Yönetmeliğin aradığı asgari tutarı sağlaması yeterlidir. Ayrıca ödeme dekontunun taahhüde ilişkin beyanın tesis edilmesinden önce sunulması gerekmektedir.

Döviz alım belgesi uygulaması sonrasında yapılan ödemeler bakımından; döviz alım belgesi düzenlenmeden önce gerçekleşen para transferine ilişkin dekontların döviz cinsinden, sonrasında düzenlenen dekontların ise TL cinsinden olması gerekmektedir.

Taşınmaz bedel transferinin/ödemesinin yapılmasında bankalar tarafından sunulan güvenli ödeme sistemlerinin isteğe bağlı olarak kullanılması mümkündür.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA TAKSİTLİ SATIŞ

1) SATIŞ İŞLEMİNDE:

12.01.2017 tarihinden önce yapılan ödemelere ilişkin dekontlar taşınmaz edinimi yoluyla vatandaşlık kazanımında dikkate alınmayacaktır.

2) SATIŞ VAADİ İŞLEMİNDE

07.12.2018 tarihinden önce ve sözleşme tarihinden sonra yapılan ödemelere ilişkin dekontlar taşınmaz edinimi yoluyla vatandaşlık kazanımında dikkate alınmayacaktır.

3) TAKSİTLİ İŞLEMLERDE ÖDEME

Döviz Alım Belgesi uygulamasının yürürlüğe girdiği 24.01.2022 tarihinden önce yapılan ödemelere ilişkin dekontlar işlemlerde kabul edilmeye devam edilir. Bu ödeme dekontlarında yer alan bedelin Amerikan Doları cinsinden karşılığının hesaplanmasında ödemenin yapıldığı tarihten bir önceki iş gününün Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru veya çapraz döviz kurları esas alınır.

Döviz Alım Belgesi uygulamasının yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesi yapılan taşınmazların resmi senedinde yer alan bedel, 24.01.2022 tarihinden önceki dekont toplamları ile döviz alım belgesinde yer alan tutarın toplamı kadar olmalıdır.

Örneğin 24.01.2022 tarihinden sonra Tapu Müdürlüğüne beyan tesisi başvurusu yapılan ve toplam 450.000 Amerikan Doları karşılığı satın alınan taşınmazın bedelinin 200.000 Amerikan Dolarlık (TCMB efektif satış kuru 8 TL olarak alınmıştır.) kısmının 24.01.2022 tarihinden önce, kalan kısmının ise bu tarihten sonra ödendiği bir işlemde; dekontta yer alan 1.600.000 TL'lik bedel ile döviz alım belgesinde yer alan 250.000 Amerikan Doları tutara karşılık gelen 4.500.000 TL'lik bedelin toplamı 6.100.000 TL olduğundan Yönetmeliğin aradığı tutar sağlanmış olacaktır. Bu örnekte resmi senet satış bedeli 6.100.000 TL olarak alınacaktır.

GAYRİMENKUL EDİNME YOLU İLE İSTİSNAİ YOLDAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANILMASINDA TARAFLARA İLİŞKİN ŞARTLAR

1) Satış veya satış vaadine konu taşınmaz/taşınmazlar, tapu sicilinde yabancı kişiler ve alıcı yabancı gerçek kişinin Türk vatandaşı olan birinci derece akrabaları (kan veya sıhri hısımlar) adına kayıtlı olmamalıdır.

2) Satış veya satış vaadine konu ikinci el taşınmaz/taşınmazlar, vatandaşlık amacıyla taşınmaz edinecek olan yabancı gerçek kişinin kendi, Türk vatandaşı olsun ya da olmasın birinci derece akrabaları (kan veya sıhri hısımlar) tarafından Türk vatandaşı/şirketine devredilmiş taşınmazlardan olmamalıdır.

3) Satış veya satış vaadine konu ikinci el taşınmaz/taşınmazlar, herhangi bir yabancı gerçek kişi tarafından son üç yıl içinde Türk vatandaşı/şirketine devredilmiş taşınmazlardan olmamalıdır. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan edinimler bu madde kapsamı dışındadır.

4) Satış veya satış vaadine konu (gerek vatandaşlık kazanma öncesinde edinilmiş gerekse sonrasında edinilmiş) taşınmaz/taşınmazlar, istisnai yoldan (taşınmaz edinimi yolu dışındaki usuller de dahil olmak üzere) Türk vatandaşlığı kazanmış kişiler (MERNİS kaydına göre Türk Vatandaşlığı Kanunu 12/b maddesi gereğince kazanılmış olanlar) adına tapu sicilinde kayıtlı olmamalıdır.

5) Satış veya satış vaadine konu taşınmaz/taşınmazlar, vatandaşlık talebiyle taşınmazı satın alan yabancı gerçek kişinin kendi ve birinci derece akrabalarının (kan veya sıhri hısımlar) ortağı ya da yöneticisi olduğu şirket tüzel kişiliği adına tapu sicilinde kayıtlı olmamalıdır.

6) Tapu Kanunu'nun 36. Maddesi kapsamındaki (yabancı / uluslararası sermayeli) şirket tüzel kişiliği adına kayıtlı satış veya satış vaadine konu taşınmaz/taşınmazlarda, kat irtifakı/mülkiyeti kurulması (inşaat ruhsatının şirket adına olması) ve bağımsız bölümün ilk teslim (Sıfır taşınmaz) olması gerekmektedir.

7) Bir taşınmaz sadece bir kez vatandaşlık edinimine konu edilebilir.

8) Taşınmaz edinimi yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmış yabancı gerçek kişilerin taahhüt süresi sona erdikten sonra (mahkeme kararı veya cebri icra vb. yollarla yapılan zorunlu devirler hariç) taşınmazın bir önceki malikine devri halinde ya da satış vaadi sözleşmesi şerhinin terkin edilerek taşınmazın üçüncü bir şahsa devri halinde konu Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne intikal ettirilmek üzere Genel Müdürlüğe bildirilir.

9) Türk vatandaşlığından izinle çıkan (mavi kartlı) kişiler, KKTC vatandaşları ile çoklu vatandaşlığa sahip Türk vatandaşları (Türk Vatanşlığı Kanunu 12/b maddesi kapsamında vatandaşlık kazanmış olanlar hariç) bu Kılavuz kapsamında yabancı statüsünde değerlendirilmeyecektir.


Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr


#69
MADDİ HASARLI TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLI ARAÇ DEĞER KAYBI TAZMİNATI

ARAÇ DEĞER KAYBI TAZMİNATI

Araç değer kaybı, maddi hasarlı trafik kazasında aracınızda meydana gelen hasar nedeniyle yaptırdığınız tamir, bakım, onarım faaliyetleri hasar giderildikten sonra aracınızın piyasa değerinde olan kayıptır. Kazaya karışan araç yetkili serviste bakım görmüş olsa dahi ekonomik değerinde olan kayıp kaçınılmazdır.

Araç değer kaybı, kazanın gerçekleşme şekline göre değişmekle beraber aracın; markası, modeli, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi, kaza öncesi kondisyonu, hasarın niteliği, aracın 2. el piyasasındaki değeri, hasar kaydı geçmişi ve olaydaki kusur oranı değer kaybı hesabı yapılırken göz önünde bulundurulur. Türk Borçlar Kanunumuzun 51. maddesi de bu hususta "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler." hükmü ile hakimlere geniş takdir yetkisi tanımıştır.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10.05.2016 tarihli 2016/966 Esas, 2016/5728 Karar sayılı ilamında da zikredildiği üzere;

"Değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır."

ARAÇ DEĞER KAYBINI KİMLER TALEP EDEBİLİR?

Kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan veyahut kusuru var ise; %100 kusurlu bulunmayan araç sahibi araç değer kaybı tazminatı talep edebilir. Ayrıca araç değer kaybı talep edebilmek için;

Kaza yapan 2 aracın bulunması gereklidir. (Tek taraflı yapılan kazalarda kasko poliçesinde araç değer kaybına ilişkin teminat yoksa değer kaybı talebinde bulunulamaz.)
Kazanın gerçekleşmesinden hemen sonra kaza tutanağının tutulması gereklidir. 
Kazanın gerçekleştiği günden 2 yıl geçmemesi gerekir. (Türk Borçlar Kanunu madde 72.)
Aracınız hurdaya çıkmamış olmalıdır.

ARAÇ DEĞER KAYBI TAZMİNATI İÇİN NEREYE BAŞVURULUR?

Araç değer kaybı tazminatı 2 şekilde talep edilebilir. 2918 sayılı  Karayolları Trafik Kanunumuza göre;

"Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir."

Yukarıdaki kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere; tazminat talebinde  bulunacak kişi, ilgili sigorta kuruluşuna başvuru yaptıktan 15 gün sonra talebini  mahkeme nezdinde öne sürebileceği gibi 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu çerçevesinde Sigorta Tahkim Komisyonu'na da başvurabilir.

Tazminat talebi mahkeme nezdinde talep edilecek ise; sigorta şirketlerine karşı açılacak araç değer kaybı davalarının ticari dava niteliği bulunması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemeleri, araç işleteni ve sürücüsüne karşı açılacak davalarda ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.

ARAÇ DEĞER KAYBI KİMLERDEN TALEP EDİLEBİLİR?

Sigorta limiti dahilinde olan miktarlar sigorta şirketinden istenirken sigorta şirketinin limitini aşan miktarlar ise araç sahibinden, aracın sürücüsünden ve aracın işletmecisinden talep edilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 49. maddesine göre; "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür." Yani kazaya karışan araç sürücüsü kazada sebep olduğu zararı tazmin etmekle mükelleftir.

Araç sahibi ise Araç Sahibi : 2918 sayılı KTK m. 3'e göre, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi araç sahibidir.

Araç İşleten ve Araç Sahibi: KTK m.3'e göre, "İşleten : Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır." Aynı kanunun 85'inci maddesinin birinci fıkrasına göre ise, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar."

Görüldüğü üzere karayolları trafik kanununa göre araç sahibi araç işleteni sayılır. İşletenler; araç sahibi, bir şirket unvanı altında motorlu araç işletenler, aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi, motorlu araçlarla yolcu ve yük taşıma işlerine katılan taşımacı, girişimci, üstlenici, gezi ve tur düzenleyici, bilet ve irsaliye düzenleyerek, yolcu ve yük taşıma işlerine aracılık ederek motorlu aracın işletilmesine doğrudan veya dolaylı katılan, motorlu aracın işletilmesinden ekonomik yarar sağlayan tüm gerçek ve tüzel kişilerdir.

• İşleten gibi sorumlu olanlar :  KTK'nun 104. maddesine göre motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan teşebbüslerin sahibi gözetim, onarım, bakım, alım - satım, araçta değişiklik yapılması amacı ile veya benzeri bir amaçla kendisine bırakılan bir motorlu aracın sebep olduğu zararlardan dolayı, 105. maddesine göre yarış düzenleyicileri, yarışa katılanların veya onlara eşlik edenlerin araçları ile gösteride kullanılan diğer araçların sebep olacakları zararlardan dolayı, 106. maddesine göre genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, 107. maddesine göre bir motorlu aracı çalan veya gasp eden kimseler motorlu araç işleten gibi sorumlu tutulurlar. Dolayısıyla işleten gibi sorumlu olan kişilere de manevi ve maddi tazminat davası açılabilir.

• Sigortacılar :  KTK m. 85'e göre işletenin, kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Bu durumda söz konusu sorumluluk sigortası hangi sigorta şirketi tarafından yapılmışsa, o şirket de ölüm, yaralanma ve diğer zararlardan sorumlu olacaktır.

Trafik kazasından kaynaklı tazminat davalarında, yukarıda sayılan sorumlular müteselsil sorumludur. Yani zarar gören, zararının tazminini yukarıda sayılan kişilerin birinden, birkaçından veya tamamından isteyebilir. KTK m. 88'e göre, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. 6098 sayılı TBK m. 61'e göre ise, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr






#70
Merhaba; Borç verdiğim kişi borcunu inkar edince bir avukata vekalet vererek dava açtık. Davayı kazandık. Borçlu itiraz etti onu da kazandık.
1-Hukuk davası için sözlü olarak %10 olarak anlaştık. Yazılı sözleşme yapmayı kabul etmedi. Açacağımız davanın miktarını fazla gösterdi. Bende avukata bu borcun bir kısmını ödedi, elinde belge var onu çıkartın dediğim halde çıkartmadı ve mahkeme kısmi red verdi. Bu nedenle yaklaşık 11.000 TL karşı avukata vekillik ücreti ödedim. Mahkeme benim avukatıma da (17.000) TL takdir etti. Yani sözümü dinlememesi nedeniyle 11.000 TL zarar ettim.
2-Dava ücreti olarak %10 anlaştığımız halde hesabı %15 üzerinden yapmış. Yani o alacağı ücreti düşünüp ayarlamayı yapmış ama beni düşünmemiş. 2023 Yılının ekim ayında dava sonuçlanmıştı.
3- 2024 Ocak ayında avukatımız bize bir uzlaşma metni hazırladı ve borçlunun her ay taksitler halinde borcu ödemesi karşı tarafın ve bizim avukatımızın imzaları ile kayıt altına alınıp, uzlaşma adı altında uyap vasıtası ile dosyaya da eklendi. Borçlu her ay avukatımıza belirlenen miktarı gönderecek, avukat bize ödemeyi yapacaktı. Uzlaşmaya uyulmadığı takdirde anlaşmanın bozulacağı yazılmıştı. Devamlı aradığım halde konuşmaktan kaçıyor, işim var, yoğunum, müsait değilim gibi bahanelerle oyalıyordu. 6. Ayın sonunda Temmuz ayının ilk haftasında bir kağıda yaptığı bir hesabı  koymuş, whatsap kanalı ile gönderdi. Birde sık, sık aramamdan duyduğu sitemli bir mesaj eklemiş. Anlıyorum ki borç her ay taksitlerle ödeneceğinden avukatım ilk 6 ay beni oyalayarak kendi alacaklarını peşinen almış, bana sonra ödeme yapmaya başlamış.
Yardımınızı istirham ettiğim konular şunlar.
1-Yazılı anlaşma yapmayı istediğim halde kaçındı ve %10 yerine %15 üzerinden avukatlık ücreti istedi. (Bu görüşmelerin tamamında babam yanımdaydı. Dava açarsam onu şahit gösterebilir miyim?)
2-Bize ilk önce 200.000 TL üzerinden anlaşma yaptım dedi. Ofisine gittiğimizde dava dosyasının kapak sayfasını göstererek, alacağımızın 170.000 TL olduğunu söyledi. Önce protokolü imzalamak istemedim ama adam zaten piyasada yok, zor alırsın, boş ver ne alabilirsek kar gibi sözlerle ikna etti., imzaladım.
3-Temmuz ayına kadar devamlı kesin hesap listesi istediğim halde göndermedi, kendi alacakları tamamlanınca iletişime başladı ve alacağımın 145 bin TL olduğunu bildirdi.
4-Baştan sözleşme yapmaması, sözlü anlaşmaya uymayıp, daha üst rakamdan avukatlık ücretini hesaplaması, dava ücretini istemediğim halde yüksek göstermesi, uzlaşma protokolüne detaylı masraf listesi yapmaması, ödemeleri önce kendi alacaklarını garanti ettikten sonra tarafıma yapması gibi bu durumlar normal midir? Avukatın görev suistimali var mıdır? Önce kendi ücretini alması doğru mudur? Borçlu bir zaman sonra ödeme yapmaz ise avukatımız aynı istekle takibi sürdürecek midir? (çünkü alacağını almış oluyor. Bundan sonrasını külfet olarak görebilir. Üzücü olan ise bu meslektaşınızın bana açık, açık bilgi vermemesidir. Alacağımın 145.000 TL olacağını anlarsam protokolü bozarım diye çekindiğini düşünüyorum. Mesleğinizin ne kadar kutsal bir alan olduğu bilincindeyim. Avukat hatalıysa her meslekte olduğu gibi savunma alanında da böyle olumsuzluklar yaşanabilir. Arada maddi açıdan çok fark yok. Üzüldüğüm iyi niyetimin karşılığı bu olmamalıydı.
-Bu durumda ne yapmalıyım. Bir usulsüzlük var mıdır? Varsa bir avukata vekalet vererek dava açmak doğru olur mu? Bu olayda Haklılığım var mıdır.?
Vereceğini cevaplara şimdiden teşekkür ediyorum. Kolay gelsin.
Tekrar Merhaba. Bizim de hatamızın olduğu söyleniyor. Doğrudur, olabilir ancak neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilecek kadar hukuk bilgim olsa niye avukat tutayım. Avukatımın işlemlerinin doğru veya yanlış olduğunu belirlemek için başka bir avukata mı gitseydim, bunu anlamış değilim. Sizlerden beklentim anlattığım olayda avukatımın hatası var mı, yok mu? Bunu bilirsem ya vaz geçeceğim veya başka bir avukata vekalet verip hakkımı arayacağım. Kolay gelsin.